Milli vakıflar, yerli zenginler duruma müdahale etsin diyeceğim, ama zaten yoklar…

45
Reklam

Günlerden beri yabancı vakıfların Türkiye’deki sivil toplum örgütlerini, alternatif medyayı fonlamalarını rahatsızlık kaynağı olarak tartışıyoruz. 

Bu konuda ne düşündüğümü bir değil tam iki yazı ile burada ifade ettim.

Yazmak ile düşünmek arasında ilginç bir ilişki tarzı var. Düşünüyor ve düşündüklerinizi yazıyorsunuz; ancak yazdıktan sonra da düşünmeye devam ediyorsunuz… ‘‘Yazdım, o konu benim için bitti’’ dedirtmiyor zihniniz, düşünme süreci sizin için her gün yeniden işliyor.

Konu üzerinde düşünürken aklıma hemen geliveren şu oldu: ABD’nin Teksas eyaletinde sanayi ve ticaret alanlarındaki faaliyetleri sayesinde zenginleşmiş bir ailenin kurduğu vakıf, Türkiye’deki kurum ve kuruluşlara alanlarında çalışmaya devam etsinler diye maddi destekte bulunuyor. Bunu garip karşılayanlar var. Bana garip gelen ise, neden Türkiye’deki zenginler veya onlar tarafından kurulmuş vakıfların bu işi yabancılara bıraktığı…

Bizde de zenginler ve onların vakıfları var. İktidar tarafından desteklenmeyen bu sebeple cılız kalmış, ancak söyleyeceği sözü olan kişileri bünyesinde barındıran alternatif yayın kuruluşlarını güçlendirme işini yerli zenginler ve onların vakıfları neden gerçekleştirmez?

Teksas’taki bir vakıf yerine, İstanbul, Ankara, Kayseri veya Konya’dan gelecek maddi desteğe herhalde karşı çıkılmazdı.

‘‘Korkarlar’’ diyen oldu.

Hafif muhalif gazetelere dev şirketler reklam vermeye bile çekiniyorlarmış…  

Reklam

Bunu anlamakta zorlanıyorum.

İnsan beyin gücü ve emeğiyle elde ettiği zenginliği, şimdikine benzer ortamlarda var olan eşitsizliği az da olsa ortadan kaldırmaya yarayacak bir sosyal hizmet için kullanmayacaksa o kadar paraya sahip olmak ne işe yarar?

Fakir fukara garip guraba korkabilir, parası olan zengin neden korkar?

Sorduğum soruya cevap şöyle veriliyor: Türkiye gibi ülkelerde devlete dayanmadan zengin olunamaz da ondan… Devletin yan gözle baktığı zenginler zenginliklerini kaybedebilirler…

Herhalde o tarife uymayan paralılar da vardır bu ülkede.

Gerçekten böyle bir durum söz konusuysa, bu yanlışlığı ortadan kaldırmak için bile zenginlerin bir şeyler yapmaları gerekebilir.

Muhalif gazetelere reklam verdiğinde bir yerlerden telefon uyarısı gelince, parasının bir bölümünü ülkesi daha iyi olsun diye feda edebilecek tuzu kuruluktaki birilerinin, ‘‘Pardon, bir daha yapmam’’ demek yerine, farklı söylemlere de yer verebilen medya organlarına desteklerini daha da artırmaları gerekir.

İtiraz Osman Kavala örneğiyle geliyor.

Reklam

Konu üzerinde düşünüp başkalarıyla da konuşurken, ülkedeki güncel algılamaların başka alanlarda da kendini belli ettiğini anladım.

Bunu biraz açayım.

Dünyada geleneksel zenginlerin yerini farklı özelliklere sahip çoğu genç girişimciler alıyor. Girişimleri için bir ilk paraya sahip olmaları bile gerekmiyor bu insanların; ‘iyi bir fikre sahip olmaları’ yetiyor. O fikri hayata geçirince birdenbire geleneksel zenginleri solladıkları görülüyor.

Akla hemen gelebilecek yeni zenginler dünyada öyle tipler…

‘‘İyi bir fikir sahibi ve girişimci olun’’ tavsiyesinde bulunduğum gençlerden gelen cevap beni ürkütüyor.

Cevap genellikle şu oluyor: ‘‘İyi bir fikrim olsa ne çare? Onu hayata geçirebilmem için her aşamada karşıma çıkması muhtemel engelleri yan yollara sapmadan aşamayacağımı biliyorum. Benim o tür yollara sapma eğilimim de niyetim de yok. Sedat Peker’in açıklamalarını takip etmiyor musunuz? Böyle bir ülkede insanın iş yapılabilmesi ve başarılı olabilmesi için güçlü ve sağlam bir arkası olması gerektiği anlaşılıyor. İyi fikri kim takar; yanlış yollara sapmadan o iyi fikri girişime dönüştürmek bu ülkede hayal.’’

Ne yalan söyleyeyim, konunun bu yönünü hiç düşünmemiştim.

Medyaya yerli-yabancı destek ve girişimci adayı gençlerin içine düştükleri karamsarlık arasında doğrudan bir ilişki var.

Ülkemizdeki yanlışlıkların konuşulup tartışılması, bunun için de sadece doğruları söyleyip savunacak bir medyaya sahip olunması gerekiyor. İktidarla alış-verişi olmayan, dışlanmış gazetecilerin seslerinin güçlü çıkması için alternatif medyaya ihtiyaç var. Öyle bir medyanın bulunmadığı veya varsa bile sesini her yere ulaştıramadığı bir ülkede yarının emanet edileceği gençleri karamsarlıktan kurtarmak zor.

Yabancı vakıflardan destek gördüğü için itibarsızlaştırılmaya çalışılan alternatif medya kuruluşlarına destek çıkacak yerli vakıflar yok; olabilecek durumdakiler de uyarılarak yarı yoldan çeviriliyormuş.  

E, bu durumda ne olacak?

Karamsarlık bütün ülkeye hakim olacak.

Herhalde bu istenmiyordur.

Düşünmeye devam.

ΩΩΩΩ

Reklam

45 YORUMLAR

  1. Amerikalı efendiler düdük gibi öttürdükleri muhalif gazeteci görünümlü tetikçilerin bazılarını yayınlayıverdi.
    Neden?
    Patron kendisini hatırlatır.
    Kiralıklar hadlerini bilsinler diye.
    Demek ki son 6 aydır pompalanan yalanlar az gelmiş olmalı.
    Diyorlarki;
    Başka türlü ayakta kalabilmeleri mümkün değilmiş.
    Sadece para alıyorlarmış.
    Talimat almıyorlarmış.
    Al parayı, at yalanı…
    Salla iftirayı, kap doları…
    Kamyon yüküyle dolarları elin Amerikalısı hayır hasenat için veriyormuş bunlara!

    Madem öyle, denemesi bedava…

    Hiç değilse bir hafta Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda yayın yapsınlar, görelim bakalım o paralar gelmeye devam edecek mi?

    • Ne kadar basit bir yorum. Fon alan yayın organları ülke menfaatlerine aykırı mı yayın yapıyorlar? Hayatlarında taşın altına elini koymamış insanlar beni ürkütüyor. Biraz okuyup dünyayı öğrenin, açık görüşlü olun, her konuya önyargıyla bakmayın lütfen.

  2. Benim Kişiliğim nedeni ile, şahsen ben istesem bile, ne cemaatler nede tarıkatla aralarına almazlar.
    Örnek: arkadaşlarla kurduğumuz yardım derneğının kadınlar bölümünün başkanlığını yapiyordum. Bu tip aktiflere emir veremiyeceklerinden dolayı ne cemaatlar nede tarikatlar onlar kabul etmezler.

    Şimdi aşağiya aktar dığım Ender beyin yazısındakı bu bölumdeki Idialar’i hakkında, cevap bekliyen bir kaç soru sirmak istiyorum.

    1-Ancak bir noktayı unutmayalım. Bu cemaat yaptıkları ile Akp gibi halkın “teveccühünü” kazanmış bir partiyi yoldan çıkardı,
    Byrada duralım!
    Halk Cemaata değıl AKP ye oy verdi. Anahtarı Erdoğana teslim ett! O zaman bende dahıl, millet camaata değil AKP ye oy vermıştık..!!! Sizce Suçlu cemaat’mi?
    Oy pusulasında Cemaat diye bir parti yoktu.!

    büyük hukuksuzluklara imza attı, kadrolaşma adına büyük haksızlıklar yaptı, sınavlarda işe almalarda, askere eleman yerleştirmede ve daha pek çok alanda hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk yaptı.

    Peki bu kadar hukuksuzluk yapılırken! Erdoğan nerdeydi?
    Millet onu cep doldurmak ve TC yi
    Tayyip Cumhurriyeti yapmak için’mi oraya seçtı.
    Erdoğan ve çevresi önce ,Adalet ve Kalkınma Partisini! Kuran ve Türkiyeyi Dünyaya tanitan ekibi Terörist ve vatan haini yaptı! Ve
    partiyi, Aldatan ve Kandıranlar Partisi’ne çevirdi. 15 Temmuz Darbsinden sonrada tam anlamı ile Al…. ve Ka…… Partisi yaptı.

    Evet geniş cemaat taraftarları da bunlara göz yumdular. O yüzden şimdi hep beraber cezasını çekiyorlar.

    Esas cezayi cekenler! Cemaat mensuplari değil, gariban o usteğmen gibi’lerini tesbit ediyorlar ve aklı başında olan ne kadar vatana millete hizmet verecek olan eğitimli yetişmış elaman varsa onlar çekiyorlar.
    Benim oğlunun okul arkadaşı
    Çocuğun Cemaat ile uzaktan yakında alakası yok, ülkeye hızmet etmek için google den daha iyi bir proje uyhgulamaya geçireceği zaman! 500,000 liralık yeni açılmış şirkete 1 miliyon vergiyi ödemedın diye icra geliyor.
    O “ocuk var ya 3 kardeşın en bûyükleri olan babaları õldüğünde 7 yaşında öksüz büyümüş müthiş bir zekaya sahip.
    Şimdi Google’de yılda $500,000 maaş aliyor.
    Eğer bunlar o çocuğa destek değil köstek olmasa’idiler şu an ülke için çalışırdı.
    Adam olmama konusunda haklısınız!
    Bu konuda önce kendimize bakmamiz lazım değlmi?

    Abdullatif Şenerin Erdoğan’ın Türkiyeyi getirdiği bu duruma getireceğini bizlere 2007 de haber verdi.
    Fakat bizler her zaman doğrulardan rahatsız olduğumuz için ona itibar etmedik, ve inanmadık.

    Toptancı cezalandırma maalesef bu ülkenin az gelişmişliğinin bir başka yüzü. Hukukun zerresinden nasibimizi almamışız. Bu devlet için de toplum için de böyle. O yüzden adam olana kadar bunun cezasını bir gün bir grup cemaat, yarın başka bir grup çekmeye

    • Nurdan abla hem “Benim Kişiliğim nedeni ile, şahsen ben istesem bile, ne cemaatler nede tarıkatla aralarına almazlar.” diyorsunuz hem de burda habire tarikat sözcülüğü yapıyorsunuz, yapmıyanlara da sövüyorsunuz!!!
      Bu imla ile yazıcı olamayacağınıza göre bal gibi de okuyucu olmuşsunuz işte:)

    • Akp ve cemaat beraber yürüdü bu yollarda, beraber ıslandılar. Birbirlerini korudular kolladılar. Devleti “ele geçirdiler” güya. Sonuçta ikisi de tarihin çöplüğüne gidecekler. Şimdi dümen Bahçeli’de ve Doğu Perinçek’de. İktidar derin devletin her zaman olduğu gibi.

      Demokratik, Batı’ya açık, eşitlikçi ve özgür bir sistem ile müreffeh bir Türkiye yerine kendi küçük çıkarlarını hedeflediler. Kendilerine de ülkeye de büyük zararlar verdiler. Türkiye aynı vesayet sistemi ile yola devam edecek etsek köstek. Dünyada sıralaması daha da aşağı düşecek. Otokratlıktan tam diktatörlüğe geçmesi de muhtemel. Çünkü bütün demokrat batılı dostlarını ve destekçilerini de kaybetti Türkiye. Ne halin varsa gör demeye bırakıldı. Muhalefet bu çıkmazı göremiyor ve yeterince çaba göstermiyor bence. Yapılanlar daha baskıcı, daha antidemokrat, daha içe kapanmacı bir döneme gittiğimizi söylüyor. Buradan dönüş olacak mı ciddi bir imtihan olacak. Kendi dinamiklerimizle buradan çıkma gücümüz olmadığını düşünüyorum. Biden seçilmeden önce muhalefet eliyle destek vereceğini söylüyordu. Ama vazgeçmiş görüntüsü var. Avrupa da aynı görüntüde. Bize Afganistan çöplüğünde debelenme ve mültecilere bakıcılık görevi düşmüş görünüyor. Hepsi bu.

  3. “Türkiye gibi ülkelerde devlete dayanmadan zengin olunamaz da ondan… Devletin yan gözle baktığı zenginler zenginliklerini kaybedebilirler…”
    Diyor sayın yazar.
    -çok çalışarak zengin olamazsın belki ama, açta kalmazsın!
    -peki seni siyaset rahat bırakır mı? (Seçim geliyor destek, eksiğin var bak kapat, yoksa sana olurlar köstek!)
    BUNU ÖNLEMENİN YOLU NE ACABA? SİYASETİN FİNANS SORUNU VARMI çözüm isteyen varmı SİZCE? ÇÖZÜLSE!
    “yabancı vakıfların Türkiye’deki sivil toplum örgütlerini, alternatif medyayı fonlamalarını rahatsızlık kaynağı olarak tartışıyoruz. ”
    Diyor yine sayın yazar.
    -bu ülkeden şirket yada yazardan bir hizmet alacaksan ücretini de vergisinde bildirecek, vereceksin!
    Sen kendi menfaatine çalışacak satılık x arıyorsan, orada durdurur seni devlet!
    (Babanın hayrına iş yapmıyorsun herhalde)
    BU ÜLKEDE BİRYERE PARA DA DAHİL BİRŞEY SOKUYORSAN, BİLDİRECEKSİN İLGİLİ KURUMA YERE. MÜSTEMLEKE MEMLEKETİDE DEĞİL BURASI SÖMÜRGEDE.
    Biz vatandaş olarak birşey istiyorsak ta kendimiz yapacağız önce:
    **Ortadirek! Vardın bir zamanlar bu ülkede!
    Nerdesin şimdi nerde?
    Bitmadimi daha yiyip bitiremedinmi yastık altındakilerinide?
    Görmezden geldin piramidin dibinide, boş kazanın içinide! Şimdi sende yakınsın ötekide yere.
    **Bu zalim faiz de yüksek kurda acaba ne?
    **Kurtarırmı ahilik, kurtarırımı lonca, kurtarırımı vakıf, kurtarırımı kooperatif, kurtarırımı seni oda dernek vakıf artık?

  4. Medyanın birinci görevi iktidarı denetlemektir. Bunu hakkıyla yerine getiren medyamız pek olmadı. Şu anda iyice bitirdiler.

    Sonucu da yaşayarak görüyoruz. Bütün uluslarası göstergelerde dip yapıyoruz, paramız hızla değersizleşti, gelirimiz azaldı, daha mutsuzuz, gençler işsiz umutsuz, ülke giderek fakirleşiyor her alanda.

    Bunun tek sebebi var. İktidar denetimsiz. Korkunç yolsuzluklar yapıyor ve çalıyor. Hukuksuzluklar da paralel bir şekilde ülkeyi her taraftan yıpratıyor.

    Bugün az buçuk ayakta kalan bir medya ve muhalefet varsa tek görevleri iktidarın tüm yolsuzluklarını afişe etmek ve savcıları göreve çağırmak olmalıdır. Ben şahsen şöyle derli toplu bir liste göremiyorum. İyice ucu kaçtı belki ama bu şu anda hepimizin tek önemli görevi olmalı. Başka türlü bu yolsuz iktidarı durdurmak ve göndermek mümkün olmayacak.

    Ayrıca şunu da kaydetmek lazım. Yolsuzluklar kimsenin yanına kar kalmamalı. Mutlaka eninde sonunda hesap sorulmalı. Kimse Londra mahkemelerinde söke söke alırız zannına kapılmamalı. Bunların mutlaka hesabının sorulacağını kafalarına her gün sokmalıyız ki gelecek yolsuzlukları bari engelleyelim. Durmak bilmiyorlar çünkü.

  5. “Akıllı olanlar Türkiye’yi terk etti gitti, aklı olmayanlar burada tuzağa düştü”
    RTE, Feto’ya kurdukları kumpası bu şekilde itiraf ediyor. (Eymür’de kitabında darbenin inandırıcı olmadığını vurguluyor.)
    RTE’nın lafından hareketle şöyle diyebiliriz: Haysiyeti olanlar yandaş medyadan istifa ettiler, haysiyet fukaraları (Namık Kemal’in ifadesiyle ‘utanmaz köpekler’) yüksek maaşla iktidarın köpeği olmayı kabullendiler.
    Bu kadar haysiyet fukarası yandaş kalem yeterli olmuyor, bir de adına trol denen mahlukları besleyip, internete salıyorlar. Yandaş kalemlere utanmaz köpek dedik. Karışmasın diye trollere de ‘mikrop kavanozu it’ diyelim. (İfade Necip Fazıl’ın)
    Yandaş kalemler, satılmıştırlar. Zerre kadar fikir namusları yoktur. Bunlar için “alçak oğlu alçak, cahil oğlu cahil, satılmış oğlu satılmış”lardır da diyebiliriz. (İfade Kemal Tahir’in.)
    Olay budur, gerisi teferruattır. Yakında iktidardan defolup gidecekler, herşey gibi basın da düzelecek.

  6. Yeri gelmişken sayın Fehmi Koru. “Manufacturing consent” kitabını muhakkak okumuşsunuzdur. Sizin bu konuda ilk okuduğunuzdaki ve şimdiki yorum, düşünce ve etkilenimlerinizi merak ediyorum.

  7. Baran Bey şöyle demiş: “15 temmuz hükümetin yaptığı bir askeri operasyondur, ben bu cümlenin 100/100 doğruluğuna inanıyorum. hükümet darken de Cumhurbaşkanı, MİT’in başındaki zat ve genel kurmay başkanı üçünü kastediyorum. yani üç kafadar bir araya gelmiş bir operasyon yapmış… kardeşim niye bu operasyonu yaptınız diye onlara sorsana, hiç alakasız insanları ağzınıza sakız yapıyorsunuz.”

    Bu kadar basit olmadığını artık görüyor olmamız lazım. 15 Temmuz darbesi her iki tarafın da bildiği, istediği ve olması için can verdiği bir darbeydi diyorum kısaca.

    Cemaat sıkışmıştı. Dersaneleri elinden alınmıştı. Medyasına bankalarına firmalarına çökülüyordu. Tüm gelir kaynakları bir bir gidiyordu. Devletteki yerleştirdikleri kadrolar da tespit edilip uzaklaştırılıyordu. En son askerde ciddi bir ayıklama yapılacaktı. Bu çaresizlik içinde darbeyi tek çözüm olarak gördüler.

    Şunu da unutmayalım. Cemaat haksız ve hukuksuz bir şekilde iktidarla el ele bu kaynaklara ve kadrolara ulaşmıştı. Masum değildi. Ne istedilerse verilmişti. Parsel parsel, göz yumularak ve hukuksuzluklarla, başkalarının hakları yenilerek.

    İktidar cemaati bitirmeye karar vermişti ama süreç çok uzun sürüyordu. Hukuk yolları her istediğini yapmaya izin vermiyordu. İktidar gittikten sonra yine palazlanmaları mümkündü. O yüzden iktidar gibi devlet bürokrasisi de bitirilmelerine karar verdi.

    Darbe her iki taraf için tek çözüm olarak kalmıştı. Cemaat darbeyi asker içinde ortakları ile kotaracağı zannına kapıldı ve buna inandırıldı. Ahmet Dönmez’in son yazı dizisi daha ayrıntılı açıklıyor bunu kimler yaptı ve ne rol aldılar konusunda. Bu içerden bir ses ve ilk defa.

    İktidar Allah’ın lütfu darbeyi yaptırmayı ve kontrollü bir şekilde bastırmayı becerdi. Cemaatin hiç bir şansı yoktu, bunu biliyordu. Cemaat de başka çare kalmadığı için acaba olur mu denemesine girdi.

    Sonuçta darbe girişimi pahalıya mal oldu ülkeye. 250 kişinin ölmesine sebep oldu en başta. Ciddi bir devlet sorumsuzluğu bu. Ayrıca devamında iktidar hukuksuzluklarını kararnamelere bağlama yetkisine kavuştu ve toptan cemaati yok etme imkanına kavuştu. Bunlar kısa vadede iktidara açık alan sağladı ama hukuksuzluklar ülkenin her alanda geri gitmesine sebep oldu. Hukuksuzluk ve yolsuzluk yol oldu.

    Şimdi hep beraber yüksek enflasyon, işsizlik ve fakirleşerek, toptan ülke olarak bedel ödüyoruz.

    • “Şimdi hep beraber yüksek enflasyon, işsizlik ve fakirleşerek, toptan ülke olarak bedel ödüyoruz”
      Kurları eklemeden! Sonucu böyle bitirmişsiniz ender bey, de..
      Ne yapmak lazım eskiye rağbet olsun, eskiler! geri gelsin diye yağmur duasına mı çıkalım?
      Hırsızı suçsuz yapmak, dış güçlerin beleş fonlamalarını görmezden gelmek, önümüze atacağı üçbeş kırıntıyla idare ediyor görünmek, hatta uşaklarını orta yere çıkarıp madalya takmak, haritada cetvelle bölgeler çizip makasla haritayı kesmek!..

  8. Erdoğan ve ailesi ABD’ye ilk gittikleri zaman Cemaati! Biraz palazlandıktan sonr, Türkiyeyi betonlaştıran mutahitleri ve şimdi 5 kuvvet dediği vakiflari, yakın zamana kadar kullandı! Dinalyt’in, betoncuların, ve diplomat sıfatlarının sayesinde ABD de tam palazlanınca, yani osmanlı mahalleri hanlar hamamlar çiftlikler’e sahip olduktan sonra betoncular harıç cemaatı terörist darbeci vatan haini ilan ettikten sonra kendileri önceden doymayan midelerini şu an beşinci kuvvet ilan ettikleri ABD li vakiflardanda doldurdular. Trump zamanında ABD’de bu ailenin mal varlığını araştırmaya başladı ve gelirlerinin kaynağını tesbit etti. Işte o zaman kimleri kullandı’iseler
    Şimdi, onları TC düşmani ilan etti’ki! İçerdeki benim ablam gibilerini uyutabilsinler’ki Turkiyeyi iflas ettirinceye kadar Saray’da safası sürsünler.

    Yıldıray oğur’un 5. Kuvvet’lerden kimlerin yardım aldığına dair kaleme aldığı yazısı’nın, linki ve bir kısmının kopisi

    https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/butun-bunlar-icin-teksasli-bir-aileyi-suclayabilir-miyiz-1590139
    ××××××
    “Can Paker’in başkanlığındaki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızının da staj yaptığı TESEV’e o fonlar verilirken kimse Chrest için beşinci kol faaliyeti, CIA dememişti.

    Chrest Vakfı, 2016’da Medyascope’a ilk fonunu verdiği yıl, bugün Cumhurbaşkanı’nın hukuk başdanışmanı olan Mehmet Uçum ve yine iktidara çok yakın olan, hatta “pelikan” olarak adlandırılan Boğaziçi Küresel adlı derneğin de kuruluş aşamasında yönetiminde yer almış Can Paker’in kurucusu olduğu PODEM’e de 100 bin dolar fon vermiş görünüyor.

    Ama iktidar medyasındaki tepkilere bakılırsa fonlardan biri kirli paradan, diğeri temiz paradan verilmiş!

    Peki kim bu Chrest”
    ×××××××

  9. “Bernar hocam! bakın ender arkadaş ne diyor:)))))))(”
    “Modern bir toplum olamamamızın ve hala arkaik bir düzende yaşamamızın, bireyselleşememizin ve hala cemaatçi kafada gidişimizin acı sonuçları bunlar, ve doğu cephesinde değişen bir şey yok.”

    • Ataerkil ve cemaatçi bir toplum yapımız var. Modern değiliz elbette. Bireyselliği kabul etmiyoruz. O yüzden vatandaş olmanın bir değeri yok burada. Kimlerle yürüdüğünüze ve nereden geldiğinize bakılıyor hep. Ve cemaat olarak ileri gidiyor veya geri kalıyorsunuz. Bireysel fırsat eşitliği yok. Kimin kartvizitini taşıdığınız önemli burada. Bu sebeple de ilerleyemiyoruz ve geriyiz.

      Bunun ciddi tartışması bile yok. Herkes kendi cemaatinden kabilesinden bakıyor olaylara. Fırsat kolluyor. Eşitlik ve özgürlük yok kısaca. Anayasa babayasa da lafta var. Kimsenin de taktığı yok. Toplum da aynen böyle. Siyaset bunun bir yansıması sadece, sonucu yani.

      • Ender arkadaş hepimiz yehowa ya da ewanjelik veya budist filan olursak sizce modern bir toplum olmuş sayılır mıyız???
        Modernlik ölçüsü tam olarak nedir sizce?
        Cumartesi günleri zinhar elektrikli araç gereç kullanmayan bir mümin ya da amish sizce hayvan mıdır???

  10. Sayın yazar “Düşünmeye devam.” demiş ama öyle uzun uzadıya düşünülecek bir konu değil sanki bu:
    işe yaramaz medya mensuplarını/emekçilerini kim beslesin?
    Parası olan beslesin!
    “Yabancı vakıflardan destek gördüğü için itibarsızlaştırılmaya(parayla da itibar olmaz ki?) çalışılan alternatif medya kuruluşlarına destek çıkacak yerli vakıflar(enayiler!) yok;” da demiş sayın koru.
    Sonra da “…alternatif medyaya ihtiyaç var. Öyle bir medyanın bulunmadığı veya varsa bile sesini her yere ulaştıramadığı bir ülkede yarının emanet edileceği gençleri karamsarlıktan kurtarmak zor.” diye de eklemiş.

    “alternatif medya”dan kasıt nedir?
    Mevcut medyadan farklı bir şey midir?
    Eldeki ne işe yarıyor da, bir de alternatifine bakalım?
    Bizim medyaya ve alternatiflerine ihtiyacımız yok ama bakıyorum medyacıların fena halde bir şeylere ihtiyacı var:)
    Yanılıyor muyum?

    • Biz de bunu söylüyoruz. Devlet medya beslemesin. Bıraksın isteyen sermaye medyayı beslesin. Ama bunun da kuralı olsun. Hem inşaatçı, devlet ihalesi alıp, hem de medyacı olmasın. Medya tam bağımsız olsun. Bunun kuralları olsun.

      Ama bunların hiç biri anlaşılmadı. Medyanın önemi de anlaşılmadı. Bugün iktidar yolsuzluklar içinde yüzüyorsa sebebi medya beslemesidir, medya havuzu oluşturmasıdır. Milletin parasını yandaşlara medya kurması için peşkeş çekmesidir.

      Yaradı mı? Yaramadı. Şimdi kendi pisliği içinde boğuluyor. Ülkeyi de boğuyor.

  11. Bütün bu karamsarlık, tükenmişlik, umutsuzluk, bezginlik hallerini yaşamamızın nedeni “yumurta kapıya dayanınca..” cümlesini benimsemiş olduğumuz için olabilirmi acaba?
    Örneğin, siyaset kurumunun maddi kaynaklarını ayarlama.
    İnanç (tarikat vb olumsuz çözümsüz yollar, herkesin kendi kafasına göre takılanlar..) kısmının özgürce ve huşu içinde yaşanması için gerekenin yapılması yanında denetimininde her bakımdan güven verici bir halde sağlanması.
    Hukuk kısmının, adalet kısmını ve daha birçok şeyi söyleyecektim lakin,
    Daha yasama! Yani bütün bu olumsuzlukları düzene nizama hazırlayacak en doğruyu ve en iyisini ayarlayacak yere! diyecektim..
    Biz başkanlık, meclis, şu bu olaylarını daha çözememişiz ki!..
    Artık neredeyse sorun, oraya dokun!

    • Yumurtacı arkadaş “Biz başkanlık, meclis, şu bu olaylarını daha çözememişiz ki!..” buyurmuşsunuz ama daha dün biz o konuları çözüme kavuşturmuştuk:
      “H. Gayret
      24 Temmuz 2021 At 23:42
      “Ahmed
      24 Temmuz 2021 At 14:44”
      Ahmed bey bu başkanlık sisteminin ayrıntılarını fatih beye de bir sormak lazım?
      Bana göre her seçim iki turlu olmalıdır, eğer ilk turda %50yi geçen yoksa, en çok oyu alan iki aday ikinci turda tekrar yarışır ve bir oy fazla alan başkan olur!
      Bizim başkanlık sisteminin en güzel yanı bu çift turlu sisteme dayanmasıdır.
      En zayıf yanı da milletvekili ve belediye başkanlıklarının tek turla seçiliyor olmasıdır.
      Çünkü başkan seçilen bir liderin partisi pekala mecliste azınlığa düşebilir, bu da başkanın yargıya sevkedilmesine(4te3 çoğunlukla) veya görev süresini tamamlamadan erken seçime götürülmesine yol açabilir.
      Elbette böyle bir durumda mevcut başkan da aday olabilecektir(hatta partisinin aday göstermesine gerek duyulmadan, imza filan toplamadan doğal aday olabilmelidir!)
      Sorun şu:
      İlk kez seçilen başkanın partisi mecliste çoğunluğu sağlayamadı ve meclis birkaç ay sonra erken seçim kararı aldı, mevcut başkan da doğal olarak ikinci kez aday oldu ve yine kazandı, ama meclis çoğunluğu da yine muhalefette kaldı, ve yine erken seçim kararı aldılar, bu durumda mevcut başkanın üçüncü kez aday olması gerekti, yine aynı sonuçlar ve 4.adaylığa kadar geldik:)
      Burda bir kısır döngüye mi giriyoruz?
      Bence seçilen başkanlar meclis tarafından erken seçime zorlanırsa/sürüklenirse doğal olarak tekrar aday olabilmelidir ama bu durum(kısırdöngü) iki dönemle sınırlanmalıdır.
      Yani süresini dolduramamış başkan 2+2 şeklinde toplamda 4 kez aday olabilmelidir.
      Yoksa bu kısırdöngüyü aşabilmek için önce yerel seçimlerin ve ardından genel seçimlerin yapılması gerekir ki her biri de çift turlu olarak düzenlenirse bu tip sorunlar da ortadan kalkmış olur…”

  12. Ender bey sizin de livaneli gibi “ağzınıza fetö şeyi taktırmanıza” gerek yok tabii, biz zaten meramınızı anlıyoruz böyle:)
    Yani size göre pkk nin askeri kanadı hpg mensupları teröristtir ama siyasi kanadı(partiya karkeran kurdistan) değildir, öyle mi?
    Bunu ispanyollara da bi anlatır mısın böyle, tane tane: batasuna……

    “Ender
    25 Temmuz 2021 At 11:28
    Arada FETÖ adlandırmasını kullanmama itiraz eden yorumcular oluyor. Bu adı sadece cemaatin darbeci, istihbaratçı, karanlık işlerini yapan düzenbaz kanadı için kullanıyorum, bunu belirtmek isterim.”

    • PKK silahlı mücadeleyi seçmiş bir terör örgütüdür. Ama HDP her 10-15 kişiden birinin oy verdiği legal bir siyasi partidir. İktidar ve geniş toplum kesimleri aynı “toptancı” yaklaşımla HDP’yi de terörist yapmaya çalışıyorlar. Hatta zorluyorlar. Cemaate de yaptıkları ve sonuç aldıkları gibi. Seçilen belediye başkanları, milletvekilleri hapse atılıyor, hukuk siyasete malzeme yapılıyor. Bu kör döğüşünü yüz yıldır izliyoruz.

      Toplum da bunu çözecek yetişkinlikte değil maalesef. Siyaset de o yüzden kilitlenmiş durumda. Buradan çıkış ancak toplumun gelişmiş ve yetişkin olması ile mümkün. Oraya gelmemiz de uzun sürecek.

      • Ender bey “…Buradan çıkış ancak toplumun gelişmiş ve yetişkin olması ile mümkün. Oraya gelmemiz de uzun sürecek.” buyurmuşsunuz da;
        ülke nüfusunun yaş ortalaması 100 olursa, bahsettiğiniz türden sorunlar kendiliğinden çözülür mü sanıyorsunuz?

  13. “yerli ve milli” kavramı Türkiye’de Çin’in emperyal Türk politikasının sloganı olarak kullanılıyor adeta. Çin ürünleri yerli ürün diye satılıyor marketlerde, Çinlilerin açtığı fabrikalar yerli ve milli konseptiyle açılıyor.

    azerbaycanlı rusyada yaşayan bir arkadaş “borç para kendi özünün parasıdıı, geri vermek üzere almışsan da hani. onunçün kendi öz paran kimin harcayabilirsin, öyle değil mi abiii” diyerek bir de etrafındakilerden onay alana kadar ısrarcı olur dediklerinde. devletlûler de Çinden kendi milli paraları gibi borçlanabiliyorlar. Çin’den gelen her şeye yerli ve milli diyorlar. bu bağlamda yerli ve milli olan yollarımız, köprülerimiz, fabrikalarımız, limanlarımız var. liman dedim de aklıma geldi konteynır sıkıntısından bahsediyordu erdoğan konuşmasında. konteynırlarımız bile millileştirilmiş.

    hiç endişe etmemize gerek yok nasıl olsa londra mahkemeleri yetkili her tür anlaşmazlıkta.

    • “H. Gayret
      25 Temmuz 2021 At 01:23
      Melik bey “Bu devrin İnsanları benim adıma neyin doğru neyin yanlış olduğuna siz karar vermeyin o benim hakkım , hakkıma müdahale etmeyin diyorlar.” diyor;
      ama baran arkadaş “aklını kiraya vermiş olmaktan memnun olduğunu ve başka türlüsünün de zaten mümkün olmadığını, dini mükellefiyetlerinden de bu şekilde sıyrılabileceğini” buralarda defaatle ifade etmiştir.
      Şimdi sizin bu söyledikleriniz biraz havada kalmıyor mu?”

  14. Türkiye’de bir hayırsever işadamları bir de yardımsever işadamları var. Yardımsever işadamlarının isimlerini ve bağışlarını gösteren listeleri medyada görmek mümkün. Bu listelerdeki isimlere baktım ama meşhur hayırsever işadamlarının isimlerini göremedim. Fakat onlarında politikacılarla resimleri var. Hayırsever işadamları yardım ettikleri miktarları açıklamıyorlar. Sedat Peker’de galiba yılın en hayırsever işadamı seçilmişti. Zaten Peke’in sayesinde bu konuda oldukça bilgi sahibi olduk. Beni ilgilendiren bir konu, hayırsever işadamlarının yaptıkları yardımları maliyeye nasıl bildirdikleri. Yoksa hem hayır yap hem de vergi kaçır olacak iş değil.

  15. Din taciri:
    -Kendisi söz konusu olunca:Ben paramı istediğim gibi harcarım.
    -Başkasına: Sen nasıl olur da, asıl faaliyet alanı dışında paranı harcarsın?
    Başörtüsünde,
    – AİHMde başörtüsü” hijyen kurallarına da aykırı” diyerek yasağın devamı için savunma yapar,
    – İçeride oy uğruna sahtekarca ağlar.

  16. Yıldıray Oğur da aynı konuya detaylı değinmiş. Son zamanlarda Habertürk’ün nasıl köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığını da anlatmış. Habertürk havuza doğrudan bağlı olmayan son bir iki sermaye medyasından birisi. Önce gazetesini kapatmak zorunda kaldı, şimdi tv’yi de kapatmaya çalışıyorlar herhalde.

    Sonuçta olan şudur. Türkiye’de devlet fazla şişman. Her konuda tek söz sahibi. Ne sermayeyi ne serbest girişimi ne bireysel ve örgütsel özgürlükleri yaşatmıyor. Herşeyi kontrolü altında tutmak istiyor. Akp’den önce de bu böyleydi. Akp iyice cılkını çıkardı artık. Tek adamlığa götürdü işi.

    Böyle bir ülkede sadece devlet eliyle zengin olunabiliyor. Girişimci çıkmıyor. Devletten bağımsız sermaye de olmuyor. Basın da olmaz elbette.

    Bu durumu değiştirmek de kimsenin işine gelmiyor. Her iktidara gelen kendi zenginini yaratmak ve önceki zenginleri yok etmekle uğraşıyor.

    Temel problem de hukuk olmaması elbette. Hani yazıyorlar ya mahkemelerde, adalet mülkün temelidir. Baştan sona yalan, dalga geçer gibi. Türkiye’de adalet de mülk de devletin yada iktidarın. Gerisine de kırıntı ne düşerse.

    Böyle bir ülkeye kimse gelip iş yapmak istemez. Hukuki bir garantiniz yok. Aklı olan da durmaz böyle bir ülkede.

    Zaten iktidar da bunu bildiği için kendi mahkemelerine değil Londra mahkemelerine bağlamış milletin borçlarını. Söke söke alırız dedi resmen.

    Utanmazlığın zirvesi demekten başka bir şey bulamıyorum. Tam bir yüz karası.

  17. İ S T İ L A
    Zafer Havalimanına 2021 yılı ilk altı ay için;
    – Garanti edilen yolcu sayısı: 1 milyon 317 bin 733,
    – Gelen yolcu sayısı: Bin 164.
    Tarih bilgisi iyi olanlara soruyorum: Anadolu hangi istilada bu derece soyuldu?

  18. Arada FETÖ adlandırmasını kullanmama itiraz eden yorumcular oluyor. Bu adı sadece cemaatin darbeci, istihbaratçı, karanlık işlerini yapan düzenbaz kanadı için kullanıyorum, bunu belirtmek isterim.

    Altan’lar, Kavala, Ahmet Şık, Nazlı Ilıcak ve diğer pek çok yazar, aydın ve onlar gibi onbinlerce cemaat sempatizanı da aynı cendereye atıldı ve hepsi terörist ilan edildi hukuk katledilerek. Burada bazı yorumcular da madem o cemaate destek verdiler, paraları yada hizmetleri ile veya kalemleri ile, o zaman onlar da teröristtir diyorlar açıkça.

    Bunlar hukuki değil elbette. Eninde sonunda bu yüz karası kararlar geri dönecek. Ama yapılan yıkımlar kalıcı olacak maalesef. Bu da ülkemizin zavallı halleri. Her darbede toplumun geniş kesimleri mağdur edildi ve edilmeye devam edecek. Az gelişmiş ülke olmanın ve hukukun olmamasının cezasını çekiyor insanlar kısaca.

    Ancak bir noktayı unutmayalım. Bu cemaat yaptıkları ile Akp gibi halkın teveccühünü kazanmış bir partiyi yoldan çıkardı, büyük hukuksuzluklara imza attı, kadrolaşma adına büyük haksızlıklar yaptı, sınavlarda işe almalarda, askere eleman yerleştirmede ve daha pek çok alanda hırsızlık, haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk yaptı. Evet geniş cemaat taraftarları da bunlara göz yumdular. O yüzden şimdi hep beraber cezasını çekiyorlar.

    Toptancı cezalandırma maalesef bu ülkenin az gelişmişliğinin bir başka yüzü. Hukukun zerresinden nasibimizi almamışız. Bu devlet için de toplum için de böyle. O yüzden adam olana kadar bunun cezasını bir gün bir grup cemaat, yarın başka bir grup çekmeye devam edecek.

    Ahmet Dönmez’in son yazı ve videolarını, cemaatin nasıl darbenin içine çekildiğini okuyun. Burada artık herhangi bir şüphe olduğunu zannetmiyorum. Saf cemaat taraftarları hala öyle olmadığına inanıyor olabilirler ve ikna edilmeleri gerekir bence. Darbenin tam göbeğindeydi cemaat en tepeden askerdeki ve sivil kanattaki destekçilerine kadar.

    Bu tabii başka bir gerçeği de değiştirmiyor. Şuna da çoğu insan ikna olmuş durumda. İktidar çok önceden darbeyi biliyordu. O yüzden Allah’ın lütfu olarak tepe tepe kullandı. Fakat bir faydası var mı? Yok elbette. Sonunda ülkeyi getirdikleri hal ortada. Yolsuzluklarına, hırsızlıklarına ve hukuksuzluklarına meze yaptılar darbeyi. Bugün ülke belirsizlikler içinde, toplum mutsuz, ekonomik sosyal siyasi her alanda yıkım yaşıyor.

    Şayet toplum olarak baştan demokrasiye ve hukuka sahip çıkabilseydik bunlar yaşanmazdı. İktidar ve FETÖ el ele vererek büyük hukuksuzluklarla iktidarlarını perçinlerken iktidarın ve cemaatin taraftarları da sadece alkış tuttular, durun bakalım deme cesaretini göstermediler, kuşkucu olmadılar, her verileni yediler.

    Sonuçta devran döndü, önce birbirlerine düştüler. Sonuçta tüm ülke bunun cezasını çekiyor işte.

    Maalesef üzücü olan şu ki hiç ders alınmıyor. Yine her kesim kendi penceresinden bakıyor, aynı kafayla devam ediyor. Kör döğüşü bu. Hep beraber kazanmak yerine hep beraber kaybediyoruz. Modern bir toplum olamamamızın ve hala arkaik bir düzende yaşamamızın, bireyselleşememizin ve hala cemaatçi kafada gidişimizin acı sonuçları bunlar, ve doğu cephesinde değişen bir şey yok.

    • “kör dövüşü” yapmışsınız gene Ender Bey! Ahmet Dönmez suçluları bulmak için yola çıktığını kendisi söylüyor.

      “ortada işlenmiş büyük suçlar varsa muhakkak bunları yapan birileri de vardır” önermesi doğru bir önermedir, ancak, bu önerme her zaman doğru bir yere götürmez insanı. sizi doğru yere götürecek önerme; “nasıl” sorusuna cevaplar bulmanızdır.

      siz olayların nasılıyla hiç ilgilenmemişsiniz. mesela deniyor ki “Adil Öksüz Cemaati 15 temmuz darbesine bulaştırma misyonunu yerine getirmiş biridir” doğru mu bu cümle. bana göre hem doğru hem çok yanlış bir cümle. neyse geçiyorum bunu.

      gene başka bir ifade” 15 temmuz hükümetin yaptığı bir askeri operasyondur” ben bu cümlenin 100/100 doğruluğuna inanıyorum. hükümet darken de Cumhurbaşkanı, MİT’in başındaki zat ve genel kurmay başkanı üçünü kastediyorum. yani üç kafadar bir araya gelmiş bir operasyon yapmış… kardeşim niye bu operasyonu yaptınız diye onlara sorsana, hiç alakasız insanları ağzınıza sakız yapıyorsunuz.

      • 15 temmuz askeri operasyonu bitmiş de değil hala son sürat devam ediyor. bunu da geçelim.

        siz yandaşlık mı yapıyorsunuz yoksa muhaliflik mi yaptığınızı sanıyorsunuz. sizin bu anlattıklarınıza göre üçlü troyka başka bir ifadeyle üç kafadar yaptıkları operasyonda haklılar sonucu çıkıyor. e o zaman da senin şikayetin ne? tamam işte adamlar cemaatten soru çalanlardan darbecilerden karanlık fetöden kurtarmışlar işte sizi. bunun için sevinmeniz gerekmiyor mu?

        • Cemaatin suçlarını herkes kabul ediyor. Bunlar 15 temmuzdan çok öncesine gidiyor. Ancak devletin görevi bunları hukuk yoluyla takip ve cezalandırma olmalı. Devlet komplo kurmamalı. Çünkü hukuksuzluklar darbelere ve daha fazla hukuksuzluklara sebep oluyor. Devlet maalesef yolsuz ve hukuksuz bir iktidar elinde bir otokrasiye dönüştürüldü. Eğer toplum ve bireyler olarak hakkımızın hukukumuzun korunmasını istiyorsak hukuk yolundan asla sapmamayı temel ilke olarak kabul etmemiz gerekiyor. Toplum maalesef hala orada değil. Herkes kendi cemaatini haklı, doğrunun ve davanın sahibi kabulüyle yola çıkıyor. O zaman hukuk da araçsallaştırılıyor. Cemaat baştan beri böyle yaptı, taraftarları da bu safsatayı sorgusuz desteklediler. Sonuçta hukuksuzluklara uğrayınca anladılar ama geç kaldılar. Darbeyle kısa yoldan sonuç almak istediler ve tuzağa düştüler. Akıllandılar mı? Galiba maalesef. Kör döğüşü bu işte.

      • Nasıl sorusu önemli elbette. İktidar cemaati köşeye sıkıştırmak için hukuk dışı pek çok iş yaptı. Bu da cemaati darbeye mecbur kıldı diyebilirsiniz. Bunu kasdediyorsanız, iki yanlış bir doğru yapmıyor. Cemaat yanlış yola saparak kendini bitirdi. Doğru yolda olsaydı belki milletin gözünde mağdur kalabilir ve yola devam edebilirdi. Ancak böyle yapmadı. Darbe yoluna saptı ve kendini kesin bitirdi.

        İktidar da aynı yanlışı yaptı. Cemaatin suçlarını (illegal kadrolaşma, sınav hırsızlıkları, yolsuzluklar, ve pekçok hukuksuzluklar) hukuk yoluyla takip edip cezalandırmak yerine kısa yoldan cemaati toptan bitirmeyi tercih etti. Darbeye zorladı ve istediği sonucu aldı.

        Böyle olmasının bir sebebi de baştan beri suç ortağı olmalarıydı. Yani hukuk yoluna gitseler kendi suçlarını da kabul etmek zorunda kalacaklardı. Yani baştan beri yanlış iliklenmişti düğmeler, o yüzden kısa ve kesin çözüme, birbirlerini yok etmeye odaklandılar. Başka türlüsü olmayacaktı.

        Önemli olan dersimizi alalım ve önümüze bakalım. Ancak bunu da göremiyoruz. Bir kere işi hukuksuzluklarla götürmeye başladınız mı öyle devam ediyorsunuz. İktidar yeni suç ortakları bularak yola devam ediyor. Yeni cemaatler yeni iktidar ortakları ile hukuksuz ve yolsuz devam ediyor yoluna. Ülkeyi yönetemez hale gelinceye kadar da böyle devam edecek.

        Sonra ne olacak önemli. Yeni gelenler aynı yoldan mı gidecekler, yoksa hukuk ve demokrasiye dönüş yapacak mıyız? Maalesef orada da çok kuşkularım var. Toplum olarak hala her alanda çok geriyiz. Hala cemaat örgütlenmesi ile devam ediyoruz. Farklı sonuçlar alacağımızı çok düşünemiyorum.

  19. Zalim Haccac’ın , mağrur ve atak kumandanlarından meşhur Muhalleb Bin Ebu Sufre bir gün ; üzerinde süslü püslü , ipekli elbiseler olduğu halde gurur ve azamet dolu bir edayla , devrin önde gelen din alimlerinden Muttarif’in yanından geçer.
    Muttarif, uzun uzun ve alaycı bir yüzle bu mağrur kumandanı süzdükten sonra şöyle der ,
    – Ey Allahın kulu ! Bu yürüyüşünü ve halini , bilesin ki ne Allahü Teala ve ne de Onun aziz Peygamberi sever ; kendine yazık ediyorsun !
    Mağrur kumandan Muhalleb, bu hiç beklemediği ikaz karşısında önce bir hayli şaşırır , nasıl hareket edeceğini düşünürken bu alim kişinin kendisini tanımamış olduğunu zannederek hayretle sorar,
    – Ya Muttarif, sen beni tanıyamadın galiba ! Eğer tanısaydın herhalde bu cüreti gösteremezdin!
    Muttarif , gayet sakin bir şekilde ve gözlerini karşısındakinin üzerine dikerek şu açıklamada bulunur ,
    – Müslümanlar ; iyiliği emretmek ve kötülüğü men etmek gibi mukaddes bir görevi yerine getirirken sadece Allahtan korkarlar !
    Ben sizi tanıdım; siz başlangıcı hakir bir damla su, sonu kokmuş bir leş olan ve şimdiki hali de bir necaset hamalından farksız bir kişi değil misiniz !
    Bu son derece sarsıcı ve ağır cevap karşısında neye uğradığını şaşıran Muhalleb, alimin yüzüne sessiz bir şekilde ve düşüne düşüne , uzun uzun baktıktan sonra hiç sesini çıkarmadan oradan uzaklaşır, gider . Nasıl bir gaflet, gurur ve isyan içinde olduğunun farkına varır , alime minnettar olur ve bir daha ne o tür elbiseler giyer ne de o tarzda yürüyüş yapar.
    Selamlar ,iyi günler

    • sorun şurdaki degil bir alimin uyarisina yuzbinlerce mazlumun sesine ve haline tum alicilarini kapatmis olan birileri varsa karsinizda ne yapacaginizi ne diyeceginizi bilemiyorsunuz. Sebebler sukut etmis, ALLAH tan baska hic bir beklenti icinde olamiyorsunuz… zaten olmamakda lazim…

  20. İş yapmak istemeyen , çözüm üretemeyen daha doğrusu oynamayı bilmeyen yerim dar diyor.
    Korkmak neden korkar insan ? Demekki edindikleri servet yasal yollardan elde edilmemiş.
    Yoksa dürüst namuslu zengin neden korksun. Yaptığımız en kolay şey herşeye bir mazeret üretmek .Soruyorum size yalnızca iktidar yandaşı basın mı tek taraflı yayın yapıyor. Neden TELE 1 halk TV bir dakika Muharrem ince haberi yapmıyor. sabahtan akşam a yandaş basını suçluyoruz ya muhalif basın hiç mi günahları yok. Dün aşı yok diye günlerce yayın yapanlar bugün neden tek kelime etmiyorlar. Bırakın takdiri neden AŞI Ol propagandası yapmıyorlar.
    herşey de çifte strandart .İktidarından muhalefetine kadar.
    Yenilenmek ve temizlenmek gerekiyor bunun için de önce zihinlerimizden başlamalıyız.
    SLOGANIMIZ mazereti bırak işine bak olmalı.

  21. Parasız kalmış gazeteciler özenle ABD tarafından satın alınır
    Bunda ayıplanacak birşey yok
    ABD vakıflar Türkiye de neden muhalif basın yok diye uykuları kaçıyor çok hassaslar çok
    Yanlış anlamayın sadece insanlık namına
    Bu sadece bir vakfın besledikleri
    Hele diğer ABD vakıfları İngiliz ve Alman vakıfları da bir açıklasın görün o zaman
    Bunlar çok insancıl olduklarını göreceksiniz
    Biden in itirafları mı
    Onlar dil sürçmesi canım

    • Sizin beslemeler yandaşlık ile bal kaymak yesin, muhalif olanlar medeni ölü ağaç kökü kemirsinler öyle mi? Adalet sizin adınıza bile yakışmıyor iken birde yerli ve milli adalet modeli üretin dünya, alem adaletin ne olmadığını zıddı ile idrak etsin. Ecdadımızın dünyaya emsal adalet uygulamalarına sui misal olarak tarihteki yerinizi sağlamlaştırın.”Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvaya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Maide-8

    • Dünyada demokrasiye destek veren ve demokrasi cephesini genişletmek isteyen vakıflar ve devletler var. Amerika içinde bile bu kavga her gün yapılıyor. Trump seçimi kaybetti ve demokrasiyi yok ederek darbe yapmaya kalktı. Demokrasinin erdemine inananların samimiyetine ve bu işi sadece bu amaçla yaptıklarına inanıyorum. O yüzden dışardan destek almış o zaman kötüdür toptancı yaklaşımı yanlış.

      Daha geçen sene bu ülkenin cumhurbaşkanı AB’den aldığı fonla insan hakları eylem planı açıkladı. Devlet kurumları hala AB’den en fazla fonlanan kurumlar. Bunları görmeyip üç medya kuruluşu dışardan üç beş kuruş destek almış diyerek medyayı daha fazla kısıtlamaya çalışmak iki yüzlülük ötesi tam bir zorbalık.

      • Demokrasi yi genişletmek için devletler varmış.Kim mesala ABD
        Ortadoğuya bak en cani diktatörler le iş tutar eğer ondan taraf ise .Bakınız Suud
        Seçim detaydır eğer ona karşı iktidarlar varsa bakınız mısır.
        Nükleer detaydır eğer bu isaril ise .
        Yaw siz alemi aptal mı sanıyorsunuz.

        Ülkelerin AB den ve birbirlerinden aldıkları fonlar karşılıksız değildir.Anlaşmalara dayanır O fonlar karşısından da o ülkelereden açıkça birşeyler istenir ve o fonlara tüm ülkelerde Türkiye dahil katkı yapar.

        Bu fonlar ile ABD nin bir vakfı tarafından fonlanan 5. kol faliyetlerini birbirine bulamak çok zekice.Hele birde alman ,ingiliz vakıfları ve diğer ABD vakıfları fonladıkları ve Türkiye de algı operasyonu yapan siteleri bir açıklasalar cümbüşü gör.

        FETÖ cü hainleri de herhade ABD,AB,Hollanda demokrasi için kabul ediyuor besliyor değil m,?

        “Haçlılar namusunuza dokunmaz” diyen papazı da islama hizmetleri bol olsun diye besliyor.ABD aynı zamanda islam koruyucusudur.

        Az atlet koklamak lazım az.Yan etkileri bunlar.

  22. “yerli zenginler, milli vakıflar” başlıktaki bu ifade düşünmemize imkan vermiyor, doğrudan hüküm cümlesi gibi algılamam normal değil mi. yerli ve milli zenginler ve vakıflar yerli ve milli medyayı destekler. e zaten böyle değil mi? yerli ve milli a haberi destekleyenler yerli ve milli zenginler ve vakıflar değil mi. mesela yerli ve milli ulaklar hala gazetecilik yapıyorlar yani hala yerli ve milli zegin vakıflarca destekleniyorlar. bir kere zengin olabilmeniz için yerli ve milli olmanız gerekir, yerli ve milli zengin vakıflar kendileri gibi yerli ve milli medyayı destekliyorlar. eğer destek alamayanlar varsa onlar yerli ve milli değildirler kesin.

    yerli ve milli olmayanlar ne yapsınlar şimdi ölsünler mi, binlerce medya çalışanı aynı anda toplu intihar edemiyeceklerine göre yerli ve milli olmayan kendileri gibi insanlardan destek almalılar. yerli ve milli olmayanların dünyası çok geniş ve çok kalabalık bir dünya. her yerden destek alabilirler. almalıdırlar bence.

    bir ara dünya vatandaşlığı çok konuşuluyordu gece hayatı olan insanlar arasında. yerli ve milli kalmak zorunda değil hiç kimse. hem zaten devleti aliye sinesini açabildiğince açmış dünyanın her bir köşesinden yerli ve milli olmayan göçmenlere ev sahipliği yapıyor. böylece dünyalı bir ülke olabildik. yerlilik ve millilik iyi bir şey olsaydı devletimiz başta yerli ve milli kalırdı.

    Türkiye bir dünya ülkesidir ve bu ülkede yaşayan milyonlarca rengarenk göçmen bir dünya vatandaşıdır. “yerli ve milli” kavramları tedavülden kalkmıştır. herkes her yerden yardım alabilir. çünkü her yer bizim, dünya bizim daha neyi düşünüyoruz.

  23. Batı merkezli, ağırlıklı olarak da ABD’li bu kuruluşların açıktan bu paraları dağıtmalarının gerçek nedeni nedir? Niye bu denli Türkiye’nin medya ortamıyla ilgililer? Neden sadece belli kişi ve yapıların fonlanmasına özen gösteriyorlar? Fonladıklarından neler bekliyorlar?

    ABD’deki kurumlardan para aldıkları ortaya çıkan muhalifler yıllarca kendilerini tarafsız ilan edip, devletin menfaatlerini savunan gazetecileri de ‘yandaş’ ilan etmişti.Meğer tarafsız olmak için onlar gibi ABD’deki vakıflardan para almak gerekiyormuş!

    Asıl trajedi ise ABD’den fonlanan gazetecilerin birçoğunun eski solcu olması ve hâlâ solcu gibi görünmeleri!

    Bunlar öyle marifetli solcular ki, bir dönem Fetö yü desteklediler! Demekki o zamanlar Fetö bunları iyi fonlamış. Sizi gidi fondaş medya sizi.

    • Bu ülkenin Cumhurbaşkanı AB’den aldığı fonla insan hakları eylem planı yaptı. Daha geçen sene. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Acaba kandırıldı mı yine? Yoksa insan hakları yok mu bu ülkede? AB neden bizdeki insan hakları ile bu kadar ilgili acaba?

    • Asıl FETÖ’yü kimler fonlanmıştı oraya bakmak gerekiyor. Şu parsel parsel dağıtanlar olmasın. Nerede onlar? Yada Allah affetsin diyenler olmasın? Allah da kullar da affetmez, boşuna avunmasınlar. Fonlayanların foyası ortada, hesap elbette sorulacak.

Yoruma kapalı.