Bugün birbirinden farklı iki konum var.
Önce bizdeki bu akşam yeniden gündeme gelmesi beklenen malum yasa tasarısı…
Hep unutuyoruz ve sürekli hatırlatılmamız gerekiyor.
Şimdilerde ‘tecavüzcüye af’ veya ‘çocuk gelinler’ gibi adlarla anılan ve bugün yeniden TBMM’de görüşülmesi beklenen tasarıyla ilgili tartışmaların bir benzerini 2004 yılında yaşamıştık.
Yine AK Parti hükümeti vardı iktidarda, o dönemin konusu ‘zina yasası’ adını taşıyordu.
Hatırladınız.
Ters yüz olmak kaderi bu konuların…
Orada da, ‘başbakan istediği için’, parti yetkilileri ve konunun sahibi olan bakan Meclis-içi ve dışı muhalefetin şiddetle karşı çıktığı tasarıyı sahipleniyor, sahiplenmek ne demek, ölümüne savunuyordu.
Anamuhalefet partisi CHP’nin lideri Deniz Baykal, “Yasa çıkarsa bunu ihanet sayarım” diyor, başta kadın dernekleri olmak üzere pek çok sivil toplum kuruluşu protesto için sokaklara taşıyordu.
“Bu düzenlemenin aynısı bütün Avrupa ülkelerinde var” gerekçesi eşliğinde Avrupa Birliği (AB) konulu bir görüşme için Brüksel’e gidildi…
Ve.. hiçbir AB ülkesinde öyle bir yasa bulunmadığı heyetin yüzüne ifade edildiği için.. ters yüz olup dönüldü.
Ülkemiz AB üyesi aşkıyla yanıyordu o zamanlar; nitekim bir yıl sonra, tam üye olmamızın önündeki engeller birer birer kaldırıldı ve müzakere süreci başladı.
“Henüz yeni iktidar oldular, acemiliğe gelmiştir” diye düşünülmüştü o zaman…
Bu defa öyle bir teselli de yok.
AK Parti iktidarda 15. yılına girdi ve yine muhalefet ile sokakları hareketlendiren bir yasal düzenleme için bastırdı da bastırdı.
“Cumhurbaşkanı istiyor” deniliyordu kulislerde…
Önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızının başkanı olduğu kadın derneği tasarıyla arasına mesafe koydu; dün gece de bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Tasarı Meclis’te bugün görüşülse bile, artık o aynı tasarı olmayacak; AK Parti’nin itirazlarını sessiz fakat etkili yapmaya kendilerini alıştırmış kadın milletvekilleri, yeni biçimiyle bile, maddenin yasalaşmasına muhtemelen izin vermeyecek…
Peki ya imzacı milletvekilleri…
Son dakikada önlerine getirilen ve içinde ne olduğunu bilmeden imza attıkları önergenin ağırlığı altında ezilecek olanlar var.
Üzerlerine gidilince “Bizim de çocuklarımız var” diye savunmaya geçen milletvekilleri…
2004’te geri çekilen tasarının altında imzası olanların hiçbiri bir sonraki Meclis’te olamamıştı.
Muhtemelen bu tasarının gönülsüz oldukları belli sahiplerinin başına da aynı âkıbet gelecektir.
Ne demek istiyorum?
Şunu: Yasama faaliyeti ciddi bir iştir. Milletvekili sıfatını taşıyan kişi, onbinlerce insanın oyuyla seçilmiştir; o insanlar kendisini başkente gönderirken verdikleri vekâlete sadık kalınmasını vekillerinden bekler.
Yanlış işlere âlet olmamalarını da.
İmzasıyla Genel Kurul’a sunulan ve hatta Meclis’ten geçmesi için parmak kaldırdığı her yasanın, her tasarrufun sorumluluğu omuzlarındadır milletvekillerinin…
Ankara’dayım ve her köşesinde siyasi dedikodu yapılan başkentin çenesi düşük halkı, günlerden beri, “Bu yasa kimin için çıkarılıyor?” merakındadır.
Kimse ‘3 bin aile için çıkarılıyor’ gerekçesine inanmıyor.
Yazık oldu o milletvekillerine.
Son dakika (saat 10.00) haberi: Tasarı Komisyon’a geri çekildi: Başbakan Binali Yıldırım, cinsel istismar düzenlemesi için “Toplumdaki mutabakatın tam anlamıyla sağlanması, Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine, milletvekillerinin konuyu daha detaylı olarak incelemesi için meclisteki bu tasarıyı komisyona alıyoruz” dedi.
…
Parayla yumuşayabilen sert bir adam
Adam meslek hayatı boyunca hep ‘sert asker’ olarak anılmış…
Basamakları tırmanır ve göğsündeki şeritler renklenirken kendini ‘istihbarat’ alanına atmayı ve o sayede genç yaşta askeri istihbaratın tepe noktasına kadar gelmeyi başarabilmiş…
Orada kalamamış ama.
Kendisi “Ben ayrıldım” dese de..
Rivayete göre ‘becerisi’ yetersiz bulunduğu için..
Tepe noktadan erken inmiş biri o..
İntikamını almaya kararlı biri ama…
Önce ‘The Field of War: How We Can Win the Global War Against Radical Islam and Its Allies’ (Kavga Alanı: Radikal İslâm ve Müttefiklerine Karşı Küresel Savaşı Nasıl Kazanabiliriz) adını taşıyan bir kitap yazmış…
Altında Michael Ledeen’in de ismi olan bir kitap bu…
Ledeen’i şahsen tanıdım
Nedense kitaptan söz edenler yazarın ortağı Ledeen’i hiç anmıyorlar…
Bir keresinde, Washington’u ziyaret eden Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın şeref konuğu olarak katıldığı yemekli bir davette yan yana düşmüştük de, o zamanlar ateşli fikirleri Ankara’ya kadar ulaşan Ledeen’i dünya gözüyle görebilmiş ve tanışabilmiştim.
Sonraları fikirlerini eyleme dönüştürecek bir yönetimle yolu kesişti Ledeen’in: Cheney–Rumsfeld–Wolfowitz üçlüsünün Dartanyan’ı oldu.
Daha önce ‘İran-Kontra’ macerasında da görev almış bu doktoralı maceraperesti bağrına bastı bu üçlü…
Ortadoğu’nun bugünkü ‘kan, ateş ve gözyaşı’ manzarasında en büyük fikri paylardan birinin sahibidir Ledeen…
İkinci derecede yazarı göründüğü kitabın ismine benzer kendisinin de bir kitabı vardır: ‘The War Against the Terror Masters: Why It Happened. Where We Are Now. How We’ll Win’.
Derdim Michael Ledeen olsaydı, iki kitabı elden geçirip benzerliklerini sergilerdim; ama derdim o sert görünümlü asker ve onun ‘yumuşak’ bulduğu politikalardan koptuktan sonra kendisini attığı liman…
Michael Flynn adamın adı…
Flynn artık yeni seçilen ABD Başkanı Donald Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı…
“Parayla saadet olur” diyenlerden…
İntikam için içi yanan sert askerin foyası çabuk ortaya çıktı.
Önce, seçimden bir gün sonra The Hill gazetesinde “Müttefikimiz Türkiye’ye destek verelim” ana temasını işleyen ve içerisinde “Gülen için ılımlı deniyor, ama o bir radikal İslâmcı ve Türkiye’ye iade edilmeli” tespit ve önerisi bulunduğundan Türkiye’de ilgi çeken makalesini..
Para karşılığı yazmış olduğu iddiası çıktı ortaya…
Bir Türk’ün firması adına ülkemizin lobisini yapma karşılığı şirketine para yatırılmış…
Şimdi de, ‘sert asker’in Cleveland’taki şahin bir kuruluşta 15 Temmuz gecesi yaptığı konuşmanın ses kaydı ve tapeleri elimizde.
O gece Ankara’da ölüm-kalım mücadelesi verilirken, politikacılar eliyle “İslâmi bir devlete doğru dönüşen Türkiye’de” ordunun yönetime el koyduğu haberini alkışlatan bir Flynn…
Cleveland’ta 15 Temmuz’da alkışlarla karşılanan konuşması ile Türkiye’de 8 Kasım sonrasında alkışlarla karşılanan makalesi arasında tek bir unsur farkı var: Para…
“Türkiye’yi İslâmi bir devlete doğru dönüştürdüğünü” iddia ettiği yönetimi aradan birkaç ay geçince övebilen ‘sert’ bir asker o…
Adaşı Ledeen’e ve Ledeen’in Neo-Çılgın arkadaşlarına lâyık bir eski subay – yeni politikacı…
Trump’tan sonra başkan olmayı bile düşünebilir.
ΩΩΩΩ
Fehmi Bey hayırlı sabahlar.Sizin yazılarınıza ben pek yorum yapmam sadece aradığım soruların cevabını bulduğum için size teşekür ve dua ederım.Bu yazınzdada pek çok sorumun cevabını buldum.
Ocakmedya’ya gelince, Maşallah ne kadar seviyeli ve kaliteli bir dijital gazete. Ocakmedyada bir haber okiyorum ve o haberin sayesinde en az beş on haber de ulaşiyorum Ehliyetli yazarlari ile tam bir kütüphane görevi yapiyor. Allah razi olsun.
kişiler kavramlar üzerinden tartışıyorlar ve o kavrama aynı anlamı yüklemiyor olabilirler. kavram karmaşası anlaşmazlıkların temel sebebi olabiliyor. parti yandaşlığı mesela. ne anlıyoruz ki birisi yandaşım derken başka biri yandaşlık olamaz diyebiliyor.
yandaş ne demek mesela; bir düşünceye, bir isteğe katılan, onu destekleyen kimse, yanlı, taraftar
bu durumda parti yandaşlığı bir partinin ideolojisine duyulan yakınlığı ifade eder. parti taraftarı olarak ta kullanılır. toplumun geniş kesiminde yer bulan bir kavramdır. böyle bir kavrama olumsuz anlam yüklemek ancak taraf olunana olumsuz bakmakla mümkün olabilir. bu da son derece yanlış bir yaklaşımdır. birileri yandaşlığa desteklediğimiz taraf ne derse doğru odur anlamı yüklüyorsa bu onların anladığıdır kimse bu kadar kısır bir anlamada kalmak zorunda değildir.
ben de bir partinin yandaşıyım. ideolojisini tutumunu geleneğini destekliyorum. oy veriyorum. her yaptığına söylediğine katılmak zaten kimse için mümkün değildir. ancak çoğu zaman yapılanlarda olumlu bir yan bulma faydaya dönük bir kanal açma eğilimi olabilir. hepimizin bazı konularda benzer eğilimleri vardır. hatta bazen bu eğilim başka bir şeye yandaşlık yada karşıtlık diyelim nedeniyle olumlu bir şeye olumsuz bir kanal açma şeklinde de tezahür edebiliyor…hepimizin eğilimlerine saygı duymak gerekir.
bu toplumun en çok ihtiyacı olan şey hoşgörü…
Fehmi Koruya arkadaşlar’i boşuna usta gazeteci diye hitab etmiyor.Şimdi durupdururken bu yasa tasarısınin ortaya atilmasinda bana göre 2 şik var.
1. gündem değiştirmek,sebebi Trumpin güvenlik bakaninin o meşhu yazısından sonra ortaya saçılan akla durgunluk veren iddalar.( O iddalari merak edenler internetten araştırip öğrenebilirler)
2,.Millet vekilleri ve devleti yönetenlerin’in sadakati devam edip etmediğini öğrenmek’ti
bundada bayaği başarılı oldular.”fakat”o iddaların sahipleri yabancı gazetecıler, onlar peşini bırakmazlar.Fehme bey bu haberi kaleme alıp burada tartışılmasını sağladığınız için teşekkürler.
Ben Ak Partiyi destekleyen bir seçmenim,
bunu hiç komplekse kapılmadan söylüyorum.
Bu yandaşlıksa,evet,Ak Parti yandaşıyım diyorum.
Ancak ben yerine göre Cumhurbaşkanından da,Başbakandan da, Ak Partiden de farklı düşünürüm.Bir çok konuda onlarla aynı fikirleri,idealleri paylaşmakla beraber onlarla aynı düşünmediğim,farklı düşündüğüm konular da çoktur.
Biz eski yönetimleri de biliyoruz. Kızlarımız başörtüsünün üstüne peruk taktığı
halde buna bile razı olmayanları gördük. Başörtülü asker analarının nizamiyeden içeri
alınmadığı devirleri yaşadık.
Enflasyonun yüzde yüzelli olduğu dönemleri
gördük.Yüzde dörtyüz faizle hazine bonosu
satılan dönemleri yaşadık.Bu tür olumsuzluklar saymakla bitmez.
Bugünlere kolay gelmedik.Bu sebeple Ak Parti iktidarını destekliyorum.
bu ülkenin % 50den fazlası ak partiyi destekliyor. sanılanın aksine kalan % 50 nin tamamı da ak partiden nefret etmiyor. oy verenlere saygı duyan, doğru yaptığı işleri destekleyen, yanlış olanları eleştiren ne yaparlarsa yanlış yaparlar demeyen, ideolojisine çok yabancı olmadığı için ideoloji üzerinden değil icraatları üzerinden eleştirmeyi tercih eden geniş bir kesim var. ve bu kesim ak partili olmadığı halde yerli yersiz haklı haksız eleştiri kirliliği nedeniyle seçmeni olmadığı halde bu partiyi haklı olduğu konularda savunmak zorunda kalıyor haksız olduğu yanları eleştirerek.
ve bu kesim dünyanın terör sarmalından geçtiği çok uluslu saldırıların yaşandığı tüm değerlerin yitirildiği bu günlerde ak parti düşmanlığının zarardan başka bir getirisinin olmadığını görüyor ve toplumun daha geniş bir kesiminde mutabakat arıyor.
ZİNDANDAN BABAYA MEKTUP “(….)Bloktaki bütün kapılar demirden ve ağır. Bakınca, dokununca cezaevinin soğukluğunu iliklerime kadar hissediyorum. Sürgü seslerini ömrüm boyunca acıyla hatırlayaağım, eğer ömrüm olursa.. Kapı üzerimize kapandığında altında ezilir gibi oluyoruz. Ana koridor kapısından bir kap genişliğindeki kapak açılarak yemek, mektup, vs.. oradan veriliyor. 16-17 metrekare odada 6 kişi kalıyoruz. 4 kişi ranzada, iki kişi yerde yatıyor. Daracık odada, namaz kılacak yerimiz yetersiz. Lehfi-mahfuzda olanı yaşıyoruz. Ayet-i kerimede geçtiği gibi, “hiçbir keder ve sıkıntı Allahın bilgisi ve izni olmadan insanın başına gelmez.”(……)
Orhan bey, bende başka bir hapis yatanin hikayesini hatırlatmak istiyorum.Bu koluna kelepç vurularak değil de konvoylar eşliğinde kahraman olarak hapishaneye götürülüp orda beş yıldızlı otel gibi birosu ayrı banyosu günlük gazeteleri mektüplari vb hiç bir kısıklamaya tabii tutulmadan aninda masasına getırlen.Buda biliyorsunuz cuntacılar döneminde oldu! Sonrada nerelere geldiğine herkes şahit.Şimdi onu buralara getirenler darbe gecesinde türk bayrağını ??alip tanklarin üstüne çikp rahmetli olanlar şehit yaşayanlar fetocu ve vatan haini oldu ve hapishanelere tıkıldı.Ne diyelim adeletin kestiği paemaklar kan kayip ediyor.
Nurdan kaleminize yüreğinize sağlık.
Yanlışlıkla sadece isminizi yazmışım özür dilerim Nurdan hanım.
Mehmet bey özür dilenecek bir hata değil. Duyarliliğinizdan dolayi teşekkür ederim. Allaha emanet olunuz.
Mektubu okuyunca üzülüyorum ama ne diyeceğimi bilemiyorum fakat susmakta istemiyorum. Babaya sabır, mektubu yazana da bir gün bile suçsuz hapiste kalmamasını diliyorum.
Bozacıyla şıracıyı,bir kenara iterek soralım, Parti taassubuyla gece kaçamağı “yerse” kumpası hani bugün mecliste görüşülecekti.Tepkiler, geri teptirdi, “yerse”yi yemedi akıl, vicdan, basiret ve erdem sahibi kamuoyu…
AKP.nin referansçısı da olan Prof. Adem Sözüer hukuk bilgisi ve vicdanının sesine uyarak diyor ki: “Tecavüzcü on kişiyse, mağdur hangisiyle evlendirilecek?” “Adalet” Bakanı, ucube kanun teklifini savunurken, “çocuk”tan bahsetmesi ibret vericidir. Allah(cc)kimseyi şaşırtmasın..
Birincisi için, ülkemizde biç bir milletvekilinin şahsına verilmiş fazla bir oyu yok. hele ak parti de hiç yok. bütün oylar reisin oyları. İkincisi ise, ak parti hükümetine dinci diyen biri. fetö’nün başında olduğu bir ülkeye, demokratik, laik bir devlet diyemezdi herhalde.
Türkiye’de 1926 yılından 2005 yılına kadar yürürlükte olan Türk Ceza Yasasının 423. maddesine göre,evlenme vaadi ile 15 yaşından küçük kızı kandırıp tecavüz eden kişiye altı aydan bir yıla kadar ceza veriliyor, evlenirse ceza düşüyordu.Ve bu genel bir kuraldı,bir defaya mahsus olarak çıkarılan bir kanun maddesi değildi.
Bu madde gelmiş geçmiş tüm CHP iktidarları ve diğer parti iktidarları süresince 80 yıl yürürlükte kaldı.
2005 Yılında Ak Parti bu maddeyi yürürlükten kaldırdı.
Şimdi çıkarılmak istenen yasa genel bir kural koymuyor,bir defalık bir kural koyuyor,ileriye dönük de değil,geçmişe dönük.Yani küçük yaşta evlenmeyi teşvik edici bir tarafı yok. Olmuş bitmiş,çoluk çocuğa karışmış aileleri ilgilendiren bir şey.
İlgili ailelerin sayısı da belli.Hem kızın,hem kızın ailesinin razı olup olmadığı da mutlaka dikkate alınacaktır.Bir kızın istemediği bir insanla zorla evlendirilmesini vicdanı olan hiç kimse savunamaz.
Öte yandan 15-16 Yaşında bir kızın kendi lehine ya da aleyhine olacak bir hususu bilemeyeceğini iddia etmek de onları aptal yerine koymaktır.Bugün bu yaştaki çocukların çoğu okuyacağı okulu,mesleği kendisi seçebilmektedir.Bundan daha önemli olan evlilik konusunda bir fikirlerinin,tercihlerinin olamayacağını iddia etmek, onlara sabi muamelesi yapmak, hayatın gerçekliği ile bağdaşmaz.
Evlilik yaşını düşüren,genel kural koyan bir kanun çıkarılacak olsa hepimiz karşı çıkalım.Burada öyle bir durum yok. Önü,sonu belli,sayısı belli,olmuş bitmiş,geride kalmış olayları ilgilendiren bir durum var.
Muhalefet olaya,kendilerine bu işten bir ekmek çıkacaksa,iktidara zararı olacaksa karşı koyar.Topluma faydası olup olmayacağı pek önemli değil onlar için.
Bir an evvel Ak Parti iktidarından kurtulmak isteyen köşe yazarları da fırsatları değerlendirir.
Hükümetin yerine ben olsam bu üçbin küsur ailenin listesini yayınlar ve her birinin hangi partiye oy verdiğine dair de bir anket yaptırırdım.
Markar Esayan’ın bu günkü yazısından bir bölüm:
“…O AK Parti ki, evlenme yaşını 14’ten 17 yaşına çekmiş. O AK Parti ki tecavüzcüsüyle evlenerek bu suçtan kurtulma yolunu kapatmış, ağır şekilde cezalandırılmasını sağlamış. O AK Parti ki, CMUK’ta yaptığı değişiklikle tecavüz suçlarına verilen cezayı neredeyse cinayet suçuna verilen cezaya yaklaştırarak artırmış.
Önerge ise tecavüz, cebir, zorlama dışında kalan, gönüllü erken evlilik konusunun tecavüz suçuyla aynı kategoriye girmemesi için hâkime takdir hakkı tanıyan, bu durumda bulunan parçalanmış üç bin ailenin yıllardır beklediği bir düzenleme.
Yani siyasetin çözmekle mükellef olduğu, üç bin aileyi ilgilendiren, tahakkuk etmiş cezayı ortadan kaldırmayan, ancak şartları karşıladığı durumda tecil eden geçici bir düzenleme yapılmış.
Erken evlilikleri önlemek için yıllardır AK Parti ve Aile Bakanlığı ciddi çalışmalar yapıyor. Bu yerleşik durumun normalleşmesi bir yasayla ve bir günde mümkün değil. Ama mağduriyetleri gidermek mümkün. Bıçak sırtı bir konu…
Yani her olayda, hâkim, vakaya özel, zor, cebir, tecavüz varsa bunu zaten görüyor ve cezayı veriyor. Ama eğer gönüllü bir birliktelik varsa, hâkim buna dair kanıtlara ikna olmuşsa, takdir kullanma hakkına kavuşuyor…
Ortada üç bin mağdur aile var. Bunu CHP’liler de pekâlâ biliyor ve komisyon toplantılarında “bu haksızlık giderilmeli” diyebiliyorlar…”
Bekir bey, azimli bir akp yandaşısınız bu belli. 1. Kaçıncı senedeyiz? 2. Sizin ifadenize göre, AKP bunun daha önceden kaldırmış. Yapılan o zaman mı şimdi mi doğru? 3. “Bir kerelik” dediğiniz iş zaten tasarıdaki bir başka önemli yanlışlık. siz ise o yanlışlığı tasarıyı savunmak için kullanmaya çalışıyorsunuz. 4. Kusura bakmayın. Benim öğrendiğim birşey var. Hükümet kanadından sunulan verilere güvenmiyorum. Fehmi korunun ““Bu düzenlemenin aynısı bütün Avrupa ülkelerinde var” gerekçesi eşliğinde Avrupa Birliği (AB) konulu bir görüşme için Brüksel’e gidildi…
Ve.. hiçbir AB ülkesinde öyle bir yasa bulunmadığı heyetin yüzüne ifade edildiği için.. ters yüz olup dönüldü.” ifadesi korkunç. Hükümetin alenen yalan söylediğinin ifadesi. Bu nedenle tartışırken hükümet kanalından sağlanan veriler üzerinde tartışma olmaz.
5. Ayrıca da karar verme yetisi gelişmemiş olduğu için vasi tayin edilen insanların evlilik gibi önemli bir konuda rızasından bahsedilmesi ya kafa karışıklığı ya da artniyettir. Bunun lamı cimi yok.
Evet,Türk halkının yarısı gibi ben de Ak Parti yandaşı, sade bir vatandaşım. Siz de herhalde ya CHP yandaşı, ya HDP yandaşı, ya da MHP yandaşısınız. Olabilir bir partinin yandaşı olmak ayıp bir şey değil.
Fehmi Bey’in yazısını anlamamışsınız. Fehmi Bey,2004 yılından bahsediyor ve zina yasası ile ilgili olarak Brüksel’e gidildiğini anlatıyor.Dikkat edin o zaman Deniz Baykal CHP genel başkanı.
Şu anda gündemde olan yasayı köpürten köşe yazarlarıdır.Toplumsal bir tepki falan yok ortada.Köşe yazarları geçmişte de bir çok olayı böyle köpürttü.Her defasında da bunun halkta bir karşılığının olmadığı görüldü.
Sizin anlayışınıza göre,lise öğrencilerine babaları “şu fakültede okuyacaksın”diyor onlar da hemen o fakülteye gidiyorlar. Yok ben şu fakülteye gitmek istiyorum diyemiyorlar.Çünkü daha henüz reşit olmamışlar!
Bir insan reşit olmasa da 15-16 yaşlarında bir çok şeyi bilir. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu, faydasını, zararını bilir ,robot değildir onlar.
„Evet,Türk halkının yarısı gibi ben de Ak Parti yandaşı, sade bir vatandaşım. Siz de herhalde ya CHP yandaşı, ya HDP yandaşı, ya da MHP yandaşısınız. Olabilir bir partinin yandaşı olmak ayıp bir şey değil.“
Bekir Bey yukardaki sözlerinizi tekrar tekrar okudum. Türkiye’deki demokrasi sorunu bu sözlerinizde gizli. Demokratik anlayışta „Parti Yandaşlığı“ yoktur. Parti yandaşlığı demokrasiyi çıkmaz sokağa götürür. Örneğini Türkiye’de görüyoruz.
kendi düşüncesi olmayıp, grup liderlerinin kararlarını savunmak zorunda kalmak gerçekten ayıp. Ben, ne chpliyim, ne mhpliyim ne de hdpliyim. hepsine yönelik de bolca eleştirim var. bir grubun ya da bir liderin doğrularının, yaptıklarının, değerlerinin, bir taraftar da olsa, diğer bir kişinin bütün doğruları, değerleri ile aynı olma ihtimali yok. Durum böyle iken, eğer bir insan, grubunun veya liderinin her yaptığını doğru buluyor, her yaptığını alkışlıyorsa onun kendi doğruları, kendi değerleri, kendi düşüncesi yok demektir. bu da ayıp oğlu ayıptır. Utanılacak bir durumdur. İşin birinci bölümü bu. Ancak zannetmeyin ki bu eleştirim de sadece akplilere yönelik. bu chplilerde de, diğer sol örgütlerde de, mhpde de, hdpde de böyle. ve bunlara yönelik de yığınla eleştiri yaptım.
İşin ikinci noktası ise, 15-16 yaşında dediğiniz kişi, kendi kararlarını verme yetisi yetersiz olduğu için pekçok konuda vasinin kararı ve rızası alınmak durumundadır. Ancak, (bunları açıklamak zorunda kalıyorum) bazı kararlar var ki vasi de o kararı veremez. Mesela vasi, vesayeti altındaki çocuğun hırsızlık yapmasına rıza gösteremez. ya da kendisini öldürmesine rıza gösteremez vs. Evlilik ise, çok çok önemli bir kurumdur. Önemli konularda vasi rızası istenen kişinin verebileceği bir karar değildir. Bunun ötesinde bir de bu yaştaki kişinin aile ve çevresine olan ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel bağını da hesap ettiğinde, bu kişinin bu konuda kararından bahsetmek zordur. İşin, evlilik gibi ciddi bir kurumda gerekli olan, fiziksel, psikolojik ve eğitim yeterliliği ve olgunluğu, ayrıca doğacak çocukları yetiştirebilme yeterliliği gibi sorunları da eklediğinizde durumun vehameti daha bir ortaya çıkar. Eğer evlilikler sorunlu ise, o evliliklerde yetişen çocuklar da sorunludur. Toplumun başına beladır yani. Bu nedenle 3000 mağdur var vs. ile yutturulacak birşey değil durum.
İşin diğer boyutunu da zaten ben de yazdım, başkaları da yazıyorlar. Onun için, eğer derdiniz doğruya ulaşmak, bu ülke için iyi olanı savunmak ise, tekrar düşünmenizi salık veririm.
Fehmi Beyin yazısında şu kısım dikkate almakta fayda var;
“Tasarı Meclis’te bugün görüşülse bile, artık o aynı tasarı olmayacak; AK Parti’nin itirazlarını sessiz fakat etkili yapmaya kendilerini alıştırmış KADIN MİLLETVEKİLLERİ, yeni biçimiyle bile, maddenin yasalaşmasına muhtemelen izin vermeyecek…”
Oylamanın Salı gününe (geçtiğimiz gün) kalmasının bir sebebi de Ak Parti’nin kadın vekillerinin oylamaya katılmamış olmasıydı. Demek istediğim bir parti salt “Her yasayı geçirelim” diyen değil, kendi içinde sert muhalefet edebilen bir partiyse vatandaşlardan ilgi görür ve Demokrasimizin olmazsa olmazlarından biri de budur. Evet bende oyumu Ak Parti’ye veriyorum ama yapılan her icraatın savunucusu asla değilim. Bu platformda bulunmamızın bir sebebi de sivil toplum olarak sesimizi daha kolay duyurabilmemiz. Söz konusu yasanın sosyal platformlarda tartışılmasını ve bir nebze olsun vatandaşa kadar inmesinin araçlarından biri medya oldu. Bu kayda değer ve önemli bir gelişmedir. Komisyona geri çekilen yasa keşke Cumhurbaşkanının yasa ile ilgili açıklamasına gerek duyulmadan geri çekilseydi. Yandaşlık meselesine gelince toplumda hiç kimse, hiç bir oydaş körü körüne oy kullanmaz. Bu var olmanın tabiatına aykırıdır çünkü zamanla her şeyin değişmesi gibi siyasi tercihlerde değişir. Bir partiye oy veren insanları veya kişileri hedef alarak tahkir etmekle bir yere varılacağını sanmıyorum. Türk toplumu demokrasiyi tanzimattan bu yana (150 yıldır neredeyse) tecrübe eden, oy veren, verdiği oyun karşılığını alan veya alamazsa tercihlerini değiştiren bir toplumdur. Bana kalırsa bu azımsanamayacak kadar değerlidir. Günümüzde siyasiler bunu ne kadar özümser ve politikalarını ona göre belirlerse, Toplumda onlara ülke yararına hizmet etme görevi kendilerine verir. Uzun yıllar boyunca edindiğimiz bu kıymetleri korumak ve geliştirmek her vatandaşın görevi olmalıdır. Herkese hayırlı günler.
bekir bey, 14 yaşında.. 14. 14. 14.. bırakın büyüsünler, olgunlaşsınlar, kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olsunlar. doğal olarak. aceleniz ve amacınız ne? kadınları hayattan koparmak size ne katıyor? türkiye kala kala bu 3000 ailenin – ki ne idükleri belirsiz şu aşamada – mağduriyetleri meselesine mi kaldı?
Acele eden ben değilim, 3800 Türk vatandaşı acele etmiş evlenmekte Barış bey.
Siz diyorsunuz ki bunları hapse atalım, çocukklarını bir süre babasız bırakalım. Ben diyorum ki bunların sorunlarını çözelim. Hepsi bu.
bir türlü vakit ayırıp içeriği hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olamadım ama bir yasa tasarısına tüm muhalefet partileri, toplumun geniş kesimi, sivil toplum örgütlerinin önemli kısmı karşı çıkıyor ise kamu vicdanında mahkum edilmiş demektir. istediği kadar iyi anlatılamamış olarak tanımlansın. bu yanlıştan dönülmelidir zira hayrı zararı karşılamaz.
Bekir bey, hükümet değil de bir inter sitesi yani dijital bir gazete yayınladı. Listede genelde AKP üyeleri ve yöneticleri çoğunlukta, siz tarafli gazeteleri değil de diğerlerinide oksusaydınız görürdünüz. Nedense o listelerde zorla tecavü edenler vardı .pek çocuk yaşdaki evlenenlere rastlamadim. Hoşca kalın.
Bizim politikacilar bunun alasini yapiyor… Hemde neler neler dedilerde simdi nerdeler….Rahmetli Erbakan Hocamin mucadelesiydi AKP nin ne oldugunu anlatmak…. Bugun partisindeki miras yedilerse su an AKP nin saadet partisi temsiciligini yapiyor… En yakinlari dahil…. AKP icin zamaninda O koca koca laflari soyleyen insanlara bunu yaptirtan sey nedir peki… Yineticilerin Kiminin evladi mudur kiminin mustesar ondan mi bilinmez… Gelelim eskiden cemaate simdiki fetoye 2009 a kadar yilinda Hz. Akp ki irak ve bilumum komsu ulkeler tarumar vaziyette tek elestri yok….simdi AKP lilerin soyu soyle nesebi boyle vs vs…. Demekki soy ve mesep yildan yila degisiyormus… Konjekture gore dogrularimiz degisiyor hepimizin… Yaziyi yazaninda okuyaninda….. Emrolundugu gibi dosdogru olamiyoruz…Konuyu cok dagittim… kafam allak bullak cunku…. Kafamda hergun bunlar dolasiyor duzgun dusunemiyorum artik..
Fehmi Bey hayırlı sabahlar.Sizin yazılarınıza ben pek yorum yapmam sadece aradığım soruların cevabını bulduğum için size teşekür ve dua ederım.Bu yazınzdada pek çok sorumun cevabını buldum.
Ocakmedya’ya gelince, Maşallah ne kadar seviyeli ve kaliteli bir dijital gazete. Ocakmedyada bir haber okiyorum ve o haberin sayesinde en az beş on haber de ulaşiyorum Ehliyetli yazarlari ile tam bir kütüphane görevi yapiyor. Allah razi olsun.
Bu gün Ocakmedya’da bir video izledim, o video benim kafami allak bullak etti.o videonun hakkinda bulduğum hataları burada paylaşmak istemiyorum sonra yazım sansüre takılır. ???? Gene Ocakmedyada bu bayrakların olduğu bir yazı başlığı varıdı. Michael Rubin’in yazısı beni bu yazarin bütün yazılarına ulaştırdi ve Onun Türkiyeyi konu alan bütün yazılarınni okudum Türkiye hakkinda insanin kanunu donduracak iddalari da buluniyor. Feto haberlerine gelince onlari pek okumayi sevmem fakat başliklarına bir göz atarım 21 Kasim haberlerinin 10 numarali haberini okudum.Keşke o haberi yazmadan önce bir araştırma yapsaidiler nasıl bu kadar sorumsuzlar anlaşilir gibi değil. Kaç gündür o şirket ve devlet yetkilileri hakkindaki yazilip çizilenleri doğruluyacak nitelikdeki yaziyi yazmazlardi. Burasinida Türkiye zannediyorlar ve resmen suç işliyorlar. Veya o iddalarda doğruluk payı var milleti kendilerine innadırmak için böyle yazılar yaziyorlar ki sonra desinler bakı biz ordaki fetocularla mucadele ettiğimiz için bize iftira atiyorlar.Neyise, bizim göz bebeğimiz gazetemize gelelim.
Ocakmedya 11 günlük O gazeteler en yenisi 25 yıllık.İyki varsınız hele hele bu zamanda bu kadar tarafsiz ve korkusuz mazlumlarin sesi olmakla kalmayıp milletede gerçek ve kaliteli haberlerle paha biçilmez hizmet veriyorsunuz.Allah Yar ve Yardımcıniz olsun. Allaha emanet olunuz
Kimyamızı bozan katkı, ACABA? Son günlerin “Pedofili ve zoofili” merkezli tartışması bunun son örneği.
Önergenin altındaki imza sahipleri öne çıkarılırken, arka plan gözden kaçırılmamalı. Oraya sarkınca, karşımıza yine ACABA?lar çıkıyor. Ya iyi birer teorisyen, ya da hepten paranoyak olacağız. Sağlıksız toplum olmağa doğru süratle evriliyoruz. Maddeten ve manen kayıplardayız.
Darbenin bir numarasını bilen biri çıktı nihayet.Rusyadan adam çağıran meclis amerikadan da adam çağırabilirmi? Flynn anlaşılan sürekli dakika ve skor öğreniyormuş Türkiyedeki generealden.. Darbeyi bu kadar açık itiraf eden kimse olmadı. Şehit yakınları suç duyurusunda bulunabilir mi? 11 Eylül için ABD nin çıkardığı kununun benzerini bizimkiler çıkarabilir mi?
Birincisi için: Sahi kendi aklını kullanabilen kaç milletvekilimiz var?
Bu da ikincisine: Sert asker(!) ve Trump; tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Bunlar birbirlerini idare ederler de dünya bunları nasıl idare edecek?
Yoruma kapalı.