İstanbul haykırdı, ama İsrail umursamayacak. Musevi yargıcın başına gelene bakın sebebi anlarsınız…

44
Reklam

Dün Türkiye övünülecek iki etkinliğe sahne oldu: Önce, Yenikapı’da düzenlenen ‘Kudüs mitingi’ yalnızca ülke içinden onbinlerin katılımıyla bir duruş sergilenmesi değildi; konuya hassas ülkelerin en üst düzey temsilcileri de oradaydı ve hep birlikte bir büyük dayanışma gösterisi yapılmış oldu.

Ardından da İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) olağanüstü zirvesi dönem başkanı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın davetiyle toplandı ve zirve sonunda 30 maddelik bir eylem planı açıklandı.

Önemli gelişmeler bunlar.

Duruşun sebebi de, ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasına karşı düzenlenen protesto gösterilerine İsrail’in aşırı güç kullanarak mukabelesinin 60’ın üzerinde Filistinli’nin canına mal olmasıydı. Aynı gösterilerde, binlerce Filistinli de İsrail askerlerinin orantısız güç kullanması sonucu yaralandı.

İstanbul’daki İslam Zirvesi’ne katılanlar..

İslam Dünyası İstanbul’dan tek ses halinde dünyaya buna sessiz kalınamayacağı mesajını verdi.

Bu arada, Birleşmiş Milletler’in (BM) Cenevre merkezli İnsan Hakları Konseyi de (İHK) konuyu görüşmek üzere toplandı aynı gün ve oradan da İsrail’in Filistinlilere reva gördüğü muameleyi soruşturmak üzere bir komisyon kurulması kararı çıktı.

Konsey olağanüstü toplantısında yaptıklarından dolayı mümkün olan en şiddetli dille İsrail’i kınadı da.

Bunlar oldu da ne oldu?

Ya da bundan sonra ne olacak?

Reklam

Hiçbir şey. Keşke bir şeyler olsa, ama olmayacağına herkesle iddiaya girebilirim.

Durun en iyisi size fazla uzak olmayan geçmişten bir olayı hatırlatayım:

Gazze’de 27 Aralık 2008 ile 18 Ocak 2009 tarihleri arasında çıkan olaylarda 1400 Gazzeli İsrail askerleri tarafından öldürüldü; aynı çatışmalarda 13 de İsrail askeri öldü. Vicdan sahibi her insanı isyana sevk eden olaylardı yaşanan ve BM’nin İnsan Hakları Konseyi yaşanan olaylarda suçluyu tespit etmek üzere 2009 Nisan ayında bir soruşturma komisyonu kurdu.

Komisyonun başına Güney Afrika’dan Musevi bir hukukçu olan yargıç Richard Goldstone getirildi. Komisyonda bir uluslararası hukuk profesörü (Christine Chinkin), İrlanda ordusundan bir albay (Desmond Travers) ile Pakistan Anayasa Mahkemesi’nde davalara giren bir hukukçu (Hina Jilani) yer alıyordu.

Yargıç Richard Goldstone..

Yargıç Goldstone Güney Afrika’daki ayrılıkçı rejime muhalefeti ve Yugoslavya ile Ruanda’da işlenen savaş suçlarına bakan uluslararası ceza mahkemesindeki mesaisiyle tanınan Saygın bir hukukçuydu.

Dediğim gibi, kendisi Musevi’ydi de…

İsrail komisyona daha ilk günden karşı çıktı ve beklenenin aksine Goldstone’un komisyon başkanlığını üstlenmesinden de hiç memnun olmadı.

O zaman da başbakanlık koltuğunda oturan Benjamin Netanyahu, İsrail hükümeti ile basını komisyonun güvenilirliğini sarsmak için ellerinden geleni yaptılar.

Reklam

Komisyon üyelerine çalışmaları sırasında her türlü engel çıkarıldı.

Sonunda, Eylül 2009’da, komisyon 574 sayfalık dengeli bir rapor yayınladı. Filistin tarafına da bazı önemsiz suçlamalar yöneltse bile İsrail’in sivilleri hedef aldığını, orantısız güç kullandığını kayda geçiren bir rapordu bu.

Dün İstanbul’da toplanan İslam Zirvesi tarafından teklif edilen, BMİHK’nın da kurulmasına karar verdiği komisyonun hazırlayacağı raporun, Goldston ile üç üyenin imzasını taşıyan 574 sayfalık Gazze raporundan daha keskin bir dile sahip olacağını sanmıyorum.

Nitekim, rapor üzerine İsrail, komisyonun Musevi başkanı yargıç Goldstone’u dini bakımdan ‘düşkün’ ilan etti ve torunu için düzenlenen dini bir törene Güney Afrikalı Musevilerin katılmaması için dinadamlarına baskı da yaptırdı.

‘‘O kadar gürültü koparan raporun akıbeti ne oldu?’’ diye soracak olursanız zihninizi boşuna yormuş olursunuz.

Hiçbir şey olmadı çünkü.

İsrail bunu hep yapıyor

İsrail BM’yi ve kararlarını bugüne kadar hiç kâle almadı, Goldstone Raporu’nu da almadığı ve kurulması istenen yeni komisyonun raporunu da kâle almayacağı gibi.

Oysa, 1945 yılında kurulan BM, 1948 yılında bağımsızlığını ilan etmiş olan İsrail’i, aynı yıl aldığı, 1947-1948 Arap-İsrail savaşı sonrasında memleketleri dışında kalmış olan Filistinlililer’in evlerine dönmesini ve kendilerine tazminat ödenmesini öngören 194 sayılı BM kararını tanıması ve yerine getirmesi şartıyla üyeliğe kabul etmişti.

BM’nin 194 sayılı kararı da, daha sonra aldığı onlarca başka kararlarıyla birlikte, İsrail tarafından bugüne kadar uygulanmadı.

Her fırsatta bildiğini yapıyor İsrail ve her defasında da hem topraklarını genişletmeyi hem de kendisini BM kararlarıyla kınayan ülkeler tarafından tanınmayı sürdürmeyi beceriyor.

Filistinliler 1947’den beri evlerine dönemiyor.

Son bir not:

BM’nin yeni genel sekreteri Antonio Guterres, geçen yıl 5 Haziran’da, 1967 Arap-İsrail savaşının 50. yıldönümünü vesile sayarak, bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasının zamanı geldiğini duyurdu. Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze ve Suriye’ye ait Golan tepelerinin İsrail işgali altında kalmasının Filistin halkına ağır insani yükler getirdiğini de özellikle vurgulayarak…

O açıklamanın üzerinden bir yıl bile geçmeden yaşadıklarımıza bakın durumu daha iyi anlarsınız.

ΩΩΩΩ

 

Reklam

44 YORUMLAR

  1. Müslümanların tek düşmanı var oda Müslümanlar.Bunlarda ikiye ayrílıyor.
    1.Yöneticiler ve yõnetime talip olanlar(İhdidar ve muhalefet).
    2.Müslüman halk.(Müslümanlar bizler kendimiz)?
    Kendi iddama gene kendimizden bir örnekle cevap vereyim. Abdul Latif şener bugünleri 6 sene önce söylememış miydi? Söylemişti.
    Demekki bu bir idda değilmış önceden aralarínda karar almışlar ve aralarí açílınca Millete açiklama gereği duymumş.
    Şu an bizdeki ihtidar olsun muhalefet olsun takiye yapiyorlar.Birde bunlarín yardımcıları var sahte din adamlarí (çakma) şehler.
    peki suçlular kimler?
    Halk, bizler her yalana inanan síradan vatandaşlar.
    Bunun en acı tarafí İslam úlkeleri arasında tek demokırasí olan bir úlke de biziz,yani düşünüp sorgulayan insanlar bizde diğerler İslam úlkelerinden daha fazla ve daha ilerdeyiz.”GÜYA.”
    Kapalı kapılar arkasında milleti uyutmak için nasíl kandıracaklari kararlarını hep birlikte aliyorlar sonrada, yalandan birbiri ile tartışıp halkı ortadan değıl bir kaç parçaya böliyorlar.
    Geçende bir yorumcu bana hitaban mesleğimin ne olduğunu bilmediği için benim idareci olmam için dilekte buluniyordu.
    Bende cevap olarak “Maalesef” ile başlayip hayatım boyunca o görevi yaptım ve yapiyorum diye cevap verdim.
    Idareci veya yóneticilık bana göre çok yorucu vijdaníma gōre çok kolay bir meslek.
    Yorucu yani insanlar ve maddiyet, maddiyet konusunda başímdan geçen en basit bir olayı sizlerle paylaşmak istedim.
    Ben Ankarada oturiyoedum.Bizim Aprtmanda her yıl bir ev sahibi yönetici oliyordu, Benim sıramda Apartmanda tadílat yapílması gerekiyorudu, onun için bir şirketi aradım geldiler ölçüp biçtikten sonra fiaat verdiler, bana şöyle bir teklif verdiler “250,000 yaparíz sana 500,000 fatura yazarız 250,000 bini de senin olur.
    “RÜŞVET” teklifi.O şirkete ne yaptığımı yazmama gerek yok.
    Yalnız ayni işi kaça yaptırdım onu yazayim.80,000 Seksen bine.250,000-80,000=170,000 onlar fazladan alabilmek için banada ikiyüz ellibin kibarca rüşvet teklif ediyorla.
    Yöneticilik sirası bana bir geldi ise birdahada kimseye veremedim.
    Ancak 10 yíl sonra Yurtdışına taşınınca benden almalarını kabul ettire bildim
    12 dairelik bir apartman da dönen rüşvet olaylarıda ortaya çıkarttım.
    Okyanusda bir damla dahi olmayan bir yerde bu kadar olursa Kos kocaman devlette ne kadar olur?
    Yorumumu bir iki soru ile noktalamak istiyorum.
    İslam dinine göre YALAN söyliyeni ALLAH affediyormu?
    İSLAM peygaberi şu an yaşiyor olsaidi nasıl yaşardı?.
    Müslümanların súrekli düşman olarak gördüğü ve düşmani olduğü İsrail idarecileri nasíl bir hayat yaşiyorlar?
    Yahudilerin sattıkları úrúnlerde şimdiye kadar hille yaptíklarıní bilen varmi?
    varsa yüzde kaçi hilleli?
    Eğer gösteriş için değilde Allah için dini yaşiyorsak önce kendi yalnışlarımızı düzeltelim, daha sonra laf değil icraat yapalım.
    Sinan Eskicioğlu dediği gibi baş örtüyü süs için değil farz olduğu için.

      • “ezbere müslümanlık” dedigim de aşağı yukarı bu zaten. Bunlara sorsan bu tür istismarcı yaşam tarzını onaylayan (Kur’an ile çelişkili) hadisler bulup getirirler ve asıl müslüman biziz iddiasında bulunurlar….. AKP cemaatı olsun veya Gülen cemaati veya da başka cemaatler olsun esasında pek farkları yok. Her kesim doğru bildiği yolda ilerlerken “nefsine” söz geçiremiyor (iblisin fısıldadığı nefs; “Rabbena hep bana” nefsi!). Siyasi olsun olmasın bu kadar fraksiyon/cemaat olmasını nasıl izah edeceğiz?

    • Ülkenin iki yakasının bir araya gelememesinin gelir dağılımı dengelerinin gittikçe bozulmasının önemli bir sebebi yolsuzlukla ve rüşvetle yönetim. Belediyeçilikten gelen siyasi yöneticiler bu işleri en iyi bilenler. Millette de balık baştan kokar diye bir ölçüt/kanaat var; herkes yapıyor “ben niye yapmayayım” diyerek fırsat buldukça rüşvet ve yolsuzluk işlerine giriyor. Vergi kaçıran kaçırana. İblisin müdüriyet yaptığı “Nefs’e” mağlubiyet burada da karşımızda !!.. Tepe yönetimi bu durumları değiştirmekle mükellef. Fırsat buldukça dinin lafla-şovla müdafasını yaparken, bu konuda bir şey yapmamaları neyin göstergesi ki?

    • Antalyadaki otel sahipleri surekli israilli turistlerden yakinirlar: otelde ne bulurlarsa caliyorlar diye:) carsaf, catal kasik… Turizmde ingiliz serserilerinden yakinani cok gordum de boylesini hic duymamistim:) o kullanilmis otel esyalarini zorla hediye etsen/oldursen gene kabul ettiremezsin bir araba!

    • Alcapon için anlatırlar: çocukken çok dindar bir ailesi olduğu, ibadetlerini hiç eksiltmedigi, harfiyen yerine getirdiğini, ancak oldukça da fakir olduklarından bahsederler. Çocukluğun verdiği hevesle hep bisikleti olsun ister ve her gece dua eder, ilk hırsızlığında ise o kavuşmak istediği bisikleti çalar. Sonrasında şöyle der: artık sonrasında affolunmak için dua ettiğini ancak herşeye sahip olduğunu söyler. Jim Carry de benzer bir ifadeyle; Herkes istediği kadar zengin olsun ve her dilediğini alsın ancak aradıkları şeyin o olmadığını ancak öyle anlayabilirler der.

  2. bugün kararda görüp beğendiğim bir yorumu aktarıyorum:
    “Müslüman çoğunluklu devletlerin kendi yöneticileri önce kendi halklarına insan gibi davranmayı öğrensinler de sonra Filistin, Kudüs, Gazze desinler. İslam Dünyası’nda adaletsizlik bitmediği sürece kimse Filistin meselesinin çözülmesini beklemesin. Rejimler kendi halkına zulüm yapıyor, baskı var, yolsuzluk desen diz boyu, Filistin’i mi kurtaracaklar peh!”

    • Suudiler birbirlerine otel darbesi yaparlar, esad adli durzi musluman halki katleder, bizim fetönun kursun askerleri masum halkimizi bombalar… Karar gazetesinin gozunu erdogan nefreti burumus yazar bozuntularindan boyle bi yorum duymak pek de sasilacak bisey degil!!!

      • H Gayret gene inciler dúzmüşsún!
        Bana öyle geliyor siz isimleri ve suçluları karıştırıyorsunuz.
        Tıpkı Önce Taha Kıvanç dediniz sonra onu Baha Kıvanç yaptınız.
        Bu konuda size yardımcı olayım.
        Ocak Medyayi biliyormusun? eğer bilmiyorsan fkorunungunlugune girince OCAK MEDYA yazısına tıkla ve Ocak Medya yazarlarının bölümünde Birinci sıradaki Yazar Taha Kıvanç’in son yazısı Rocky Balboa
        24 Ekim 2017 onuda oku eminim hoşuna gider.
        Erdoğan’ın Marifetlerinide Hüriyet ve Cumhuriyete iki raprtaj var biri yeni çikan bir kitap hakkında o Hüriyet. diğeride Abdul Latif Şenerin AKP den neden ayrıldığına dair Cumhuriyete verdiği mulakat.
        O yazıyı okurken sizi hatırladım neden biliyormusunuz? içinde Çeçenler in adi geçtiği için Çeçenler Ali Babacanın Bacanağı ve diyerini unuttum üç ortağa peşkeş çekilecek yeri iki seneye yakın sallayarak iptal ettiğini ve buna benzer bir çok şeylerde anlatiyor.
        Şunuda şöyliyor “sayin Erdoğan bana hiç bir zaman kaba davranmadı.
        Íşte bende bunu anliyamadım herkese bağrım çağırırken neden Şenere hiç laf söyliyememiş?
        Bir zahmet o yazıyi oku ve sebebinide buraya yazarsan memnun oluruz..
        Hoşca kal.

    • Sadece hedef saptırıyorsun. Faili ve eylemlerini gizleme, tepkiyi etkisizleştirme çabası neden?

  3. Kalabalık
    Kalabalıklar yıkabilirler ama yapamazlar. Yapmak için önce biri çıkacak, bir arkadaş bulacak. Onu planına ikna edecek sonra birlikte faaliyete geçecekler. Gerekeni yapmaya başlayacaklar. Yola koyulacaklar. Kervan yolda oluşur.
    Önce Türkiye ile İran İstanbul’da toplanacaklar. Bir plan yapacaklar. Ortadoğu planı yapacaklar. Bir İsrailli kadar İsrail’in de çıkarlarını düşünecekler. Onların da yeryüzünde vatanları olması gerektiğini kabul edecekler. İnsanlığa bu kadar hizmet etmiş bir kavim sokaklara atılamaz.
    Ortadoğu’nun, Kafkasya’nın ve Balkanlar’ın da durumları ele alınacak. Doğu Akdeniz’in statüsü belirlenecek. Bunlar yapılırken Yunanlılar, Bulgarlar, Gürcüler ve Ermenilerin insanlık içindeki yerleri belirlenecektir. Adil bir plan yapacaklar. Türkiye ve İran bunu ilan edecek. Ondan sonra ilgili devletler bu plana çağrılacaktır. Katılan her devletle müzakere yapılarak o devletin planı da onun da kabul ettiği bir şekilde oluşturulacaktır.
    Ondan sonra Avrupa Birliği ülkeleri, İngiltere, Rusya, ABD ve Çin ile müzakereler yapılarak onların da çıkarları korunacaktır. Barış içinde çıkar paralelliğine dayanan bu projeye katılanlar katılır. Katılmayanlarla savaşılır. Barış böylece gelir.
    Sokakta bağırmakla veya beyannameler yayınlamakla sorunlar çözülmez. Sorunlar kaldıkça da kavgalar bitmez.

    • “İnsanlığa bu kadar hizmet etmiş bir kavim sokaklara atılamaz” diyorsunuz. Bu pozisyon/bakış açısı bugünkü realiteden bence çok çok uzak. Hamas direndiği için terorist listesinde tuttukları bir organizsayon. Durumun guncelliği nedeniyle son 1-2 günde Dünya basınında yapılan cesitli raportajlarda şuna şahid oldum. Hamas dahi yahudileri sokaga atalım görüşünde değil. Birlikte yaşamayı yıllarca önce kabul etmiş durumdalar. İsrail’in buna aldırış ettiği yok çünkü Hamas dahil başkalarının bu konuda ne düşündüğü onları enterese etmiyor. Kendi planları üzerine genişlemeye devam ediyorlar. Filistinli müslümanların bu uğurda ölmekten korkmadıkları yahudiler için bir endişe kaynağı. Filistinliler kendi ülkelerinde esir/sığıntı/mülteci olarak yaşamaya mahkum edilmiş. Bir tek İsrailli bu şartlarda yaşasa insan hakları adına dünyada yer yerinde oynar. ABD/AB de doğru dürüst sesini çıkaran yok. Hamasın giriştiği her mudafaa hareketi Siyonist İsrailce terör olarak lanse ediliyor ve gaddarca karşılık veriliyor.

      Sizinkisi bütün azgınlıgına ragmen İsrail’i “acındırmaya yeltenen bir algı”. İnsanlığa hizmet, öncelikle insanın kendine hizmettir. Bunu sadece yahudiler yapmıyor. Ama siz belli ki insan olarak yahudilerin üstünlüğü lanse ediyorsunuz. Kendine müslüman olarak özgüveniniz pek gelişememiş. Kuran’da gecen konu ‘üstün kılınmış olmalarına ragmen, sonradan lanetlendikleri’dir. Benim genel olarak bildiğim bu. Siz lanetlenmeden önceki temiz hallerini ölçü alıyor bugün yaptıkları (dünyanın da kabul ettiği) haksızlıklarını sanki görmemezlikten geliyorsunuz. Çok eski çağlarda kalmış bir haliniz var. Bugünlere gelin de Kuran’ın öngörülerinden bahsedin biraz bir “adil düzenci” olarak. Günün şartlarında Filistinlilere yapılanlar ne kadar adil?

      Didem hanım aşağıda onların tarihi/geleceği dini açıdan nasıl yorumladıklarını anlatmış. Tehlikeli bakış açılarını ifade etmiş. Siz giriştikleri haksızlıklarda yahudileri mazur gören, haklı bulan görüşünüzü Kuran’a dayalı olarak bir türlü açıklamış degilsiniz.

      • Adam kendi soyunu aklamayacak da; soydaşlarının pırasa gibi doğradığı Müslümanlara mı ağıt yakacak…
        O görevini yerine getiriyor…
        Aynı gemide aynı limana gidenlerin birbirleriyle anlaşmazlık içinde olmalarını hoş karşılamaz sahipleriniz.

          • Bay HK! Kapasite konusuna girme istersen boyun kısa kalır orada.

            Gelelim asıl konuya:
            Sen her cümlende kendi milletine ve devletine kin ve husumet kusmak, ırk esasına dayalı iğrenç provakasyonlarla fitne ve fesat tohumları ekmekle meşgulsün buradaki diğer meslekdaşlarınla birlikte…
            Hiç olmazsa Süleyman Karagülle gibi mertçe gerçek adınla yaz demeyeceğim-çünki bu kadar mertlik sinsileri bozar-;
            amma hiç olmazsa onun onda biri kadar mert ol da; sürekli kendi milletine ve devletine küfretmenin ve senin gibi yapmayanları sürekli aşağılamanın ne tür bir patolojiye dayandığını açıkla bize…

          • Bay Hamdi, senin kapasite dediğin şu yazdıkların mı? Gene çamurlu at gözlüklerini takmışsın! Çıkar da nerede ırçılık yapmışım, nerede devlete ve millete husumetle kin kusmuşum onu bir göster. Burada hakem olarak editör ve düşünebilen makul yorumcular varken hangi ifadenin ırkçı ve iğrenç olduğuna sen mi karar vereceksin?

  4. Sayın Koru;
    Sizin yazınıza ek olsun.
    “İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) olağanüstü zirvesi dönem başkanı Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın davetiyle toplandı ve zirve sonunda akşama bir iftar yemeği verildi.
    Yemekte iftar menüsünün en dikkat çeken üyesi herkese verilen bir kutu Coca Cola idi.”
    Durmadan sosyal medyadan ve whattsapp üzerinden “içtiğiniz her Coca Cola Filistinlilere kurşun olarak geri dönüyor” diye propaganda mesajları paylaşan İslamcıların ne kadar samimi olduklarını da göstermiş oldu.
    İslamcı: İslamı satar, Allah ile aldatır, karşılığında dünyevi mefaat temin eder.

    • Iranda zemzem kola diye yerli kola vardi, keske ruhaniye iki kasa ismarlasalarmis. Hayir, bizim yerli koladan icselermis bari diicem, ulker grubu butun servetini yurtdisina tasimis burda bi tek borclari kalmis, yapilandiricak adam ariyorlardi…

    • Büyük bir savaş olmadan Filistin’in özgürlüğüne kavuşması pek mümkün görünmüyor bana. Bu gün yapılanlar defalarca denendi.

  5. bence bugünü anlamanın yolu dinler tarihini anlamaktan geçiyor biraz. abd yönetiminde kilit noktalara getirilen kişilere baktığımızda artık apaçık görülen Siyonistler, evanjelikler ve neoconlar yönetimlere yerleştiler ve abd dış politikasında ciddi bir değişime imza atmaya başladılar. İsrail artık açıktan korunuyor ve saldırgan politikası alenen destekleniyor. bunun arkasındaki saik ise büyük değişim öncesi yaşanılacağı kabul edilen büyük savaş.

    bugün için Evanjelizm, Amerika’daki Hıristiyan toplumunun tutucu kanadını ifade ediyor, Yahudilere ve Siyonizm’e olan ilginç bağlılıkları ise Evanjelikleri Hıristiyan dini içinde oldukça farklı bir yere oturtuyor. Evanjelikler, Eski Ahit’in; Yahudilerin ‘Tanrı’nın Seçilmiş Halkı’ olduğu, Kutsal Topraklar’ın Yahudilerin malı olduğu, Yahudilerin Mesih’in gelişi ile birlikte bir dünya egemenliğine ulaşacakları gibi kehanetlerini tamamen kabul ederler. Bu konuda kendilerine düşen en büyük misyonun ise Yahudilerin egemenliğine destek olmak olduğunu düşünürler. Bu bakımdan bir nevi Hıristiyanlık ve Yahudiliğin karışımından meydana gelen ve Protestanlığın bir alt mezhebi olan Evanjelistlere “Siyonist Hıristiyanlar” da denmektedir.

    evanjelik inanca göre; Tanrı’nın Evanjelik Protestan Hıristiyanlar için olan uhrevi (cennetle ilgili) ve Yahudiler için de dünyevi (yeryüzüyle ilgili) olmak üzere iki planı var. Öteki dinlere mensup insanlar ise Tanrı için önem taşımazlar. Tanrı’nın Yahudilerle ilgili planı gereği Yahudiler, vaat edilmiş topraklara dönüp Büyük İsrail’i kuracak ve dünyaya egemen olacaklar. Evanjelikler ise bu plana destek olacaklar ve kendileri için kurtuluş ahrette gerçekleşecektir. Eski Ahit(Tevrat ve Zebur) ve Yeni Ahit(İncil)’ten oluşan Kitabı Mukaddes’e göre, İsa Mesih’in yeryüzüne yeniden inebilmesi için Yahudilerin, “Kenan Diyarı” olarak da adlandırılan ve kendilerine Tanrı tarafından vaat edildiğini iddia ettikleri topraklarda toplanmış olması gerekmektedir.

    Evanjelist Hıristiyanların Yahudilere ve İsrail’e duydukları muazzam sempatinin ve Evanjelizm-Siyonizm ittifakının kaynağı işte bu. Mesih geldiğinde Yahudiler ve Evanjelikler bir yanda, bunların haricindeki diğerleri ise bir yanda olacak ve iki taraf arasında büyük bir savaş, yani “Armageddon Savaşı” yaşanacak ve Hz. İsa önderliğindeki Yahudiler ve Evanjelikler savaşı kazanarak dünya egemenliğine ulaşacaklardır.

    İsa’nın yeryüzüne dönebilmesi için gelişini tamamlayacak alametlerin tamamlanması gerekmektedir. Vuku bulacağına inanılan yedi aşama şunlardır:
    Yahudilerin Filistin’e geri dönmeleri
    Büyük İsrail’in kurulması
    İncil’in “müjde” olarak vaaz edilmesi
    Ye di yıl sürecek olan felaket dönemi
    Hz.İsa’nın ikinci kez dünyaya gelişi
    Armageddon Savaşı
    Kıyametin kopması ve İncil’e ve İsa Mesih’e iman edenlerin cennete yükseltilmeleri.
    bunun Müslümanlıktaki karşılığı melhame-i kübra (büyük entleşme-korkunç ölümlerin yaşandığı savaş)
    iki taraftada yeri var. büyük bir saçmalık değil yani.

    işin ilginç taraflarından biri de Amerika ve israildeki türkiye karşıtlığının bugünlerde temelinde amaçlarına giden yolda kendilerine en büyük sorunu türklerin çıkaracağı inancının yatıyor olması. burnumuzun dibine neden bir kürt terörü inşa ediliyor bir de bu açıdan bakmak gerekir sanıyorum. olayların akışına bakılırsa ilginç gelişmelerin yaşandığı da bir gerçek…onlara göre kötü tarafta biz varız ve bunu daha belirgin bir şekilde göreceğimiz günler yakın. armegedon-melhame-i kübrayı mantıksız bulacaklar olabilir tabii ama dikkate alınması gerektiğini şiddetle tavsiye ederim. çünkü son derece tehlikeli adamlar tarafından dikkate alındığı açık.
    pek çok kişinin gerek mitingi gerek toplantıyı erdoğanın seçim manevrası olarak göreceği ve yorumlayacağı muhakkak. olsun. ben onu da kabul ediyorum. hiç oy derdinin olmadığı bir zamanda bile erdoğanın farklı davranmayacağına inancım var ise de bu gidişe oy için sesini çıkarmaya bile fitim.

    biraz uzun mu oldu. inadına oldu…

    • Amerika daki evanjelikleri herkes biliyor.
      Asıl içimizdeki evanjeliklerden korkmak lazım.
      Hem İsrail karşıtı olacaksın elinin altındaki medyadan 24 saat verip veriştireceksin.
      Hem de İsrail le siyasi ve ticari ilişkileri keselim diye verilen önergeleri mecliste reddedeceksin.
      İnsanın aklıyla bu kadar oynanır ancak.
      Ama bazıları hala akıllanmayacak.

      • İçimizdeki avengelistlerden korkmakta haklısınız. Bu açık. Ama İsrail derken neyi ve kimi kastediyorsunuz bu muğlak.
        Israil devletini mi
        Halkını mı
        Siyonistleri mi
        Yahudileri mi
        Avenjelist-Yahudileri mi
        Geçen gün İsrail üzerine bir yorum yapmıştım. O nedenle ekonomik durum biraz karışık gelebilir. Dünya neredeyse israildir ama İsrail siyonizm demek değildir. Yapılan zulümlere ve mezkur dini ideolojiye pek çok İsrail vatandaşının ve dünyadaki pek çok yahudininde karşı çıktığı düşünülürse sahip olduğunuz toptancı anlayışı gözden geçirin derim.
        İsrail karşıtlığı diye bir şey söz konusu olmamalı. . Şer’re karşı olmaktan bahsedelim. Bazen kavramları karıştırdığımız oluyor kastetmediğimiz halde.
        Kendi yanlışlarımızı da yorum köşenizde uzun uzun dile getirin. HerkesIn faydasına sunun.

      • Evet akıllanmayacaklar sayın sade vatandaş…
        Bazıları yine gidecek Türkiye düşmanı tüm terrör örgütülerinin ve bizzat batılı devletlerin ve israilin de içinde bulunduğu ittifaklara oy verecekler…
        Neden mi verecekler…? Çünki; ortadan kaldırmak için malum efendilerin suikast ekibi gönderdikleri; Türkiye’nin seçilmiş yöneticilerinden ve onların başlattığı ve tüm batılı efendileri ürküten hamlelerden kurtulmak için yapacaklar bunu…
        Adamlar bas bas bağırıyor sonları Menderes ve Özal gibi olacak diye…
        Bas bas bağırıyor adamlar bütün yatırımları durduracağız; çünki batılı Türkiye düşmanları istemiyor bunları diye…
        Bas bas bağırıyor biz statükoyu devam ettireceğiz; herşeyi AKP öncesi o güzel günlere döndüreceğiz diye…
        Bas bas bağırıyorlar Türkiye’ye sığınmış milyonları geri ölüme göndereceğiz imha edilmek üzere diye…
        Bas bas bağırıyorlar eski Türkiye çok güzeldi diye…

        Gerçekten güzeldi o günler…
        Mesela çok sorumlu yöneticilerimiz vardı MGK toplantılarında anayasa kitabı atma oyunu oynayıp; mutlu azınlığı önceden bilgilendirdikleri için bir gecede servetlerini katlamalarını sağlayan…
        IMF vardı mesela… Mutlu azınlığa teşvik olarak akıtılmak üzere milyar dolarlar verirdi bize ve biz de kuzu kuzu öderdik o mutlu azınlığın borçlarını kat kat faizlerle başka borçlar alarak…
        Mesela bir sömürge valimiz vardı IMF’nin atadığı…
        Türk Devleti’nin yöneticilerine güvenmiyoruz, imzaları bizim için geçersiz diyerek…
        Mesela tanklarımız vardı israile yenilenmek üzere gönderip de hurdaya dönmüş olarak aldığımız ve hatta alamadığımız…
        Mesela heronlarımız vardı kumandaları israilde olan…
        Mesela jetlerimiz vardı PKK ile savaşıyoruz diye; israil ve amerikanın koordinatlarını verdiği boş arazilerde kertenkele ve çekirge katliamı yapan…

        Mesela kahraman komutanlar vardı köylüye insan dışkısı yediren…
        Mesela faili meçhullerimiz vardı hemen hergün …

        Beyaz toroslar vardı insanları sorgusuz sualsiz ortadan kaldıran… (Sahi onların komutanı şimdi parti başkanı olmuş Eski günlere döneceğiz diyormuş… Doğru mu acaba…?)

        Akmayan çeşmelerimiz; yürümeyen şehiriçi trafiğimiz; bozuk şehirlerarası yollarımız; bizi hiçbir yere götürmeyen trenlerimiz ve onların her gün bozulan demiryolları vardı…
        En önemlisi de yıllık %70 %80 lerde dolaşan enflasyonumuz; bardağına 1.000.000TL ödediğimiz çaylarımız vardı…
        Çooooooookkkk güzeldi o günler beeee çoooookkk …

        En az alan memurumuz bile her ay en az 1.000.000.000TL maaş alıyordu… Böyle devam etseydi şimdi asgari ücret bile 1.600.000.000TL olacaktı…
        İlkokul öğrencisinin cebinde bile milyonlarca lira para bulunuyordu o güzel günlerde…

        Görülen o ki…

        Evet bazıları hala akıllanmayacak…

        • Kabus gibi bir yakin tarih ozeti vermissiniz! Arife tarif gerekmez ama bazen millet dusmanlarini da ikaz etmekte fayda var…

    • Butun bu kabus senaryolarini yonetici katina oturmuşlar mı uygulayacak yani? Bu turden organizasyonlarini sadece doguya ozgu zanneden bizim yari aydin arkadaslar, batinin tapinak sovalyeleri hakkinda ne dusunuyorlar acep? Ne gunlere kaldik ya rabbi…

      • çoklar.

        Evanjelistler 1987’de Protestan nüfusun yüzde 41’lik bir dilimini oluştururken, 2004’e gelindiğinde bu oran yüzde 54’e ulaşmıştır. Nüfusu 300 milyonu bulan Amerika’da Evanjelistlerin sayısı 100 milyonu aşmıştır. 1950 yılında tüm dünyadaki sayıları 4 milyon kadarken, 2004 yılı rakamlarına göre 500 milyonu aştıkları görülüyor.
        çünkü
        Evanjelistler dünya çapında güçlü televizyonlardan, gazete ve yayınlardan, internet sitelerinden, video oyunlarından, sinema sektöründen ve kurgu-bilim romanlarından yararlanarak misyonerlik yapmaktadırlar.

        Türkiye Protestan Kiliseler Birliği’nin resmi rakamlarına göre, birlik üyesi kiliselere bağlı yaklaşık 3.000 Türk vatandaşı, Evanjelist teolojiyi benimsemiş durumda. Bu rakamın, birlik üyesi olmayan kilise cemaatleri ile birlikte 5.000’i aştığı tahmin ediliyor.

        • bulabildiğim bilgi bu.
          ama üzerinde çalıştığım bir konu değil. entellektüel bir merak benimkisi daha çok…ama olaylara bakarken göz ardı edilmemesi gereken bir açı diye düşünüyorum.

  6. “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul eden veya Büyükelçiliklerini oraya taşıyan ülkelere karşı uygun siyasi, ekonomik ve diğer tedbirleri alma konusundaki kararlılığımızı beyan ederiz”

    “Üye devletlere ve uluslararası topluma yasa dışı İsrail yerleşimlerinde üretilen ürünlerin piyasaya girmesini engellemeleri”

    Yukarıdaki iki cümle, İİT sonuç bildirisinden. Bildirinin diline bakar mısınız..çekingen ve üşengen..Neymiş efendim; İsrail’in işgal ettiği yerlerde üretilen ürünlerin(!), İİT üye ülke piyasalarına girmesinin engellenmesi..ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan ülkelere UYGUN yaptırımlar…”o tatlı dilini yesinler senin İslam İşbirliği Teşkilatı emi” demezler mi?.

    Küdüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilmesini müteakip İİT ilk toplantısını 13 Aralık 2017 de yaptı da ne oldu? Koru’nun, dün yapılan toplantıdan ve alınan kararlardan da bir şey çıkmayacağını söylemesi, onu haklı kılıyor.
    Bakınız, İslam aleminin önemli iki ülkesi, Suudi Arabistan ve Mısır, toplantıya dış işleri bakanlığı seviyesinde katıldılar. Bu bile İslam Ülkeleri arasındaki ”işbirliğinin” ne denli zayıf olduğunun bir göstergesi değil mi?

    Sadece şunu yapsalar İslam Ülkeleri:Toplantıda da dile getirdikleri gibi; Doğu Kudüs’ü, Filistin’in başkenti ilan etsinler ve büyük elçiliklerini oraya taşısınlar ve bunu ilk yapan ülke de Türkiye olsun.
    Kudüs, üç kutsal din için önemli, kutsal bir merkez. Osmanlı yönetiminde bile bu gözetilmiş ve şehrin idaresinde tarafların rızası gözetilmiştir.

    İsrail yada siyonistler, Kudüs’ün kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar ve bu iddialarının gereğini de yerine getiriyorlar..İslam ve Hristiyan alemini hiçe sayarak..Üstüne, uluslararası kuruluşların kararlarına rağmen…

    İslam ülkeleri ciddi ve somut adımlar atmayı becerebilseler ki bunların başında Türkiye geliyor, bununla Avrupa ülkeleri ve diğer Hristiyan alemini de peşine takmaları içten bile değil.

    İsrail’in ilk başbakanı David Ben-Gurion bir konuşmasında ”Türkiye, bize metresi gibi davranıyor, oysa biz evliyiz; artık bunu gizlememesi, açıklaması gerekir” demiş(ti).

    Şimdiyse, Türkiye, bu evliliği(!) sonlandırmalı değil mi?

    • Valla bence de İsrail Türkiye nin metresi.
      Evli filan değil.
      Adam karısını sevse niye metres tutsun değil mi?

  7. Acaba abd ve israilin yaptıkları karşısında sessiz kalınsa onları daha çok telaşa sevk etmez mi. sessizliğin arkasında büyük gürültü saklıdır. İki bin filistinli sağlıklı zeki genç bulunup mükemmel eğitim verilse binlerce filistinlinin hayatının kurtulmasına sebep olmaz mı. Yeni kapıda harcananlar iki bin değil on bin filistinlinin eğitimine yete………………

    • Hamza bey kazin ayağı öğle değíl.
      Ben ABD,Kanada ve İngilterede çok filistinli ve Arap taniyorum
      Geçrnlerde bu sitede bir filistinliden bahs etmiştir.Filistin devleti her yíl en az bin öğrenci yurt dışına gönderiyormuş onlar buralarda okuyup bitirdikten sonra geri gitmiyorlar ya evlenip yada iltica ederek kaliyorlar.
      Evlendikleri kadınlarí oturum aldıktan sonra bosuyorlar.
      Gerçekten Araplar çok garip insanlar.O kadar gururlularki anlatamam.birbirlerinide hiç sevmiyorlar ve yardımda etmiyorlar.
      20 yıldır bir çok arap arkadaşlar edindim şimdiye kadar bir aile tam Müslüman ve islami yaşiyor. Erkek Kuveyitli eşi Mísırlı.
      Genelde yurtdışına çikanlar savaşi bahane edip dişarda oturum aliyorlar.Açıkcasí ordak mahsun çocukların kani úzerine hayat kuruyorlar.

      • Arap halklarini surekli kotulesek gene de azdir ama baska bir halkin perisanligini yermek bizi yuceltmez. Irkcilik ayiptir! Kahraman suriye halki gibi diger arap halklari da zalim yoneticilerine baskaldirdigi zaman onlarla dayanismaya hazir olmaliyiz.

  8. Sayın koru bukadar da ümitsiz olmayın
    Unutmayın ki zalim Fravunu bir sinek dize getirmiş,
    Yıkılmaz denen SSCB yi bir uçak plotunun kızıl meydana
    inmesi parçalanmasının fitilini ateşlemiştir.
    Bizler inançlı insanları hiç kimsenin ahı yerde kalmaz.
    Çok sıkıntılı günler geçiyor , hak hukuk insanlık tanımaz
    zalim ülke yöneticileri şunu bilmelidirler ki Yüce yaradan
    birgün bunların hesabını soracaktır.

  9. Anladııııım…
    Dünyayı dize getirmişler adamlar…
    Zaten daha çooook önceleri ben demiştim:
    Efendilerimize itaatten gayrısı yalan…
    Direnip de acı çekeceğimize verelim kurtulalım.

Yoruma kapalı.