Muhafazakar özelliği değil politikacı özelliği ön planda olan bir ortam var

41
Vincent van Gogh.. 'Starry night' (Yıldızlı gece)..
Reklam

AK Parti’de lider veya sözcü konumunda bulunan birilerinden, kişileri veya toplumu rencide edici herhangi bir açıklama geldiğinde, medyada derhal ‘muhafazakar tepki’ beklentisi kendini belli ediyor. 

Tepki bekleniyor ama özellikle muhafazakarlardan…

‘Muhafazakar’ dediklerinde de kast ettikleri, AK Parti örgütlerinde veya AK Parti’nin seçilmiş kadrolarında yer alanlar…

Bekledikleri bir türlü yerine gelmiyor. 

En son ‘sürtük’ sözcüğü kullanıma girdiğinde bu durum yaşandı.

AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında Gezi Parkı eylemlerine katılmış olanlar için kullandı o sözcüğü. “Bunlar çürük, bunlar sürtük” diyerek…

Sözlüklerde karşılığı arandığında ‘fahişe’ anlamına kullanıldığı görülüyor o sözcüğün…

Hiçbir kadın için söylenmeyecek bu ifadenin geniş bir kitle hedef alınarak kullanılması hayli gürültü kopardı.

Reklam

Ancak AK Parti saflarında herhangi bir kımıltı görülmedi.

Tek bir AK Partili kimliğine sahip birinden sözcüğe itiraz gelmedi.

Medyada bu duruma şaşanlar yanında bu durumu ‘siyasal İslamcı’ diye etiketledikleri AK Partili kimliğine uygun sayanlar da çıktı.

Oysa beklentilerin karşılık bulmamasının şaşılacak bir yönü yok. Durumun ‘siyasal İslamcı’ sıfatının ‘İslam’ tarafıyla bir ilgisi bulunmuyor. Tam anlamıyla ‘siyasal bir tavır’ ile ilgili bu durum.

AK Parti yola ilk çıktığından bu güne, yani 20 yıl içerisinde, büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadı. İlk günlerinde herhangi bir AK Partili ağızdan böyle bir sözcüğün de içinde bulunduğu türden aşırı ifadeler duyulması mümkün değildi. Diyelim oldu, AK Parti’den birisi haddi aşan bir çıkış yaptı, o dönemde yine partili kimliği bulunan önder konumundaki birden fazla kişiden tepki gelirdi.

Farklı bir AK Parti vardı o dönemlerde.

Gezi Parkı eylemlerine o dönem AK Parti’de farklı bakan ve görüşünü kamuoyuyla paylaşan bayağı önemli konumda insanlar vardı, hatırlayalım.

Bugün ise AK Parti artık bir lider partisi.

Reklam

Lider partilerinde en belirgin özellik lidere tam itaattir. Lider dışındakilerden beklenebilecek en aşırı tepki ancak yutkunmak olabilir.

Sanıyorum, günümüzde AK Partililer bolca yutkunuyorlar.

Lider partilerine hakim olan genel tavrın bir başka dışa vurumu da iktidardan hiç gidilmeyecek duygusudur.

O ne yapıp edecek ve parti sürekli iktidarda kalacak inanışı.

Bunu sağlamak için yapılacak her şeyi kabule de hazırdır lider partilerinde yer alan insanlar.

Oysa demokrasilerin en basit tanımında bile iktidarların seçimle belirlenme özelliği ön plandadır.  İktidarlar gelip geçicidir. Halkın oyuyla iktidara gelmiş olanlar günü geldiğinde yine halkın oyuyla yerlerini muhalefete bırakırlar.

Türkiye, 150 yıl öncesinde parlamentoyla tanışmış, Cumhuriyet’le birlikte kendilerini yönetecekleri seçimle belirlemiş insanların ülkesi. Çok partili sisteme geçildiğinden bu yana kaç parti iktidara geldi ve geçti, sayısını çıkarmak bile kolay değil.

Demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve çok büyük ihtimalle ilk seçimde yeni bir iktidara yol verecek seçmenler…

Başka demokratik ülkelerde, özellikle liderin değil fikri beraberliğin önem taşıdığı partilerin söz konusu olduğu demokrasilerde, iktidar-muhalefet geçişliliği politikaya ilgi duyan ve içinde yer alan herkes tarafından kabul edilmiş bir veri olduğu için, partiler ve partililer, iktidara gelme fırsatı bulduklarında, bir gün muhalefetle yer değiştireceklerini bilirler.

Öyle olduğunu bildikleri için davranışlarını da bu gerçeğe göre ayarlarlar.

Yoksa politikacı dünyanın her yerinde aynıdır. Kısa yolu sever. İktidara bayılır. İktidarda bulduğu imtiyazları kaybetmek istemez. Muhalefet her yerde tehdit olarak görülür. İktidardan gitmemek için her şeyi yapmayı arzular politikacılar.

‘Donald Trump sendromu’ diye bir deyim var mı, bilmiyorum; ancak bildiğim ABD’de Trump’ın yaptıkları ve yapmak istediğini belli ettiği halde önü ilk seçimde kesildiği için arzularını yerine getiremediği her şey, dünyanın başka yerlerindeki politikacıların da yapmak istedikleridir.

Yenildiği halde yenilgiyi kabul etmek istemedi Trump.

Bir kez daha seçilebilseydi, ikinci dört yılında bambaşka bir Amerika ile karşılaşacaktı dünya.

Muhtemelen Rusya’ya benzeyecek bir Amerika ile. 

Halkın yarıya yakını buna tav olduğu halde, diğer yarısı buna geçit vermedi.  

Politikacılar demokratik ülkelerde de yapabilseler, medyayı dizginlemek, sosyal medyayı devre dışı bırakmak, muhalifleri ‘düşman’ göstererek politika alanını ‘beka’ mücadelesine sahne haline getirmek isterler.

Ancak isteklerini yerine getirmezler.

Trump gibiler bir istisnadır; diğerleri farklı davranmayı tercih ederler.

Muhalefeti zorlamak, eleştirileri bastırmak, kendilerini hep iktidarda tutmak için atacakları her adımın, çıkaracakları her yasanın, kuralları bozma veya esnetme yoluna girmenin, yarın konumlarını terk etmeleri gerektiğinde aleyhlerine kullanılabileceğini bildikleri için kendilerini tutarlar.

Yargıya müdahaleye kalkışmaz, mümkün olduğunca saydamlığı elden bırakmaz, yasalar çıkararak eleştirileri engelleme yoluna gitmez, halkın eğilimlerini göz ardı etmez, iktidardan olduklarında başlarını ağrıtacak yanlışlıklardan iktidardayken kaçınırlar. 

Doğrusu bu olduğu veya sevdiklerinden değil, uzun vadede çıkarları bunu gerektirdiği için böyle davranırlar.

Ülkemizde lideri güçlü bir parti iktidarda; ancak yine de iktidarın seçimle değiştiği demokrasi kuralı geçerliliğini koruyor.

Seçim de ufukta göründü zaten.

ΩΩΩΩ

Reklam

41 YORUMLAR

  1. Sayın yazar
    2023 hazirana kadar yaz yazabildiğin kadar. Aklına geleni, getirenleri,alayını yaz. Bol bol yaz. Yazda yaz. Batı ne istiyor,nasıl istiyor, nasıl olsun diyorsa öyle yaz.
    Tarihin çöplüğünde yer çok. Yer kalmaz diye endişelenmeyin. Yeriniz garanti gibi.

    • Bu Hasan’lar Muzaffer’ler atif’ler aynı kişiler mi? Doluşmuşlar buraya, aynı şeyleri yazıp yazıp duruyorlar. Fikir yok, yorum yok, oradan buradan alıp bocalıyorlar arada yazara hakaret ediyorlar beğenmiyorsanız ne okuyorsunuz okumayın. Mecbur mu tutuyorlar? Ben beğenmediğim kimseyi okumuyorum.

      • Rr arkadaş hem “Ben beğenmediğim kimseyi okumuyorum.” diyorsunuz hem de ismi geçen arkadaşların yorumlarını beğenemiyorsunuz, ne iş????

    • Tarihin çöplüğü falan millet olarak bizleri ilgilendırmez çünkü kimlerin gideceğí belli.

      Dış basında ” Erdoğan değil erken seçım normal seçimleri dahi yaptırmiyacağı’nı nedenleri ile yaziyolar. Neden yaptırmiyacağınide bu gün kíymetli abisi ve ideoloji danışmanının verdiği signalda’de mevcút fakat ben genede neden yaptırmaya’cağını
      haberi okuduğum siteden tercüme edeyim. Seçimleri kayıp edeceği için, yaptırmayacağını sebebini ile birlikte yazmışlar.

      Çünkü isdedikleri rejimi 3:5 yılda tamamlayacaklarını Doğu Perinçek abisinden duydum.
      Yabancı yazar daha detaylı yazmış fakat buraya yazamam! Yazsam dahi yorumum yayınlanmaz. Mağlum maaşları bizim vergilerimiz ile ödenen memurlar hakaret ve iftiralarına ek olarak yumruk ve tekmeler ile kurbanlarını susturiyorlar.

      Bana inanmıyorsanız Mersin İçel müdür yardımcısının Anadolu lisesinin bahçesinde öğretmeni nasıl tekme tok dõvdüğunu medyadan okuyun.

    • O kelimenin kullanılması çok vahim bir durum.
      Öncelikle şu belirtelim ki beş on yılda önce hatta şimdi, cb nin partisinden bir üye söylemiş olsaydı hemen ihraç edilirdi. Konu kimin söylediği değil ne söylediği. Bu söz cb nin şahsımın itibarını zedeleyebilir o kendi sorunu fakat bir cb olarak söylemesi o makamın itibarını zedeler
      Tabiki de en vahimi hiç bir partilinin sesini çıkarmaması. Bu durum Toplum nazarında nasıl bir algı oluşur. Tek bir kişinin gözüne bakarak hareket eden formalite bir oluşum algısı hakim olur.
      Sonbaharda erken seçim nerdeyse belli gibi toplumun beklentisi de o yönde bu sonuca nasıl varılır derseniz dün yaşananlar……

    • Hasan gerçekten bu konuda haklısın hepsi batı L demeden leblebiyi kazıp üstüne köprü altına kanal, düz ovaya tünel yapıyorlar.
      Fatih’in atını denize sürdüğü resimden olacak, uçakları nerdeyse denizde yüzdürecekler.
      Batının bilimum çöpleri bize doğru kendiliğinden geliyormuş diyorlar.
      Peeesssss vallahi.

      • Batın bey o yüzden mi batılı bankalar kanal ve köprü projelerimize kredi musluklarını hemen kapatıvermişlerdi?
        Efendim?
        Yapılan hangi mega projemizde batı ktedisi var, yaz da bilelim biz de bilelim diyorum!?

  2. Habertürk yazarı Fatih Altaylı, başörtülü öğrencilere “fahişe” hakaretinde bulunurken ortalarda görünmeyen siyasetçiler, CB Erdoğan’ın sözlerini hedef alanlar samimi olsun!

    • Başörtüsünü bu iktidarın mı serberst bıraktığını sanıyorsunuz?
      Bilgisizlik ne kadar iyi ve güzel.
      Hiçbir şey öğrenme zahmetine katlanadan, herşeyi biliyorsun.
      Bu iktidar başörtüsünü serbes bırakmak zorunda kaldı.
      Zira:
      Başörtüsü yasağı kanun ile getirilmiş bir yasak değil idi.
      Başörtüsü yasağı:
      –Hukuk teknisyeni seviyesindeki hukuçuların kifayetsiz yaklaşım ve yorumuna dayalı Anayasa Mahkemesi kararı,
      – Yönetmelik
      –Genelge(örneğin Avukatlık Kanunun 46. maddesine istinaden TBB genelgesi ile avukatlar hakkında)
      ile getirilmişti.
      Ta ki, bir hakim çıkıp başörtüsü yasağı kanun dışında Anayasa Mahkemesi kararı ile dahi getirilemez,.Başörtüsü yasağını şeklen sadece ve sadece kanun ile getirebilirsiniz diyene kadar.
      Evet bu hakimin kararından sonra:
      –Ya kanun çıkarıp başörtüsünü yasaklayacaklardı.
      Bu durumda iktidarın foyası ortaya çıkacağı gibi ayrıca bu kez bu düzenleme “demokratik toplum gereklerine aykırılıktan” Anayasaya esastan aykırılığı ile iptal edilmesi söz konu olurdu.
      –Yada serbest bırakacaktı.
      Siyasi çıkarları ve tarihsel ve hukuki konjoktür gereği serbest bırakmak zorunda kaldılar.
      Pekâlâ!
      Başörtüsü temel hak ve özgürlüğünü bu noktaya getiren hakime ne oldu dersiniz?

      • Tabi ki başörtsünü RTE serbest bıraktı.
        yoksa tabi ki gelen yasak yoktu ama o olmayan yasağı uygulayabilecek hiçbir kurum ve babyiğit yoktu.Hepsini birer bire tarihin çöplüğüne gönderdi.
        Bazılarını da haçlı çöplüğüne
        Yalan dolan algı da bir yere kadar.

    • Fatih Altayı sıradan bir gazeteci yazar!. Kendinden başka kimseden sorumlu da deyıl. Siz eğer Erdoğan ile Altayliyi ayne kefeye koyuyorsanız demmeki dünyadan bay habersınız.
      Fatih Altaylınín aldığí maaşı biz ödemiyoruz! Fakat Erdoğan’ın maaşı ve sarayın masırafínı
      bize KÜFÜR VE HAKARET etmesi için değil hızmet etmesi için ödüyoruz.

  3. DİREK TAKİPSİZLİK
    Medyadan Cumhurbaşkanı hakkında kullandığı “s…ük” ifadesi nedeniyle kadınlara hakaret suçu ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu ögrendim.
    Başsavcılık başka hiçbir işlem yapmadan doğrudan takipsizlik yani KYOK yani Kovuşturmaya Yer Olmadığına Karar vermek zorundadır.
    Zira Cumhurbaşkanı hakkında “vatana ihanet” suçu dışında başka hiçbir suçtan işlem yapılamaz.
    Vatana ihanet suçu da Türk Ceza Kanununda ve özel ceza kanunlarında düzenlenmiş ve tarif edilmiş değil.
    Bir de suç duyurusunda bulunan kelli felli muhalefet yetkilileri.
    Ne kadar da bilgisizce, tamamen tribünlere yönelik bir başvuru ve açıklama.
    Başvurulabilecek tek yol “manevi tazminat “davası açmak
    Cumhurbaşkanının manevi tazminat davalarında “pasif husumet ehliyeti” tam.
    Yani aleyhine manevi tazminat davası açmaya hiçbir Anayasal ve yasal engel yok.

  4. Hikayeler Bazen Gerçekleri Daha İyi Anlatır
    Sayın Yazarın tek adam partisi tespiti doğru ama bugünün Türkiye’sini açıklamakta eksik bir açıklama. Ben son 10 yılda yaşananı Bediüzzaman’ın eserlerinde kullandığı bir hikaye ile açıkmanın daha uygun olduğunu düşünüyorum.
    Vakt-i zamanında bir Sultan ciddi bir hastalığa düçar olmuş. Hekimler ancak on yaşlarında bir erkek çocuğun kurban edilip kanının Sultan’a verilmesiyle bu hastalığın iyileşeceğine hükmetmişler. Böyle bir çocuk bulunmuş, devrin Kadı’sı bu iş için fetva vermiş, çocuğun babası da büyük bir para karşılığında bu işe razı olmuş. Bu kararı duyan çocuk gülmeye başlamış. Ona “öleceksin, bu senin ölüm fermanın, sen ise gülüyorsun” dediklerinde:
    “Ülkede nizam ve adaletten sorumlu olan Sultan sırf kendisi için beni kurban etmek istiyor, Hakkı ve adaleti savunması gereken Kadı buna fetva veriyor, benim hukukumu koruması gereken babam da buna rüşvetle razı oluyor. Bu durumda bana düşen ancak gülmek olur” demiş.
    2014 senesinde ülke yoldan çıkarken, şiddetle Erdoğan’ı ve icraatlarını savununlara bu hikayeyi anlatıp sonunun iyi olmayacağını söylemiştim. Sizce buradaki aktörler kimler? Bence Sultan devlet ve devletin başındakiler, onları temsil eden şahıs. Zaten bizim devlet hep evlatlarını yiyerek yoluna devam eder. Kadı ise o bahsedilen muhafazakarların önderleri, dini temsil makamında olanlar, tarikat ve cemaat büyükleri, hemen hepsi bu işe fetva verdiler. Baba ise bütün Türkiye halkı, yedi seçimdir bu hukuksuzlukları desteklediler, fiilen, kavlen, halleriyle, dilleriyle. Çocuğun kim olduğunu da siz bulun artık.
    Sultan çocuğu kurban ettikten sonra ne mi oldu? Orası biraz acıklı ama…

  5. Surtuk kelimesini kullanmak bir başkana ondan önce bir müslümana yakışmaz.O toplumun surtuk olduğuna nasıl şahitlik eder.
    Tam tersi olsa muhafazakar bir gruba bu söz soylenseydi ne olurdu acaba.
    Siyaset çok cirkinlesti hepsine gereken cevap bence sandıkta verilmeli.
    Evet 20 yıl akp ye oy vermiş biri olarak bu sözden hicap duydum.
    Gelinen nokta bu olmamalıydı.
    Yazık şu bir gerçek ki artık siyasal İslamcı veya muhafazakar birileri artık iktidarı zor görecektir.Bu vebal de onlara yeter de artar bile

    • Son yıllarda türk milletine edilmiş hakaretlerin hiçbirine tepki verdiğinizi görmedik ahmet bey, şimdi bu alınganlık da neyin nesi?

    • Ahmet bey! Nihayet doğrularí görebildiniz. Kim haklı imiş benmi yoksa sizmi? Her yorumuma bir bahane bulan Ahmet bey insanları tanımak içìn úlkeyi battırması ve halkí
      birbirine düşúrerek bölmesini beklememeniz gerekırdi! Neyse bunada şúkür, nihayet siyasetin üstlerine toz kondurma’dıklarınızın ve ölesiye sevdiklerinizin gerçek niyetlerini anliyabildiniz. Nurdann

    • siyasal islamcı ve muhafazakar ve dindar ve dinci aynı anlama gelen soyut kavramlar mı?
      din ki islam da diyebiliriz beşerin, insan olma yolcuğunda bir pusula gibi yönünü tayin etsin, bir rehber gibi zorunu kolaylaştırsın, bir ışık gibi yolunu aydınlatsın diye yaratıcının merhametinden gelmiş ilahi bir yardım değil mi?
      siyasal islamın dinle pratikte bir ilgisi var mı? dinin yani islamın araçsallaştırılması, kitleleri etkilemenin bir yolu olarak kullanılan bir algı aracı sadece. dindar değil, kindar olma motivasyonu sağlıyor, din insanları birleştirirken dinin araçsallaştırılması insanları bölüyor, kutuplaştırıyor, çünkü düşmana ihtiyaç duyuyor.
      nefretle besleniyorlar,
      din bunun neresinde olabilir?
      marufu kerhi talebeleriyle nehir kenarında gezerken içki içen, saz çalıp eğlenen gençleri görmüşler, talebeleri bu manzaraya bakıp, söylenip, yüzlerini ekşitmişler, başlarını çevirmişler mübarek zat ise onlara selam verip;
      Allah neşenizi arttırsın demiş, dua etmiş.
      sonra neler olmuş merak eden baksın,
      her yerde geçen herkesin bildiği bir kıssa bu.
      din budur. dindar budur.
      daha önce de bir vesileyle söylemiştim,
      gitmediğim mabed kalmamıştır benim, aşramlardan, sinagoglara, budist tapınaklarından kiliselere, dünyanın en kutsal mekanlarına ve en kutsal camilerine, uzak doğu dinlerini de, şaman ve kelt öğretilerini de bilirim, hem iyi bilirim, ama bütün öğretilerin en güzeli islam tasavvufundadır en özü anadoludadır,
      ve islamı en güzel anlatan kıssalardan biri budur., bana göre.
      oysa coğrafyamıza bakınca kendi gibi yaşamayan, düşünmeyen insanların cehalet ve yobazlığın pençesinde birbirine bilendiği, nefret ettiği, birbirine hakaret ettiği, fırsatını bulunca da öldürdüğü bir coğrafya görmüyor muyuz? oluk oluk kardeş kanı dökülen bir coğrafya da yaşamıyor muyuz?
      dindar değil, sadece kindar olabildiğimiz için.
      peki, bu bildiğimiz eski bir hikaye değil mi? ademe bilenen, kinlenen birinin hikayesi, daha kitabın en başında ardına takılmayın denen birinin hikayesi.
      çok sevdiği amcasını öldürüp yüreğini deşen birini affeden bir peygamberi bırakıp camide içki içildi yalanlarıyla bile kinlenmeye bilenmeye çalışıyoruz. toplumsal bir mesele haline getirmeye uğraşıyoruz, ne için? kazanacak ne var burada?
      velev ki kutsal yerde 3-5 kendini bilmez içki içti, failleri yakala, cezalandır, neden toplum bunca sıkıntının içinde gerilsin? getirisi nedir?
      …eğer katı yürekli ve kaba davransaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi, öyleyse onları affet, onlar için bağışlanma dile ve onlarla müşavere et…
      diyor Allah.
      sevdirmek ve ya nefret ettirmek,
      toplamak ya da bölmek bize bağlı, sorumluluğu ve vebali var.
      sevdiren ya da nefret ettiren, toplayan ya da bölen olmak tercihlerimize bağlı.
      bir müslüman çirkin bir sözün nasıl arkasında durabilir,
      nasıl savunabilir?

      yorumun için teşekkür ederim,
      sağduyunun her zaman kazanacağına inanıyorum.

      • Didem hanım aynı hoşgörü ve mülayim tutumu; anıtkabir mozolesinin üzerinde rakışişeleri kırılıp dökülse, sonra etrafa çiş yapılsa da gösterebilir misiniz yoksa öylesine sallıyor musunuz?
        Efendim?
        Kulun mezarı tanrının evinden daha mı kutsal?
        Başka sorum yok.

        • sevgili bahçeli;
          geçenlerde,
          Atatürk milli birliğimizin ortak paydasıdır. Atatürk’e dil uzatanlar daha iyi Müslüman olduğu mu sanıyorlar? Atatürk düşmanlığı yapmak ihanete hizmettir” diyordu,

          yine bahçeli;
          Atatürk bizim börkümüzdür, birliğimizdir, simgemizdir. Ona laf yoktur. Baş giderse börk gider. Allah muhafaza, bir daha da geri gelmez. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e tahammülsüzlük Türkiye’ye tahammülsüzlüktür.
          diyordu,

          yine sayın bahçeli öncesinde;
          Ey kendini bilmez akılsızlar Atatürk’ümüzden ne istiyorsunuz? O tarih sahnesine çıkmasaydı, Türklüğün kıvancı, islamın bekçisi olmasaydı doğdunuz zaman kulağınıza ezan mı okunur yoksa bir Kilise’de vaftiz mi olurdunuz? Atatürk’ün hatıralarına ve heykellerine saldıran zavallılar, sizin yel değirmenlerine savaş açan Donkişot’tan ne farkınız vardır?
          diyordu.

          yine sayın bahçeli;
          ”Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız, istiklal mücadelemizin lideri ve Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklarda lanet okuyacak bir hayasız ve hamiyetsiz henüz anasından doğmamıştır. Atatürk’e hakaret ve hıyanet vatan hainliğidir. Herkes susup seyretse bile böylesi bir rezilliğe Milliyetçi Hareket Partisi’nin sessiz kalması, seyirci olması varlığını inkârdır. Aziz Atatürk’e lanet değil, rahmet okunur, dua edilir, minnet, şükran hisleriyle muhterem hatırası yâd edilip emanetlerine sahip çıkılır. Atatürk’e lanet okunduğu yalanıyla imal ve inşa edilen kutuplaşma zalim bir bölücülüktür, Türkiye’yi uçuruma çekmenin zehirli hazırlığıdır.”
          diyordu.

          ben de, açık açık, herkesin anlayabileceği kadar açık yani istisnaları saymazsan herkesin anlayabileceği kadar açık, belki basitte denebilir hatta sade bile bulunabilir ortak payda ve değerlerimize ve kutsallarımıza kimse sataşmasın, bunun üzerinden prim yapmasın, halkı germeye çalışmasın kendini bilmez hadsizler yakalansın, cezalandırılsın diyorum,
          anlaması fazla zor değilmiş,
          şerhe ihtiyaç yokmuş di mi?
          başka sorum yok diye kasma istersen,
          sormak istedin de yok mu dedik?
          sevgili bahçeli üzerinden cevabım yeterli olmuştur herhalde,
          efendim???

  6. DİNİ MUHAFAZA EDECEK OLAN ALLAH’TIR.
    Dinin muhafazası Allah’a aittir.Hicr sûresinin hükmü açık.
    Aksini iddia şirktir.
    Aksini iddia edenin adresi cehennemdir.
    O zaman neyin muhafazası?
    –Çaldıkları haram paraların muhafazası.
    – Her türlü hileli yöntemlerle gaspettikleri makamların muhafazası.

  7. 232 TLYE ÜRET, 173 TLYE SAT
    Mayıs ayı TÜİK enflasyon rakamlarını açıklandı.
    TÜİK Mayıs ayı yıllık:
    – Tüketici Fiyat Enflasyonu TÜFE %73
    – Üretici Fiyat Enflasyonu ÜFE %132
    Yani üretici geçen yıl 100TLye ürettiğini bu yıl 232 TLye üretip 173 TLye satıyor.
    En az 2-3 yıldır benzer oranda güya zararına satıyor.
    Yada TÜFE rakamları yanlış açıklanıyor

  8. Sayın yazar Muhafazakarlığı AKP lilikle sınırlandırıyor yanlış anlamadıysam. Ben de kendini AKP’li olmayan muhafazakar bir vatandaş olarak tanımlıyorum. Siyasette en son kullanılmasına hayret ettiğim Sürtük kelimesinin ve benzerlerinin kullanılmaması gerektiği kanaatindeyim. Meramını anlatmak bu kadar kahve sohbeti darlığına düşmemeli. İktidarı – muhalefeti buna çok özen göstermeli.

  9. BEN NE DEDİM KLAVYE NE YAZDI

    Dün ki yorumda camiyi karargah haline getiren gezicileri fk şirin göstermek için “Olayların başında mesele ağaç iken camiye sığındılar” demiş. Halbu ki cami olayı olayların başında değil sonuna doğru oldu. Daha da vahimi gezi parkı bilmeyenler için söylüyorum (çünkü muhalif kesim hiçbir şeye bilmiyor, sosyal ağlardan önüne ne konulursa onu papağan gibi tekrarlıyor) Dolmabahçe Cami ise dolmabahçede yani dolmabahçe sarayının yakınında. Bu iki önemli bilgiyi yazdıktan sonra söyleyeceklerime geçeyim. Gezi parkı olaylarında ağaçlara siper olan, tek derdi ağaçlar olan memleketin masum gençleri arada kilometrelerce mesafe olmasına rağmen niçin gidip dolmabahçe camiine sığındılar. O günleri zafer yakın diye izleyenler, hatta levent kırca londra konuşmasında kemalist gennçler istanbulu ele geçirdi sıra ankarada diye nutuk atanlar çok iyi bilirki o gün gezi kalkışmasının dönüm noktası idi. Azgın azınlık, terör maşaları, dolmabahçede bulunan başbakanlık ofisini ele geçirmek için harekete geçmişlerdi. Kahraman polisimizin içindeki hainlere rağmen cansiparene savunması ile bu tehlike atlatıldı, püskürtülen saroscular ise camiye kaçtı. Düşünün o gün başbakanlık ofisi ayaklanmacıların eline geçti diye manşetler atılsaydı dünyadaki imajımız ve ülkedeki güvenlik durumumuz ne olurdu.
    Şimdi soroscular yeni bir balon şişiriyor. Reis camide içki içene “sürtük” demiş. İçmediyseniz zaten sorun yok, içene diyor reis. Ay ne kaba kelimeler diyor bir takım taklavat. Sanki kimin hangi kelimeleri kullandığını bilmiyoruz gibi. Az bile söylemiş bence.
    Adnan menderes nazik adamdı, hiç bağırmaz muhteşem belagatı ile tane tane anlatmaya çalışırdı derdini. Onu niye astınız o zaman.

    • RTE Haçlıların kadife devrimini kursaklarında bıraktı.
      Bütün kominstler bütün devrimciler menderesin sonu gibi RTE yi yapmak için ikametgahına bile saldırdı.
      Hepsinin karşısına dikildi ve dümdüz etti.
      Onlar iktara gelseydi bugün burada sahte yorumlarla müslümancılık oynayanların ne olacağını çok iyi biliyorum
      DAvutoğlnun evinede saldırmışlar bugün öyle diyor ama şikayetçi olmamak bugün aklına gelmiş.
      onun haberi olmadan şikayet listesine yazılmış.
      üzerinden kaç yıl geçmiş şimdi aklına gelmiş.
      Ah omurga ah.

  10. evet dediğiniz gibi akparti 20 yıl öncekinden çok değişti maalesef. Vatandaşın sesini, isteklerini duymuyor sorunlarını çözmüyorlar. Çoğusu koltuk makam mevki derdinde. Bir kamu çalışanının bir yerden bir yere nakil yer değiştirme isteği bile gerçekleşmiyor maalesef. bunun için bile “böyle basit bir vatandaş talebi için bile” çok büyük siyasi nüfuz lazım. kararsız seçmen kitlesi oranının yüksek olma sebepleri bu tür sebepler.

  11. Demokrasi hukuk özgürlük adalet deyince bir oh çekesi gelir insanoğlunun. Amerika’da yada Avrupa’da bile öyle umulduğu gibi bir oh çekecek ortam yohtır. Camiye giden Ali dayım
    Sakallı başı Takkeli hatta birde cübbesi varsa..
    Tesettürünü itina ile bağlamışsa Ayşe teyzem,
    Eve gidince hanımının güzelliğini kıskanası gelir Muhsin abimin ve kara çarşaf alayımmı sana hatçem diye şaka bile yapardı yengeme🤗.
    Ama eskiden!🙂

  12. surtuk kelimesinden rahatsiz olan yazar daha evvel birilerine “lumpen” denince de rahatsiz olmus idi ama kendisi “trol” diye baskalarini (akp yi kastederek) etiketleyince sorun olmuyor yazara gore..
    gezi eylemlerinin ulkeye zarari milyarlarca lira
    o menfur eylemlerin bir parcasi iseniz dogal olarak ta savunacaksiniz yazar gibi..sorun yok
    soru su : verdikleri maddi zararin ne kadarini odediler? kaci icerde yatti ?
    yazar akp lilerin yutkundugunu saniyor
    her zaman ki gibi hayal goruyor
    erken secim hayali gibi

    • Yutkunmayıp da ne yapıyorsunuz, kılıç kalkan mı kuşanıyorsunuz:))

      Devletin fedaileri o kılıç-Kalkan’ları üzerinizde parçalar diye düşünmüyor musunuz hiç. Yolsa o devletin fedaileri sizmisiniz?

    • Boşa laflar bunlar. İktidarın elinde her türlü istihbarat, güvenlik ve hatta yargı gücü var (yargı bağımsız değil artık biliyorsunuz, iktidarın maşası). Bu durumda bize şikayet etmeyin. Bulsunlar vandalları cezasını kessinler. Bula bula Kavala’yı buldular. Ona ödetsinler. Adam milyarder Sorosçu. Ama öyle bir şey yapmıyorlar. Tam tersine bu tür olayları provoke ediyorlar, yalan söylüyorlar, kışkırtıyorlar, küfrediyorlar. Böylece kendi taraftarlarını sıkı saf tutuyorlar ve günü kurtarıyorlar. Ama nereye kadar. Eğer bir seçim olursa göreceğiz sonucu. O zamana kadar iktidar küfredecek, bağıracak çağıracak ve safları saf hattında sıkı tutacak. Bu on defa gördüğümüz dindar ve kindar siyasetin yol haritası. Goygoycu iktidarın goygoyuna gelmeyin. Siz de bu enflasyon ve hayat pahalılığını yaşıyor olmalısınız. Gezi’nin verdiği zarar, bir damadın hazineye verdiği zararın tırnağı değil. Yada yolsuzların ve milletin anasına diye başlayıp küfreden Cengiz’in 20 yıldır yaptıkları talanın bir kırıntısı değil.

      • Haçlıların kadife devrime efendilerin eline yüzüne bulaştı.
        RTE aldı o devrimi verdi ellerine.
        Ne çok devrimci ,kominst,müslüman varmış.
        Dur tahmin edeyim bunlar haçlı sever haşhaşiler olmasın .
        Şimdi de devrimci mi olmuşlar .
        Olurlar olurlar haçlı efendileri yoksa büyük din adamlarına mama vermez sınırdışı eder.sıkıysa tweetlerini ikiye katlamasınlar.

  13. Eee… ne yaparsınız !
    Bizim kaderimiz böyleymiş ; iyi kötü bir asırdan beri demokrasiyle yönetiliyoruz ama neylersin ki bir türlü demokrasiyi ‘ çürüklükten’ ve siyaseti de ‘sürtüklükten’ kurtaramadık !
    Vallahi biraz delice bir fikir amma neden olmasın ; acaba şu futbol kulüplerimizin teknik direktörleri gibi biz de dışarıdan siyasi direktör mü ithal etsek !
    Dünyada artık her şey profesyonelleştiğine göre bu da olabilir , neden olmasın ki !
    Not: Şu çürük ve sürtük sözlerinin siyasi literatürümüze girmesine ben şahsen çok sevindim ; artık maymuncuk gibi her zaman her yerde rahat rahat kullanabiliriz !

  14. Sebilürreşad’a dünden devamla cevap:

    Gezi’nin provokatörlerce yolundan çıktığını iddia ediyorsunuz. Bizi de aymazlıkla suçluyorsunuz, Gezi demokrasinin akı dediğimiz için. İktidar sizden daha fazlasını söylüyor. Tümüne çürük ve sürtük diyor. Provokatörler yoldan çıkardı falan gibi bir söylemleri de yok dikkat ederseniz. Toptan küfrediyorlar. Tümünü suçlu ilan ediyorlar. Ama boşa laflar tabii. İcraat yok. Bunu nereden biliyoruz. İktidar elindeki tüm istihbarat, güvenlik, ve yargı gücüne rağmen ortaya ne bir örgüt, ne bir grup, ne de sağlam delillere dayalı bir suçlama ve sonuç ortaya koyabilmiş değil. 10 yıl geçtikten sonra gücü yete yete bir Kavala ve birkaç gazeteciye yetti suçlayacak ve onlara ömür boyu hapis verdi. Milyon kişiyi onlar mı örgütledi? Kendinizi iktidarın yalanlarına bu kadar kaptırmayın. Onlar bile artık bıraktılar o iddiaları ve istibdatlarını sonuna kadar uyguluyorlar. Sebep sonuç aramaksızın. Sizi oraya tıkan irade öyle istiyor diyorlar kısaca. Mahkemeleri otomatiğe bağlanmış. Yazdıkları deli saçması iddianameleri kendileri bile anlamıyorlar. Demokrasiden asla hazmetmiyorlar, sadece nefret ediyorlar. Hür iradeden, toplanma özgürlüğünden, sosyal medyadan ölesiye korkuyorlar. O yüzden bize Gezi iyiydi de bozmasalardı iyi olurdu hikayesi okumayın. Gezi bir haktı. Demokrasinin ve Türkiye’nin yüz akıydı. Demokraside son çıkıştan önceki düzlüktü. Ama eninde sonunda istibdat bitecek ve demokrasiyi yeniden inşa ve ilan edeceğiz. Buna inancınızı kaybetmeyiniz sevgili dostum!

    • Muhalefet, en son yaptığı ‘altılı masa’ toplantısından sonra on maddelik bir bildiri yayınlamış.

      Bu bildiriye bakıldığında, parlak cümleler kurulduğu, günümüzde ihtiyaç duyulan kimi şeylere işaret ettiği görülüyor olsa da, bir hakikate istinat etmediği görülecektir.

      Çünkü bu bildiriyi yazıp altına imza atanlar yerel değerlere (din, ahlak, örf, gelenek vs) mesafeli durmaktalar.

      Yani ortak masa mensupları tahsili (kurgulanmış) bir politik metne imza atmışlardır.

      Ortak dertleri Türkiye’ye hayali bir Batıcılık vaat etmeleridir.

      (Masanın en Batıcı unsuru kimdir diye sorarsanız, cevabım kuşkusuz Ali Babacan olacaktır.)

      Ne onların vaat ettiği Batıcılık gerçekleşecek cinstendir

      ne de, gerçekleşse dahi halkın gerçeklikleriyle örtüşecek cinstendir.

      Yalancıdırlar, yabanıldırlar, yanıltıcıdırlar vesselam…
      Hüseyin Besli’den alıntı.

      • Tanımayanlar için Hüseyin Besli profili elbette bir Asım’ın Nesli değil ama hiç yoktan sözüne itibar edilir mi? Siz karar verin. “Hüseyin Besli (d. 18 Nisan 1953, Görele, Giresun); Türk siyasetçi, psikolog ve yazar.
        İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nü ve İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nü bitirdi. Sümerbank Beykoz Deri Kundura Sanayi Müessesesi’nde eğitim şefi ve Yünlü Dokuma Sanayi’de ticaret müdürü olarak görev yaptı. Recep Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Danışmanlığı, Yeni Şafak gazetesinde de genel yayın yönetmenliği yaptı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları yayımlanmıştır.
        Türkiye Büyük Millet Meclisi XXII. ve XXIII. dönem İstanbul milletvekili olarak seçilmiştir. Evli ve iki çocuk babasıdır.”

  15. Fehmi bey! Benim kafama şu soru takıldı!
    Buradaki troller’de önceki yorumdaki kopi yazıda derlenmış kelimeleri kullanıyorlar.
    Yoksa akp bu tip kelimeleri öğretme kursumu açmış?
    Neyse bende Türkiye’ye gelince ilk olarak Diplomasının orjinalıní gõrmek için dilekçe verecem.
    Zaten göstermesi lazım göstermez ise o gittikten sonra bütün imzaları geçersiz sayılır….beşi bir yerdeler ile birlikte aldıklarını vermek zorunda kalırlar.
    Neyse yorumu burda noktalı yayım.

    • Yok bunlar papazın muritleri.
      Haçlılar namusunza dokunmaz der gezerler.
      ABD niye besliyor bu büyük din adamını.Bir açıklasa lar da bizde öğrensek.
      Polisler neden hangi aşufte nin kimle yatacağını bu din adamına rapor ederler.
      askerler nasıl rütbe takabilir .
      Yaw bu adam ABD ye çalışan casus olmasın.

      Bak bu laflar hiçbir yerde yok .copy paste değil .
      cevap verirsin artık.

  16. Benim sinirlerim bozulunca gülme krizi tutar.
    Bugünde aynısı oldu fakat sinirlerim bozuk olduğunu düşünmüyorum. Köyümüzdeki hodakları hatırladı. Hodaklar hep horevel söylerdiler çok şımarıkta şımarıktılar. Çünkü öküzleri horovel ile aldatıp çifti sürüp bitiriyordular. Hemde Öküzler çiftin yanısıra hodağıda sırtlarında taşiyor birde hodağın kamçısını yoyiyirdukar.(deriden yapılmış yumuşak sopa vurunca her tarafı birde acıtır).Tıraktör çıkınca hodaklığın bittiğini zannediyordum.
    Demekki bitmemış. Bizim bazı liderler o görevi fazlası ile yerine getiriyorlar! Geneldede İhtidarda olanlar.Sadece õküzlerin yerine insanların boynuna biniyorlar.
    Bugün internette dolaşırken aşağıdakı yazıya rastladım. Yazının aşağıya aktardíğím bu kismı bana Hodakları hatırlattı.
    kopi
    *******
    “Ulan ahlaksızlar’, ‘adiler’, ‘cibilliyetsiz’, ‘zürriyetsiz’, ‘tezek’, ‘çamur’, ‘mankafa’, ‘alçak’, ‘affedersin Ermeni’, ‘şerefsiz’, ‘edepsiz’, ‘yalaka’, ‘geri zekâlı’, ‘vampir’, ‘dönek, ‘virüs, ‘soysuz’, ‘rezil’, ‘çakal’, ‘ölü sevici’, ‘terbiyesiz herif” “‘Alçaklar, zalimler’, ‘kadın mı kız mı bilemediğim’, ‘mert değil namertsin’, ‘artistlik yapma’, ‘ananı da al git’, ‘haşhaşiler’, ‘nebbaşlar’, ‘mezarlık soyguncusu’, ‘sapıklar’, ‘niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü? ’, ‘haddini bil edepsiz kadın’, ‘aydın müsveddeleri, karanlıksınız’… Ve Gezi direnişçileri için kullandığı kelimeler: Çapulcular, işgalciler, teröristler, eşkıyalar, vandallar, edepsizler, provokatörler, alçaklar… Ve sürtük!

    Evet yanlış okumadınız bunların hepsi Erdoğan’ın ağzından döküldü. Erdoğan kendi vatandaşına daha doğrusu kendisine oy vermeyen vatandaşa hiç de çekinmeden hakaretler yağdırabiliyor. Böyle bir adam işte! Bakmayın siz böyle rahat yazdığıma inanın sinirden patlıyorum. Aslında bugün biraz farklı konulara, Suriye konusuna değinecektim ama olmadı. Elim gitmedi, dikkatim dağıldı. Sürtük!

    Sosyal medya çığ gibi, dedim ya artık korku davarları aşıldı. #sürtük etiketi, twitter’da hızla yükselerek TT listesinde 1. sıraya yerleşti. Herkes isyan ediyor artık. Sürtük!”
    *******

Yoruma kapalı.