Üç ülkeden -İsrail, Macaristan ve Pakistan’dan- Türkiye’ye sandıkta çözüm arama örnekleri…

28
Pakistani Prime Minister Imran Khan speaks during the 48th session of the Organization of Islamic Cooperation (OIC) Council of Foreign Ministers, in Islamabad on March 22, 2022. (Photo by Farooq NAEEM / AFP) (Photo by FAROOQ NAEEM/AFP via Getty Images)
Reklam

Demokrasi demek, başka özelliklerle birlikte elbette öncelikle ‘seçim’ demek. Pek çok ülke şu sıralarda mevcut iktidarlarını sandıkta değerlendiriyor. Kiminde iktidar zemin kaybediyor, kiminde ise kazanıyor.

Şaşırtıcı sonuçlar alındığı da oluyor.

İsrail’de seçim şaşırtıcı bir sonuç doğurdu: Başbakanlıkta 22 yılını dolduran Benjamin Netanyahu’nun karşısında oluşan altı benzemezli muhalefet cephesi sandıktan kıl payı başarılı çıktı. İktidar olabilmek için gerekli çoğunluk ancak üç milletvekili bulunan Arap partisinin koalisyona ‘Evet’ demesiyle sağlanabildiği ve bu da imkansız göründüğü için Netanyahu cephesi yine de umutluydu.

Arap partisi diğer beş partiyle birlikte koalisyona katıldı ve Netanyahu iktidardan oldu.

Benzer bir gelişmenin önceki gün yapılan Macaristan’daki seçimden de çıkması bekleniyordu; ancak oradan farklı bir sonuç alındı. Başbakan Viktor Orban’ı yerinden etmeyi amaçlayan altı partili muhalefet cephesi ve destekçilerini sandık hayal kırıklığına uğrattı. Orban’ın partisi oyların yüzde 53’ünü alarak iktidarda kalmayı başardı.

Netanyahu’yu iktidardan götüren rüzgar Orban üzerinde etkili olamadı.

Orban’ın kazanması bizde de sevinçle karşılandı. İktidar cephesinin itibar ettiği yazarlar ile muteber gazeteler ve TV kanalları, altı partili muhalefet cephesinin Macaristan’da kaybı ile bizde siyaset arenasında yaşananlar arasında ilinti kurarak, Türkiye’de yapılacak seçimde AK Parti’nin yeniden başarılı olacağını şimdiden ilan ettiler.

Siyaset bu, oylar sandığa atılmadan ne gibi bir sonuç çıkacağını kimse bilemez. Kamuoyu yoklamalarının bulgularının bir dereceye kadar güvenilir olduğunu son birkaç seçimde beklentiler ile sonuçlar arasında fark çıkınca bir kez daha anlamıştık.

Reklam

Macaristan seçimine bakarak muhalefete dersler çıkaranlar var.

Umarım, muhalefeti oluşturan partiler, başka ülkelerde olanlara bakıp bizde de seçime gidildiği takdirde iktidarın çantada keklik olduğu kolaycı saplantısından vazgeçerler. 

Aslında ülkemiz ve başka pek çok ülke açısından esas gözlenmesi gereken, örnek olabilecek gelişme, Pakistan’da yaşanıyor.

Çok başarılı uluslararası bir sporcu geçmişine sahip İmran Khan, sporu bıraktıktan sonra, 1990’larda, ülkesinde Pakistan Tehreek-e-İnsaf (PTİ) adıyla bir parti kurarak siyasi hayata şaşaalı bir giriş yaptı. Uzunca bir süre muhalefette yer alan partisini 2018 yılında yapılan son seçimden başarılı çıkararak iktidara da ulaştı İmran Khan.

Askerin ağırlığını fazlasıyla hissettirdiği Pakistan’da partiler uzun yıllardır iktidarda beş yıllarını tamamlayamıyor. Khan’ın partisi bazı alanlarda başarı sağlasa bile ekonomide vaatlerinin gerisine düştüğü için iktidarı zayıflamış görünüyor. [Pakistan’da, fiyatlar korkunç arttı, enflasyon yüzde 10 civarına tırmandı diye iktidar sarsıntı geçiriyor.

Partisinden seçilmiş milletvekillerinden bir düzineden fazlası ekonomideki bozulma üzerine istifa edip rakip partilere geçtiler. Parlamentoda çoğunluğu kaybetme noktasına gelince, İmran Khan muhalefetin güvenoyu tehdidiyle karşılaştı.

Güven oylamasına gidilmesi durumunda İmran Khan’ın iktidarı erkenden sona erebilecekti.

Bu noktada ilginç bir gelişme yaşandı.

Reklam

Kendi partisinden meclis başkan yardımcısı Qasim Khan Suri, muhalefetin verdiği güvenoylaması teklifini geçersiz saydı. İmran Khan da, kendisine karşı uluslararası bir komplo kurulduğu iddiasıyla, derhal erken seçime gitme kararı alıverdi. [Pakistan’da karar alındıktan sonra 90 gün içerisinde seçime gidilebiliyor.

‘Uluslararası komplo’ ile suçlanan ülke Amerika…

Pakistan’daki son durum şu: Başbakan İmran Khan zor durumda ve kendisinin devrilmek istendiği iddiasını dillendirerek muhalefeti Amerika’nın güdümünde hareket etmekle suçluyor ve erken seçime giderek yeniden güven tazelemek istiyor; çok sayıda muhalefet partisinden oluşan karşı cephe ise, güvenoyu ile iktidarı düşürdükten sonra kurulacak koalisyon hükümeti olarak erken seçim kararı alma yanlısı…

İki taraf da çareyi seçim tarihini erkene çekmekte buluyor.

Hakemlik, meclis başkan yardımcısının aldığı güven oylamasını geçersiz sayan kararı görüşecek olan Pakistan Anayasa Mahkemesi’ne düşüyor…    

Konuyu yakın takibe alan uzmanlar, Anayasa Mahkemesi üzerinde isterse etkili olabileceği görüşüyle, bütün bu gelişmeleri ordunun nasıl değerlendirdiğini merak ediyorlar.

Pakistan ile Türkiye siyasi alanlarındaki gelişmeler arasında kurulabilecek benzerlik de burada sona eriyor.

Bizde kimse artık “Askerler ne der?” sorusunu sormuyor.

Çok şükür o durumdan kurtulduk.

Biri -Pakistan- üzerinde diğerlerinden fazla durmuş olsam bile, kısa süre önce seçimlerini geride bırakmış iki ülke de -İsrail ve Macaristan- üzerinde durulması gereken örnekler benim için…

İlkinde -İsrail- muhalefet cephesi Netanyahu karşısında başarılı oldu, bir yıldır ülkeyi onlar yönetiyor…

Diğerinde -Macaristan- muhalefet cephesinden iktidarı değiştirmeyi getirecek bir başarı beklenirken tersi oldu; halk Orban’ın popülist mesajlarına ve Soros’lu iddialarına kulak verdi. 

Üçüncüsünde -Pakistan- iktidar-muhalefet parlamento çoğunluğu açısından kilitlendi, kilidi açacak hamlelerin ilki güvenoyu isteyen muhalefet cephesinden geldi; iktidar da güvenoyu yerine seçim tarihini erkene alma hamlesi yaptı…

Ülkemiz siyaseti bu üç örnekten hangisine yakın görünüyor?

Yoksa kendimizi hepsinden farklı dördüncü bir örneğe mi hazırlamalıyız?

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. İsrail seçimlerini çarpıtmışsınız.Seçimlere muhalefet bir arada ittifakla girmedi her parti kendi başına girdi.Macaristan’da ittifakla girdiler 2018 yılında Orban’ın kalesi olan bir şehirde seçimleri kazanan belediye başkanını aday yapıp 16 puan fark yediler.

  2. “Geri kalmış ülkelerde daha ceberut otokratik rejimler, gelişmiş ülkelerde ise demokratik/daha demokratik rejimler hüküm sürmekte iken, az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerde ise popülist liderler hüküm sürmekteler.” (Hasan Günay)

    Demokrasi ve liberal ekonomi, ülkelerin refahını artırıcı bir etki yapıyor. Demokrasi bir sonuç değil bir sebep burada. Bu hala anlaşılamayan bir durum ülkemizde. İktidar ve trolleri demokrasinin ülkemize ve halkımıza uygun bir rejim olmadığı inancını (!) yayıyorlar. Aşağıda Ahmet Melik’in Emeviler güzellemesine ve Muaviye’nin demokrasiden dönüşle nasıl Avrupa’ya medeniyet getirdiği uydurmasını okuyun. Otokrat ülkelerde olan da bu. Ülke yönetiminin beceriksizlikleri batıya ve dış güçlere (Soros vs) bağlanıp daha otokrat rejimlere ve faşistlere yol veriliyor. Bunun sonucunda o ülkeler daha mutlu ve zengin olmuyorlar. Daha da çukura batıp tam diktatörlüğe geçiş yapıyorlar. Artık itiraz imkanı da kalmadığı için her şey süt liman görülüyor. Ama bütün rakamlar ve sonuç ortada.

    Bir saçmalığa daha cevap vereyim bu arada. Amerika’da her eyaletin iki senatör ile temsil edilmesi aslında demokrasiden kaymanın değil ileri demokrasinin bir sonucu. Eyaletler küçük olmalarına bakılmadan eşit bir şekilde temsil ediliyorlar bu demokraside. Büyük olan pastayı götüremiyor o yüzden. Eyalet denilen yerler aslında eyalet değil, birer devlet. O yüzden Amerika’nın adı Birleşik Devletler, eyaletler değil. Bu da bizimkilerin uydurduğu bir başka saçmalık. Her eyaletin kendi meclisi ve kanunları var. Elbette her demokrasi gibi onların da defoları var, ama sonuçta ABD hala demokrasi yarışında en önde ülkelerden birisi.

  3. (Ahmet Melik’e cevabımdır)
    Bu otokrat düşünceleri bırakmanızı tavsiye ederim. İktidar da bu tür yalanlarla halkı kandırıyor. Bugün dünyanın en zengin, en müreffeh ve en mutlu ülkeleri demokrasiler. Sayılarla gösterildi. Daron Acemoğlu okumanızı tavsiye ederim. Bugün iktidarın ülkeyi benzetmeye çalıştığı tüm otokrat diktatör ülkeler aynı zamanda dünyanın en mutsuz insanlarının yaşadığı ülkeler. İnsanlar buralardan kaçmaya çalışıyor. Birilerinin beğenmediği batıya. Ekonomik çöküntü içindeler bu ülkeler aynı zamanda, petrol ve gaz zengini olmalarına rağmen. Daha nasıl bir ispat gerekiyor bilemedim. Abdülhamit hakkında yargıyı onun zülmünü çekenler verir. Sayısız aydın ve muhalif buna şahitliklerini ifade etmiş zaten. Sonuca bakmak lazım. Bu kadar zulmün sonunda ne ülkeye ne kendisine bir faydası olmuş. Bugün de aynısını yaşamıyor muyuz? Demokrasiyi kesince ortada ne ekonomi, ne refah, ne huzur kalıyor. Saray ahalisi halinden memnun pasta yesinler, manda yoğurdu yesinler diyor. Ama onlara da faydası olmadığını görecekler kısa zamanda. Artık bu geri kalmış düşüncelerle bu kadar kapasitesi yüksek bir ülkeyi yönetmek mümkün değil.

  4. Ablam HDP nin oldugu yerde biz yokuz demiş.Neden ????

    Nedeni şehit kanları olabilir mi?

  5. FENA HALDE ALDATILDIK
    Sandık çözüm yeridir Ancak bunun için;
    1–Seçmen iradesi serbest ve özgür bir ortamda oluşmalıdır:
    Medyanın %95i yandaş ise, muhalefet kendini ifade edemiyor ise, muhalefet bile yandaş yada yancı ise, seçmen iktidarın ve muhalefetin ne yaptığını ve yapacağını şeffaf şekilde bilemiyorsa, manüpülasyonun bini bir para ise bu koşulun varlığından söz edilebilir mi?
    2–Seçmen iradesi sandığa serbest ve özgür şekilde yansımalıdır:
    Partilerin İl ve ilçe kongreleri tamamen göstermelik ise, delegeler kişilere göre belirleniyor ise, oy sayım ve tasnif anında kurallar değişiyor ise, parayla seçmen alınıyor ise, seçimlerde en büyük endişe seçim ve sandık güvenliği ise bu koşul da güme gitmedi mi?
    Saydığım olumsuzluklar tabii ki örnek babından.
    Özellikle ülkemizde bu koşullar üzerine ansiklopedi yazılır.
    O zaman sandık neyi çözecek?
    Demokrasiyi sandık sandık.
    Ve fena halde aldandık.
    Daha doğrusu aldatıldık.

  6. Macaristan’da enflasyon % 10’nun altında, iṣsizlik oranı ise % 3,7.

    Macaristan’da ekmek, yağ ve et kuyrukları yok.

    Macaristan’da Viktor Orban enfllasyonla mücadelede faizleri yükselterek Macar halkının alım gücünün düṣmesini önledi.

    Türkiye’de Erdoğan, ısrarla faiz sebep enflasyon netice diyerek tekrar tekrar faizleri düṣürdü ve netice olarak Türk halkının alım gücünün düṣmesine sebep oldu.

    Türkiye’deki fiyat artıṣlarının Avrupa ülkelerinden yüksek olmasının nedeni Erdoğan’ın yanlıṣ ekonomi politikası.

    • Almancı arkadaş bakıyorum daha düne kadar otokrat bilmem ne diye sövüp saydığın orbanı seçimden sonra yağlayıp ballamaya başlamışsın bile, ha gayret!!!

      • H.Gayret sizin de anlayacağınız bir dilde anlatayım. yazdıklarım, enflasyonla mücadelede faizi yükselterek doğru kararlar veren otokratlar da var anlamındaydı.

  7. Trump ın saçından bile Türkiye ile paralellik kuran ,
    Dünyanın her yerinden (şimdi de pakistan ) da ne kadar sorunlu konu varsa Türkiye ve RTE ile paralellik kuran Fehmi Bey ,
    Urban ın batı nın her dediğine he demeyen ,batı yanlısı 6 lı ittifakın başarısız olmasına paralelik kuranlara “Muteber gazeteci ” parellik kurdu diye tu kaka edilmiş.

    Bunu diyen de bütün dünyadaki olumsuzluklardan bize parallelik kuranlar.

  8. Ülkemiz siyaseti bu üç örnekten tabi ki Macaristan/Orban siyasetine benziyor…

    Ülkemizdeki muhalefet bloku, henüz iktidarı ele alan İsrail altı benzemez ittifakının göstermiş olduğu iktidarı ele geçirme hırsını ortaya koyamıyor; önüne serili, iktidar aleyhine onlarca malzeme olduğu halde hükümeti erken seçime zorlayamıyor.

    Zaten millet ittifakı, onu taşıyabilecek ve onu bir arada tutabilecek bir liderden, bir cumhurbaşkanı adayından yoksun olduğu için, aslında az bir zaman kalan önümüzdeki seçime, seçim çalışmalarına asıl(a)mıyor.

    Hem bir cumhurbaşkanı adayına ve hem de ortaya serili ekonomik, sosyal ve politik devasa sorunları nasıl çözebileceğine dair bir programa sahip olmadığı gibi
    bir birliktelik içinde seçmende bir algı oluşturmayan muhalefet bloku, seçmen nezdinde, ciddi ciddi yönetime talip olduğu görüntüsünü de oluşturmuş değil.

    Ukrayna-Rus savaşında ülkemizin izlediği politika, devleti temsilde iktidar liderine, Erdoğan’a artı puan yazarken muhalefeti gölgede bırakmaya yetti.

    Popülist yaklaşım, popülist lider/lik halk gözünde olumsuz sosyo-ekonomik gerçekliğe rağmen daha cazip duruyor..Duruyor olmalı ki, Macaristan’da da halk son anda popülist liderden yana tavır aldı.

    Halkları popülist söylem, popülist liderler peşinden koşturan ne ola ki?..
    Ya da, popülist politikalar halkta neden daha fazla karşılık bulur oldu?

    Sanırım bu sorunun cevabı ülkelerinin gelişmişlik düzeyi ile alakalı…

    Geri kalmış ülkelerde daha ceberut otokratik rejimler, gelişmiş ülkelerde ise demokratik/daha demokratik rejimler hüküm sürmekte iken, az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerde ise popülist liderler hüküm sürmekteler.

    Sebebini şuna yoruyorum: Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülke halkları, hem sistemik hem de sosyo-ekonomik anlamda ‘sonradan görme’ diye nitelenebilecek davranış sergiliyor olduklarından olabilir bu. Sistemi özümsememiş, ithal rejimlere uyum sağlamaya zorlanmış; ekonomik gelişimini/varlığını ise kendi üretemeyip dış destekle devam ettiren, gelişmiş ülkelere göre geri, geri kalmış ülke halklarına göre ise refah seviye yüksek toplumlar popülist politikalara/politikacılara daha fazla pirim veriyor.

    Ülkemiz, gelişmekte olan ülkeler sıralamasında ön sıralarda yer tutuyor. Bir basamak ötesi daha demokratik bir ülke daha demokratik bir yönetim, bir adım gerisi ise otokratik bir yönetim.

    Muhalefet blokuna çok iş düşüyor çok vesselam.

  9. bir Arap partisi😯..
    Gerekli mi?
    İhtiyaç var mı?
    O bulunduğu ülkeye hizmet eder mi? Yoksa!…
    -“Bizde kimse artık “Askerler ne der?” sorusunu sormuyor.” Sevindirik atmış yazar☺️
    – Bahçeli’de “o birileri burda varsa ben yokum” meali bir direnç göstermişti!🤔
    – Meral hn da aynı tekrar “bizim bulunduğumuz yerde.. şunlar bunlar onlar yok” diyor🤗
    *Bir zamanlar paralel yürümenin..
    kısmısının bedelini hatırlamak bile istemiyor kimse😠.
    Son söz: bu kafayla giderse koskoca ülkenin o kadar yetişmiş (pek emin değilim ama) siyasetçisi,
    Ya birileri kurdutturur sana habire Arap partisi,
    Ya da su akar yolunu bulur, babadan oğula koltuk devredilmedi demokrasi çalıştı ya.. tesellisi ile.😂..
    koltuk devrederken yazarlarda “Bizde kimse artık askerler…” sorusunu sormuyor diye teselli bulur🙃.

  10. GELİYOR GELMEKTE OLAN

    Gençler bilmez 30 yıl kadar önce f koru ve emin çölaşan sık sık polomiğe girerdi. Birbirlerine atıp tutarlardı. Biz o dönemde f. koruyu tutardık. eminin yazıları saçma sapan şişirme, lay lay lom gelirdi. f. koru tabir yerinde ise “godum mu oturttururdu” Ama solun bir özelliğide varki kızarmış yüzleri kararmış vicdanlarıdır. Çöl bu eleştirilerin hiç üzerine almaz, cevap vermez ata, ata, atatürk hülooo diye yazılarına devam eder bol para ve alkış alırdı.
    2023 seçimlerinden umudumu kesmem, muhalefete şimdiden hayırlı olsun dememin sebeplerinden biride bu. Nasıl bir irade ise emin çölaşan ve f.koru aynı gün aynı maliyette (mahiyette olacak) cemal kaşıkçı yazısı yazıp iktidarı suçlamaları. Oyun büyük aga

    • Bu zaman öyle bir zaman ki tamamen zıt düşüncelerin kesişebildipi zıt kutupların buluştuğu bir zaman.

      Böyle zamanlarda insan, Allah Allah bu insanlara ne olmuş böyle dün kavga edenler bu gün sarmaş dolaş, dün kolkola olanlar bu gün ayrı düşmüşler, zamanın sonuna geldik galiba. ya bende bir tuhaflık var ya bu insanlarda diye düşünür. Bunun nasıl olabildiğini anlamaya çalışır.

      Anlamaya çalışana Allah anlatır. Anlamak istemeyene de Allah anlatmaz, O anlatmayıncada milyonlarcası anlatsa gene anlayamaz.

      Önceki gün ben de Doğu perinçekle aynı düşüncede olduğumu gördüm. Perinçeke sordular Amerika’yla stratejik görüşmeler yapılıyor ne diyorsunuz dediler perinçek dediki; “madem Amerika’yla stratejik görüşmeler yapacaktık o zaman 15 temmuzda onca askerimizi generalimizi niçin öldürdük? Madem NATO’ya geri dönecektik o zaman niye yüzlerce askerimizi generallerimizi hapislere attık? Bakın biz bütün dünyaya NATO’cu askerleri öldürdük, kalanlarını da hapislere doldurduk. Onlarca generali öldürdük, kalan generalleri de hapislere doldurduk diye anlattık hala da anlatıyoruz, o zaman biz bunları niçin yaptık? Hükümetimiz yanlış işler yapıyor. Cumhurbaşkanımız yanlış dış politika güdüyor” dedi

      Aynı şeyleri ben de diyorum, madem NATO’dan ayrılmayacaktın madem Amerika’nın kapısında randevu koparmak için lobilere milyarlarca dolar paramızı verecektin o zaman niye o kadar yetişmiş askeri yaktın?

      Perinçek doğru söylüyor Erdoğan perinçekin sorularını cevaplaması lazım.

  11. Bu üç ülkede , bir şekilde düğümler çözülmüş ; bizde ise düğüm kiltlendi , yani yer demir gök bakır!
    Iskender’in kılıcına ihtiyaç var ,onu nerde bulacağımız ise bilinmiyor !

  12. Diktatörün biri gelir biri gider. Abdülhamit’ten beri 120 yıldır böyle. Değişen bir şey olmaz bizim gibi ülkelerde. Çünkü demokrasiye uzak bir ülkeyiz. İktidarı da öyle, muhalefeti de, halkı da öyle. Demokrasi sadece seçim demek değil. Bir arada yaşamak için farklı görüş, inanç, dil ve milliyete sahip herkese eşit hakları sağlamak ve saygılı olmak demek en başta. Bizde erkek milleti kendi eşinin dahi özgür bir birey olduğunu kabul etmiyor sokak ortasında her gün öldürüyor, buna aval aval yıllarca bakan iktidar hem bu azgınlara af çıkarıyor, üstüne de İstanbul sözleşmesini iptal ediyor. Demokrasiden vazgeçtik yaşama hakkı bile güvencede değil bu ülkede. İktidar orada misafir gibi değil de hiç inmeyecekmiş bir sultan gibi hareket ediyor. Yolsuzluk, iltimas, her türlü hukuksuz kanunsuz işlem yıllardır sürüyor ve hesap sorabilecek hiç bir mekanizma bırakmadılar. Bu durumda iktidardan inmek de zor oluyor elbette. Zorbalık diğer zorbalıkları getiriyor. Demokrasi deneyimimiz maalesef yetersiz, niteliksiz, ve tabansız. Demokrasi bir tramvay veya iktidara giden yolda bir araç olarak görüldüğü sürece de değişen bir şey olmayacak. Yine maalesef bu ülkede demokrasi dersi de yok. Bunun eğitimi de verilmiyor. Birileri de sokakta meydanda demokrasi öğrendiğini zannediyor. Geldiğimiz yer orta Asya’nın bilumum faşist diktatörlüklerine benzemek oldu. Ne AB hayali ne gelişmiş demokrasi umudu bıraktılar. AB hayalleri de serbest geçiş iş aş eş ötesi değildi zaten, bir medeniyet projesi olarak görmediler hiç. Ülke adına üzüntü verici ve gelecek nesiller adına da büyük bir kayıp. Bu yüzden gençlerin tek hayali var, o da bu ülkeden bir yolunu bulup kaçmak. Suçlamak da mümkün değil. İktidar da memnun gitsinler diyorlar. Herkesi kendilerine benzetmek istiyorlar. Kendilerinin ise neye benzedikleri ortada.

    • Sızı ve şikayet ikisi bir arada güzel olmuş sayın Ender. Son cümle hariç okumak zevk verdi. İst sözleşme vs hükümetin tasarrufu olsa gerek🤗
      Yeni hükümet gelir TR sözleşmesi yapar, ama referandum dan sonra!
      Hep derim, trollerden şikayet etmemek gerek. Temsil ettiği tarafın kabuk sıyrıldıktan sonraki halini gösterir.
      Demokrasi okuryazarlığı için eğitim mekanizmasının bağımsız olması gerekir. Tarikattan kurtulsa cemata, cemaatten kurtulsa postala, postal delinse geçiyor……….😠 Güngeliyor hertaraf x ülkelerin collejleri! doluyor, gün geliyor ingilizce Almanca öğernmesin de!…
      Gidiyorlar gençler işte!…
      Aşkolsun durdurabilene🤗.

      • Son cümlede bir küçümseme değil, tersine bir acıma ifade ediyorum. Bu ekip “demokrasi tramvayına” binerek geldiğinde (kendi aynen ifadeleri), köhnemiş düzene meydan okuyorlardı, eşitlikçi, uzlaşmacı, orta yolcu ve diyalog taraftarı bir görüntü veriyorlardı. Fakat iktidarı ele geçirince nasıl bir despot haline dönüştüklerini, en acımasız ve hukuksuz uygulamaları milletin tepesine tepesine her gün nasıl vurduklarını, demokrasiyi nasıl bir paspasa dönüştürüp halkın en basit protestosuna dahi tahammül edemez hale geldiklerini görüyoruz.

    • Sosyoloji biliminin kurucu olarak anılan Ibni Haldun ,Toplumları paranın ve iktidarın gücü yönetir der.. Mukaddimesini okumanı tavsiye ederim.
      Dört halifefeden üçü şehit edildiği için , Muaviye seçim şartını ortadan kaldırdı ve Emevi medeniyeti Avrupa nın karanlık çağlardan çıkmasını sağladı. Eski yunan bilgileri bu dönemde arapça ya çevrildi ve batıya ulaştı . Bu bilgiler ile rönesansı yaptılar.
      O çok beğendiğin ABD demokrasisinde senato da nüfusa bakılmaksızın her eyaletten iki senatör çıkar. Bunlar forbes 500 de yer alan dev firmalar tarafından finanse edilirler ve onların menfaatlerini savunurlar.
      Abdulhamit han a da diktatör dedin ya , ruz-i mahşer de verirsin bunun hesabını !
      En büyük ekonomik gelişmeler fazla çatlak sesin çıkmadığı dönemlerde olmuştur.

  13. Bizde kimse artık “Askerler ne der?” sorusunu sormuyor.

    Çok şükür o durumdan kurtulduk.

    Bunu da kim yaptı Fehmi Bey? Hiç değinmemişsiniz!!!

    • Genel Kurmay başkanının adını inanın bilmiyorum. Bunun Türkiye için ne büyük gelişme olduğunu büyüklerinize sorun. Sırf bunun için bile ak parti desteklenir.

    • Bunu yapanların kahir ekseriyeti (açılan yere yerleşen ve askeri vesayet sahipleri ile anlaşan siyasetçilerden biri hariç) Silivri’de, Sincan’da, yurtdışında, ya da en azından gözden ırak bir yerlerde. Bunu bilmiyor gibi soruyor birileri.

  14. Dördüncü örnek Hulusi Akar’ın Erdoğan’ı indirip yetine oturması olabilir.

    Ben Türkiye’de muhalefetin seçim kazanabileceğine inanmıyorum çünkü muhalefetin seçim kazanmak gibi bir çabası yok.

    • Çok doğru ülke bukadar sikintidayken halen iktidar %35 oy oranına sahipse muhalefetin şapkayı önüne alması gerekir.
      Ama nerde o düşünce.
      Seçimi belirleyecek tek şey HDP secmeninin alacağı karar.Onun dışındaki tüm hesaplar boş.
      Ablam HDP nin oldugu yerde biz yokuz demiş.Neden ????

Yoruma kapalı.