Referandum sürecinde beni en çok rahatsız eden gelişme.. referandum olup bittikten sonra.. ülkemize referandumu izlesinler diye bizim tarafımızdan çağrılmış.. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından hazırlanmış önrapor yüzünden yaşandı.
Özellikle de raporun şu cümlesiyle:
“YSK’nın mühürsüz pusulalar hakkındaki kararının önemli bir güvenceyi ortadan kaldırdığını ve kanunla çelişkili olduğunu söyleyebiliriz.”
26 ayrı ülkeden çok sayıda gözlemcinin ortak raporundan bir cümle bu.
O rapora ‘başkan’ sıfatını haykıran kitlelere artık itiraz etmeyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarzı bir cevap vermek elbette mümkün. Şöyle karşı çıktı Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“AGİT diye bir örgüt var Avrupa’da. Şimdi bunlar kendilerine göre bir rapor hazırlıyorlar, ‘Türkiye’deki seçimler şöyle olmuş böyle olmuş.’ Önce haddinizi bilin haddinizi. Sizin hazırlayacağınız o siyasi içerikli raporları, biz ne görürüz, ne duyarız, ne biliriz. Biz yolumuza devam ederiz.”
Denedim, böyle bir cümleyi söylemek de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından dinlemek de insanın içinin yağını eritiyor, bayağı rahatlatıyor…
YSK sayesinde seçimlere şaibe düşmemiştir
Ancak o ve benzeri raporlar bizler için yazılmıyor; Avrupa ülkeleri ve ABD, grubun 15 gün içerisinde açıklanması beklenen esas raporundan sonra tavır belirleyeceklerini açıkladılar…
Daha önce çıkan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Avrupa Parlamentosu ve Venedik Komisyonu gibi Avrupalı kurumların Türkiye raporlarını biz çöpe attık; ancak bizim çöpe atmamız onlara itibar eden ülkeler, kurumlar ve şirketlerin bize bakışını olumlu hale getirmedi.
Raporlar onlar için yazılıyor.
Türkiye’de 1876 yılından beri seçim yapılıyor, ara sıra halkın görüşünü almak için referanduma da başvuruluyor. Bugüne kadar yapılan seçimlere –1946 genel seçimi hariç– şaibe karışmadı…
“Çöplükte oy pusulası bulundu” türü yaveler duyuldu duyulmasına, ancak kimse o iddialara itibar etmedi.
Yüksek Seçimi Kurulu (YSK) sayesinde…
Anayasa’nın 79. maddesi düzenliyor YSK’yı: Kurul hepsi de yüksek yargı kurumlarından seçilmiş 7 asil ve 4 yedek üyeden oluşuyor. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay tarafından kendi üyeleri arasından seçiliyor.
Sessiz sedasız işini gören saygın hukukçuların içinde yer aldığı bir kurul YSK…
Kendisini tam ortasında bulduğu YSK’ya yönelik tartışmalar insanı kahrediyor.
‘Bıçak sırtı’ sonuçlanması beklenen bir referandumda.. yasasında yer alan.. YSK’nın da referandum öncesi yayımladığı yönetmeliğine aynen geçirdiği bir kuralı.. üyeler bir araya gelmiş ve..
“Uygulamayacağız” kararını vermiş…
Emin olun.. CHP’nin yönelttiği itirazlardan.. kural değişikliği yüzünden referandum sonucunun değiştiği iddiasından.. hatta AGİT ön raporundaki o cümleden.. bunların hepsinden daha fazla insanı acıtan.. bu görüntüdür.
Yapılması gereken
YSK başkanı gece yarısından başlayarak kamuoyunu bilgilendirme çabasına girdi; muhabirlerin karşısına çıkıp kararlarını hararetle savundu… Ancak, nasıl olup da yasaya rağmen öyle bir karar alabildiklerine dair tek satırlık bir açıklama gelmedi.
“Daha önce de benzer kararlar alındı” gerekçesini yeterli saydı YSK başkanı…
Oysa 2010’da değişen yasadan sonra o yolda tek karar alınmadığı gibi.. 2014 yılında yapılmış bir itiraza.. aynı YSK.. yasayı gerekçe göstererek.. olumsuz cevap da vermiş…
Bu bilgiler mi yanlış yoksa?
Yanlışsa.. bütün kuşkuları giderecek bir açıklamaya ihtiyaç var; bu defa YSK başkanının tek başına değil, diğer 6 üyeyi de yanına alarak yapacağı açıklamaya…
Kurumun itibarı açısından bu önemli.
Ülkeleri güvenilir kurumları sırtında taşır
Her yılın sonuna doğru yapılan kamuoyu araştırmalarında geleneksel olarak o bölüm de yer alır: ‘Kurumların güvenilirliği’ bölümü…
Zaman içerisinde kurumların itibarı değişebilir; itibarı hep yüksek kalması her ülke için önemli olan kurum yargıdır ve yargıyla irtibatlı YSK gibi kurumlardır. (Kurum başkanının soyadı da ‘Güven’).
Seçimlere de –tabii referanduma da– en ufak bir gölge düşmemelidir.
Çocukluğumuzdan beri işitegeldiğimiz Mimar Sinan hikâyesini YSK üyeleri de biliyor olmalı.
Hani, Selimiye’nin inşaatı bittikten sonra, bir çocuğun, “A, bu minare eğri” demesini Mimar Sinan ciddiye almış, minareyi düzeltmeye yarayacakmış gibi çocukların gözü önünde çalışanlara halat çektirerek o iddianın yaygınlaşmasını önlemiş… Manzaraya bakıp ne olduğunu anlamakta zorlanan yakınlarına da, “Bunu yapmasaydık eserimize gölge düşerdi” demiş ya Koca Mimar…
İtibarlı kurumların itibarını gözümüz gibi korumalıyız.
ΩΩΩΩ