Suriyelilerin yarısı kalıcı.. Afganlar davetle geliyor.. Gerçekleri bilerek sorunu tartışmalıyız…

49
Reklam

Bulundukları coğrafyada yaşama hakkı ellerinden alınan veya alınacağı endişesi taşıyan insanların sığınmak için aklına ilk gelen ülkeyiz.

Arada sınır olmasa bile.

Türkiye öyle bir ülke. Nüfusunun önemli bir bölümünü, tarihin yeniden yazıldığı kritik dönemeçlerde kabul ettiği ‘mübadiller’ oluşturuyor. Avrupa’dan, Balkanlar’dan, Kafkasya’dan kopup gelmiş nicelerinin milyonlara varan sülaleleri bugün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları…

Birkaç kıtaya kolları uzanan bir imparatorluk çözülürken kendilerini bulundukları yerlerde onun uzantısı olarak gören insanların, sırf bu yüzden baskılara uğrayınca, gidebilecekleri başka bir ülke yoktu.

Geldiler ve bu toprakların insanları oldular.

Ben de o milyonlarca insandan biriyim. Dedeler 1920’lerde Kosova’dan kopup gelmişler; ailenin en küçüğü babam burada doğmuş… 1930 Kosova doğumlu annemin ailesi birkaç yıl sonra Türkiye’ye kavuşmuş…

Kendi ailemin yeni vatana intikal ve yerleşim öyküsünü eskilerden dinlerken, bu zorunlu göçlerin öngörülebildiğini, beklendiği için de, hem gelenlere hem de onların yaşayacağı yerlerde mukim olanlara zorluk çektirmeden bu işin başarıldığını hissetmiştim.  

Şimdilerde başgösteren ‘mülteci’ eksenli tartışmalar bir çok yönden beni rahatsız ediyor.

Reklam

En büyük rahatsızlığım, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni kurulduğu dönemde var olan hassasiyetlerin günümüzde eksikliğinden kaynaklanıyor.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti göç dalgasını mümkün olduğunca sorunsuz karşılayabilmiş, gelenleri kısa sürede kendisinin ayrılmaz bir parçası haline dönüştürebilmişti.

Cumhuriyet’in 100. yıldönümüne sadece iki yıl kalmışken, Türkiye konuyu nasıl tartışacağını bile bilemiyor.

Sorun, büyük çapta, son on yıla damgasını vuran yeni gelenlerin ‘geçici’ statüsünde kabul edilmelerinden kaynaklanıyor. ‘Arap baharı’ Suriye’ye ulaşmış ve Baas yönetimi iktidarı bırakmamak için halkını savaşla terbiye etme yolunu seçmişken, sınırın karşı tarafından gelecekler olması beklenmeliydi.

Herhalde iç-savaşın fazla sürmeyeceği düşünülmüş olmalı ki, gelenlerin birkaç yıl içerisinde geldikleri yere dönmesi hesaplanmış. ‘Geçici’ statüsü bu yüzden. 

Yanlış hesap.

Birleşmiş Milletler’in çeşitli coğrafyalarda edindiği deneyim, bir ülkeden diğerine göç edenlerin en az yarısının, yeni geldikleri ülkede yerleşik hale dönüştüklerine tanıklık ediyor.

Geçiciler bir süre sonra kalıcı oluyor.

Reklam

Nitekim oldular da.

Türkiye’de siyasiler gelenleri geri göndermekten söz ediyor, kamuoyunda da konu sanki bu mümkün olabilirmiş gibi tartışılıyor.

Suriye’de siyasi durum nasıl bir sonuca ulaşırsa ulaşsın, oradan Türkiye’ye sığınmış insanların en az yarısının ve onların çocuklarının bundan sonra içimizde yaşayacaklarını bilmemiz gerekiyor.

Bunu bilerek tedbirler alınmalıydı. Herhalde bazı tedbirler alınmıştır; ancak aklımızda bu temel gerçeği tutarak sığınmacılar içerisinden iyi yetişmiş, özelliklere sahip olanları burada tutmanın yollarını arayıp bulmalıydık.

Galiba bu önemli nokta ihmal edildi. 

Kapıları açık tuttuğunuzda başka göç dalgalarına da hazır olmak gerekir.

Yakın zamanlarda Afganistan’dan böyle bir furyanın başladığı anlaşılıyor; üstelik Afganistan’la aramızda sınır da bulunmadığı halde. 

Afganlar şu sırada Batılı güçler tarafından ülkelerinin Taliban’a teslim edilmekte olduğunu fark ettikleri ve bundan rahatları kaçtığı için mi uzun yolculuğa katlanıyorlar, yoksa buraya davet mi ediliyorlar?

Birkaç gün önce, Yıldıray Oğur, Karar gazetesinde, Afganların ülkemizde kendini hissettiren çoban açığını ucuz yoldan kapatmaya yaradığını örnekler de vererek yazdı.

Ekonomik zorunluluk Afganları davet ediyor.

Cumhurbaşkanı başdanışmanı sıfatı da bulunan bir AK Parti yöneticisi, Suriyeliler için de ‘‘Giderlerse ülke ekonomisi çöker’’ tespitini paylaştı

Suriyelilerin yerleşik hale dönüşmesinin de ekonomik gerekçeleri olduğu anlaşılıyor.

Batılı ülkeler de kendi sınırlarına dayanmasındansa göçmeye karar verenlerin Türkiye’de konuk edilmelerinin doğru olacağını söylüyor ve gerekirse bunun bedelini ödemeye hazır olduklarını duyuruyorlar. Yeni bir 6 milyar Euro’luk hibeden söz ediliyor.

Muhalefetin bundan rahatsız olduğu belli. Muhalefetin soruna bulduğu çare, imkansızı zorlamak; artık yerleşik hale gelmişleri de geri göndermek…

CHP konuyu seçim kampanyasında kullanma hazırlığında.

Atı alan Üsküdar’ı geçti oysa…

Bugünkü durum Cumhuriyet’in ilk döneminde Osmanlı coğrafyasından kabul edilen ve kısa sürede toplumun bir parçası haline dönüşen mübadillerin durumuna benzemiyor. O insanların bulundukları yerlerde kalmaları imkansızdı, esas vatan bildikleri Türkiye’ye geldiler.

Suriye ve yakın coğrafyadan gelenlerin her biri farklı gerekçelerle buradalar; ancak kapılar açık tutulduğu için geldiler ve çoğu artık burada yaşamaya kendilerini alıştırmış durumdalar. Pek çoğunun döneceği bir yeri yok ve en az yarısı kalıcı hale dönüşmekte.

İçerisinde farklı sorunlar barındıran iki farklı deneyim, ancak sonuçları aynı.

Gerçeği görerek konuyu tartışırsak belki bir yere varabiliriz.

ΩΩΩΩ

Reklam

49 YORUMLAR

  1. Sayın Koru,
    Bu yazınızı; 1777, 1878, 1911-13, 1950’li yıllarda, ve yakın tarihlerde Anadolu’ya yapılan göçler ve sonrasında yaşananları tarihi süreç içinde değerlendirerek, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi, iktisadi ve sosyal gerçekler ışığında ve genellikle yapmaya çalıştığınıza inandığım objektif değerlendirmeler çerçevesinde (Kosova göçmeni olduğunuzu ihmal ederek) yapabilmeniz halinde nasıl bir yazı yazacağınızı merak ediyorum. İyi günler diliyorum.

  2. Bu dünyada misafiriz. Unutmuş gibiyiz.
    Hepimiz göçmeniz.

    Suriyede 5 yaşındaki çocugun ölmeden önceki son cümlesi ” hepinizi söylicem Allah’a”

    Fondaş medyanın yeni gündemi mülteciler, göçmenler, suriyelileri geri gönderecem, mülteclilerin kullandıkları suya 10 kat zam yapacağım.

  3. Bu sığınmacı aşkı nedir anlaşılır gibi değil
    İnsanlık adına merhamet gereği mazeretlerine aşmış durumda.
    Dünyada Suriyeli ve Afgalıfan başka mağdur ve zor durumda olan hiç bir insan kalmamış anlaşılan
    Sanırım ülkemizde nüfus azalması var işçi eksiği var bu nedenle sığınmayıcıya ihtiyaç var. Birileri üzerine basa basa beş çocuk dedi kimse dinlemedi, dinlemeyince sorunu sığınmacı yoluyla çözülecekler.
    Bu durum söyle açıklayabiliriz örnek olarak bir vatandaş çok merhametli ve insanlık anlayışı üst seviyede. Çevresindeki mağdurlara yardım etmek istiyor ama parası olmadığı için yüklü miktarda kredi çekip (bir milyon)beş on aileye yardım ediyor. Diyeceksiniz bunun neresi yanlış. Buraya kadar yanlış bir şey yok, herkes tarafından takdirle karşılanır. Ama işin gerçek boyutunu bakmak da fayda var. Bu kişinin çocukları kıt kanat geçiniyor diğer bir husus ise bu vatandaş uzun yıllar kredi ödeyecek,
    İşte bizim de sığınmcılara yaptığımız vatandaşın durumundan farksız.
    En önemlisi toplumun genetiği ile oynamak gibi bir şey oluyor. Zamanla ülkenin yerli vatandaşları kendi kültürleri unutup göçmenlerin kültürlerini benimsemeye başlar.
    Yardım yapılacaksa kendi vatanlarında yapılmalı
    Suriyeli ve Afganlı sığınmacılarda durumumla kat kötü olan insanlar var onlara neden yardım edilmiyor. Bu işte başka bir iş var
    Çok çok önemlisi Allah korusun bir savaş çıksa bu insanlar mı savunacak bu vatanı

    Çok büyük hata yapılıyor bu sığınmacı konusunda belki de asırlarca silinmeyecek hata.

    • Ahmed bey “Zamanla ülkenin yerli vatandaşları kendi kültürleri unutup göçmenlerin kültürlerini benimsemeye başlar.” buyurmuşsunuz da;
      evet buna benzer bir durum almanyada var, türkleşen almanlar:)

  4. “H. Gayret
    27 Temmuz 2021 At 02:46
    “Fatih
    26 Temmuz 2021 At 01:27
    Amerikalı efendiler düdük gibi öttürdükleri muhalif gazeteci görünümlü tetikçilerin bazılarını yayınlayıverdi.
    Neden?
    Patron kendisini hatırlatır.
    Kiralıklar hadlerini bilsinler diye.
    Demek ki son 6 aydır pompalanan yalanlar az gelmiş olmalı.
    Diyorlarki;
    Başka türlü ayakta kalabilmeleri mümkün değilmiş.
    Sadece para alıyorlarmış.
    Talimat almıyorlarmış.
    Al parayı, at yalanı…
    Salla iftirayı, kap doları…
    Kamyon yüküyle dolarları elin Amerikalısı hayır hasenat için veriyormuş bunlara!

    Madem öyle, denemesi bedava…

    Hiç değilse bir hafta Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda yayın yapsınlar, görelim bakalım o paralar gelmeye devam edecek mi?

    Yorumu Cevapla
    Mehmet Can
    26 Temmuz 2021 At 12:23
    Ne kadar basit bir yorum. Fon alan yayın organları ülke menfaatlerine aykırı mı yayın yapıyorlar? Hayatlarında taşın altına elini koymamış insanlar beni ürkütüyor. Biraz okuyup dünyayı öğrenin, açık görüşlü olun, her konuya önyargıyla bakmayın lütfen.”

    Evet mehmet can haklısınız, çok basit bir yorum;
    anlaşılmayan hiçbir şey yok, tane tane yazmış fatih bey, iyi de etmiş, az söylemiş öz söylemiş…
    Sormuşsunuz: “Fon alan yayın organları ülke menfaatlerine aykırı mı yayın yapıyorlar? diye;
    hayrına mı yapıyorlar, yaparlar mı?
    “Hayatlarında taşın altına elini koymamış insanlar beni ürkütüyor.” buyurmuşsunuz;
    doğru söylüyorsunuz, beni de ürkütüyor!
    Yıllarca devletin yurtdışına master doktora yapsınlar diye burslu gönderdiği badem bıyıklı tosuncukların memleketin kaymağını yiye yiye milletimize yaptıkları kahpelikleri hatırlayınca; gavurun parasıyla bize neler etmezler dedim!
    Ne kadar ürkseniz azdır yani…
    “Biraz okuyup dünyayı öğrenin, açık görüşlü olun, her konuya önyargıyla bakmayın lütfen.” diyorsun, çok güzel demişsiniz, ne mutlu size!
    Okuyup dünyayı öğrenelim, açık görüşlü(?) olalım, her konuya önyargıyla bakmayalım da;
    bak biz imparatorluk çocuğuyuz, babalarımız değilse de dedelerimizin kafakağıdı osmanidir,
    dünyaya çok şey öğretmişiz, yine de öğretiriz; neyini öğrenecek mişim düne kadar önüme katıp sürdüğüm marabanın???
    Her görüşe açığız; küfür, hakaret ve iftiraya karşıyız.
    Önyargılardan uzağız ama kimi meseleleri önceden düşünüp karara bağlamış olduğumuz için yanlışta mıyız?
    Önünü ardını bırakın da siz de bir karar verin artık; domuzdan yana mısınız, BİZden yana mısınız?
    İstersen biraz oku düşün, gez dolaş, önyargılarından basitlikten bir arın, elini götür bikaç taşın altına koy, sonra da bize bir cevap ver…
    Selametle”
    Evet mehmet can, cevap bekliyorum???

    • “En son bizzat Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı bile AB’den alınan fonla gerçekleştirildi.
      Ruşen Çakır’ın Medyascope’u Chrest Vakfından fon temin ettiği için suçlayanlar unutmuş olabilirler ama, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum’la Can Paker gibi isimlerin STK’ları olan PODEM ve TESEV de bu vakıftan yararlanmış.
      Cehalete bakın ki yurt dışından fon temin eden bir-iki yayın kuruluşunu CIA’ye, emperyalizme, beşinci kol faaliyeti yapmakla suçlayıp linç kampanyası başlatanlar, bu suçlamalarının AB fonlarından yararlanan iktidarı da töhmet altında bırakacağını anlayabilecek bir zekadan bile mahrum durumdalar….Cehalet medyasının zeka düzeyi bu meseleyi anlamak için yeterli midir bilemem ama, Chrest Vakfı, 2001’den bu yana pediatri doktorlarının eğitimine, Kars Kalesi içindeki Osmanlı eserlerinin korunmasına, Osmanlı vakıfları ve hayırseverlik hakkında yapılan çalışmalara, Batman’da okul öncesi ve ilkokuldaki yoksul öğrencilerin okul ihtiyaçlarının satın alınmasına, kırsal kalkınma projelerine destek veriyor.
      Yurt dışından fon temin eden devlet kurumlarını, sivil vakıfları, medya kuruluşlarını “dış güçler”e havale edip suçlamak kolay… Peki içinde 80 milyonun hakkı olan devlet bankalarından fonlanan medya kuruluşlarını ne yapacağız?..Acaba iktidarın kadrolu “vatansever” gazetecileri, Hürriyet grubunu satın almak için Ziraat Bankası’ndan 750 milyon dolar alıp hala ödemeyen Demirören grubuna, Sedat Peker’den ayda 10 bir dolar alan siyasetçilere, Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde sefa süren siyasetçilere, gazetecilere, yargıçlara, bürokratlara söyleyecek bir sözü var mıdır?
      Eğer millet malından fonlanan becerikli vatandaşlar için bir ‘fetva’ buldularsa, söylesinler de biz de bilelim…”

  5. Bütün arkadaşların lehte ve aleyhteki yorumlarını okudum . Ben de görüş ve düşüncelerimi açıklamadan önce bir hatıramı arz etmek isterim.
    Ben 1984-86 arasında Kıbrıs’ta görev yaptım .Görevim , kendi birliğimizin içinde idi,çocuklarım yanımda idi ve bir Türk köyünde ikamet ediyorduk .
    Bütün bunlara rağmen öylesine dayanılmaz bir vatan hasreti yaşadım ki kesin dönüş yaparken Mersin’e ayak basar basmaz inanın yere kapanıp toprağı öptüm !
    Şunu demek istiyorum ki hiç kimse durup dururken macera olsun diye doğduğu toprakları, evini barkını , bahçesini terk etmez ; teneffüs ettiği havasını ,içtiği suları bırakıp gitmez, maddi ve manevi olarak her yönd en bağlı olduğu çevresini, dağlarını , ovalarını bırakıp dilini , yolunu bilmediği el diyarlarına gitmez !
    Bu insanların bütün bunlara rağmen başka diyarlara göçmek istemelerinde bence temel neden can ve mal güvenliğinin yokluğudur ; can ve mal güvenliğinin olmadığı yerde insan her şeyi göze alabilir .
    Göç konusu aslında bütün dünyanın yaşadığı bir sorundur.O nedenle bu sorunun dünyaca ele alınması , çözüme kavuşturulması , bu bağlamda BM teşkilatının etkili bir şekilde devreye girmesi gerekir.Tabii ki dünyada bunun yanında çözülmesi gereken yığınla başka sorunlar da var ama ne yazık ki kimsenin pek umurunda değil ! O yüzden de bana göre Allahü Teala eline sopayı alıp sellerle , korona vs. belalarıyla kafamıza kafamıza indirmektedir !
    Türkiye’nin göçler konusundaki en büyük ve affedilmez yanlışı ; plansız , programsız ve kontrolsüz , denetimsiz davranmasıdır yani bir göç politikasının olmayışıdır .Bunun da ilerde başımıza ne gibi sorunlar açacağını şimdiden tahmin etmek hiç de zor değildir !
    Herkese selamlar , saygılar

    • Ali bey “Teala eline sopayı alıp sellerle , korona vs. belalarıyla kafamıza kafamıza indirmektedir !” buyurmuş da; elhak öyledir!
      Korona aşısı tamam, şimdi sırada daha çok baraj yapmak lazım; bakalım o zaman sopa kalıyor mu???

      • Reyizin barajında siz ıslanabilecek misiniz peki, barajlara takılıp ayazda kalmak da var bu işin içinde.

      • H.Gayret, niye sadece Teala dediğini bilemedim, Teala sıfattır Müslümanlar tek başına söylemez Allahu Teala der, tepki mi çekmek istemedin, bilgisizlik mi, saygısızlık mı, kalbini bilemem ama ben Müslüman olarak rahatsız oldum, hatta site yöneticisine daha çok kızdım, birisi dinsiz de olabilir, kendince bir görüş yazabilir, ama inançlara saygısızsa yorumunu yayınlamazsın, Her kese laf yetiştirmişsin frenler patlamış ki Allah’ın cezalarıyla da başa çıkılacağını sanıyorsun, Allah’ın mikropları bitti mi yani, sadece koronanın yarasalarda kaç türü olduğundan haberin var mı, şimdilik insanlara bulaşmayan kaç virüs, kaç bakteri, kaç mantar, parazit türü olduğunu hiç merak ettin mi? Deprem olursa, sönmüş bildiğimiz bir yanardağ patlarsa, yağmur kesilirse, iri bir asteroid, bir kuyruklu yıldız, gelip de dünyaya çarparsa ne yapacaksın, hepsinden geç kendine, acizliğine bak Şu anda beyninde bir damar patlayıverse, bir pıhtı, beyninde, akciğerinde damarları tıkasa, bir tarafında bir kanser çıksa başka bin türlü musibet gelse AŞI DA OLDUĞUN HALDE %15 İNDE GENE HASTALIK OLUYOR ne yapacaksın, İnsanlara karşı da kibirlenme elbette ancak ALLAHU TEALA’YA KARŞI SAKIN SAKIN ASLA KİBİRLENME
        *

  6. Yazida serdedilen fikirlere katiliyorum.

    ***

    Ne var ki siz bir “mübadil” degil, “muhacir” (‘muhacir arabasi’ diye de bir kavram var, “93” Harbinde – 1877-78 Osmanli Rus Harbi – memalik-i Osmaniye’ye siginan Müslümanlarin kullandigi araba) torunusunuz..

    ***

    Mübadil, muhacir (göçmen) ve mülteci (siginmaci) 3 ayri kavram…

  7. Sayın Koru, çok yanlış bir karşılaştırma ve analiz ile konuya yaklaşıyorsunuz. Yaşanan güncel durum ile Cumhuriyetin ilk yıllarının hiçbir ilgisi olmadığı gibi Türkiye de ne nüfusu ne sosyal gerçekliği ne ekonomisiyle aynı Türkiye. Göç edenlerin sayısı milyonları geçmiş, demografik, ekonomik ve kültürel etkisi anormal boyutlara ulaşmış bir olay ile karşı karşıyayız. Duruma yaklaşımınız bu kez fazlasıyla öznel ve gerçeklerden uzak.

    • Sayın yk, gelir gelmez ne ihalesine girmiş ki bu adamlar? Gelenler mülteci değil de bir grup işadamı filan olmasın?

        • “Osman
          27 Temmuz 2021 At 14:47
          İki hafta evvel Bazı basında şöyle haber çıktı. Esad vatandaşlarını ülkesine davet ediyor.”
          Davet eden edene sayın yk!

      • Sayın H. Gayret
        Bu üslubunuz biraz zevzeklik kokuyor.
        Ben, gün geçtikce ülkemiz ve milletimiz için kurulmakta olan bir tuzak ile karşı kaşıya olduğumuz hissine kapılıyorum.

        • Ercan bey “tuzaklar” konusunda haklısınız…
          Çakallar bozkırın etrafını dolanıp duruyorlar; bozkurtlarımız da hazır elhamdülillah!

  8. İki hafta evvel Bazı basında şöyle haber çıktı. Esad vatandaşlarını ülkesine davet ediyor.

    Artık Esad’da kabul ediyor göndersene.

    Suriyede artık savaş yok gönderin.

    Suriye sınırına yaklaşık oturanlar bayram zamanı memleketine gidip geri dönüyorlar.

    Peki Almanya ne yaptı.

    Almanya devletide suriyelilere bakıyor. Bunlar bayram zamanı memleketlerine bayramı kutlamaya gittiler geri döndüklerinde Almanya sınırı kapattı içeri almadı.

    Dediki: Ülkene bayram kutlamasına gittiğine göre demek ki savaş yok dedi.

    Kemal Kılıçdaroğlunda ön yargı yok ikna kabiliyeti iyidir. Ülkenin menfaatı için Esatla oturup görüşür.

    Ey Erdoğan öğren kimsenin iç işlerine karışma zararla oturan Türkiye olur.

    Ülke çoban sorunu:

    Artık devir değişti kusura bakmada çoban elbisesi ile kimse dışarda uyku uyup, dışarda nehirde banyo ihtiyacını, tuvalet ihtiyacını gidermekle çobanlık yapmaz.

    Şehrin birinde bu sorunu belediye başkanı çobana prefabrik ev yaparak sorunu aştı.

    • Osman aga “Kemal Kılıçdaroğlunda ön yargı yok ikna kabiliyeti iyidir…” buyurmuşsun da;
      madem öyle, katıldığı seçimlerde halkımızı niye hiç ikna edemiyor ki?
      Efendim?
      Eğitim mi kötü?
      Ya istanbul, izmir, ankara belediyeleri?
      Makarna değil balık mı yiyelim?
      Olur!

  9. Üsmen Ağa sorar,
    – Mari Mümne ,dün gece neye söfüre kaldırmadın beni ?
    – Söfüre kalkıp n’apcan Üsmen Ağa ? Oruç yeyen adam söfüre neye kalksın ki !
    – Canım , oruç farz ise söfür de sünnet değil mi !
    – Eee.. elbet üüle , nolmuş yani?
    – Üüleyse farzı yapmıyok diye sünneti de mi yapmayak Mümne !
    Bütün muhacir kardeşlerimize selamlar ,saygılar

  10. “Bulundukları coğrafyada yaşama hakkı ellerinden alınan veya alınacağı endişesi taşıyan insanların sığınmak için aklına ilk gelen ülkeyiz.” diyor yazar.
    -Ne mutlu bize! Sevinelim mi kaygılanalım mı?
    -Avrupalı pasaportunu gösteriyor ve geçiyor.
    -1000 yıl önce Mevlana gelmiş yerleşmiş bu topraklara. Kovmuşmu atalarımız?
    -Bulgaristandan batı Trakyadan?
    -İraktan batıya! kaçanların bir kısmı satılık x idi belki, ama bize gelenler ailesini düşünen ırakta doğmuş büyümüş insanlar olabilir farketmez.
    Ana kucağına sığınan insan her ne milletten olursa olsun bağrımız açık.
    -suriyeden gelenleri ise, tıpkı Filistin’de ki kendi evinden kovulanlar gibi haydee kaçtınız kaçtınız.. denilenler!
    Allah kimseyi evsiz barksız Vatansız koymasın.
    Heleki açlıkla terbiye etmesin!
    Yurdum insanı bunları çok iyi bilir!
    (Bunu anlayabildiği gün meşhur muhalefetlerimiz! Günü’de, geleceği de çözer. İşte ozaman.. belki…) ??
    **Yönetenler batılıya: sana doğru geliyorlar…
    Der ve sorumluluğu batı ile paylaşmak ister.
    **Muhalefet bu gelipte geçmeyenlerin! Yükünü, vereceği zararı güvenlik!!! kısmını yerleşim iş aş ücretler genel düzeyi!! yerleşiklerin rızkından gidecek kısmısını..
    Hesaplayabilmesi halinde!…
    Yine, işte ozaman.. belki .. 🙂
    (Siz şurada 1000 yıldır beraber yaşadığınız komşu eş dost hatta hısım akrabalarınız la anlaşamıyorsunuz daha!.. elin oğlu binlerce km öteden gelip komşunuzu ayartıyor!?
    70 çeşit Afgan, 10 çeşitli Arap vesairile nasıl anlaşacaksınız bakiimm?).
    Hadi kolay gelsin. Bir acayip zor yarış☺️

  11. Konuyu tartışanların şu noktayı hep akıllarında tutmaları lazım. Durumun bu hale gelmesinin sorumlusu Suriyeliler değil. Biz de onların yerinde olsak aynı şekilde davranırdık.

    Almanya’ya gelen Türk işçilerine de Alman hükümeti uzun yıllar geçici gözüyle baktı. Böylece, bizlerin Alman toplumuna integrasyonunu sağlayacak tedbirleri almaya çok geç başladı. Bugün Almanya’da ne Türkçeyi ne de Almancayı doğru bilen en az iki nesil Türk kökenli genç var. Bu gençlerin çoğu meslek öğrenemiş durumdalar. En yüksek işsizlik oranı bu gençlerde.

    Gazeteler Kilis’te her 4 kişiden biri Türkiye vatandaşı diye yazıyor. Bu ülkeyi yönetenlerin aklı nerede diye sormak lazım.

    Bu insanları iki yıl içinde geri göndereceğini söyleyen Kılıçdaroğlu’na önce bu insanların sorunlarını iyi incelemesini tavsiye ederim.

  12. Baştan adını koyalım ki, bu bir ensar-muhacir ruhu ile yapılan bir kabul ediş değil, bana kalırsa bir “milli politika gerekleri” ile de yapılan bir karşılama değildir ki; bunun böyle olmadığını, Suriyeli göçmenlerin Batıya şantaj aracı olarak da kullanıldığı ve bunda başarılı olunamadığından anlıyoruz…

    Bu bir ensar-muhacir saikiyle de yapılmış bir karşılama değil. Bunu da şuradan anlıyoruz: Ne Türkiyeli ve ne de Suriyeli halk, “muhacir çaresizliği” ve “ensar paylaşımı” ile meseleye yaklaşmıştır; olay halk için spontane gelişmiş ve bunda bir ihtiyarı olmamıştır; lakin devleti yönetenler sanırım, belki de BOP çerçevesinde olaya yaklaşmış, bu projenin önceliklerini uygulamışlardır. Bizim gibi muhafazakar halk destekli siyasi iktidarın da, bu meseleyi, dini ve milli duygu yaklaşımlarıyla iç politika malzemesi yaptığı ve olayı ihvan/din kardeşliği bağlamında soğutmuş olduğudur.

    Bunun bir “milli politika” gereği olarak yapıldığı, beşeri sermaye elde etmek ve yıllara sari demografik yapı gerekleri ihtiyacından kaynaklı olduğunu söyleyenlerin olduğunu doğrusu hiç duymadım, lakin devletin böyle bir planı da olabilir diye düşünülse de; Türkiye’nin insan kaynakları, demografik yapısı, beşeri sermayesi ve göçmen olarak gelenlerin içende bulunan nitelikli, beşeri sermaye addedebilecek akademik ve edebi, sanayici-müteşebbis şahsiyetleri ülkemizde tutamadığımız, onları sahiplenemediğimiz gerçeği, devletin böyle bir politikası olacağı savını çürütüyor malesef.

    Ya?

    Dedim ya; ben, ülkemizin çevresinde cereyan eden uluslararası gelişmeleri, olayları ve Türk dış politikasındaki köklü değişiklikleri tamamen uluslararası projeler -BOP- kapsamında değerlendiriyorum…

    Malesef 2001 Mart Tezkeresinde olduğu gibi TBMM’nin iradesinin, milli iradenin tecelli ettiği
    -ne acıdır ki devam ettirilemediği- bir dönemi o tarihten sonra yaşamadık; kaldı ki, yaşanan sistem değişikliğiyle de TBMM’nin fonksiyonelliği tamamen ortadan kaldırıldı. Bu bile başlı başına büyük bir değişim belki de bir dönüşümdür.

    Bu değişim/dönüşüm Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını da tehlikeye sokmaktadır…

    Sistemin “tek adama” (ve onun şahsiyetine, inanç yapısına) göre kurgulandığı için -bu sadece Erdoğan için değil, ondan sonraki gelecek kişi için de geçerlidir- Erdoğan sonrası olacak Başkan (Cumhurbaşkanı), farklı kişilik ve inanç yapısı ile ülkeyi yönetemeyecek ve bir kaotik ortam üretecektir. Kaldı ki, bugün bile bu yeni sistemim yönetilebilirlik başarısı/yetisi tartışmalıdır.

    Gerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) öncesi ve gerekse CHS sonrası yaklaşık 10 yıldır TBMM’nin işlevsizleştirilmesi ile beraber aslında Türkiye bir yönetim krizi yaşamaktadır…

    Ne dış politikada, ne iç politikada tutarlılık kalmış ve ne de ekonomik, hukuk ve adalet gereksinimleri eşit ve adil bir şekilde karşılanmıştır. Üstüne elde edilen demokratik haklar gasp edilmiş, seçim sistemine olan güvensizlik had safhaya ulaşmıştır…

    Böyle yetersiz ve düzensiz bir düzlemde dış politika yönetimi geliştirmek, sınır ve sınır ötesi kazançlı politikalar uygulamada rantabl olmayı beklemek naiflik olur herhalde…

    Göç dalgası da bunlardan biri…

    Suriye’den kaynaklı göçü anlamak sınır komşuluğu bağlamında bir nebze anlaşılabilir bir durum; peki ya Afganistan’dan, binlerce kilometrelik uzaklıktan, yaş ortalaması 15-25 olan gençlerin elini kolunu sallaya, sorgusuz sualsiz ülkenin en içlerine girecek kadar gerçekleşen göç dalgasını (insan kaçakçılığını), salt ucuz çoban gereksinimi ve ekonomik koşullarla açıklamak yetersiz kalır. Bunu, Türkiye’nin beşeri sermayesi ve demografik yapı gerekliliği ihtiyacından kaynaklı olarak açıklamak, yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı da anlamsız kalır. Üstüne, uyuşturucu kaçakçılığının transit iki noktası halini alan Afganistan-Türkiye yol güzergahı hangi dış politika uygulamalarının eseridir?

    Göç ile gelen güç ile gönderil(e)mez. Belki, mecburi kalınan göç/ler, düzenlenerek, planlanarak olumsuz etkisi aza indirgenir ve muhacirlerin entegresi kolay sağlanmış olur.

    Şimdi, Suriye ve Afganistan’dan gelen/kabul edilen insan göçünün planlı, düzenli olduğunu hangimiz söyleye bilir? Hiç birimiz bile…

    Peki, plansız ve düzenli olmayan bir göçe kapıları ardına kadar açmak ne ile izah edilebilir?

    Politikasızlık?..

    Tutarsızlık?..

    (Gayr-ı resmi) Devlet Çıkarcılığı?…

    Bunlar, kadim bir devlet geleneği olan bir ülkeye yakışır mı hiç?

    Yakışıyor diyenler, cari devlet sistemimizin adını da koymalılar!

    • Hasan bey yorumunuzun en sonunda “…cari devlet sistemimizin adını” sormuşsunuz da;
      şu “CHS” deyip durduğunuz şey olabilir mi acaba?
      “Gerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CHS) öncesi ve gerekse CHS sonrası yaklaşık 10 yıldır TBMM’nin işlevsizleştirilmesi ile beraber aslında Türkiye bir yönetim krizi yaşamaktadır…”
      Bana kalırsa türkiye değil ama yeni sistemi anlayamayan bir kısım muhalif şabalak gerçekten de kriz geçiriyor:)
      Nitekim bu duruma en güzel örneği de yine siz vermişsiniz:
      “Malesef 2001 Mart Tezkeresinde olduğu gibi TBMM’nin iradesinin, milli iradenin tecelli ettiği
      -ne acıdır ki devam ettirilemediği- bir dönemi o tarihten sonra yaşamadık; kaldı ki, yaşanan sistem değişikliğiyle de TBMM’nin fonksiyonelliği tamamen ortadan kaldırıldı. Bu bile başlı başına büyük bir değişim belki de bir dönüşümdür.”
      Üstteki paragrafın son cümlesinde de;
      türkiyede yaşanan değişim dönüşümden hiçbir şey anlamadığızı zaten açıkça beyan ediyorsunuz!
      Benim anlayamadığım kısım da “ne acıdır ki devam ettirilemedi” dediğiniz dönemden sonra ne oldu?
      Daha sonra hükümet memleketi götürüp imf nin ya da abd vakıflarının kucağına mı oturttu?
      Efendim?
      O konu başka mı?
      Demokrasiyi mi fonluyorlar?
      Afganistanı, ırakı da fonladılardı…

      • Muhterem Üstadımız Çinin kucağına oturttular farkeden bir şey yok ayrıca amerika ve londra kapılarında yine para dileniyoruz şimdilik eyt üyt deyip esme gürleme vaziyetlerini terkettik kabil havaalanının korunmasını üstlenerek abd ve avrupayı yeniden kafaya almanın peşindeyiz

        • Kenyalı, pek dünyadan haberin yok anlaşılan, o havaalanını yaklaşık 20 yıldır zaten türkiye işletiyor:)

  13. CHP Kemal Kılıçdaroğlunu Göçmen politikasında destekliyorum.
    Bolu belediye başkanının aldığı kararları destekliyorum.

    Dinimiz “çekemediğin yükü yüklenme” diyor. Daha sonra acılar çıkınca Kabahati Dinimizde bulma.

    Türkiye’nin bakabileceği bir sayı vardır. Bu sayı 500.000 hadi 1 milyon olsun. 6 milyon
    suriyeliye bakılıyor.

    500.000 Gökçmene bakılmalı ve prefabrik evlerde ülkenin sınırında tutulmalıydı. ülkenin içine alınmamalıydı.

    Göçmenler yaşlı, çoçuk ve hasta alınmalıydı, halbuki böyle olmadı Çoğunluğu genç.

    Bizim gençler neden vatanında kalıyorda vatanını savunuyor. Suriyeli gençlere’de git vatanını savun denmeliydi?

    CHP millet vekili ceza evlerini gezdi hapishanede yatanların %10 suriyeli, gelecek tehlikeyi görün.

    “Cumhurbaşkanı başdanışmanı sıfatı da bulunan bir AK Parti yöneticisi, Suriyeliler için de ‘‘Giderlerse ülke ekonomisi çöker’’ tespitini paylaştı. ”

    Ben esnaflık yapıyorum, suriyeli müşterilerde geliyor. hepsi maaşa bağlanmış Avrupadan gelen yardım paralarıyla.

    Bizim gençler işsiz Artık devlet bize zor bakıyor. Dinimizde’de öncelik akraba, tanıdık, mahalle diye öncelik belirlenmiş, Dinimiz açısındanda hiç bir sorun yok.

    Vatanımızda üvey evlat olduk öncelik suriyelilere veriliyor. Üniversitelere suriyeliler sınavsız giriyor.

    Afgan göçmenlerin arasında taliban terörist insanlar geliyor.

    Ekonomiyi kötü yöneten Erdoğan Avrupaya bu göçmenleri göndermemek için para alacak, şimdiden pazarlık yapıyor.
    Artık Muz cumhuriyetinden daha kötü lige düştük.

      • Osmanbey senin bu dilekler tıpkı, “Osmanbey Şişli mıntıkasında sadece zenginler dolaşsın, gezsin, eğlensin istemi gibi olmuş.
        Sende alamanyaya amerkanyaya çalışmaya gidenleri gönderme derlerse netcen?
        Burda aranması gereken kim ne alıyor getirisi mi var nedir? bunun üzerinden? Bunlar suç vb işlerse hemen bulunup müdahale edilebilyormu vesaire işlere bakmak gerekmez mi?

    • Osman aga “CHP Kemal Kılıçdaroğlunu Göçmen politikası…” gibi bazı komikliklerinizi bi kenara bırakacak olursak;
      “Göçmenler yaşlı, çoçuk ve hasta alınmalıydı, halbuki böyle olmadı Çoğunluğu genç.”
      Gençleri hep almanya mı alsın?

      “Bizim gençler neden vatanında kalıyorda vatanını savunuyor. Suriyeli gençlere’de git vatanını savun denmeliydi?”
      Genelde hep “bizim gençler kapağı yurtdışına atıyor” derdiniz, bakıyorum şimdi de “vatanında kalıyorda vatanını savunuyor.” diyorsunuz, hangisi bi karar verin artık?
      “Suriyeli gençlere’de git vatanını savun denmeliydi?” dediğin yerler bizim anavatanımızdır, farkında mısın? Bizim vatanımızı niye başkası savunsun?
      Ki mehmetçikle öso türkmen ve kürt taburları omuz omuza çarpışmıyorlar mı düşmana karşı?
      “…hapishanede yatanların %10 suriyeli” imiş buyurmuşsun da kalanı kimmiş acaba, yani %90ı?
      Efendim?
      Onlar bizden mi?
      Bakıyorum gittikçe yerli ve millileşiyorsunuz:)
      “…hepsi maaşa bağlanmış Avrupadan gelen yardım paralarıyla.” diyorsun da;
      ab nin binbir nazla niyazla verdiği para bu kadar sığınmacının nargile parasına bile yetmez…
      “Üniversitelere suriyeliler sınavsız giriyor.” demişsin de;
      sınav soru ve cevaplarını çalıp girseler sorun yok ama değil mi?
      “Afgan göçmenlerin arasında taliban terörist insanlar geliyor.” demişsin ama hemen öncesinde “Dinimiz açısındanda hiç bir sorun yok.” da diyordun?
      Yukarlarda biyerde atilla bey de haklı olarak
      “-1000 yıl önce Mevlana gelmiş yerleşmiş bu topraklara. Kovmuşmu atalarımız?”
      diye isyan ediyordu;
      evet, ne olursan ol yine gel:)))
      En sonda “…Avrupaya bu göçmenleri göndermemek için para alacak, şimdiden pazarlık yapıyor.” diyorsun da;
      İsterseniz sizin şu “demokrasiyi genişletmek isteyen” fonlara filan da bi başvuralım, uyar mı?
      Bak nasıl da gözlerin parladı, değil mi?
      Muz cumhuriyeti dedin de maldivlere gittiniz mi hiç?
      Bi gidin, geri dönmezsiniz:)

  14. Bu Kadar Yanlış
    Bu kadar yanlış, yanlışlıkla yapılamaz.
    Ancak bilerek yapılabilir.
    Yanlışlıkla yapsan arasıra doğru yaparsın.
    Şu anda Türkiye’de çoğunluğu Suriyeli 8 milyon sığınmacı olduğu söyleniyor.

  15. Kılıçdaroğlu yine yanlış yerde arıyor suçluyu. Mülteciler yeri yurdu kalmamış ve buraya sığınmış insanlar. Çoğu en ağır işlerde sosyal haklar olmadan çalışıyor.

    O yüzden vazgeçin bu yabancı ve mülteci düşmanlığından. Bunlar bir yere gitmeyecek. İşini aşını bulmuş insanlarla uğraşmayın. Onları nasıl entegre ederiz, bundan sonraki göçleri nasıl önleriz, dünya ve bölge barışını nasıl sağlarız ona kafa yorun.

    Cahil milletin duygularına oynayarak oy avcılığı yapmayın. Akp’si cemaati bunu yaptı yapıyor yıllardır, milletin saf dini aidiyetlerini oya, paraya, sömürüye dönüştürdüler.

    Bunun sonu sadece felaketler. Ermenilere, Rumlara, Süryanilere, Yahudilere, Alevilere, Kürtlere yıllarca yapılan zulümlerden birşey öğrenmiş olmak gerekmiyor mu?

    • Ender bey en sonda saydığın halklara kim ne zulüm yapmıştır bilmiyorum ama hiçbirisi göçmen değil bunların, hepsi de anadolunun yerli unsurları, bitek yahudilerin bir kısmını ispanyadan kendimiz getirmişiz, aynı şimdiki suriyeliler gibi…
      “yıllarca yapılan zulümlerden birşey öğrenmiş olmak gerekmiyor mu?” demişsiniz de;
      Ne gibi?
      Daha sistematik, nazilerin gazodaları gibi şeyler mi nedir?
      Biraz açar mısınız?

      • Zorunlu göç, varlık vergisi, asimilasyon, yasaklar, olmadı Dersim’i bombalamışlar (CB özür dilemişti bunun için). Daha sayarım ama yerim dar.

        • İyi de ender bey “(CB özür dilemişti bunun için).” dediğiniz dersim katliamı hakkında dersimli kemal chp genelbaşkanı olarak “devrim sürecinde olur öyle vakalar” demekle yetinmişti!
          Hem chp nin pislikleri için biz özür dileyelim ama aynı kültür çevresinden geldiği halde bu katliamları görmezden gelen dersimli müdüre de, ona oy veren avaralara da bir çift sözün yok mu???

  16. Tunus darbesi tam Arap Baharı’nın yıldönümünde olmuş. Tunus’ta başlamıştı Arap Baharı ve en son İstanbul’u bulmuştu Gezi’de.

    Gannuşi valla Türkler gibi yapacağız demokrasiye sahip çıkmak için sokağa çıkacağız demiş.

    Bu Tunus’ta ne demokrasi sever memleketmiş kardeşim. Şimdi bir ateş daha tutuşturacaklar gibi görünüyor. Yine Türkiye’ye uğrar mı bilmem. Ama bizde sokağa alışverişe bile zor çıkıyoruz. Malum pahalılık, korona, Silivri vs.

    • Yav arkadaş bi kez olsun yerli ve milli bi duruş da sergileyin;
      “gezi” kalkışmasına bile “arap baharı” dediniz ya ya, brawo yani!!!

        • Ender bey yanlışınız var; arap baharı türkiyeden ve bazı dizilerimizden esinlenmiş olabilir ama geziciler neyinden esinlecekti ki allahın arabının, hiç politiköngürüş yok mu sende???
          Etkileyen ve etkilenen arasındaki yükselti farkı kimden yana, otur biraz düşün!!!

  17. Tunus’ta darbe bizdeki son darbeye benziyor. Cumhurbaşkanı tüm yetkileri eline alıyor. Başbakanlığı ve parlementoyu feshediyor. Parlementer demokrasiye elvada, tüm yetkiler bende diyor.

    Tek farkla. Bizdekiler sizi uçuracağız, verin yetkiyi nasıl oluyor bakın diye milleti kandırdılar (hep onlar mı kandırılacak), ve enayi millet de buçuk farkla hadi bari öyle olsun diye bu yolsuzlara tüm yetkiyi verdiler.

    Şimdi artık dönülmez yolun sonundayız. Buradan aşağısı diktatörlük. Geriye de dönüş zor gibi. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Ne medya, ne yargı, ne parlemento, bir tane denge unsuru bırakmadılar. Şimdi sosyal medyayı kapatma planları yapıyorlar. Hızlarını alamadılar Çini de geçecekler bu gidişle zorbalıkta.

    Valla ben söylemiştim zamanında. Elinizi vermeyin kolunuzu kaptırırsınız diye ama dinleyen kim. Uçacağuz uçacağuz diye horon tepiyordu insanlar. Eh artık uçarsunuz bundan sonra.

  18. Ülkelerinde iç savaş vardı.geldiler ölüme terkedenezdik.ekmeğimizi bölüştük.savaş bitti.bu bayram 300 bini aşkın Suriyeli bayram ziyaretine ülkesine gitti.iç savaş olsa can güvenliği olmasa 1 kişi gidermiydi?Devlet bunları göndermeyi hedeflerse gönderir.neden gönderemesin?oturumları uzatmama kararı alır.oturumu biteni sınırdaşı eder.bunun için yasaya dahi gerek yok.geçici koruma zaten yasal olarak iç savaş bitince biter.bir yasa çıkarır Meclis son 5 yılda Suriye’ye tatile gidenler sınırdışı edilir der.edilirler.ülkemizdeki toplam Afgan çoban sayısı 10 bini geçmez.bu başka bir konu.ülkenin çobana ihtiyacı varsa bu alanda bilgisi becerisi olan ihtiyaç kadar kişiyi planlı şekilde alır.buna kim neden itiraz etsin?şuan milyonlar geliyor.bunların çok büyük kısmı talibandan rahatsız olan şehirli nufüs.çoban değiller.zaten bu kadar çobanı kim napsın?

  19. ak partili baş danışman yönetici Yasın Aktay kendi günahlarını örtmek için uydurmuş gene.

    suriyeli ya da nijeryalı, ugandalı veya afgan farketmez ülke ekonomisine kar ya da zararları söz konusu değil. göçmen çalıştıran iş yerleri hiç işçi çalıştırmasalar bile kendi imkanlarıyla yürüttükleri işler zaten.

    bir kere kurumsal firmalar göçmen çalıştırmıyor aksi halde çok uluslu şirketler olan iş verenlerin iflâslarla sonuçlanabilen yaptırımlarıyla karşı karşıya kalma durumu var.

    ya kendi merdiven altı işler yapıyorlar ya da hiç bir güvenliği güvencesi olmayan zor işlerde az bir paraya çalışıyorlar. mesleksiz olduklarından kimse onlardan verimli iş beklemiyor zaten. vasıflı olanlarını zaten gelişmiş devletler kapıyor.

    bölünmüş aile yapısı kazançlarını burada birikime ve yatırıma dönüştürmeye engel oluyor, ailenin geride bıraktıklarına göndermek durumunda kalıyorlar. gene de çok az sayıda bir kaç kişi bir araya gelip küçük işletmeler açabiliyorlar.

    Afganlıların durumu ise tamamen fecaat arz ediyor. ortalama 2000 liraya çalışıyorlar ve 10-15 kişilik gruplar halinde bir yerde kalıyorlar bu insanların çok azı verimli çalışabiliyor o işler de çobanlık, hamallık gibi işler oluyor. modern fabrikalarda çalışamadıkları için maharet gerektiren işlerde çalışıp iş kalitesini aşağı çekiyorlar. bu insanlar bir ayda 300 lirayla yaşıyorlar ve her ay düzenli olarak kazançlarının geri kalanını ülkelerine kalan ailelerine gönderiyorlar. 2 sene için türkiyeye geliyorlar ve bu süre sınırlaması dil ve meslek öğrenmelerine hiç bir katkı sunmuyor. iki sene önce gelen kalabalık bir gruptan hiç kimse kalmadı. hepsi geri döndü ya da bir kaç kişi avrupaya gidebildi ve orada kalabildi. geri dönenler yapacak bir iş bulamazsam talibana katılırım diyerek gittiler.

    o kadar yolu gelip iki sene türkiye’de daldıktan sonra son çare talibana katılma tercihiyle geri dönmek. çok zor bir hayat.

    • Baran, ender beye birikmiş konularda topluca bir cevap vermek yerine gelmişsin burda mülteciler hakkında ahkam kesiyorsun; şu yunanistana askeri helikopterle firar edip yunan mahkemelerinden sığınma hakkı da talep edip alan, oralarda sığıntı gibi yaşayan elemanlarla ilgili de bir sözün yok mu?

      • Erdoğan: ” akıllı olanlar yurt dışına gitti” dedi, helikopterle gidenler akıllı değil demedi. bana niye soruyorsun, git Erdoğana sor.

  20. Türkiye AB’den para almak için ülkeyi batıriyor. Millet bıkmış.
    Birde Korona zamanı! Herşeyi Gündemi saptırdıktan sonra. AB ye meydan okuyarak ve tehdit ederek onlaride yolup bitirdilermi gel keyfim gel.
    Bizdeki sürü çok uysal! Çoban sürüyü kuru dere yatğina götüriyor, koyunlar su ararken kavala öfüledimi susuzluklarını unutuyorlar ve çobanın arkasından tıpış tıpış geri geliyorlar.

  21. Talaban’da ne gibi bir sihri varsa, onun hapshanesinde kalanlar’ın çoğu Müslüman oluyor. İngiltereli bayan gazeteci Yvonne Ridley hapishanede iken Talabanın Askerleri’nin onlara çok iyi davrandıklarını bacı diye hitap ettierini ve kendi dinlerini yaşamaları için her imkanı sağladıklarını anlatiyor ve hiçte basının anlattığ gibi değil.
    Aynısını 2002 ABD’li misyoner 2 genç kız’da serbest kaldıktan sonra Beyaz Sarayda Bush onları ağırlarken İngiliz gazeteci Yvonne Ridleyanl ‘ın attıklarının aynısını hatta hayatlarında o kadar lezzetli yemek yemediklerini, hapishanede iken kesinlikle kötü muamele görmediklerini anlatmış’tılar hemde dûnya tv lerinde canlı olarak yayınladıkları anda.
    Birde eşlerden biri ABD’li biri kanadalı, olan çift 3 yil önce serbest bırakıldi kendileri açıklama’dı fakat hanımı kapalı ve
    her mulakata tesetürlü afgan kiyafeti giyiyordu, onların’da Müslüman olduklarını gazeteciler söyliyordular.

    Bu linkte’ki video’da İngiliz gazeteci yenizellandada çeşitli inançlardan oluşan topluluğa kendi hayat hikayesini anlatiyor
    https://m.youtube.com/watch?v=nFqtZd0y_0g

    Buda da yazili hayat hikayesi.
    https://en.m.wikipedia.org/wiki/Yvonne_Ridley

    Kanada ve ABD’deki Afkanlılar, felaket. Şii meshebinden olanlar çalışkanlar ve Sünnü’lerden çok daha dürüstler.
    Sünnüler’ın hemen hemen
    hepsi çok zenginler! Zenginlikleri,Devleti ve milleti soymasını iyi becerdikleri için olsa gerek.
    Gerçi buralara sığınmacı olarak gelenler, Kanada biraz daha sıkı fakat hem ABD’nin hemde Kanadanın anasını ağlatiyorlar.

Yoruma kapalı.