You are currently viewing Yapmamaları gereken ne varsa yapıyorlar.. Avrupalılara nezaket dersi vermek bize düşüyor..

Yapmamaları gereken ne varsa yapıyorlar.. Avrupalılara nezaket dersi vermek bize düşüyor..

Koskoca Almanya.. ondan daha önemsiz saymamız için herhangi bir sebebimiz bulunmayan Hollanda.. Galiba bu listeye Avusturya’yı da ilave etmemiz gerekiyor…

Bu üç ülke, politikacıları eliyle ulusal itibarlarını yerle bir ettiler…

Son üç gündür gelişen ve dün zirve noktasına varan gerilimin sonunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanı, Hollandalı polisler tarafından yolu kesilip kendi ülkesinin başkonsolosluğuna gitmesi engellenerek Almanya’ya geri yollandı.

İnanılır gibi değil, ama oldu.

Anlayış gösterelim.. Tamam ama…

Yine bu üç ülke, çok önceden belirlenmiş ziyaretlerini iptal ederek kapılarını Türkiye’den gelecek bakanlara kapattılar.

Savaş durumunda, birbirinin gözünü çıkaracak kadar düşman ülkeler arasında bile var olan diplomatik nezaketi.. Avrupa’nın medeni bilinen ülkeleri.. Türkiye’ye karşı hatırlamaz hale geldiler…

Hepimizin öfkemizin tepemize vurmasına yol açan bir durum bu.

Biraz daha nazik olabilselerdi tedirginliklerini anlayışla karşılayabilirdik.

Avusturya yeni seçimden çıktı, ancak Hollanda ile Almanya’nın işbaşındaki hükümetleri çetin bir seçim dönemecindeler. Hollanda’da yükselen değere dönüşen ırkçı ve İslam-karşıtı partiye (PVV) malzeme vermeyi ve kıl payıyla kazanılıp kaybedilebilecek seçimden onun başarıyla çıkmasını istemiyor Rutte hükümeti.

Sadece Hollanda değil, benzer bir durum Almanya’da da söz konusu. Başbakan Angela Merkel Türkiye ile ilişkileri yürütüş biçimi yüzünden muhalefet tarafından sürekli eleştiriliyor. Orada da önceleri esamisi okunmayan partiler yükselişte ve Merkel‘in koltuğu da sallantıda.

İki ülke, Hollanda ve Almanya’da iktidardaki partiler, bu yüzden, Türkiye ile ilişkilerinin mümkün olduğu kadar seçim kampanyasında kullanılmasını engelleme çabasında.

Türkiye’nin referandum kampanyasının bakanlar eliyle ülkelerine taşınmasına itirazları bu yüzden…

Dediğim gibi, biraz daha nazik olabilselerdi, bu durumları anlayışla karşılanabilirdi.

Maalesef ‘yeni normal’ diye de adlandırılan günümüz değerlerinde en büyük kayıplardan biri diplomasi alanında yaşanıyor. Güçlü liderlerin yönetimdeki ülkelerin diplomatları, neredeyse her ülkede, sistem içerisindeki eski güçlerini kaybediyorlar.

İçişleri bakanından aile bakanına kadar bütün siyasiler başka bir ülkenin içişlerini de ilgilendiren konularda olağanüstü rahat konuşabilirler; onların ileri konuşmalarına kulak verenler dışişleri bakanının sonunda devreye girip durumu düzeltmek üzere kollarını sıvayacağını bilir…

Ancak bu defa öyle olmuyor.

Her ülkenin dışişleri bakanı diğer bakanlar kadar meydandalar ve tartışmayı diğerlerinin bıraktığı yerden alıp çok daha ileriye onlar taşıyor.

Peki de arayı kim bulacak?

Cumhurbaşkanı? Başbakan?

Tartışmaların içine çekmediği tek bir devlet adamı kalmamışa benziyor.

Savaş olsa ancak o zaman böyle bir durum yaşanır.

Herhalde bizimkiler aklını peynir ekmekle yememiştir

Kimileri Türkiye’yi ve iktidar partisini suçlamak için kullanıyor bu olayı.

Referanduma gidiyoruz ya, Türkler’in ikinci vatan olarak seçtikleri ve yaşadıkları ülkelerdeki oyları ‘Evet’ yönüne çekmek amacıyla gerginliğin AK Parti ve hükümet tarafından yapay olarak yaratıldığını iddia edenler çıkıyor.

Pek çok yönden makul değil bu iddia.

Avrupa’da yaşayan Türkler içinde bulundukları toplumla kavgalı hale gelmek istemez. Karşılıklı çıkarlar ülkelerin iyi ilişkiler içerisinde bulunmalarını gerektirir ve iyi ilişkilerin bulunduğu ortamlar Avrupa’ya yerleşik Türklerin lehinedir.

İlişkiler kötüleşirse…

Bundan en büyük zararı çoğu içinde yaşadıkları ülkenin de vatandaşı olmuş Türkler görür…

Hiçbir hükümet bilerek isteyerek Avrupa ülkeleriyle kavga edip orada yaşayan vatandaşlarının sempatisini kazanamaz.

Hollanda’da ve Almanya’da şimdi iktidarda bulunan hükümetler Türkiye açısından rakiplerinden daha olumlu politikalara sahip; onlarla takışarak rakiplerinin seçimlerden iktidar çıkmasını sağlamanın Türkiye’ye ne faydası var?

Ayrıca.. Referandumda ‘evet’ oyu kullanılmasını isteyen AK Parti ve ülkeyi yönetenler.. Avrupa’nın tavrına karşı çıkıyor da.. ‘hayır’ oyu kullanılmasını isteyen ve bunun için çaba gösteren muhalefet partileri Avrupa’ya ‘‘İyi yapıyorsunuz” mu diyor?

Tam tersine.. muhalefet Avrupa’nın davranışını en şiddetli biçimde kınamakta iktidarla yarış halinde.

CHP’nin söylemi farklı olsaydı belki.. ancak şimdiki söylemle.. oyların olduğu gibi iktidara yönelmesi beklenemez.

Bir nokta daha var: Ekonomi…

Almanya.. Hollanda.. Avusturya.. ticari ortaklarımız…

Politikacılarıyla söz düellosu yapılan ülkeler Türkiye’nin ticari ortakları… İhracatımızın büyük bölümünü bu üç ülkeye yaptığımız gibi, doğrudan yabancı sermaye girişinde de ilk sıralarda yine bu üç ülke geliyor.

Aklı başında bir politik kadro, durduk yere veya referandumda birkaç bin oy fazla çıkarma hesabıyla, ülkenin ekonomisine zarar verecek bir tepki göstermez.

Ne olacak şimdi?

Şu ana kadar olanlar ülkemiz açısından iyi değil.

Evet, Hollanda’yı, Almanya’yı, Avusturya’yı ve diğerlerini yaptıklarından ötürü kınayalım, ayıplayalım… ancak yine de bu gerginliği ortadan kaldırmak galiba bize düşüyor.

Diplomasi devreye girmeli.

ΩΩΩΩ