You are currently viewing Kennedy suikastı ile ilgili romanlar, filmler var.. Bizde alengirli olaylarla ilgili böyle eserler neden olmasın?

Kennedy suikastı ile ilgili romanlar, filmler var.. Bizde alengirli olaylarla ilgili böyle eserler neden olmasın?

Şu günlerde üzerinde en çok düşündüğüm konu ne, biliyor musunuz?

ABD başkanı Donald Trump‘ın geleceği…

Yazımı hemen burasında bırakıp gitmeyin canım; başlıktan da anlayacağınız üzere, konunun bize dönük yönleri de var…

Trump ABD’nin sistemine çomak sokan farklı başkanlardan… John F. Kennedy de öyleydi, öldürüldü. Barack Obama‘nın da farklı olacağı düşünülürdü, o kendisinden beklendiği gibi davranmadı. Trump ise deli-dolu gidiyor ve durumu beni onun namına endişelendiriyor…

Kennedy farklıydı, kendisine kadar gelen başkanlar Protestan geleneğini temsil ederken, o Katolik’ti. Obama da farklıydı, çünkü ona kadar gelen başkanların hepsi beyaz iken, onun derisi siyahtı. Trump da siyasetten gelmeyen biri olarak önceki başkanlardan ayrılıyor.

Konuya ilgi duymamın sebebi, geçen hafta elime geçen eski bir roman. Hayatının önemli bölümünü CIA’de ‘007’ türü bir ajan olarak geçirmiş Charles McCarry‘nin emeklilik sonrası yazdığı ‘The Tears of Autumn’ (Sonbaharın Gözyaşları) adlı romanını okudum.

1930 doğumlu McCarry iki hafta önce öldü (26 Şubat 2019). Ben onun 1974’te yazdığı romanı dün okuyabildim.

Roman Kennedy suikastı ile ilgili…

Kennedy, malumunuz, ABD’nin 35. başkanıydı. 1963 yılında Dallas/Teksas’ta Lee Harvey Oswald adlı birinin açtığı ateşle hayatını kaybetti. O gün bugündür bu suikast Amerikan halkını rahatsız ediyor. Halkın büyük bir bölümü, Senato tarafından gerçekleştirilmiş soruşturmanın sonucuna da, resmi açıklamalara da inanmıyor.

Genel kanaat, “Bu işin arkasında açıklanmasında mahzur görünen bir şeyler var” cümlesinde gizli.

McCarry romanında bilinenden öte bir tezi işliyor: Kennedy Vietnam’da devlet başkanı Ngo Dinh Diem ile kardeşinin öldürülmesi emrini vermişti, öldürüldüler; Ngo ailesi de Kennedy suikastını planlayıp hayli alengirli bir tezgahla bunu gerçekleştirdi.

Tezgahı suikastın arkasında Rusya’nın ve Küba’nın olduğu izlenimi verecek unsurlarla bezeyerek… Hatta, romandaki teze göre, Vietnamlılar, Kennedy‘i vuran Oswald‘ı da, sorumlulukları ortaya çıkabilir endişesiyle, bir Mafya babasını araya sokarak, yine kendileri öldürttüler.

Romanda, aslında CIA ajanı da olan şöhretli bir gazeteci bu gerçeği ortaya çıkartıyor.

CIA ajanı olduğu herkeslerden gizlenen bir gazeteci…

Gerçek ortaya çıkıyor çıkmasına; ancak ABD devleti adına karar veren birileri, gerçeğin bilinmesinin ulusal çıkarlara aykırı olacağını ileri sürerek, üstünün kapalı kalmasını sağlıyor.

Charles McCarry..

McCarry‘nin kendisi de 1953’te ‘ajan’ olarak girdiği CIA’den 1967 yılında ayrılana kadar gazetecilik yapmaya devam etmiş biri.

Dıştan bakınca gazeteci-yazar, aslında istihbaratçıydı, ajandı McCarry

İstihbarat örgütlerinin böyle bir uygulamaları oluyor. ‘Ajan’ olarak istihdam ettikleri kişiler bambaşka mesleklerde görünebiliyorlar. Ajanların kisvesini en çok sevdikleri mesleklerin başında da ‘gazetecilik’ geliyor.

Romanlar ve filmler

Dostlarla yemek masasında buluştuğumuz bir gece, yıllar önce oluyor bu, kendisi de değişik dergilerde yazan bir öğretim üyesi yanıma yaklaşıp “Don DeLillo’nun Libra adlı romanını okumadınızsa mutlaka okuyun” demişti.

‘Libra’ romanı da Kennedy suikastı üzerinedir. [Türkçesi var.]Çok ödüllü DeLillo suikastı işleyen Oswald üzerinden olayı aydınlatma çabasına girişmişti 1988 tarihli o romanıyla. Ona göre ise, suçlu CIA elemanlarını kullanan ‘Amerikan derin devleti’ idi.

Onun bıraktığı yerden çok satan romancı James Ellroy da yıllar sonra ‘Tabloid’ adlı romanıyla (1995) devreye girmişti. [Türkçesi var.]

Kendilerini kabul ettirmiş yazarların elinden çıkan her üç romanda, hayali kahramanlarla birlikte gerçek kişilere de isimleriyle yer verilmekte.

Hollywood da Kennedy suikastı ile yakından ilgilenmiş, neredeyse ceset soğumadan konuyu beyaz perdeye aktarma çalışmaları başlatılmış, ilgi bugüne kadar eksilmeden devam etmiştir. ‘Kasım’da 4 Gün’ (1964) ile çıkılan ve 2016 tarihli ‘Jackie’ ile yine de son bulmayan yolda konuya ilişkin onlarca film çekilmiştir.

Ayrı tezleri sayfalara veya beyaz perdeye aktaran zihinsel çalışma eserleri bunlar…

Bizde de kafa karıştıran ve üstü hala kapalı kalan siyasi olaylar var.

Turgut Özal‘a karşı suikast girişimi (1987) bunların en bilineni.

Günümüze yakın da zihinleri meşgul eden bazı olaylar yaşandı, hala da yaşanıyor; ancak bizden McCarry, DeLillo ve Ellroy gibi romancılar, Oliver Stone gibi filmciler çıkmıyor.

Çıkabilir mi?

Üstü örtülü bırakılmış olaylara Amerikalı romancıların yaklaştığı gibi yaklaşılabilir mi bizde? Bilinen resmi tezlerin ötesinde bir akıl yürütmeye romanda bile olsa tahammül edilebilir mi?

En fazla cesaret edebildiğimiz, bu yazının girişinde benim yaptığım gibi, başka bir ülkenin başkanının geleceğini “Acaba onun da başına Kennedy’nin başına gelen türden bir iş gelebilir mi?” sorusuyla sorgulamak…

McCarry, romanının sonlarında, John Kennedy‘nin uğradığı suikastın arkasında olan ‘gerçeği’ paylaştığı arkadaşıyla konuşurken, Vietnamlılar’ın intikamcı parmağına işaret ettikten sonra, bir şeyi daha hatırlatıyor. Roman kahramanı, “Kennedy Ngo ailesinden iki kişiyi öldürttü” diyor ve ekliyor: “Fakat tek bir Kennedy öldürüldü.”

Biliyorsunuz, birkaç yıl sonra (5 Haziran 1968’de) kardeşi Robert Kennedy de bir suikasta kurban gitti.

Tehlikeli sularda gezindiğimin farkındayım, ama yine de sormadan edemiyorum: ABD böyle bir ülke olduğuna göre, Trump‘a da bir iyilik düşünenler var mıdır acaba?

ΩΩΩΩ