Seçime nereden baksanız iki yıldan fazla bir süre var, fakat araştırma firmaları sanki yarın sandık başına gidecekmişiz gibi faaller. Gün geçmiyor ki, farklı bir firma, yeni bir kamuoyu araştırması sonucunu açıklamasın…
Her araştırmada da o malum soru soruluyor…
“Bu Pazar seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz?” sorusu…
En son araştırma Bekir Ağırdır’ın başında bulunduğu KONDA’dan geldi.
Araştırma sonucunu bugünkü bir gazeteden aktarayım:
“KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır’ın paylaştığı çalışmanın verilerine göre, Eylül ayında AKP’nin oyu yüzde 36,7’ye, MHP’nin oyu yüzde 10.6’ya düşerken; Cumhur İttifakı’nın oyu ise yüzde 47.3’e düştü.
Aynı araştırma şirketinin Ağustos ayı araştırma verilerine göre, AKP’nin oylarında yüzde 2.4, MHP’nin oyunda yüzde 1.1, Cumhur İttifakı’nın oyu toplamda yüzde 3.5 oranında düşüş oldu.
Aynı çalışmanın verilerine göre Eylül ayında muhalefet blokunda CHP’nin oy oranı yüzde 21.6’ya düşerken, İyi Parti’nin oy oranı yüzde 14.8’e yükselmiş, HDP’nin oy oranı yüzde 11.5 olarak yerini korumuş gözüküyor.
Araştırmada ayrıca, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi dâhil diğer partilerin toplam oy oranı 4.8 olarak tespit edildi.
Millet İttifakı’na bakıldığında, CHP+İYİ Parti oyu yüzde 36.4, HDP (+11.5) dâhil edildiğinde yüzde 47.9 olarak tespit edilirken, bu orana diğer partiler (Saadet, DEVA, Gelecek Partisi ve BBP) de eklenince Cumhur İttifakı dışında kalan cenahın toplam oy oranı Ağustos ayında 49.2’den, Eylül ayında 52.7’ye yükseldi. ”
Uyanın derin uykudan
“İktidar partisinin oyları düşüyor” deniyor, ama önemli bir düşüş değil bu. ‘Millet İttifakı’ bir bütün olarak ele alındığında oyu ‘Cumhur İttifakı’nı geçiyor görünüyor, fakat bu değiştirilmesi zor bir tablo değil.
Tabloda tek ışıltılı oran 14.8 ile İYİ Parti’de.
Eklektik bir yapıya sahip, içi birbirinin gözünü oymaya hazır hiziplerle kaynayan bir parti olmasına rağmen hem de…
Acaba liderinin kadın oluşu bunda bir rol oynamış olmasın?
Böyle düşünmemin sebebi geçtiğimiz hafta sonu Yeni Zelanda’da yapılan seçimin sonucu. Çeyrek yüzyıl boyunca tek bir partinin iktidar olamadığı, toplumu oylarını partiler arasında dağıtmayı yeğlediği için hep koalisyonla yönetilmiş olan ülkede, henüz 40 yaşında olan kadın liderin, Jacinda Ardern’in, merkez-sol İşçi Partisi seçimden muzaffer çıktı. 120 üyelik parlamentoda kazandığı 64 sandalye ile hükümeti tek başına kurabileceği bir çoğunluk elde etti Ardern.
Bizdeki siyasi görünümün bana Yeni Zelanda’yı düşündürmesinin sebebi bu yazının en başına yerleştirdiğim fotoğraf…
Sandıktan çoğunluğu kazandığı belli olunca halkın karşısına çıkıp bir konuşma yaptı Ardern; fotoğraf bizde ‘balkon konuşması’ diye bilinen eylemden…
Fotoğrafa dikkatlice bakın, ne görüyorsunuz?
Muzaffer liderin arkasında yer alan kadrosu, neredeyse bütünü, gencecik insanlar. Kadınların çokluğu ise dikkat çekiyor. Yüzler üzerinden gidildiğinde, ülkeye vaktiyle Avrupa’dan gitmişler yanında aralarındaki esmer ve oval yüzlüler de hemen fark ediliyor.
Ülkenin yerlileri Maoriler…
Zaten Ardern de balkon konuşmasını yerlilerin dili olan Te Reo Maori ile açmış…
Kadının adı var
Geçen yıl Avustralya’dan gelen bir fanatiğin ülkesi başkentindeki iki camide gerçekleştirdiği 51 can alan kanlı olaydan sonra konuya yaklaşımı Ardern’i bütün dünyada meşhur etti. Kanlı olayı derhal kınadı, fanatik eylemcinin ideolojisini sahiplenenlere şiddetli tepkiler verdi, hayatını kaybeden Müslümanların ailelerine sevecen yaklaştı, yaralıları ziyaret etti Ardern.
Lideri dünya çapında takdir toplayan bir siyasetçi olmasına rağmen, yılın başında yapılan kamuoyu yoklamalarında, İşçi Partisi’nin oyları, rakibi Milliyetçi Parti’den farklı değildi. Milliyetçi Parti’nin oyu, seçimde, İşçi Partisi’nin yüzde 50’yi bulan oyuna karşılık yüzde 27’de kaldı.
Ardern ve partisine yıl başından bu yana kayan oylarda korona salgını sırasında sergilediği liderliğin büyük payı var.
Vaka ve ölüm sayısının en azda kaldığı ülkelerden biri Yeni Zelanda.
Parlamentoda istediğini gerçekleştirebileceği bir rahatlığı sağlayan sayı üstünlüğüne rağmen, İşçi Partisi, büyük ihtimalle hükümeti Yeşiller Partisi’ni de yanına alarak kuracak. Ardern’in kararı bu.
Seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında oyunun yüzde 5’i bulmayacağı görünen Yeşiller yüzde 7.6 oranında oy almayı başardı.
Yeşiller’in eş-genel başkanı da bir kadın.
Kadın ve genç görüntüsü olmayan bir muhalefet
Zihninizde taşıdığınız yemyeşil Yeni Zelanda tablosu ile her şeyin mükemmel gittiği bir ülkede başbakanın partisinin sandıktan oyunu artırarak çıkmasını doğal karşılarsanız yanılırsınız.
Yeni Zelanda ciddi bir ekonomik kriz içerisinde. İşçi Partisi ürettiği ekonomik sıkıntıya rağmen kendisini seçmene beğendirebildi.
CHP’den başlayarak -İYİ Parti dışındaki- muhalefet partilerine baktığımızda hemen fark edilen kadın dokunuşunun eksikliği değil mi bizde? Kadın yok değil, ancak görüntüde varlıkları belli belirsiz.
Ayrıca, korona günlerinde, partiler, yerel destekçilerini harekete geçirerek, işsiz kalan veya işyeri kapandığı için zorluklarla boğuşan, bu sebeplerle yoksulluk çekmeye başlayan kitlelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir yardım hareketi pekala başlatabilirdi.
Sivil toplumu harekete geçirmekten bahsediyorum.
[Yandaki fotoğraf İngiltere’den.. Kadın topladığı malzemelerini aracına yükleyip ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere koronadan en fazla etkilenen kent olan Leicester’e götürüyor. Her gün yeni torbalarla…]
Ekonomik alandaki sıkıntıları sürekli dile getirmekten çok daha etkili olurdu o hareket.
Muhalefetin kamuoyu yoklamalarına yansıyan bir-iki puanlık oynamaları gözünde büyütüp “Geliyoruz” sevindirikliğine kapıldığı fark ediliyor. Oysa iktidarda bulunanlar açısından bir-iki puanlık fark eldeki imkanlar kullanılarak pekala telafi edilebilir..
İYİ Parti’ye ve hatta eş-başkanından başlayarak kadınların en fazla ön planda göründüğü parti olan HDP’ye bir de bu gözle bakmalı ve kendilerini yenilemeli diğer muhalefet partileri.
Ya da en iyisi bu yazının girişine yerleştirdiğim Yeni Zelanda’daki seçim sonrası balkon konuşması fotoğrafına baksınlar…
ΩΩΩΩ