‘Özgül ağırlık’ yalnız fizik terimi değildir, siyasette de kullanıldıkça çoğalan bir güce işaret eder o…

15
Reklam

Fizik terimi olarak bildiğimiz ‘özgül ağırlık’ kavramını siyaset alanına taşıyan hükümet sözcüsü olarak kamuoyu önüne çıktığı bir dönemde, “Ben bir kişiden ibaret değilim, benim özgül ağırlığım var; ben çok şeyi temsil ediyorum” sözleriyle Bülent Arınç olmuştu.

Kendisine teşekkür borçluyuz.

O gün bugündür ‘siyasette özgül ağırlık’ konusu üzerinde düşünürüm.

Bir başkası daha önce kullanmadıysa ‘güç’ ve ‘iktidar’ ile ‘pil’ arasında münasebet kurma teşbihi bana aittir. İktidar veya güç pil gibidir, her kullanımda biraz daha azalır. En güçlü iktidarların bile gücünü anlamsız yerlere kullana kullana gözlerimizin önünde nihayete erdiğini görmüşlüğüm vardır.

Sadece kullanıldığında azalmaz pil, bilirsiniz; kullanılmadığında da benzer akıbete uğrar; durduğu yerde bir bakmışsınız hayli zaman önce satın aldığınız pahalı pil sizlere ömür haline gelivermiş…

Gücünüz olduğunda onu kullanmadığınızda da -siyasi hayattan söz ediyorum- bir süre sonra kullanabileceğiniz bir gücünüzün kalmadığını fark edebilirsiniz.

‘Özgül ağırlık’ da işte bu çerçevede bir anlam taşıyor.

Nizamülmülk’ün ‘Siyasetname’si, Makyavel’in ‘Prens’ veya ‘Hükümdar’ı, daha yakınlarda ise Robert Green’in ‘İktidar – Güç Sahibi Olmanın 48 Yasası’ adıyla dilimize kazandırılmış kitabı olmak üzere pek çok eserde aslında anlatılan günlük hayatta ve bu arada siyasette ‘özgül ağırlık kazanma’ sanatıdır.

Reklam

Siyasi hayatta sıradan insanların bile zamanında kullanabildikleri takdirde sonuç almaya yarayabilen ‘özgül ağırlıkları’ vardır. Bizim halkımız o ağırlığını yeri geldiğinde kullanmayı bilir. 27 Mayıs’tan (1960) 12 Eylül’e (1980), 28 Şubat’tan (1997) e-muhtıraya (2007) kadar yaşanan bir dizi dönemeçte, hakemlik yapma fırsatı eline geçtiğinde, hep o ‘özgül ağırlığın’ halkımız tarafından kullanıldığına tanıklık etmişizdir.

Hakemlik görevi için hakemin özgül ağırlığının olması gerekir. Ağırlık sahibi hakemlerin yönettiği futbol maçları genellikle olaysız geçer; olay çıksa dahi oyuncuların hakeme itaat ettikleri derhal göze çarpar.

Kişilerin olduğu gibi kurumların da özgül ağırlıkları söz konusudur. Kamuoyu yoklamalarında ‘kurumlara güven’ başlığı altında yer alan oranlar her kurumun özgül ağırlığına işaret eder. Doğru, iyi ve güzel izlenim veren, görev tanımları içerisinde davranan ve çizgilerinden şaşmayan kurumlar halk tarafından güvenli bulundukları için özgül ağırlığa da sahiptirler.

Yanlışların birbiri ardına sergilendiği kurumlar, aynen kişilerde olduğu gibi, zaman içerisinde özgül ağırlıklarının azaldıklarını görür, derhal tedbirler almazlarsa kullanabilecekleri özgül ağırlıkları kalmadığı gerçeğiyle karşı karşıya kalırlar.

Zamanlama ile özgül ağırlık birbiriyle kardeş kavramlardır. Özgül ağırlığın bir değer olarak varlığını sürdürebilmesi için uygun bir zamanlamayla kullanılması gerekir. Lâf olarak “Benim özgül ağırlığım var” demek fazla bir anlam taşımaz; o çıkışın bir anlam taşıyabilmesi için özgül ağırlığın uygun yer ve zamanda kullanılması beklenir.

Bir de beklentilere uygun olarak…

Özgül ağırlığa sahip birinin, bulunduğu konumun kendisine sağladığı gücü, mütenasip ve sonuç alacak bir biçimde kullanması gerekir. Bir politikacı ortada bir sorun olduğunu görüyor ve o sorunun çözülmesini arzu ediyorsa, o sırada konumu gereği var olan özgül ağırlığını sorunu çözmede kullanmalıdır. Sorun çözmek yerine o sorunun kişiler üzerindeki rahatsızlığını azaltmaya yönelik müdahaleler politikacıyı gözden düşürmekten başka bir işe yaramaz.

Yerinde kullanıldığında kişiye ve kuruma değer kazandıran, beklentiler istikametinde varlığını hissettirdiğinde sonuç almaya yarayan özgül ağırlık, yersiz iddiaya veya sonuç almaktan uzak anlamsızlığa dönüştüğünde kişiyi ve kurumu acizliğe mahkum eder.

Reklam

Bu durumun da siyasi tarihimizde pek çok örneği vardır.

Sözün kısası şu: Hangi uğraş alanında olursak olalım hepimiz yerinde ve zamanında kullanılmayı bekleyen bir ‘özgül ağırlığa’ sahibiz. Bazımızın özgül ağırlığı daha az bazımızın daha fazla olabilir; ancak hepimizin o gücü var.

Bugünün ortamında özgül ağırlığı az olanlar özgül ağırlıkları kendilerinden daha fazla olanlardan o güçlerini kullanmalarını bekliyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. Dünyanın ortalama özgül ağırlığı 5.5 kg/litre. İnsanınki içindeki su ve gaz(!) ile 0.985 kg/litre. Bir atomunki ortalama 1 proton/1000Litre. Kainattaki kritik özgül ağırlık atomunkinin 6 katı.

    “Gökler’in ve Yer’in (dünyanın) yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler (Kuran: Mümin Suuresi- 57. Ayet)”

    Bir siyasetçi Yaradan’ın varlığını hesaba katmadan sorumsuzca laga luga atacak kadar dürüst değilse, özgül ağırlığı her zaman 0 (yazı ile, sıfır) kg/litredir. İnsan siyasetçi olsun, edebiyatçı veya da filazof olsun, “Yaradan”ın varlığını hesaba katarak konuşuyorsa özgül ağırlığı dünyalar kadar artar!!!

  2. Özgül ağırlığını sadece YAsya yazarları ve okuyucuları kullandı.
    Ama onları kimse kaale almadı.
    Hatta onuda mimliyeceklerdi. Gözdağı verdiler. Sıkıştırdılar.
    Hapishanelerden gelenmektupları yayınlamayı kestirdiler.
    Yine de Y Asyayı tebrik ediyorum.
    Müslümanca davramılması gereken davranışı sergiledikleri için.
    Kınayanların kınamasına aldırış etmedikleri için.

  3. Yazılarınıza bir haftadır ulaşamıyordum.Hastalandı mı, diye düşünmüştüm.Çok şükür öyle bir durum yok.Ulaşamadığım yazılarınızın tamamını okudum.Şöyle bir düşündüm.Acaba neden diye bir sürü kafa yordum ama,en sonunda şu karara vardım.Eski bir politikacı demokrasi 20.yüzyılın en büyük yalanı demişti.Gerçekten de doğru söylemişti.Dünya da böyle bir yalan sürüp gidiyor.Düşünüyorum da aklıma birinin lafı geliyor.Usta yazar Mehmet barlas demişti:Bize de bu çağda yaşamak düştü.Bende aynısını diyorum:geçmiş olsun,Allah beterinden korusun.

  4. Bazı yorumcu arkadaşlar! Türkiyenin bu duruma gelmesine, “daha sonra dışlanmış” o dönem ayni parti ve hükümette görevli olanlar için “bu kadar haksizliklara rağmen” ses çıkarmadiklarindan dolayı eleştiriyorlar.
    Onlarin eleştirilerine bende katiliyorum.

    Fakat! zamaninda özgül ağırlığını kullanan ve ülkenin şu andaki durumunu daha ülke güllük gülüstanlik iken, 2007 den bu tarafa “MILLETE” ANLATAN Abdullatif Şenere kaç kişi inandi?
    Soruyu şöyle’de sorabıliriz.
    Hangimiz inandık?
    Cevap Şenere hemen heme hiç birimiz inanmadık…..
    Hatta Şener 2007 de millet vekilliğine dahi aday olmuyormüş, 11.CB.Gül onun parasini yatirip aday göstermiş.
    O zamanki C,Baskanliğıni istiyor…. dedikudularini hepimiz hatirliyoruz.

    Şu an, o dedukudulari çıkaranların, kimler oldukları belli oldu.

    Yeni parti kuracak “dişlanmiş ve AKP den uzaklaştirilmiş politikacilar o zaman Şener gibi yapsaidiler, şu an milleti ikiye bölup ülkeyi gerenlerin gerçek amaçlarinin ne olduğunu ögrenen bizler 2008 lerde bunlarin her zaman yaptiklari “MAĞDUR” edebiyatini bal gibi yutururdik ve şu an, ülkeye ,geri dönüşü mümkün olmayacak Arap alemindeki DIKTATÖRLÜK rejimi ülkemize çoktan gelmiş olurdu.

    Bence! Yeni parti kuranlarin (Davutoğlu ve ekibi hariç) hepsi çok bilgili ve dünyayi iyi taniyan vede sevilen politikacilar, Türkiyeyi düzlüğe çikara bilecek durumdalar.

    Allah,CC. iyi niyetle yola çikip özgül ağırliklarini doğru yerde ve zamanda kullanacaklarin yardımıcısı olsun.
    Yollari açik olur İnşallah.

    Zamaninda birieri onların sirtindan kendi mal varlığını sifirdan başlayarak! Hem içerde hemde dişarda füze gibi hizla servet sahibi olup, ayni zamandada ülkeyi etrafi surlarla çevrili hapishaneye çevirmiş olanlara’da gene ancak ve ancak onlar hesap sorabilirler.

    CHP, MHP, İYİ PARTİ, SP, ve HDP ihtidar olsalar dahi bir arpa boyu yol alamazlar zaten alamayacaklarini’de 2016 dan butarafa, ihtidarin her oyununa gekerek gosterdiler.
    Amerkali! Rahip, Alman gazeteci,15 Temmuz, ve diğerleri gibi.
    Her olayda emrin başimin üstüne diyerek, oyuna geldiler….
    Zaten 2014 den butarafa yapilan bütün secimlerdede “IHTIDARIN” hillelerini “YUTTULAR”
    Eğer Istanbulda Imamoğlu ve CHP il başkani Ankarda, Yavaş olmasaidi, 31 Martta iki şehirdede 2014 de olduğu gibi 100,binlece oy farki ile AKPli adaylara kazandırırdılar.

    Not: bu yorumu gondere bilmek için ugrasiyorum fakan site kabul etmiyor,
    Genelde yorumlarimi en az 5 kez deniyorum ve zorla göndere biliyorum.
    Bakalım bu sefer gidecekmi.

    https://www.godaddy.com/

  5. Özgül değil
    Özgül ağırlık değil, ağırlık kelimesi Türkçede zaten vardır. “Bu işte filanın ağırlığı vardır.” Denir.
    Bir de fizikte moment vardır. Atalet momenti vardır. Bir kilo ağrılığındaki toplar yerine konduğu zaman yüz kiloyu tartar. İnsanların ağırlıkları vardır. Ağırlıklar yerine konursa tonları tartabilir. Pil benzetmesi doğrudur. Moment makinada yerine oturtmadır. Pil benzetmesi, ağırlığı zaman içinde oturtmadır. Bülent Bey siyasette çekişmekle ağırlığını yerine koyamadı. İstanbul seçimleri olmadan Erdoğan Aksu ile ona bir yer verdi. Onlar da kabul ettiler.
    Şimdi Gülenciler Arınç’tan, HDP’liler Aksu’dan bir şeyler bekliyorlar. Erdoğan’ın samimiyeti de burada ölçülecektir. AK Parti’nin geleceğini bunlar belirleyecek. Bahçeli bunları AK Parti’den uzaklaştırmak için başkanlık sistemi tuzağını kurdu. Erdoğan şimdi Arınç’la Aksu’yu yanına alırsa Bahçeli’yi kaybeder. Almazsa AK Partilileri kaybeder.
    Erdoğan’a önerim, Kur’an’a uysun. Birr ve takvada herkesle bir olsun, ism ve udvanda kimseyle bir olmasın. Herkesin içine Akevler de dahildir. Akevler birr ve takvada olanların yanındadır. Bu Kılıçdaroğlu veya İmamoğlu a olabilir. İsm ve udvanda kimsenin yanında değildir. Bu Erdoğan veya Arınç da olabilir.

  6. Özgül ağırlık deyince Arınç aklıma geliyor. Arınç’ı düşündüğümde ise, fizikteki özgül ağırlık kavramı bile bana itici geliyor.

  7. Yazıyı okuduğumda, Arınç ile ve onunla özdeşleşen ”özgül ağırlık” vurgusu hep gözümün önünde durdu; gözümün önüne gelen resimde de hep Sn. Arınç belirdi.

    Bu, Arınç’a ”hadi bulunduğun ortamda ağırlığını göster, yap yapacağını ve pılını pırtını topla da gel” gibi davet mektubu gibi geldi bana…

    Arınç nereye davet ediliyor? diye sorulsa; adı, kurulması beklenen yeni partinin kurucular kurulunda geçen Sn. Koru, elbette kurulacak yeni partiye davet ediyordur Arınç’ı.

    Koru son yazılarıyla siyaset camiasının üst düzeyinde bulunan zevattan tepkiler almaya başladı.

    Öngörümde doğruysam eğer, Koru’nun bu davetine nasıl bir cevap gelecek Arınç’tan acaba? sorusundan ziyade, daha çok neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Siyasetin en zirvesindeki zattan Bahçeli’nin yaptığına benzer veya daha şiddetli bir tepki olup olmayacağını..doğrusu bunu bekliyorum.

    Bu da gerçekleşirse eğer, cumhur ittifakının artık daha zor durumda olduğunu, bozulma ya da zayıflama trendine girdiğini, kurulacak yeni partinin de (Babacan, Gül) ete kemiğe büründüğünü; bunun kamuoyuna açıklanmasına az bir zaman kaldığını söyleyebilirim.

    Bu bana göre de iyi bir gelişme. Bunu destekleyeceğim.
    Hatta yaşadığım kentte bu oluşumun içerisinde olmayı bile düşünmüyorum.

    Bu alanda, siyasette, bu tür yeni gelişmelere, ülkemizin içerisinde bulunduğu tıkanıklıktan çıkması adına ihtiyaç vardır.

  8. ÖZGÜL AĞIRLIK VE VİCDAN
    Sayın Arınç özgül ağırlığının yanında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “vicdan”ı olması ile de ön plana çıkmıştı. Habertürk’ten Veyis Ateş’in sorularını yanıtlarken Sayın Arınç, Yüksek İstişare Kurulundan almış olduğu maaşın yarısını öğrencilere burs; yarısını da KHK’lar ile işinden atılan insanlara bağış olarak vereceğini söyledi. Arınç şöyle dedi:
    “Buradan gelecek olan para ne kadarsa yarısını burs, yarısını da KHK’larla mağdur olan binlerce kişi var. Daire başkanı adam, dava açılmamış, takipsizlik kararı alınmış, ama görevine iade edilmemiş. Bir kısmının eşi evlere temizliğe gidiyor, yumurta satıyor. KHK’larla işlerinden atılmış, beraat kararı almış, koğuşturmaya yer olmadığı kararı alınmış insanlar var. Benim çevremde, ailemden insanlar var. Yoksa ceza alanlarla ilgili bir şey demiyorum”.
    Dilerim Sayın Arınç özgül ağırlığını kullanır da yapılacak ilk Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu toplantısında, Kanun Hükmünde Kararnameler ile işinden atılan insanların durumunun masaya yatırılmasını sağlar. Sayın Koru’nun da dediği gibi, kullanılmayan güç belli bir sonra tükenmeye mahkumdur. Özgül ağırlık ve bir partinin vicdanı olmak bir şeyler yapmayı gerektirir. Çok geç olmadan…

  9. Özgül ağırlığını Müslüman yerinde kullanmalıdır. susmamalıdır. Başka hesapların içine girmemelidir.
    Maalesef Müslümanlar korkaklıktan, mevk/i makam hesabından, başka başka sebeplerden yapması gerekeni yapmamanın sıkıntısını yaşıyoruz.
    Ak Parti içindekiler hasbi olarak, Allah için, daha doğru adımlar atılması için, bu gün yaşanan insanlık dramlarının yaşanmaması için özgül ağırlıklarını kullansaydılar..
    Bu günün yaşananlar yaşanmazdı.
    Çok büyük yanlışlıklar çok küçük kalırdı.
    Öfkeyle değil adaletle hareket sebebi olurdu.
    Ya susmayı tercih ettiler,
    ya kenara çekilmeyi yeğlediler.
    Ya başka hesaplar içine girdiler.
    2 kere 2nin 5 veya 3 olma ihtimali üzerinde çalışıtılar, çalışıyorlar.
    4 hakikatını haykırmadılar.
    Allah’da ellerinden imkanlarını alma uyarılarını yaptı.
    Eğer İmamoğlu CHPlileşmezse, bu mağdur olanlara sahip çıkarsa, herkesi samimi kucaklamaya devam ederse, yapılan doğruların yanında yer alırsa ve CHPyide, CHPlileride ikna ederse atı alan üsküdar geçmiş demektir.
    Onlar hala 2 kere 2 beş veya üç olma ihtimali üzerinde dursunlar..
    Müslüman hesaplar içinde olmamalıydı.
    Haksızlık karşısında hakkı söyleyebilmeliydi.
    Ne AK Partili sağduyu sahipleri, ne hocalar, ne dinde hassas başka müslümanlar özgül ağırlıklarını kullanmadılar.
    Kullandılar kendilerine zarar gelmemesi için, konumlarını kaybetmemek için, daha iyi imkanlara elde etmek için kullandılar.

    • Aynen katılıyorum görüşlerinize. Yanlış yapılırken özgül ağırlık kullanılarak engel olunmalı. Yoksa iş işten geçtikten sonra adaletsizlikler yapıldıktan sonra kullanmanin bir manasi kalmaz. Özgül ağırlığın bu kadarmiş derler o zaman. Sayın Koru bu sözüm aynı zamanda size.

  10. Özgül ağırlık deyince rahmetli Muhsin Yazicioglunu hatırladım. Özgül ağırlığı ilk kullanan da o olabilir yanlış hatırlamıyorsam.Durustlugu ve mertliği ile yokluğunu hissediyoruz. Rabbim gani gani rahmet eylesin.

    • AMİN ”BİR SANİYESİNE BİLE HAKİM OLAMADIĞIMIZ BİR HAYAT İÇİN FIRILDAK OLMAYA GEREK YOK!DÜZ YAŞAYAYACAĞIZ,DİK DURACAĞIZ,DOĞRU GİDECEĞİZ…” MUHSİN YAZICIOĞLU

    • Eli kanlı katilleri kahramanlaştırmayın, Ülkü ocakları başkakanlığı dönemin de Abdullah Çatlı ile 7 TİP’li gencin öldürülmesini unutmayın

Yoruma kapalı.