AK Parti ve Saadet Partisi ataktalar… İYİ Parti de çalışıyor… Ya CHP?

14
Reklam

Herkes sanki yarın olacakmış gibi seçimleri konuşuyor; oysa yerel seçim gelecek yılın mart ayında, genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ise ondan yaklaşık yedi ay sonra kasım ayında yapılacak. İktidar sözcüleri de, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da seçimlerin zamanında yapılacağını ısrarla söylemekteler…

Öyle söylüyorlar, ama AK Parti sanki yarın seçim yapılacakmış gibi de bir gayretin içerisinde…

AK Parti ve Saadet atakta

İyi-kötü hemen herkes iktidar partisi çevresinin gündeme taşıdığı konuları konuşuyor, tartışıyor…

Evet, ittifak oluşturarak seçimlere gitmek AK Parti’nin işine geliyor, kendi oyları düşse bile yanına aldığı parti/leri de baraj tehdidinden kurtararak Meclis’e sokacağı için milletvekili sayısını artırma hesabında AK Parti.

Ancak seçimlere bunca zaman varken şimdiden ‘ittifak’ konusunu tartıştırması bile, iktidar partisinin gündemi belirleme gücünü elinde tutma niyetiyle yakından ilgili…

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir gün İslam’ın güncellenmesinden, ertesi gün İslam’da reform yapılamayacağından söz açıyor; bu çelişkili ifadelerin herbiri toplumun bir bölümünü ilgilendirip tartıştırmaya yarıyor.

Gündem belirmede iktidar partisiyle at başı giden bir parti daha var: Saadet Partisi (SP)…
SP lideri Temel Karamollaoğlu ‘ilkeler ittifakı’ kavramı eşliğinde yürüttüğü siyasi çalışmayla partisini gündemin içinde tutmayı beceriyor. İktidar partisinin SP’yi ‘cumhur ittifakı’ içerisinde görmek istediğini biliyoruz, AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu arzunun gerçekleşmesi için bedel ödemeye hazır olduklarını SP’ye ilettiğini de… Tabii, SP’nin kendilerine iletilen teklife olumlu cevap vermediği de biliniyor.

Kaç haftadır bu konu tartışma gündemimizde.

Reklam

İlk günlerde bir partinin bir başka partiyle ittifakı zemininde yürüyordu tartışma, ancak SP liderinin akılcı tavırlarıyla o noktada kalmayıp ‘ilkeler’ dediği konuların da gündemi işgal etmesine kadar vardı.

Diğer muhalefet partileri de SP’nin meydasna getirdiği siyasi dalganın peşine takılmış görüntüsü veriyorlar. Onların beklediği de SP’nin kendileriyle birlikte hareket etmesi…
SP’nin arkasında iştah kabartacak bir oy yok. Güçlü bir medya desteğinden de mahrum SP.

Ancak izlediği ilkeli siyaset ona dönük beklentileri büyük çapta artırmayı getirdi.

Bir dönem ülkeye başbakanlık yapmış rahmetli Necmettin Erbakan’ın da hatırlanmasına ve hayırla yad edilmesine vesile oldu o tavır.

İYİ Parti lideri Meral Akşener de Türkiye’nin dört bir tarafına giderek vatandaşlarla birebir ilişki kuruyor ve partisine yönelik ilgi halkasını genişletmenin uğraşında.

Bu konuya neden girdim?

Anamuhalefet partisi CHP’de yaprak kımıldamıyor da ondan…

CHP bu hafta sonunu ‘tüzük kurultayı’ etkinliğiyle geçirdi. Kurultay vesilesiyle CHP’liler biraraya geldiler ve kendi eteklerindeki taşları döktüler. Hatta, Meclis grubundan 48 milletvekili, genel merkezin hazırladığı tüzük taslağına alternatif bir metinle kurultay delegelerinin karşısına da çıktı.

Sonunda büyük çapta genel merkezin isteği doğrultusunda gelişmeler yaşanmış olsa bile, karşı çıkış, bir silkinme çabası olarak görülüp CHP varlığının geniş kitlelere hatırlatılması için kullanılabilirdi; ama bu yapılmadı.

Reklam

Kitleler, genel başkanın daha önce hemen hiç görmedikleri hiddetli yüzünü gördüler kurultayda.

Toplanıldı, parmaklar kaldırıldı ve dağılındı.

Hepsi bu kadar.

Kurultaydan geriye CHP’nin kendisiyle bile kavgalı bir parti olduğu görüntüsü kalabilir.

Yazık değil mi?

CHP’nin artık herkesin kendini hazırladığı seçimlere gidilirken gündem belirleyici çalışmalar yapması gerekmez mi? Dünya değişir ve Türkiye yakın tarihinin en kritik dönemlerinden birini yaşarken CHP gibi kendini cumhuriyetin kuruluş ilkeleriyle tanımlayan bir partinin, hem dünya hem de Türkiye için geliştireceği tezler olmalı, ‘İslam’ın güncellenmesi’nin konuşulduğu günümüz ortamında CHP’nin kendini güncellemesinden de söz açılmalı değil midir?

Yoksa bunlar var da bizler mi farkında değiliz?

Farkına vardırmak da CHP’nin işidir.

Başkaları tarafından belirlenmiş hazır-tertip gündem maddelerine sıkışmış bir CHP tepkisel bir parti olmaktan ileri gidemez.
ΩΩΩΩ

Reklam

14 YORUMLAR

  1. Sn. Karagülle diyor ki: “AK Parti ülkeyi uçuruma götürmektedir ama direksiyonu çevirme imkanı vardır….”

    ******
    «AK Parti ülkeyi uçuruma götürmekte.. »
    Bu dogru mu yahu, durum öyle mi gerçekte
    Neydi o heyecan, neydi o umut vagonları ?
    “Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete!…”

    Şoför koltuğunda oturan o şoför de kim?
    Elindeki direksiyona ne kadar hakim?
    Nerede GPS’i, alametifarikası,
    Sağlığı hakkında rapor verdi mi hekim?

    «AK Parti ülkeyi uçuruma götürmekte…»
    Yolda ikaz edene habire bindirmekte
    Yola takoz atanlar vardı, lastikler patladı
    “Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete!…”

    Arkada tıklım tıklım şu oturanlar da kim?
    Bu hızdan memnun olan da var; mavra o biçim!
    «Adil Düzen» istasyonuna çek diyen de var,
    Kır şu direksiyonu, haydi n’olur abicim!…

    «AK Parti ülkeyi uçuruma götürmekte…»
    Ümitler bayır aşşağ, son kavşağa girmekte,
    Sabote eden vardı, firenler de patladı,
    “Bindik bir alamete, gidiyoz kıyamete!…”

    Şoför mahallinde yanda oturanlar da kim?
    Okunuyorlar yahu, sakız oldu şu DiNim,
    Arkada “inecek var” diyen eller havada,
    Mola istasyonu göründü, geliyor seçim!
    *******

  2. Sayın “Okur”! New York Times, Washington Post gibi gazetelere “tarafsız” diyebilmek için öncelikle bu gazeteleri okumak gerekir.

  3. New york times ve washington posta tarafsız dedi :)) şu anda ciddi bir ortamda okuyorum bu yorumu ve gülmemek için dudaklarımı ve dişimi sıkıyorum.tarafsız dedi :))))))

  4. İlkeler
    Saadet Partisi “İlkeler” diyor. Bir devlette ne yapılacağını anayasa belirler. Bu sebepledir ki bütün anayasalar birbirine benzer. İlkeler hep aynıdır. Hiçbir ülkenin anayasasında “Zulüm yapılsın” diye yazılı değildir. Herkes adalet istiyor, herkes demokrasi istiyor. Partiler ilkeler koymazlar, partiler ilkelerin nasıl gerçekleştirileceğini ortaya koyarlar. Erbakan’ı iktidar eden ilkeler değildir. İlkemiz Türkiye Cumhuriyeti anayasası ile hareket etmektir. Dolaysıyla biz Adil Düzen’i Kuran’dan öğrendik ama halkın karşısına Kuran ile çıkmadık. Laik anayasamızın ilkeleri doğrultusunda çıktık. Kuran’ın ilkeleri ile anayasanın ilkeleri arasında çelişki olmadığını gösterdik. Böylece dünyanın değişmesine sebep oldu.
    Biz yalnız ülke içinde oy toplamadık. Tüm dünyaya gittik. Akevler olarak gittik ve Adil Düzen’i anlattık. İlkeleri değil sistemi anlattık. Dolaysıyla Temel Bey bir şey yapmıyor. Gündemi belirlemiyor. Ya ne oluyor? Sermaye iki partili sistemi benimsemiştir. Birbirine eşit güçte iki parti olmalı ve bunlar çekişirken kendisi küçük bir güçle istediği tarafa götürebilmeli. Sermaye Saadet Partisi’ni Halk Partisi tarafına itiyor ki Erdoğan fazla oy alamasın, sonra onu dengede tutsun.
    Erdoğan son derece etkin bir siyaset yapıyor. Saadet Partisi’nin gelmeyeceğini bildiği halde davet etti. “İlkeler” deyip hiçbir şart getirmeyen Karamollaoğlu’na “güle güle” dedi. Şimdi Milli Görüşçüler de Erdoğan tarafı oldular çünkü yan çizen o oldu.
    Oysa Temel Karamollaoğlu Erdoğan’a diyebilirdi ki “Bu millet Adil Düzen istiyor. Birlikte İslam düzenini getirmeye varsan ve bu hususta Akevler ile iş birliğine ‘evet’ diyorsan varım.” demeliydi. Ne gezer.
    AK Parti ülkeyi uçuruma götürmektedir ama direksiyonu çevirme imkanı vardır. Diğer partiler ise direksiyonun nerde olduğunu bile bilmiyorlar. Bir gün Adil Düzen’in geleceğine olan ümidim sona ermemiştir.

  5. İyi hoş da sn. Koru, Hem AK partinin ittifak yaparak yanına alacağı partileri barajdan koruyup hem de mv. sayısını arttırabileceğini nasıl yan yana düşünüyorsunuz ? Barajı ne kadar çok parti geçerse Ak partinin mv sayısı o kadar düşmez mi. Mesela iyi partiyi güçlendirse MHP de İYİ parti de baraj altı kalabilir ve onların baraj altı kalması kesinlikle AK partiye yaramaz mı ? Nurdan hanım siz hakikaten nasıl düşünebiliyorsunuz bahsettiğini yada bahsetmediğini yayın organlarının tarafsızlığından ? Gerçekten dünyada bağımsız yahut objektif bir medya organının var olduğunu mu söylüyorsunuz ? Bakın ocakmedya.com a burası bile bir sermaye grubunun etkisi altında olmaksızın yayın hayatında devam etmeye çabalıyor ama yine de kurucunun yahut yazarlarının fikirlerine göre objektif davranmıyor kesinlikle. Yayıncular kusura bakmayın ama maalesef medya organları öyle yada böyle yanlı.

    • Serif bey ben düşünmüyorum, yaşıyarak ve okuyarak görüyorum.
      ABD nin yaptığı haksızlıkları o gazeteler ortaya çıkarıyor ve yazıyor.
      Aslinda Amerkan medyasi FOX haric genelde bağımsız,tarafsız,ve doğru haber yapıyorlar.
      Turkiye’deki Alo Fatihlerden burada bulmanız mümkün değil.
      Trump’u bizimkiler överken bunlar onun tehlikeli olduğunu yazıyorlardı. Onu yazarlarken Hilleri’yi de eleştiriyorlardı.
      Hosca kalin.

    • Sorunumuz çok sayıda medya organının yanlı olması değil, demokratik sistemi ayakta tutan ortak noktalarda birleşememesi. Ocak Medyayı bu konuda örnek alabilirler.

  6. Saadet kim akparti kim? Yanyana getiriyorsun. Gündem belirliyormuş saadet. Kim bu saadet? Yuzde kaç oyu var?

  7. CHP’nin, Sayın Fehmi Koru’nun dile getirdiği edilgenliği ve kendi içine kapanmış sorunlu görüntüsü, söz konusu partinin liderliğinin ya da o partinin yönetici, üye ve yandaşlarının beceriksizliğinden, siyaseti okuyamamasından vs. den kaynaklanmıyor. CHP, tam da doğası gereği, yani kaçınılmaz bir biçimde edilgen, kendi içinde sorunlu, siyasete yön veremez, gündem oluşturamaz halde bir parti. Dolayısıyla, bugün olduğundan farklı bir şekilde davranması ve devinmesi olanaksız.

    Peki nedir CHP’nin doğası?
    CHP, kuruluşundan bugüne, sol ile, yoksul, emekçi, dar gelirli yığınlarla hemen hiçbir ilişkisi olmayan, siyasetteki gücünü halktan değil, otoriter-seküler bürokratik vesayetten ve bürokratik seçkinlerden devşiren bir parti. Ordu bürokrasisi, üniversite bürokrasisi, yargı bürokrasisi üzerinde yükseldi CHP. Toplumda azınlığın siyasal gücünü temsil ettiği için, daha kuruluşunan itibaren, geniş halk yığınlarını siyasal alanın ve siyasal rekabetin dışında tutabilmek için, kendi bürokratik-azınlık iktidarını meşrulaştırabilmek için, sürekli “Şeriat tehlikesi” retoriği ile sivil toplumun dindarlığını meşruluk alanı dışına itti; “Bölünme tehlikesi” retoriği ile de Kütlerin meşru demokratik taleplerini gayrı-meşru kıldı. Dini alanı Diyanet İşleri Başkanlığı ile devlet kontrolü altında tutarak, dinin deruni yanının sivil toplum içinde derinleşmesine izin vermediği gibi, sığ, sekülerizm, modernizm ve milliyetçilik üçlemesinin elinde vıcık vıcık bir dindarlık üretti. Günümüzde, ortalama dindar, dıştan bakıldığında dindardır, ama zihin dünyası milliyetçi ve otoriterdir. Tam da böyle olduğu için, Ak Parti’nin direksiyonu dindarlıktan koyu, hamaset dolu bir millytçiliğe kırması, seçmeninin zihin dünyasında bir sorun olarak görünmüyor, bir tereddüt olarak yaşanmıyor. Gerici-otoriter CHP vesayetinin ürettiği bir diğer temel sorun, Kürtler arsında demokratik hak arayışı kültürünün doğup gelişmesini engellemek oldu. Barışçıl-demokratik Kürt aydınları ve demokratik Kürt kitle örgütleri (PKK ilk doğuşunda devletten çok daha fazla Rizgari, DDK gibi demokratik Kürt örgütlerine saldırmıştır), hem PKK, hem de vesayetçi devlet bürokrasisi eliyle ve şiddet yoluyla dağıtılıp yok edildi.

    Siyaset, Ak Parti iktidarına gelinceye kadar, iktidarda olsun olmasın, hep CHP’nin, daha kuruluşundan itibaren çizmiş olduğu çerçeve içinde, yani ordunun bürokratik vesayeti altında yaşandı. Ve, nihayet, geniş halk kitleleri, bürokratik azınlığın söz konusu vesayet düzenini Ak Parti arkasında toplanarak dağıttı ve yenilgiye uğrattı.

    Bu anlamda, CHP, yenilgiye uğratılmış, iktidarı elinden alınmış vesayet düzeninin partisidir. CHP, bir parti değil, birbiriyle çatışmalı ideolojik cemaatler topluluğudur. Aralarında, en iyi ve en çirkin ifadesini Yılmaz Özdil gibi sofu ve ilkel milliyetçilerde bulan katı bir damar, Sünni korkusuyla vesayet rejimine sığınmış Aleviler, Kemalizm sosunda batırılmış sözde sosyalistler vardır, ve bunların hepsi, Türkiye için siyaset yapmayı değil, belediyelerde, parti içinde iktidarı hedefleyen dar çıkar cemaatleridir.

    Hamaset dışında bu ülkeye pek bir şey veremeyecek hale gelmiş, kendi kuruluş ilkelerini parçalayıp bir kenara atmış Ak Parti’nin siyasal seçeneği ne CHP’dir, ne İyi Parti’dir, ne de Saadet Partisi’dir. Orta ve uzak gelecekte yegane umut, günümüzde orada burada rastlaştığımız, irili ufaklı sivil toplum örgütlerinde, adı pek bilinmez dergi ve gazeterde kendini ifade etmeye çalışan erdemli, vicdanlı, ahlaklı dindarlardır. Diğer bir deyişle, toplumun yeni bir Ak Parti yaratmasına ihtiyaç vardır. Dini duyarlığa sahip böylesi bir parti, CHP, Kemalizm, Vatan Partisi, Kemalizmin bir başka versiyonu olan Türk sosyalizmi gibi aculluklarla ilintisi olmayan özgürlükçü solcuların, PKK’dan uzak demoraktik-barışçıl siyasette ısrar eden Kürtlerin desteğiyle Ak Parti vesayetine son verip iktidar olmalı, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye’nin yaratılması sürecine katkıda bulunmalıdır. Ancak böylesi bir toplumsal süreç içinde İslam’ın deruni ve güzel değerleri (adalet, vicdan, hakkaniyet duyusu, ahlak) boy atar; ancak böylesi bir toplumsal süreç içinde esas olarak Kürt milliyetçiliğine ve şiddete yaslanan PKK güç yitirir, Kürtler PKK’dan özgürleşir; ancak böyle bir süreç içinde bu ülkede insanlar faşizan solu (Kemalizm, Leninist-Stalinist sosyalizm) tasiye ederek evrensel, özgürlükçü sol düşünceyi bu topraklarda yaratır.

    Kavimcilik (milliyetçilik) ve otoriter zihniyet (seküler ya da dinsel vesayet zihniyeti) sözde solcusundan sözde dindarına kadar tüm kesimlerin zihin ve duygu dünyasını zehirlemiştir. Hepimize düşen sorumluluk, bu zehirden hep birlikte arınmak, birbirimizle tanışıklık kurmak, ortak değerlerde (adalet, vicdan, hakkaniyet duygusu, “öteki”nin varlığına saygı duyan bir ahlak) buluşarak dayanışmak, dostlaşmak, kardeşleşmektir.

  8. Fehmi Bey yazılarınızı iyi niyetle yazıyorsunuz ancak referandum zamanında siz de gördünüz YSK açık bir hüküm olan kanuni bir uygulama olan mühürlü zarfı yok saydı. Gelecek yıl yapılacak seçimlerde insanların sandığa gideceğini hala düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ben şahsen siyasetten de siyasi partilerden de umudumu kesmiş bulunuyorum. Seçim kanuna uymayan bir YSK ile ve seçim güvenliğini düzenleyen maddeleri değiştirmek isteyen bir AKP ve MHP iktidarı ile düzenli ve güvenli bir seçim yapma imkanı kalmamıştır. Erdoğan’ın kaybetse bile koltuktan ayrılmayacağını düşünenler bile var. Ülkenin bekasını gerekçe göstererek seçimleri erteleyebilir. Seçimleri oylar gerçek anlamda sayılmadan kendi denetimindeki medya ile kazandığını iddia ettiği anda kimsenin yapabileceği fazla bir şey yoktur. Çünkü protesto olursa demokrasiye inanmıyorlar ve seçimleri tanımıyorlar diyecekler. Bu hükümet kendine muhalif olan herkesi ya hapse atıyor ya da televizyona çıkmasını engelliyor. Medyanın ve YSK’nın bağımsız olmadığı bir ortamda seçimin tarafsız olacağını düşünmek saflık olur….

  9. İktidar partisi gündemi belirlemiyor gündemdeki sorunları saptırmak için suni gündemler oluşturuyor. Son gündem Muhalefet partileri U.S.A.ve Almanya ya verdiği tavizlerin nedenini araştırmasını önlemek için atılmış bir adım.
    Onu bunu bilmem ama AKP resmen Türk halkı ile alay eder gibi sahneye çıkmışlar Twistleri oynuyorlar.
    Yazarımız bu tavizlerin sebebini bilip bilmediğini bilemem.Fakat umulur ki
    yakında İnşAllah herkesin haberi olur.
    Aslında SP bu gõrevi üstlense iyi olur.
    Tabii bu iş için tarafsız medya organları gerek örneğin
    New York Times, Washington Post gibi medya guruplari vasıtası ile kolayca öğrene bilirler.
    Gerçeklerin er geç ortaya çıkması gibi bir özelliği var.

    • Nurdan abla, New York Times ve Washington Post mu tarafsiz?… Pek inandirici gelmedi bana.

      Benim anladigim su, her iktidar kendi basinini yaratiyor ve muhalif basini susturmaya calisiyor, nihayetinde susuturuyor… Su anda olanda bu. Yarin-öbürgün Saadet de gelirse aynisini yapacaktir. CHP’de gelse, diger partilerde gelse aynisini yapacaklardir. Nihayetinde Bal tutan parmagini yalar gercegi ile… Hükümete tutunan basin da parmagini yalayacak, diger basinda “bal”siz kalacaktir.

      … Asil mesele hak yolunda olmaktir… Recep Tayyip Erdogan da milletin mu zayif damarini bilip iyi bir hatip oldugundan “hakkin” yaninda oldugunu her defasinda “sözleri” ile söylüyor… Yaptiklari zaten halkin nazarinda önemini yitiriyor…

      … Söyle diyelim. Kötünün en iyisi yine RTE .

      • Taha bey merhaba, yazdığim gazeteler Dünyaca saygın gazeteler eğer tarafsız olmayan gazeteler ( heleki ABD gazeteleri) dünyada saygı ile değil nefretle karşılanır. Bal tutan parmağını mı yalar? Bu sadece AKP nin veya reisin uyguladığı rejimin bir parçası. Darbeler dõneminde dahi cunta karşıtı basın susturulmamışti.
        Bence “KÖTÜ” kötüdür kõtünün iyisi olmaz siz zaten yazmışsiniz benim dememe gerek yok “DİN” kullanarak milleti kandırması. Bence bu bir felakettir ve şu an Türkiye’nin etrafı ve içi cayır cayır yanmaktadır.
        Unutmayalım mevki ve kariyer için sõylenen yalanlar şirk ayarında bir gúnahtır.
        Size nacizane bir abla tavsiyesi olaylari ve yaşananları biraz tarafsız gözle tahlil ederseniz doğruları göreceğinize eminim. Çünkü siz iyi bir insana benziyorsunuz kötulerin yaninda olmak da size yakışmaz.
        Esenlikle kalın.

    • New York Times, Washington Post gibi yahudi sermayesinin emrinde olan medya gruplarina tarafsiz demek nasil bir yaklasimdir. Bunun icin ya cok cahil olmak gerekir, ya da ortak cikarlar oldugundan kasitli soylenmesi gerekir. Yoksa siz de…

Yoruma kapalı.