Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın… Papaz da her zaman pilav yemez zaten…

27
Reklam

Eşim dün sabah daha önceki günlerde de sorduğu soruyu yeniden yöneltti: “Rusya’daki anayasa değişikliği referandumunda son durum ne?”

Vladimir Putin Rusya’da iki dönem cumhurbaşkanı olduktan sonra yerine seçilen cumhurbaşkanı tarafından başbakan atanıyor, iki dönem sonra yeniden cumhurbaşkanı seçiliyordu. Böylece ülkesinin son 20 yılına damgasını vurdu Putin. Şimdi anayasayı değiştirerek sürekli cumhurbaşkanı kalabilmesini sağlamanın yoluna gitti. Referandum Putin’e 2036 yılına kadar cumhurbaşkanı kalma yolunu açacak.   

Böyle bir yola başvuran işi şansa bırakır mı?

Rusya’da oylama bir günde başlayıp bitmiyor, ama artık sona yaklaşıldı. Sandıktan herhalde her dört Rus’tan üçünün oyunu aldığı sonucu çıkacaktır.

Putin yalnız kendi ülkesinin değil başka ülkelerin seçimlerinin sonucunu bile etkileyebiliyor.

Eşim de bunu biliyor elbette, ama işte yine de “Acaba Rus halkı bir sürpriz yapar mı?” diye meraklanmadan edemiyor.

Yükselen değer ‘popülist’ politikacılardı 

Dünyada Putin türü politikacılara takılan genel sıfatı biliyorsunuz: ‘Popülist’

Reklam

Çin’in başındaki Xi Jinping de ‘popülist’ sıfatını hak edenlerden biri. Ölünceye kadar yerinde kalması garanti.

Mısır’ın kendisini savunma bakanı olarak atayan seçimle iş başına gelmiş Muhammed Mursi’yi askeri darbeyle deviren şimdiki devlet başkanı Abdulfettah el-Sisi de öyle. Her girdiği seçimden mutluluk duyacağı oylar alarak çıkıyor.

İsrail’de Benjamin Netanyahu da hayatının yarısını başbakan olarak geçirdi; son seçimde karşısına ciddi bir rakip çıktı ve az kalsın gidiyordu. Ne yapıp etti, İsrail’de bugün yine başbakan o.

Polonya’nın ‘popülist’ cumhurbaşkanı Andrzej Duda da geçen hafta yapılan seçimden yaralı çıktı. Rakibi olan başkent Varşova’nın belediye başkanı Rafal Trzaskowski beklenenden fazla oy aldı. Dokuz ayrı rakibine oy verenler ikinci turda genç belediye başkanını tercih ederlerse bir popülist lider daha seçim yenilgisi yaşayacak.

Tabii ‘popülist politikacı’ denildiğinde ilk akla gelen Amerikalı Donald Trump var bir de. Her şey istediği biçimde giderken korona virüsünü hafife almasıyla başlayan süreçten en zararlı o çıktı. Kasımda yapılacak başkanlık seçiminde kaybetmesi çok muhtemel. En sahici taraftar kitlesi olan fanatik dindar kitle de arkasından çekiliyor gibi…

Popülist liderlerin ortak bir özelliği var: Yaptıklarıyla insanların sınırlarını zorluyorlar.

Netanyahu durduk yerde Filistinlilerin yaşadığı Batı Şeria’yı ilhak etmeye kalkıştı; her zaman arkasında -hatta bazen önünde- yer alan Trump’ın kendi başı dertte olmasaydı bütün dünya ayağa kalksa da bunu gerçekleştirecekti.

Çin’de Xi İngiltere’nin belli şartlarla kendilerine bıraktığı Hong Kong’u tam anlamıyla ana kıtaya bağlamak niyetinde. Bu niyetinin önünde engel olarak gördüğü sokağa dökülmekten de çekinmeyen bir kitle var. Sonuca varma yolunda ilk adım olarak Hong Kong’a özel bir asayiş ve güvenlik yasası çıkardı ve yaygın muhalefete rağmen yürürlüğe koydu Xi. Yeni yasayla “Devleti yıkmaya kalkışıyorlardı” veya “Yaptıkları vatana ihanettir” dediğinde uzun yıllar muhaliflerini hapiste tutabilecek.    

Reklam

Hong Kong’u ana kıtanın tam parçası haline getirmek üzere harekete geçen Xi, bir yandan da Müslüman Uygur halkının yaşadığı bölgede akıl almaz uygulamalar yürütüyor. Bölge bir açık hava cezaevi gibi. Dindarlık belirtisi olan Uygurlar kampa alınıp beyin yıkama ameliyesine muhatap ediliyor. Bölgeden gelen son haber, Uygurlara sıkı doğum kontrol politikası uygulandığı…

El-Sisi, Mısır’da, “Ha” diyeni hapislere atıyor. Korona günlerinde takip edilen yanlış yol yüzünden çok sayıda meslektaşlarını kaybeden doktorlar sosyal medya üzerinden itirazlarını yükseltince polis derhal harekete geçirildi. Dokuz doktor uzun süreli cezalara çarptırılmak üzere cezaevine kapatıldılar.

Hepsi medyayı ve sosyal medyayı çok iyi kullanıyor, ama yine hepsi medyadan da sosyal medyadan da çok rahatsız.

Popülistler sahneden çekiliyor

Maalesef dünyamız hazır buldukları demokratik zemini kendi dar kavrayışları istikametinde sonuçlara ulaşmak için kullanmayı yöntem olarak seçmiş popülist politikacıların pek çok ülkede başını gösterdiği bir dünya oldu.

Mevcutların iktidara tutunma başarıları, içinde popülist duygular barındıran politikacıları, iktidara geldiklerinde, diğerlerinin başka ülkelerde yaptıklarını kendi ülkesinde tekrarlamaya sevk ediyor. İtalya’da da popülist politikacılar ön planda, İngiltere’de başbakanlığı tesadüfen yakalamış Boris Johnson da, hafiften de olsa, Trump ve Putin benzeri davranışlar sergiliyor şimdilerde. 

Çin’de, Rusya’da çalışan popülist formül kendine Avrupa’da da taraftar buldu, sonunda Amerika da kervana katıldı.

Galiba Çin ve Rusya dışındaki kitleler politik alanda kendilerine tattırılandan fazla memnun kalmadılar.

İsrail’de Netanyahu son seçimde yalpaladı.

Polonya’da Duda seçimin ikinci turunda yenilebilir.

ABD’de de Trump’ın bir dönemlik başkan kalma ihtimali her geçen gün güçleniyor.

Eşime dün “Putin istediğini alacağa benziyor” dedim.

Dedim, ama şunu da biliyor ve gerçek olduğuna inanıyorum: Halklar aldanmaya meyyal olabilir, ancak her halkı her zaman aldatmak da mümkün olmuyor.

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. “Polonya’nın ‘popülist’ cumhurbaşkanı Andrzej Duda da geçen hafta yapılan seçimden yaralı çıktı.”
    “Polonya’da Duda seçimin ikinci turunda yenilebilir.”
    Sayın yazar dudanın ne popülizmini görmüştür bilmiyorum ama rakibiyle arasında epeyce bir fark olduğu görülüyor…
    Popülist liderlerden kasıt nedir bilemiyorum ama batılı örnekleri genellikle ırkçı ve yabancı düşmanı, içekapanmacı ve güvenlikçi politikaları savunan tipler… ya da italyada ve ukraynadaki komedyen kökenli şovmen siyasetçiler mi kastediliyordur bilmiyorum?
    Yani popülist liderler diye göçmen karşıtı ve duvar örme meraklısı çemiş politikacılardan söz ediyorsak bu konunun polonyanın cumhurbaşkanıyla ne ilgisi vardır? Sayın duda polonya halkının 4te3 oyunu mu almıştır, ya da sisinin mısırı gibi %90la mı başkan olmuştur? Neyle popülist lider torbasına sokulmak istenmektedir kendisi, anlayan varsa beri gelsin?

  2. Kuru kuruya popülizmden şikayet etmenin bir faydası yok. Popülisti yalancı çıkaracak okkalı örnekler vermek lazım. Tayyip Erdoğan bir zamanlar iyice coşup “Cumhuriyet tarihinde kendinden önce yapılanlardan daha fazla yol yaptım” demişti.

    Alın size Karayolları Genel Müdürlüğü’nün “Karayolu Ulaşım İstatistikleri (2018)” raporundan bir bilgi. Türkiye’de toplam karayolu uzunluğu :
    1923 yılı : 18.335 km , 2002 yılı : 63.082 km , 2018 yılı : 67.333 km
    (Not : Toplam karayolumuz 1923-1938 arasında 2 katına çıkmıştır.)

    Eğer dediği doğru olsaydı ben de doğru der ve takdir ederdim. Fakat gerçek yukarıdaki gibidir. Bir de “Devletin cebinden beş kuruş çıkmadı” deyip hava attığı bazı otoyollara devlet her yıl milyarlarca lira ödüyor.

    Reismiş, ne reisi bu ya ?

    • Karayolları durumunu bazı rakamlarla ve kendi algınıza göre açıklamaya çalışmış ancak rakamlara yalan söyletmeyi başarmışsınız.
      Bedava yapıldı denilen yolların millete bir maliyetinin olduğu doğru. Tıpkı yolcu garantili yapılan bazı havaalanlarında olduğu gibi millete maliyeti devlet kesesinden yapılmış olmasından daha pahalıya geliyor.
      Bununla beraber yapılan yolların özellikle duble olarak isimlendirilenlerin ülkemize kazandırdıklarını görmemek için hayli gayret sarfetmişsiniz…

      • Erdoğan ‘şu kadar km yol genişlettim’ demedi, ‘şu kadar km yol yaptım’ dedi. İkisi aynı şey mi sizce? Akılda kalan “şu kadar yol yaptı” oluyor ve o da bunları fena halde kullanan popülist bir politikacı. Herkes haddini bilmeli.

  3. Çoklu Baro sistemi tartışmaları var. 2000 imza bulan yeni bir Baro kurabilecekmiş. Bu parlak fikir bende başka bir parlak fikir uyandırdı.

    Çoklu Diyanet olsun. 200 bin imza bulunursa ayrı bir Diyanet kurulsun.

  4. Popülizm halkın çoğunluğunun doğru olduğuna inandığı düşünce ve duyguları, onların geçerliğini önemsemeden sahip çıkarak halka hoş görünme davranışıdır. Bu davranış biçimi siyaset, ilahiyat ve sanat dünyası başta olmak üzere her alanda görülebilmektedir.
    Popülist bir kişide ahlaki bir zafiyet olduğu açıktır, önce kendi menfaatine bakmaktadır. Fakat bir popülistin illa ki faşist falan olması gerekmez. Komünist, dinci veya milliyetçi de olabilir hatta sosyal demokrat falan da olabilir.
    Popülizmle iktidarda iken mücadele oldukça zor bir iştir. Örneğin sen dış politikada bazı çekincelerini söylersin popülist de “ne yani vatan toprağını satmak mı istiyorsun” gibi laf sokuşturur. Siyaset ve ilahiyat alanında Popülizm ile mücadele şeytanla mücadeleye eşdeğerdir.
    Popülizm ile mücadele kuralları :
    1. Sinirlenme, hakaret etme
    2. Fazla ciddiye alma, adam yerine koyma.
    3. Arada doğru bir şey söylerse de duymazlıktan gel
    4. Samimi olmadığını esprili bir şekilde göster
    Şeytana karşı safça ve tedbirsizce dürüst olmanın alemi yok.

    • Sayın Koru’nun popülist liderler hakkında yazdıklarına kısmen katılıyorum. Fakat popülizm kavramının gereğinden fazla genişletilmesi de bazı sosyal-siyasal gerçekleri anlamayı zorlaştırır. Yani bir sosyal-siyasal sorun gerçekten var olabilir fakat bir lider bu soruna popülist yaklaşarak kendine menfaat temin etmeye çalışabilir. Bu durumda popülist yaklaşıma karşı çıkarken gerçek soruna da karşı çıkıyor durumuna düşülmemelidir. Bu tam da popülist liderin işine yaracak bir şey olur.

    • “Popülizm ile mücadele kuralları :
      1. Sinirlenme, hakaret etme
      2. Fazla ciddiye alma, adam yerine koyma.
      3. Arada doğru bir şey söylerse de duymazlıktan gel
      4. Samimi olmadığını esprili bir şekilde göster
      Şeytana karşı safça ve tedbirsizce dürüst olmanın alemi yok.”

  5. Dolandırıcı, aynı kişiyi 10. kez dolandımaktan hakim karşısına çıkar
    Hakim: “Başkasını dolandırmak ta suç ama insaf et aynı kişi 10 kez doladırılır mı? Git başkasını dolandır”
    deyince
    Dolandırıcı:”Hakim bey okadar şafki sen de olsan aynı şahsı dolandirırsın” demiş.

  6. Yani kısacası Dünya düzeni yine vesayet yoluna doğru bir yola mı giriyor? Yine babadan oğula geçen saltanatları göreceğiz galiba….! Türkiye’de de böyle bir referandum düşünülebilirdi fakat; Babacan ve Davutoglu işi bozdu gibime geliyor. Saygılar sevgiler Nusret Karaca

    • Yerine ulaşmasının bir faydası olmaz. Dolayısıyla verilen mesaj da çok anlamlı değil.

  7. Bu yazı üzerine; George Orwell 1984 ve Hayvan Çiftliği kitaplarını bir kez daha okuyacağım, okumanızı tavsiye ederim.

  8. Hep aynı şeyleri mi yazıyorsunuz bana mı öyle geliyor bilemedim. Havada kuş var ufukta seçim var, ahh bu popülist liderler ne olacak halimiz konuları dönüp duruyor, arada hdp pkk arasinda iliski yok inansak mı ne demeseniz konu sabitlemesi yaptınız sanılacak.
    Kuşkusuz popülist liderlerin gelişini hazırlayan bir süreç var, yozlaşmış elitler, hedef haline getirilmiş dini kimlikler, dışlanan geniş toplumsal kesimler, çok kültürlülük, globalizm, el değiştiren ekonomik ve askeri dengeler, mülteci sorunları ve pek cok alt başlık.
    Bu sorunlar popülizmi popülizm de popülist liderleri getirir, olan budur.
    Popülist liderler gelince de durumun otoriterleşmeye gitmesi sosyolojik olarak kaçınılmazdır, olan budur.
    Çıkış ya da çözüm kapsayıcı, bağdaştırıcı, barışçı olmaktan geçmektedir, oysa iktidarların muhalefeti düşmanlaştırmaya ihtiyacı oldugu gibi muhalefetinde bir düşmana ihtiyacı vardır ve aynı sekilde iktidarı düşmanlaştırarak popülizme hizmet ederler, aklı başında olması gereken aydınlar, akademisyenler, yazar, çizer takımları da aklı selim bir yol izleyip halkı bilinçlendirecek yerde iktidar ya da muhalefetin enstrümanı olurlar onlar da popülizme hizmet ederler, sonucta herkes birbirini suçlar, enerji bosa harcanır, servet bir kaç cebe akar, sokaklar hareketlenir, siyaset alevlenir, olan budur.
    popülist iktidar ve liderlerin yerine vizyon koyan barış dili kullanan ve buna gercekten inanan daha iyi seçenekler Türkiye’de ve dünyada ufukta görünmüyor. Bunun nedenlerini ortaya koymak, çözümlerini irdelemek lazım, buna da kimsenin niyeti olmadığı bir noktadan yani toplumsal sorunlara insani değerlere sahip cikarak yaklaşmakla başlanabilir.
    Yazmaya değer olan budur.

    • Siz yazsanız nasıl bir yazı yazardınız? Bir örnek yazıyla anlatabilir misiniz?

      Halbuki bana göre tam da sizin tarif ettığiniz gibi, ıstediğiniz gibi yazıyor Üstad.

      • Galiba bu ilk! didem hanımın yorumunu onaylamamdan bahsediyorum. Belki cümleleri durumu biraz karikatürize ediyor, belki bir-iki yerinde abartı var ve nesnel durumu gözden kaçırıp, bütün anlamı insana yüklüyor ama ana hatları ile yabana atılmaması gereken bir yorum.
        – ben daha önceki yorumlarımda da buna benzer şeyler yazmıştım özellikle imamoğlu özelinde. bir tarafta düşmanlıktan beslenen akp, diğer tarafta herkese elini uzatan imamoğlu (ve tabii kılıçdaroğlu), erdoğanın imamoğlu karşısında hiçbir şansı yok mealinde şeyler yazmıştım.

      • Didem hanım’ın yorumunun içeriğine bir diyeceğim yoktur,ben de benzer düşünüyor ve bazen de yazıyorum.Fakat burada problemli olan “yazılması gereken budur” denilerek yazarın “popülizm ve popülist liderler” konusu gibi konuları yazılarında sıkça işlemesinin gereksizliğinin vurgulanmasıdır.

        Ben takip ettiğim yazarlar arasında bu popülist liderler ve popülizm konusunu ilk kez Fehmi Koru’da gördüm (belki başkaları da vardır,
        ancak ben ilk kez Fehmi Koru’da gördüm.).Başka yazarlar tarafından da aynı konunun sonradan işlenmeye başlandığı görüşündeyim.

        Konuların temellerinin sorgulanması elbette ki önemlidir.Fakat tespitlerin yazarlarca sık işlenmesi de gereksiz bir durum değildir.
        Ortada tespiti vurgulanan konular varken “herkes te bunların farkındadır” diyebiliyor muyuz?Büyük bir toplum çoğunluğunun idrak etmedikleri bir duruma ilişkin yeni bakış açılarının oluşturulması için ders gibi ısrarla konu anlatımı da gereklidir ve hiç te lüzumsuz bir iş değildir.

        Olayın temellerinin sorgulanması ayrı bir durumdur,olayın farkında olmayan kişilerin uyandırılmaya çalışılması ayrı bir durumdur.Kaldı ki yazarın bugünkü yazısında diğerlerinden farklı olarak ilk kez popülist liderlerin kaybetmekte oldukları anlatılmaktadır.

        Bence de popülist liderler artık kaybetme kuşağına girdiler ve bu değişimde yönetilenlerin de,muhalif siyasi çizgide olanların da hiçbir paya sahip olduklarını düşünmüyorum.Küçücük bir virüs aheste bir seyirle dünyanın yönetim dengelerini değiştiriyor.Bence bu İlahi iradenin toplumlara dokunuşudur.İnsanlar kötü idare sistemlerini değiştirmeye yönelik herhangi bir çaba içinde değilken cebri bir yönelişle dünya farklı bir çizgiye kaymaktadır.Kendi dışlarında herşey olup bittikten sonra insanlık alemi de insanlık yoluna girecektir kanaatindeyim.Başka bir deyişle bu işin daha felsefesi üzerinde yeterince yazılıp çizilmeden,değişim sonuçları üzerinden “aslında ne oldu?”yu konuşacağımız zamanlara doğru gitmekteyiz.

    • Fehmi beyı Koronaya kaptırmamışız, çok şükür! Buralarda patinaj yapan yorumcular bir aralar acaba deyip epey meraklanmıştı! Köşesine hoş gelmiş!…

      Evet, maalesef durum öyle gözüküyor. Nedenlerin kökenine inen yok. Mevcut kalite düzeyinde “alan memnun, satan memnun”. Dünya Korona ile tokatlandı, ama küresel düzeyde neler değişecek. İnsan insanın kıymetini bilebilecek mi pek belli değil.

      Diğer açıdan bizimkiler! kıymet bilememekten bir bölünmüşlüktür gidiyor… Siyasi manevraların ardı arkası kesilmiyor. Misal, Fatih tablosunu satın alma işi bile siyasi bi manevra. İmamoğlu o tabloyu İBB’nin parasıyla almakla kendine göre bir manevra yaptı! İsraf kategorisinde muhalefet marka bir hamle! O tabloyu kendi cebinden alsaydı (serveti milyonlarca dolarmış-öyle okudum) ve IBB’ye hediye etseydi o zaman bu işten bir kredisi olmuş olabilirdi. O kadar vizyon sahibi olmadığını gösterdi. Siyasi gelecek açısından ümitlenecek heyecanlanacak bir durum arzediyor mu? bence pek değil….

      • Hayret edilecek bir yorum. Yoksa bu H.K. başkası mı?
        1 milyon dolar İmamoğlu için de çok büyük bir para. Siz başkasıyla karıştırdınız herhalde. Ayrıca israf diyorsan 750 milyon dolara mal olan ANKAPARK’ı neden örnek vermiyorsun? Vatandaş nedense pek tutmadı ve çalışmaz halde.

        • Merhaba mim. Yanılmadın bu bizim H.K., hani kafiyeli bir şeyler de yazardı bazen; işte o. Tablo az para değil doğru, ancak maşallah o genç yaşına rağmen çok daha fazla parası varmış (öyle okudum). Sonra biraz dikkatli okusaydın görürdün (açık da yazmıştım aslında), bu imamoğlununki “muhalefet marka” israf oluyor. Bence, kendisi almamakla büyük bir fırsatı kaçırdı. Daha genç çünkü.. Zaten Sabancılar da o tablonun peşindelermiş. Açık arttırmaya girmişler. IBB’de sergilenme süresinden 5-10 yıl sonra icabında Sabancı Müzesine satardı. Neyse, dedim ya vizyon sahibi biri değil!

          • Neden olmasın? Türkiye’de siyaset ziyadesiyle yaşlandı. Kimin kimi yönettiği pek belli de değil. Yarın öbür gün bastonu eline alan ortalıktan çekilecek. Ancak, her zaman potansiyel var…

  9. Evet bizde de var biri.
    Mağdur ve demokrat olarak çıktığı yola, mağrur, mütehakkim ve popülist olarak devam ediyor.

  10. Fehmi bey! Onlar Popilist değil Katil ve ruh hastaları.
    Onun için, hepsi birbirleri ile danışıklı dövüşerek kendi halklarını kandıırarak oy topliyorlar.

    Dünya lideri ABD nin başkanı tam bir yalan makinesi, ve Putine’de hiç ses çıkarmiyor, vede sözündende çıkmiyor.

    Putin her yere yetişiyor; seçimmi kazanmak istiyorsun bir miliyon ölüyü dirilt ve seçim kazan.

    • Trump’tan inciler! Bugün, ABD ‘de günlük olarak Corona virüsü’e yakalanların sayısı zamanların rekorunu kırdı. 24 saat içerisinde 50,000 aşkín kışı virüse yakalandı…

      İşsizlik sigortasına miliyonlarca işsiz müracaat etti. “Bunlara fazla müracaat’tan dolayi sisteme giremeyenlerin sayısınide eklediğimizde neler ortaya çíkacağını benim 4 yaşindakı ikiz kíz torunlarıma sorsan onlar dahi bilir.

      Peki bútún bunları! Dünya lideri devletin Başkanı nasıl halkına ve dünyada duyuruyor. Veya yutturmaya çalişiyor?

      Sabah sabah TVlerde ” Geçen hafta! Miliyon miliyon insan işe başladı” arkasíndan tahsil ve meslek durumlaríní açíkliyor.
      Birde ne diyiyor biliyormusunuz?
      Korona virüsi “KAİP” olacakmışşş ve maske takmadığınide gururla anlatiyor.

      Amerkayi tekra harika yapacakmişşş tıpkı bizdeki BAŞKAN, HAZİNE BAKANİ VE DİĞER BAKANLARIN dedikleri gibi.

      Rusyanín Talaban teröristlerine ABD li askerleri öldúrmeleri için para verdiğini sõyleyen kendi istihbaratni yalanliyor, ve yalan haber diyiyor.

      İşte Dünyadakí popilist politikacílarín durumları Dúnya liderinin başkanından dahada popler….
      Çünkú onlarda Adelet ve Basín BŞKANINI İKİ DUDAĞİ ARASÍNDA VE İŞİNE GELMEYENLERİ HAPİSE TİKTİRİYOR HAPİSE TÍKTÍRAMADÍĞINDANDA TAZMİNAT ALİYOR. Benim son okuduğuma gõre TC başkanın şu an 3,000 veya 4,500 tazminat davasi mehkemelerde devam ediyor, şimdiye kadar aldíklaride hariç.

      Eğer bu kadar yalan söylemeseler başa gelebilirlermi?
      Bizim ki gibi 2.veya 3. Dúnya úlkelerinin vatandaşlarí bu tip popülist liderlere toz kondurmiyorlar.
      AMAA ABD õğle değil hem medyasi hemde vatandaşlarí babalaride olsa onu ifşa ediyorlar.
      Típkı Trump’ın yeğeni gibi.
      Yeğeni ne diyiyor biliyormusunuz? Onuda siz okuyun.

      Trump şimdiye kadar ona laf söyleyenlerden tazminat şöle dursun tek bir kişiye dahi dava açamadı….

      Bizde yazar okuyucuları’na malzemeveriyor okuyucularí o malzemeyi kullanmasíní dahi beceremiyorlar.
      Çok bilmişler ya! Birde yazarí eleştiriyorlar.

      Dünyada gerçek, yazarlar ve gazetecileri her 3 kişiden biri taniyor deyince benim kafami sorgulaynalar gibi kendilerini çok bilmiş zanneddenler Yazarín yazdığı ve bende dúnyanín tepesindeki popilist politikacının ne kadar zekalí ve olaylara hakim olduğunun poresini çizdim

Yoruma kapalı.