Abdullah Gül benimle birlikte Pensilvanya’ya Gülen’le görüşmeye gitti mi?

7
Bank Asya'nın açılış töreni.. 24 Ekim 1996..
Reklam

Hani adım geçmese ben de “Herhalde olmuştur” diyeceğim, sonuçta Abdullah Gül bir politikacı, her politikacı gibi o da partisi adına gerekli gördüğü herkesle görüşmüş olabilir.

Ancak benim tanık gösterildiğim olay beni de içine çekiyor: Abdullah Gül ile birlikte Fethullah Gülen’i ziyarete Pensilvanya’ya gitmişiz; onlar öyle sarmaş dolaş olmuşlar ki, ben “Birbirinizi özlemişsiniz” demişim; aradan bunca yıl geçmiş, benim hatırlamadığım bir söz bugün gündeme geliyor.

İyi de, cümle âlemin duyduğu üzere Pensilvanya’ya ben gittim gitmesine de, Abdullah Gül ile birlikte hiç gitmedim ki…

Garip bir olay

En iyisi olayı en başından anlatayım:

Fethullah Gülen ABD’nin npr radyosundan bir muhabire röportaj vermiş; orada kendisini ziyarete gelenleri sayarken bir Ahmet Davutoğlu’nun ve bir de Abdullah Gül’ün adlarını vermiş…

Ahmet Davutoğlu, daha henüz dışişleri bakanı iken, 2013 yılı eylül ayında (17/25 Aralık’tan önce), Birleşmiş Milletler’in (BM) açılış toplantısına katılmak üzere Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte geldiği New York’tan Pensilvanya’ya kadar gitmişti.

Eşiyle birlikte.

Bu biliniyor zaten. Ben de 2016 yılı nisan ayında çıkan ‘Ben Böyle Gördüm: Cemaat’in Siyasetle Sınavı’ kitabımda bu bilgiye de yer vermiştim.

Reklam

npr röportajında verilen “Davutoğlu buraya gelmişti” bilgisi doğru.

Peki Abdullah Gül?

Haberi ilk okuduğumda onun adını görünce “Herhalde bir tercüme hatasıdır” diye düşünmüştüm.

Öyle düşünmemin sebebi de şu: Bildiğim kadarıyla, ne 2013 Eylül ayında, New York’ta bulunduğu günlerde, ne de daha önce, 2002 sonrasında, başbakanlık, dışişleri bakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde yaptığı çeşitli ABD ziyaretlerinde, Gül’ün Gülen’le bir karşılaşması olduğundan, ikisinin görüştüğünden haberdar değilim. Böyle bir görüşme olsaydı kulağıma gelirdi; en başta kendisi bunu bana söyleme ihtiyacı duyardı.

Nitekim, npr röportajı bizim medyada kendisine yer bulunca, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ofisi Twitter üzerinden şu açıklamayı yaptı:

11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün bugün bir medya organında hakkında çıkan asılsız haberler ile ilgili açıklamalarıdır:

“Düşünce, din ve siyaset anlayışım açısından hayatımın hiçbir döneminde yakınlık duymadığım bu örgüt lideri ile; Başbakanlığım, Dışişleri Bakanlığım ve Cumhurbaşkanlığı görevlerim süresinde kesinlikle bir görüşmem olmamıştır. / Kamuoyunun bilgisine.”

Olaya adım karıştırılıyor

Reklam

Konu bu açıklama üzerine artık kapanmıştır diye düşünürken, akşam saatlerinde Pensilvanya’dan şaşırtıcı bir yeni mesaj verildi.

Yakın çevresinden Osman Şimşek tarafından verilen mesajın konuya ilişkin bölümünde adım geçirilerek aynı iddia ileri sürüldükten sonra şu satırlar yer alıyor:

“Belki beraber geldikleri Fehmi Koru’nun Hocaefendi ile sarılmalarını seyredince ‘Birbirinizi çok özlemişsiniz!..’ dediğini hatırlatmam sayın Gül’ün hafızası için yeterlidir. Şayet bu kafi değilse, mekanımıza dair bazı hususları anımsamaları da faydalı olabilir.”

Hayda.

Şaşırmam boşuna değil: Abdullah Gül’ün başbakan, dışişleri bakanı ve cumhurbaşkanı olarak çıktığı pek çok gezisinde –hepsinde değilse bile– çalıştığım gazeteyi temsil ederek bulundum; özellikle de ABD ziyaretlerinin tamamını izlediğimi sanıyorum. Ancak hiçbir gezisinde birlikte Pensilvanya’ya yolumuzu düşürmediğimiz gibi, onun yalnız başına böyle bir özel ziyaret yaptığını işittiğimi de hatırlamıyorum.

Henüz Gülen’in ABD’ye yerleşmediği ve eğitime önem veren yapının henüz ‘Cemaat’ veya ‘Hizmet Hareketi’ olarak anıldığı dönemlerde, bir politikacı olarak Gül de kendisiyle görüşmüştür. Bülent Ecevit‘in bile görüştüğü biriyle Abdullah Gül neden görüşmesin ki…

Benim hatırladığım bir birliktelikleri var. O birliktelik, birçok başka siyaset adamının da katıldığı Bank Asya’nın (o zamanki adı ‘Asya Finans Kurumu’ idi) açıldığı gün yapılan törende yaşanmıştı (24 Ekim 1996).

Fotoğrafını, son zamanlarda çok yaygınlaştığı için, sizler de hatırlayabilirsiniz.

O zamanlar bu tür faaliyetlerde ön planda görünmeyi arzu etmediği için, Fethullah Gülen, fotoğraflarda, açılışa başbakan yardımcısı sıfatıyla katılan Tansu Çiller, Refahyol hükümetinin devlet bakanı Abdullah Gül ve İstanbul’un belediye başkanı Tayyip Erdoğan’ın hayli arkasında yer alıyor…

‘Cemaat’ tarafından açılan okulların kendi adıyla anılmasına bile itiraz ediyordu o dönemde Gülen

Siyasiler açılış günü Gülen’le görüştüler doğal olarak; belki sonrasında da Gül‘ün Gülen‘le Türkiye’de yolları kesişmiş olabilir…

Gülen ABD’ye yerleşmek üzere 1999 yılında gitti. 1999 ile 2002 yılları arasında Abdullah Gül milletvekiliydi; o dönemde ABD’ye gitti mi, gittiyse yolunu Pensilvanya’ya düşürdü mü? Gerçekten bilmiyorum.

Bildiğim, Ofis’inin açıkladığı üzere, 2002 sonrasında Pensilvanya’ya ayak basmadığıdır. Ne benimle birlikte, ne de bensiz.

Unutulan bir noktayı daha hatırlatayım: ‘Paralel yapı’ sıfatı 17/25 Aralık 2013, FETÖ yakıştırması ise 15 Temmuz 2016 sonrasına aittir.

Merakım sanıyorum sizlerin de merakınızdır: Böylesine hassas bir konu neden bizzat Gülen’in kendisi ve çevresi tarafından dile getiriliyor?

Özellikle de şu günlerde?

Vardır bir açıklaması, ama ben bilmiyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

7 YORUMLAR

  1. Bu kadar kalifiye beyin gücünün oyun dışı kalmasının ve bu kapsamın mümkün oldukça geniş tutulmasının,geleceğimizde oluşturacağı boşluğu iktidarın görmesi gerekir.
    Fetö kendisine verilen görevi yerine getirmek için vatana ve millete ihanet de dahil her türlü oyunu oynamaktan geri durmamaktadır.
    Bu kadar yaygınlaştırılan bylock yetmezmiş gibi sayın Gül gibi saygın kişilerin de oyun dışı kalması için kurulan bir tezgah olduğunu zannediyorum.
    Hainleri yargılamaktan geri durmamak lakin oyunada gelmemek gerekir.

  2. Valla kim görüştü kim görüşmedi biz bilemeyiz.Ama Google da Fethullah Gülen-Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen- Abdullah Gül yazıp görsellerde aratırsanız birçok resim geliyor.Resimlerin bazılarını geçmişten ben bile hatırlıyorum.Eskiden beri cemaat denilen yapı Ecevit,Demirel,Türkeş,Gül,Erdoğan ve benzeri sağ liderlerin ilgi alanında olmuştur.Devletin idaresinde son 50 yılda söz sahibi de olmuş bu liderlerin hepsi cemaate sempatiyle yaklaşmış, bu liderlere sempati duyan halkımız da cemaate ilgi duymuş,okullarına dersanelerine çocuklarını göndermiş bankasına hesap açmış gazete ve dergilerine abone olmuş derneklerine yardım etmişlerdir.
    Cemaat mensupları eğer hain, ajan, satılmış idiyseler bunu en iyi bilebilecek konumda olanlarda hiç kuşkusuz bu liderlerdir. Bizler sade vatandaş olarak onların bilebileceğinin onda birini bile bilemeyiz.
    Ama hapisanelerde çürüyen mahkemelerde sürünen ne yazık ki hep sade vatandaşlardır.
    Peşinden gidilen insanlar hızla kıvırmışlar ama sade vatandaşlar aynı hızda kıvıramadıkları için fetöcülükle suçlanmakta ve işinden olmakta,aşından olmakta,velhasıl ceremeyi sade vatandaş çekmektedir.
    İşte onun için “ADALET” diyoruz.
    60 yaşından sonra beni solcu yapıp Kılıçdaroğlu nun peşine takanlara yazıklar olsun.

  3. Cemaat kendisi için kullanışlı olmayacağını düşündüğü isimleri yıpratma peşinde olabilir mi? Yeni oluşacak muhalif bir lidere yer açmak için mesela?

  4. Bu konu ile ilgili haberi Ocak Medyada okuyunca merak ettim ve o heberi hem dinledim hemde okudum.
    O mülakatta ne yer nede zaman belirtılmiyor, Kendisini her kesimden birçok insan ziyaret ettiğini söyledikten sonra bunların arasında sayın Davutoğlu ve A Güldende bulunduğunu belirtiyor.
    O görüşmeler nerde ve ne zaman olduğundan bahs etmiyor. Benim anladığım kadarı ile onunla yolları kesişen insanların hepisini suçlu ilan edip ceza verdikleri için ikisini ve millet vekillerini örnek olarak veriyor ve hızmetden olmadıklarını belirtiyor. Diğer sıradan insanların haksız yere mağdur edildiğini ve de bunların cemaatla hiç bir bağlarının olmadığını bunlar gibi binlerce meslek sahibinin sırf selam verdikleri için nasıl suçlu ilan edilip mesleklerinden ve özgürlüklerinden olduklarını anlatamak için bu misalı veriyor.
    Ne zaman, nerede, bakan veya C Başkanı sifatı ile vb beni ziyaret ettiler demiyorki.
    Acaba benmi okumayı bilmiyorum veya anlamiyorum diye düşündüm fakat hadi İngilizcesini anlamadım diyelim ya Türkcesi! Aslında ikisinide çok iyi anladım.
    Üçüncü olarakda bizim milletin konuları nasıl tersinden anlatıp sıradan bir raportajı balon gibi nasıl şişirip patlamaya hazır hale getirdiklerinide bu vesile ile çok daha iyi anlamış oldum.
    Bir tavsiye bu gibi konularda Sayin Karagüle hocanın görüş ve bilgilerine baş vurulsa bir kaşık suda fırtına koparılmaz vede fırtınalı yağmurlu havayi kısır çekişmeler yerine güneş gibi aydınlatırsınız.
    Sağlıcakla kalın.

  5. Cok yazik. Cibiliyetlerini ortaya koyuyorlar.. Durup durup hic bir konuda cevap vermeyip, Abdullah Gul’u hedef gosteriyor olmalarini masumane aciklamak mumkun degil.

  6. 1- İnsan, insandır. Ne kadar suçlu olursa olsun kişiliğini kaybetmez. Kişiye ceza verilemez. Ceza fiile verilir. Her fiilin cezası bellidir. Bir suçlu ile görüşmenin suç olduğu bir hukuk yoktur. Kaldı ki Gülen hiç bir zaman mahkûm bile olmamıştır. Kendisine işkence edilmiştir ama yargı kararı ile ceza aldığını ben hatırlamıyorum.
    2- Risale-i Nurlara hizmet ettiği için bütün inanmış kimselerin ona sempatisi vardı. Bize karşı olduğu vaizlerde aleyhimizde konuştuğu halde ne ben ne de Erbakan ona cephe aldık. Onun hizmetlerine saygı gösterdik. AK Parti iktidarı onları hem zengin etti hem de görevlere taşıdı.
    3- Ben 15 Temmuz’u onun planladığına ve komuta ettiğine inanmıyorum. Ben bunu ilk günlerde de yazdım. Mübaşir Gülen değil, Rothschildler’dir. Mübaşir varken müsebbibe ceza verilmez. Hakemlerden oluşan adil yargı kurulsun, idama mahkum edilsin, ipini ben çekerim.
    4- Görüşme suçlamasında bulunulan kimselere tavsiyem “Ben herkesle görüşürüm suçlularla da görüşürüm. Görüşmem onların ne yaptıklarını öğrenmeme ve suç işlemelerinden vazgeçirmek için olur.” demelidir. Demirel’e, “Tercüman Gazetesi’nin patronu Kemal Ilıcak’a yardım ettin.” dediler. “Ettiysem ettim.” dedi ve herkes sustu.

Yoruma kapalı.