Çiller'li miting günü.. Özal'ı hatırlayıp kantardan söz etmek.. Selvi bunu yapmış…

91
Reklam

Seçimlere şunun şurasında hepi topu birkaç gün kaldı. Öyle sanıyorum ki, şimdiye kadar tereddüt içerisinde bulunmuş olsanız bile, Pazar günü sandık başına gittiğinizde oyunuzu nasıl kullanacağınıza artık karar vermişsinizdir.
Bir çoğunuz hayli zamandır bu konuda kararlı görünüyordu zaten.
Anketlere bakıyorum, her yeni araştırmada, bir öncekinde ‘kararsız’ olduğunu belirtmiş olanların oranı biraz daha azalmış görünüyor.
Türkiye’de halkın demokrasiye olan inancı hayli yüksek; bu seçimlere katılma oranlarından da belli oluyor.
ABD’de seçmen konumundakilerin yarısı kadarı sandık başına kadar zahmet ediyor, onların oyunun yarısını alan da Beyaz Saray’a taşınıp ülkeyi yönetmeye başlıyor.
Donald Trump oy kullananların yarısının bile oyunu almadığı halde, oradaki seçim sistemin azizliği sebebiyle, seçilmiş olarak ilan edildi.
George W. Bush da, yine halkın yarıdan fazlasının oyunu almamıştı; ona da başkanlığı Yüksek Mahkeme hediye etti.
Mısır gibi ülkelerde durum daha da vahim: Gen. Abdülfettah el-Sisi‘nin yeniden başkanlığını pekiştirdiği Mart ayında yapılan son seçime halkın katılım oranızde 60 dolayımında kaldı; güçlü isimlerin adaylığına izin vermeyerek karşısına çıkan rakipleri de bizzat kendisinin belirlediği seçimden Sisi neredeyse bütün oyları alarak (yüzde 97.8 oyla) yeniden seçilmiş oldu.
Gözlemciler, halkın sevgilisi bir futbolcunun (Liverpool‘da oynayan Muhammed Salah‘ın) isminin 1 milyondan fazla seçmen tarafından pusulaya elle yazılarak sandığa atıldığını bildiriyor.
Türkiye’de durum öyle mi ya?
Son 16 yıl içerisinde yapılan seçimler ve referandumlarda halkın katılım oranı yüzde 76’ın altına hiç düşmedi; en son genel seçimin yapıldığı 1 Kasım 2015’te yurtiçi katılım oranı yüzde 87.34 olarak gerçekleşmişti. Aynı yılın 7 Haziran günü yapılan genel seçimde de katılım oranı yüzde 86.64 olmuştu.
Bu defa katılım oranının daha da yüksek olmasını bekliyorum. Çok önceden planlanmış tatillere gidenler bile bir günlüğüne evlerine dönüp oylarını kullanırlarsa şaşılmamalı. İnsanlar Pazar günü yapılacak seçimi çok ciddiye aldıklarını belli ediyorlar.
Kötü bir şey mi bu? Tam tersine, seçimlere ilgi azalır ve insanlar oylarının fazla bir anlam taşımadığını hissederlerse, esas o zaman kötü bir durumla karşılaşmış olacağız.
Geriye dönük değerlendirmeler yapanlar arasında geçmişteki bazı seçimlerle ilgili yanlış sonuçlara varanlar çıkabiliyor.
Abdülkadir Selvi‘nin kimlere bakarak böyle bir sonuca vardığını belli etmediği bir muhafazakar seçmen tahlili var bugünkü yazısında. Muhafazakar seçmenin, “Bir ikazda bulunalım derken kantarın topunu kaçırmayalım. Özal’ı ikaz edelim derken statükocular kazandı. Ülke 90’lı yılların cehennemine girdi. 28 Şubat’lar geldi” değerlendirmesi yaptıklarını belirtiyor Hürriyet yazarı.
Hem de, ’90’lı yılların cehennemi’ dediği dönemin önemli bir bölümünde en üst düzey sorumluluklar taşımış bir isim olan Tansu Çiller‘in AK Parti’nin İstanbul’da yaptığı mitinge katıldığı gün kaleme aldığı yazısında.
Halkın Özal‘ın elini zayıflatma kararını verdiği seçimlerin Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının önünü açtığını da unutmuş görünüyor Abdülkadir Selvi. Erdoğan 1990’lı yıllarda (1994’te) İstanbul’a belediye başkanı seçilmiş, onun içinde yer aldığı Refah Partisi de 1995 seçiminde sandıktan birinci parti çıkarak bir yıl sonra hükümeti kurma başarısını göstermişti.
‘Cehennem’ dediği yıllar AK Parti‘ye iktidar yollarının döşendiği dönemleri de içeriyor.
Neyse. Halkın “Özal’a bir ders verelim” dediği seçimler öncesinde rahmetlinin başında bulunduğu Anavatan Partisi kuruluş felsefesinden hayli uzaklaşmış, bu durum sonunda Özal‘ın kendisinin bile cumhurbaşkanlığını da bırakarak yeni bir parti arayışına girmesine yol açmıştı.
O dönemdeki gidişi yanlış bulan Özal‘ın gerçek dostları, Emevi Devleti‘nin yıkılışında rol almış Horasanlı Eba Müslim‘e mal edilen o meşhur sözü hatırlatmaktaydı:

“Emevi hükümdarları gerçek dostlarını yanlarından uzaklaştırdılar, düşmanlarını yakınlarına aldılar. Dostlar nasıl olsa zarar vermez, düşmanları kazanmak gerekir diye düşünerek… Yanlarına almaya çalıştıkları düşmanları kendilerine dost edemediler; uzaklaştırdıkları dostları ise onlara düşman oldu. Emevi Devleti’nin sonunu da bu getirdi.”

Kim ne yaparsa kendi eliyle yapıyor, başka alanlarda olduğu gibi siyasette de bu böyle. Turgut Özal da, yanlışlar yapa yapa, ANAP‘ın sonunu getirmişti. Halk Özal‘dan sevgisini eksiltmedi ve bunu en çarpıcı biçimde cenazesini kaldırarak gösterdi; 1989’dan itibaren yapılan seçimlerde ise oyunu azar azar ANAP’tan esirgedi.
Ben yakın tarihi böyle hatırlıyorum.
ΩΩΩΩ

Reklam

91 YORUMLAR

  1. Ben dindar bir kürt olarak bugüne kürtlere tüm yaptıklarına rağmen hep akp ye oy verdim nede olsa pkk yüzünden akp nin kürtlere yaptığını hoş gördüm.Taaa yeni kapı mitingine kadar..Ne gördüm orada (şimdiye kadar akp ye oy verme nedenlerinden biri olan sahte akp propogandası olan 90 yılları karşı duruşu)ne kadar kürt düşmanı,kürt katili bir arada.reis,sedat peker,çiler,ağar,desteci,bahçeli,mafyası vs bir araya gelmiş gövde gösterisi yapıyorlar.Ve büyük utanç yaşadım akp yi desteklediğim için meğerese kafirlik yapmış kavimime karşı.Yemin içtim allah adına bundan sonra bir ateist bile kürtlerin hakkını savunursa o ateistin tırnağını ,en kral müslümanım denen parti ve şahısala değiştirmem..

  2. Demek chp yaptırmış analizi? Aslında saglikli babalarının mal varlığının kontrolünu almak için akıl sağlıği normal değil raporu alan evlatlar gibi .Nasıl bir analizse artık, Erdoğan orda olmadığı halde, super psikologlar uzaktan, sadece konuşmaları baz alarak teşhis koyuyor. Artık ileride ne için kullanacaksa. Eğer bir iki doğru eleştirinin yanına akıl sınırlarını zorlayan saçma sapan yalanları da eklerseniz o küçücük doğru eleştiriler de yalan gibi görünür. Hele bir de bunları, abd nin kucagindaki kaçak baş fetoculer söylüyorsa. Anlaşılan feto yalan ve montajlara abd güdümünde son gaz devam ediyor.
    Ehh sen olmasan bunları göremeyecektik. (Yanlış anlaşılmasın sana fetocu demiyorum. Sadece bu yalanlara inanip can simidi gibi tutunup ,öfkene gerekçe yapıyorsun. )

  3. Secim toto oynamaktan daha eglenceli bi teklifim var: bu secimlerde -misirda oldugu gibi- yurtdisindaki futbolcularimizdan hangisine ne kadar oy cikabilir? Benim favorim hakan sukur:) tahminim -0- oy! Sizler de favori futbolcunuzu ve oy tahmininizi paylasirsaniz sevinirim. Kolay gelsin:)

    • Hayret ya, epeyi bir zorlaranarak gönlü gide gide kime gitmiş! O çok önceden emekli, onun yerine bir hakan çalhanoğlu versek!….

  4. Erdoganin ruh hali erdogancilarada gecmis
    Erdoğan’ın ruh halini 6 uzmana analiz ettirdiler/18 Haziran 2018 17:08
    Erdoğan’ın ruh halini 6 uzmana analiz ettirdilerTayyip Erdoğan’ın mitinglerde ve halka açık konuşmalarında aleni yalan söylemesi, çarpıtmalara başvurması ya da basit şeyleri karıştırarak zaman zaman öfke nöbetini andıran konuşmalar yapması dikkati çekiyor
    SHABER3.COM
    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerdeki gafları muhalefet partilerinde en çok konuşulan konulardan biriydi. Gazete duvar’ın haberine göre CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda özel çalışma yaptırmış.
    Haberde Kılıçdaroğlu’na çok yakın bir ismin ifadesine göre Erdoğan’ın duygu durumuyla ilgili CHP kişilik analizi yaptırmış. Kaynağın ifadesiyle bundan üç yıl önce Erdoğan’ı tahlil etmeleri için genel merkeze bu alanın en yetkin isimlerinden 6 psikologu çağıran CHP Genel Başkanı, Erdoğan’ın ruh haliyle ilgili bir brifing aldı. Psikologlar bu brifingde Kılıçdaroğlu’na “narsistik kişilik bozukluğu”nun en temel belirtilerini sıralayarak şunları söyledi:
    “Narsistik kişilik bozukluğunun en temel özelliği kişinin kendisini herkesten üstün görmesidir. Bu kişiler sürekli övgü beklerler, hâkimiyetin daima kendilerinde olmasını isterler. Bunu sağlayamadıklarında öfkelenirler. Suçluluk duymadan karşılarındaki kişileri sömürürler. Empatiden yoksundurlar. Hatalı olduklarını ima etmeye çalışsanız da asla anlamazlar, inkâr ederler. Başkalarını sık sık aşağılarlar ve bundan büyük bir haz duyarlar.”

  5. İzzet İsimli Yorumcuya:
    Bir aileye 3 odalı bir ev yeter.4 Odalı olursa
    biraz fazla olur.
    Biz burada bir devlet kurumundan bahsediyoruz.Binlerce memurun çalıştığı
    devlet dairesini 3-5 odalı bir bina olarak
    inşa edemezsin.
    Konu garibanları gözetmekse,ben Suriyeli
    göçmenleri koruyup gözetmek taraftarıyım örneğin.Ama hükümete muhalefet edenler onların kovulmasını
    istiyorlar.

    • onların(suriyelilerin) kovulmasını değil barış sağlanarak yurtlarında yaşamalarını istiyorlar 1
      o devlet kurumuna(3-5 odalı) önderimiz Atatürk sığdı da sayın cumhurbaşkanımız mı sığamadı 2

      • Milli Eğitim Bakanlığı Personelini
        3-5 odalı bir binaya sığdırabilir misin?
        Cumhurbaşlığı binasından koca bir devlet yönetiliyor.Bir çok görevli
        olacak orada.
        Cumhurbaşkanlığı külliyesini bir kişinin ailecek kaldığı bir ev zannetme yanılgısından kurtulamıyorsun.Orası bir devlet
        kurumu ya hu!

  6. Ümüt Bey, F. Koru’ya dönerek şunu söylüyor: “Acıyorum. Önceden memleket çıkarlarını düşünür ona göre yazılar yazardınız. Ama şimdi partilerin çıkarlarını ön planda tutuyorsunuz.” Ümüt Bey, 90’lı yılların en karanlık yıllarımız olduğunu da ekliyor yorumunun sonuna.
    Sorun tam da burada: Hem Fehmi Koru, hem de 81 milyon vatandaşın memleketin çıkarlarını düşünüp düşünmediğine karar vermenin kendi uhdesinde olduğunu düşünen bir zihniyet türedi bu ülkede. Yani, insanlarımızın en az yarısı memleket çıkarlarını düşünmüyor. En ufak itirazda, muhalefette, dayıyorlar burnunuza FETÖ, 15 Temmuz, Haçlı güçler, Beka sorunu, PKKcı vb. terimleri, sonuç değişmiyor: Yazarıyla badanacısı öğretmeniyle gözünü sevdiğim memlketin 40 milyonu ya bilinçli ya da bilinçsiz vatan düşmanı!
    İnanın, “Yahu şu memleket için ne yaptın, ne başarın var?” diye sorsak bu arkadaşlara, pek çoğu söze başlamadan önce biraz duraksamak zorunda kalır. Dindar muhafazakar dünyanın en seçkin aydınlarından, en saygın yazarlarından biri olan, zamanında bir mahkemeden diğerine sürüklenmiş olan F. Koru için yazdıklarına bir bakar mısınız? Beyefendi, söyleyin Allah aşına: Yabancı dil öğrenmek şöyle dursun, ana dilinizi hakkını vererek kullanma duyarlığı mı geliştirdiniz? Yazılmış bir kitabınız var da biz mi duymadık? Siz kim oluyorsunuz da, kalitesi ve saygınlığı muhafazakarından liberaline herkesçe kabul gören bir insana “Acıyorum size” diye hitap edebiliyorsunuz? Bu ne kibir? Madem acınacak durumda bu yazar, gidiniz efendim, gidiniz ve düzinelerce memleket çıkarını düşünen adamları ve kadınları okuyunuz Sabah, Akşam ve daha bir düzine gazetede. Hem 90’lı yılların en sefil siyasi liderlerinden biri olan Tansu Çiller ile kolkola yürüyeceksiniz, hem de F. Koru’nun memleket severliğini yargılayacaksınız. Çok sırıtıyor artık neyin ne olduğu. Burada, “Sevmeyen gitsin bu ülkeden!” “Gidin o yalakalığını yaptığınız Haçlı ülkelerinden birinde yaşayın!” diye cızırdayan adamın bütün yorumlarını Fransa’dan yazdığı açığa çıktı, bir müddettir ortada yok! Hamaset ve kibrin sonu sınırı yok galiba. . .

  7. BEKİR İSİMLİ YORUMCUYA
    bir gün karsa gittim 3 sene önceydi sanırım
    bir cami vardı arvasi camisi tarihi
    yağmurlu bir gündü ve akşam namazından sonraydı
    yağmur şiddetini artırmaya başladı
    alaca karanlıkta bir gölge gördüm sanki avluda baktım hayır gölge değildi birisi vardı orada ne bekliyor bu adam bu yağmurda dedim içimden
    yanıma yaklaştı yavaş yavaş korka korka ve çekinerek
    cami avlusunda sadece ikimiz vardık ve sokaklar hızlıca yürüyen bir kaç kişi den başka kimse de yoktu yağmurum şırıltılı sesi etraftaki sesleri bastırmıştı
    yanıma yaklaştıkça sokak lambasının ışığı yavaşça yüzünü yalayarak loş bir aydınlık verdi ben de bu fırsattan istifade yüzüne dikkatlice bakmaya çakıştım orada bekleyen 13 14 yaşlarında bir genç ayağında terlikler vardı ve çorapları üstü başı sırılsıklam olmuştu
    gel bakalım genç dedim
    buyurun efendim dedi ama korku gibi çekingenlik vardı üstünde ve şivesinden kürt çocuğu olduğu anlaşılıyordu hemen
    ne bekliyorsun bu yağmurda evine gitsene
    efendim-tabir aynen böyle gerçekten-efendim dedi ben mendil satıyorumda alır mıısnız
    kağıt mendiller bayağıdır elinde olduğu belliydi bayağı bi büzülmüş ıslanmış hatta kirlen mişti
    mendil almaya hemen karar verdim ama çocuğun hikayesinide merak ediyordum bari bir kaç soru daha soruyum dedim sonra mendil alırım
    baban ne iş yapıyor genç
    işsiz efendim-vallahi de aynen böyle demişti
    annen falan
    o çalışmıyor
    kaç kardeşsiniz
    yedi efendim
    sen okuyormusun
    okulu bıraktım efendim
    niye
    evi ben kayırmam gerek–tabir aynen böyle
    utandım gözlerim doldu o gece iyi bir otelde kalacaktım karsta
    cebimdeki parayı otel parasını ona vrrdim mendili uzattı bana titreyen elleriyle
    o kadar sevindi o kadar sevindiki
    ve gitti
    vallahi şimdi yazarken bile tüylerim diken diken oldu
    gelelim yazınıza ne olmuş 1200 odalı oda olmuşsa
    ne varmış 300 odalı yazlık yapmışsa
    bu insanların ahı var onlarda bu ülkenin insanları o haldeyken o sarayda şatafatta yatabilen biri bence kendini sorgulamalı

    • Kayitdisi istihdama ve cocuk emeginin somurulmesine katkida bulunmussun! Gercekten yardim etmek istiyorsan, boyle sokak sanatcilarina degil kizilaya bagis yap! Dunyanin 2.en buyuk insani yardim organizatoru ulkene sen de destek ol!

  8. “…Kim ne yaparsa kendi eliyle yapıyor, başka alanlarda olduğu gibi siyasette de bu böyle….”
    Evet Fehmi abi, bu dediğiniz ayet meali zaten. Ayette demiyor mu “başınıza gelenler kendi ellerinizle yaptığınızdandır” diye.
    Herkes, ben, siz, o, hepimiz, başımıza gelenlere bu gözle bakmalıyız. Ayrıca yine ayet mealidir ki; Allah dilemedikçe kimseye bir musibet isabet edemez. Demek ki; bir, başımıza gelen iyi veya kötü her şey kendi yaptıklarımızdandır, iki, o da ancak Allah izin verdiği içindir. Bu; Kayahan için de böyle, Koru için de böyle, tüm yorumcular için de böyle, Erdoğan için de böyle, AK parti için de böyle. Kendisinin istisna olduğuna inanan var mı bu konuda? En kolay yol, başkalarını suçlamak, suçu başkasında aramaktır.
    İnşallah nefis muhasebesi yapıyoruzdur.

    • Burada ayet mayet geçmez arkadaş.
      Hele şu sizin bahsettiğiniz ayet buradaki istemezükçü yıkım ekibi tayfasının çıldırmasına sebep oluyor.
      Uyarayım dedim. Sonra haberim yoktu demeyesin..

      • Hayret ya, burada ayet mayet geçmez diyene bakın! şeytan ayetleri adı altında ayet geçirmeye çalışan sen değilmiydin. Bir askerin biride Kuranı hakir görüp kendisininde bir tane yazabileceğini iddia etmisti. En kolay yol, başkalarını suçlamak, suçu başkasında aramaktır.

        • Çok kızdırdın beni Bernarrrrrr ?…
          Cesaretin varsa seninle bugün CUMA NAMAZI çıkışında (19HaziranSalı saat 18:30) buluşalım da dersini vereyim ? ??.
          Vaaaa sa cesaretin; bugün Cuma’yı hangi tapınakta kılacağını yaz da çıkışta bekleyem seni.
          Vaaa mı cesaretin?

          • Hem cesaretim yok, hem de memleket evlatları ilkel bir fanatizmle birbirinin boğazına sarılsın istemem. Siyaset, en nihayet kardeş olduğumuzu unutturmasın bizlere. Odunlarla değil, fikirlerle yarışalım 🙂

  9. Bazıları 1100 odalı saray muhabbeti yapmaktan hiç usanmadı.Bir kere bu saray
    bir şahsın kişisel mülkü değil.1 Hafta sonra kim seçilirse orada o görev yapacak.Sonra orası Cumhurbaşkanının
    ailesine,şahsına tahsis edilen bir yer değil.
    Neticede bir devlet dairesi.İhtiyaç duyulursa bir devlet dairesine 5000 oda da yapılır.
    İnternette şöyle bir araştırdım,sadece tamirine bile bizdeki külliyenin tüm maliyetinden fazla para harcanan saraylar
    var Avrupa’da.
    Hiç siyaset yazmayan hikayeci Mustafa Kutlu Beştepe’deki külliyeye saray demenin pek uygun olmadığını,bir köy konağını andırdığını yazmıştı ki bence
    en doğru teşhis bu.
    Aşağıda internetten alıntıladığım yazıda
    ABD’deki Beyaz Saray’ın arka planındaki
    Eisenhower isimli binanın 500 küsur odasının bulunduğu ve koridorlarının uzunluğunun 2 kilometreyi bulduğu
    yazıyor.
    Yazının ilgili bölümleri şöyle:
    “ASIL SARAY, BEYAZ SARAY’IN ARKASINDA GİZLİ
    Hürriyet yazarı Akif Beki, ABD ve Türk basınında sık sık yapılan “Beyaz Saray – Cumhurbaşkanlığı Sarayı” kıyaslamalarına nokta koyacak bir yazı kaleme aldı. Beki’nin yazısında Beyaz Saray’ın, yalnızca Obama’nın açıklama yaptığı kürsünün bulunduğu yerden gözüken küçük binadan ibaret olmadığı görüldü.
    Beyaz Saray, arka ve yan bahçelerinde bulunan diğer hizmet binalarıyla birlikte Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan daha büyük. Geri kalan detayları Akif Beki’nin yazısından okuyalım:
    “Beyaz Saray’ın kendisi 6 katlı bir bina. 130’dan fazla odası var. Çalışan nüfusu içinde tek başına teşrifatçı sayısı bile 100 civarında. Ebatları buysa haklılar, elbette bizimkinin yanında bücür kalır.
    BEYAZ SARAY SADECE O BİNADAN İBARET DEĞİL
    Fakat Beyaz Saray kompleksi, başkanlık rezidansı da denilen bu yapıyla kalmıyor. Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanlığı ana binası kadar büyük müştemilatları var yanı başında.
    KORİDORLARI BİLE 2 KİLOMETRE
    Resimde gördüğünüz yüzyıl önce inşa edilmiş bir bina. Beyaz Saray kompleksi içinde yer alan idari ofis binalarından biri. Koridorlarının uzunluğu 2 kilometre deniliyor. 500 küsür odalı Eisenhower binası..”

    • Hayret ya, şu bekire bakın! Resimde gördüğünüz beyaz saray diyor. Oldu olacak bakınız şekil 3 deseydiniz! Yumurtaları hep aynı sepete doldurduk ondan büyük demeğe getiriyor ama bütün şekillerdekini birbirine eklese bizimkini geçemez. Onlarla boy ölçüşecek boyu olsa bari! Sizinki koltuğa elini uzatan bir toyken devleti küçültüp sözde tasarrufa gidileceğine dair söz vererek milleti kandırmıştı. Hepsi palavra çıktı tam tersini yaptı…

  10. SAYIN KORU YAZILARINIZDA ÇOK GERÇEKCİ GELİŞMELERDEN BAHSEDİYORSUNUZ FAKAT TOPLUMUN KAVRAMA VE ANLAYIŞI DAHA ÇOK DÜŞÜNMEDEN VE TAHLİL ETMEDEN GERÇEKLERDEN KAÇMASIDIR.
    İNSANLAR AYNAYA BAKIPTA BİR TÜRLÜ TABAN TABANA DÜŞÜNCELERİ İLE YÜZLEŞMEK İSTEMİYOR ,NEDEN ACA BA DİYORUM GERÇEKLERDEN KAÇMAKLA GERÇEKLERİNDE KENDİNDEN KAÇTIĞINI ZANNEDİYOR FAKAT YÜZLEŞMEYİ BİRGÜN BAŞKALARI YAPARSA SONUCUNU BİR DÜŞÜNMEK GEREKİR FAKAT BEYHUDE

  11. Herkes birşeyler yaziyor, Edoğancılarda yazarimizda dahil saldiri ve savunma, savunmanin yanında iftira yalan havuzda üretilmiş kokmuş baliklardan kıral sofrası kurmuşlar dünyadan haberleri yok kalkmiş erdoğani dünya lideri ilan etmişler, fakat hangı konuda lider olduğunu dünyayi tanimadıkları için neyi savunduklarını da anlamiyorlar.
    Tıpkı Alman dergisindeki kapak resmine bakıp kendilerini övdüğünü zannedecek kadar bilgili ve kültürlü bir lider ve yandaşlari ELHEMDÜLİLLAH derlerken bir Alman dergisini havuz dergisimi zannetiler “ACABA.”
    Dünya lideri olmasına Dünya lideride yalnız onlarin dediğinin tam aksi yönde olan bir dünya lideri olduğununda belliki EHHMDÚLİLLAH dedikleri gibi anlamışlar.
    Dünya Liderlik vasıfları.
    1-Bir yüzük semaya ile başlıyıp 10 yilda Dünya’nın 10. Zengin başkani olması.
    2-Dúnyaya meydan okuması.
    3- kendini herkesten üstün gömesi.
    4- korumalarına başka ülkenin vatandaşlarina meydan dayağı çektirmesi.
    5 Dünya mafiyalarınin dahi beceremiyecek kadar mafiya vari bir imparatorluk kurması.
    6 Dünyanin doluluk orani en kaliteli ve yüksek olan hapishanelerinde dayimi ikametgarları bebekler, Akademisyenler, kadinlar, gazeteciler,öğretmenker,doktorlar ve sıradan vatandaşları yani hiç bir suça bulaşmamış suçsuzlara ait zindanları inşa eden tek dunya lideri ünvanıni de alninin aki ile kimselere kaptırmaması.
    Evet bu gibi konularda Dúnyada gelmiş geçm8ş liderler arasındada birinciliğ açik ara önde götürmektedir.
    Bunların hepsi çök güzel dünyada eşine rastkanmamış ve(erdoğancılar tarafından) öğünmeye değer bir başari.
    Bunu anladık anlamasınada!
    Benim anlamadiğım bur konu bunların MHP hakkindai düşunceleri.
    Şimdiye kadar bir tane dahi MHP li seçmenden Erdoğana oy vereceğim diyen ne duydum nede işittim. ( İşiten varsa bizahmet buraya yazsin bizde öğrenelim.
    Erdoğancılara Sorum şu , siz MHP
    seçmenine erdoğana oy verme konusunda güvenciniz tam mi?
    Veya güveniyormusunuz? Onların adina nasıl konuşa biliyorsunuz.

  12. Sayın iyi olacağız rumuzlu yorumcu yaptığınız yorum da MHP’nin oy oranını göremedim hesapladığım da bir buçuk gibi bir eksik kalıyor yüze tamamlamak için MHP için takdir ettiğiniz oran o mudur yoksa unuttunuz mu

    • mhp mi öyle bir parti mi kaldı
      kaldıysa o na da o kaldı o zaman ne yapalım
      idare etsin

  13. AK Parti seçmenlerini sevindirmek ve moral vermek istiyorsa, Ankara ya da İzmir mitinginde Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Deniz Baykal ve hala yaşıyorsa Hüsamettin Çindoruk’u hep birlikte çıkarmalı! Tek başına Tansu Çiller yetmez!

  14. *******
    ……
    Tarih tekerrür eder, bir ibret alınmazsa,
    “Ezberci Müslüman”lar, “aklını kullan”mazsa!
    İğne atsan havadan, inanın yere düşmez…,
    Bu bir tatlı ikramı, her yer bal her yer pekmez!
    Müjde üstüne müjde, vâât üstüne vâât..,
    Bonkörlük yarışması, yahu kimde kabahat!
    Sen bir verdin o iki, seçimi o kazandı,
    Ona oy vermeyenin, bu işten cebi yandı!
    Bu bir nevi kumardır, kumar ise haramdır,
    Ona oy vermeyenden, bir nevi intikamdır!
    Dallar orda dururken, göremeyen ahmaktır!
    Odunluk çıksın diye, gövdeyi budamaktır,
    Herbiri yarışıyor, vâât etmek çok kolay,
    Vââdi bol bütçeyi, denkleştirmek bir olay!
    ……
    *******

  15. Gerçekten inanılır gibi değil. AK Parti, İstanbul mitinginde, Eski Türkiye’nin kuşursuz simgesi Tansu Çiller’i çıkarıyor kürsüye. 1990’ların sonlarında halk oylarıyla siyasi yaşamını bitirdi bu kadının, partisini hem sandığa, hem de tarihe gömdü. Yıllardır kimin ne yaptığını bilmediği, hiç merak da etmediği bu müflis eski siyasetçi ve AK Parti. . . Gerçekten inanmak güç. Erdoğan’ın çaresizliğinin dramatik göstergelerinden biri -AK Parti’nin nerelerden nerelere geldiğinin de. Çiller’in yandaşlığından umut besleyecek kadar şaşırmışlar. Hazin, hem de çok hazin.

    • Akp ”gel ne olursan ol yine de gel” ilkesine uyup kendisi çağırmasa da Akp ilkelerine yakınlaşanları kabul ediyor. Bu bence sorun değil, tersine birlik, bütünlük, hoşgörü ve demokrasi adına olumlu.
      Ama bence sorun olan ” oy’unu almak için kim olursa olsun ayağına gidelim” ilkesizliğidir. Kürt değil sadece birkaç pkklı oyu almak için pkk desteğini her zaman dile getirmiş, teröre çanak tutmuşların nerede olurlarsa olsunlar ayaklarına gitmek bence demokrasi açısından çok sakıncalıdır. Siyaset ile şiddet ve terörü ayıramayanların ayağına gitmek cezası vatandaş tarafından sandıkta kesilecek bir hatadır, ve hepsi bundan nasibini alacaktır.

      • yarın çıksın sayın erdoğan arkadaşlar karar verdim bu hdp ile görüşelim bunlarda neticede siyasi bir parti dese vallahi de sen ve senin gibiler anında tabi canım onları dışlayalım mı bütün milliyetçilik ayaklarımızın altında bizim milliyetçilikte ne oluyor
        dersiniz nereden mi biliyorum zamanında mhp ye neler dediniz şimdi ne oldu da eğer oy uğruna değilse şimdi birlikte oldunuz siz yapar sanız olur başkası yaparsa olmaz
        slogan aslında çok doğruymuş meğer
        yaparsa akp yapar

        • Şu an için geçerli şartlar itibariyle Mhp ile Hdp yi bir tutuyorsanız başka bir yorum yapmaya gerek duymuyorum. Ama tabii ki Hdp terörle ilişkisini kestiğini açıklar, faaliyetini şiddet dayayarak değil siyaset aracılığı ile demokratik bir ortama çekeceğine milleti ikna ederse yine işbirliği yapılabilir. Ama maalesef geçmişte bu fırsat verildi ve hdp tercihini terörden yana kullandı. Bu tür fırsatlar sadece bir kere kullandırılan fırsatlardır. İkincisi sözkonusu olmaz. Bu yüzden buradan size eleştirecek birşey çıkmaz. Ama bütün bu yaşananlara rağmen bütün muhalefet şu anda hdp ile işbirliği ZATEN yapıyor, bilmem farkındamısınız? Eleştiriniz varsa okuyabiliriz.

  16. Muhalefet seçim kampanyası süresince bol kepçeden atıp, herkese para dağıtmaya çalışırken kaynağı nereden bulacaklar diye bir eleştiri yapmaya hiç gerek duymadım. Çünkü hazinenin, devlet gelirlerinin durumu ortada. Dikkat edilecek tek şey harcamayı yerinde ve gerekli yerlere yatırıp yatırmayacakları. Geçmişteki tecrübeler bu konuda muhalefetin hiç ümit vermediğini bize söylüyor.
    Bakın mayıs ayı bütçe rakamları açıklandı. Mayıs ayında merkezi yönetim bütçesi 2,7 milyar lira fazla verdi. Merkezi yönetim bütçesinde 8,7 milyar lira faiz dışı fazla oluştu.Bütçe gelirleri mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 21,8 artarak 70 milyar lira, vergi gelirleri ise yüzde 20,2 artarak 61,2 milyar lira oldu. Mayıs ayında vergi gelirlerindeki artış genele yaygın ve yüksek oranda. Kurumlar geçici vergisi yüzde 31,2 artış gösterdi.Mart ayına ilişkin manşet işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,5 puan azalarak yüzde 10,1’e geriledi. İstihdam edilen kişi sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre 1 milyon kişi arttı. Mayıs ayında gelir vergisi tahsilatlarında yüzde 16,6 artış istihdam artışının devam ettiğini göstermekte.Toplam gelir vergisi tahsilatının da geçen yılın aynı ayına göre yüzde 25,4 oranında artış gösterdi.İlk beş ayda bütçe açığı, hedefin yüzde 31’i seviyesinde. Ocak-mayıs döneminde bütçe gelirlerinin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18,3 artarak 302,1 milyar lira olarak gerçekleşti.
    İnşaallah seçimden sonra 5 yıl boyunca uygulanacak akıllı politikalarla ekonomi daha da düzelecek, döviz ve faiz kontrol altına alınacak, büyüme ve istihdam daha güzel noktalara gelecektir.
    Haberin tamamını okumak için.
    http://www.bloomberght.com/piyasalar/haber/2130526-butce-mayis-ta-27-milyar-tl-fazla-verdi

  17. ne yani şimdi siz akp yüzde 80 oy alacak diyeceksiniz bende gördünmü akp yüzde seksen miş hadi bende akp ye oy vereyim bari mi diyeceğim
    sahi böyle düşünenler var mı çoğunluk ne diyorsa ben de onu diyorum mu diye düşünüyor insanlar
    özellikle sayın koruya muhalif yazanlar sözüm size
    hadi yeni akit e ya da her hangi bir yandaş gazeteye ya da köşe yazarına muhalif bir yazı yazın
    sonra bakın yayınlanıyor mu
    ben çok denedim bir tane bile yayınlanmadı
    hem sayın koruyu burada yazmak zorunda bırakacak zihniyeti savunacaksınız hem de ona küstahça şeyler yazacaksınız öylemi
    arkadaşlar ohal var ohal kalksın bi sizinle o zaman tartışalım rahat rahat konuşalım dimi ama öyle sağdan soldan duyma laflarla burada siyaset parçalamayı bırakın algı yaratmaya çalışmayın
    not:yahu sizin yaptığınız algıyla hareket eden bir kişi bile varsa ben onun tövbe tövbe neyse şimdi

    • Kendi yaztığı abartma rakama kendisi kızan bir yorumcu:)) Burası siyasetten çok komedi-yorum platformuna dönüşmeye başladı. Memlekete yapılan esas algı operasyonlarına gözü kör ana olmayan algı operasyonlarını da görüyor, yoksa uyduruyor mu demeliydim..

      • doğru necipciğim özellikle senin yorumlarından sonra ben bayağı gülüyorum
        algı varmı bilmem ama bayağı bir vergi var
        memlekete karşı operasyon varsa akp 16 yıldır bir şey yapamadı da şimdi mi yapacak bir düşün bakalım yoksa algı yapılıyor algısı mı var
        ama ağır olmuştur bu şimdi senin için
        kafan çok karıştı değil mi
        hadi artık yazmayayım da biraz harddiskin soğusun

        • Akp nin 16 yıldır birşey yapamadığını kim söylüyor özellikle son 5 yıl bunlara karşı yapılan mücadele ve operasyonlarla geçti. Ama artık olumlu sonuçlarını da alıyoruz. Bak bir kalkışma engellendi ve sonra karşı hücum başladı. Askerimiz Azez, Cerablus, Elbab, İdlib, Afrin, Kandil vs vs terörist ve düşman neredeyse orada ve heryerde. Haberin olmamışsa bil, artık Menbiçe de girdik. Abd ile burnumuzu sürteceğini sananlar, abd nin nasıl yanaştığını da görsün de ibret alsın. Dahası da olacak Fıratın doğusuna da gireceğiz Allahın izniyle. Sadece zaman ve diplomasi gerekiyor. Ama sen yazmaya devam et benim kafam net, leblebi çekirdek kafamı karıştırmaz, ama eğlendirir.

  18. Düzeltiyorum: HÜDAPAR cumhurbaşkanlığında R.T. Erdoğan’ı destekliyormuş, kendi adaylarını geri çekmişler. Meclis seçimlerinde ise kendi partilerine oy verilmesi çağrısında bulunuyorlar.

  19. temel karamollaoğlu %1,3
    doğu perinçek %0,3
    meral akşener %8,0
    tayip erdoğan %50,2
    selo %10,3
    muharrem ince %29,9

  20. Türkiye kazanıyor
    Türkiye tarihi, sömürü sermayesi ile boğuşma tarihidir. Kazım Karabekir, Mareşal, İnönü ve Mustafa Kemal Sermaye ile görünürde iş birliği yapmış ve İstiklal Savaşı böyle kazanılmış, İnkılap tavizi ile Lozan yazılmıştır. Sermaye tam istediğini elde edemeyince İnönü’yü harcamış, Mustafa Kemal’i içki içirte içirte öldürmüştür. Mareşal’in müdahalesi ile İnönü yeni dönem başlatmıştır, Sermaye’nin istediği dönemi. Sermaye sonunda Celal Bayar’la iş birliği yaparak Demokrat Parti’yi iktidar etti. Bu sefer Sermaye’ye Menderes engel olmuştur. Sonunda astırmakta çare buldu Sermaye.
    Sonra Türkeş’in de etkili olduğu ve Cemal Gürsel’in başkanlığında askerlerle Türkiye’ye çok partili demokrasiyi getirdiler. Demirel ve Özal Sermaye ile ulusu birlikte götürmeye çalışmışlardır. Daha uygununu bulamadıkları için bunların başkanlıklarına katlanmışlardır. Bu arada Bülent Ecevit Selamet Partisi ile koalisyon yaparak Sermaye’nin dünyadaki gücünü sarsmıştır. Buna Çiller de katılmıştır. Sonunda askerler Millî Görüş’ün yanında yer aldılar.
    Bugün hala AK Parti’yi destekliyorlar. Saadet Partisi’ne de karşı değiller. AK Parti ve MHP’yi birleştiren onlardır. Sermaye Türkiye’yi ikiye bölmek istiyor. Ordu da bu bölünmeyi ulusal birliği bozmadan sağlama stratejisi içindedir.
    Halk oy kullanırken bölünmüştür ama halk arasında düşmanlık yoktur. Aynı evde cumhur ittifaklıları ve koyu millet ittifakları var ama aralarında siyasi kavga yoktur. Her iki tarafın adayları da Sermaye’nin kolay kolay kullanabileceği adaylar değildir. Erdoğan seçimi kazanırsa devlet başkanı, kaybederse parti başkanı olacaktır. Her ikisi de onun hayrınadır. Hatta bizim hayrımızadır da. Milletin hayrınadır. Sermaye’ye oturup ağlamak düşüyor.

  21. selviyi gazeteci diye okuyan var mıymış? ben de selvinin bütün okunurluğunun akp ile iyi ilişkileri sayesinde, diğer gazetecilere söylenilmeyen şeylerin ona söyleniliyor olmasından kaynaklı olduğunu düşünmüştüm.
    Okunurluluk düzeyi de (herşeye rağmen) ayrı bir tartışma konusu. kekeç kadar okunuyor mu mesela? ya da mehmet barlas kadar?
    Fehmi bey, selviyi gazeteci sınıfında değerlendirmiş.
    Konuyu değiştirelim. Günün esprisini yayınlıyorum:
    Demirtaşın, “bunların bir oyluk canları var” sözü üzerine, soylu “bizi ölümle tehdit etti” demiş.

    • Günün 2. esprisini de Adalet Bakanı patlatmış.
      Demirtaş ın içerde olmasının sebebi CHP ymiş.
      Yakında dövizin yükselmesinin , ekonominin kötüye gitmesinin sebebi de CHP derlerse şaşırmayacağım.

      • ne güzel espriden anlayan adalet bakanımız var. “akp konuşur, biz neşeleniriz”. bu günün mana ve önemine binaen üretilen yeni slogan.

    • Hamza bey, adi gecen gazeteci yazar takiminin seviyesizligi konusunda maalesef sizinle hem fikiriz:) yalniz senin boylesine elestirel bi tutum takinabilmis olman da sasirtici! hadi kekec falan neyse de sayin koru nun bile selviyi referans alip yazi cirpistirmasi gercekten uzucu. Biraz laf kitliginda asma budamaca olmus yani… Ama seviyeli gasteciler diye sakin kararci mutemetleri one surmeye kalkma bozusuruz:)

  22. yeni gelen sistem pek çok değişikliği beraberinde getirdi, artık eski okumalarla mevcut durumu okumanın imkanı kalmadı. sosyal medya mitingleri var artık saha mitinglerinin yanında, milyonlarca insan evinden katılıyor. bunun etkilerini bu seçimde göreceğiz.
    bu seçimde ideolojiler de ortadan kalkıyor, amaç bütünlüğü ön plana çıkıyor, insanlar bireyler etrafında toplanıyor bunun da seçmen üzerindeki etkilerini bu seçimde göreceğiz.
    akp nin 16 yıllık iktidarının son yıllarında türkiye büyük ve sancılı pek çok olayın içinden geçti bu seçim seçmenin akp iktidarına ve muhalefete nasıl bir fatura keseceğini de görmek açısından önemli.
    %50+1 toplumsal bir mutabakatı gerektiriyor, cumhur ittifakı geniş bir toplumsal birlikteliği sağlamış durumda. Süleyman soylunun geçişinden sonra çiller desteğini veriyordu zaten partisinin bir kısmı gibi, MHP, bbp, hüdaparın yanısıra cumhur ittifakına desteğini açıklayan pek çok sivil toplum örgütü oldu, yanısıra ilk turda farklı adaylar olsa da muhalefet te millet ittifakı adı altında bir mutabakat oluşturdu bunların sonuçlarını da ilk kez bu seçimde göreceğiz.
    sadece hdp göstermelik olarak yalnız kalmış görünse de bir şekilde millet ittifakına eklemlendiklerini kabul edebiliriz, sonuçta dediğimiz gibi bu sistem ideolojileri derinden etkilemiş durumda. her ne kadar gönlümden geçen baraj altında kalmaları ise de maalesef geçmeleri olasılığı biraz daha yüksek gibi.
    sandığa katılım oranı bence çok önemli ve türk halkı bu konuda her zaman hassasiyet göstermiş yöneticilerini seçme konusunda titiz davranmıştır. sandık her şey değildir diyerek
    buradan bütün zamanların en geyik retoriğini çıkaranlar olmuştur ama bu sandığın gücünü hiç etkilememiştir…
    pek çok yeni davranış biçimine şahit olacağımız bir süreç var önümüzde, her kes için hayırlı olmasını dilerim…

    • HÜDAPAR’ın Cumhur İttifakı’na destek verdiği doğru değil, Didem Hanım. HÜDAPAR seçimlere kendi cumhurbaşkanı adayıyla ve kendi partisiyle katılıyor. Partinin resmi sitesine, parti başkanının TRT’deki seçim propagandası konuşmasına bakabilirsiniz.

    • “…demokrasi sandıktan ibaret değildir…” diyen bir cumhurbaşkanı da gördü bu ülke.
      Ehl-i sünnet “mefhumu muhalefeti kabul etmez ama buradaki zımni mana “… sandık ne derse desin, başka egemen güçler belirler gerekeni…” demektir. Ne yazık değil mi..?

  23. sayın erdoğan yüzde 40-44 arası alır
    muharrem ince bence 27 29 civarında
    meral akşener yüzde 12- –16 arası
    ve demirtaş yüzde 10 13 arası alır
    karamollaoğlu ise 2 4 arası alır
    ayrıca sayın fehmi koru nun imasına bakarsanız bir duyum aldığı belli ne de olsa yılların usta gazetecisi her yerde kulağı vardır onun biz boşuna mı onu okuyoruz değil mi
    üstelik bazı akp li köşe yazarlarını mesela sayın selvi yi falan okursan ülke tv gibi kanalları izlersen adamlardaki panik o kadar bellii ki anlatamam
    geçen akit tv yi izledim proğram sunucusun da adeta ağlamaklı bir hal vardı ya da bana mı öyle geldi bilemiyorum
    ama gerçekten boşuna bu panik falan
    bence onlarda yeni gelecek cumhurbaşkanıyla yeni bir havaya gireceklerler yenilik güzel şeydir
    birazda başkaları hizmet etsin şu ülke için değil mi
    kimse kimseyle hesaplaşmasın herkes bu ülke için uğraşsın yarınlara umutla koşalım inşallah
    sayın erdoğan biraz emekliliğin tadını çıkarsın
    şimdiden yaptığı hizmetlerden dolayı çok teşekkürler
    seni unutmayacağız sayın erdoğan
    emekliliğin tadını gönlünce çıkartman dileğiyle sevgiyle…

    • Hayret ya, emekliliğin tadıymış! kendi arzusuyla bıraksaydı, belki olabilirdi.. Son 10 senede ortaya çıkanlardan sonra seçim kaybetmeyi hiç göze alabilirmi! Seçimleri bir kaybetsin emsal rakipleri ona emekliliĝin tadını göstercekler bunu iyi biliyor. Artı, ordu varyansları olan bir güç, intikam alma özelliği olduğunu birileri yazıp durmadımıydı….

  24. Sayın koru acıyorum önceden memleket çıkarlarını düşünür ona göre yazılar yazardınız. ama şimdi partilerin çıkarlarını ön planda tutuyorsunuz . sevmediğiniz lider ve partisi al aşağı edilsin de memlekete ne olursa olsun. Özalsız ülkenin ne badirelerden geçtiğini bile unutmuşsunuz yazık doğrusu, inşe Allah ülkemiz bir daha o günleri yaşamaz en karanlık günlerdi 90 yıllar

  25. Necip Güven Bey, Habib Bey ile “İyi Olacağız” rumuzlu arkadaşımız seçim tahminlerini bildirdiler. Bunları bir Word belgesinde bir araya getiriyorum. Seçimlere bir haftadan az süre kaldı. Geçtiğimiz iki hafta boyunca, kimi zaman ölçüyü kaçırdık, bazı yorumlarımızda kırıcı ifadeler kullandık. Bunun geride kaldığını umarak, gönüllü olan tüm arkadaşlara seçim tahminlerini duyurmalarını, kendi aramızda bir seçim tahmini oyunu oynamayı öneriyorum. Kuşkusuz çok güç bu kez sonuçları önceden kestirmek, ama yine de bir tahminde bulunabiliriz. Seçimler şu veya bu şekilde sonuçlandıktan sonra, pek çoğumuz, “Nasıl ve neden böyle oldu” konulu yorumlarla yazışmalarımızı sürdüreceğiz. Bunlar, heyecan ve duygu unsurunun azalıp daha sakin yorum ve analizlerin öne çıkacağı yorumlar olacaklar her halde.

  26. sayın erdoğan Kendisini tek adam yapacak ve denetimsiz bir yürütmeye izin verecek olan sistemde yüzde 60 alabileceğini düşündü. Taban üzerindeki gücüne güvendi. O tabanı istediği gibi yoğurabileceğini öngördü…
    Esas hatası da bu oldu.
    Muhafazakar kesim son yirmi yılda çoğulculaştı, bireyselleşti ve sosyolojik değişim Erdoğan’ın beklentisinden saptı. Bu olgunun gözlemlenmesiyle birlikte MHP bağımlılığına doğru giden yola girildi.
    AK Parti tabanındaki kayıp, MHP’den gelecek destekle kapatılacaktı.
    Ne var ki bu tercih iktidarı klasik bir sağcı partiye indirgedi. 12 Eylül’ün ruhunu, ideolojisini ve siyasi kültürünü başkaları adına sırtlamayı tercih etmenin, muhafazakar cenahta olumsuz bir karşılığı olacağı açıktı ve bugün o noktaya gelmiş bulunuyoruz.
    Son iki yılda parti açısından geriye dönüşü kolay olmayan bir değişim yaşandı. Kısa süre içinde AK Partililik yerini Reisçiliğe bıraktı… Her alanda kendi kararını hayata geçiren ve o kararı tek doğru olarak sunup biat isteyen Erdoğan’ın etrafına, buna razı gelip buradan kariyer, maddi imkan ve siyasi nüfuz devşiren bir dizi hizip toplandı. Karar mekanizması keyfileşirken, bilgi, uzmanlık ve liyakat işlevini yitirdi. Reise bağlılık içeriği belirsiz bir–davayı- sahiplenme anlamına gelirken, o davanın üzerindeki tehditlere inanılır hale gelindi. Çünkü tehditlerle mücadele mekanizması büyük bir maddi imkanın üretim ve dağıtımını ifade ediyordu…
    Sonuç, yakın çevresinin abartılı övgülerine mazhar olan bir iktidar odağının, sistematik hale gelen yanlış kararlara mahkum olmasıdır… Bu bağlamda partililerden gelen eleştiriler —-nifak sokma—- olarak yaftalanırken, parti organlarının siyaset üretme isteği de lidere şirk koşma olarak sunulabildi.

  27. Sn Koruyu 90 lı yıllardan beri takip
    eden biriyim demokratlıkta eline su
    dökmek kolay değil.
    Yorumumu yayınlamamakla demokratlığına şüphe düşürüyorsunuz..!

  28. A.Kadir Selvi’nin vardığı sonuca ben de katılıyorum.
    Öte yandan Özal’ın konumu ile Erdoğan’ınki çok farklı.Özal partisini
    tabiri caizse birilerine kaptırmıştı.
    Partisi üzerindeki hakimiyetini kaybetmişti.Erdoğan partisinin başında
    duruyor.Bu yönü ile durumlar çok farklı.
    Eba Müslim’in sözü de yanlış yerde kullanılıyor.Erdoğan ve Ak Parti,dostlarına
    vefasızlık etmedi.Bilakis bazı dostlar aradan bir külah kapmak için şahsi ikbal
    hevesine kapıldılar.Ak Parti hakkında kapatma davası açılınca başka çevrelere
    yaslanarak ön plana çıkma sevdasına kapıldılar.Bkz.A.Şener.
    Erdoğan E.Mumcu’ya mı vefasızlık yaptı?
    A.Latif Şener’e mi vefasızlık yaptı?Dışişleri
    bakanı,başbakan ve cumhurbaşkanı yaptığı A.Gül’e mi vefasızlık yaptı?Bana göre tam tersi oldu.
    Vefasızlık şöyle dursun,adam zannederek
    vekil yaptığı bazı kişilerin ihanetine bile uğradı.Bkz.dersane savaşların sırasında istifa eden vekiller.
    “Halk Özal’ın elini zayıflattı,arkasından 28
    Şubat’ı yaşadık.Arkasından da Ak Parti
    iktidara geldi.İyi ki 28 Şubat’ı yaşamışız”
    diyemeyiz.28 Şubatçıların zulmünü unutamayız.Ama “vaki olanda hayır vardır”
    diyebiliriz.”Hak şerleri hayreyler” diyebiliriz.

    • abdullah gül cumhurbaşkanlığından sonra tekrar partiye dönmesin diye olağan genel kongre iki üç ay öne çekildi araştır biraz sayın gül ondan sonra kırıldı haliyle ve emekli oldu

      • Abdullah Gül 15 yıllık Ak Parti iktidarının 7 yılında Cumhurbaşkanı
        olarak en tepede bulundu.Bu az şeref midir?Süresi az bir görev midir?
        Bundan sonra da bir nefer olarak
        görev yapsa olmaz mıydı?Yoksa
        ben makam varsa,varım mı diyor?
        Hz.Ömer,Hz.Halit bin Velid’i onca
        başarısına rağmen görevden aldı.
        Hz.Halit küsmedi,bundan sonra nefer
        olarak çalışacağım dedi.

        • hz ömer dedin dimi
          hani şu saray da aman pardon külliyede oturan
          hani şu marmarise 300 odalı yazlık yaptıran
          hani trilyonlarca liralık makam araçlarına çerez parası diyenlerin hz ömer ile bir mi anılır oldu
          hz ömer in hayatını bir oku ama oku ma okuma utanma şimdi durduk yere

          • İzzet Bey
            Bu lafları AKP li kardeşlerimizin kafasına çivi gibi çaksan yine girmez.
            Boşuna özünü tüketme.

          • izzet bey! boşuna uğraşıyorsunuz. 1150 odalı sarayı sindirebilmiş adamlar için 300 odalı yazlık sarayın lafı mı olur.
            matematiğiniz de yok herhalde. 1150, 300’ün yaklaşık 4 katı.
            -Biz küçükken “Allahtan kork, kuldan utan” derlerdi. ahlaksız için de “Allahtan korkmaz kuldan utanmaz” denir.
            Başka yerde var mı böyle bir cümle bilmiyorum. Ama bizim oranın insanları ahlak için Allahtan korkmanın yetmediğini, kuldan da utanmak gerektiğini kavramışlar.

        • Sayin gul eski sisteme gore 7 yilligina secilmis son cumhurbaskaniydi ve haliyle de tek donem gorev yapabiliyordu. Bu sebeple de emekli oldu.

    • Hz.Ömer’in evinin yanında senin benim kaldığımız ev de bir saray yavrusudur.
      1000 küsur odalı ev Cunhurbaşkanının
      şahsi mülkü mü?Evlatlarına mı kalacak?
      1Hafta sonra kim cumhurbaşkanı seçilirse
      orada o görev yapacak.Hem orası bir devlet dairesi.Bir devlet dairesine ihtiyaç olursa 1000 oda değil 5000 oda da yapılır.

      • Bekir Bey, İngiltere’de başbakanlık binası, sıradan bir sokak (Downing Street) üzerinde, sıradan bir apartman dairesi girişine sahip bir binadır. Google’da binlerce resmine bakabilirsiniz. Kimseyi inandıramazsınız o dairenin başbakanlık binası olduğuna. Yanlış isem lutfen düzeltin, İslam şatafatı değil mütevaziliği önerir. Size, en gösterişli sarayların Osmanlı’nın hangi döneminde yapılmış olduklarını da sormak isterim. Zamanınız olduğunda ve merak ederseniz, Kamboçya, Tayland gibi Uzak Doğu’nun yoksul ülkelerindeki görkemli saraylara da bir göz atın derim. Avrupa’nın en büyük ve en görkemli başkanlık sarayının da Avrupa’nın en yoksul ülkesi Romanya’da olduğunu, Çavuşesku diktatörlüğü zamanında inşa edildiğini biliyorum. Görkemli saraylar yapmakla bir ülkenin gerçeği değişmiyor ne yazık ki.

        • Cavusesku doneminde romanyanin dis borcu sifirdi ve dunyanin bir numarali demircelik ureticidiydi. Simdilerde cogu romen vatandasi fransa ve italya taraflarinda huduttan hududa atiliyorlar! Ab uyesi olmanin tadini cikariyorlar:(

  29. Sn Koru Erdoğanı diğer liderlerle kıyaslarken onun Cumhuriyet tarihinde
    sistemde yaptığı köklü değişikleri önemsemiyorsunuz.
    Atatürk’den sonra Cumhuriyet tarihinin
    etkin siyasi lideridir.
    Amerikanın Türkiye masası departmanı
    Solcularla sizin gibi itilmişlik psikoloji
    ile Erdogan ve Akpartiyi iktidarda etme
    çabanız boş ve beyhudedir.Yıllardır
    eleştirdiğiniz pop sosyolokun konumundasınız.
    Sn Koru eski Türkiyeyi arzuluyanlardansınız .
    Eski Türkiye artık hayal oldu.

  30. Düne kadar, seçimlerin iktidarla muhalefet arasında atbaşı gittiğinden hemen hiç kuşkum yoktu. Dün, seçim tahminimi aşağıdaki gibi yapmıştım. Sayın Koru’nun bugünkü yazısını okuyunca, kısmen tereddüte düştüm. Koru, kendisinden pek alışık olmadığımız bir şey yapıyor ve AK Parti oylarında dramatik bir düşüş beklediğini kolayca anlaşılır bir biçimde ima ediyor. Bu güçlü ima, F. Koru’da ender rastlanan bir durum. Bir bildiği var herhalde.
    Neyse, ben kendi tahminime sadık kalmayı sürdüreyim, muhalefetin bir kez daha hayal kırıklığına uğrayacağından pek emin görünen (burada “görünen” doğru br sözcük) yorumcuları da kendi tahminlerini yazmaya davet edeyim -öyle ya, madem bu kadar emin ve rahatsınız, seçim sonucu tahminine gelince bu ketumluk niye?
    1. Tur Cumhurbaşkanlığı seçimi (Erdoğan 2. turda kazanacak)
    Erdoğan: 47.7 M. İnce: 29.8; Akşener: 11.0; Demirtaş: 9.2; Karamollaoğlu: 1.9
    Meclis seçimi:
    AK Parti: 40,8; CHP: 27,7; Akşener: 11,6; Demirtaş: 12,1; MHP: 5,3; Saadet: 2,4

    • sayın erdoğan 42 sayın ince 29 sayın akşener 12 sayın demirtaş 11,5 sayın karamollaoğlu ise 4 gibi geliyor bana bu da benim tahminim ben kazanırsam yemek ısmarlatırım size tamam mı
      en güzel ve pahalı restorantta tabi ki yanımda dört arkadaşımla beraber varmısınız yokmusunuz
      sayın erdoğan 2. tura ya girmeyecek yada seçimi iptal edecek

    • Erdoğan: %54 İnce: %28 Demirtaş: %9 Akşener: %8 Perinçek-Karamollaoğlu:%1
      Akp: %48 Chp:%24 Mhp: %11 Hdp: %9 İp:%6 Sp: %1 Diğer: %1

      • cumhur ittifakı yüzde 72 mi
        hı hı aliii şu kitabı uzatsana
        sen anlat anlat necip kulağım sen de
        cansu dün neredeydin göremedim de
        sen anlat necip harbiden dinliyorum seni yaa

        • Klasik muhalefet tavrı. Matematik bilmez hesap yapmaya, okuma yazma bilmez şiir yazmaya kalkar. Ben topladım çarptım çıkardım böldüm 72 rakamını bulamadım. Bir anlatsa da anlasak nasıl bulduğunu:))

          • aynen dediklerine katılıyorum
            hatta yazdığın şiirimsi şeye bir nazire yapayım
            siyaset bilmez siyaset yorumlama kalkar
            ülke menfaatini bilmez kendi menfaatine bakar
            kendini bilmez başkasına bakar
            bir adam olmazsa batacağını sanır bin adama çatar
            uyku uyuyamaz rüya tabirine bakar
            nasıl ama
            seninki kadar olmasada tabi
            şunu şurasında 72 ye ne kalmış ki atmışken tam at bari
            akp 48 mhp 11 eşittir neredeyse 60
            bari yetmiş iki olsun daha iyi olmaz mı
            ben sen sevinirsin diye düşündüm sevinmediysen o zaman
            cumhur ittifakı 90 oldu mu artık sevin bari daha ne yapıyım ya

          • Bu mantıkla her lafı her yere çeker, her rakamı da istediğine indirir çıkarırsın. Muhalefet de bunu yapıyor zaten. Laflar rakamlar doğruymuş yanlışmış bakmıyor, ağzına geleni, önüne konanı yazıyor söylüyor. Doğruluk ve inandırıcılık önemli olmayınca haklı bile sayıyorlar kendilerini. 48+11 i önce 72 ye ardından 90 a kadar çıkar, bir de haklı ve üste çıkmaya çalış:)) Ne ala siyaset böyle…

    • Kayıtlara geçsin Seçim 1. turda biter
      Cumhur ittifakı( Recep Tayyip Erdoğan):53,2
      Muharrem İnce :29,7
      Hdp Demirtaş : 8,5
      Meral Akşener :6,2
      Temel Karamollaoğlu :2,1
      Doğu Perinçek :0,3

      • TAMAM. ben de bir tahminde bulunayım. cumhur ittifakı %55, millet ittifakı %45.
        İlk satırım herkesin gönlüne göre tahmin oldu. cumhur ittifakı %55 gibi bir çoğunluk için mutlu, millet ittifakı ise TAMAM için mutlu.
        Bir açıklama: bu oranlar ittifakların alacağı oyları değil, alamıyacağı oyların oranını gösteriyor.

  31. Hayret ya, yedi düvele kafa tutan mega star politikacımız siyasi rakibi için bakın ne demiş “Utanmadan sıkılmadan televizyona davet ediyor. Üzerimizden kalkıp reyting sağlayacak kendine. Biz seni muhatap alır mıyız?”.
    Hem gülünecek ve hemde ağlanacak bir durum. Pes yani, bu ne basitlik? Seçmenler ülke sorunlarına yönelik fikirlerin çözüm planlarının TV önünde karşılıklı ele alınmasını arzu ederler ve buna haklarıda vardır. Ayrıca, kendine güvenen bir aday için bu bir fırsattır. Mega star politikacımız için bu durum, minderden kaçmanın alaturkasıdır.

  32. birincisi dün cnn türk oradaki kalabalığa mikrofon uzatıyor
    gelenler afyon bursa falan yani şehir dışı hatta yurtdışından gelenlerde bir hayli fazla
    ikincisi orası yaklaşık 20 milyonluk istanbul orada hdp nin bile o kadar kalabalık topladığını herkes biliyor
    üçüncüsü sayın akşenere dün neden istanbul mitingi için izin verilmedi
    dördüncü ve son olarak benim anlamadığım konu :gazeteciler medya yani ne den bu kadar endişeli
    korkuyorlar adeta ya sayın erdoğan kazanamazsa diye
    iyide arkadaş siz akp den mi maaş alıyorsunuz ki size ne bu gün o iktidarda yarın başkası gazetendeki işine baksana sen arkadaş…bence bu özellikle medyadaki artık her gün yüzlerini ekranlarda görmekten gözüm kapalı portrelerini çizeceğim gazeteciler maddi kazanç sağlıyor olabilir olabilir diyorum çünkü tahminim bu
    yoksa muharrem ince yada akşener başkan seçilince ben bu ülkeyi batıracağım mı diyorlar tabi ki hayır
    e o zaman size ne oluyor da tarafınızı bu kadar belli ediyorsunuz ki
    siz akpnin mi türkiyenin mi gazetecisisiniz
    tabi sayın fehmi koru gibi entellektüel bilgi birikimine sahip gerçek gazetecileri yollayıp yerine kondunuz
    onun elinizden alınacağını düşünerek bu uykusuz gecelere girdiniz
    ama devri sabık olmayacak korkmayın biraz değişiklik İYİ dir her zaman
    korkma korkma ben buradayım

  33. Ne yani, Türkiye’de halkın seçimlere katılma oranını salt demokrasiye olan inancı ile mi açıklayabiliriz?
    Görmüyor muyuz ki, her seçimde bir beka sorunu yaşıyoruz, her seçimde devletimizi yeniden kuruyoruz, içimizdeki düşmanları bir bir alt ederek, ta ki bir sonraki seçime kadar… Kaldı ki vesayet odakları bile cürümlerini hep bu “varoluş/beka” meselesine dayandırıyorlar ya.
    Gelişmiş demokrasi ülkelerinde seçimlere katılma oranlarının azlığını, onların daha çok işleyen bir devlet sistemi ve oturmuş devlet kurumlarının varlığı ile izah edebiliriz ki, halk seçim sonrasına, işleyen bir sistem yapılarının varlığına inanarak rahat davranıyordur.
    Bizde de böylemi ki? Her seferinde karşına konulan beka sorunu yetmezmiş gibi bir de kötüye giden ekonomi meselesi başının üzerinde Demoklesin kılıcı gibi ha bire sallandırılıp durulur.
    Yok, yok; “halkın seçimlere yüksek oranlarda katılımı demokrasiye olan inancındandır” görüşünde ısrar edilecekse; insanın, e hani nerede demokratik kazanımlarımız, devlet te, halkın demokrasiye inandığı kadar demokrasiye inanıyor mu ki? diye sorası geliyor.
    Ülkemizin çok partili döneme geçişinden bu tarafa bir çok darbe, ihtilal, belki de onlarca örtülü müdahale gerçekleşmiş ya; uzak olmayan çok yakın bir zamanda bile hain 15 Temmuz garebetini de yaşamış olduk.
    Halkın demokrasiye olan ve bunun gereğini gerçekleştirdiğini sandığı inancına rağmen demokratik düzen hala oturmamış ise ülkemizde, demek ters olan yada ters giden bir şeyler vardır sistemimizde…Baksanıza, muhalefetin; belkide yeni sistemin gereği olan iki partili sistemin diğer bloku olacak A. Gül formülü, Akşener’e yapılan baskılar ve Gül’ün bahçesine kondurulan askeri helikopter ve üst düzey yetkililer! marifetiyle engellenmiş oldu ya..bunu kim yada kimler yaptı sorusuna vereceğimiz cevap içerisinde “siyasetin sivil kanadı da var” diyenlerimiz çoğunlukta olacaktır değil mi?
    Şimdi Mısır’da yapılan son seçimlerde katılım oranının yüzde 60 ve kullanılan oyların yüzde 90’nından fazlasını General! Sisi’nin almasıyla ülkemizdeki şimdiki durumu karşılaştıracak olursak; onlar, ancak bizim 12 Eylül 1980’nimizi yaşıyorlar diyebiliriz.
    Batı tarafından, şöyle elimizi gözümüzün üzerine siper ederek, doğan güneşin şulesi gerisinde göreceğimiz, doğudaki demokratik ülkelerden olarak, sanırım, Mısır ile Türkiye arasında pek de bir fark göremiyor olacağızdır..ilkinde, ağır askeri vesayeti, ikincisinde de hala “bin yıl sürecek” denen vesayet sisteminin sivil siyaset odakaları ile kurulan yeni ortaklığının cari olduğunu…
    A. Selvi şimdi nelerden bahsediyor?
    90’lı yılların cehenneminde merhum DoğanGüreş’le beraber Çiller’in icraatlarına bakarak ve kimbilir binmen kaçıncı “başkan yardımcısı” olma ihtimali beliren Çiller’in, Yenikapı mitingine katılmış olmasına bakarak yeni bir “muhafazakar seçmen” tahlili mi yapıyor?
    Zavallı muhafazakar seçmen! Adında ki “muhafazakar” deyiminin içerisini bir türlü dolduramadı ki, Kürt olanı bile.
    Eline her seçim dönemi tutuşturulan pamuk şekeri ve hep başı okşanarak yada sırtı sıvazlanarak “a benim muhafazakar seçmenim” denip demokrasiyle -belki de Osmanlıcılık ile- kandırılan muhafazakarlar…
    HDP mi? O da sistem içerisinde amele olarak çalışıyor.
    Kahrolsun! PKK.
    Demokrasi…
    Ülkemizde bir gün yerleşir mi bilmem ama ben ne istiyorum biliyor musunuz?
    Hukuk, adalet, güvende olmak ile girişim ve düşünce hürriyeti.
    Sistemin adı mı? ..önemli değil, bir isim bulunur elbet.

    • Seçimlere katılımın yüksek olmasının ve düşük olmasının birtakım nedenleri var.
      1: iktidarın cukka dağıtan olma özelliğinin ağır basması nedeniyle, seçimler, beleşten geçinmenin, avantadan yaşamanın en önemli yöntemi halini alır. bu nedenle seçimlere katılım yüksek olur.
      2: iktidarın güç olma özelliği nedeniyle, insanların normalde başaramayacakları, yapamayacakları şeyleri iktidar sayesinde yapabilmeleri nedeniyle, seçimler çok çok önemlidir. bu nedenle seçimlere katılım yüksektir.
      3: İnsanlar seçimler sayesinde kendilerine uygulanan haksızlıklardan ve baskılardan kurtulabilirler. bu nedenle seçimler çok önemlidir. Yani mazlumlar ile zalimler seçimler sayesinde yer değiştirebilir. bu nedenle seçimlere katılım yüksek olur.
      4: Seçimler, ülkenin ya da insanların çok önemli sorunlarının çözüm adresi olabilir. mesela yeni bir parti ya da anlayış ortaya çıkar ve ülkedeki yıllardır biriken sorunların çözümü için proğramlar, düşünceler geliştirir. o zaman seçimlere katılım yüksek olur. (not: bu şık, daha çok gelişmiş ülkeler için geçerlidir)
      Seçimlere katılımın düşük olmasının nedenleri ise:
      1: iktidar cukka dağıtıcısıdır ama seçimlerle bu cukka dağıtımının el değşitirmesi mümkün değildir. özbekistandaki, mısırdaki seçimler gibi. seçimler hiçbirşeyi değiştirmeyeceği için katılım düşüktür.
      2: iktidarın güç olma özelliği vardır ama gücü ele geçirenin değişme ihtimali düşüktür veya yoktur. özbekistan ve mısır örneği bu durum için de geçerlidir.
      3: iktidarın güç olma özelliği belirgin değildir. yani kimin seçildiği çok önemli değildir. seçilen kişi canının istediğini yapamaz. bu durumda katılım düşük olur. (Not: bu seçenek de gelişmiş ülkeler için geçerlidir)
      4: iktidarın cukka dağıtma özelliği belirgin değildir. insanlar deli mi gece gündüz, seçmek ve seçilmek için uğraşsınlar durumu vardır. böyle bir ülkede seçime katılım düşük olur. (bu da gelişmiş ülkeler için geçerli bir seçenek)
      4: iktidar cukka dağıtıcısıdır, iktidar aynı zamanda güç demektir de, fakat kim seçilirse seçilsin, halk için değişen pekbirşey yoktur. cukka dağıtımından da, canının istediğini yapabilme imkanından da alt taraftakiler yararlanamaz. bu durumda bu ülkede seçime katılım düşük olur.
      5: ülkenin birikmiş sorunları yoktur ya da birikmiş sorunlarını çözecek alternatifler geliştiren bir muhalefet yoktur. bu durumda da seçime katılım düşük olur. (not: bu seçenek de gelişmiş ülkeler içindir)
      ufak tefek farklı varyasyonlarda şıklar eklenip çıkarılabilir ancak seçime katılımın ana nedeni değişmez. yani aslında şu söylenebilir. seçime katılımın yüksek olması eğer birşeyin delili ise, o da genellikle ülkede demokrasinin, adaletin, insan haklarının, hukukun olmamasının delilidir.

    • Halkimizin secimlerde yuksek katilim gostermesi demokratik sureclere olan guvenini gosterir. Batida ya da irakta gorulen dusuk katilimlar oralardaki durumun mukemmel oldugunu gostermez. Daha ziyade olmus essek kurttan korkmaz tepkisizligidir:)

      • SubhanAllah! Bu yorum gerçekten çok komik bir benzetmeyle tam isabet etmiş. MâşâAllah!

      • Hayret ya, avrupadaki seçmenlerin ölmüş eşek kurttan korkmaz tepkisizliğine bakın! Bu yorumu yapan adam bir de avrupada yaşıyor ha! Bu ne bakarkörluk ne analiz! Pes yani pes!

    • ne mi farkı var anlatayım 28 şubat samimi dindarlara karşı yapılmış ama FETÖ cüler muaf olmuşlar çünkü devleti ele geçirmek için kendilerini gizlemişler ne ordudan atıldılar ne de devet bürokrasisinden atıldılar.şimdi ise dindarlarla değil FETÖ cüleri, darbecileri devletten temizleme işlemi yapılıyor inlerine giriliyor

      • birkaç ufak fark da ben ekleyim:
        28 şubatta işinden atılan insanların başka yerlerde iş bulması engellenmiyordu. şimdi ise başka yerde iş bulması da engellenerek, kundaktaki bebeklerine kadar cezalandırılıyor. 28 şubatta insanların mallarına el konmuyordu. şimdi ise, insanların mallarına da el konuluyor. 28 şubatta 100 bini aşkın kişi işinden atılmadı. şimdi sayı 100 bini aştı. 28 şubat sadece islamcı kesime yönelikti, şimdi ise bütün muhalifler bir şekilde içeri atılıyor. 28 şubatta yasal derneğe üye oldu diye insanlar hapse atılmıyordu, şimdi ise hapse atılıyor. 28 şubatı yapanlar, islamcılarla birlikte suç işleyip, ülkeyi islamcılarla birlikte talan etmemişlerdi, şimdikiler ise fetöcülerle her türlü suçu işleyip ülkeyi pay pay etiler, aralarında anlaşmazlık çıkınca fetöcü operasyonu başlattılar. kendilerini akladılar sıradan insanlara ise zulüm yapıyorlar.
        Bu kadar fark varken 2 dönemi karıştırmak mümkün değil.

Yoruma kapalı.