Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyelerine suç duyurusu iktidarı zorlayacak bir sürece kapı aralamış olabilir

24
Reklam

Anayasa Mahkemesi’nin cezaevinde bulunan seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın serbest bırakılması yolunda verdiği karara Yargıtay’ın bir dairesinden gelen tepki ile ilgili tartışmalar ilginç bir mahiyet kazandı.

Bugün itibarı ile Yargıtay’ın o dairesinin çıkışını, Yargıtay başkanlığı ve MHP sözcüleri dışında sahiplenen veya destekleyen olmadı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bir yurtdışı geziden dönerken uçakta destekleyici açıklama yaptı, ancak ertesi gün Ankara’da yaptığı açıklama farklıydı.

Kendisini iki yargı kurumu arasındaki ihtilafta sorunu çözecek ‘hakem’ olarak ilan etti Cumhurbaşkanı Erdoğan

[Karar yazarı Taha Akyol, hukukçu kimliğiyle, sorunun çözümü için ‘hakeme’ ihtiyaç olmadığını anayasa hükmüyle açıklıyor. Yargıtay ile Danıştay arasında çıkabilecek yetki çatışmasında sorunu ‘Uyuşmazlık Mahkemesi’nin çözeceğini belirten Anayasa maddesi (m. 158), aynı maddede, Anayasa Mahkemesi ile diğer mahkemeler arasında çıkacak uyuşmazlıklarda Anayasa Mahkemesi’nin kararının esas alınacağına da hükmediyor.]  

Sanıyorum iktidar cephesi, çevredeki hukukçuların uyarıları üzerine, daha ilk günden doğru tavır alan Hayati Yazıcı’nın çizgisini benimsediler.

Tartışmalar sonunda iş, iktidar cephesinin ‘yeni anayasa’ teklifini yeniden ısıtmasına dayandı.

Anayasa Mahkemesi’nden bireysel başvuru yetkisini kaldıran bir yeni anayasa…

Reklam

Nedense bu talep bana şaka gibi geliyor.

Sebebi şu: 2010 yılının 12 Eylül günü yapılan halkoylamasıyla anayasada gerçekleştirilen değişikliklere kadar Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurulara bakma yetkisi bulunmuyordu. O zamana kadar Türkiye’deki hukuk sisteminden haklarını alamayanlar ya da mağdur edildiklerine inananlar için başvuru mercii Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ydi (AİHM). Türkiye’den gelen başvuruların çokluğu yüzünden sonuca ulaşmada zorlanmasına rağmen, AİHM, Türkiye tarafından kabul edilmiş bireysel başvurulara bakma yetkisini paylaşmak istemiyordu. Anayasa Mahkemesi’nin halkoylaması sonucu yenilenmesiyle birlikte AİHM yetki devrine razı oldu.

Nitekim, anayasada yapılan değişiklikle ilgili uygulama amaçlı 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un yürürlüğe giriş tarihi olan 23 Ekim 2012 dolaylarında, Başbakan Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yetkisi tanınmasının tarihi önemde bir yeni adım olduğu görüşünü kamuoyu önünde defalarca tekrarladı.

Şimdi de, iktidar, yakın bir tarihte, büyük zahmetlerle -anayasa değişikliği için halkoylamasına başvurarak- yürürlüğe koyduğu Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru yetkisini geri almak için kamuoyu oluşturmaya çalışıyor…

Konunun bu biçiminin bana şaka gibi gelmesinin sebebi bu işte.

Bireysel başvuru yetkisi Anayasa Mahkemesi’nden alınınca, haklarının çiğnendiğini veya mağdur edildiklerini düşünen bireyler ne yapacaklar?

Türkiye’deki yargı süreci biter bitmez AİHM’ne bireysel başvuruda bulunacaklar…

AİHM’ne Türkiye ile ilgili başvurular zaten yüksek. Araştırınca karşıma çıkan bilgiye göre, 31 Aralık 2021 itibariyle AİHM’nin önünde değerlendirilmeyi bekleyen toplam 70 bin 150 başvurunun yüzde 22’si Türkiye ile ilgili. 

Reklam

Yani, tam 15 bin 250 başvuru…

Türkiye AİHM’ne hakkında bireysel başvuru yapılan ülkeler listesinde Rusya’dan sonra ikinci ülke durumunda.

Daha da önemlisi şu: Anayasa Mahkemesi’nden bireysel başvurulara bakma yetkisinin alınması halinde, Türkiye, AİHM’ne hakkında en fazla başvuruda bulunulan ülke haline gelecek.

Nereden mi biliyorum?

Şuradan: Anayasa Mahkemesi’ne yapılmış bireysel başvuru sayısı 130 bin… Başvuru için Anayasa Mahkemesi’ni seçenlerin bazısı bu imkandan mahrum kalınca Strazburg’a yolunu düşürmeyi gözünde büyüterek AİHM’ne gitmese bile, 130 bin muhtemel mağdurdan azımsanmayacak bir miktar her şeye rağmen zahmete katlanacaktır.

O durumda AİHM’nin bireysel başvuru yetkisinin kaldırılması mı gündeme getirilecek?

Herhalde ardından da, sıra, AİHM’nin zorunlu yargı yetkisinin, o yetkinin dayandığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin feshi ve uluslararası antlaşmaların kanun hükmünde olduğuna dair Anayasa’nın 90. maddesinin de kaldırılmasına gelecektir.

Yazının burasında sözü Dışişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin hazırladığı metne bırakıyorum:

“Ülkemizin AK’la (Avrupa Konseyi) işbirliğinin önemli bir boyutunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi teşkil etmektedir. Türkiye, 1953’te yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) denetim sürecine ilişkin bireysel başvuru hakkını 1987’de ve AİHM’nin zorunlu yargı yetkisini 1990’da kabul etmiştir. / Anayasamızın 90. maddesinde, usulüne göre yürürlüğe giren uluslararası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu ve bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiasında bulunulamayacağı, ayrıca temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmaların kanunlarımızla aynı konuda farklı hükümler içermesi halinde uluslararası antlaşma hükümlerinin geçerli olacağı güvence altına alınmıştır.”    

Görüyorsunuz, iktidar cephesinin önünde hayli uzun ve zahmetli bir yol var.

ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Dünyada şunlar olurken;
    -Uçakla otomobil kafa kafaya çarpışmış😂
    (Pisten çıkan uçak! Havada değil!!🤣🤣).
    -Gazzeye giren yabancı tanklara yıkık evlerin sahipleri top tüfekle ateş etmişler!😯😯☹️☹️. Yani tank sahipleri şikayetçi olmuşlar sanırım dünyanın sağır sultanlarına!! Çığlıklarını duymuyormuş kimse👂👂👂☹️ (Ne nan KÖR ler yaa).
    -bizim yazr da yazmış:
    Komşunun tavukları bizim bahçeye girdi darıları yemeden tutup kessemmiii??..
    Sahibinden şikayetçi olup kadıya gitsemmi? 🤔☹️🙂.

  2. İktidar her zaman yaptığını yapıyor. Adım adım faşizan bir yönetime doğru ilmek ilmek ağlarını örüyor. Tüm bağımsız denen kurumlar bitti. Son çivi de AYM’ye çakıldı. Artık AYM’den bağımsız ve özgür bir karar beklemeyin. Geriye ayak bağı bir anayasa kaldı. Onun da ayak bağı olduğu söylenemez. Çünkü zaten tanımıyorlar. Şimdi “sivil” anayasa girişimi altında faşist (buna milli diyecekler) anayasayı dayatacaklar. Burada problem muhalefetin hiç bir sözünün ve önermesinin olması. Girilen ve gidilen yol belli. Asıl siz ne yapıyorsunuz. Seyretmeye devam edeceksiniz, daha önce olanlar olmaya devam edecek. Faşizm tüm dehşetiyle hepinizi saracak.

    • Ender bey avrupada, italya dahil, hollanda avusturya her yerde faşist partiler iktidarda noolmuş?

      • Yakışır diyorum. Tam bizim millete uygun bir şey olmuş. Ama düne kadar her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına alıyordu bu zat. Nasıl oldu bu dönme bir de onu açıklayın.

  3. AİHM Türkiye hakkında özellikle geçmişte başörtüsü, azınlıklar, bölücü terör örgütlerini destekleyen siyasi partiler hakkındaki kararlar dikkate alındığında ve yine AİHM hiristiyanlar lehine ve İslam aleyhine takındığı tutum ve kararlar Türkiye nin yakın gelecekte bu kuruluş ile ilişkilerini yeniden değerlendirmesi kaçınılmaz hale gelecektir. Sanırım Batıdaki anlayış nasıl Osmanlıyı yıktıysa Türkiyeyide yok etme politikası daha aşikar hale gelecektir. Türkiye Batıya karşı yeni bir kurtuluş savaşı vermek zorunda kalacaktır. Zamanla batıdaki tüm kuruluşlarla ilişkiler yeniden gözden geçirilecektir. Bu haliyle devam edersek batı ülkemizi böler ve yok eder.

  4. “Ender
    13 Kasım 2023 De 06:28
    …Tüm özgür dünyanın başkentlerinde insanlar sokaklarda İsrail’i protesto ediyor, bayrağını yakıyor.” buyurmuş,
    elhak öyledir, kuranı da yakıyorlar, harry potter kitaplarını da…
    Yalnız bayrak yakmak bizim işimiz değildir, onu küçük ve ilkel halklar yapar, türke yakışmaz:)

  5. AYM yanlış yapıyor. Hukuk teori ve tekniği konusunda yazamam. Ama, kurulu düzeni tahrip etmeye ve siyaset kurumunu ayak altına almaya yeltenenlere “hak ihlali” gerekçesiyle alan açıyorsa, burada derin bir uçurum vardır. AYM siyasî iradeyle boy ölçüşüyor, siyasî iradeye sanki örtük darbe yapıyor gibi. AYM siyasî otoriteye çelme takan bir kurum olamaz. Yargıtay 3.Dairesi bence son derece haklıdır. Devletin hiç bir kurumu devleti çiğnetmek için ortam hazırlama yetkisine sahip olamaz.

  6. bugün bir aforizma paylaşayım bari, geçti bor’un pazarı gibi bi şey diil tabi
    biraz daha sofistike belki
    “Bilim ve sanat bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. ‘Tavuk toplum’, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.” gibi mesela.

  7. İktidarın yalpalaya yalpalaya bulduğu yol Ortadoğu diktatörlüklerinin yolu oldu. Her türlü insan haklarını ve özgürlükleri feshetti, anayasayı da rafa kaldırdı, demokratları hapse tıktı. Ortada yüzbinlerce mağdur, mahkeme kapılarında ve Avrupa yollarında sürünüyorlar. Ne için yapılıyor bunlar. Birileri iktidarlarını sürdürsünler, hazineyi yürütsünler, yandaşları beslesinler diye. Bu adaletsizliklere kimsenin dur diyecek hali yok. Kendi oydaşları da sürünen kesimler. Ama onları dinle, milliyetle, dünyaya meydan okuyorum havalarıyla uyutuyor ve sandıkta kandırarak yoluna devam ediyor. Aklı olan bu sefalete dur der. Bizimkiler ise aya dört şerit yol yapılacağı hayalini kuruyorlar. Halüsinasyon görmeye ve sürünmeye devam. Arada kendilerini kaybedip sokağa da çıkıyorlar. Ama gazı yiyip oturuyorlar. O kadar da demedik yani. Haddinizi bilin. Sokağa çıkılacaksa sizi babanız çıkarır ancak.

    • Seni himmetle, hırsızlıkla, iftira ile her rezilliği yapan siyonist işbirlikçisi ve ABD ajanı FETÖ acayip mayalamış. İktidar Türkiye’yi cennete taşısa itiraz edersin. “Allah benim şahsımda mütecelli olmuştur” diyen hain ve sapık bir şizofrene tabi olanlar Türkiye’nin kadrolu hainleridir.

  8. Sayın Cumhurbaşkanı’nın 10 Kasım günü yaptığı konuşmada da demiş ki: “Anayasa’nın 104. maddesi, Cumhurbaşkanı olarak bize yürütmenin başı olma yanında Devlet Başkanı sıfatıyla devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme görevi de vermektedir.
    Dolayısıyla biz bu tartışmada taraf değil, hakem konumundayız. Yürütmenin başı ve ülkenin en büyük siyasi partisinin Genel Başkanı olarak yaptığımız ve yapacağımız değerlendirmeler bu konumumuzun gereğini yerine getirmemize asla mâni değildir.
    Yargının iki kurumu arasındaki yetki tartışmasının çözüm yeri Anayasa’dır, yasalardır. Ancak anlaşılan o ki, mevcut Anayasa’mız ve dolayısıyla ona göre şekillenen yasalarımız bu konuda da yetersiz kalmaktadır.”
    Peki, nerede sivil toplum örgütleri?! Nerede ilgili çıkar grupları ve meslek örgütleri?!.. Aklı selimi savunan gençlik teşkilatları, kadın örgütleri?..
    Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki çelişkili durumu çözme konusunda da mı yalnız bırakılacak?

  9. Bana göre bu konuyla ilgili olarak bu güne kadar okuduğum en iyi köşe yazısı Fehmi Beyin de alıntı yaptığı Taha Akyola ait yazıdır.
    O yazıda aynı zamanda bir hukukçu olan Taha Bey hemen hemen konunun her tarafına temas ediyor ve gayet sağlam, doyurucu bilgiler ve çözümler
    veriyor .
    Benim anladığım kadarıyla mesele kayıkçı kavgasından öteye gitmiyor , kuru gürültüden başka bir şey değil.
    Görünen veya anlaşılan o ki Yargıtay biraz kapris ve kompleks yapıyor ; somut olarak eleştirdiği tek nokta AYM. nin yasamaya müdahale edecek şekilde geniş yorum yaptığı iddiasıdır ki bu da haliyle çok tartışmalı bir durumdur. Keşke bunu aralarında oturup da enine boyuna konusup tartışsalardı !
    Velhasıl bu da bir süre sonra unutulur gider .

  10. Bence sorun şu…hiçbir yerde özgür adil bir yargının olmaması.boşuna kem küm yaparak kendi ülkemizi kötülemeyelim.bizdeki yargı noktasındaki aksaklıklara bakıp avrupayı falan da kutsamayalım.burda sorun muhalif kafaların bazı olumsuzlukları görüp bu olumsuzlukların referans alacakları Avrupa ve ya başka yerlerde de olduğunu kabul etmeyerek bu meseleyi bile siyasete alet etmeleri …millet zaten kutuplaştigi için dogruların da yanlışlarında karışması… dolayısıyla mesele kısır döngüye giriyor…siyasallaşıyor…adam din ile ilgilili bir hukuki hakkı kabullenmezken dine karşı olan hatta hakareti bile hukuki bir hak sayıyor.işte burdada hukuk noktasında insanlar anlaşamıyor.Avrupada İslam’a hakaret edebilirsin…ama yahudiliğe ağzını açaniliir misin.Kuran Kerim yakabilirsin.ama Tevrat ve İncil yakabilir misin…güya orda hak hukuk var..öyle mi….

  11. “Görüyorsunuz, iktidar cephesinin önünde hayli uzun ve zahmetli bir yol var.”
    Hangi yol olursa olsun, o yolu istediği yöne çevirip 1993′ den bu tarafa seçimleri kazanmayı, çok iyi beceriyor. Son bir haftadır Amerkada Türk hükümeti’inin adi rüşvetle anılırken. Ortaklardan Netanyahu açık düşman gizli dostunu kahraman ilan ediyor. Belediye seçimlerini kazanma garantisini bu video ile vermış
    oldu. 👉📸 Watch this video on Facebook https://fb.watch/ohCF49d2Vt/?mibextid=j8LeHn
    Netenyahu her firsatta kendisi ile ters düşüyor. Hamasın saldırısını bilmiyor.Gizli sevislerinin haberi olmiyor ama güya Türk askerleri İsrailin En iyi tankını imha ediyor. Bunuda gizli servisleri keşf ediyor.
    Martdaki BB seçimlerini garanti altına aliyor.
    Erdoğan sadece Türkiyenin gündemini değil dünya gündemini istediği gibi belirleyor.
    Anlatan adamda Erdoğan ve Hakan Fidanın isimlerini Türk şivesi ile söyliyor.
    Yazık olan Gazza ve israil halkına oluyor.

    • Sorunun kaynağını büyüterek çözüm olmaz, olsa olsa biraz daha büyük bir sorunumuz olur:)

    • Sistemin amacı daha doğrusu en temel dinamiği sorun çözmek değil, öyle böyle değil kallavi sorun yani “kriz” üretmek.
      Bu sistem kriz üretmeden bir gün bile ayakta kalamaz.
      Bir krizi daha büyük krizlerle çözmeye çalışacaklar.
      Bekleyin görün.
      Yargıtay krizine rahmet okutacak yeni krizler pek yakında kapımızı çalar. Kapı bile çalmadan, kapımızı tekmeleyerek gelirler.
      Krizin de bir geliş reconu olmalı değil mi?
      AYM ve AİHM kararlarına uymama bir kriz idi.
      Bu krizi Yargıtay krizi ile çözmeye çalışmadılar mı?

    • Zaten çoğunu bu iktidar atadı. Ama değiştirme şansı olmadığı için paraşütle Yargıtaydan yeni üyeler indirerek eskileri azınlığa düşürecekler. Ama yemezler. Artık anayasa yapma değiştirme çoğunlukları yok. Sivil anayasa ile gırgır geçecekler. Göz korkutacaklar. Adam satın alacaklar. Bunlarda numara çok.

  12. ERDOĞAN HERŞEYDEN HABERDAR MI?
    Şöyle bir hüküm cümlesine ne dersiniz:
    “–Erdoğandan habersiz kuş uçmaz”
    Bunu yapabilmesi için, tüm kuşların ne zaman nereye uçtuğunu bilmesi gerekmez mi?
    Diyeceksiniz ki, “kuş”tan kasıt gerçek kuş değil, bu ifade “mecazi” bir ifadedir.
    Daha da somut bir olay ve bir soru ile açıklık getireyim:
    Erdoğan şu TC kimlik nolu şahsın örneğin bu sitenin müdavimlerinden herhangi birimizin son 5 gün içinde neler yediğini nerelere gittiğini en küçük ayrıntısına kadar çıkartabilir ve öğrenebilir.
    Ancak bu 85 milyon insanın son 5 gün içinde ne yediğini, nerelere gittiğini bildiği anlamına
    gelebilir mi?
    Mutlak kontrol için mutlak bilgi gerekir.
    Bu kadar sağlık sorunu yaşayan, promter olmadan bir çok konuda genel malumat dışında bilgi verebilmesi mümkün olmayan birinin, bu kadar geniş ve ayrıntılı konuyu kontrol etmesi mümkün mü?
    Bana göre şu anki sistem gereği Erdoğan mahkemelerden istediği kararı çıkartabilir.
    Ancak buradan “Tüm mahkeme kararlarından Erdoğan’ın haberi var ve tüm kararlar onun onayı ile veriliyor” sonucunu çıkartmak tam bir “deli saçması.”
    Dünya’nın en sağlıklı insanı bile bu şekilde atfedilen bir sistemi kontrol edemez.
    Ne demek istiyorum?
    Millî sporumuz olan kriz çıkarmadaki son seansın kesinlikle Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olduğuna ihtimal vermiyorum.
    Tabii ki, çıkıp “olay bilgim dışında vuku buldu” diyemiyecek.
    Aksi halde karizma yerle-yeksan olur.
    Ekran karşısına bile zor-zar çıkabilen birinin bu kadar olayı fiilen kontrolü mümkün mü?

    • Kendinizi kandırmayın. Son olayda doğrudan ondan izin almadan böyle bir işe girmezler. Bu doğrudan o olmayabilir. Sadık adamlarından birisi işareti vermiştir. Gezi konusunda hiç bir tavizleri yok. Gerekirse anayasa çiğnenecek ve sorumlu gördükleri insanları haksız hukuksuz içerde tutacaklar. Bu kadar basit bir mantıkları var. Her kararda onun imzası yok ama genel yönelimi onun ekibi belirliyor. Gerekirse mahkeme mahkeme savcı yargıç birebir markaj yapıyorlar. Çetenin eli geniş. Heryerde onların borusu ötüyor. Bağımsız bir kurum yada kişi aramayın adalette yada devlet kurumlarında. Bu keyfi yönetimin sonucu ortada. Mahkemeler çetelere teslim (İstanbul başsavcısının dilekçe ile söylediği herkesin malumu olan konu), ekonomi tepetaklak, hazine tamtakır. Millet de savunma sanayini hallettik yakında Gazze’ye fethe gideceğiz zannediyor.

  13. Yeni anayasa şart!
    Sivil ama kötü bir anayasa, askeri bir anayasadan çok daha iyidir!
    En azından birincisini referandumda reddetme şansımız olur:)
    Öyle değil mi?

    • Önce sistemin nasıl olması gerektiğini referanduma sunmak gerekiyor.
      -Eski sistemmi?
      -Çok yetkili başgan mı?
      -Çok yetkili hükümet mi?
      -Dengeli bir hükümet, denetleme mekanizması sağlam yönetim şeklimiz mi olmalı?
      Niyet üzüm yemek mi olmalı? Muktedirler kendi koltuklarını ve geleceğini garanti altına mı almalı??? (Asıl sıkıntı bu olunca!..)
      Sonra Anayasası kanun nizamı ona göre şekillenir zaten.

    • Evet birincisini reddedin, anayasaya ne gerek var zaten. Anayasa var da ne oluyor sanki. Kavala 7 yıldır hapiste. Ne yasalar, ne anayasa, ne AİHM işlemiyor despotlara. Mahkemelere doğrudan emir veriyor. Dinlemeyeceksiniz hiç bir yasayı diye. Size anayasa değil diktatörlük derebeylik ve orta doğu tipi krallıklar lazım. Aradığınızı buldunuz.

      • Aradığınızı buldunuz.😂🇹🇷Elhamdülillah millet halinden memnun.28 mayıstan sonrada anlamadı iseniz..
        Aradığınızı buldunuz….ha şunu bı anlayabilse idin..millet aradığını buldu ki 20 senedir bırakmıyor..

Yoruma kapalı.