Halkın seçtiği bir milletvekili cezaevinde ve bazı milletvekilleri parmak kaldırarak Hatay halkının oylarını hiçe sayabildi

21
Reklam

Bazıları hep aynı soruyu soruyor: İktidar -AK Parti ile MHP- neden bu kadar ısrarla Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürmek istiyor?

Aslında haklı bir soru.

Can Atalay’ın durumu anayasada cevabını buluyor. Anayasanın 153. maddesi “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. (..) Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” diyor. Bunun anlamı, Anayasa Mahkemesi bir konuda karar verirse, o kararına itiraz edilemez; kararın muhatabı olanlar kararın gereğini yerine getirmek zorundadır.

Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesi Can Atalay konusunda kararını verdi ama uygulaması gereken yerel mahkeme kararı uygulamadı. Yargıtay’ın bir dairesi de hem kararın uygulanmamasını istedi, hem de o kararı veren üyelerle ilgili suç duyurusunda bulundu.

Devreye iktidar politikacıları girdi. Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını talep etmiş olan MHP lideri Devlet Bahçeli, Yargıtay ile yerel mahkemeyi haklı bulan açıklamalar yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nden de benzer açıklamalarla tartışmaya katılanlar oldu.

İddiaları, Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi kararlarını iptal edebileceği…

Oysa yine anayasada (m. 158) hiç başka anlaşılmaya müsait olmayan ifadelerle, “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır” deniliyor…

Hatta, yine aynı anayasa , Anayasa Mahkemesi’nin görevlerini sayarken (m. 148), “Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar”da diyor.

Reklam

Lafın kısası, TBMM’de Can Atalay‘ın milletvekilliğinin düşürülmesi anayasaya aykırı bir eylem.

İyi de milletvekilleri arasında en kalabalık meslek grubunu hukukçular teşkil ediyor. O kadar hukukçu, böylesine temel bir konuyu anlamamış olmayacağına göre, nasıl oldu da parmak kaldırarak onay verebildi?

Aslında bu sorunun mantıklı cevabını ben de merak ediyorum ama maalesef ‘parti sadakati’ bizde böyle davranışlara sıkça imkan veriyor…

İktidar milletvekilleri kendilerinden beklendiği biçimde davranmış oldular.

En başta sorduğum, bazılarının sıkça sorduğu o soruya döneyim: Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesi için iktidarın bu denli keskin tavırlı olmasının sebebi ne?

Yukarıda, konunun anayasal yönünü açıklarken, karşı karşıya kalınan olayın hukuki olmadığını da anlatmaya çalıştım.

Parmaklarını o yolda kaldıran milletvekilleri, yaptıklarının hukuki açıdan doğruluğuna inandıkları için bunu yapmadılar, politik açıdan doğru olduğunu düşündükleri için parmak kaldırdılar.

Osman Kavala neden cezaevinde?

Reklam

Ya Selahattin Demirtaş?

Gezi davasından cezaevine düşmüş olan dokuz kişi?

Onların cezaevlerindeki varlığı iktidar için politik olarak yararlı da ondan…

Daha önce, iki ayrı partiden birer kişi, cezaevlerinde bulunurken, seçimden kazanarak çıktıkları için, fazla sorun yaşamadan, TBMM’deki yerlerini alabilmişlerdi. Can Atalay ve diğerleriyle aynı grupta yer alamayacak durumdaydılar; iktidar onlar karşısında aynı direnişi göstermedi.

Şimdi ne olabilir?

Herhalde avukatları Can Atalay için bir kez daha Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak ve muhtemelen Anayasa Mahkemesi daha önce iki kez verdiği kararının bir benzerini yeniden alacak.

Ancak bu defa aldığı kararı mahkemeye değil doğrudan TBMM’ye gönderecek.

Şimdi yerel mahkeme ile Yargıtay’ın devreye girmesini bir bahane olarak kullanabilmişti TBMM’de parmak kaldıranlar; o durumda yine parmak kaldırdıkları takdirde, anayasada açık biçimde yazılı Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddelere ters hareket etmiş olacaklar.

Zor bir karar o.

Yine de ısrarlarından vazgeçmezlerse?

TBMM başkanının konunun görüşüldüğü önceki günkü ateşli oturumu yönetmemek ve parmak kaldıranlar arasında bulunmamak için yurtdışına gittiğinin milletvekilleri farkındadırlar umarım.

ΩΩΩΩ

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Sayin yazar.

    Bu olayda vekillerin parmak kaldırması durumu yok. Anayasaya göre, kesin hüküm mecliste okununca vekillik düşer. Oylama yapılmaz. Kararın okutulması, meclis başkanlığının tesis ettiği bir işlemdir. Mecliste toplanti yeter sayısı olan 200 vekilin bulunuyor olması yeterlidir.

    Vekillerin hukuk fakültesi mezunu veya avukat olmaları, onları Anayasa uzmani yapmaz. Anayasayı okuduğunuzda siz ne anliyorsaniz, onlar da aşağı yukarı aynısını anliyorlardir. Kendi alanında çok uzman olduğu halde, başta Anayasa olmak üzere diğer alanlarda sokaktaki vatandaştan farki bulunmayan çokça hukukçuyla karşılaşmak mümkündür.

  2. 70-80 li yılların bir filmi oynuyor tv de. Pavyonda şöyle bir şarkı:
    Şiribiimm şiriboomm bom bomm bili bili bili bom bom bom boomm boomm bom bom..
    Sonra malum birgaste manşetten:
    Ecevit:HERŞEYİ BAŞTAN DEĞİŞTİRECEĞİZ!
    diye duyuruyor!!!
    Aradan yııllaar geçiyor, Ecevit kendi partisini değiştirmek zorunda kalıyor!!!
    Yıl 2024: yine aynı nakarat:
    DEĞİŞİM DEĞİŞİM DEĞİŞİM 😳.

  3. En kötü kural, kuralsızlıktan iyidir. En kötü yasa, uyulmayan yasadan da. Türkiye’de eskiden de esnetme vardı ama yasalara uymamak son 20 yılda zirve yapmıştır. AKP ve RTE eleştirdiği her konunun daha beterini yapmış ve uygulamıştır. Bir gün ak dediğine ertesi gün kara demiştir. Ve bu dağılmışlık hemen her konuda (eğitim, ekonomi, yargı, dış işleri…) sürmektedir. Bitecek gibi de görünmemektedir. Yahu!!! Türkiye’nin mevcut yasalara göre en yüksek mahkemesinin kararlarına (doğru ya da yanlış fark etmez) uyulmuyor. En yüksek mahkeme heyetine değil de kime uyacağız? Uymak istemiyorsan bunun yolu da mevcut yasalarda açıkça belirlenmiştir. Mecliste çoğunluğun var mı? var. Toplarsın meclisi yasa çıkarırsın, Anayasa Mahkemesi’nin uygulayacağı yasayı çıkarırsın. Mahkeme de meclisin çıkardığı yasaya uyar. Uymak zorundadır. Bu yapılmadan AYM ve AİHM kararlarına kafama göre uymuyorum dersen orada hukuk devletinden söz edemezsin. Hala bunu anlamayanlar ya salaktır ya da kötü niyetlidir.

  4. Altta yorum yapan bir kaç kişi yerel mahkeme nedir Yargıtay nedir bilmeden yorum yazmış. temel sorunumuz bu işte. bilmediğimiz konularda bile ahkam kesebiliyoruz. herkes kendini savcı hakim v.b. sanıyor.

  5. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla yargılandığı davanın 25 Nisan 2022’de Silivri, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmasında 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay tarafından cezası 28 Eylül 2023 tarihinde onandı.
    Garip olan dava yargıtayda kesinleşmese bile ceza almış bir adamın seçime katılması .
    Bunu adı anayasal özgürlük mü .
    Ayrıca 2 yuksek yargı nasıl oluyorda karşı karşıya gelebiliyor.Oturup düşünmemiz ve hukuk sistemin ADALET SAĞLAYACAK ŞEKİLDE REVİZE ETMEMİZ GEREKİYOR.İlk başta da hukuk adamlarını eğiterek işe başlamalıyız.

  6. Öncelikle şunu yazayım. Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay TC mahkemeleri tarafından terör suçlusudurlar ve sizde bunu bildiğiniz halde safça bu kişiler niye cezaevinde diye soruyorsunuz. Türkiye’nin bütün illerinde ve birçok ilçesinde Ukrayna ve Mısır da olduğu gibi darbe yapmak ve meşru hükümeti devirmek için gezi eylemleri yapıldı. Bu olaylarda onlarca kişi öldü. Milyarlarca lira ekonomi zarar gördü. yüzde 7 ye düşen faizler hızla yükseldi. Türkiye’ nin ekonomik kalkınması durduruldu. Şimdi siz ve sizin gibi düşünenler diyorsunuz ki gezi olaylarını unutalım. Gezi organizatörlerini milletvekili yapalım cezaevinden çıkaralım ki bundan sonrada hükümete karşı yapılacak darbe ve toplumsal olaylarda elebaşı olacak kişiler çekinmesinler. Başarısızlık halinde dahi hesap verilmeyeceği kanısı oluşsun ki yeni toplumsal olaylar kolaylıkla başlatılabilsin. Siz Anayasanın bazı maddelerini yazıyorsunuz halbuki anayasanın başka maddelerinde ise Yargıtay kararları kesindir der. Yine başka anayasa maddesin dede terörle ilgili suçlardan hüküm giyenlerin milletvekilliği düşürülür diye yazmaktadır. Bu devleti seven ve gelecekte de yasa dışı olaylarla hükümeti devirmeye teşebbüs olmasın en azında yapanlara bunun sorumluluk getireceğini bir takım cezai müeyyidelerle karşılaşacaklarını hatırlatmak gayesiyle doğru olanı yapmışlardır. Kim ne derse desin Türkiye de bu tür suçları işleyenler belki geçmişte yargı eliyle kurtuluyorlardı. Bugünden sonra böyle suçlara karışanların kurtulamayacağını biliyoruz.

    • Söylediğin hiç bircümlenin tutar bir tarafı yok sayın Büyük.
      -Adı geçen kişilerin suçu sabit tespit edilip hüküm giymişler mi? Ben bilmiyorum.
      -Faizler sokak eylemlerine göre düşüp yükselebiliyorsa???
      Hükümetlere niye para vergi ödüyoruz ki?
      Bir eylem yapar ev kadınları enflasyon düşer o zaman!
      -Geçmişte yargıdan kurtulan varmış ta bizim mi haberimiz olmamış? Niye dıyurulmamış?
      -Geçmişte öyleyse bu günden sonra da olacak böyle!!! mi dir DOĞRUSU???
      Kurtulmak ne demek?
      Yargılanır! Suçlu ise cezasını çeker!
      Kanunda eksik gedik varsa düzeltmek tamamlamak;
      DARBE İLE DÜŞMESİNDEN KORKTUĞUN HÜKÜMET YAPACAK MECLİSTE!
      Yoksa niye oy verip tutuyorsun onları orda?

  7. 50 BİN DEĞİL, 130 BİN İMİŞ
    Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023 depreminde resmi rakamlara göre hayatını kaybeden kişi sayısı “50 bin 96” olarak açıklanmıştı.
    Deprem anında bakan da olan iktidarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı dün bir TV yayınında bu sayıyı “130 bin” olarak ağzından kaçırdı.
    Bu çelişkili rakamları bir yerlerden hatırlıyor musunuz?
    Daha doğrusu hatırlamadığınız bir yer var mı?
    En başta enflasyon olmak üzere her şeyleri yalan.

        • Sunucu Candaş Tolga Işık, Kurum’un söz konusu açıklamayı Cumhuriyet tarihinde ölen kişilerin yaklaşık sayısı olarak ifade ettiğini aktardı.

          Işık, X hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Bu arada çok soruldu, yayından sonra Murat Kurum’a “Depremlerde 130 bin kişi öldü” cümlesini tekrar sordum. “Bu sayının 6 Şubat depremiyle alakalı değil Türkiye Cumhuriyeti tarihinde depremden ölenlerin yaklaşık olarak toplam sayısı olarak ifade ettiğini söyledi.”

  8. Anayasa hukuk kanun rafa kalktı. İktidar ve yancısı dışında kimsenin hukuk güvenliği yok. Mahkemelerin aynı ifadelerin yer aldığı kişilik haklarına saldırı davalarında dahi, tarafların iktidar karşısındaki pozisyonuna bakarak karar verdiği algısı yerleşti.

    • “Küçük hukuksuzluklar, büyük hukuksuzlukların habercisidir.
      Bu açıdan, eğer bazı kişiler kasten cezaevinde tutuluyorsa. Durduk yerde haksızlığa maruz kalıyorlarsa.
      Bu haksızlıkların, daha büyük haksızlıkların da habercisi olacağına inanırım..”
      😯😯😯
      Bu satırlar bugün kü bir köşe yazısından alındı. Niçin bu sözler önemli benim için?
      (Sebebini kendime sordum söylemedi🤔)
      Belkide tüm insanlar için önemli bir söz!
      (Y.Akit A.K.).

  9. Hukukçu Hukuk ayağının çözmesi gereken bir şeyi 40 değil 85bin akıllı da burada yazsa yine çözemez!…
    Çünkü hukuk olmuş guguk.
    Bir bilene sorulur böylesi işler herdaim.
    Kalp ameliyatını kasapçının yaptığını gördünüz mü hiç?
    Haaa!….
    Derseniz ki;
    Bir adam çocuğunu evlendirirken gelin bakalım çocuklar ben sizi yirmi yıl besledim okuttum evlendirdim,
    şu ananızın çenesini 20 yıl bu dosyayla kapalı tuttum.. ama , size düğün hediyesi alacak durumum yok bu dosyayı size veriyorum demiş!!..😂🤣😂🤣

  10. Can Atalay hadisesi yerel seçimlerin propaganda sürecine tesir edecek mi etmeyecek mi hep birlikte göreceğiz.

  11. Önerim yeni anayasa sürecinde, Anayasa Mahkemesi statüsünün, üye yapısının, yargılama usullerinin radikal şekilde ele alınarak yeniden yapılandırılması ya da bu mahkemenin kapatılmasıdır. TBMM Genel Kurulu’nda anlam ve ahlaki bağlayıcılığını temelden kaybeden kürsü dokunulmazlığı sınırlarının yeni baştan çizilmesidir.

    • Muzaffer beye katılıyorum, darbe yadigarı aym kapatılsın, yargıtay var zaten, tbmm nin üstünde başka bir otorite olamaz!
      Alttaki altaylı arkadaş, gerekirse ysk da kapatılır, o da darbe mahsülüdür…

      • Bence hukuk fakülteleri de tüm mahkemeler de kapatılmalıdır!
        İl ve ilçe başkanları karar versin!

  12. bu arada YSK nında durumu ilerde tartışma konusu olacak, onuda kapatırız olur biter

  13. Kelimenin tam anlamıyla yüzkarası bir durum yaşanmaktadır , daha fazla söze gerek yok !
    Buna ancak aşiret adaleti veya hukuku denebilir !

Yoruma kapalı.