KHK ile ABD ve Fransa örnek alınıyor ya.. Esas örnek bizde: İstiklal Mahkemeleri ile Yassıada…

8
Guantanamo'da mahkumlar..
Reklam

Son çıkan Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) iki maddesi büyük tepki çekti.

Maddelerden birinin, 15 Temmuz (2016) hain darbe girişimin başarısız kalmasını sağlayan sivil direnişe katılanları yargıdan muaf tutmayı amaçladığı söyleniyor; madde o kadar gevşek ifadelerle kaleme alınmış ki, okuduğunuzda, bugün de “Evet, adam öldürdüm, ama sorun bakalım neden öldürdüm?” diyecek olanı kanunun elinden kurtarmaya yarayacağını düşündürüyor…

İtiraz edilen diğer bir madde de, ‘terör’ etiketli davaların sanıklarının, “Guantanamo gibi” tek tip kıyafetle duruşmalara getirilmesini düzenliyor.

Yapılmak istenenleri savunanların diline baktığınızda, zihinlerinde hep aynı gerekçenin bulunduğunu fark ediyorsunuz: “OHAL teröre muhatap Fransa’da da var… 11 Eylül (2001) terör eylemlerinden sonra ABD de bizde 15 Temmuz’dan sonra alınan tedbirlere benzer düzenlemeler getirmemiş miydi? Guantanamo neyin nesi peki?”

Böyle denildiğinde itirazların sona ermesi bekleniyor.

Fransa ve OHAL.. ABD ve ‘Yurtseverlik Yasası’

Oysa kazın ayağı öyle değil.

Geçtiğimiz yıl içerisinde birden fazla terör eylemine muhatap olan Fransa’da evet ‘OHAL’ var ve kısa süreli olması düşünülerek bu yola başvurulduğu halde orada da birkaç kez uzatıldı OHAL.

ABD 12 Eylül terör eylemleri sonrasında OHAL ilan etmedi, ancak ‘Yurtseverlik Yasası’ diye çevrilebilecek ‘Patriot Act’ adlı bir yasa çıkartılıp daha önce asla düşünülemeyecek kolaylıkları güvenlik ve istihbarat güçlerine sağlayarak fiilen OHAL’li bir ülkeye dönüştü.

Reklam

Esinlenilen iki Batı ülkesi Fransa ve ABD

Çok kolay kurulan bu benzerliklerin altı biraz kazındığında, bu iki ülkede yaşananların bizde yapılanlara örnek teşkil etmeyeceği görülecektir.

Fransa’da OHAL var, ama öyle bir kolaylık sağlandı diye ‘hukuk devleti’ olma iddiasını sakatlayacak uygulamalardan titizlikle kaçınılıyor. Teröre bulaşmış kişiler genellikle sonradan vatandaşlık verilmiş göçmen ailelerin çocukları olmasına rağmen, Fransa’da nokta gözaltına almalardan öteye gidilmedi. Böyle olduğu halde OHAL’in varlığı kaldırıldığı Ekim ayına kadar Fransa’da da aşırı eleştirilere muhatap oluyordu.

11 Eylül sonrası ABD’nin durumu ise, ‘örnek’ alınmak ve esinlenmek bir tarafa, ‘hukuk devleti’ sınırları zorlandığında bir ülkenin ne hale gelebileceğinin en çarpıcı görüntüsü.

Sonunda Donald Trump gibi birinin ülkeye başkan olabilmesi bile ABD’nin 11 Eylül sonrasında girdiği yolun doğal sonucudur.

Kimyası 11 Eylül terörüne konulan yanlış teşhis ve o teşhise göre alınan tedbirlerle bozulmuş bir ülkedir bugün ABD…

Teşhisin temelinde, açıkça ifade edilmese bile, “İsrail Filistinliler ile ilgili uygulamalarında haklıymış” kanaati yatıyor. ABD de, İsrail gibi, ‘terörist’ ilân ettiği kişilerin evlerini yıkıp başlarına geçirecek bir anlayışın etkisi altında; elden gelse bunu bile yapabilirler.

İsrail kadar ileriye gidilmiyor, ama işte görüyorsunuz, ‘terör üreten ülke’ damgası vurulan ülkelerden terörle hiç ilgisi bulunmayan insanların ABD’ye gelmesini yasaklıyorlar.

Reklam

Guantanamo’da sahnelenen yargı sürecine ise az buçuk hukuk bilgisi olan kimse ‘meşru’ gözüyle bakmıyor. Oradan söz edilirken en çok kullanılan deyim Guantanamo’nun bir ‘Kangaroo Court’ olduğu; bunu ‘sözde mahkeme’ diye çevirebiliriz.

[Guantanamo’da kaç mahkum kaldı, tahmin edin: 40..]

KHK ile getirilen ‘tek tip elbise’ uygulamasını ‘Guantanamo’ örneği ile açıklamak, yapılanı dünya halkları gözünde yanlışlığa mahkum etmeye yeter de artar bile…

İstiklal Mahkemeleri ve Yassıada…

Bir şeyi daha hatırlatayım: ABD 11 Eylül terör eylemlerine bulaştığına inandığı kişileri.. kendi yasalarının sınırlarını aşan yöntemlerle yakaladığı.. yasalarını çiğneyerek (siz bunu ‘işkenceye başvurarak’ diye çevirebilirsiniz) sorguladığı.. ve savunma hakkını da kısıtlayarak yargıladığı için.. bütün bunları Guantanamo’da yapıyor.

Vaktiyle parayla satın aldığı Küba’daki Amerikan üssünde kurduğu askeri mahkemede…

Ülkesi mahkemelerinin ve hukuk sisteminin dışında tutarak…

Belki de Türkiye uygulamalarından esinlenmişlerdir…

Türkiye’nin geçmişinde bugünkü iktidar partisi mensuplarının vaktiyle eleştirilerine muhatap ettiği iki uygulama vardır: Biri, İstiklal Savaşı henüz devam ederken asker kaçaklarını yargılamak üzere kurulduğu halde daha sonraları ‘rejime muhalefet edenlere’ karşı da kullanılmış olan İstiklal Mahkemeleri’dir…

Diğeri de, 27 Mayıs (1960) ihtilali sonrasında, darbecilerin devirdikleri iktidar mensuplarını yargılamak için oluşturdukları Yassıada Mahkemesi

Unutulan gerçek şudur: Her iki mahkeme de Türkiye’nin hukuk sistemi dışında faaliyet göstermiştir.

İstiklal Mahkemeleri’nin yargıçları hukuk eğitimi almış kişilerden oluşmuyordu bile; yargıç görünümlü kişiler ‘rejim muhafızları’ diyebileceğimiz türden insanlardı.

Yerleşik hukuk düzeni olumsuz etkilenmesin diye bu yola başvurulmuştu.

Örnek gerekiyorsa.. neyin nasıl yapılmaması konusunda kendi tarihimizde yeterince örnek var.

Son KHK ile getirilen ve özellikle hukuk ve siyaset camialarından yükselen sert eleştirilere muhatap iki maddeden vazgeçilse iyi olur.

Vazgeçilmelidir.

Hatta fazla vakit geçirmeden OHAL’e de son verilmelidir.

ΩΩΩΩ

Reklam

8 YORUMLAR

  1. Sayın KORU, Bütün bu kaygıları yazarken mahkemeye çıkma esnasında “Heroo” yazılı tişörtlerle meydan okuyan Terorist için bir şeyler yazmamışsınız. Acaba bu veya bu gibi davranışlarda nasıl beklentiniz var? Bunu da yazarsanız Kalplerimiz mutmaîn(!) olacak.

  2. Hukuk için,akıl için yol bir ise,böylesi ikircikli,muğlak,lastikli kararnameler ne oluyor? KARA(R)NAME oluyor!
    “Hep birlikte bulunduğumuz ayni gemide olma”meteforuna rağmen “gemiyi delmek,HIZIRCA bir iş olmasa gerek.Çağrışım yapan nitelemeyi yazmayacağım.Güdümlülük,birçok kurumların belirgin özelliği oldu.Ençok,engelli demokrasiye yakıştırılıp,yapıştırılırdı.Etki alanı çok genişledi ve nihayet yönetim biçimini de ihate etti.Yapılan haklı eleştirilere karşı:”Yanlış varsa düzeltiriz”diyen Aalet Bakanı ortada durmak yerine kendisinin de bulunmak zorunda olduğunu özümsediği ana tarafa kayarak,KHK.leri savunma hattına,(bilmem gönüllü,bilmem gönülsüz)iltihak etti.San ki bu ülke nüfusunun %50″si okuma,yazma bilmiyor,hatta anlama özürlü…Çok ağrımıza gidiyor.

  3. İlginç ve absürd bir dönemden geçiyoruz. Meselelere duyarsız ve de sesiz kalanlar da dahil hepimiz bir geminin içindeyiz. Buzdağı göründükten sonraki bütün hamleler boşa çıkabilir. O yüzden uyarmaya ve akl-ı selime davet etmeye devam. Bugün, iktidar ya da yanlış yapan bir medya organı(gazete) bahane edilerek ha bire dövülen! bir N. Fazıl bile savunulamıyor. (buradaki problem bir bakış yanlışlığının nazara alınması bir yana topyekün silme durumu var) Hani sizin Üstadınıza olan tavrınız, muhabbetiniz. Burada oğul Mehmet Kısakürek keşke çıkıp bir açıklama gereği duysa ya.”Babamın şiir ve düşüncelerini alet etmeyin” diyebilir mesela. Yurtlardaki taciz örneklerine ne demeli? Niye kalkıp devlet yetkilileri bu kişiler için konuşmaz ve cezai müeyyide uygulamaz. Bu sapık ruhlu bir kaç ahlaksız yüzünden bütün yurtlar, Kuran Kursları zan altında bırakılır?

  4. Şeriat düzeninde yargı üstünlüğü vardır. Dayanışma ortaklıklarının hakemlerden oluşan yansız, bağımsız, etkin ve saygın yargısı son sözü söyler. İnsanlar özgürdür. Önce istediklerini yaparlar sonra yargıya hesap verirler. Bunun istisnaları vardır.
    a) Trafik gibi bazı alanlarda kişi yönetimine zorunluluk vardır.
    b) Yangın, sel gibi hallerde yine kişi yönetimine baş vurulur. Bunlar olağanüstü hallerdir.
    c) Sıkıyönetimde yönetim askere teslim edilir. Askeri usulle güvenlik sağlanır.
    d) Seferberlik ve savaş hallerinde tüm yönetim ordunun olur.
    Bugün bunun dışında gizli istihbarat var. Bunların gizli operasyonları var. Hakimler değil hakemler vardır. Şeriatta yargı halkın haklarını korumak için var. Kamu hakları da halkın ortak hakları olarak korunur. Batıda ise yargı Sermaye’nin veya yönetimin gücünü korumak için vardır. Halkın hakları da onun gücüne karşı işlenen filler görülerek korunur. Sistem çarpıklığı vardır. Biz kişileri veya devletleri değil sistemi suçluyoruz. Düzen değişmelidir, diyoruz. Hakimlik sisteminden hakemlik sistemine geçilmelidir. OHAL ve sıkıyönetimlerde mağdur olanlara sonradan yargıya gidip haklarını alabilme hakkı tanınmalıdır, diyoruz.

  5. Kraldan fazla kral kesilenlerin yaptığı işler bunlar, ifrat ve tefritten kaçınılmalıdır, Hakk’ın sillesine maruz kalmak istenmiyorsa …

  6. Tekrar ediyorum ;devlet kin ile nefret ile,öç alma duygusu ile,intikam duygusu ile yönetilemezzzzz.Bu anlayış şu anda olduğu gibi bir sürü maduriyeti beraberinde getirmeye devam ederrrr.Öfke aklı baştan alır ve hatalı yanlış kararlar almanıza sebebiyet verir.Devleti yönetenler artık şöyle bir durup düşünmeli Allah aşkına ve geriye doğru bir bakılmalı.Fireni patlamış araba gibi suçlu suçsuz yıkıp geçildi ve hatta bu durum artarak da devam ediyor.Artık ülkemizin bir normalleşmeye çok acil ihtiyacı var,beyaz bir sayfa açılmaya ihtiyacı var.Bizim dinimiz merhamet dinidir.Devlet adaletle,merhametle,sevgi ile güçlenir.Efendimiz Mekkeyi feth ettiğinde,kendisini her türlü zülmü reva görenleri bile ““Benim halimle sizin haliniz, Yusuf’un (a.s.) kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır.[79]
    “Yusuf’un (a.s.) kardeşlerine dediği gibi ben de diyorum: ‘Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir!” Evet fiili silaha sarılan ve onlara destek verenler hukuken yargılanıyor ve yargılanmalı.Ancak bunun dışında artık bu iş bitmeli.Herkes artık gerçekleri görüyor .Gün bir olma kenetlenme günü olmalı.Birbirimize düşmemeliyiz,bizi birbirimize düşürecek yanlışlıklar yapmamalıyız.Saygılar.

  7. İnsaf ölçüleri içerisinde izahı mümkün olmayan bu kararın, Allah Rızası için uygulamaya konmadan kaldırılmasını; milletimin, layık olmadığı halde her türlü olumsuz sıfatlarla anılmasına fırsat vermemek adına yüce meclisten istirham ediyorum. ALLAH AŞKINA….

  8. Fehmi bey bunlar erken seçim yapacaklar fakat seçimi kaybetmemek için milleti sokaklara döküp birbirine düşürüp daha sonra erken seçim kararı alarak.” Seçimden sonra biz bu terörün kökünü kaziyacağız.” Deyip milleti kandıracaklar.
    Tıpkı 16 Nisanda anayasayi değiştirırsek terörün kökünü kazacağız demişılerdi. Terörün kökü nasılda kazıldı. O günden bu tarafa Türkiye günlük güneşlik terör diye bir şey kalmadı.
    Bahçeli kendi partisini bölüp parçaladı şimdide sıra Türkiyeye geldi.
    Dünkü şehitlerede Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun.
    Yazık bu vatanın gencecik evlatlarina.

Yoruma kapalı.