Kurtlar dumanlı havayı sever.. Allah sonumuzu hayreylesin…

16
Reklam

Televizyonların son zamanlarda en sık başvurduğu yorumcular deprem konusunun uzmanları. İçlerinde Türkçe bilen bir Japon uzman da var. 

Onları dinledikçe benim aklıma sürekli aynı soru takılıyor: Uzmanlar da İstanbul’u mesken tutan veya öyle olmasa bile iş veya ziyaret için İstanbul’a gelen 20 milyona yakın insan gibi, kentimizde bulunuyorlar; acaba uzmanların kendileri depreme dayanıklı binalarda mı yaşıyorlar, tavsiyelerinin gereğini yerine getiriyorlar mı?

Umarım öyle bir yerde yaşıyor ve tavsiyelere de harfiyen uyuyorlardır.

Merak etmeyin, bu yazının konusu deprem değil. Yine siyaset. Ancak içinden geçtiğimiz günlerde yaşanan ve bizlere yaşatılanları, her an deprem olacakmış gibi söz edilen İstanbul’un durumuna benzetiyorum.

Kendimi de deprem uzmanlarına… Tabii siyaset konusunda…

Ülkede ve çevresinde olup bitenler beni çok rahatsız ediyor.

‘Çevre’ deyince, hem komşu ülkeleri hem de uzakta olsalar da aramızda ikili ve çoklu ilişkilerimiz bulunan ülkeleri anlayın. Yalnızca bizimle olan ilişkileri bakımından değil, o ülkelerin kendi içlerindeki gelişmeler bakımından da ülkemiz adına endişeler taşıyorum. İstemediğimiz halde, onlarda meydana gelen bazı gelişmeler yüzünden, içinden kolayca çıkılamayacak karmaşalara sürüklenebiliriz gibime geliyor.

İçeriye baktığımda ise, her yeni gelişme, bana yakın tanığı olduğum eski günlerdeki olağanüstülükleri hatırlatıyor ve aradaki benzerlikler endişe duymama sebep oluyor.

Reklam

Aslına bakılırsa endişelenmemem gerekir; çünkü her şey, muhalefete göre, siyasi iktidarın istediği, planladığı, yarar göreceğini düşündüğü şekilde gelişiyor.

Yönetimde bulunanlar da, belli ki, yaşananları muhalefetin sunduğu gibi değerlendiriyorlar…

Gereğinden fazla önem atfedilmiş bir seçim var önümüzde. Sonuçta kentler ve kasabaların günlük işlerini görmekle görevli yerel yöneticileri seçeceğiz. Gerçek bu. Şu veya bu partinin aday göstereceği kişinin sandıktan diğer adaylardan daha çok oy alarak çıkması, İstanbul veya Hakkari belediye başkanlığını o kişinin üstlenmesi neden bu denli önemseniyor?

İstanbul, Ankara ve İzmir belediyelerinin başkanlıkları CHP’de kalsa veya AK Parti’ye geçse, bu durumun yalnızca kazanan-kaybeden siyasileri ve en fazla o illerde yaşayan kişileri ilgilendirmesi gerekmez mi?

Hayır, sanki öyle değil de, şimdiki başkanların yerlerinde kalması veya yerlerine bir başka partinin adayının gelmesi hayati önemdeymiş gibi bir hava var.

Önümüzde seçime kadar üç aylık bir süre bulunuyor ve yerel seçime atfedilen bu aşırının aşırısı önemden ötürü endişeleniyorum işte.

“Büyük bir miting düzenlenecek” türü bir haber alınca da geceleri uykum kaçıyor.

Mitingde neler konuşulduğu, hangi sloganların atıldığı, hangi pankartlar-bayraklar-posterler açıldığı ayrıntıları kulağıma eriştiğinde, “Keşke sağır olsaydım” diye düşündüğüm dahi oluyor.

Reklam

Elinde bayrakla yürüyen yaşlı bir adama, onu durdurup rejim tartışmasına girişen bir gencin yumruk attığı görüntüsüyle akşam haberlerinde karşılaştığımda, endişelerim artıyor ve bu yüzden de kim haklı kim haksız değerlendirmem zihnimde bulanıklaşıyor…

Dün yazdığım konu da öyle. 22 yıl önce suikasta uğramış Doç. Necip Hablemitoğlu’nu öldürenler olduğu iddiasıyla haklarında savcılık iddianamesi hazırlanmış kişiler serbest bırakılmıştı. Bir bakıyorum, suikast timinin üyesi olduğu gerekçesiyle daha önce iki kez kamuoyu önüne çıkarılmış birinin yeniden yakalandığı ilan ediliyor ve ben bundan da büyük rahatsızlık duyuyorum.

Siyasetin içinde yer alan, her söylem ve eylemleri ile gelişmeleri etkileyenler var, onları izlemek bir filmi birkaç misli hızlandırarak izlemek gibi bir şey… Onları son zamanlarda izlemek, ne yalan söyleyeyim, müthiş başımı döndürüyor…

Bir de, siyaseti tribünlerde izleyen ve gelişmeleri günü gününe gözleyip kanaatlarını çeşitli zeminlerde paylaşanlar var. Bazıları uzun yıllardır tribünlerdeler ve her olağandışılıkta onların payları olduğunu, ben de aynı tribünde bulunduğum için, yakından biliyorum. Şimdilerde onların geçmişte en fazla rol oynamışları yine en önlerdeler; bunu görmek de beni bayağı telaşlandırıyor.

Devleti yönetenlerin “Büyütülecek bir şey yok” edasıyla konuya yaklaştıkları, ülkenin en tepe yargı kurumlarının birbirleriyle çelişen kararlarını da, ne yapayım, devleti yönetenler kadar hafife alamıyorum; her yeni karar beni eskiden izlediğim ve izlediğime bin pişman olduğum kötü bir filmi yeniden izliyormuşum hissine sürüklüyor; midem bulanıyor. İzlediğimiz film olsa sinemayı terk edeceğim, ama izlediğimiz maalesef film değil.

Her gün yazı yazma taahhüdüm olmasa, her şeyi bir kenara bırakıp kendimi güncel gelişmelere kapatacağım, ama olmuyor; okurlara ve kendime taahhüdüm şu sıralarda ciddiye aldığım tek şey.

Yılın ilk günü İstanbul’da yapılan mitinge davet için eşiyle birlikte bir video yayımlayan eski bakan, hayli zaman önce, görevden istifasını duyurmak için kaleme aldığı instagram mesajını, yanlış hatırlamıyorsam, “Allah sonumuzu hayreylesin” temennisiyle bitirmişti.

Ben bu yazıyı “Kurtlar dumanlı havayı sever” kalıbıyla sonlandıracaktım ama onunki daha güzel bir temenni…

Deprem konusuyla açtığım bu yazıya da o temenni daha fazla uyuyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Sayın Koru, günübirlik meseleleri yazmak yerine bir ay yazılarınıza ara verip ders niteliğnde genel doğruları dünyadan örnekler vererek anlatsanız ve genç nesle temel bir el kitabı olacak şekilde bir yazı dizisi hazırlasanız büyük sevaba girersiniz. İnsanımız her şeyi çok çabuk tüketiyor, oysa kalıcı ve döne döne okuyup içselleştirebileceğimiz yazılara ihtiyacımız var. Cemil Meriç rahmetli: “Karanlık kinlerin birbirine saldırttığı çılgın sürülerin savaş çığlığıdır slogan. İlkelin, budalanın, papağanın ideolojisidir. Düşünce ile çığlık bağdaşmaz. Şuurun sesi çığlık değildir. Yabani bağırır, medeni insan konuşur.” Mitingler halkın seviyesini düşürüyor. Tercih halkındır! Başlangıcı ben yaptım, devamını siz getirin!

  2. Hep aynı melodram tonu, yıllar geçtikçe daha kantitatif olmanızı beklerdim ama olmuyor, şartlar izin vermiyor sanırım.

  3. çoktandır siyasi yazılara pek bakmıyorum, gazetelere gözatmıyorum. TRT BELGESELde hayvanların büyük kavgaları isimli belgeseli izliyorum. dün yayınlanan belgeselde iki firavun faresi sürüsünün birbirine saldırması gösteriliyordu, anlatıcı tarihteki büyük bir savaşa benzettiği sürülerin kavgasını sanki o tarihi savaşı canlı anlatıyormuş gibi konuşuyordu. Türk televizyonlarında siyaset belgesellere de konu oluyor demekki. çakallarla kurtların kavgası da daha önce gösterilmişti ama ben onu sonuna kadar izleyememiştim.

  4. Adaletten bilerek isteyerek dağılma varsa artık orada meydana gelen hiçbir şey şaşılacak olay değildir. Freni boşalan araçtan farksız bir durumda dibe doğru büyük bir zarar ile savrulmaktayız. Yıllardır yazarım söylerim sanırım artık nafile, hasar çok büyük…
    Adaletiniz yoksa hiçsiniz…

  5. Şunu ifade etmek isterim ki;dünyada düzen var mı ki,devletlerde olsun.Dünyayı ifsad eden İsrail,bütün devlet yönetici ve erklerinin ahlakını bozdu.Çünkü şu görüldü artık;insan hakları boş,sivillerin yaşadığı toplu alanları,hastaneleri,camileri bile vurabilirsin.Çadırlarda yaşayan insanları vurabilirsin,gazetecileri vurabilirsin.İnsanların barınaklarını başına yıkmak bir yana,en temel ihtiyaçlarını bile elinden alabilirsin.Su gibi,ekmek gibi,sağlık gibi..Eh bu kadar zulme sessiz kalan dünyayı izleyen idareciler,yönetim mekanizmaları İsrail’i koruyan ABD ve Batı alemini görünce hangi hisse kapılır?Anlattığınız şeyler bize bile basit ve ahmakça geliyor.Kişilerin,devletlerin huylarını,davranışlarını bozan İsrail,yıkılasın inşallah.

  6. Mahkemede Engin Civan , Selim Edese çıkışır,
    — Verdiğin rüşvetin belgesini göster!
    Selim Edes öfkelenir ve bağırır,
    — Ulan rüşvetin belgesi mi olur !
    Nerdeeen nereye ….
    Mayıs 2023 seçimlerinden itibaren EYT. ve doğalgaz yardımları gibi çeşitli seçim rüşvetlerinin artık belgesi değil yasası var , yasası!
    Ve bu ülkede yalan dolan , alavere dalavere , şantaj montaj , iftira kumpas , hile hurda , mahkeme kararlarına rest … gibi her türlü alicengiz oyunları artık serbest oldu !!!
    Allah sonumuzu nasıl hayreyleyecek ki !

  7. *******
    ….
    Hava puslu, bir miting var!
    Molla Kasım pek karamsar!
    Kurt ve sürü bir arada,
    Yazar Bey’de uyku kaçar!

    Deliceydik hep, divane,
    Kan boyadı bizi kane,
    Birlik varsa güçlüdür ses,
    Dokunduğu yer virane!
    ….
    Takan varsa artık bizi,
    Duyuralım sesimizi,
    Kurt sürüsü, kurttan korkmaz,
    Ya şehittir, ya da gazi!….
    …..

    • …..
      Varılacak Hak, tanıktır,
      Her can gövdeye konuktur
      Nasıl olsa, yaşam bite,
      Hayat kısa tek soluktur!

      Nuh’un yiğit torunları,
      Pırıl pırıl yarınları!
      Dünyada hür, mahşerde dik,
      Secde dostu alınları…

      Temiz miting yapmak maksat,
      Sicilimiz epey berbat!
      Kuzu posta kurt bürünür,
      Aman dikkat, aman dikkat!
      …..

  8. Ortalık yangın yeri dünya kaynıyor savaş dibimize gelmiş ,bizler birlik olmamız gerekirken
    en tepedeki ADALET DAĞITAN kurumlar bile kavga ediyor.Allah böyle kendine gelmeyen toplumlara ibretlik ceza verir biz de bunu bekliyoruz herhalde.

  9. Depremde fay hatları bilindiği! yerden aynen kırıldı!!! (Her 50 yılda bir o hatlar bir kıpreşiyor!). Yaşlı adam şöyle demişti:
    Bu sokakta ev yapılmaz! (Niye?) hepsi yıkılıyor!!!😯 demişti bana🤲(Allah rahmet eylesin). Ve o sokaktaki en yenisi bile!….
    (Aynı kasabada 8-10 kat verilmiş!
    Belediyeye sordum:yer kıtlığı mı var? 5 kat yetmiyor mu size diye!!!🤔
    vatandaş-mütahit bir olmuş;kendileri istiyor!!!… diye…)
    En azından bir lafımız dinlendi. Burdan yazdık tüm çadırların kuş gelmeden çevrilmesi gerek konteyner e diye.
    Büyük şehirler bir sınav veriyor:
    -YA METROPOL ŞEHİRLER, PAHALI AMA İYİ BİR YAŞAM!!!! Yada,
    -KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE İLE
    DEVAM!🤔🤔🤔
    (Hangisi olduğunu 1 Nisan şakasıyla gösterecek seçmen HERKESE🤗).

  10. KURT

    Kurtların dumanlı havayı sevdiği doğrudur. Ama dumanlı havada başı belaya girecek olan yerleşik hayattaki köylüler, kasabalılardır. Bu yüzden endişe etmesi gereken bütün kasaba halkıdır. Oysa ülkemizde kasabanın bir kısım sakilleri duman bassında köye kurtlar insin diye dua ediyor. Akıllarınca kasaba başkanının önüne çıkıp niçin gerekli önlemi almadın diye hesap soracaklar. Hatta el altından kurdukları dostluklarla kursülerden dağlara selam gönderip kurt çağıranlar bile var. Menderesin bir konuşmasında şahit olduğumuz gibi bunların memleketin herhangi bir başarısına sevindiklerini gördünüz mü? Yapılan bir eseri takdir ettiklerini gördünüz mü? İşleri güçleri fitne.

    • Bu coğrafyada kurtlar sırtlanlar çakallar hep kullanılışlı olmuşlardır!
      Bir o taraf kullanır bir bu taraf!
      Hatta bir gaste bile çıkarmışlardı adı TARAF (hala var mı bilmiyorum) bavul dolusu evrak olayı hangi gastede şeysitmişti onu dahi bilmiyorum!! Ama bildiğim Altan kardeşlerin başını yakmışlardı! (Bu gasteci bilim adamı seviyesindeki insanlarımızı niye sahiplenip koruyamıyoruz?
      Kendi vekil seçtiğimiz kişileri TR halklar!!😡 -her kimlerse- niye koruyamıyorlar ki?).
      Çocukluğumun travması ise, Maraş katliamıydı! Aşinalık kazanmış olmalıyız ki sivas yangınını görünce doğal bir yangın olarak karşılamıştım çocuk aklımla!😢

  11. DEPREM değil hayatımızın her alanında SOSYAL TUFAN var; sadece ülkemizde değil bütün dünyada…

Yoruma kapalı.