Referandum futbol maçı olsaydı.. sarı ve kırmızı kartlar uçuşmaya başlamıştı..

20
Reklam

Hafta sonlarının önemli bir bölümünü benim gibi futbol izlemeye ayıranlar, hele bir de yine benim gibi Fenerbahçe taraftarı iseler, bu yılın en mutsuz insanlarıdır.

Herhalde öyledir.

Maçların tadı tuzu yok çünkü.

İnsan canını dişine takıp mücadele eden futbolculara da, onları sahaya süren ve kenarda kendi kendini yiyip bitirdiğini belli eden teknik adama da acıyor…

Skor çıkmıyor karşılaşmalardan…

Takımı oyuncuları değiştirerek kursan da çıkmıyor, oyun tarzını değiştirerek çıksan da…

Golü getirecek son vuruş bir türlü gelmiyor…

Daha doğrusu şöyle: Topu golü atacak en öndeki oyuncuya taşımakta zorlanıyor takım…

Reklam

Maçın sonuna doğru da.. gelsin “Yönetim istifa” bağırtıları…

Yönetim “Ne yani, ben mi sahaya girip golü atacaktım?” diye düşünüyorsa şaşırmam.

Kartlar gerekli

Bizde başarısızlık öksüzdür, sahibi yoktur.

Sezonun bitmesine 13 hafta kaldı, şampiyonu şimdiden tebrik edebiliriz; ara bayağı açıldı çünkü…

Eskiden hiç değilse İspanya ligi, ‘La Liga’, teselli mükâfatı gibiydi; şimdilerde ‘kış saati’ uygulamasına bizde son verildiği için, maçların çoğu o kadar geç saatte ki, sabahın ilk ışıklarından birkaç saat önce günle buluşan benim gibi bir erkencinin gecenin o vaktinde gözlerini açık tutması imkânsız…

Bu sebeplerle, bizim maçları izlerken, zihnim, futbol sahasında gördüklerim ile siyaset sahasında yaşananlar arasında mukayeseler yapıp duruyor.

Herhalde fark ediyorsunuzdur: Bu yıl sahalarda hakemler ‘kırmızı karta’ daha fazla başvuruyorlar. Kimi rakibe sürekli faul yapana ikinci sarı kartı gösteriyor, kimi sakatlama amaçlı müdahale olduğuna inandığında doğrudan ‘kırmız karta’ elini götürüyor…

Şahsen bundan memnunum.

Reklam

Keşke siyasette de kural-dışılıklara karşı kart gösterilebilse ve kurallara uymak istemediğini belli edenlere cezai müeyyide uygulanabilse…

Referandum öncesi tanığı olduğumuz söylemler benim hoşuma gitmiyor. ‘Evet’ ve ‘Hayır’ cephesine oy kazandırmak için yapılan konuşmalar, hiç değilse çoğunluk itibariyle, hep ‘tehlikeli müdahale’ sınırında dolaşıyor; çoğu ‘sarı kartlık’, bazısı ise ‘doğrudan kırmızı’ gerektirecek boyutta…

Oy kullanmamız beklenen, bir anayasa değişikliği paketi; ancak bu paketle, 1982 Anayasası’nda daha önce yapılan değişikliklerden çok daha fazlasını gerçekleştirme amaçlanıyor.

Tarihimiz farklı şey anlatıyor…

Yaklaşık 150 yıldır, 1876’dan beri, ara sıra kesilse bile bugünlere kadar bizi getirmiş parlamenter sistemle yönetiliyoruz; parlamentodan geçen değişiklik paketi halkımızdan da onay alırsa referandum sonrası ‘başkanlık sistemi’ne geçeceğiz.

Köklü bir değişiklik söz konusu.

Ancak daha adından başlayarak yanıltılmak istendiğimizi hissetmemek elde değil.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan en son “Yetkileri tek elde toplayacağız” dedi açık açık. Doğru olan onun tavrı. Gerçekten de öyle olacak; daha önce farklı kurumlarda bulunan yetkiler, değişiklik hayata geçirildiğinde, ‘başkan’ mevkiindeki kişide toplanacak…

Başbakan da olmayacak zaten…

İyi de getirilecek yeniliğe ‘cumhurbaşkanlığı sistemi’ denilmesi bir yanıltmaca değil mi?

“MHP’nin ricası” olduğunu biliyorum ve bu bana daha da rahatsız edici geliyor…

Bize daha uygun olduğu söyleniyor değişiklikle getirilecek yeni sistemin ve ispatı için tarihimize başvuruluyor.

Oysa tarihimiz farklı şeyler anlatıyor.

Parlamentoya, ‘Meclis’li sisteme’ geçiş, tarihimizin gerçeğidir. Öncesine göre bir ilerleme olan o geçişti.

Kaldı ki, Meclis bulunmadığı dönemde bile, devletin başı bütün yetkileri elinde bulunduran biri değildi ki…

‘Sadrazam’ diye biri hep vardı Osmanlı’da ve Padişah onu göreve getirdiğinde kendisine teslim ettiği mührü geri alana kadar devleti o idare ederdi.

Tarihimiz büyük padişahlar kadar, onları ‘büyük’ yapan büyük sadrazamların da tarihidir.

‘Evet’ oyu verilmesini savunurken tarihimiz gerekçesine başvuranları gördüğümde.. ‘sarı kart’ çıkarasım geliyor…

İleri ülkelerin sistemi mi?

‘Başkanlık sistemi’ konusunda ikna olmamız için başvurulan gerekçelerden biri de ilerlemiş ülkelerin ‘sistemi’ olduğu iddiası…

İddia sahipleri, bu gerekçeden önce, ‘bize özgü bir sistem’ getirdiklerini ifade ettikleri için çelişkili bir alana giriyorlar; ‘bize özgü’ bir şey ile başka hiçbir şey mukayese edilemez çünkü…

Sistemler ülkelerin geleneklerini yansıtır ve ‘başkanlık’ ile yönetilen ülkeler de genellikle ‘federal’ yapıya sahiptirler.

ABD’de olduğu gibi, ‘başkan’ 50 eyaletten oluşan bölük pörçük yapının tutkalıdır; birliği şahsında o temsil eder…

Gerekçeye ‘sarı kart’.

Kampanya sırasında birilerinin coşup ‘melek-şeytan’ bahsine dalarak dini argümanlar kullanmasına ise hiç girmek istemiyorum.

Tam ‘kırmızı kartlık’ bir durum çünkü…

Referanduma sunulan anayasa değişiklikleri savunulamaz mı?

Elbette savunulabilir. İkna edilmeye hazır, ancak yanlış söylemlere muhatap olduklarının farkında geniş bir kitle var ve onlar kurallar içerisinde bir ikna faaliyetine muhatap olabilmek için merakları ayakta bekliyorlar.

Fenerbahçe’nin, yeniden şampiyonluklara erişmesi önünde engellerin ne olduğu konusunda aydınlanmayı bizim taraftarın beklediği gibi…

ΩΩΩΩ

Reklam

20 YORUMLAR

  1. Ataturk’le Inonu’nun sistemi neydi Fehmi Abi? Her ikisi de hem parti baskani, hem de cumhurbaskani idiler.

  2. Fehmi Bey merhaba,

    Yazilarinizi yillardir takip etmekteyim. Ozgun olan cizginizde son zamanlarda bir sapma gorunuyor. Sanirim birseylere kizip sizi siz yapan cizgiden, onemle sarildiginiz degerlerden uzaklasma egilimi cok bariz bir sekilde kendini gostermeye basladi.

    Lutfen bildigimiz Fehmi abi olun, elestirel olun, uyarici olun ama objektifliginizi kaybetmeyin…

    Saygilar

  3. Aslında yasalarımıza göre siyasette de kural dışılıkkara yaptırım var. Bizim ihtiyacımız olan o yaptırımları uygulayacak mangal yürekli hakim ve savcılar. Saygılar.

  4. Yasalar, günün ihtiyaçlarına göre değişir. Anayasa, birliği ve bütünlüğü sağlar. Yasalar çözümler üretir. Anayasanın bir maddesini, iki maddesini değiştiremezsiniz. Çünkü kanunlar o anayasaya göre çıkarılmıştır. Kurallar ona göre oluşmuştur. Tüm devlet yapısı ona göre kurulmuştur. Sovyetler, anayasayı değiştirdiler sosyalizmi kurmak istediler.70 yılda kırk milyon insan öldürdüler ama olmadı. Rusya yine çar yönetimine döndü. Türkiye de 78’den beri sultanlıktan cumhuriyete geçme çabasını başarmış değildir. Baskılar, zorlamalar ihtilaller sistemi değiştirmektedir. Sezer nutuk çekti. “Başkanın yetkileri azaltılmalıdır.” dedi. Başkan oldu. Ondan sonra tepe tepe yetkileri kullandı. Türkiye’nin yeni anayasaya ihtiyacı vardır. Dünyanın yeni anayasaya ihtiyacı vardır ama bu bir seçim döneminde gerçekleşecek bir şey değildir.
    Yeni düzen anayasasını hazırlayan bir ilmi heyet oluşturulur. Bu heyeti siyasi partiler oluşturur. Bu heyette askerler yer alırlar. Önce ideal anayasa hazırlanır. Partiler, tarikatlar, basın ve üniversiteler bu adil anayasayı bir taraftan durmadan halka anlatırken, diğer taraftan bir de geçiş anayasası hazırlanır. En az bir asırlık olan bu geçiş anayasası madde madde uygulanarak bir asırda geçiş sağlanır.
    Akevler bu çalışmayı 1960’larda başlattı. Bugün ise anayasa hazırlanmış bulunmaktadır. Bir de geçiş anayasası maddeleri hazırlanmıştır. Süleyman Akdemir’le birlikte hazırladığımız bu kitap yayınlanmalıdır. Yarım asırlık çalışma ile kooperatif modelinde hazırlanmıştır. Akevler, Milli Görüş partilerini oluşturdu. Akevler, Gülen Cemaati’ni oluşturdu. Bu çalışmaların üzerinde AK Parti anayasa çalışmasını yapmalıdır.

  5. Fehmi Bey, vediğiniz maç örneği çok güzel. Ama bir noktayı gözden kaçırmamak lazım. Takımlardan birisi 12 oyuncu ile sahada. 12. Oyuncunun tarafsız olarak oyunu dışardan seyretmesi gerekirken, aynı 7 Haziran öncesi gibi, hakeme verilen oyuncu listesinde adı olmamasına rahmen, maça çıkıyor.

    • Hüseyin bey 7 Hazirandan önceki maçi sadece yan hakemler yönettimişleridi. Sizin 12. Futbolcu dediğiniz orta hakemdi, yedek futbolcu değildi.
      Hayırlı akşamlar, sağlıcakla kalın.

  6. Hala ben bu köşeden Hayıra yönelik ciddi bir eleştiri göremedim merak ediyorum Evetin hiçmi olumlu tarafları yok.
    Didem hanımın dediğigibi parlementer sistemde biz ne kazandık ne kaybettik.
    Bekir beyin aktardığı O sistemde CB ları hükümetlerin önüne takoz olmuyormuydu
    Sen seçime gir yüzde 30 .40 .hatta 50 den fazla oy al bakanı bile sen seçemiyordun CB ları acaba şunu onaylarmı bunu veto edermi 2003 tü galiba merkez bankasına bile başkan atayamadın eşi başörtülü diye vekaletle yönetildi. bir çok kurum taki abdullah gül gelene kadar sahi Sayın Abdullah gülün hiç sesi çıkmıyor neden?
    Bir günde Fehmi bey eski yönetimlerden bir potporü sunsa da biraz gerilere gitsek te gençler bilgi sahibi olsa mesela güneş motel de vekil satın alınarak nasıl hükümetler kurulduğunu ve diyer pazarlıkları bunları bilmeden şu gelecek sistemi anlayamayız bukadar ciddi bir olayı sadece getirip Tayip Erdoğan meselesi yapmak pek doğru deyil dir herhal .
    Kampanyaları eleştirelim ama biraz vıcdanlı olup iki taraflı eleştirem .
    Mesela hayırcı bir yazar evetcilere böcekler onlara şeker versen herşeye evet derler diyor bir yorumunda geçen hafta kemal k bir tv kanalındaki mülakatında bu referandum geçerse türkiye iç savaşa gider diyor acaba öylemi yoksa olacakların haberinimi veriyor? Yoksa komedimi yapıyor kemal bey..

    • Bekir bey didem hanimla beraber size cevap veriyim. Onun yorumuda tevafuk altınıza denk gelmiş.

      Çoğu eveti savunan kişinin söylediği ilk cümle bu zamana kadar parlementer sistemi denedik bişey olmadı başkanlık sistemiyle devam edelim tarzı cümleler.

      Verilecek en güzel cevap gelen sistem malesef başkanlık sistemi değil. Başkanlık sisteminin en belirgin özelliği sert güçler ayrılığıdır. Gelen sistemde ise sayın cumhurbaşkanınında dediği gibi güçler tek kişide toplanıyor.

      Yapılan tek değişiklik başbakanlığı kaldırmak ve onun yetkilerini de cumhurbaşkanına devretmesi. Tek bir değişikliklemi başkanlık sistemi gelmiş oluyor.

      Ayrıca gelen sistemin darbeleri önleyeceği söyleniyor. Bana göre darbeyi sistemler önlemez. Demokrasinin gelişmişliği, zihniyetin değişmesi ve iktidarın aşırı güçlü olması değil sadece kendi işi olan yürütmeyi yerine getirmesi engeller. Eğer siz yasamaya yargıya hükmedebilen bir yürütme yaparsanız bu güce ulaşmak isteyen demokratik yoldan alamiyorsa darbe yapma yolunu seçecek.

      Birde bizde sanki sadece cumhuriyet döneminde darbe olmuş gibi anlatılıyor. Yavuz suotan selimi çok severim ama bana gore onun gelme şeklide darbedir. Genç Osmanın öldürülmeside… Ve daha nice darbeler…

      Bizim karakterimizde bu var. Boşuna dememişler 2 türk devlet yıkar devlet kurar diye… Allah milletimize demokrasiyi hazmedebilmeyi doğru hal ve tavırların yanında olabilmeyi nasip etsin.

  7. kart kullanmak iyi fikir mi bilmem ama bu durumda kart göstermek kadar kart görmeyi de göze almak gerekir. sarı kart dikkat et benim gibi düşünmüyorsun kırmızı kart dikkat et fena halde yanılıyorsun anlamlarına geliyor olsa gerek.
    parlementer sistem bugüne kadar bizi getirmiş diye statikoya yapışmanın anlamı nedir. dağdaki çoban bile bu sistemden şikayetçi. ana muhalefet bile mevcut parlamenter sistemin değişmesi gerektiğini söylüyor. üstelik yeni sistem aktarıldığı gibi parlementoyu zayıflatmıyor…
    adının cumhur-başkanlık olması da neden yanıltıcı olsun türk tipi başkanlık yerine kullanılıyor. kendimize uygun sisteme kendimizin ad koyması yanıltıcı olmaktan çok uzak bir hak olsa gerek
    meclisin bulunmadığı dönemde sadrazam vardı derken….yeni sistemde başkan yardımcıları olacağını bilmiyor olamazsınız herhalde…
    başkanlık sistemi hem federal yapılara hem üniter yapılara uygun bir sistem. dünyada örnekler var bizim sistemimizde üniter yapı korunacak diye açıklanıyor onu duymuşsunuzdur.
    cumhurbaşkanımızın dediği gibi gücün tek kişiye geçmesi amaçlanıyor gücün iki kişide olmasının sakıncalarını bunca yıl gördükten bunca sorunu yaşadıktan sonra sistem değişikliği tam da bunu amaçlıyor. evet diyenler iki kişiye bölünmüş bir güç ve birbirine girmiş iki güçlü adam istemiyorlar…geriye dönüp parlamenter tarihe bakarak bunu istemiyorlar…
    sayın koru maddeleri tek tek ele alıp görüşlerini paylaşır tartışmaya açarsa her madde üstünde uzun uzun yorum yapılabilir. iki satırla geçiştirilmemiş olur. karşılıklı bilgi eksiklikleri de giderilmiş olur…

    • didem hanım ben başkanlık yada parlamenter sistem savunucusu degilim ancak vesayet başkanlık sistemi ile bitiyor diyorlar ben buna inanmıyorum çünkü

      hepimizin uymak zorunda oldugumuz kanunları meclis yapıyor peki mecliste bizim yani milletin adına kanun yapacak temsilcilerimizi kim seçiyor sakın millet demeyin millet vekillini seçmiyor sadece senin vekilin olacak kişiler bunlardır diye önümüze konulmuş listeye onay veriyoruz çünkü başka alternatifimiz yok bunu adı nedir demokrasi mi vesayet mi?
      benim 36 yıllık yaşamımda gördügüm sorunlardan en büyügü başörtüsü sorunu idi ve çözüldü hem de parlamenter sistemin oldugu bir düzende
      terör sorunumuz ise çözüm süreci adını verdigimiz dönemde azalmıştı ama bitmedi nedeni parlamenter sistemi yoksa çözüm için yapılan bir planımızın olmaması mı?
      peki başkanlık gelince hangi sorunumuz çözülecek ve o sorunumuz parlamenter sistemde neden çözülmüyor yada çözülemiyor örnek verebilecek misiniz

      son olarak herkesin ortak görüşünü alacak bir cumhurbaşkanımız olsa idi suriye bu şekilde olmazdı diyorum saygılar

      • yorumunuz kusura bakmazsanız biraz karışık geldi. sondan başlayalım
        kimin vurduğu bilinmez ikiz kulelerin ardından gözler tehdit algısı açıklamasıyla ortadoğuya ve islama çevrildi. 2003 gelindiğinde ırak işgal edildi ve 22 ülkenin sınırları değişeceği bunun uzun ve zor bir süreç olacağı konuşulmaya başlandı. ırak parçalandı ve suriyenin üstüne yaslandı sıra suriyeye geldi. burada sizce cumhurbaşkanımızın nasıl bir dahli olduğunu ve sonucu etkilediğini düşündüren şeyin ne olduğunu bilemiyorum ama etkisi olmadığını büyük resmi görürseniz farkedebilirsiniz..bizim politikalarımızla değişen bir şey yok ortalarda…suriye 22 ülkeden biri olan türkiyenin üstüne yaslanmak istendi dizilmiş domino taşları gibi sıradaki ülke ihtimal ki bizdik. o nedenle bir el suriyedeki pkk uzantılarıyla masaya oturdu ve burada yapılan anlaşmalar çözüm sürecini bitirmeye yetti. pkk hiç olmadığı kadar saldırmaya başladı ama sonuçta 80 milyonluk bir ülkeyiz başta güçlü bir hükümet var bu iş pkk ile çözülemez dolayısıyla diğer terör örgütlerinin desteği ve suriyedeki sorunlarla beraber 2010larda içerde fetö de hükümete karşı harekete geçmeye başladı. kadro talepleri, dersane restleşmeleri, mit tırları 17/25 ler ta darbeye kadar. son 2 yıldır neler yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. arka fonda ise içerde ve dışarda durmadan kötülenen türkiye ve özellikle Erdoğan vardı. güçlü bir liderin olduğu yerler kolay lokma değildir. imame koparsa taneler kolayca dağılır. bu nedenle algı yönetimi en yüksek perdeden uygulandı. çeşitli ittifakların ardından fırat kalkanı başladı… cumhurbaşkanımızın dediği gibi bölemeyeceklerini anlamış olmalılar ki tehlike geçmiş olmamasına rağmen fırat kalkanından ve onun efsane başarısından sonra mönüden çıkıp davetli listesine girdiğimizi umuyorum. bir gösterge son zamanlarda bütün üst düzey isimlerle görüşülüyor herkes türkiyeyi yanına çekmeye çalışıyor… bir diğer gösterge de yeni kötü seçilen algı okları irana dönmüş durumda. bunları suriyede ne işimiz var fırat kalkanına ne gerek var el babta ne arıyoruz soruları ile ilişkilendirirseniz vesayet sorunuza da cevap vermiş olurum…

    • Didem hanım; sizin, Kuvvetler ayrılığı, Kurumların güçlendirilmesi, güçlü denge ve denetleme sistemi, Çoğulculuk, Demokrasinin güçlendirilmesi vb. gibi hususlarda da (eğer varsa) düşüncelerinizi merak ediyorum. Bunlar önemlimi acaba sizin için?

    • Didem Hanım; Bir hususta affınıza sığınarak hatırlatmada bulunmak istiyorum; C.Başkanı Yardımcılarının konumu “Sadrazam” veya “Başbakan” ile kıyaslanamayacak ölçüde yetkisizlik ifade eder. Diğer bi deyişle C.Başkanının izin verdiği ölçüde yetki ve sorumluluğu vardır.

    • Didem hanımın yorumunun tamamı için “beğen” butonuna tıklıyorum. Sayın editöre bir çağrışım yapabilir. Yöneticilere, muhalefete, sarı veya kırmızı kart verebilecek bir tek millet var. Seçimleri beklemek lazım. Sonuçta hakem o. Yeni sistemde, yürütmenin yetkilerinin tek elde toplanmasını ifade eden birine “işte açık açık söyledi” demek nasıl bir mantıkla açıklanabilir. Zaten bu gizlenen bir şey değildi ki. Fehmi bey niçin “hayır” diyor etraflıca öğrenebilmek isterdim.

  8. Aziz Yıldırım, hem Fenerbahçe’nin başkanı hem de Federasyonun başkanı. Aynı zamanda merkez hakem heyeti üyelerini de o atıyor. Kabul eder misiniz? İşte bu getirmek istedikleri sistem budur.
    #HAYIRlı günler dilerim. 😉

  9. Bence Anayasa değişikliğini savunmak için söylenecek şey şudur:

    Her başkanlık seçimi halkın yarısından çoğunun oyu ile bir iktidar çıkaracaktır.
    Belirsizliğe,pazarlığa,koalisyona,zaman kaybına yer olmayacaktır.Başkan seçilir
    seçilmez hükümetini kurup,ekibini görevlendirip iş yapmaya koyulacaktır.
    Değişikliğin omurgası,temeli burasıdır.

    Yetkilerin tek elde toplanması meselesini ise biraz açmak lazım.Meclisin seçtiği cumhurbaşkanları,kendilerinin halka karşı bir sorumluluğu olmamasına rağmen,halka hesap verecek olan hükümetlerin önüne engeller çıkarabiliyordu.Dün Cumhurbaşkanı,
    merkez bankasının başına Mehmet Şimşek’i getirmek istedim,fakat zamanın cumhurbaşkanı buna engel oldu dedi.Bir çok
    görevin o dönemde vekaletle yürütüldüğünü
    biliyoruz.İşte bu iki başlılıktır.Yeni sistemde
    atamaları yapacak olan Başkandır,ya da başkanın kendi kuracağı hükümettir.İşler
    hızlanacaktır

    Başkanlığın bizim geleneğimize uygun olduğu tezi de yanlış değildir.Memleketi
    sadrazamlar yönetirdi,padişah sembolik
    olarak devletin başında bulunurdu diyemeyiz.
    Sadrazam padişahın en yetkili memuruydu
    diyebiliriz ancak.Osmanlı’da sadrazamın görevden alınması padişahın iki dudağı arasından çıkacak söze bağlıydı. Görevden almak yerine kellelerinin alındığı da olurdu.
    Devlet çarkının dönmesi için gereken işleri
    sadrazam yürütürdü,ama bu işleri Padişah
    adına yapardı.Otorite padişahtı.Son sözü
    padişah söylerdi.Padişahla sadrazamın
    çekişmesi,bir nevi rekabet içine girmesi
    asla mümkün değildi.

    Bir de referandum sürecinde her iki taraftan da yanlış söz edenler çıkabilir.İnsanın olduğu
    yerde hata da var demektir.Önemli olan hatadan dönmektir.Biri hatalı bir laf ettiğinde
    o sözün üzerine çullanmak,bunu ganimet bilmek çok da makul bir davranış biçimi değildir.Ancak halkının karşısına çıkanların
    ağızlarından çıkan sözlere dikkat etmesi,
    tartarak söylemesi elbette gerekir.Bin düşün
    bir söyle diye boşuna söylenmemiştir.
    İrticali konuşmalarda çoğu insanın kendini
    hata yapmaktan alıkoyamadığı hususu ise başka bir gerçektir.

    ABD’de başkanların eyaletler arasında tutkal
    görevi yaptığını söylemek oradaki sistemi
    açıklamaya yetmez kanaatindeyim.Trump’ın
    gelir gelmez bazı ülkelere vize yasağı koyması,başkanın tutkaldan öte fonksiyonlarının bulunduğunu göstermeye yeter.

    • Koalisyon kotu bir sey degildir. Yurumeyen koalisyonlar toplumum ciddi sorunu oldugunu gosterir ki bu durumda yapilmasi gereken o sorunlar cozmeye calismaktir, halinin altina supurmek degil.

  10. Bu ‘kırmızı’ ve ‘sarı’ kart fikri çok güzel. ‘Kırmızı’ kartlık bazı hareketler:
    -‘Evet’ çıkarsa opera ve bale Diyanet İşlerine bağlanır
    – Anayasa değişikliği ile rejimi değiştirmeyi amaçlıyorlar
    – ‘Hayır’ çıkarsa iç savaş olur
    – Bu anayasa değişikliği ile ülkeyi eyaletlere ayırıp bölecekler
    – 15 Temmuz darbe girişimi AKP’nin bir senaryosudur
    – Halk oylamasında ‘Hayır’ diyenler vatan hainidir
    – Anayasa değişikliğinde savunularlar İslama aykırıdır

  11. Boşuna gençlerin günahını almışım.”Galiba gençler futbolu diğer suporlardan fazla sevdikleriden dolayi olsa gerek,”Ocakmedyada sadace futbol haberleri veriliyor diye düşünüyorumdum.yanılmışım demekki Fehmi bey futbolu seviyormuş! Bir kaç kez sormak istedim, daha sonra yalnış anlaşılır diye vazgeçtim. Bugünkü yaziyi okuyunca kendi kendime,”iykide vazgeçmişim” dedim. Zevkli bir maç analizi okumak insani aci aci güldüriyor.
    Hata kimde olursa olsun cezasını oyuncular çekiyor, bunuda hakediyorlar! Tıpkı biz seçmenler gibi başdakiler mali götürüyor bizde birbirimizi yiyiyoruz. Kendimiz ve geleçek nesillerimizın önemi yok yeterki başımızdakilerin rahatı bozulmasın çoluk cocuklari ile birlikte sülalece huzurlu ve mutlu yaşaınlar.
    Fehmi beyin bir konuyu değişik konularımış gib birkaç yazı dizisi ile anlatım uslubunu zannedersem ondan başkası kolay kolay beceremez.
    Fehmi bey, her zamanki gibi bugünde tadına doyulmayan yazınızı için teşekkürler kaleminize sağlıklı.
    Sağlıcakla kalın.

Yoruma kapalı.