Yine yeni şehitler.. Bildiklerini engellenmesine rağmen toplumla paylaşan bir istihbaratçıyı kaybettik… 

25
Foto: T24'ten..
Reklam

Kısa süre öncesine kadar sınır ötesiyle ilgili yalnızca ‘etkisiz hale getirildiler’ diye biten haberlerle karşılaşıyorduk; durum değişti, bir süredir karşımıza daha çok ‘şehit’ haberleri çıkıyor. Geçen günkü 12 şehit haberine kendimizi zorla alıştırmaya çalışıyorduk ki, dün de dokuz şehitle ilgili yeni gelişme hepimizi yıktı.

Ne oldu da, “Terör örgütü militanlarının sayısı artık iki haneli, onların da ayakkabı numaralarını bile biliyoruz” iddia edilirken, birden bire bir ay içerisinde 25 şehit verildi?

Yalan mıydı o açıklama?

Öyleye benziyor.

‘Şehit’ sayısı ise gerçek.

Belli ki, pek çok yönden önemli bir seçime doğru gidilirken, her seçim öncesinde olduğu gibi, terör örgütü erkenden oy kullanıyor.

Varlığını hatırlatarak…

Acılı bir ortamda konuya bundan öte değinmelerle girmek istemem. Allah hayatlarını kaybeden genç insanlara rahmetini esirgemesin, Cennet’ini nasip etsin; ailelerine ve milletimize de başsağlığı dilerim.

Reklam

ΩΩΩΩ

Mehmet Eymür’ün eksikliği hissedilecek

‘Derin devlet’ üzerindeki örtüyü çekip almaya çalışan Mehmet Eymür vefat etti.

İstihbarat konularına evvel eski ilgim var. Elime kalem aldığım ilk günden başlayarak, yerli yabancı fark etmez, önüme çıkan her netameli konuya derin bir merakla yaklaşmışımdır. Resmi ağızların esrarlı konularla ilgili açıklamalarının ötesine geçmek, gerçekte ne olduğunu öğrenmeye çalışmak hep temel gayem olmuştur.

Eski okurlar bu özelliğimi zaten bilirler…

Derin devlet konusunda gözümü açan isimlerin en başlarında Mehmet Eymür gelir…

Türkiye onu 1987’de yayımlanan ‘1. MİT Raporu’ ile tanıdı. Dönemin başbakanı Turgut Özal’a sunulmak üzere onun tarafından hazırlanmış raporda, o günlere kadar yarı açık yarı kapalı kaynaklardan kulaklarımıza gelen bilgilerin, ete kemiğe bürünmüş ve isimlere kavuşturulmuş halini, 2000’e Doğru dergisinde yayımlanan o raporda görmüş olduk.

O dönemlerde devlet yönetiminde yer almakta olan kişilerin ne tür ilişkiler içerisinde bulundukları, teker teker ve bütün açıklığıyla, o raporda yer almaktaydı.

Reklam

Bugün bile bir döneme tanıklık açısından önemli bir belgedir o rapor.

Sızdırıldı ve ardından sızdırma amacına ulaştı: Mehmet Eymür Milli İstihbarat Teşkilatı’ndaki etkin görevinden istifa etmek zorunda kaldı (1988).

Nerede, ne yaptığı bilinmezken, bir yazım üzerine beni aramasıyla kendisinin Antalya’da kurulu bir buz fabrikasıyla ilişkili olduğunu öğrendim.

MİT’ten en yakını Hiram Abas, Eymür ile görüşmemizden kısa süre sonra, İstanbul’da evinin yakınlarında uğradığı bir suikastta hayatını kaybedecekti.

Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde yeniden MİT’e döndü (1995). Ancak orada eskisi kadar etkin olmadığı, Çiller’in yakın çalışma kadrosundan Mehmet Ağar ile çatıştığı duyuluyordu. Ni̇tekim, bir süre sonra, uzaklaştırılma amacıyla, Büyükelçilik nezdinde istihbarat görevlisi olarak ABD başkentine gönderildi (1997). Bir yıl sonra geri çağrıldıysa da, Türkiye’de fazla kalmadı ve yeniden Washington’a döndü (1999).

Orada faaliyete geçirdiğiatin.orgsitesinde ülkede bayağı gürültülere sebep olan bilgiler yayımlamaya başladı. Bölük pörçük bilinenleri birbirine bağlayan ve okuyana bazı örtülü gerçekler hakkında anlaşılabilir bir tablo sunan bir yayın faaliyetiydi o. MİT dahil devletin bazı hassas kurumlarının yayınlarından memnun kalmadığı, hakkında başlatılan soruşturmalardan belli olmaktaydı.

Onun verdiği bilgiler ışığında gündeme gelen ‘MİTçi gazeteciler’ üzerine baş gösteren tartışmalar göz açıcıydı.

Türkiye Mehmet Eymür’den –atin.org ve kaleme aldığı kitaplar sayesinde- çok şey öğrendi.

Allah’tan kendisine rahmet, eşi Canset Hanım ile ailesi fertlerine de sabırlar dilerim.

ΩΩΩΩΩ

Ekler:

  1. 1. MİT Raporu
  2. Gökçer Tahincioğlu’nun Mehmet Eymür röportajı (1)
  3. Gökçer Tahincioğlu’nun Mehmet Eymür röportajı (2)
Reklam

25 YORUMLAR

  1. Bu sıralar buraya yorum yazamıyorum, meşguliyet ve burada çok derin insanların yorumlarıyla didişme gücüm yok. Bu başörtüsü tartışmasına küçük bir katkı yapayım dedim. Meselelere liberal bir yaklaşım içindeyim. O nedenle insanların kendi dinlerini yorumlama hakkı olduğu kanaatindeyim. Demem o ki birilerinin dinde şu var bu yok tartışması burada biraz zor sonuçlanır. Bu konuda geçenlerde aydın bir ilahiyatçı (bu benim görüşüm) bu konuda dört tane yazıyı ardarda yazdı. Ben linklerini paylaşıyorum. Size kolay gelsin.
    1-https://www-tr724-com.cdn.ampproject.org/c/www.tr724.com/basortusu-ve-tesettur-uzerine-1/amp
    2-https://www-tr724-com.cdn.ampproject.org/c/www.tr724.com/kuranda-basortusu-2/amp
    3-https://www-tr724-com.cdn.ampproject.org/c/www.tr724.com/islamda-ortunme-3/amp
    4-https://www-tr724-com.cdn.ampproject.org/c/www.tr724.com/islam-nicin-ortunmeyi-emrediyor-4/amp

  2. Öf ulan öff! yine kısır döngü, “dön baba başa dönelim…”

    Başörtüsü emretti mi emretmedi mi konuları birer ayrıntı. “Vecibe”, “emir”e karşı tartışmasına lüzum yok, bence. Bırakın kişi içi nasıl rahat ediyorsa öyle davransın. Şekli konusunda bu iş illa böyle olacak şeklinde dayatmağa gerek yok. Yasak edilip kız çocuklarını eğitimden mahrum etmek büyük hataydı. Ülkeye maliyeti ağır oldu. Sonra gördük ki yurtdşında eğitime giden veya gitmek zorunda bırakılan bu kız çocuklarına eğitim ve çalışma konusunda hiçbir engel yok, yeter ki çalışma alanlarında başarılı ve ehliyet sahibi olsunlar. Bunların günümüzdeki İslamofobiye rağmen yurtdışında birçok örnekleri var. Kişi başarılıysa ondan faydalanmağa bakan bir sistem hakim gelişmiş dünyada.

    İkinci konu “sonuçta ilahiyatçı olmak mü’min bir müslüman olmayı şart koşmuyor ki! Daha yakın zamanda bir ilahiyat profesörü bazı ayetlerin Allah kelâmı olamayacağını söyledikten sonra gelen tepkiler üzerine emekli olup Almanya’ya yerleşmiş” konusu. Bu da aslında birinciyle benzer ilişkili bir konu. “Başörtüsünü emrettiyse bu Allah Kelamı olamaz” türünden bir yaklaşım gösterilmiş.

    “Şirk” konusu çok önemli. Onun için geçen gün eğitim sisteminde tüm çeşitleriyle iyi ele alınmalı demiştim. Çok değişik ve yüksek eğitim seviyelerinde de kişiler “şirk” içersinde olabilir. Kendi aklına göre bir tanrı tasavvur eder. Sonra da o tanrıya referansla Allah’a adeta hesap sorabilir. Kuran’dan önceki din kitaplarının terkedilip, zamanla tekrar ihtiyaç olunmasından sonra ele alınıp elden geçirildikten (tahriften) sonra piyasa yapmasının mekanızması da aynıdır. Bazı şeyleri ayetlerin geldiği çağlardaki şartlara öncelikli olarak ele almak yerine günümüzdeki şartlara göre ele almak ve ayetleri küçümsemek (şirk mekanizması işin içinde olduğu için) düşülen vahim hatalardandır. Bu konu Osmanlı’nın soykırım yaptığı iddialarındaki çarpıtmaya benziyor.

    Şirk konusu insanın çoğukez pek farkında olmadan içine düştüğü bir hatadır (nefs ve akıl kombinasyonu işin içindedir). Bu iş vahim bir hata olmasaydı yeni bir Kitap olan Kuran’da bu kadar ciddiyetle vurgulanmazdı (affedilmeyen günah kategorisi). Yani, tekrardan “Şirk” hastalığına düşülmemesi lazım. Kuran gelmemiş olsaydı bugün müslüman inananlar olarak hepimiz Allah’tan bihaber hristiyan olarak devam edecektik. “Onu Biz indirdik (orijinal haliyle) koruyacak olan da Biziz” türü bir ayetle (insanın o kadar tahrif hastalığına rağmen) Allah evel ezel verdiği söz(ün)de duran, Hakim olandır (merhametinin büyüklüğü iyi anlaşılmalı). Hz. İbrahim’in müslüman olduğu ve namaz kılmış olduğu vurgulanır Kuran’da.

    Sonuçta, Kuran’a ters düşen bir ilahiyatçımıza önyargılılar diyarı yurtdışının iş teklifinde bulunmuş olması pek şaşırtıcı değil. Umarız durumunju toparlar yine de faydalı olabilir oralarda… Tabi, bütün bunlar “Akıl*İman Sentezi”ne göre böyledir….

    • Sayın yk “Başörtüsü emretti mi emretmedi mi konuları birer ayrıntı.” derken
      eğer “başörtüsü furuattandır” diyorsanız,
      bizim yorumculardan sayın yk duymasın,
      iş uzar…

  3. ATAMAN kardes Turk yargısı icin Dogu Perincek altın cagını yasıyor diyor. Dogru olana sahip cıkarım dogru olmayana dil uzatırım dogrusunu soylerım. Sana gore bir sey yok yasayanlar bilir yargının neleri yargıladıgını neler yaptıgını sana pesss yani bu yargıya bana dil uzatıyorsun diyorsun ya yuh yani.

    • Adı geçen eleman, kavala davasında Turk yargısının verdiği karar icin “altın cagına broz karıştı, bu karar siyasidir!” diye yeri göğü inletiyordu,
      işinize gelmeyeni duymazdan gelin,
      sonra da “Dogru olana sahip cıkarım dogru olmayana dil uzatırım dogrusunu soylerım.” bilmem ne diye atıp tutarsınız!

  4. http://fehmikoru.com/bahceli-cumhurbaskani-ile-gorustu-ardindan-cumhurbaskani-tbmm-baskaniyla-ne-oluyor-dersiniz/#comment-106786

    Didem Hanım din işleri yüksek kurul kararı linkinden meal alıntılamış, sonra arapça bilgisini sergilemiş, sonra farklı görüşe sahip ilahiyatçılardan bahsederek İslâm’ın bir hükmünü ısrarla sulandırmaya devam etmiş. Kendisi iyi yetişmiş, çok bilgili, çok görgülü, çok vs. bir birey olabilir ama savunduğu görüş maalesef islâmî değil.

    İlahiyatçılar farklı görüşte olabilir, sonuçta ilahiyatçı olmak mü’min bir müslüman olmayı şart koşmuyor ki! Daha yakın zamanda bir ilahiyat profesörü bazı ayetlerin Allah kelâmı olamayacağını söyledikten sonra gelen tepkiler üzerine emekli olup Almanya’ya yerleşmedi mi sanki?

    Kimseyi zorla inandıramayız ama tartışmaya girmeden Allahu Teâlâ’nın hükümlerini savunabiliriz. Didem Hanım’ın alıntı yaptığı linkte alıntılamadığı şmyle bir sonuç hükmü de var:

    “Başörtülerini, saçlarını, başlarını, boyun ve gerdanlarını iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmaları, Dinimizin, Kitap, Sünnet ve İslâm âlimlerinin ittifakı ile sabit olan kesin emridir. Müslümanların bu emirlere uymaları dini bir vecibedir.”

    Kimlerin ittifakı ile sabit olan kesin emir olduğuna lütfen dikkat!!!

    • Özer bey allaaşkına e.çakır soyundu da nooldu,
      eskiden neydiyse işte yine o, öyle değil mi?
      Didem hanım gibilere leküm diniküm veliyedin yetmiyor, illaki soyunmalıyız, ama şahsen ben utanırım…

      • bak sen,
        özer beyin yardımına kimler koşmuş gelmiş:)
        bir iki kişi daha çağırıp voltran falan oluşturun isterseniz,
        adına iffetli erkekler cemaati filan dersiniz artık,
        gerçi son zamanlarda yaratıcı isimler bulmak konusunda kendini aştığını kabul etmiyor değilim tabi.
        her ne kadar senin gibi yakından takip etmiyorum doğru mu bilmiyorum ama bir süre önce sayın ibrahim kalının kızının da tesettürü bıraktığını gördüm sanki medya da,
        herkese tebliğe yetişebiliyor musun bari?

        “illaki soyunmalıyız, ama şahsen ben utanırım…”:)))
        utandığın bir şey olması senin adına
        büyük bir haber,
        olumlu bir adım,
        ümit verici bir gelişme.

    • sonuç hükmünden başlayayım,
      uzun bir yazı olduğu için baştaki yanlışı açıklamakla yetindim, link herkese açık olduğuna göre sonuç hükmünü de isteyen görmüştür,
      bu sonuç hükmüne az bir yaşlı kadın müstesna kahir ekseni başını küçük bir bezle bağlayıp boğazlarından sıkmayı tercih ettiklerine, yakalarının üzerine salmadıklarına göre fazla uyan yok değil mi? belki örfi bir şey olduğunu düşünüyorlardır

      efendim, arapça olarak işaret ettiğim üzere, açık ki birinin arapça bilgisini sergilemesi gerekti, siz olamadığınız için ben oluyorum, kitabımızda
      yakalarının üzerine “salınması” olarak çevrilen bir sözcük yok, Allah bunun yerine başka bir kelimeyi tercih etmiş,
      O’nun kullanmadığı bir sözcüğü ısrarla olduğundan farklı çevirmek,
      belli bir görüşe dayanak olsun diye zorlamak niye?
      islami olmayan bir şey varsa o da budur.

      ilahiyatçılar farklı görüşte olabilir,
      lakin biz,
      bak burada ne var tadında örnek verdiğiniz benzeri bireysel çıkışlardan değil, farklı görüş birliğinde – almanyaya ya da patagonyaya gitmeyip- görevinin başında olan pek çok ilahiyatçı ve akademisyenin dile getirdiği bir farklılıktan söz ediyoruz, yoksa marjinal örnek-ler getirmek hiç birimiz için zor değil,
      özellikle benim için hiç değil ama ne gerek var?

      “Kimseyi zorla inandıramayız ama tartışmaya girmeden” basit, sade ama temel gerçekleri yeni okuyanlar için tekrar edelim;
      Kur’an da “başını ört” şeklinde doğrudan bir emir yoktur.
      “göğsünü ört” emri vardır.
      bu ayette “hımar” kelimesi geçer.
      bu kelimenin başörtüsü mü yoksa şal benzeri bir örtü mü olduğu ilahiyat mensupları, alimler, akademisyenler arasında tartışmalıdır.
      bazı ” İslâm âlimlerinin ittifakı” peçeden burkaya, kadının ekonomik hayata katılmasının men edilmesinden eğitimine izin verilmemesine, küçük yaşta evliliğine kadar zamandan zamana, ülkeden ülkeye farklılık gösteren pek çok farklı hüküm içeriyor, bunlar için ayet-ler esnetilip, anlam değiştirilmemelidir.
      ben yorumumda
      “hımar” başörtüsü anlamına gelmiyor demediğim gibi, geliyor diye de görüş bildirmedim. tesettür ayetini sulandırmışım, görüşüm islami değilmiş gibi yargılar kişinin/kişilerin anlayışını bağlar, yorumumu değil.

      • Didem hanım lisanı arabiyi sizin kadar bilemeyiz ama bu “hımar” kelimesi eşek
        ya da kanatlı ejderha(himera) gibi bir şey demektir:)

        • neler de bilirmiş:)
          arapça zengin bir dil,
          paparazzi listeleri yapmak yerine
          bir kaç kelime daha mı öğrensen diyorum.

      • Didem Hanım, laf kalabalığı içinde yalpaladığınız dikkat çekiyor.

        Allahu Teâlâ’nın mü’minler için tesettür hükmü kesin ve net. Nasıl uygulandığı yöresel ve yorumsal olarak “peçeden burkaya” farklılık gösterse de alimlerin her türlü delilleriyle ittifak ettikleri bir hükmü sulandırmaya devam gayretiniz bir inat yüzünden değilse ancak bir vazife gereği olabilir diye düşünüyorum.

        Yıllardır yazdıklarınızdan ben sizi akıllı, iyi yetişmiş bir mü’mine hanım zannediyordum. Bugün, “”hımar” başörtüsü anlamına gelmiyor demediğim gibi, geliyor diye de görüş bildirmedim” yazarken, eğer başörtüsü anlamına geliyorsa bile Allah’ın emrinin göğsün başörtüsü ile başı açarak örtülmesi şeklinde olduğunu savunuyor olmanız sizi nereye savuruyor, elim varmıyor yazmaya…

        Bu saatten sonra ancak dua edebilirim sizin için.
        Bir de kabul ederseniz son bir ricam olsun: Allahu Teâlâ’nın emri sebebiyle değil de tepe çakrası, vb. sebeplerle başörtüsü kullanıyorsanız başka bir şey tercih edin lütfen. Çok çeşitli şapkalar, bereler var hanımlar için. Daha modern gösterir!

        • benden farklı düşünenler ya “vazifeli” ya “mümine değil” ya da “savruluyor” dur…
          coğrafyamızdaki içler acısı halin nedeni bu zihniyet değil mi?
          Allahu Teâlâ’nın mü’minler için tesettür hükmü kesin ve net elbette ama insanların ne anladığı ve nasıl uyguladığı yöresel ve yorumsal olarak “peçeden burkaya” farklılık gösterebiliyor işte.
          öte yandan,
          “başını ört” emri yoktur ama yüzlerce ayette fikir(fkr) kökenli tefekkür, tezekkür, tedebbür emri vardır o halde bir emrin hikmetini düşünmek te bir emirdir.
          bir şey yöresel ve yorumsal olarak peçeden burkaya çeşitlilik gösterebiliyorsa türbandan bereye de çeşitlilik gösterebilir,
          yarın da uzay başlıklarında çeşitlilik göreceğiz demektir.
          modernlikle sorunu olan dinimiz değil,
          bir yobaz zihniyet maalesef.

  5. Çözüm süreci, mektup siyaseti hala canımızı yakıyor. Gemiciklerle devam eden İsrail ile ticaretinide kınıyorum. Bumu yerli milli ve dini davranış. Ne yani, kahve kola bahane, ticaret şahane öylemi. Hem suçlular gem güçlüler. Cumhur ittifakı bu işte. Uyannn milletim. Sandık senin tek cevap yerin.

    • Saygın arkadaş,
      sandık her şey değildir! den
      “Sandık senin tek cevap yerin.”e kadar gelmişsiniz bakıyorum, ha gayret!

  6. Bir sorun var. Sadece biz mi rahatsızız? Bir evde komşudan gelen rahatsızlık verici durumlar oluyorsa ve biz sadece sesimizi yükseltiyorsak! Burda daha büyük bir sorun var demektir!
    Bir evin yanında diğer yanında karşısında alt ve üstünde de komşular var!
    Diğer komşularla konuşmalı değilmi önce?
    SİZ RAHATSIZLIK DUYUYORMUSUNUZ? diye… sormak gerekmez mi önce?
    Ya komşunun haylaz çocuğu da bu işin içindeyse!!!
    Eskiden olsaydı giderdik dooru kadı efendi ye.. kanun var nizam var şimdi ama,
    tanımıyor bazıları mahkemeleri de!!

  7. Daha önceleri ve en son da dün, bu terörle mücadele konusundaki düşüncelerimi dile getirmiştim.
    Tam 40 seneden beri devam eden ve tahminen 20 bin şehit verdiğimiz, terör örgütünden de aslında kendi vatandaşımız olan 80 binin üzerinde ınsanın hayatını kaybettiği , yine tahminen yüz milyar dolara malolan ve devletin bir türlü üstesinden gelemediği bu kör dövüşü acaba ne zaman sona erecek, devlet ne zaman şapkasını önüne koyup buradaki kilitlenmeyi düşünecek!
    Gerçekten içler acısı bir durum !
    Yazık!

    • Irak kurdustani kurdular,Suriye Kürdistan’ı kurdular
      sıra hangi Kürdistan’a geldi dersiniz?
      Sorun bizimle kurt vatandaslarimz arasında olsaydı çoktan cozulmustu.
      Olayı anlayalım hedef 4 ülkeyi parçalayıp büyük kurdustani kurmak .Buna izin verecekmiyiz.Asla .
      O nedenle savaşımız ABD ile BATİ ile.
      100 yıl önce Sevr ile yapamadıklarının 2. versiyonunu uyguluyorlar
      Hazin olan bunun hala anlasilamamis olması yok hakmis hukukmus bunların hepsi fasa fiso
      Yazıklar olsun ki TC pasaportu taşıyıp mecliste beslediğimiz figuranlarla halen işbirliği yapan ve yapacak Sİyasi partilerimiz mevcut.
      Bu mücadele belki sonsuza kadar sürecek takı Bu senaristler bu vatanın ilel ebet bizim olduğunu kabullunene kadar.

      • Engin iyi tahmin etmissin sira bizde alt yapiyi hazirladilar. Ekonomiyi batirarak yargiyi ve kurumlarin isleyisini bozdular ulkenin yønetimi yolsuzluklarla aniliyor ulkenin kaynaklari carcur edildi akillari fikirleri rant paylasimi turkiyeye ucak satmiyorlar neden ? Reis sanki onlar icin calisiyor igneli sokak agziyla diplomasi yurumez ve ayni reis gidip cin yada rus ucagi alacak oda nato Dan cikisimiz olacak sonra seyreyle turkiyenin nasil parcalanacagini gelip ulkeyi isgal etmezler iraka cevirirler

  8. Gencecik evlatlarımıza Allah rahmet eylesin. Kimsenin başına vermesin:“Hiçbir ana-babaya kendi evladını toprağa vermeyi!”.
    -kendi gencecik evladını toprağa veren Ana’ya soralım; “vatan için evladını verdin. Düşüncen? İsteğin talebin önerin???”
    Sordunuz mu? İstatistik yapıp halkla paylaştınız mı???
    -üsler! Başka ülkenin toprakları! Abd’nin köpekleri ile başedebilmenin yolları! Ve
    BAŞKA TÜRLÜ NE YAPILABİLİR?
    -soru:evladımızın kanı yerine 10 can alsan ne yazar? 20-30bin çocuk genç kadın öldürüldü 2 ayda Filistin de gıkını çıkarmadılar!!!😡😡😡😡
    Demekki neymiş:
    -YA ONLARIN ANLADIĞI DİLDEN KONUŞACAKMIŞSIN!
    Yada,
    -KOMŞUDAN SES GÜRÜLTÜ KOKU DUMAN ZARAR GELİYORSA O KOMŞUNUN KAPISINA TAK TAK DİYE VURACAKSIN!
    Annamadımı?
    EVİNİ BAŞINA YIKACAKSIN😡!
    Hangi g.tle diye sorana:
    “..damarlarındaki asil kanda…” diye bir söz söyleyenin kurduğu Cumhuriyet te yaşıyorsun sen, UNUTMA!🤔.

  9. (Ne oldu da, “Terör örgütü militanlarının sayısı artık iki haneli, onların da ayakkabı numaralarını bile biliyoruz” iddia edilirken, birden bire bir ay içerisinde 25 şehit verildi?
    Yalan mıydı o açıklama?
    Öyleye benziyor.)
    Afedersiniz. Ya farketmediniz. Ya da şaka yapıyorsunuz.. ciddi bir konuda şaka yapacağınızı sanmıyorum. Farketmemiş olabilirsiniz.
    İki haneli sayı açıklaması sınırlarımız dahili içindi. Sınırlarımızın ötesinde, kuzey ırakta ve suriyenin kuzeyinde binlerce militan olduğunu, hatta bu sebeple bizzat cumhurbaşkanının abd yi kaç kere suçladığını da cümle alem biliyor.
    25 şehid yurt içinde değil, sınır ötesinde meydana gelen bir hadise.
    Yurt dışındaki operasyondan gelen şehid haberleri içeriyle ilgili bir açıklamayı nasıl yalanlayabilir?

  10. Oncelikle sehıtlerimize ALLAHtan rahmet yakınlarına sabır diliyorum.
    SAYIN KORU 25 yıldır sizi takip eden biri olarak iyi ki varsınız diyorum. Taha Kıvanc bagımlısı biri iken sanırım hayatımın hic bir doneminde ne o kadar yazı takip ettim ve ne de o kadar keyif aldım o yazılardan aldıgım keyf kadar…
    Simdilerde khk dan atılıp terorıst damgası yesemde Vatanını milletini beni kamudan atıp teror damgası vuranlardan cok sevdigimi bildigim icin Allah a havale ediyorum sadece…
    Sizin Mehmet EYMUR Hiram Abbasla ilgili yazılarınız hatırlıyorum. Adeta bir film heyecanı icinde okurdum tekrar tekrar.
    Sunu bilmenizi isterim sizi cok sayıyor cok seviyorum.İyi ki varsınız iyi ki yazıyorsunuz.
    Selamlar saygılar.

    • Adamım sayın yazarın seveni sayanı bol olsun ama sen burda eski “sade vatandaş” nickini kaptırdığında kendisi ya da sayfa editörü kılını bile kıpırdatmamıştı hatırlarsanız?
      Vatan sevginizi filan bilemem ama kendi rumuzunuza bile sahip çıkamıyorsunuz,
      gelip burda türk yargısına dil uzatıyorsunuz ya, pesss yani!

Yoruma kapalı.