You are currently viewing ‘Cumhur-başkanlık sistemi’ üzerinde düşünürken…

‘Cumhur-başkanlık sistemi’ üzerinde düşünürken…

İktidar partisinin acelesi var. ‘Cumhur-başkanlık sistemi’ne geçit verecek anayasa değişiklik paketini, Komisyon’da başardığı gibi, Meclis genel kurulundan da bir an önce geçirmek arzusunda.

Bu hafta başlayacak maraton bunu getirebilir.

Meclis aritmetiği izin veriyor çünkü: AK Parti’nin 317 milletvekiline (1’i oy kullanılan oturuma başkanlık edeceği için) 14 MHP’li milletvekili de ‘Evet’ oylarıyla katılırsa…

Halkoyuna sunmak için var olan anayasal gereklilik yerine getirilmiş oluyor…

Tabii AK Partili bütün milletvekilleri ile MHP’den açığı kapatacak kadar milletvekilinin oylama günü kendilerinden partilerinin beklediği gibi davranması şart…

Sorun da tam bu noktada başlıyor.

Anayasadaki düzenlemenin anlamı

Anayasa değişikliği için ‘gizli oy’ öngörülüyor.

Yasa düzenlemesi için salt çoğunluk yeterken anayasa değişikliği için 367 ve 330 gibi farklı oranlar aranıyor.

Neden gizli oy ve neden daha kalabalık bir onay isteniyor?

Gayet basit bir sebepten: Anayasa bir ülkenin toplumsal mutabakatını yansıtır, sosyal kontrattır; bu sebeple onun mümkün olan en geniş onaya sahip olması beklenir. Bunun da, partinin dikte ettiğine göre değil, milletvekillerinin kendi özgür iradeleriyle oluşmasına dikkat edilir.

Makul olan da budur.

Peki, Meclis görüşmelerini takiben yapılacak maddelerin oylanmasında ve en sonunda bütünü oya sunulurken, anayasada mevcut olan bu iki husus yerine getirilecek mi?

‘Gizlilik’ şartına uyulacak mı?

Daha önceki benzer durumlardan biliyoruz: Her parti, milletvekillerinin kendilerinden beklendiği gibi davranmasını sağlama almak için tedbirler alıyor.

Kimi, milletvekilinin, kullandığı oyun dışındaki ‘çekinser’ ve ‘hayır’ pusulalarını bir parti görevlisine teslim etmesini.. kimi, oy kullanırken cep telefonuyla çektiği fotoğrafı göstermesini.. istiyor.

“Olmaz” demeyin, bunlar hemen her ‘gizli’ oylamada başvurulan tedbirler…

Partiler bu tedbirlere güveniyor.

İki parti (AKP ve MHP) arasında yeni pazarlıklarla düzenleme üzerinde yeni rötuşlar söz konusu olmayacaksa.. Komisyon görüşmeleri sırasında yaşandığı gibi.. mevcut paket hızla Genel Kurul’a geldiği biçimiyle geçecektir…

Özgür irade yerine gelseydi…

Şimdi yüksek sesle düşünmeye başlayalım: Ya tersi olsaydı? Ya milletvekilleri kendi hallerine bırakılsa, özgür iradeler oy kutusuna yansısaydı ne olurdu?

Sonuçta, MHP’liler “Başkanlık sistemini geçirmeyeceğiz deyip durduk, hiç değilse adını değiştirin” diye bastırdıkları için ‘cumhurbaşkanlığı sistemi’ adı verilen paketle, parlamenter sistemi ortadan kaldırmayı getirecek anayasa değişikliğine AK Parti ve MHP’den herkes ‘Evet’ oyu kullanır mıydı?

Hiç sanmıyorum.

Meclis’i, hükümeti, partiyi ve bürokrasiyi sistemin merkezine konulan ‘cumhur-başkan’ın eline teslim etmeyle sonuçlanacak bir değişikliğin doğru tartışılmış bir zeminde, ma’şeri iradeye uygun karşılık bulması pek mümkün görünmüyor…

AK Partililer de neredeyse tek gerekçeye indirgenmiş bu değişikliğin ‘tarihe’ de uygun olmadığını sonunda keşfetmiş görünüyorlar.

Osmanlı’da en baştan itibaren bugünün ‘başbakanı’ ile mukayese edilebilecek bir makam (veziriazam veya sadrıazam adlarıyla) hep olmuştur; değişiklik ise başbakansız bir sistem öngörüyor…

Meclis’in şimdi bile az olan yetkilerini buduyor ve denetleme görevini elinden alıyor…

Vekâletini millet adına kullanması kendisinden beklenen milletvekilleri, bu değişiklikle, o vekâleti Cumhur-başkana teslim ediyor.

Böyle bir pakete eldeki şekliyle ‘Evet’ demenin başka mahzurları da var.

Bir başkası o makama geldiğinde…

Sözgelimi, MHP’nin ‘Anayasa-dışılığı bu değişiklikle anayasal çerçeveye kavuşturma’ gerekçesi hayli sorunlu.

Anayasaya uygun olmayan davranışlar değişiliklerle anayasal hale geldiğinde, yeni anayasa-dışı tavırların sergilenmeyeceği ne malum?

Diyelim, yeni yetkileri ilk kullanacak cumhur-başkan verdiği sözü tuttu ve sınır-dışı davranmadı; ondan sonraki başkan da şimdilerde yaşanılan tarzda davrandığında.. o da arzuladığı fazladan yeni yetkileri bu yolla zorlamaya başlarsa ne olacak?

Bir yol açmış olmuyor mu MHP?

Aynı sorunun bir başka yönü daha var: İlk cumhur-başkan sonrasında ülkedeki şartların çok daha farklı birini onun makamına taşıdığını düşünün.. bu kadar yetkiyle donatılmış biri olarak, bugün bu değişiklikleri zorlayan kadroların amaçladıklarının tam tersine o yetkileri kullanmaya kalkarsa?

Osmanlı’nın son 100 yılında padişahlarda kesinlikle bulunmayan yetkilere sahip olacak ‘cumhur-başkan’dan söz ediyoruz…

Üstelik bir de parti genel başkanı..

Başka tedbirlerle aynı sonucu almak mümkün

Telâffuz edilen gerekçeleri bir tarafa bırakalım ve böylesine bir değişiklik paketini gerektiren esas şartlar üzerinde yoğunlaşalım; çıkış yolunu belki daha kolay bulabiliriz.

17-25 Aralık (2013) ile başlayıp 15 Temmuz (2016) ile zirve noktasına ulaşan olağanüstülükler yaşandı ülkemizde; hâin bir senaryo gündeme taşındı. Anayasa değişikliği paketi geçmişte sözü edilenden farklı maddeler içeriyorsa, esas sebep, o olağanüstülüklerdir.

‘Ne yaparsak onları bir daha yaşamayız?’ sorusu üzerinden hazırlanmış bir paket bu.

Oysa o soruya başka bir –hatta birden fazla– cevap bulunabilirdi, sistemle çok fazla oynanmadan…

Hâlâ bulunabilir.

ΩΩΩΩ