You are currently viewing Gizli ve aleni diplomasi kıskacında dış politika

Gizli ve aleni diplomasi kıskacında dış politika

Epey oluyor. Yıllar önce bir Amerikan üniversitesinin yabancı bir ülkede düzenlediği ‘Ortadoğu’ konulu bir toplantıya katılmıştım. Aklınıza gelebilecek her bölge ülkesinden katılımın söz konusu olduğu bir toplantıydı.

‘Chatham House kuralı’ geçerli olduğu için, konuşulanlar yazılabiliyor, ancak kimin ne söylediği tırnak içerisinde verilemiyordu.

Bir oturumu yöneten öğretim üyesi, “Bu önemli toplantıyla ilgili tek sıkıntım, ülkeme döndüğümde, oturumlarda bir yanımda siyah sarıklı bir İranlı molla ile diğer yanımda geleneksel giysileri içerisinde Suudlu bir bürokratın oturduğunu aktaramamak olacak” diye hayıflanmıştı.

Öğretim üyesi İsrailliydi.

Ülkelerinde bazısı temsili görevlerde bulunan İsrailli, İranlı, Suudlu katılımcılar, toplantılar sonrasında da konuşup görüşüyorlardı doğal olarak…

O resmi olmayan görüşmeler katılımcıların ülkelerinde politikalar belirlenirken mutlaka değerlendirmeye alınmıştır.

Kimileri birbirlerine ‘düşman’ bilinen ülkelerin hiçbir biçimde konuşup görüşmediklerini sanabilir. Gerçek öyle değildir; şu anda bile gırtlak gırtlağa olduğunu düşündüğümüz ülkeler adına birileri bir yerlerde temas halinde olabilir.

Diplomasi her zaman aleni yürütülmez; hatta daha çok gizli temaslarla hazırlanan zeminlerde devreye girer diplomasi ve sonuçlara çoğu zaman öyle ulaşılır.

Nixon-Kissinger, Putin ve Cavit Çağlar

ABD Soğuk Savaş yıllarında Çin’le de bütün resmi ilişkilerini kesmişti; sonra bir gün dünya iki ülkenin masa tenisi takımlarının müsabaka yapma kararı aldığı, ardından da ABD başkanı Richard Nixon’un 21-28 Şubat 1972 tarihleri arasında Pekin’e seyahat edeceği haberleriyle çalkalandı. Sovyetler Birliği’ne karşı Çin’i yanına çekme stratejisini, o sıralar Nixon’un ulusal güvenlik danışmanı olan Henry Kissinger bir yıl önce (Temmuz ve Ekim 1971’de) tam iki kez gizlice Pekin’e giderek kotarmıştı.

Ronald Reagan da, kendisini Beyaz Saray’a taşıyacak seçimden önce, Amerikalı diplomatları Tahran’da rehin tutan İran’la temas kurulmasını sağlamış ve iki tarafın aralarında vardıkları mutabakat gereği, İran, rehineleri Reagan’ın başkanlık yemini ettiği gün serbest bırakmıştı. Mutabakatın diğer yüzünde, Reagan yönetiminin İran’a silah satmayı kabullenmesi vardı.

Lâfı fazla uzatmaya gerek yok: Dünyadaki sıcak-soğuk ihtilâfların çözümünde perde gerisi temaslar ve müzakerelerin rolü hiç küçümsenemez.

Geçtiğimiz hafta Moskova’da, devlet başkanı Vladimir Putin, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde üstlendiği olumlu rol sebebiyle eski bakan ve işadamı Cavit Çağlar’a düzenlenen görkemli bir törenle nişan taktı.

Neydi Çağlar’ın üstlendiği rol, hatırladınız mı? Rus jetinin düşürülmesi sonrasında iki ülke savaşın eşiğine kadar gelmişken, kurduğu resmi olmayan ilişkiler sayesinde, eski bakan, Putin’i yumuşatmayı ve ilişkileri yeniden başlatmayı başarmıştı.

Türkiye’nin son zamanlarda gerçekleştirdiği ‘gizli diplomasi’ örneği budur.

Belki de yakın zamanların tek örneği…

Galiba biz daha çok açık diplomasiyi, daha doğrusu herkese duyurarak derdimizi anlatmayı tercih ediyoruz.

“Dünya ahmak değil” mesajı

Ne demek istediğimi son bir gelişmeye dikkatinizi çekerek anlatayım:

ABD başkanı Donald Trump ile Rusya Federasyonu başkanı Vladimir Putin Vietnam’da bir araya geldiler. Suriye’yi de konuştukları “Askeri çözüm yol değil, siyasi çözümden başka çıkar yol yok” anlamına gelen açıklamalarından anlaşılıyor. Suriye konusunda yürütülmekte olan müzakerelere kimlerin katılacakları konusunda bir mutabakata vardıkları da. İki ülke müzakerelere Türkiye’nin ‘PKK uzantısı’ saydığı güçlerin (PYD/YPG’nin) de katılmasından yana.

Türkiye açısından kabul edilebilir bir durum değil bu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şu sırada Rusya’da; Soçi’de hem heyetler halinde, hem de baş başa görüşmeler yapılıyor.

Önemli bir ziyaret bu.

Ziyaretten iki ülke arasındaki ilişkilerin Rus jetinin düşürülmesi öncesindeki sıcaklığa kavuşturulması sonucunun çıkması bekleniyor.

Soçi’ye doğru yola çıkmadan önce düzenlenen basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan şu mesajları verdi:

“Askeri çözüm mümkün değil deniliyor. Askeri çözüm söz konusu değilse, o zaman çeksinler askerlerini. Orada Türkiye’nin askeri yok ki. Onların var. Çeksinler askerlerini, siyasi yönteme başvurulsun. Dünyayı aldatma yöntemlerine gitmeyelim. Biz Irak’a ABD’nin girmesini istememiştik. Girdiler. ‘Irak’ta durmayacağız’ dediler, boşalttılar mı? Boşaltmadılar. Dünya ahmak değil. Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde 5 hava üssü var. Bir de Rakka’ya hazırlıyorlar. 8 tane de ayrıca üssü var. 13 ediyor… Rusya’nın da 5 tane var. Bunlar ortada. Bu gerçekleri nereye koyacağız? Sadece Amerika’nın Suriye’ye 3500 TIR’la getirdiği silâhlar var.”

Her biri ayrı önem taşıyan mesajlar bunlar.

“Dünya ahmak değil” cümlesi bile tek başına bir meydan okuma.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha henüz muhatabıyla karşı karşıya gelmeden, neleri kabul etmeyeceğini dünya âleme ilân etmiş oldu bu konuşmasıyla.

‘Açık diplomasi’ dediğim bu işte…

Umarım, oradaki görüşmelerden istediği sonucu alarak döner.

Gizli-kapaklı, perde gerisinden yürütülen diplomasi ile alenisi arasında ciddi bir fark vardır: İlkinden istenilen sonuç çıkmazsa kimsenin bundan haberi olmaz; ancak ileride birilerinin anılarından olan-biteni öğreniriz. Diğerinde ise, herkes önceden ne görüşüleceğini bildiği için, sonucun beklenene uygun olmaması hayal kırıklığına yol açabilir.

Ülkeler, bu sebeple, gizli yürütülen temaslarda anlaşmanın kotarılması durumunda.. ancak o zaman.. aleniye geçerler.

Bakalım Soçi’den ne haberler gelecek…

ΩΩΩΩ