AK Parti ve MHP ittifak tazeliyor, CHP de aynısını mı yapmalı? Cevabım farklı…

21
Reklam

Seçim kağıt üzerinde 7 ay sonra yapılacak görünüyor, ancak belediyeler yönetiminde açık ara üstünlüğü olan iktidar cephesi daha şimdiden en önemli konuda ilk adımı atmayı başardı: AK Parti ile MHP yerel seçimde de ‘ittifak’ yapmak niyetinde…
Önce MHP genel başkanı Devlet Bahçeli ‘beka’ gerekçesiyle ittifakı yenilemeyi teklif etti, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da son yurtdışı gezisinden dönüşte bunun pekala mümkün olabileceğini söyleyerek kapıyı ardına kadar açtı.
Daha önce de görüşümü paylaşmıştım: AK Parti ile MHP arasındaki son genel seçime damgasını vurmuş olan ittifak bir taktik yakınlaşma değildir; iki partiyi birbirinden kopamayacak kadar yakınlaştıran stratejik bir birliktelik söz konusudur.

İttifak AK Parti ve MHP için zorunlu

AK Parti’nin eskiden tek başına ulaşabildiği çoğunluğu sağlayabilmesi için MHP’nin desteğine ihtiyacı olduğu gibi, MHP’nin de siyasette varlığını sürdürebilmesi için AK Parti’yle birlikteliğe ihtiyacı vardır.
Bu ittifak ihtiyacının sadece bir yönü.
Esas yön ise, AK Parti ile MHP’nin dünyaya ve Türkiye’nin sorunlarına bakışlarının da ayrılık-gayrılığı ortadan kaldıracak kadar birbirine yakınlaşmasıdır.
Hatta bu cepheye vaktiyle MHP içerisinde bulunanlar tarafından kurulmuş ve CHP tarafından Meclis’e girmesi sağlanmış İYİ Parti’yi de katabiliriz. İYİ Parti de bir bölümü kendilerini hala MHP’ye, diğer bölümü de AK Parti’ye yakın hisseden siyasi kişiliklere sahip bir parti görünümünde.
Kendileri tam ayırdında olmasalar bile gerçek budur.
Devlet Bahçeli’nin farklı düşündüğü ve MHP’nin AK Parti’ye sorun çıkarabileceği durumlarda, Meral Akşener ve İYİ Parti destekleriyle Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin yanında yer alırlarsa şaşırmamak gerekir.
Yerel seçim için düşünülen AK Parti-MHP ittifakında kendisine yer verilmese dahi İYİ Parti’nin siyasi cepheleşmede yeri o ittifakın fazla uzağında olmayacaktır.
Buna isterseniz ‘iktidarın vazgeçilmez cazibesi’, isterseniz ‘ideolojik temel içgüdü’ deyiniz veya konuyu basit bir aritmetik çerçevede görünüz, sonuç değişmez, merkezinde AK Parti ile MHP’nin bulunduğu, çeperinde İYİ Parti’nin de yer aldığı bu cephe Türkiye’nin bugünkü gerçeğidir.

İktidar cephesinin ittifakla amacı

AK Parti- MHP ittifakı özellikle AK Parti açısından kritik eşikte bulunan illerdeki belediyeleri elde tutmayı amaçlıyor; buna kuşku yok. Anayasa referandumunda başta Ankara ve İstanbul olmak üzere 17 büyükşehirde ‘Hayır’ oyları ‘Evet’ oylarından önde çıkmıştı. 24 Haziran seçiminde İse o illerin büyük bölümü ‘cumhur ittifakı’ yönünde oy kullandı.
MHP’nin de elinde tutmaya devam etmeyi hayati önemde saydığı Adana, Mersin, Manisa, Isparta, Kars, Osmaniye, Karabük ve Bartın belediyeleri var.
İki parti güçlü oldukları illerde yek diğerinin taban desteğini alarak yerel iktidarlarını sürdürmeyi pekala başarabilir.
Aritmetik bunu söylüyor.
Muhalefet buna nasıl cevap verebilir? O da ittifak arayışına girerek mi? CHP sözgelimi, bazılarının teklif ettiği gibi, HDP ile ittifak kurarak bunu denemeli mi?
Öyle bir yol CHP’ye cazip gelebilir, ancak başarı getirebilir mi, kuşkuluyum.

Muhalefet Partileri için yol

Bu seçim -ister zamanında isterse tarihi öne çekilerek yapılsın- ülke açısından hayırlı sonuçlar doğurabilecek bir kritik dönüm noktasına dönüşebilir.
Gerçekten özverili ve iyi çalışacak kişilerin belediye başkanı olmasını sağlayarak…
Beklentim, her partinin, bu seçimde başarılı olabilmek için, toplumun önüne o işi en iyi yapabilecek isimleri aday olarak çıkarma yarışına girmeleridir.
Partili kimliğini aşan insanların aday olması ise yarışmayı ‘iyi olan kazansın’ ölçüsünün hakim olduğu bir düzeye çekebilir.
Refah Partisi 1994 yerel seçiminde büyük kırılmayı adaylarıyla aşabilmişti.
Daha önce partinin bilinen tarihi şahsiyetleriyle yarışmayı tercih ederken 1994 seçiminde ‘‘Bunlarda iş var’’ hissi uyandıran isimleri aday göstererek…
Her parti bu seçimde aynı yolu denemek zorunda. AK Parti bu seçimde de aday olmaları beklenen belediye başkanlarını istifaya zorlayarak bu yolu önceden açtı zaten.
Muhalefet partilerinin -CHP, HDP ve Saadet Partisi’nin- de izleyeceği yol budur.
Seçimin sonucunu ittifaklar değil adayların kimliği belirleyecek, bunu kimse unutmasın.
ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Bizdeki kandirma makinesi gibi bir makinenin tek bir eşine dahi,dünyada rastlamak mumkun değil ve imkansız,
    Milleti uyutmak için bu oyunlari ÖĞLE ustaca yapiyorki, kendine ait hataları başkalarina yikip başkalarinin başarilarini kendine mal ederek 16 yıldır yoluna devam ediyor.USTA DEDIĞIN BÖYLE OLSA GEREK.
    Son ustaliğinda önce bahçelinin koltuğnu emrindeki yargi vasitasi ile koruyup onu yaver olarak yanina alıp yoluna devam etmeyide garantiledi. Bahçeli de onun iyiliğine karşılik verebilmek ve ona yardim etmek için Milliyetçileri “ALDATARAK”ona desdek oldu.
    Peki bu işi nasil yaptı?
    Tabanina Erdoğana yardim etmesek o gider PKK ile birlik olur onlarin dediğini yapar ve Turkiyeyi batırır, onun için biz onu kontrol görevini üstlendik.” (Seçim arefesinde Çakiciyi hatirlamasi gibi)
    Yerel seçimlerdede gene onlar için af getirtirttirmeyi ballandirmaya başladiki Milliyetçi secmenlere birer kaşik seçimlerden önce ağizlarini tatlandirip, oyunlarini o bali seçmenlerine yutturup bal gibide yollarina devam ederler.
    Hatta Bahçeli seçmenlerine başka vaadlerdede bulunduğunu duydum fakat onu yazamam çünkü yemin ettim.
    Bisde Gündemi saptirmasini nasıl beceriyorlar, şimdilik Rahip olayi ABDde ara bizde yerel seçimlere kadar rafa kaldirdilar, onun için ne Trump nede Erdoğan birbirlerine çakma meydanda okumiyorlar.
    Şu an popiler olan Bizde Şarp onlarda Kitap olayi gibilerine Gunah keçisi aramakla meşgullar.
    Ben bundada Erdoğan için kazanma garantisi vere bilirim hatta İdlip den dolayi veririm de, Trump içn o kadar emin değilim.
    Çünku ABD liler Ikinci vatanlarininda birincisi gibi olmasini asla ve asla kabul etmezler. Yalanlarida Medya vasitasi ile öğrendikleri için yutmazlar.
    Birde yargi ve konuşma huriyeti Ana yasa kitabinda olduğunu bir birlerine her an
    hatirlatiyorlar.
    Ortak liderlerin adaylarida onlar gibi kuralari değiştirerek bir ipte bariş ve huzur içinde oynamaya devam ederler.
    Millet de biraz daha az yer az içerek fazla kilolardan kurtarmiş olurlar, bunlar Erdoganci be Bahcelici olanlar ici tavsiye, yoksa diğerleri zaten iki yildir ALLAHIN LUTFU KANUNU ILE AĞAC KÖKÜ YIYIYORLAR.

  2. Öncelikle bu işin adaylarla ya da partilerin çalışıp çalışmaması ile ilişkisi çok sınırlı. yani “doğru aday belirlenirse belediye başkanlığı alınır” demek pek mümkün değil. Bunun nedeni, şu an ülkede demokrasinin olmaması ve toplumun yapısı.
    – “soyuyorsa beni soyuyor” diyenlerin olduğu bir kültürel yapıda, soyulmanın bile yanlış olmadığı bir toplumda doğru adayı nasıl bulacaksın ya da doğru aday tanımı nedir?
    – Yani akpnin iktidardan düşmesi için, “iyi muhalefet yapmak”, “doğru aday belirlemek”, “çok çalışmak” vb. argümanların hiçbir anlamı yok. teba kültürü akpde ete kemiğe bürünmüş. Toplumun dönüşmesi lazım. bütün mesele bu. Akpnin iktidarı süresince toplum ciddi bir dönüşüm yaşıyor. Öncelikle, toplumun özü (yani köle ruhu, yani teba kültürü) akp ile birlikte ortaya çıktı, ete kemiğe büründü. Bununla birlikte toplumun içindeki, ruhunun derinliklerindeki ahlak anlayışı (ya da ahlaksızlık) da ortaya çıktı, ete kemiğe büründü. Toplumun bilinçaltında, ruhunun derinliklerinde ne varsa, (osmanlıya özlem, demokrasiye düşmanlık, ırkçılık, kendilerine ne yapmalarını söyleyecek güçlü bir lider (yani köle ruhu) vb.) akp iktidarı döneminde ortaya çıktı, hakim oldu, ete kemiğe büründü. Akp bunları tepe tepe kullandı, kullanıyor. bunların kullanımı, bunların dönüşümünün de mekanizmalarını oluşturdu. bu dönüşüm henüz nitelik değişimine yeterlimi değil mi bunu bilemiyorum. bir noktadan sonra bu değişimin güçlü bir şekilde ortaya çıkacağını biliyorum. Ancak bunun ne zaman olacağını kestiremiyorum. önümüzdeki seçimler de olabilir, daha sonra da olabilir. Ancak bu dönüşümün göstergeleri olarak birkaç şeyi söyleyebilirim. 1- ülkeden ve akpnin hakim olduğu yerlerden kaçış. (2017 yılında 250 binin üzerinde insan yurtdışına kaçmış. ayrıca izmir gibi, eskişehir gibi akpnin etkisinin az olduğu yerlere kaçış da var) 2- imam hatiplerin, devletin müthiş çabasına ve zorlamasına rağmen boş kalması 3- bugün artık dindar insanlara karşı toplumda ortaya çıkan tepki.
    – Bu dönüşüm belli bir noktaya geldiğinde, artık aday olarak değil doğru aday, odun konsa seçilir. zaten bu nedenle, defalarca bunu anlatmaya çalıştım ancak bir türlü anlatamadım. bu durumu anlatmaya çalışırken olayı “akp var, bilgi ve mantıklı düşünme yok, bilgi ve mantıklı düşünme var akp yok” şeklinde de formüle ettim. seçimler öncesi yazılarımda da bunun üzerine durmaya çalıştım.
    – Toplum, “soyuyorsa beni soyuyor” ya da “hergün 50 liralık benzin alıyorum. dolar beni ilgilendirmez” noktasından, “bunlar dış güçler bizi yıkmaya çalışıyor diyorlar ama diğer taraftan saraylara doymuyorlar” dediğinde ya da en kötü ihtimal, yani dış saldırıya inandığını kabul etsek bile “bu millet osmanlının zor şartlarında, 7 düvele karşı hem de gerçek savaşda başarılı olmuş, o dönem ekonomisini büyütmüş ve bir de osmanlının borçlarını ödeyebilmiş. bunlar ise basit bir kur savaşını bile defedemiyorlar” dediğinde, akp iktidarını kaybeder.

    • ilave!
      ben çalışmanın ya da adayların hiçbir etkisi olmayacağını söylemiyorum. ben esas meselenin adaylardan ziyade toplumun yapısı olduğunu söylüyorum. yanlış anlamaları önlemek açısından bu notu düşmek istedim.
      mesela chpli birisi 1100 odalı sarayda yaşayıp hiçbiri türk yemeği olmayan, ismini bile telaffuzda zorlandığımız yemeklerden oluşan bir menü hazırlatsaydı inanın o sarayı başlarına yıkarlardı.
      bu bile esas meselenin doğrular vb. olmadığını yeterince gösteriyor

      • Sn. Akyol yorumunuz ve ilavesinde çok isabetli, can alıcı, kanayan ama kimsenin umurunda olmayan tesbitleri dile getirmişsiniz…Maalesef artık (son 2-3 yıldır)bunları veya benzerlerini dile getirmek artık VATAN HAİNLİĞİ olarak hemen trollerin saldırısına paratonerlik yapılmış oluyor.Ne diyelim ALLAH’ın değişmez ”Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz.”düsturunu toplum olarak acı bir şekilde yaşıyoruz.

  3. Yerel seçimlerde oy kullanmayı düşünmüyorum ,
    Sebepleri :
    1- Darbe sonucu oluşan iklimde zarar gören masum insanların hakları henüz verilmedi. Bu durum normalleşene kadar oy kullanmayı istemiyorum.
    118.000 kişi işinden oldu , geri dönen 1000 civarı hala inceleme bitmedi 2 yıldır. Bu insanlar ne yer ? ne içer soran yok . İçeriye haksız atılanlar olabilir.
    Tüm bu davalar neticelenmeden iktidar ve destekçilerine oy moy vermiyorum.
    2- CHP gibi belediyecilikte oldukça başarısız olmuş ve İstanbul’da çöp felaketlerini yaşatan bir referansa sahip tüzel kişilik de oyu haketmiyor. CHP ‘ ye de oy yok.
    3- HDP gibi yollara mayın döşeyen , belediye iş makineleriyle hem de mayın döşeyen üzerini asfaltla gizleyen PKK terörünün siyasi kolu bir partiye de oy verilmez. Belediye araçlarıyla dağa silah taşıyan , mermi taşıyan bir partidir HDP . Oy vermek verenler defalarca düşünsün.
    4- Saadet çok zayıf , bu kadar iktidarın zayıfladığığı argümanın olduğu bir atmosferde , güçlü adaylarla başarıyı yakalayabilirdi ama çok zayıf. Temcid pilavı gibi aynı ihtiyar heyetiyle sahne aldığı için Saadete de oy verilmez.
    5- Liberal parti seçimlere katılmıyor. Seçime katılsa da oy verilmez.
    6- Haydar Baş partinin başında değil tutuklu :)))) Bu parti de zaten seçime katılsa da oy verilmez.
    7-Vatan Partisi devlet içindeki derin bir gücün medyada görünen yüzü. Bu partiye de oy veremeyiz.
    Sonuç : Oy verecek adam bulamadım. Şuna şu sebeple oy verilebilir diyen varsa yazsın okuyalım.

    • 8- iYİ Partiyi yazmayı atlamışız. Belki de gerek görmediğimden. Genel başkanının bile bin bir nazla kongrede aday olduğu bir partiye de oy vermiyorum.
      Siyaset için deniz bitti.
      Diğer partileri de yazmaya gerek yok . Komünist Parti var ona da oy vermiyorum .

      • Ya Musa! al benden de o kadar, daha çok gidecek yolumuz var. Ben de son birkaç seçimdir oy kullanmadım. Bazen düşünüyorum da bir komite kurulsa Türkiye’yi hakkıyla ve etik kurallarla profesyoneller tarafından yönetilmesi için internasyonal bir ihale açılsa. Desek ki “Kardeşim alın şu dolgun maaşlarınızı, evrensel ahlak kurallarına göre gelin şu Türkiye’yi bir 10 yıllığına yönetin”. Savunma hizmetlerine-kültür-diyanet, eğitimin içeriği konusundaki bizce önemli şu şu noktalara dokunmak yok. “Ekonomiden, bilim-teknolojiden, kalkınma hamlesinden, ziraat ve ormancılık dahil tabi kaynakların ekonomiye kazandırılmasından, para ve insan kaynaklarının en optimum şekilde kesinlikle israfa kaçmadan, daima işi ehline vererek kullanılmasından siz sorumlusunuz” desek… Bu ülkeyi kavgasız gürültüsüz bir şekilde etik-ahlak kurallarına göre profesyonelce çok daha kısa zamanda imrenilecek bir gelişmişlik düzeyine getirirler… Bundan emin olunuz. Böyle bir ihaleyi açarken Japonya ve Güney Koreli profesyonel gruplara öncelik verilebilir. Batıda Müslüman olmuş güvenilir uzmanlarla da bu grup(lar) desteklenir. Peki bizimkiler ne yapacak. Alın teriyle çalışacak ve çalıştırılacak. Daha da önemli olarak , denetleyici olacak. Kim bunlar? – Akıl-iman sentezi becerisinde seçkin bir grup (kesinlikle gördüğümüz şu rezalet siyasetçilerden değil- örneğin; yabancı dilleri bilen ilahiyatçıların, doktoralı askeriye elemanlarının, kendini isbat etmiş emekli işadamlarının da içersinde bulunduğu dünyayı bilen bir akademisyenler grubu) denetleyici olacak…

    • Haklisiniz bu secimde iktidar da muhslefet de dersini almak zorunda.
      Toplumsal protesto belki hepsinin aklini basina getirebilir.

    • musa bey, ben olsam bağımsız adaya veya önseçimle belirlenen adaya oy veririm. benim tavsiyem bu.
      – Önseçimle belirlenen veya bağımsız adaya oy verilmesi durumunda parti liderlerinin aday belirlemesinin sonuna gelinebilir. bu da, seçilen kişilerin, parti liderine değil, halka şirin görünmeye çalışmasını sağlar. hangi partiden olduğunun önemi yok. önseçimle belirlenmesi önemli. yok partilerden önseçimle belirlenen bir aday yoksa, bağımsız adaya oy verilmesini tavsiye ederim.
      – yukardaki ilkeye uyan adaylar arasından da, yine partisine değil, adayın kendisine göre oy kullanabilirsiniz. mesela mhp ve chp, ön seçimle adaylarını belirlediler. bu anlama bu kıstasa uyuyorlar. o zaman bunların adayları arasından hangi parti olduğuna değil, adayın kendisine bakmanızı tavsiye ederim.
      – Ayrıca, oy kullanmadığınızda, oyunuz çoğunluğun seçtiği adaya verilmiş demektir. Eğer çoğunluğun adayını, sizin “bu daha iyi” dediğiniz adaya tercih ediyorsanız “oy kullanmamakta doğru bir karar vermişiniz” derim.

      • Hamza beye tamamen katılıyorum. Sandığa gitmemek bir protesto yöntemi gibi görünmüyor, daha çok ümmetin liderinin partisine oy vermemeyi cehenneme gitme vesilesi görenlerin oy oranlarını yukseltmekten öteye bir anlam taşımaz.
        Örneğin Reisin % 52 ile secilmesiyle% 70 ile seçilmesi arasında çok fark olurdu.

  4. Umarım saadet partisi bu seçimde bir varlık gösterir.
    Tabi ihalesi yapılmış projeleri iptal etmeyi vaadetmezse. Türk seçmeni projelerde kar-zarar hesabı yapamaz, en zararlı projeleri bile faydalı iş zanneder.
    Benden saadete bir uyarı.

  5. Perinçekgiller, Merkezi AKP- MHP, çeperinde İYİ parti olan bu ittifakın neresinde?
    Perinçek diğer iki partiden daha fazla destek veriyor AKP genel başkanına çünkü.
    Geçen gün bir TV deki konuşmasında;” bu gün adalet isteyenler kimler? PKK- fetö den başka adalet isteyen yok. Bu gün Türkiye’de adalet isteyenler pkk-fetönün değirmenine su taşıdıklarını bilmeliler” diye konuşuyordu.
    Başka biri şöyle dedi; “vatan partisinin parti programını okudunuzmu? Okumadiysaniz okuyun. Türkiye’de yaşananlar tıpatıp vatan partisinin parti programınında yazanlar olduğunu göreceksiniz” diyordu.
    AKP ye gönül veren Reis ci arkadaşlara sormak isterim bu durum karşısında sizler ne düşünüyor sunuz?

    • Düşünmüyorlarki , sadece BİAT eidyorlar. Ama Kuran da ” Düşünmez misiniz ? ” Akıl etmez misiniz ? diyte muhatabı olması gerekenler bu siyasal İslamcı tayfa olması gerek miyor mu ? Yoksa Ortodokslar mı bu çağrılara kulak vermeli ? Yoksa Katolikler mi ?

  6. Yarış
    Partiler ittifak edebilirler. İttifak ettik nasılsa kazanacağız deyip aday arayışına girmez eşi dostu koyabilirler. Halk da adaylara değil ittifaklara oy verebilir. Bunun anlamı, bugünkü siyasi durum ve siyaset devam edecektir demektir. Enflasyon ve faiz sarmalı başını alıp yürüyecek, dış borçlar devletimizi yıkacak demektir.
    Partiler ittifakları ve yarışları güçlü adayları ortaya çıkarmak için yapabilir. Halk da partilere değil de adaylara oy verebilir. Böylece yerel yönetime halk el koyabilir. Bu taktirde iktidar ve muhalefet dersini alır ve ülkenin çıkarına bir siyasete yönelmiş olabilirler. Tarihte halkımız bu tür hamleleri yapmıştır. Ümidimizi yitirmeden bekliyoruz.
    İyi aday kimdir?
    Kendi düşünen, projesi olan, kararları kendisi alan aday iyi adaydır. Sermaye’nin veya Sermaye’nin emrinde olan partisinin istediklerini yerine getirip bir daha seçilmek için çalışan aday kötü adaydır. Adaylar projelerini ortaya koyup partilerine müracaat etmelidir. Parti projelerini kabul ediyorsa o partiden adaylığını koymayı kabul etmelidir. Aday başkan olmak için partiye başvurmamalı. Partiler aday olsun diye başvurmalıdırlar.

  7. t24 bbc türkçeden telekom ile ilgili bir yazıyı alıp yayınlamış. yayınlarken yazıyı yazanın (aslında telekomu dolandıran şirketi aklayan demek daha doğru) kişinin ismini ise belirtmemiş. yazıda, (yazar özge özdemir imiş bbc türkçede buldum) telekomun borçlarını temettü alamadığı için ödeyemediğini yazmış. Vah vah, zavallı araplar. temettü alsalardı borçlarını ödeyeceklerdi ama kur nedeniyle borçlarını ödeyememişler. özdemir telekomun önceki temettüleri ile, telekomun neden zarar ettiğine zahmet edip açıklamamış.
    zaten ipotekli olması gereken hisselerin nasıl teminat gösterilip kredi alınabildiği hakkında ise hiç bilgisi yoktur muhtemelen. bbc’nin böylesine birilerini aklama çabasının bir parçası olması ve t24’ün de buna çanak tutması olacak iş değil.
    – güya uzman yazısı.

    • “Türkiye deki ihale havuzunda toplanan komisyon paralarının Katar bankalarında olduğu biliniyor, Türkiye’de ki 15 milyar dolarlık satın almalar da bu paralarla yapiliyor, komisyon olarak toplanan paraların tamamı Türkiye’ye getirilse kriz mriz kalmaz ” diye yazdı Aslan Bulut Ocak medyada da yayınlanan yazisinda.
      Borçları bu paralarla ödemeyi düşünememişler mi? Diye aklımdan geçti ama pardon bu paraları sağılacak yeni inekler satın almada kullanıyorlar degilmi.

      • bunu bilmiyordum. verdiğin bilgi, neden kriz denilince hemen katarın 15 milyar dolarlık yatırım kararı aldığına ilişkin de soru işaretine neden oluyor.

  8. Abdülaziz kıranşal. yazısı.
    “Ey Musa sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturup bekleyeceğiz” (Maide,5/24) diyerek, İnançları ve davaları uğrunda mücadele etmeyi reddeden, canlarından, mallarından ve zamanlarından fedakârlık etmeyi göze alamayan İsrailoğulları gibi oturduğumuz yerden ya Rabbi, bu ahlaki çöküntüye bir son ver, Filistin’i kurtar, Suriye’yi kurtar, Afrika’daki açları doyur, Arakan’daki kardeşlerimize yardım et, İsrail ve ABD’yi kahreyle, bizim mahallede de bir yetim var ona da sahip çık Allah’ım, diyerek her şeyi Allah’a havale ediyoruz…
    Sekiz-beş çalışıyoruz. Her akşam bir dizimiz var onu takip ediyoruz. Cumartesi çocuklarla AVM’leri geziyoruz, Pazar günleri pikniğe gidiyoruz. Çocukların okul taksitleri, TOKİ taksitleri, kredi kartı borcu, yeni arabanın vergileri, kariyer planları, tartışma programları, senede bir tatil programı… Büyük katliamlar yaşandığında fırsat bulabilirsek belki bir tivit atmaya belki oturduğumuz yerden bir dua etmeye çalışıyoruz. Artık protestolara bile katılmıyoruz. Elimizi taşın altına koyma, rahatımızı bozma, konforumuzdan ve yaşam kalitemizden ödün verme, az da olsa bedel ödeme, elimizi cebimize atma gibi bir derdimiz kalmadı neredeyse…
    Açları yardım kuruluşlarına, ABD ve İsrail’i siyasi kınamalara, protestoları STK’lara, haramlarla mücadeleyi hocalara, çocukların eğitimini Kur’an kurslarına, kreşlere, geri kalanı da Allah’a havale ediyoruz… Haram işleyenlerle, günaha dalanlarla, azgınlık yapanlarla yiyip içmekten, oturup kalkmaktan, iş yapmaktan vazgeçemedikleri, iyiliği emredip kötülükten men edemedikleri için sonunda kalpleri birbirine benzeşen ve lanetlenen İsrailoğulları gibi büyük hatalar yaptığını, korkunç günahlar ve haramlar işlediğini bildiğimiz insanları uyarmayı, tavır almayı, mesafe koymayı bırakın, onlarla münasebetlerimizden en ufak bir taviz bile veremiyoruz…
    Bir kötülük gördüğümüzde gücümüz yetse bile el ile müdahaleyi devlete, dil ile müdahaleyi âlimlere havale edip, kalp ile buğz etmenin ardına sığınıyoruz… İçlerinden mal, makam, mevki sahibi birisi hata ettiğinde, günah işlediğinde sessiz kalmayı, tevil etmeyi, görmemezlikten gelmeyi, vardır bir bildiği demeyi tercih edip, bir gariban hata ettiğinde üstüne çullanan, linç eden ve gerekli cezanın verilmesi için derhal ve acilen fetva veren İsrailoğulları’nın âlimleri gibi gücü elinde bulunduranların hatalarını görmemeyi, üstünü örtmeyi, bir çıkış yolu aramayı tercih ediyor, fetvalarımızın namlularını gariplere çevirmeyi, sahipsizleri ve kimsesizleri nişan almayı seçiyoruz… Kolayca yerine getirilebilecek bir sığır kesme emrini bile nasıl bir sığır olsun? Ne renk olsun? Alacalı mı olsun? Gibi sorularla sulandıran İsrailoğulları gibi en basit dini konularda bile saatlerce tartışarak, derin ilmi analizler yaprak, teferruatlara dalarak öncelikler fıkhını kaybediyoruz. Bedel ödemeyi gerektiren, risk barından konularda susmayı tercih ediyor, söylemlerimizin güç sahipleriyle paralel olmasına özel bir özen gösteriyoruz…
    Başlarına gelen bin türlü belayla ve korkuyla imtihan olmalarına rağmen bir türlü akıllanamayan, verdikleri sözlere sadık kalamayan, ders çıkaramayan ve tevbe edemeyen İsrailoğulları gibi başımıza gelen her türlü belaya, teröre, ekonomik krizlere, ihanetlere, siyasi ve uluslararası gerginliklere, ahlaki çöküntülere rağmen bir türlü aklımızı başımıza alamıyor, ders çıkaramıyor, yola gelemiyoruz… Efendimizin (S.A.V.), “Sizden öncekilerin yolunu adım adım izleyeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girse, siz de gireceksiniz” hadisinde uyardığı gibi bizden öncekilerin yolunda hızlı ve istikrarlı bir şekilde ilerlemeye devam ediyoruz

    • Son cümle sorunlu. Şöyle ki: S.A.V. in yaşadığı sorunlar tecrübeler zaman ve mekan olarak çok eskilere gidiyor. O spesifik zaman-mekana zaten diyecek bir şey olamaz. Bugünkü teknolojiyle zamanda yolculuk yaparak o döneme gitmek mümkün değil (saç-sakal bırakarak molla gibi kıyafet; sarık-beyaz entariler vs. giyerek te bu iş olmuyor!). İşin özü şekil değil!! O kertenkele deliklerini bulmak mümkün değil! Dolayısıyla bu hadis bugünlere hitap eden bir hadis değil. Bu tavsiye sözden amaç, başarıya götüren çalışmayı, fedakarlığı gerektiren dosdoğru bir yolsa (ki tabii ki odur), Kuran’da bu yolun genel özellikleri zaten anlatılıyor. Dolayısıyla spesifik bir zamana hitap eden söze referansla bugünlerin sorunlarına melhem olunacaksa bütün zamanlara hitap eden nitelikleriyle Kuran’dan söz etmek gerek (öncelik her zaman bu olmalı). Ayrıca, Kuran’da bu ana-dosdoğru yola ilişkin ayetlere paralel olarak yüzlerce hadis te bulunur. Kertenkele deliğine girmeye mi kaldı mesele?.. Biraz daha seçici olunamaz mı bu devirde? (Akıl-İman Sentezi!!).

  9. İki olgudan hiç bahsetmemişsiniz Sn. Koru.
    1. Kayyum ile yönetilen ve başkanları hapiste olan belediyelerden.. ki, bu yöntemin önümüzdeki dönemde de devam etmeyeceğini kimse söyleyemez. Bölgede, yeniden HDP’li olabilecek belediyelerin kaygısı bu olacak ve seçime ”istemsiz” girilecek.
    2. İktidar partisinden veya ittifak dışından seçilmiş bir belediye başkanı, yatırım, proje ve hizmetlerini gerçekleştiremez olgusu. Yani bu olgu var oldukça seçmen, partilerin, ”toplumun önüne o işi en iyi yapabilecek isimleri aday olarak çıkarması” halinde bile, icraat yapamayacağını bildiğinden çekinser kalacaktır. Bu iki olgu şimdiden iktidar-ittifak cenahına yarayacaktır.
    ”Referandumda, 17 büyükşehirde ‘Hayır’ oyları ‘Evet’ oylarından önde çıkmıştı. 24 Haziran seçiminde ise o illerin büyük bölümü ‘cumhur ittifakı’ yönünde oy kullandı” diyorsunuz ya Sn. Koru, evet, aynı tablo yerel seçimler için de artarak devam edeceğe benzer. Yani Cumhuritifak, önümüzdeki yerel seçimlerde de ittifak yapacaksa eğer, bu seçime öncekinden daha rahat ve avantajlı girmiş olacak.
    Bunda:
    1. Yeterli ve etkin olamayan, zayıf; dürüst davranmayan ve umut vaat etmeyen bir muhalefetin varlığı;
    2. Giderek üzerimize boca edilen dış baskılar ve beka meselesinin, seçmen davranışında iktidar ile ‘devletleşmiş’ bir AK Parti-MHP ittifakı lehine bir rol oynayacağı olgusu etkin olacaktır.
    Uzun bir aradan sonra konjonktürün dayattığı şartlar nedeniyle, AK Parti daha rahat bir seçim sath-ı mailine giriyor..bence.

Yoruma kapalı.