ABD’nin ‘dünyanın en güçlü ülkesi’ olduğundan kuşkumuz var mı? Benim yok.
Sadece askeri güç açısından değil, bilinen hemen her özelliğiyle gücü en önde temsil eden ülkedir ABD. Öyle olduğu içindir ki, dünyanın dört bir köşesinden insanlar, bir yolunu bulursa ona gitme arzusunda.
2015 yılında 11 milyon değişik kişi Amerikan vizesi almış…
İlk kabulümüz, ABD’nin dünyanın en güçlü ülkesi olduğu…
Trump başkan ve güç kullanmayı da seviyor
Sizleri bir noktayı daha kabule davet ediyorum: ABD başkanlarının, özellikle de yeni başkan Donald Trump’ın, dünyanın en etkili, en dediğini yaptırabilen devlet başkanı olduğuna…
Adı üstünde ‘başkan’ Trump; olağanüstü yetkileri var. Şahsen o yetkileri kullanmaya kararlı ve kullanmayı da seviyor.
Bir kararname ile yalnızca 7 müslüman ülkeden ABD’ye gelme arzusuyla vize almışlara yasak getirmekle kalmadı, aynı kararnameyle Suriye ve Irak’tan mülteci almayı da durduruverdi Başkan Trump…
Günlerdir hem ABD, hem de bütün dünya ayakta.
Kararnameyi imzaladığı 27 Ocak gününden bu yana, yolunu bulup ABD’nin giriş kapılarına kadar gelenlere geçit verilmiyor; ABD’ye uçak kaldıran havalimanlarında, yerel yetkililer, 7 ülkeden yolcuları, vizeleri olsa bile, uçağa almıyor.
Bu yüzden bir çırpıda binlerce aile bölündü, öğrenciler okullarından uzak kaldı, bazı insanların hayatları söndü.
New York Times’ta hikâyesini okuduğum, İsviçre’de doktora yapmış, Harvard Üniversitesi’nden davet almış İranlı bir bilim kadını, ABD’nin kapısından gerisin geri dönmek zorunda kaldı.
İsviçre vizesi de sona erdiği için İran’a…
Amerikan gazeteleri Başkan’ın kararnamesi yüzünden meydana gelmiş mağduriyet öyküleriyle dolup taşıyor.
Dün Cuma’ydı ve bu durumu protesto etmek üzere New York’taki JFK Havalimanı’na gelen insanlar, otopark alanını büyük bir mescide çevirdiler; müslüman olmayanlar bile cemaate karıştı.
Seattle’da yargıçlar var
Güç ortada, ama ne gördük, ABD’de ‘başkan’ sıfatını taşıyan ve anayasal olarak çok geniş yetkilere sahip insanın gücü de sınırsız değilmiş: Washington eyaletinde bir federal yargıç, James Robart, Başkan Trump’ın kararnamesini geçersiz kılacak bir karara imza attı.
Vizesi olduğu halde yola çıkmasına veya ABD’ye girmesine izin verilmeyen 7 ülkenin vatandaşlarına getirilmiş kısıtlama yargı kararıyla kalkacak… Mülteci kabulünde getirilen azınlık dinleri mensupları sınırlaması geçersiz olacak…
Federal yargıç Robart, kararının, bütün ülkeyi bağlayıcı olduğunu da ilân etti.
Bununla Trump’ın kararnamesi geçersiz hale geldi.
Neye dayandı yargıç Robart?
Elbette öncelikle Amerikan anayasasına… Trump’ın yasağının birçok bakımdan anayasaya aykırı olduğu sırıtıyordu.. ve protestocular o yönlere dikkat çekip duruyorlar.. ülkenin bu tür konularıyla ilgilenen sivil toplum örgütleri de avukatlarıyla.. her eyalette kararnamenin iptali için davalar açıyorlardı.
Anayasaya aykırılık bir federal yargıç tarafından onaylanmış oldu.
Kararı veren yargıç, orada, “Başkan’ın hışmını üzerime çekersem acaba başıma bir şey gelir mi?” diye düşünmüş müdür?
Ya da, “Bu kararımla ‘terör’ ile mücadeleyi zayıflattığım ithamlarına maruz kalır mıyım?” endişesine kapılmış mıdır?
“Mağdur olanlar çıkabilir içlerinden; ancak teröristler de bunların içinden çıkmıyor mu; mağdurlardan bana ne, sürünsünler” hissiyatının bir an için esiri olmuş mudur?
Sanmıyorum.
Büyük ihtimalle, Trump’ın verdiği kararı beğenmiş Amerikalılar “Ne yapalım, adaletin kestiği parmak acımaz” diye kendilerini teselli etmiş.. karara baştan beri karşı çıkanlar da “Seattle’da hakimler var” diye övünmüşlerdir…
Trump’ın kararnamesini imzaladığı andan itibaren ABD’de yaşananlar bir gerçeği herkese –bu arada Donald Trump’a da– hatırlatmış olmalı: Sistemin çalıştığını ve yetkilerin devlet organları arasında dağılımının gücü dengede tuttuğunu…
Başkan kararname çıkartıyor, ama halk ve sivil toplum tepkisini veriyor, yargı da çekinmeden devreye giriyor…
Örneklerimiz iç açıcı değil
Kendi ülkemize baktığımızda ne görüyoruz?
Geçmişte İstiklal Mahkemesi, Yassıada Mahkemesi...
Daha sonraları Devlet Güvenlik Mahkemesi ve özel yetkili mahkemeler gibi hukuki açıdan sorunlu deneyimler…
Anayasa Mahkemesi gibi ‘yüce’ sıfatı yakışan bir yargı organı toplumun değerlerine ters düşen kararlar verebildi. e-muhtırayı okuyunca 367 kararı verip şimdilerde içinden çıkmaya çalıştığımız açmazı kendi eliyle oluşturabildi.
Savcılar ve yargıçlar Genelkurmay davetiyle karargâh brifinglerine katıldı ve kararlarını oradaki telkinler istikametinde kaleme alabildi.
Şu yakınlarda…
İsterseniz eski örneklerle yetinip bugünleri değerlendirmeyi, içinde yaşayan sizlere bırakayım.
Herhalde sorunumuzu anladınız: Her ülkede tutunacak dal yargıdır; yargı için de geçerli olan hukuki gerekçelerdir… Yargıçların, günün şartlarına, talimat ve telkinin nereden geldiğine bakmadan, kendilerini yalnızca kara kaplı kitapta yazanlarla sınırlı tutması gerekir…
Önce bu sorunumuzu çözmemiz gerekiyor.
ΩΩΩΩ
NOT (Saat: 12.10):
Kararı veren Washington Eyalet Federal Başsavcılığı resmi hesabından şu Twit’i atmış:
“Kimse yasalardan (hukuktan) üstün değildir- Başkan bile” BF