İsrail’e destek verenler “Bombalar işe yaramadı” ve “İsrail propaganda savaşını kaybetti” diyor

45
Sunday Telegraph gazetesinde çıkan yazının başlığı..
Reklam

Gazze’de İsrail’i ve bütün dünyayı şaşkınlığa uğratan Hamas eylemi üzerinden iki hafta geçti. Bu iki hafta içerisinde, İsrail, aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu Filistinlilerin canını alan karşı saldırılarını sürdürdü. Henüz Gazze’ye kara harekatını başlatmadı Netanyahu ama, ansızın girişebileceği izlenimi veren açıklamalar yapmaya devam ediyor.

Genel tablo bu.

Bu tabloya ek olarak, Batı dünyası, neredeyse blok halinde, İsrail’in yanında yer aldı. ABD başkanı Joe Biden, İngiltere başbakanı Rishi Sunak ve Almanya başbakanı Olaf Scholz, ülkelerinin sorunlarını bir kenara bırakıp destek sunmak üzere İsrail’e kadar gittiler ve Netanyahu ile yan yana poz verdiler.

Dünyanın öndegelen medya kuruluşları da Hamas eylemini şiddetle kınayan yayınlar yanında herkesi etkileyecek görüntüler eşliğinde olayı yansıttılar.   

Etkilenmemek elde değil.

Konuya tek taraflı yaklaşmamaya dikkat eden gazetelerde bile, dengeyi tutturabilme çabasıyla İsrail’e hak verici yazılar da yayımlandı.

[BBC diğerlerinden biraz daha dikkatli bir dil kullanmaya çalışınca, üzerine derhal ‘terör sevici’ yaftası yapıştırıldı.]

Geride bırakılan iki haftada yaşananlardan sonra, bu denli baskın desteğe sahip İsrail’in, sözcüleri ağzıyla sürekli verip durduğu, Gazze’ye kara harekatı sözünü hiç çekinmeden yerine getirmesi beklenirdi.

Reklam

Beklenen olmuyor, olamıyor…

Neden acaba?

Bu soruya cevap teşkil edecek pek çok sebep saymak mümkün ama özellikle bir nokta öne çıkıyor.

Netanyahu yanında yer alan ülkelerde devlet erkinin başında olan siyasiler ile öndegelen medya kuruluşlarının, daha önce hemen hiçbir olayda görülmemiş oranda şiddetli desteğine rağmen, hemen her ülkede, olayı yalnızca Hamas’ın eylemi yönünden ele almaya razı olmayan, yaygın biçimde ‘Filistin davası’ diye bilinen daha yüksek bir seviyeden değerlendirerek İsrail’i şiddetle eleştiren bir karşı cephe de oluştu.

Farklı yaklaşanlar, tepkilerini destekçi ülkelerde bile İsrail karşıtı protesto gösterileriyle dışa vuruyor ve gösterilere olağanüstü büyük kalabalıklar katılıyor.

Londra’da Filistin yanlısı gösteri.. Foto: Mail on Sunday’den..

Uluslararası şöhrete sahip, saygınlığı tartışılmaz her meslekten insanlar, -bilim insanları, sanatçılar, iş dünyasından isimler, yazarlar- İsrail’i kınayıcı ortak metinlere imza koymakta tereddüt etmediler; imzalar her geçen gün artıyor.

Devletlerinin izlediği İsrail yanlısı politikayı tasvip etmeyen siyasiler, üst düzey memurlar, diplomatlar, askerler de tepki vermeye başladılar.

Tepki istifaları oluyor. 

Reklam

Netanyahu’nun moral vermeye gittiği askeri birlikten tepki aldığı görüldü.

Az sayıda da olsa dünya medyasında akıntıya kapılmayan ve yaşananları daha geniş bir çerçeveden değerlendiren haber ve yorumlar yanında sosyal medyada da tepkiler giderek sele dönüştü.

İsrail her gün kendini daha az anlatabilir hale geldi.

Eylemin ardından yayımlanan görüntülerle ilgili kuşkular oluştu. İsrail propaganda mekanizmasının camiye füze saldırısını, yanlışlığı kısa sürede ortaya çıkacak bir cür’et ile Gazzeli bir örgüte mal etmesi de, aynı kanaldan yapılan daha önceki açıklamalara kuşkuyla bakmayı getirdi.

Gazze eylemini izleyegeldiği kan dökücü politikalarını doğrulayacak bir fırsat olarak gören ve o vesileyle Gazze’yi yaşanmaz hale getirmeye kalkan İsrail, bütün bu yanlışlıkları sonucu, beklediğinin tam aksine bir havayı kendisi oluşturdu. Dünyada anti-Semitizm de yükselişte.

Yalnız İsrail bu süreçten zarar görmüyor, destekleyici ülkelerde de siyasiler kendilerini anlatmakta zorlanıyorlar. Biden, Sunak ve Scholz gibiler Netanyahu’nun yaptıklarına destek çıkmaları yüzünden hesaba çekiliyorlar.

Her gün bakmadan edemediğim tutucu iki İngiliz gazetesi –Daily Mail ve Daily Telegraph– ile Rupert Murdoch’un sahibi olduğu Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, beklediklerinin aksine bir havanın yerleştiğini fark etmeye başladılar ve bunu artık sayfalarına da yansıtıyorlar.

Dünkü Telegraph’ta uzun bir yazının başlığı şu: “Hamas nasıl oldu da İsrail karşısında propaganda savaşını kazanıyor?”

Mail’in yazarı Peter Hitchens’in yazısının başlığı da manidar: “Bombalar işe yaramadı.”

Her üç gazetede -Telegraph, Mail ve WSJ’da- Netanyahu’ya itidal tavsiyesi ön plana çıkıyor.

Biden, Sunak ve Scholz’un da itidalden yana oldukları ülkelerinin gazetelerinde haber oluyor.

Netanyahu’yu iki haftadır sözünü ettiği kara harekatına girişmekte tereddüde sevk edenin bu gelişmeler olduğunu sanıyorum. 

Hiç değilse şimdilik.

‘Filistin davası’ yeniden canlanabilir; tabii bu da şartlara bağlı.

ΩΩΩΩ

Reklam

45 YORUMLAR

  1. ddn 23 Ekim 2023 De 10:33
    YÜKSELEN TÜRK FAŞİZMİ GÖRÜNDÜĞÜNDEN DAHA TEHLİKELİ-miş.
    HANGİ FAŞİZM ve FAŞİST KİM???

    dünyanın neresine giderseniz gidin “arap sevmiyorum” demek ırkçılık olarak algılanmaz. dünyanın neresine giderseniz gidin bazı milletleri sevmeyen insanlar vardır hatta çoğunluktadır. amerikalıları sevmeyen, ingilizlerden ya da almanlardan haz etmeyen bi dolu insan var, açık açıkta söyler çoğu.
    meksikalı ya da irlandalı sevmeyen de çoktur.
    türk sevmeyen de vardır. laz sevmeyen bile bulunur.
    dolayısıyla arap sevmeyen olmaması mümkün mü?
    ırkçılık başka bir şey.
    ırkçılıktan söz etmemiz için düşmanlık teması
    ve beyanda şiddet ifadesi aramak lazım.
    amerikalıları sevmiyorum diyenden rahatsız olmayıp arap sevmeyenden rahatsız olan pek çok insan da var. çeşit çeşit, akıl akıl insan var.

    ama benim asıl itirazım arapları sevmiyorum cümlesindeki arabın hz Muhammed olduğu yargısına…
    bu yorumcunun adı geçen sanatçının ifadesinden ne anladığıdır bir zandan ibarettir. israilli ya da yahudi sevmiyorum diyen hz Musayı mı sevmiyordur yani?
    derdi aslında hz Musayla mıdır?
    araptan kastın hz Muhammed sanılması bir zandır, arap sevmemekten hz Muhammedin sevilmediği manasını çıkarmak bir zandır arap inanış ve yavelerinin hz Muhammedin getirdiği öğretiyle aynı sanılması da günümüzün en büyük yanlışlarından biridir. bugün coğrafyanın halinden de anlaşılacağı gibi arap inanış ve yavelerinin müslümanlık dini ve öğretisiyle büyük çoğunlukla alakası yoktur.
    arapları sevmiyorum cümlesindeki arap hz Muhammettir diyerek kurnazlık edilip burada bir nefret körüklenmeye çalışılmış diye ben de zan edebilirdim mesela ve bunun işi insanların peygamber sevgisi gibi çok hassas olduğu bir yere getirilerek “DAHA TEHLİKELİ” olmaktan çok daha tehlikeli ve bölücü ve ayrıştırıcı olduğu başlığı da atabilirdim tabi ama diyemiyorum çünkü öncelikle yorumcunun niyetini bilmiyorum üstelik hz muhammedin öğretisinde ve getirdiği dinde ve yazdırdığı kitapta zandan sakınılması gerektiği uyarısı açık ve net yapılmış değil mi?
    arap inanışına sahip olsaydım dilediğim etiketi yapıştırıp niyetinin bu olup olmamasına aldırmayabilirdim bir hak hukuk kul hakkı falan umursamazdım tabi ama iş doğru inanca gelince doğrusunu yapmak ve itham etmemek zanda bulunmamak gerekir. yani amma da mütedeyyinim ne de müslümanım deyip zanlarla yargılamak olmaz, olmamalı. her şeyi yanlış yapıp doğru inandığımızı nasıl iddia edebiliriz?
    bilmiyorsak bari kutsal kitabı okumalı değil miyiz?
    ne diyor?
    “Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; Allah’tan sakının, şüphesiz Allah tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır.”
    diyor.
    neyse ki nur içinde yatsın birileri bugün hala en iyi mealler içinde olan ve zamanının en yetkin kişisine Kuran’ı Kerimi tercüme ettirmiş ki arapoğlunun yavesiyle ve yalan yanlış inanışıyla hz Muhammedin öğretisinin ne kadar farklı olduğunu anlayabiliyoruz
    yoksa mesela kadınların değil okuma hakkının elinden alındığı parka gitmesinin yasaklandığı cehaletin dipsiz karanlıklarından insanlıktan uzaklığın en uzak noktasından korunmak mümkün olmazdı diye düşünüyorum.

    yazık ki müslümanlar bugün nasıl bir zihniyet ve kimler tarafından temsil ediliyor?
    coğrafyanın bu içler acısı hali kader değil,
    anlaması neden zor???

    • “Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır.” Evet, bu hassas bir konu. Önemli bir ikaz. Zanna dayalı ciddi yanlışlıklar yapılması halinde günah, o tür zanna uyan kişinin altından kalkamayacağı bir yük olmakla kalmaz o günahın başkalarına bulaşmasına vesile olduğu için çok daha ciddi ağır bir yükün altındadır ve üzüntüye sebep olur.

      Bu ayetler aynı zamanda açık kapı bırakmıyor değil. Zannın her türlüsünden, hepsinden kaçının demiyor. Potansiyel günah olabilecek kısmından kaçının diyor. Bu ne demektir? -Araştırın, günaha sokmayacak şekilde doğruyu bulun, bu bilginin etrafında birleşin. Yalan yanlışta değil!

      “Yahu, başımızda bu kadar dert varken şimdi buna mı geldi sıra” denebilir. İyi günlerde de hiçbir zaman sıra bu konuya gelmiş değildi. Bütün iyilikler kayıtsız şartsız hep ona mal ediliyorken bu nasıl olurdu! Kurtuluş savaşındaki hizmeti en önemli iyiliklerden şüphesiz! Bu kısmı herkesin birleştiği bir “Hayr”. Bu hayrla gelen şer yok mu, daha sonra? Hatalarından en pahalıya mal olan bence pek farkedemeden, samimi dindarlığa has bir içgörü oluşturamadan kutuplaşmaya ve bunun da beraberinde getirdiği geri kalmışlığa katkılarıdır. Türkçeye çevirme işi belki şer düşüncelerle tetiklenmiş olabilir, ama “neticede o da bir hayr getirdi” denebilir. Kuran’ı ezberin yanısıra anlamını öğrenenler de arttı…. Konu uzar da uzar….

      Nihai analizde, en hayırlısı, ülkenin durgunlaşıp bütünleşmesi ve gelişmesine hız kazandırması. Bunun da en iyi şekli ve bizim için en uygun katalizörü “Akıl*İman Sentezi”.

      • Rus siyaset bilimci Alexander Dugin; Kimine göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in akıl hocası, kimine göre ise Kremlin ile bağlantısı yok.
        Farketmez, söyledikleri ve yazdıkları ile dünyada dikkat çekiyor. Bakın neler söylüyor…?
        “Batı ölmeli…! İslam ülkeleri, çok kutuplu dünyanın kutbu olmalı…
        İslam dünyasının, halihazırda İslam birliğini baltalayan hafifletici tedbirlere değil, konsolidasyona ve dayanışmaya ihtiyacı var.
        Güçlü kalın; yeni çok kutuplu dünyanın kutbunu oluşturun.
        Batı hegemonyasını bir kez ve sonsuza kadar yok edelim. Biden her şeyi Yeni Dünya Düzenine bağlıyor.
        Meydan okumayı kabul ediyoruz. Karşılık verelim.
        Alternatife ihtiyacımız var.
        Değişiklik mümkündür…” Dugin bunları bir Rus olarak dünyanın her yerindeki bütün Müslümanlara söylüyor.
        Adam Müslüman değil.
        Fakat tespiti, önerisi ilgiye muhtaç değil mi…?
        Eğer dünyadaki bütün Müslümanlar asgari birlik ve beraberliği sağlayabilirlerse çok kutuplu bir dünyanın merhamet, adalet, ağırlık ve güç merkezi olacaklardır. Bu ham hayal değildir, masal değildir… Müslümanlar birlik ve beraberlik içinde olabilirler ve ALLAH’ın ipine sımsıkı sarılırlarsa Kur’an- Kerim, yeryüzüne rahmet ve şifa kaynağı olabilecektir.

        • Evet ilginç! Dugin müslüman alemini çok kutupluluğa potensiyel bir renk görüyor. Bu siyasi bir amaç. Lawrence de müslüman değildi ama Arapları Osmanlılara karşı birleştirdi. Sovyetlerin geri kalıp Gorbaçovla havlu atması ABD için bir fırsattı. Ancak yankiler iyi bir liderlik gösteremedi. Amerikan İnterests sloganlarıyla efelikleri arttı. Ama bunu doğuran da çokçası İkiz Kuleler şoku idi (kendileri açısından haklıydılar). Dugin’in önceliği ABD’nin meydanı boş bulup kendi liderliğinde tek kutuplu yeni bir dünya düzeni oluşturmasına takoz koymak. Gelişmişliğin başı ABD ve AB. Hakkaniyetli bir düzen olsun onlar önderlik etsin. Kimin itirazı olur.

          Ancak, gel gör ki beceremiyorlar. “Nefs” konusunu tüm dünyaya anlatmak müslümanları işi. Ancak, gel gör ki geri kalmışlık engelini aşarak dünyaya açılabilmiş DiN adamlarımız yok! Eşyanın tabiatını-hakikatını iyi bilen, Batı dillerini iyi bilen, Felsefe, Tarih iyi bilen DİN adamlarımız yok! Cumhuriyetle kurulan ilahiyat okulları dünyaya hitap edebilen DiN’e hizmet eden kaç tane din adamı yetiştirdi?

          Eh belki “Akıl*İman Sentezi” zafiyetinden kurtulunduğu zamanlarda bunlar da yetişebilir. Ondan sonradır ki Kur’an- Kerim’in, yeryüzüne rahmet ve şifa kaynağı olduğu etkin bir şekilde anlatılır. Misal, yahudi, hristiyan, mecusi samimi olarak birer müslüman olsun, istiyorsa gelsin Anadolu’ya can ciğer kuzu sarması olalım… Öyle değil mi?!..

        • Dugin’e Doğu Perinçek söyletmiş olabilir bunları. aydınlık grubunun arası çok iyi dugin’le. Aydınlık gazetesinde dugin’in ağzından çok yazı çıkıyordu bir ara.

          Bu tür açıklamalar en nihayetinde istihbarat örgütlerine dayanır sanırım.

    • Didemin itirazı ya da derdi peygamberle değil araplarla olabilir, ben de naçizane “TÜRK FAŞİZMİ” tabirine takıldım:)
      Bugün ister peygambere ister araplara isterse ikisine birden düşmanlık eden mankurtların(türkiyeli faşistlerin) derdi türklük değil batılı beyaz efendilerin önlerine attığı kemikleri yalamaktır…
      Lafı dolandırmaya gerek yok, bugün türkiyede yükselen bir faşizm varsa o da müslümanlara karşıdır, öyle değil mi?

      • ortada bir faşizm varsa arap seviciliği ve arap yave ve inanışları seviciliğidir, coğrafyanın haline bakınca batılı beyaz efendilerin kemikleri nereye gidiyor
        kimler semiriyor ve zenginleşiyor,
        kimlerin serveti artıyor
        görülüyor,
        öyle değil mi?

    • İslam medeniyeti açısından bir insan Arap ise, her zaman ve her halükarda Arap olarak değerlendirilmez. Bağlamına ve zeminine göre Araplığını, Müslümanlığını, müzisyenliğini, beyazlığını, vs. dikkate alır, ona göre genel sistemi içinde bir yere oturtur. Ama batı medeniyeti, esas itibariyle parçalayıcı bir medeniyettir. Her şeyi, her nesneyi, bu arada insanı bölüp parçalamayı öngörür. Atomu parçalamak gibi kimlikleri parçalamayı da önemser. Bir insan batı medeniyeti açısından her zaman ve her halükarda mesela sadece Arap’tır. Eğer ısrarla çok kimlikli oluşunu ileri sürüyorsa da onu sadece Arap olduğuna ikna etmek, Müslümanlığını ve diğer kimliklerini unutmasını veya önemsiz görmesini sağlamak batı medeniyetinin bir gereğidir.

      • bu topraklarda yüzyıllardır mezhep savaşları başta,
        farklı inanış ve yaşayış nedeniyle kardeş kardeşi öldürüyor.
        realitemiz bu.
        batı medeniyeti parçalayıcı bir medeniyettir tanımı getirebiliriz, sömürgeci, emperyalist, kapitalist vb pek çok tanım ve sıfat seçebiliriz lakin bir bahane argümanı olmak dışında bir anlam ifade etmeli değil mi?
        bir bölen varsa bölünmek kader değil, seçimdir.
        dindar olmak varken, kindar olmak bir seçimdir.
        benim gibi düşünmüyor olana hoşgörü göstermek yerine onu etiketlemek, ötekileştirmek uygun zemin bulunca palasını kapıp doğramak bir seçimdir.
        olan bu değil mi?
        her milletin iyisi kötüsü vardır, bir milleti toptan sevmek ya da sevmemek saçmalıktır. ama bir realitedir. arapları, hintlileri ya da almanları sevmeyen olabilir bu bölücülük te olabilir ama bunun karşısına hintli sevmeyen aslında budayı sevmiyordur ya da arap sevmeyen gerçekte Hz Muhammedi sevmiyor dersek neye hizmet etmiş oluruz oluk oluk kanın din adına döküldüğü topraklarda?
        kimin değirmenine su taşımış oluyoruz bu durumda?
        sorunumuz islam medeniyetinden uzaklaşmak zaten bunun altını çiziyorum yorumlarımda sadece ve basitçe. kendi cümlelerimizle tanımlanmayınca tanımak neden zor?

      • Kaya bey “Atomu parçalamak gibi kimlikleri parçalamayı da önemser.” dediğiniz batılılar konu katalonya ve kuzey irlanda olunca hiç de öyle ayrıştırmacı filan değiller, hatta tutkal gibi mübarekler:)

  2. Akp 28 Ekimde saat x:00’da Filistin mitingi yapacakmış. Başkanın katılımıyla elbette. Kalabalıklar kendi başlarına bırakılamazlar. Herhalde yine Kılıçdaroğlu’nu suçlayacaktır 😂 Ertesi günde bir cumhuriyet mitingi yapar olur biter.

    • Bütün dünya, ABD ve Batılı ortakları, uluslararası insan hakları kuruluşları İsrail’de korkunç bir rejimin kurulduğunu biliyorlar. Buna rağmen Avrupa liderleri, ABD yönetimleri İsrail’i ‘demokrasi’ olarak gösteriyorlar. Oysa İsrail’deki Yahudilerin neredeyse yarısı Netanyahu ve ortaklarının faşist olduğuna hükmediyorlar. 7 Ekim’den önce İsrail’i karpuz gibi ikiye ayıran o protestolar, o gösteriler neydi öyle! Filistinlileri insandan bile saymayan ABD ve Avrupa liderleri Netanyahu’nun yüzüğünü öpmeye devam edebilirler.

  3. Gazze’de belgelenmiş bir olay. Rachel Aliene Corrie amerikalı bir üniversity öğrencisiydi. İsraili Filistinlilere karşı aşırı/orantısız güç kullandığı için protesto ederken İsrail tankları tarafından öldürüldü (2003). ABD yönetimi bu konunun üzerinde yeteri kadar durmadı (çünkü İsrail bunu yapmazdı, olay kazaen olmuş olabilirdi).

    Bugün de Gazze’deki hastanenin bombalanması olayında ABD ve AB bunu İsrail’in yapmış olmasını ihtimal olarak görmediklerini, olsa olsa bunun Hamas veya daha farklı bir grubun kazaen yapmış olabileceğini ifade ederek İsrail’e olan desteklerini tekrardan dile getirdiler. Bu ihtimali kendi yaptıkları sözde bağımsız gözlemlere de dayandıranlar var…

    ABD ve AB dünyanın dikkatleri Putin-Ukrayna savaşındayken ortadoğudaki olayların fazla büyümeden yatışmasından yana bir tavır takınıyor ve İran’ı müdahil olmama konusunda ciddi bir şekilde uyarıyor. Hamas’ın durduk yere bu olayı başlatması doğru değil. Ancak, bu İsrail’in sistematik olarak daha önce bölgede yaptıklarından farklı birşey değil. İsrailin yaptıklarının dünya basınında pek yer aldığı yok. Her yaptığında da orantısız güç kullanıyor. Kayıtlar meydanda. Bu son olayda da bunu gösterdi.

    Eskiye göre bu işlerin takibini daha kolayca yapan milyonların birçok dünya kentlerinde İsrailin bu radikal yüzüne karşı protestolarıyla (gelişmiş dünya kış aylarına girmekteyken) uluslararası bir “bahar havası” yaratması takdir edilecek bir durum. Değişik din ve kültürlerde dünya halklarının dayanışmasıyla ortaya çıkan önemli bir gelişme bu. Gelecek için ortaya konan vicdani bu duyarlılık göstergesi ümit vaadediyor. Umarım devam eder.

    • Yahudi dindarlar hristiyan dindarlar ve Müslüman dindarlar ve bütün dinsizler dinlerin siyasetçilerin elinde bir oyuncak olduğunu yalnızca dinlerin de değil bütün ideolojilere mahsus fikri akımların da aslında sadece siyasetçilerin elinde siyasi bir enstrüman olarak kullanıldığı artık apaçık görülüyor.

      Dünyadaki hiç bir devletin evrensel temel insani değerler konusunda karnesi mükemmel değil. Bu da dünya insanları tarafından görülüyor.

      • Baran bey dünya insanları
        “Yahudi dindarlar hristiyan dindarlar ve Müslüman dindarlar ve bütün dinsizlerin de siyasetçilerin elinde bir oyuncak olduğunu görebiliyor” mu?

        • Evet görenlerin sayısı her geçen gün artıyor ama göremeyen çoğunluğun (ki; kimi dinleri savaştırıyor kimi milletleri, kimi ideolojileri kimi daha küçük grupları.. herkes kendince inandığı fikirleri savaştırıyor) savaşına engel olmaya yetmez.

          Çünkü çoğunluk gerçeği görse bile bizzat tecrübe etmek ister. Değişim ve dönüşüm çoğunluğun tecrübesi kadar gerçekleşir.

      • Evet, genelde bu görüşe katılıyorum (gülerek değil!). Ancak OrtaDoğu gibi bir coğrafyada DiN konusu siyasetçileri ve herkesi etkileyen önemli bir faktör. Saf dindarlara kalsa kendi aralarında saygıyla yaşayıp geçinir giderler. Dünyada nufus patlamaları yaşanırken kaynaklar azalmakta. Rekabet rekabet derken-kavga dövüş eksilmiyor. Gelişmelerini önemli ölçüde tamamlamış ülkelerin işleri tıkırında. Biri İsrail, gel gör ki “nefs”lerini dizginlemeleri çok zor gibi. İtici güçleri materyalizm/kapital’den çok dini boyutta. Şeytan’ın işi ne? “Akıl*İman Sentezi” çerçevesinde son semavi DiN’i layıkıyla anlatabilirsek herkesin hayrına….

  4. Fehmi bey olanları izah etmişsiniz sizden kendi adıma geleceğe dair ifadeler bekledim. Bu anlattıklarınızı filistini takip eden herkes biliyor.

    Filistin davası’ yeniden canlanabilir; tabii bu da şartlara bağlı. işte şartlar dediğiniz neler ?

    • Öncelikli olarak İslam İşbirliği Teşkilatı bir araya gelip Müslüman ülkeler arasında meydana gelen ihtilafları kendi hakemlikleri ile çözeceklerine dair bir tartışma başlatmalı.
      Başta büyük ülkeler olmak kaydıyla Türkiye, Mısır, İran ve Suudi Arabistan kendi aralarında bir saldırmazlık paktı imzalamalı. Çin devreye girdi Suudi Arabistan ile İran arasında bir yakınlaşma meydana getirdi. Düşünsenize bu iki ülkenin barışması ABD’nin küçük kıyametinin kopması anlamına gelir.
      Karabağ savaşından sonra Türk Devletler Teşkilatı anlam ve kimlik kazandı.
      Sapık Siyonist din terörünün soykırımı Müslüman devletlerin kendi geleceklerinin ne denli tehdit altında olduklarını gösterdi. Savaşlar müttefiklerle kazanılır ya da kaybedilir.
      Dünyada Filistin lehine olağanüstü bir kamuoyu oluştu. Buna karşılık Batılı devletlerin topyekûn Yahudi din terörüne teslim olduğu görülmektedir. İmparatorluk geçmişi olan Türkiye ve büyük devletler, İslam İşbirliği Teşkilatı’na kimlik ve ruh katmalıdır. Bir güvenlik teşkilatı ve ordu kurulması olmayacak şey değil.
      Çünkü Birleşmiş Milletler fiilen kendi iflasını ilan etmiştir.

  5. YÜKSELEN TÜRK FAŞİZMİ GÖRÜNDÜĞÜNDEN DAHA TEHLİKELİ

    Evet yazar haklı, bütün dünyadan hatta israilin içinden bile kendi ülkelerine tepki var. Tek fark elli yıldır filistine yapılan saldırılarda ülkemizde açıktan irsail yandaşlığı yapan kimse görünmemesine rağmen bu son olayda hiç utanmadan ve sıkılmadan insanlar israili desteklediklerini, filistinde yapılan kıyımın suçlusu hamas olduğunu ifade edebildiler. Buraya nasıl gelindi. ümit özdağ ve partisini basit ırkçı bir parti sanıyorduk. Oysa göçmen karşıtlığından arap düşmanlığına evrilen, oradan da bütün müslümanlara yönelik bir öfke görünmekte. Dün bir sanatçı hiç utanmadan sıkılmadan “ırkçı değilim ama arapları sevmiyorum” cümlesini kurabildi ve büyük destek aldı bu kesimlerden. Oysa bu cümleyi hangi dile çevirirseniz çevirin dünyanın neresinde kullanırsanız kullanın size ırkçı derler. Bu cümleyi sarfeden sanatçının da artık sanat hayatı olmaz. Şu da bilinmelidir ki arapları sevmiyorum cümlesindeki arap Hz. Muhammettir. Yoksa ülkemizde araplara yönelik bu kadar canlı bir arap düşmanlığı olsun ki. “K.Kerim tercüme ettiriyorum ki arapoğlunun yavelerini herkes görsün” cümlesindeki arap kimdir sizce?

    • Milliyetçiliğin her türlüsünü ayaklarımın altına aldımdan, sonunda yerli milli bir faşizme sürüklendi ülke. Gözümüzün önünde oldu bu geçiş. Ve unutmayın herşeyin bir sorumlusu var burada. Türkiye Yüzyılı ile kastedilen de, bu yüzyıl bizim borumuz ötecek herkes ayağını denk alsın, bize biat etsin, safsatasından başka bir şey değil. Üstelik bunu arabaların üzerine pankart olarak yapıştırıp New York sokaklarında gezdirdiler. Amerikalılar ne düşündüler sizce bunu görünce. A iyi Türkler yüzyıla sahip çıkıyorlar değil herhalde. Halimize bakmadan bir özgüven patlaması yaşadık. Sonu nasıl bitecek görmek zor değil. Giderek daha fakirleşiyoruz, özgürlüklerden ve demokrasiden de vazgeçtik. Her şeyin bir sorumlusu da Kılıçdaroğlu elbette.

    • 10 Kasım’da ölüm yıldönümü anılan Mustafa Kemal’in bazı çevreler tarafından “dindar” bir insan kişiğine sokulma çabası devam ederken buna en büyük delil ise Elmalılı Hamdi Yazır’a Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini hazırlatması olarak gösteriliyor.

      Tarih kitaplarında yazan bu sathi bilginin iç yüzünü açıklayan şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler, katıldığı bir televizyon programında Mustafa Kemal’in, Kur’anı neden Türkçe’ye tercüme ettirdiğiyle alakalı olarak Kazım Karabekir’e söylemiş olduğu sözleri aktarmıştı.

      Mustafa Kemal’in Kazım Karabekir’e “Karabekir, Kur’an-ı Türkçeye çevirttim; millet okusun ve o Arap oğlunun (peygamberden bahsediyor), o Arap oğlunun ne yaveler yediğini görsün” dediğini belirten Yavuz Bülent Bakiler’in bu videosu sosyal medyada yeniden paylaşılıyor.

  6. Ben konuya daha farklı ve askeri açıdan bakacağım.
    Her şeyden önce 17 günden beri havadan ve karadan yaptığı bombardimanlarla zaten genel olarak amacına ulaşmış oluyor , böylece 40 ×15 km.ebadindaki Gazze şeridine girmeye de pek gerek kalmıyor.
    Bir diğer ve bence esas sorun buraya girdiği taktirde askerlikte en zor ve riskli olan meskun mahal muharebesine girmek zorunda kalmasıdır.
    Bu muharebeler , tankla da olsa tanksız da olsa çok zordur ve zayiat riski yüksektir.
    Gerek tanklar ve gerekse piyadeler , son derece karmaşık , değişik ve nereden geleceği belli olmayan
    yöntemli saldırılara karşı çok açıktır yani adeta bataklığa saplanmış gibi olurlar .
    Belki Gazze’yi iyice harabeye çevirdikten ve belirttiğim tehlikeler büyük ölçüde ortadan kalktıktan sonra bir temizlik harekatı olarak girebilirler .
    Ve Allah belalarını versin diyerek noktayi koyalım!

    • Ne malum ki bu zamana kadar İsrail ordusunun bu zamana kadar girmemesinin sebebi uydulardan da aldıkları tarama bilgileriyle adını andığın zor olan muharebede kendileri en az zahiyat verirken karşı tarafa en fazla tahribat için hazırlıklarını tamamlamakla meşgul olmadığı… Her halukarda olan zavallı müslüman sivil halka olacak, korkarım. Dünyanın değişik kentlerindeki büyük kalabalıklar bunun bilincinde, bu tahribatı durdurmağa çalışıyorlar…

  7. “….. tek çözüm Filistinlilerin o topraklardan çıkarılmalarıdır”. Ender 22 Ekim 2023 de 22:21

    Yani diyorsun ki Ender efendi, Filistinliler hiç ayak bağı olmasın aradan çekilsin İsrail genişleme yolunda rahat rahat devam etsin. Ayrıca ABD’de bu işi kolaylaştırsın yahudilerin önünü iyice açsın… İnsan kaybına şahsen benim de gönlüm razı değil ama İsrail yahudilerinin terör bahanesiyle gıdım gıdım genişlemesine hiç ses çıkardığın yok. O topraklar üç din için de kutsallığı olan topraklar, yahudiler radikal yönetimleriyle alacağını ziyadesiyle aldı. Asıl amaçları huzur ise onların da buna ihtiyaçları var üstelik.

    Orada terörün durması da zor olmasa gerek, İsrail’in genişlemesini durdurması için mutlaka bazı makul çözümler bulunabilir. Misal, o bölgenin boşaltılması yerine bizzat doldurulması ve petro-dolarlarla finanse ve ihya edilmesi de bir çözüm olamaz mı? Barıştan yana arap mı yok? O topraklar üç din için de kutsallığı olan topraklar, yahudiler radikal yönetimlerinin politikalarıyla alacağını ziyadesiyle aldı. Asıl amaçları huzur ise onların da buna ihtiyaçları var üstelik. Boşaltma yerine doldurulma işi barıştan yana sadece araplarla değil ortadoğudaki tüm etnik grupların müslüman kesimleriyle ve bölge hristiyanlarını da dışlamadan yapılamaz mı? Karma, tampon serbest bir ticari bölge pekala huzuru yakalayabilir. Ortadoğu Teknik Gelişme Merkezi, Uluslararası Araştırma-Geliştirme, Bilgisayar Yazılım-Yapay Zeka-İletişim türü konularda uzmanlıklar geliştirilebilir. Tam da yerinde yeni bir Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurulması için de epey müsait aslında. O bölge tüm ülkelere aydınlık saçan bir ilahiyat merkezi ve yeni bir Tekno-Kent haline getirilmeli. Finanse edilirse neden olmasın? Türkiye öncülüğünde böyle bir proje pekala başarılı olabilir.

    • Güzel fikirler ama maalesef bunların yapılabilir ve sürdürülebilir durumu yok. Özellikle Hamas’ın yaptığı son terör saldırısından sonra her iki toplumun yanyana yaşama şansı zaten pek yoktu, artık hiç yok. Bu durumda en iyi çözüm o insanları oradan kurtarmak. Filistinliler haklılar elbette, toprakları ellerinden alınmış, sürülmüşler. Artık bunu kabul edip yeni bir yol çizmek gerekiyor. O insanları ölüme ve zulüme mahkum etmek bir seçenek olmamalı.

    • “Filistinliler haklılar elbette, toprakları ellerinden alınmış…” diyebiliyorsun da haksızlık yapanlara topraklarını ellerinden alanlara tek bir laf yok. Bu da mümkün ve sürdürülebilir bir şık ama yahudiler çok arsızlar diyemiyorsun….

  8. Ölenlerin 2bin’e yakını çocuk olan bir saldırı “savaş “ olamaz! Canilik! Katliam! olur.😡
    Ve bedelini birileri mutlaka ÖDER!!!
    Bu bir soykırım girişimidir! (Bize de yaptılar! Eee.. no’ldu? Öldük bittik!! kafası☹️).
    Bu kıyımın yapanların kellesini alacağı aşikar. Başarı, “hamas değil de Filistin liler!” Propagandası sayesinde oluyor🤔.
    Örgüt kendini öne çıkarmak için şov yapıp puan kapma peşinde olsada,
    İnsan faktörü ve karşı tarafın neler yapabileceğinin şahitli delilli görülmesi!.. gösterile bilmesi başarıya giden yolu araladı.
    Filistin devlet olma yolunda…🤗
    Malum kurtuluş savaşları kansız bedelsiz olmaz😡. Çanakkale den dumlupınardan sakaryadan biliyoruz!…
    29 Ekim arefesinde Türkiye 🇹🇷 bunu daha iyi anlayıp, idrak edecektir diye düşünüyorum.👍

  9. Bu olaylar tarihî Filistin sorununu da içeren bir boyuta sahip. ABD Orta Doğu’yu ekonomik çıkar alanından daha yoğun sömürü alanına dönüştürmek istiyor. Bölgeyi bütünüyle askerî üs haline getirmek istiyor. Bölgedeki siyasî aktörleri barınak hayvanları düzeyine indirgemek istiyor. Böylece Orta Doğu merkezli İslâm’ı ezmek istiyor.
    Batı’nın 1980’lerden bu yana gitgide daha belirgin hale gelen İslâm düşmanlığı, 1990’larda Irak’a müdahale, 2000’lerde Afganistan’ın ve Irak’ın işgali, Suriye’ye müdahale, Arap baharı, Suudîlerdeki başkalaşım…la büyük bir haçlı-siyonist cephe savaşı olarak gelişiyor. İran ABD-İsrail vahşetine karşı sapan taşı bile atmaz ve zaten İslâm’a karşı ABD’nin en derin müttefikidir.
    Batı Orta Doğu’yu yeniden yapılandırma politikasında zorlanıyor. Türkiye İslâm Ümmeti’nin yeniden dirilişine doğru güçlü refleksler geliştirdikçe Batı kuduruyor ve kuduz saldırganlıklarını yoğunlaştırıyor.
    FETÖ Batı’nın İslâm’a karşı en planlı operasyonu idi, Allah bozdu. Şimdi Filistin’de yaşananlar dahi FETÖ operasyonundaki bozgunu telafi etme çabasıdır.

    • İsrail sergilemekte olduğu bu soykırım vahşetiyle tüm Filistinli çocuklarını öldürse de, elbette geride bir Hz. Musa (Aleyhisselam) kalacak ve Firavun kesilen İsrailli yöneticilerden zulümlerinin hesabını soracaktır.
      İsrail bu katliamlarıyla ateşle oynamakla kalmıyor, kıyamet ateşinin kilometre taşlarını da beraberinde döşüyor. Ne hazin tecellidir ki, bu kez Kızıldeniz’in sularında kendileri boğulacaklar, sağ kalabilenler ise çil yavrusu gibi dağılıp iğne deliklerine saklanacaktır.
      Lakin arkalarına saklandıkları taşlar ve ağaçlar dile gelip onları ihbar edecek ve lanetlenmiş bu kavim (Siyonistler) takdir edilmiş (mukadder) sonlarından kurtulamayacaktır.
      İsrail’in hedefinde şimdilik Gazze’ye, kuzeyden Suriye’ye, güneyden Lübnan’a doğru genişlemek var. ABD’nin fiilen parçaladığı Suriye’den, o da hakkına (Nasıl bir haksa?) düşeni almak istiyor.
      Bilahare yine ABD’nin öncülüğünde Suriye’de oluşturulacak Kürdistan (gerçekte küçük İsrail) devleti ile İsrail, Türkiye ile sınır komşusu olacak. Bu durum, ‘Arz-ı Mev’ud’ için atılmış ikinci büyük adım olacak.
      Kürtlerin büyük çoğunluğu, sözde kendileri için kurulacak bu devletçiklerin, gerçekte Büyük Ermenistan için olduğunu dahi bilmiyorlar, bilemiyorlar.
      Malum vaktiyle, Batılıların himaye ve teşvikleriyle Ermeniler, Kürtlere zulmetti; Rusya’daki Bolşevik ihtilalinden sonra Rus ordusu çekilince Kürtler de Ermenilere zulmetti.
      PKK, Ermeni terör örgütü ASALA yerine kurulan ve gerçekte muhayyel Büyük Ermenistan’a hizmet etmektedir. Doğu ve Güney-Doğu’muzda kaynatılan Ermeni aşıdır. Kürtler, bu aşta yalnızca tuz ile biber olmaktan ibarettir.
      Dikkat edilirse, büyük şeytan ABD tüm savaşlarını vekaletle yürütüyor. ABD; Çin’le, Rusya’yla, Türkiye ile ve hatta AB ülkeleriyle savaş halindedir.
      Doğu Akdeniz’de konuşlandırdığı uçak gemisi ve etrafındaki tüm savaş güçleri, Türkiye’ye, bölge ülkelerine ve hatta tüm İslam ülkelerine gözdağı vermek için gelmiştir. Koca Akdeniz’de yer kalmamış gibi gelip Türkiye’nin sondaj gemisi olan Sultan Abdülhamit Han gemisinin burnunun dibinde demirledi.
      ABD bu iğrenç tavrıyla başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkelerine, ‘Ayağınızı denk alın!’ demek istiyor. ‘İsrail’in arkasında olduğum kadar, sizlerin de karşısındayım’ diyor.
      3. Dünya savaşı mevzi olarak başladı, yarın bölgesel, öbür gün ise küresel çapta yayılırsa hayret etmeyelim.
      Mezkür (anılan) günlere az kaldı. Kanaatimizce o günler; İsrail’in, Büyük İsrail’in üçüncü adımını atacağı günler olacaktır. Yani Türkiye’den Fırat’ın güneyini, Mısır’dan Nil’in doğusunu istediği gün, asıl kıyamet o zaman kopacaktır.

  10. Geride bırakılan iki haftada yaşananlardan sonra, bu denli baskın desteğe sahip İsrail’in, sözcüleri ağzıyla sürekli verip durduğu, Gazze’ye kara harekatı sözünü hiç çekinmeden yerine getirmesi beklenirdi.

    Beklenen olmuyor, olamıyor…

    Neden acaba?
    Cevap erdogan ve türkiye olmasın..türkiye ve erdoganın ne yapacagi belli olmayan gerektiginde gözünü budaktan çekinmeyecek biri olmasından olmasın….ama tabi bunu yazınca birileri hemen dolar şu kadardı….mazot şöyleydi ..falan filan….

    • Gözü dönmüş yahudi radikalinin dünyayı, hatta zaman zaman destekçisi abd’yi taktığı yok, sen de kalkmış Erdoğandan çekiniyorlar gibi saçmalıklar sıralıyorsun. Türkiye tabiki bu konuda yardımcı olmak için tam mesai çalışıyor. Ancak, Filistin ve Arap aleminin bu sıkıntısını gidermek için bir Erdoğan yetmez. İsrail de Erdoğanı ne kaale alır ne de arabulucu olarak ona güvenir. Dış basını takip etsen daha rasyonal şeyler yazabilirsin. Üstelik, ülkenin başı zaten yeterince belada bir de burnunu oraya mı sokacaksın!

      • 😂😂😂😂dış basını takip edersek daha rasyonel şeyler yazabilirmisim. 😂😂😂sizin bu erdogan fobiniz.😂😂dış basında asil ülkem ve milletim hakkında neler… ne rasyonel yazılar yazılıyor…dış basını referans alan bir muhalif kafa😂😂😂illa erdogan demiyecek….birazcık dahi erdogan dememek icin dış basını bile referans alacak kadar😂😂😂😂😂…..birazcık yerli ve milli olun…

      • Dış basını takip edersen daha rasyonel olursun😂😂😂😂😂😂😉😉😉😉😉😉😉😉😂😂😂😂gerçekten çok güldüm…ya bu kadar mı ayakta uyutulur….insan celladına bu kadar mı aşık olur güvenir toz kondurmaz😂😂😂😂😂😂😂dış basını takip edersek rasyonel olurmuşuz..😂😂😂😂😂😂ülkemiz ve filistin, islam dünyası hakkındaki rasyonel basını gözümüz yaşararak izliyoruz.yalnız göz yaşımız gülmekten….ya insan bu kadar mi ayakta uyur….

        • *******
          Okudukları anla, lakin muhakemen dar!
          Yerli millilik yetmez! daha neler neler var…
          *******

          Duygulanmış kestanelerini/kellelerini sıralamışsın! senden bu beklenir. “Fobi” veya “Fili” objektif kalmayı beceremeyler içindir. Dünya basınını takip et biraz olsun objektif kalmana yadımcı olur, tabi muhakemen yerindeyse! Rasyonel olabilmenin önşartı tüm verileri gözönüne alıp muhakemeyle değerlendirmeyi gerektirir. Gözyaşlarını dindirmene de yardımcı olur…

          • evet HB. yerli ve milli olmak yetmez..😂önemli olan batının gözlüğü ile bakmak..daha neleri var neleri…yerli ve milli olmak da neymiş… anlıyorum seni canım….anlıyorum…
            adama bak ya 😂bu mkaya olaylara yerli ve milli bakmayı öneriyor..ya bu adam nerede yaşıyor.ne yiyip ne içiyor.adam yerli ve milli olmayı öneriyor..hangi çağda yaşıyoruz.anlamak mümkün değil..muhakemesi dar işte 😂birazda okudugunu anlamayan tip.ne demek ya yerli ve milli olmak..

          • Pişmiş kellelelerinin sayısını azaltmışsın! Gelişme var! İnşallah muhakemen de dar kalıplara mahkum olmaz, zamanla gelişir….

  11. tek kutuplu değil çok kutuplu bir dünya var denilse de o çok kutuplar tek başlarında ne aksiyon alabiliyor ne de caydırıcı bir güç mesabesindeler.

    Hal böyle iken bu katliamı, soykırımı kim durduracak ve katliam bugün sonra erse bile bunun kalıcı bir çözüme dönüşmesi nasıl mümkün olacak?

    Zor olsa da imkansız değil;

    İslam ülkeleri bugüne kadar ne yaptılarsa tersini yapacaklar.

    Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak Hakan Fidan Cumhurbaşkanı Erdoğan adına ilk günden bu yana devrede ve bölgedeki tüm aktörlere görüşüyor.

    Yapmaya çalıştığı tam da bu, bugüne kadar ABD’nin şantajına mahkum hissederek İsrail’in karakolluğunu yapma zilletini yaşayan ülkelere “Birlikte hareket edersek iki devletli bir çözüm için garantör olabiliriz ve bunun hayata geçmesini sağlayabiliriz” diyor.

    Bu büyük acıyı, bu soykırımı kalıcı çözüm için fırsata çevirebiliriz diyor.

    İsrail’den, ABD’den merhamet dilenerek bu sorun çözülmez. Aradaki güç eşitsizliğini aşmanın yolu ise güçlerimizi birleştirmek.

    Üstelik zaten çok büyük bir gücümüz var; Haklı olmak! Haklının yanında olmak!

    Dünya kamuoyu da Filistin’in arkasında.

    Silah endüstrisi, lobiler, medya tekeli ve bunların esir aldığı Batı siyasetine rağmen sokaklar hem doğuda hem batıda Filistin halkının yanında saf tutmuş durumda.

    İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi, BM çatısı altındaki ülkeler iki devletli nihai çözüm için bir irade ortaya koymak suretiyle Ortadoğu’nun makus talihini de döndürecek bir adım olabilirler.

    Bu İslam dünyasının onurunu kurtaran bir adım olur.

    Başka iyi şeylere de kapı aralar. Bu kronik sorunu çözebilmiş olmak, mevcut yöneticilerin ve yönetimlerin tarihe geçmesini sağlar. İçerideki sorunlarını aşmalarına yardımcı olacak bir iklim geliştirir.

    Bu sadece güçlü bir ihtimal değil, tek ihtimal. Bu yüzden denemekten başka çare yok.

  12. En ufak bir eleştiriye bile tahammül gösterilmemesi ve asimetrik bir söylem mantığının kurgulanması hiç kuşkusuz sürdürülebilir bir politika değil. Nitekim Batı’da devlet aklı ve kurumsal siyasete rağmen halkın önemli bir çoğunluğu İsrail’in Filistinlilere karşı gerçekleştirdiği sistematik soykırımı eleştirmektedir. ABD’de üniversite ve lise öğrencilerinin yanı sıra birçok sivil toplum örgütünün protestoları, siyonizme muhalefet eden Yahudi grupların Kongre binasındaki gösterileri çok güçlü muhalefet örnekleridir. Benzer biçimde Filistin’e destek veren birçok fenomenin bazı sosyal medya platformlarındaki etkili paylaşımları konu ile ilgili farkındalığı artırmaktadır. Sadece ABD değil devletin önemli bir baskı uyguladığı Fransa, Almanya ve görece yumuşak bir ortamın olduğu İngiltere’de de İsrail’e karşı kitlesel protestoların yapılıyor olması önemli. 7 Ekim’den bu yana oluşan atmosferdeki en önemli detay, unutulan ve çaresizliğe mahkum edilen Filistinlilerin ve Filistin davası olgusunun yeniden sahiplenilmesidir. Başta Arap sokağı olmak üzere Müslüman ülkelerdeki protesto ve çağrılarla Batı’da oluşan mobilizasyon, İsrail eleştirilerinin önemli bir ivme yarattığını göstermektedir. Özellikle Batılı ülkelerin sokak ve caddelerinde yankılanan “nehirden denize, Filistin özgür olacak” (from the river to the sea, Palestine will be free) sloganları, Filistin’in haklı mücadelesindeki kamuoyu desteğini açık biçimde ortaya koymaktadır.

  13. önce aynı tebaanın birer parçası olduğumuz mazlum ve kardeş Filistin halkının canı, malı, yurdu (ki bizim de yurdumuzdur), davası, istiklali ve istikbali Müslüman olmanın ve kardeşlik hukukunun bir gereği olarak bizim için mukaddestir, bunun tartışmaya açık bir tarafı yoktur. Filistin yönetimlerinin diplomatik yanlışlarının meseleye bakış açımızda en ufak bir görme bozukluğu meydana getirmesine izin veremeyiz, vermemeliyiz.
    Filistin’de yaşayan birilerinin geçmişte topraklarını İsrail’e satıp satmadıkları ile ilgili spekülatif tartışmalar da bundan farklı değildir. Tarihte pek çok şey olmuştur ama her şeyi kendi zamanı, bağlamı ve gerçekliği içinde değerlendirmek durumundayız. Müslümanlar arasında birliğin yeniden tesisini düşünerek kasten gündeme sokulan bu gibi tuzaklara düşmemek icap eder. Tarihçiler bu konuda aydınlatıcı bilgiler verebilirler, ancak bugün yaşanan zulmün bu meseleyle bırakın aynı cümleyi, aynı paragrafı, aynı cümlenin içinde bile bir arada düşünülmesine izin veremeyiz, vermemeliyiz.

  14. Siyonistlerin “Vadedilmiş Topraklar” idealini uzak bir ihtimal olarak görüp önemsemeyenler olabilir. Ama İsrail’in bölge üzerindeki operasyonları şu anda dahi geniş bir sahaya yayılmış durumda. İsrail özellikle Kuzey Irak’ta ve Suriye’nin kuzeyinde yoğun faaliyet içinde. Hem ABD’nin jandarmalığını yapıyor, hem de kendi güvenliğini ve ileriye dönük ideallerini gerçekleştirmek için adımlar atıyor. Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir PKK oluşumunun “Küçük İsrail” olacağından hiç şüphe yok. Bu projenin son günlerde hız kazandığı da ABD açıklamalarından anlaşılıyor.
    Filistin meselesine insani, vicdani, İslami hassasiyetleriyle yaklaşamayanlar bilsinler ki, mesele aynı zamanda milli bir meseledir. İsrail, Türkiye için açık bir tehdittir.

    PKK hep bir “tedhiş” örgütü olarak görüldü; Kürtler üzerindeki dönüştürücü etkisi maalesef ıskalandı. Bugün oranları az da olsa, Kürtler içinde PKK’nın Batı destekli çabalarıyla sekülerleşmiş bir kesim bulunuyor. Bu kesimin son günlerde Kürtlerle İsrail’i “dost” göstermek için çabaladığını görüyoruz.
    Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi’nin torunları bu propagandaya elbette aldanmayacaktır.
    Tarih boyunca bölgenin en dinamik gücü Türk-Kürt ittifakı olmuştur. Kemalizm bu ittifakı bozamadı; Siyonizm de bozamayacaktır. Geçmişte olduğu gibi yarın da Türk-Kürt ittifakı bölgeye zaferi ve barışı getirecektir.

  15. Dünyanın özgür ülkelerinde insanlar protesto edebiliyorlar, seslerini duyurabiliyorlar ve İsrail’i savaşı büyütmekten alıkoyabiliyorlar. Demokrasinin ve özgürlüğün gücü bu. Müslüman ülkelerde ise ne gösteri, ne protesto, ne de başka bir hareket. Müslümanların böyle özgürlükleri yok. Seslerini çıkarma, itiraz etme hakları yok. Cumhuriyetin yüzüncü yılına hoşgeldiniz. Artık cumhur yok, başı var sadece.

Yoruma kapalı.