Ukraynalılar Ruslar’a sadece bugün için direnmiyor; direnişin tarihi sebebi var…

39
Reklam

Sizlere bir sorum olacak.

Önce olayı anlatayım: Gazetecisiniz. Mesleğiniz yolunuzu bir başka ülkeye düşürmüş. Meslektaşlarınızın övgüyle söz ettiği bir ülkeye. Orada geçirdiğiniz kısa süre içerisinde dehşetengiz bir bilgiye sahip olmuş, şahsi gözlemlerinizle bilginin doğru olduğunu da kesinleştirmişsiniz. Ancak milyonlarca insanın hayatına mal olmuş yanlışlıklarla ilgili bilgi sahibi olduğunuz ülke sizden haberli ve ülkenizin vatandaşı altı masum insanı uyduruk bahanelerle rehin olarak tutuklamış bulunuyor.

Artık sorumu sorabilirim: Haberi yazarsanız, o ülke, elinde tuttuğu altı kişiyi idam sehpasına gönderecek, size anlatıldığından bunu biliyorsunuz; yazmazsanız o ülkenin izlediği politikalar yüzünden milyonlarca insanın daha hayatını kaybetmesi mukadder; böyle bir durumda ne yaparsınız? 

Yazar mısınız, yazmaz mısınız?

Zırva gibi gelebilir sorum ama gelmesin. Böyle bir olay medya tarihinde ayniyle vaki. Dün, film ve dizilere izlenme imkanı sağlayan –Netflix gibi- bir platform olan Hulu’da tesadüfen karşıma çıkan ‘Mr Jones’ adlı 2019 yapımı filmde hayatından kesitler sunulan gazeteci Gareth Jones’un başına gelmiş bu olay.

Rusya ve Ukrayna’nın kana bulanmış tarihi

Hayli zaman önce; 1930’larda (1932-1933 yıllarında)..

Rusya’da, daha doğrusu o zamanki ismiyle Sovyetler Birliği’nde.

Reklam

O dönemde Sovyetler Birliği’nin bir parçası olan Ukrayna’da.

Kendisini bütün dünyaya ‘başarılarıyla göz kamaştıran örnek bir ülke’ olarak takdim etmeye çalışan Sovyetler Birliği’nin başında astığı astık, kestiği kestik biri olan Josef Stalin vardır. Tahıl ambarı olan Ukrayna’ya dönük devlet politikaları yüzünden, ora halkı, kıtlık ve açlıkla karşı karşıyadır. Sefalete mahkum edilmiş insanlar kitleler halinde ölmektedir. İdeolojik açıdan da dünyada merakla izlenen Sovyetler Birliği’nde yaşananları kendi halklarına aktarmaları beklenen Moskova’da görevli gazeteciler, kimi ideolojik sebeplerle uzak durmayı yeğledikleri, kimi de korkuyla veya şantajla susturuldukları için, bu bilgiyi haberleştirmemektedir. 

Gareth Jones..

Filme adı verilen aralarında Rusça’nın da bulunduğu pek çok dili konuşabilen genç gazeteci ‘Mr. Jones’, merakının peşine düşerek, daha önce Adolf Hitler’in kendisine röportaj vermesinin de özgüveniyle, bir yolunu bulup Stalin’le görüşmek amacıyla Moskova’ya gider. Kulağına fısıldanan kıtlık bilgisi onu Ukrayna’ya kadar sürükler. 

Annesi evlenmeden önce orada yerleşik zengin bir İngiliz işadamının çocuklarına ders vermek üzere birkaç yıl Ukrayna’da yaşamıştır. Merakının arka planında bu ayrıntı da vardır.

Ukrayna’da gördükleri gazeteciyi dehşete düşürür.

Moskova’nın izlediği politikalar yüzünden Ukrayna halkı açlık ve sefalet içerisinde ölüme mahkum durumdadır. Ruslar’ın Ukraynalılar’a yaşattığı tam bir soykırımdır.

[Konu yıllar sonra artık gözlerden saklanamaz hale geldiğinde, 1932-1933 yılları arasındaki dönemde en az 3,5 milyon insanın Ukrayna’da kıtlık ve açlık yüzünden öldüğü anlaşılacaktır. Ukrayna tarihi olayı ‘soykırım’ anlamına ‘Holodomor’ adıyla anıyor günümüzde. Tarih ’Holodomor’ sırasında ölenlerin sayısının 10 milyondan fazla olduğunu yazıyor.

İngiliz şirketlerinden biri adına orada bulunan altı mühendisle birlikte Gareth Jones’u da ‘casus’ oldukları iddiasıyla tutuklar Ruslar. Arkasında ülkesinin etkin bir politikacısının bulunduğunu bildikleri için, tanıklık ettiklerini yazmaması şartıyla kendisini İngiltere’ye geri gönderirler.

Reklam

Verdikleri gözdağı hafife alınacak türden değildir: Mr. Jones haberini yazarsa o altı İngiliz derhal idam edilecektir.   

‘Publish or perish’ ya da ölümü göze al ve yayımla 

Gareth, o sıralarda Sovyetler’e çok da ters bakmayan henüz ünlenmemiş bir meslektaşı ile bu açmazı paylaşır. Sonradan komünizme en sert eleştiri sayılan “Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları diğerlerinden biraz daha eşittir” hükmünü de içeren ‘Hayvanlar Çiftliği’ romanını takma ismi George Orwell adıyla yazacak -esas ismi Eric Blair’dir- gazeteci arkadaşı, ona, “Hiç durma, yaz” der…

O da yazar.

Moskova’da yerleşik gazetecilerin -özellikle birkaç yıl önce oradan yazdıkları sayesinde Pulitzer ödülüne layık görülmüş New York Times’ın Moskova temsilcisi Walter Duranty’in “Öyle bir şey yok, burada her şey yolunda, Jones hikaye uydurmuş” yalanlamasıyla karşılaşır. 

Jones’un meslek hayatına böylece leke sürülür. Kendisine ‘medeni ölü’ muamelesi yapılır.

Filmi özetliyorum ama Polonyalı rejisör Agnleszka Holland gerçek bir olayı beyaz perdeye taşımış…

Mesleğimizin tarihi, birkaç yıl sonra, Gareth Jones’un Moğolistan’da bulunduğu sırada bir başka meslektaşıyla birlikte kaçırıldığını, kaçıranların diğerini bıraktığı halde onu tuttuklarını ve bir süre sonra da öldürdüklerini yazıyor. Öldürüldüğünde henüz 30 yaşındadır Mr. Jones

Bir şeyi daha yazıyor tarih: Gareth Jones‘un meslek hayatının lekelenmesine, şimdilerde yaygınlaşan sıfatla ‘medeni ölü’ haline getirilmesine yol açan haberinin doğru olduğunu…

ABD’deki meslek kuruluşları son on yıldır Jones’u yalanlamış olan çoktan ölmüş Duranty’nin Pulitzer ödülünün iptal edilmesi için çaba gösteriyorlar.

Ülkesinin bir eğitim kurumu –Aberystwyth Üniversitesi– 2006 yılında- düzenlediği bir törenle Gareth Jones’un adını bir plaketle ölümsüzleştirir. İki yıl sonra da -2008’de- Ukrayna hükümeti, uğradıkları felaketi dünyaya duyurmak için hayatını riske atmış olan Gareth Jones’a, ülkelerinin en değerli nişanını verdiklerini, Londra’da düzenledikleri bir törenle duyurur.

Kıssadan çıkarılacak hisse

Bu gerçek olay bugünle ilgili sizlere bir şeyler anlatıyor mu?

Rusya.. Ukrayna.. Moskova’nın izlediği politikalar yüzünden Ukrayna’da insanların ölmesi.. Stalin dönemi.. Putin dönemi.. Rus-Ukrayna kanlı tarihinin Polonyalı bir rejisör gözünden İngilizler tarafından 2019’da gösterime giren bir filmle günümüzde canlandırılması.. 

Hepsi hepsi… Saklayacak değilim, iki olay benim zihnimde üst üste çakışarak günümüzü daha iyi anlamama yarıyor.

Putin’in ısrarla “Ukraynalılar da Rus” iddiasına ve iki ülke insanlarının ırk açısından benzeşmesine rağmen, 64 kilometrelik tank gücüyle ülkelerini işgale kalkışan Ruslar’a Ukraynalılar’ın direnişinin arka-planında 1930’larda yaşanan ‘Holodomor’ (soykırım) olayından izler görüyorum.

Mesleğimiz açısından ise…

Hadi o konuya bu yazıda girmeyeyim.

ΩΩΩΩ

Reklam

39 YORUMLAR

  1. Merhabalar Sayın Koru ve kıymetli misafir yorumcular. 2. Dünya savaşı öncesine benzer ciddi bir silahlanma yarışı yanında ciddi şekilde ham madde stoklama da söz konusu. Özellikle temel gıda maddelerinde bu durum daha bariz ortada. Bu durum üstelik son dönemlerde yaşanan bir hadise değil, son bir kaç senedir uygulanan gizli bir politika gibi. Başta sayın Koru olmak üzere sizler 3. Dünya Savaşıni ihtimal dahilinde görüyor musunuz? Ayrıca bugün Almanya da da temel gıda maddelerinde stok yapın gibi bir haber de yayınlanmış.

    • Alperen bey, tabiattaki diğer hayvanlar genellikle kış öncesi gıda stoklaması yapar, insanoğlu da böyledir ama artık mevsim geçişleri de o kadar farketmediği için ne istiflersen istifle yani…
      Ama süreli ve tok tutan gıdalar nelerdir derseniz bulgur veya kuskustan şaşmayın derim, bizdeki kimi uyanıkların sevdiği gibi makarnayı bi geçin!
      Savaş derseniz hep var, yine de olacaktır, yoksa yaşamanın ne anlamı var ki?
      Sürekli çatışma olmazsa koyundan bir farkımız da kalmaz bence:)

      • Hergun izledigim haberler ve bütün devletlerin birbirini tartan saldırı politikaları 3. Savaşın kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Burada merak edilen soru şudur: bu savaş nükleer savaşı da kapsayan büyük bir yıkım savaşı mi olacak. Yada nükleersiz topyekûn bir savaş mı? Ayrıca keşke bu savaşta tarafsız kalabilsek.

    • Öyle bir durum yok bence. Dünya eskisine göre çok birbirine bağlı. Kimse öyle uzun vadeli kapsamlı savaşı göze alamaz. Millet ayaklanır. Putin faşisti içerdeki ekonomik yıkıma uzun süre dayanamaz. Hangi diktatör olsa dayanamaz. Bizdeki otokrat da işte sallantıda. Nass mass hass derken gidecek iki güne. Kaçışı yok. Koltuk gidecek o kesin. Ama mahkemeden de kaçış yok bakın. Millet dünden daha fakir. Uçuyoruz kaçıyoruz diye ancak kendi maaşlı trollerini ve beslemelerini gaza getirebilirler. Onlar da dünden akıllı. Malı uzak hazine adalarına gömmüşler. Olan buradaki gariban saf halka oluyor. Hiç yoktan gemi filosu kuranlara birşey olmaz. Utanmazın arlanmazın yolsuzun önde gideni bunlar.

  2. “Ender
    12 Mart 2022 At 09:09
    Ve maalesef medya yeterince vurucu olmayınca demokrasi de olmuyor.”
    Endercim iyi güzel diyorsun da yani demokrasi dediğin şey, körfez şeyhliklerinden birine kaçmış bir mafya bozuntusunun atıp tuttuklarıyla mı oluyor? Ne içiyorsunuz bilmem ama durumunuz pek iyi görünmüyor, benden söylemesi…

    • Geççek şekerim, bunların hepsi geççek. Demokrasi illa gelecek bu memlekete. İki otokratın ve dikta heveslisinin keyfine kalmayacak bu işler. Özgür basın olacak, tüm yolsuzlar da kodesi boylayacak.

  3. Arkadaşlar buraya yorum yazmak zaman isteyen bir iş, o da bende az. Çok sayıda trol dostumuzun bu kadar abanması da boşa değil anlaşılan. Burası okunuyor demek ki.
    Bu Ukrayna tartışmasında iktidar yandaşlarının tezleri pek ilginç. Sanki Rusya’ya komşu olan biz değiliz de ABD. Rus askeri Yeşilköy’e, Bingöle, Bitlis’e, Trabzon’a değil de sanki ABD’nin şehirlerine girmiş defalarca. İnanılmaz bir gayretle Putin’i ve O’nun destekçisi olan Reislerini savunuyorlar. Korkarım ki Rus ordusu Türkiye’ye saldırsa bunlar Ruslardan yana olurlar. ABD çekip gidince Putin’le kardeş kardeş yaşıyacaklar anlaşılan.
    Ancak iktidar yandaşları ile muhaliflerin buradaki tartışmalarında iktidar yandaşları daha gerçekçiler. Yani bir hak/hukuk kayguları yok ve “bizim gücümüz daha fazla ise biz haklıyız, üstelik burası daha kazançlı” modundalar. O nedenle de Putin dostlarını canhıraşane savunuyorlar.
    Erdoğan hukuku guguk yapmaya karar verdiğinde ve bunu ilan ettiğinde (2013 yılı Gezi olayları ile başladı, dersane tartışması ve 17/25’le netleşti) halkımızın çoğunluğu buna destek verdi. Yapılan bunca hukuksuzlukların çoğuna (sözde) muhaliflerin büyük ekseriyeti de destek oldu. Halk bu desteğinin faturasını ödeyecek.
    O zamanki desteğin gereği olarak şu anda ülkenin değil yöneticilerin şahsi menfaatleri kollanıyor, buna da o zaman ve hala hukuksuzluklara destek olanlar itiraz etmemeli. Zamlar, yokluklar, fahiş elektrik faturaları, geçilmeyen köprülere ödenen paralar falan filan hepsi o hukuksuklukların tabii sonucudur.
    Hakikaten muhalif iseler (ki onlar ya sürgünde ya hapiste) bu hukuksuzluklara toptan itiraz etmeliler. Gerisi dostlar alışverişte görsün.
    Ne yani Putin ve ortakları yerli çeteler bunca yatırımı boşa mı yaptı? Şimdi meyvelerini topluyorlar. Lütfen dürüst olalım. Kendi mahallemize zarar gelmedikçe haksızlıkları desteklersek sonuç budur. Gerisi boş laf.

    • Misafir arkadaş “Burası okunuyor demek ki.” diyerekten atmış tutmuş;
      “Kendi mahallemize zarar gelmedikçe haksızlıkları desteklersek sonuç budur.” diyerek de bitirmiş sağolsun!
      Kendisi hangi mahallede oturuyordur, kim hangi haksızlıklara destek olmuştur ve burda ne arıyordur hiçbir şey anlaşılmıyor maalesef, biraz açar mısınız?

  4. Rusya ve Ukrayna arasında 17 günde 4 kez görüşme oldu. Ruslar her görüşme sonunda talepleri arasında NATO vurgusu yaparak Ukraynanın NATO ya girmemesini taahhüt altına almak istiyor. Başka talepleri de var. Başka talepleri tabiki kabul edilemez.
    Demekki Ruslar için NATO meselesi hayati.

    Şimdi NATO ve Abd savaşın bitmesini istiyorsa (orası meçhul) Ukraynadaki halkı düşünüyorsa Ukraynayı NATO ya girmesini düşünmüyoruz niye demez? Rusların Kırımı işgal edilmesine Tek ses çıkaran Türkiye idi. NATO dan tek bir ses çıkmamıştı.Niye?
    Sanki Abd savaşın veya çatışmanın uzun süre devam etmesini istiyor gibi.
    Bir de içerdeki muhalifler Türkiyenin çabasını görmezden gelip Türkiyenin Rusyanın yanında olduğunu söyleyip duruyorlar. Bu çabaları Niye?. Kendilerinin Amerrikanın yanında oldukları bal kabağı gibi ortadayken kendilerini afişe edip duruyorlar. Mankafalar Türkiyenin ne Amerika ne Rusyanın yanında olmadığını göremiyorlarmı.

  5. Endercim “ülkemiz gazetecilerini yeterince cesur ve daha doğrusu becerikli görmüyorum.” demişsin de;
    galiba eski türkiyede evine gelen başbakanı kapıda pijamalarıyla karşılayan gazete patronlarını filan özledin?
    Yok, o devir kapandı, elinde belge olan yazsın kardeşim, yemiyorsa götürüp savcılara versinler!
    Daha geçen gün burada danıştayda hakimler var diye zil takmış oynuyordunuz, verin çemişin bi tanesine, açar davasını, ok?

    • Şimdi ki gibi kapı kulu gazeteciler daha iyi değil herhalde. Gazeteci siyasetçiyi yerinden hoplatmalı ve evet diken üstünde tutmalı. Bizde gazeteciler siyasetçilerin oyuncağı. Sermayeyi devlet kaynaklarından aktar, sonra istediğin gibi kullan. Bu devir bitecek. Bağımsız medya olmadıkça demokrasi olmaz. Bunu herkes öğrenecek. Yoksa böyle diktaya ve otokrasiye mahkum kalır gideriz.

  6. Sayın Koru ,
    Bizim hayat düsturumuz sünneti seniyye olmalı.Sorduğunuz soru ile ilgili hadisi hatırlıyorum.
    “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17)
    Burada gazeteciye düşen görev bilgiyi devleti ile paylaşmasıdır. Gereği devlet gücü ile yapılmalıdır.

    • devletin istihbarat örgütleri ne iş yapacak o zaman? istihbarat örgütlerini boşuna mı besliyor devlet de bir gazetecinin bildiğini koskoca istihbarat örgütleri öğrenip devlete rapor etmiyor(mu). üstelik o zamanlar amerikada alan istihbaratı uygulanıyordu, şimdiki gibi teknolojik istihbarat yaygın değildi.

    • Ulul emre (yöneticiler) itaat et.

      Peygamber efendimize sormuşlar bu itaatın ölçüşü ne olmalı?
      peygamber efendimiz İtaat ancak meşrû emre olur.” dedi.

      • Evet, öyle darbeci teröristlerin dediği gibi “böyle emir aldık!” demekle suçtan kurtulunmuş olunmuyor yani…

    • Şunu anlatamadık bir türlü. Devlet dediğiniz yapı zaten bu pislikleri yapan yapı. Her türlü organize suçlar devletin, daha doğrusu devlete çöreklenmiş çetelerin, himayesinde yapılıyor. Gazetecinin görevi kim yaparsa yapsın, gerçeği ortaya koymak, kamuyla ve yargıyla paylaşmak. Devlete teslim ederse, çetelere teslim etmiş oluyor bilgiyi. O zaman da işini bitiriyorlar zaten. Yani devletle paylaşma diye bir saçmalık olamaz. Devlet diye bir yer yok. Tek adam var. Ona da güvenilmez zaten. Her iş onun himayesinde oluyor. Devlet içinde olması gereken bağımsız yapılar ve kurumlar da olmadığı için tek güvencemiz kamuyla tüm gerçeğin paylaşılmasıdır. Ama nerede öyle gazetecilik. Sedat Peker’in de ifşa ettiği gibi bunlar satılık, onun bunun medyası. Hepsinin ipi bir yerlere bağlı.

      • Gazetecilerin çoğu da Ahmet Melik bey gibi gazeteciliğin devlet memurluğu olduğunu sanıyor.

  7. Altta kalanın canı çıksın zulmünün, sömürüsünü, soykurımının adı, 21. asır medeniyetidir.
    Doğu emperyalizminin öncüsü Çin ve Rusya’nın gelişip dünya üzerindeki nüfuz sahalarını genişletmeleri, Batı emperyalizminin öncüsü ABD ile İngiltere’nin ödünü kopardı. Önce, eski Sovyet uydusu olan ülkeleri NATO’ya ve AB’ye aldılar. Kâğıttan kaplan olduğunu unutan Batı, Moskova’nın kapısı konumundaki Ukrayna kapı araladı. Zelenski, kendisine aralanan bu kapıdan bodoslama dalmak istedi.Halbuki Batı, oyun peşindeydi ve asla samimi değildi. AB’ye ve NATO’ya alır gibi yapıp kapıyı yüzüne kapattılar. Zelenski bu durumu anladığında Ukrayna için iş işten geçmiş ve ülkeleri çoktan işgal edilmişti. Rusya, oyuna getirildiğini bile bile Ukrayna’yı ışgal etti.

    Abd ve NATO Ukrayna halkını düşünüyorlarsa ve savaşı hemen bitirmek istiyorlarsa şunu deklare etsinler.
    ***Ukrayna’yı Nato ya almayacağız, AB ye almayacağız. Söz veriyoruz (güven olmaz ama) deklare ediyoruz*** dese savaş ve işgal biter mi bitmez mi. NATO bunu niye demez. NATO nun güvenliği için normalde Ukrayna nın NATO’ya girmemesi gerekir.
    Savaşı isteyen sizce Abd nin NATO mu Rusya mı?

  8. Dışişleri bakanları seviyesinde her iki tarafı buluşturmuş, barış için masayı kurmuş, diplomatik hamleleriyle dünyanın umudu olmuş Türkiye.
    NATO üyesi olan, Rusya ve Ukrayna ile bir çok alanda yakın ilişkileri sürdüren, bölgesel güç olan Türkiye’nin aynı zamanda ‘küresel bir aktör’ olduğunu tüm dünya kabul ediyor artık. Sahadaki gücüyle, ordusuyla, diplomasisiyle ve en önemlisi herkesin tanıdığı, ilkelerinden vazgeçmeyen, yeri geldiğinde meydan okuyan Erdoğan barışın umudu.
    Bu bizim tespitimiz değildir. Son 1 haftadır Batı basınında çıkan yazılar analizler bu minvalde… (Biraz okuyunuz muhalifler.) Dış politikalarını gözden geçirip, yeni güvenlik stratejileri oluşturarak Türkiye’ye yakınlaşmak ve yeni ilişkiler geliştirmek isteyen ülkeler sıraya giriyor.Çünkü tüm dünya biliyor ki duruşunu değiştirmeyen, öngörülebilir ve en güvenilir lider Erdoğan.”Asrın liderimiz” diyerek kıt aklınca mavra yaptığını sanan zırtapozlar da biliyor aslında.

    • dün olduğu gibi bu gün de parmak salladığın yabancı ülkeler eğer seni övüyorlarsa bundan ancak korkulur. hiç mi endişe etmiyorsun?

      • Mesele şu yeğen. Parmak salladığımızda da karşıydın. Şimdi seni övmelerinde de karşıydın. Yani hep sen karşıydın

    • Oldukça güçlü rakibinden habire dayak yiyen, ağzı burnu tanınmayacak ve ayakta duramayacak hale gelen boksöre ; bütün bunlara rağmen çalıştırıcısı her raunt arasındaki dinlenmede ateşli sözlerle moral vermeye çalışır ,
      – Aslanım, çok iyiydin, çok harika dövüştün ! Adam ne yapacağını şaşırdı , kaçacak delik arıyor! Biraz daha dayan , şampiyon olmamıza çok az kaldı !
      Bitip tükendiği halde hocasından hep aynı nakaratı dinleyen boksör nihayet dayanamaz ve patlar,
      – Yahu hocam, her şey iyi hoş da peki bizi durmadan evire çevire döven kim !
      Fıkra , her zaman ve her vesileyle hayranı olduğu iktidarı öveöve bitiremeyen, yeregöğe koyamayan Fatih Beye özel olarak ithaf olunur !
      – Sahi Fatih kardeş peki bizi döven kim !
      Selamlar, iyi akşamlar

      • “zırtapoz
        12 Mart 2022 At 14:42
        dün olduğu gibi bu gün de parmak salladığın yabancı ülkeler eğer seni övüyorlarsa bundan ancak korkulur. hiç mi endişe etmiyorsun?”
        Sayın matrakçı, dikkat ederseniz zırtapoz arkadaşın yorumunda “dövüyorlarsa” değil “övüyorlarsa” deniyor?

        • İyi de doları 15 TL ye dış güçler çıkarmadı mı? Yoksa birisinin işi miydi o? Bu övenler değilse kim kim kim? Bilmek istiyorum.

    • Ya bir tane örnek ver hangi batı basını bizim otokrata övgü düzüyormuş merak ettim. Genelde otokrat listesine başlayınca Putin, … diye başlayıp bizimkiyle bitiriyorlar. Sabah’ın ve Hürriyet’in Almanya baskısı batı basını olmuyor 🙂

  9. MACRON’un siyasi rakiplerinden biri, Macron’la ilgili şöyle bir yorum yapmış:
    “Elinde telefon, sürekli birilerini arıyor. Ama Ruslar ve Ukraynalılar gidip Antalya’da görüşüyor. Beceriksiz.”

    NATO başkanı dün Antalyadaydı.Stoltenberg, “Başkan Erdoğan’la görüşmek güzeldi. Türkiye önemli bir NATO müttefikidir ve biz Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini kesin bir şekilde kınıyoruz. Türkiye’nin arabuluculuk çalışmalarını takdir ediyorum” tweet’i paylaşmış.

    Zelenski…Türkiye’nin Ukrayna’ya verdiği desteği yeterli buluyor…Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı her fırsatta övüyor… Türkiye’nin izlediği denge politikasına laf etmiyor… “Niye Rusya’ya yaptırım uygulamıyorsunuz?” demiyor…

    Başta Akşener olmak üzere Davutoğlu, Kılıçtaroğlu ve Babacan Türkiye’nin Ukrayna’ya desteğini yeterli bulmuyor. Türkiye’nin denge politikası izlemesinden hiç memnun değil. Rusya’ya kafa tutulması gerektiğini savunuyor.Türkiye’nin de Rusya’ya yaptırım uygulamasını istiyor.
    Kısacası.Zelenski memnun.Akşener huzursuz.
    Biliyorsunuz geçen gün Biden de görüşme için sıraya girmişti. Bir Gazeteci görüşmenin içeriği ile ilgili üst düzey yetkiliye sormuş.“Biden, Rusya’ya yaptırım için Türkiye’den talepte bulundu mu” . Yetkilinin cevabı aynen şöyle “Yok, bulunmadı. İyi bir görüşme oldu. Açıklamalarına da güzel yansıdı.”
    Bizim muhalefet ise Ya laf soktu ya da hiçbir şey olmamış gibi yaptı. Bizimkiler Amerikadan daha çok Amerikancı. Natodan daha Natocu anlaşılan.
    Fehmi Bey de ise derin bir sessizlik.

  10. H.gayret zorla dama çıkarsın hikayesini bilen bilir yorumların bilgi yarışmasına döndü korunun birikimi seni 3e 5e katlar herkes bilir tersi olsaydı o senin yazılarına yorumcu olurdu

    • Ali bey eğer dediğiniz gibi 3e 5e katlanıyorsak o zaman bizim durumumuz da fena sayılmaz değil mi?
      Ha gayret!!!

      • Ha Gayret özgüveni ve birikimi çok yüksek bir arkadaşımızdır. Bir keresinde görklü tanrısına güvenip Allah’a atarlanmaya çalışmıştı da ben uyardım öyle durmuştu.

  11. Ne filmdeki gibi nede gazetecinin yeni görmüş 👀 de dünyaya duyurmuş ayakları gerçeği yansıtmıyor. Gerçek, o durumdan toplumların yüzde kaçının sebeplendiğiyle ilgilidir.
    40 yağda kavruluyor, 60 tavuk kızartıyorsa,
    20 sinin kuş gribinden …
    Kanıt mı? Kaç milyon öldü vebadan ismi başkadan? Hepiniz biliyorsunuz da ne yapabiliyorsunuz?
    Ukryn değilde Anadolu insanına yapabilselerdi bu günlerdeki yaşadıklarımızı!…
    – Ortadoğu’ya gidipte neler neler yazan gazeteci kimlikliler! vardı bir zamanlar😠
    Ortadan yok oldular, oysaki şimdi duayen köşkünde olmalılardı! Ortadoğu’ya turist olarak gidiyor olmalıydık hepimiz!
    – Akdeniz’de boğmaya kalkıyorlardı bizi…
    Son söz: Birilerinin heykeli dikilir mi gelecekte bilemem ama,
    Terazi kefesinin artı puanları ağır basacaktır günler yıllar geçtikçe bence☺️
    Günahlar mı dediniz? O eşit dağılır bence herkese🙃

  12. Rusların tarih boyunca yaptıkları katliamın kısa özeti şöyle;
    1-Sovyet öncesi dönemde 13 katliam ve 3 milyona yakın insanın katli,
    2-Sovyet döneminde, 20 katliam ve 2 milyona yakın insanın katli,
    3-Sovyet sonrası dönemde 13 katliam ve 2000 e yakın insanın katli .
    Holodomor soykırımında Fehmi Beyin dediği gibi 10 milyona yakın insan hayatını kaybetmiş ; dünyada 26 ülke bunu bir soykırım olarak tanımış ama aralarında Türkiye yok !
    Oysa bildiğim kadarıyla Rusya , Türkiye’ye iftira edilen sözde Ermeni soykırımını tanıdı !
    Bundan başka Rusların ,Ukrayna’nın batısında Vinnytsia denilen bölgede 1937 -1938 de işledikleri ve 10 bin kişinin katledildiği başka bir katliam dosyaları daha var !
    Tabii ki Rus ayıları böyle de ABD domuzları farklı mı , hayır !
    ABD de 1622 den 1924 e kadar yerli halka karşı sayısız katliamlar yapmışlardır .
    Velhasıl kelam dünyada insanlık tarihi boyunca insanın insana yaptığı zulüm ve vahşetin tarifi yok !
    Selamlar saygılar

    • Sayın namlı, katin katliamını da unutmayalım:

      “1940 yılında dönemin sovyet gizli polisi tarafından, stalin’in emriyle 22.000 polonyalının başlarına tek kurşun sıkılarak öldürülmesiyle sonuçlanan olay.

      sscb, almanya ile imzaladığı ribbentrop molotov anlaşması’nın gizli bir maddesi gereğince, 17 eylül 1939’da polonya’ya saldırmıştı. katliam ile ilgili ilk toplu mezar katyn’de, nisan 1943’te almanlar tarafından ortaya çıkarılmıştı.

      eski sscb, bu katliamın sorumluluğunu uzun süre reddetmiş ve katliamı nazilerin yaptığını iddia etmişti. ancak daha sonraları devlet başkanı mihail gorbaçov döneminin sonuna doğru nisan 1990’da sorumluluğunu kabul etmişti.

      eski rusya devlet başkanı boris yeltsin de, dönemin polonya devlet başkanı lech walesa’ya katliam ile ilgili olan ve stalin tarafından imzalanmış belgeleri ekim 1992’de teslim etmişti.”

      Aziz şehitlerin ruhları şad olsun…
      Acaba bugün kimler rusya ile hangi anlaşmaları imzalamıştır da ukraynayı kurbanlık koyun gibi masaya yatırdılar böyle???

  13. Rusya nın, Batılı devletlerin, Amerikanın tarihi sömürülerle ve soykırımlarla doludur.
    Mesela Roger Garaudy’in Medeniyetler Diyaloğu kitabında “100 milyonu aşkın Amerika Yerlisinin öldürüldüğünü Dünyada en büyük soykırım suçlusunun ABD olduğunu” yazmaktadır.
    Kızılderililerin battaniyeleri çok sevdiğini bilen Amerika ilk Biyolojik Silahı deneyen bir topluluktur. Kızılderililerin battaniye sevgisini bilen Amerikalılar Çiçek Mikrobunu battaniyelere bulaştırıp dağıtmışlar üstelik.
    Beyaz Adamın Kızılderili katliamı 50 Hiroşimaya bedel. Nükleerr soykırımı ilk kullanan ülke de Amerika.
    Kimyasal silah var seyip yalan raporlarla Irak a giren Amerika üç milyon halkın ölümünden sorumludur. Ortadoğudaki bütün İslami terör örgütlerini kuran, ülkelere insan hakları, demokrasi getirdik diye giren girdiği ülkelerin yönetimini değiştiren, dünyanın yeraltı ve yer üstü bütün zenginliklerine göz diken Amerika önceden direk yaptığı soykırımları günümüzdede sürdürmekte. Dünyayı algılarla,yalanlarla, medyayla, sosyal platformlarla, sinemalarla, ekonomik ambargolarla, silah ambargolarıyla, siyasi amborgolarıyla, Natosuyla,Bm siyle, darbeleriyle çağdaş soykırımlarını sürdürmekte.
    Bu çağdaş soykırımlarını nasıl mı biliyoruz. 40 yıl O ülkenin evlatlarını bir şekilde yetiştir, zamanı gelince darbe yaptırt. İçimizde Amerika ve İngiltere ekolüyle yetişmiş yazarlar, siyasiler, yorumcular, sanatçılar hala mevcut. Amerika darbelerle yapamadığını başka bir şekilde deniyor. Öyle diyor kendileri açık açık.

  14. Sabahı şerifleriniz hayrolsun efendim!
    Gözümüz aydın, gönüllere ruşen!
    Küçücük bir tarih okumasıyla ’Holodomor’dan, yani açlık ölümlerinden de haberdar oluşunuz gerçekten de göz yaşartıcı:)
    Efendim aynı dönemde ve devam eden 2.dünya savaşı sırasındaki kıtlıklarda sadece 3 milyon civarında kazak türkü soykırımı uğratılmıştır!
    Kazan türkü, sovyet ideolojisinin 4 önderinden birisi olan büyük türkçü sultan galiyev, kazakların geri kalanı da açlıktan ölmesin diye kazakistana gönderdiği bir tren dolusu un sebebiyle stalin tarafından kurşunlatılarak idam edilmiştir!
    İki sayfa tarih okuyunca nasıl da zihnimiz açılıyor değil mi?
    Ya bir de bu kahraman gazeteciler olmasaydı, ya nasıl öğrenebilirdik on milyon insanın açlıktan telef oluşunu değil mi?
    İşte o ’Holodomor’ ve 2.savaşta ölüp giden erkekler yüzünden bugün hala kazakistanda bir erkeğe üç kız düşer, o yüzden iki eşlilik yasal olarak sağlanmıştır, nüfus ancak bu şekilde bir dengeye ulaşabilmiştir…
    Ukrayna ataları gibi şanlı direnişini sonuna kadar sürdürecektir, hepsi de gerçek bir erkek gibi dövüşüyorlar elhamdülillah!!!!

  15. Açık söyleyeyim, ülkemiz gazetecilerini yeterince cesur ve daha doğrusu becerikli görmüyorum. Yapılan işler çok zayıf. Çok daha nitelikli, çok daha vurucu haberler bekliyorum. Ama olmuyor.

    10 bine yakın gazete ve medya çalışanını işlerinden etti AKP. Bu kadar medyayı baskı altına aldı. Resmen hazineden para çalarak kendi medya ordusunu, üzerine de trol ordusunu kurdu. Ama muhalif medya maalesef doğru dürüst haber yapamadı, vurucu hamleyi getiremedi ve yolsuzlar hala ülkenin nesi var nesi yok sömürüyorlar ve hepimizi fakirleştiriyorlar.

    Düşünün Pandora’nın kutusu ta dünyanın ötesinde açılıyor. Bir tane Türk medyası yok işin içinde. Halbuki yolsuzluk kaynıyor burada. Haberi uzaklardan kırıntı gibi yapılıyor. Burnumuzun dibinde dünyanın pisliği dönüyor. Haberini Sedat Peker ta körfezlerden veriyor. Bu kadar pespaye olmamalı basın medya gazeteci takımı. Daha organize, daha nitelikli, daha cevval olmalı. Vurduğu yerden ses gelmeli.

    Maalesef ülkemiz her alanda geri olduğu gibi medya alanında da çok geri. O yüzden buralarda Pulitzer dağıtılmıyor. Verecek adam yok çünkü. Üzücü.

    • Ve maalesef medya yeterince vurucu olmayınca demokrasi de olmuyor. Çünkü denge yok, çünkü denetim yok, ülke kaynaklarının çarçur edilip yandaşlara dağıtılması var, tek adam rejimi var, otokrasi var. Aklı olan markete pazara gidince görüyordur bu felaketi, kafası azıcık çalışıyorsa.

Yoruma kapalı.