AA muhabirleri Kahire’de gözaltına alındı.. Mısır’da gazetecilere asgari müsamaha bile yok…

26
Reklam

Wikipedia bu defa gerçekten erişilebilir oldu diye sevinmeli miyim, yoksa Anadolu Ajansı’nın (AA) Kahire ofisinin basılıp biri Türk üçü Mısırlı dört çalışanının güpegündüz gözaltına alınmasına üzülüp tepki mi vermeliyim, bilemedim.

Aslında Anayasa Mahkemesi (AYM) Wikipedia’ya erişime mahkeme kararıyla engel getirilmesinin anayasaya aykırı olduğu kararını alalı günler oldu; kararın açıklandığı günün ertesi sabahı erken saatlerde Wikipedia’ya yan yollara başvurmak zorunda kalmadan girilebildi. Öğleden sonra erişim yeniden engellendi.

Gerekçe: AYM’nin kararının gerekçesinin beklenmesi…

Kararın gerekçesinin şöyle veya böyle olmasının sonucu nasıl etkileyeceğini bilemedim.

[Bu arada, AYM’nin 15 üyesinden altısının Wikipedia’ya konulan engelin hukuki olduğu yönünde oy kullandığını öğrendim. Hayal kırıklığımı mazur görsünler.]

Neyse, ülkemiz bir ayıptan kurtuldu ya, ona sevinmem gerekiyor.

Mısır’da neler oluyor

Mısır’da AA’ya ve çalışanlarına yönelik girişimi ciddiye almalıyız. Dünyada en çok sayıda gazeteciyi cezaevinde misafir eden ülkeler arasında en önlerde yer alıyor Mısır. Paris merkezli Reporters Without Borders kuruluşunun değerlendirmesine göre, Mısır, 180 ülke arasında basın özgürlüğü sıralamasında 159. sırada.  

Reklam

Yerel medya çoktandır hizaya getirildiği, getirilemeyenlerin bir biçimde icabına bakıldığı için, yönetimin esas dikkati Mısır’da yerleşik yabancı yayın kuruluşlarında.

Süreç, 2013 yılında, Reuters, CNN ve BBC gibi kuruluşlara katkıda bulunan Avustralya vatandaşı Peter Greste ile el-Cezire’nin İngilizce kanalının muhabirleri Muhammed Fadıl ile Bahir Muhammed’in tutuklanmalarıyla başladı. Üç gazeteci ne ile suçlandıklarını anlamaya fırsat bulamadan yedi yıl hapis cezasına çarptırıldılar. İçişleri Bakanlığı gazetecileri sonradan ‘ulusal güvenliğe zarar vermek’ ile suçladı. Mahkeme de o yönde karar aldı.

Ardından daha geniş çaplı gözaltılar, tutuklamalar ve sınırdaşı etmeler ile devamı geldi. [Greste 400 günlük cezaevi misafirliği sonrası aniden sınırdışı edildi.]

El-Cezire’ye yönelik takibatlar sonradan daha da sert biçimde sürdü. 2016’da Mısır vatandaşı olan ve el-Cezire’nin Arapça kanalının merkezi Katar/Doha’da çalışan Mısırlı iki gazeteci gıyaplarında idam cezasına çarptırıldı. Mahkeme başkanı, cezayı açıklarken, gazeteciler için şunu söyledi: “Bunlar casuslardan daha tehlikeli; genellikle yabancılar casusluk yapar, bunlar ise güvenliğe sadakatsizlik etmiş Mısırlılar. Hiçbir ideoloji vatana ihaneti mazur görmez.”

Yargıcın sözleri Mısır’daki yönetimin medyaya yaklaşımını yansıtıyor. 

Donald Trump’ın kendisini rahatsız eden yayınlar için kullandığı ‘yalan haber’ (‘fake news’) tabiri kendi ülkesi ABD’de tebessümle karşılansa bile o sözün dünyanın farklı köşelerinde basın özgürlüğünü kısıtlama gerekçesi haline dönüştürüldüğü bir gerçek.

Kamerun, Rwanda, Singapur, Tanzanya, Kenya ‘yalan haber’ iddiasını medyaya karşı sert tedbirler almanın bahanesi haline getirdiler; her birinde sonucu itibariyle basın özgürlüğünü askıya alan yasal düzenlemeler yapıldı.

Gazeteci misin, işin zor

Reklam

Mısır da bir anayasa değişikliğiyle ‘yalan haber’ suçunu ulusal güvenlik konusu haline getirip en ağır biçimde cezalandırmanın zeminini oluşturdu. O değişikliği Mısır medyasının önemli isimleri ortak bir metne imza atarak sevinçle karşıladıklarını duyurdu.

Sevinçleri kursakta bırakan gelişmeler 2018 yılında boy verdi. O yılın Mart ayında çıkarılan bir yasayla ‘yalan haber’ yasaklandı ve açılan ihbar hattı ile muhbirlik görevi halka verildi. İnternet üzerinden yayın yapan gazeteler ‘yalan haber’ ithamıyla ağır para cezalarına çarptırılmaya başlandı.   

Halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirerek cumhurbaşkanlığına gelen Gen. Abdülfettah el-Sisi zahirde demokrasiyi koruduğu görüntüsü vermeyi de ihmal etmiyor. O da seçime giriyor, ama karşısına kimin rakip olarak çıkacağına kendisi karar veriyor. Seçimde de oyu yüzde 97’in altına düşmüyor.

Ülkede bütün üyeleri bizzat Sisi tarafından seçilen bir Basın Konseyi de kuruldu.

Yazıda aktardığım ayrıntılar çeşitli uluslararası gazetecilik yayınlarından derleme. Karşıma çıkan bütün yanlışlıkları buraya aktarsam AA muhabirlerinin başına gelebilecekler konusunda uykuları kaçıracak bir iş yapmış olurum endişesini taşıyorum.

Bir ayrıntı: Gözaltına alınan gazeteciler günlerce ‘buzluk’ diye adlandırılan bir yerde yakınları hatta avukatlarıyla bile görüşmelerine izin verilmeden tutuluyorlar. Mısırlı veya yabancı ayrımı yapılmadan…

Medya kuruluşlarına baskın genellikle öğleden sonra yapılıyor.

Öncelikle ülke haberlerini kendi vatandaşlarına iletmek amacıyla oluşturulmuş olan ‘Meda Mısır’ adlı internet sitesi 2019 Kasım ayı sonlarında, saat 13.30’da, polis tarafından basıldı. Ofiste bulunan herkesin cep telefonları ile bilgisayarlarına el konuldu. Sitenin yönetiminden dört kişi gözaltına alındı. O sırada orada bulunan France 24 kanalına çalışan iki yabancı gazeteci, Ian Louie ve Emma Scolding, polis nezaretinde evlerine götürüldü, eşyalarını topladıktan sonra sınırdışı edildiler.

Son bir ayrıntı: Meda Mısır sitesine çok önceden erişim yasağı konduğu için Mısırlılar zaten orada çıkan haberleri okuma imkanına da sahip değiller.

Biraz da gülelim: Gazeteler ve TV haber kanallarına haberleri devlet görevlileri iletiyor, bunu da cep telefonları üzerinden gerçekleştiriyorlar. Onlardan gelen haberler mutlaka değerlendiriliyor. Geçenlerde bir sunucu böyle bir haberi izleyicilerine ilettikten sonra yanlışlıkla şu cümleyi de okumuş: “Bu Samsung üzerinden gönderildi.”

Başta da söyledim, AA Kahire ofisinin basılması ve dört çalışanının gözaltına alınması olayı ciddiye alınmalı ve gazetecilerin hiç vakit kaybetmeden serbest bırakılmaları sağlanmalı. Yalnız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan gazeteci değil, yerel çalışanlar için de aynı gayret gösterilmeli.

Mısır’da gazetecilere acıma yok.

Wikipedia’ya erişebiliyoruz ya, bununla bile teselli bulamıyorum.

ΩΩΩΩ 

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Basın özgürlüğü sorunu genellikle müslüman ülkelerde var. Gazetecileri en çok onlar içeri tıkmış. Çoğunda diktatör gibi davranan yöneticiler var. Tesadüf herhalde 🙂 🙂 🙂

  2. Basın özgürlüğü yokkkkk, adalet yoookkkkk diye yırtınanlar…. çıktı mı sizin foyanız…Gazatacılar tutuklanmış….Oh canıma değsin vur çatlasın vur patlasın…. Kıvırtın bakim… Ne işleri varmış canım Mısır da….. Suyundan da koy….Yandan…

    • Mısır ile Türkiye’yi kıyaslamanız çok anlamlı olmuş. Doğru söylüyorsunuz ha Sisi ha Erdoğan.

  3. Mısır polisi bazı Türk gazetecileri tutuklamış. Olabilir, gazeteciler suç işlemez diye bir kural mı var. Devlete karşı bazı örgütlerle şüpheli ilişkilerde bulunmuş olabilirler. Ya da o örgütlere üye olmasalar bile bilerek yardım etmiş olabilirler. Bunları da yapmamış olsalar bile yazıları ile subliminal mesajlar vermişlerdir belki de. Hiç bir şey olmasa bile mutlaka bir şeyler olmuştur.

    Erdoğan ve Sisi değerli iki siyasetçidir.

    • Sisi en azından Mısır’ın milli menfaatleriyle ilgileniyor. İslam dünyasının lideri falan olacağım diye boş hayaller kurmuyor. İzlediği dış politika gerçekçi. Yani kinayeniz güzel de eksik kalmış.

  4. Rasim Özdenözen isimli bir yazar,yandaş gazete Yenişafakta zaaftan bahsetmiş.Ama,yanlış yönde ele almış.Zaaflar insanı insan yapar diyor.Yanlış.
    Zaaf:irade zayıflığı,dayanamama,düşkünlük,zafıflık,aşırı alaka duyma,güçsüzlük gibi manaları kapsar.Bunlar,insanda bulunan unsurlar ama, meziyet değildir.İlâhi imtihan sorularındandır.Bunlar insanda var ,o halde kabahatımız yok denilemez.Zaaflar kontrol altına alınmazsa;kişi insanlıktan çıkar.Yazarın ifadesi ile Buridan isimli papazın eşeği haline gelir.Hatta daha fazla ileri giderse vahşileşir.Ortalık ,insan kılığındaki vahşilerle doldu;ne yazık ki.

  5. Bir gün elbet Saadet partisi hak ettiği yeri geri kazanacaktır. İşte o zaman hem iç politika hem de dış politika sorunları %10lara inecektir. Yeterki Kur’anı rehber etsinler Allah yardım edecektir.

  6. Telaşa mahal yok, değerli AK Parti taraftarı yorumcu arkadaşlar. Bir adam Cumhuriyet Gazetesi’nde yazıyorsa, üstelik de ismi B. Terkoğlu ise, ben temkinli bir tavrı yeğlerim, bu tür tiplerin yazdıklarıyla kuyuya inmem. Amma ve lakin, siz yine de yeni sürprizlere hazırlıklı olmaya çalışın bence. Dik durup eğilmez (!) liderinizin yeni ters köşe eğilmelerinden yeni bir seçki pekala ihtimal dahilinde.

    Sisi’nin adamları Anadolu Ajansı bürosu basıyor, adamınızdan tık çıkmıyor, gazeteleriniz, kalemşörleriniz, haber değerinde bir olaydan saymıyor. . . Adamınızın adamı MİT Başkanı gidip Esed’in güvenlikten sorumlu tümgenerali ile muhabbete tutuşuyor, adamınızın vekil adamı, Mısır’la ilgili olarak, “Arka kapı diplomasisinden sonra biraz daha devletlerarası ilişkilerinin oluşması kanaati bende de mevcut. İslam ülkeleri artık bütün kırgınlıklarını bir tarafa bırakarak, bugün yaşananların ne büyük bir oyunun sebebini olduğunu bilmemiz gerekiyor.” diyerek kepazelik öte kepaze laflar ediyor, adeta iflasın ilamı anlamına gelen sözler sarf ediyor. Libya’ya mevcut hükümeti desteklemek üzere asker gönderdiğimiz söylenirken, Haftar ile masaya oturuluyor, adamın yaz çizdiği ateşkes anlaşması bize başarı gibi yutturulmaya çalıılıyor. Velhasılı, “Yaw Reis, yoksa bize yine mi kaz çevirmek düşecek?” diye işkillenmekte ve hazırlıklı olmakta bence yarar var.

    Valla Cumhuriyet yazarının dedikleri doğru çıkarsa, öyle karpuz kesmeden bırakmam. Artık o karpuz “Rabia” mı olur, “Bizden eli kanlı diktatörle görüşmeyi kimse beklemesin” mi, yoksa “Katil Esed” mi olur, orası, müsaade edereseniz, benim paşa gönlüme kalmış olur.

  7. Serdar Turan: “Papaz nerde papaz!” Bernar: “Rabia nerde Rabia? Ne oldu Rabia’ya?” 🙂

  8. Mısır da gözaltına alınan 4 gazeteciden 3 ‘ü Mısırlı biri Türk.Anadolu ajansı,gazetecilik adı altında Erdoğan ın ajandasını uyguluyor.Mısır ın iç işlerini karıştırma amacında.Yalan,taraflı,kışkırtıcı,yöneticilerini karalayıcı ve aşağılayıcı haberler yapıyorlardı.Türkiye deki gazeticiler, AKP çizgisinde davranmadığı için ;gözaltına alınmadı mı,hapislere konmadılar mı?Yabancı din adamları ve elçilik çalışanları gözaltına alınmadı mı,hapse konmadı mı?Yabancı gazeticiler tutuklanmadı mı?Türkiye ,kendine baksın.

  9. Serdar Turan mı, TuranSerdar mı, çok emin değilim hangisi doğru. Fehmi Bey’in günlük yazısının konusu her ne olursa olsun, arada bir bu yorum sayfalarında zuhur ediyor, kısacık bir cümle ile yetiniyor: “Papaz nerde Papaz!”. Belli ki, Türkeş adıyla yazan yorumcunun İmamoğlu takıntısının bu kardeşimizdeki karşılığı Pensilvanya’daki malum şahıs.

    Vaktim el verdiğinde, ben de Serdar Turan’dan koya çekip kısa tutacağım kimi metinletimi: “Suriye topraklarında Suriyeli sığınmacıların gidip yerleşecekleri TOKİ evleri nerde?” Bunu beğenmeyenler için alternatif de şu olsun:

    Nerde dolandırıcılar? Evet, dolandırıcılar nerede? Utanmıyor musunuz dolandırıcıların elini kolunu sallayıp dolaşmasından, alay edermiş gibi tutup bir de siyasi parti kurmalarından? Bir savcı soruşturma bile açmadı! Hukuk nerde hukuk? 🙂

    • “Aziz ve muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi” hallerinde uzun yıllar aşk yaşadıktan sonra 1 hafta içinde (17-25 Aralık 2013) birden FETÖ, kumpas, CIA ajanı falan moduna geçilmez ki. Normal ve samimi bir insanın eski aşkından ayrılırken uzunca bir süre bunalıma girmesi gerekirdi. Fakat bunlar şak diye eski aşklarına hakaret yağdırmaya başladılar. Tabi dediğim gibi bu insani tepkiyi normal ve samimi insanlardan bekleyebilirsin. Necati Doğru ve Emin Çölaşan’ın FETÖ’cülükle ne ilgisi var, esas bunları içeri atmak lazım. Olacağına bak.

      Bu olaylara baktıkça seküler-laik düzenin olmazsa olmaz nitelikte olduğunu düşünüyorum.

  10. Eğer Barış Terkoğlu’nun son yazısı altı dolu bir yazı ise, bir beceriksizlik ve, ekonomi ile uluslararası siyaset başta gelmek üzere devlet yönetiminde bilgisiz mi bilgisiz bir siyaset esnafı olan Erdoğan’ın yorum sayfalarındaki destekçilerini bugünkünden daha zor günler bekliyor.

    Dün dost dediğine bugün düşman diyen Reis’lerinin bu kez dün düşman dediğine dost demeye hazırlandığının güçlü işaretleri olduğunu söylüyor Terkoğlu. Dedikleri doğru çıkarsa, hangi konuda dik durabildiği koca bir muamma olan Erdoğan’ın Mısır’ın başındaki Sisi’nin, Suriye’deki Esad’ın eline sarılıp, “Yaw, hem başkalarının hem de kendi kendimizin dolduruşuna geldik, yaptık bir yanlış. Yani, kısacası, yine kandırıldık be kardeşlerim. Gelin bir büyüklük yapıp bağışlayın” deme getireceği günler var ufukta. Teroğlu’nun dedikleri çıkarsa, Reis’inizle birlikte otrup kazı nasıl çevireceğinizi iki kilo taze kavrulmuş kabak çekirdeği eşliğinde seyredeceğiz.

    Şimdilik, çevireceğiniz kazı nasıl peydahlayacağınız konusunda fikir jimnastiği yapmak üzere, yazıdan alıntıladığım aşağıdaki paragrafa ilikin belki bir iki şey söyleyebilirsiniz.

    “Valla zorlanırız, hiç girmeyelim, bulaşmayalım” da diyebilrsiniz elbette.

    Bu durumda, ben daha basit bir soru sormuş olayım:

    Az önce, Diktatör Sisi’nin güvenlik güçlerinin A. Ajansı’nın Kahire bürosunu basıp bir açıklama yapmadan 4 görevliyi yaka paça götürüp gözlatına almasını Yeni Şafak ve Hürriyet adlı iki yandaş gazetenin kalemşörleri nasıl karşılamış ne yorumlarda bulunmuşlar merakıyla bu gazetelerin internet sitelerine yollandım. Bir meramım da, Erdoğan’ın bu eylemden sonra Sisi’ye hangi sözlerle efelenmiş olduğunu öğrenmekti.

    Allah Bekir Bey ve Türkeş Beyi, Gök Tanrı da H. Gayret Biladerimi inandırsın, bırakın iki düzine köşe yazarından hiç değilse bir tanesinin konuya yer vermesini, Hürriyet’te olayla ilgili KÜÇÜCÜK bir haber dahi yok!

    Ne oldu dostlar?

    Devlet haber ajansının yurt dışı bürosununbasılmış olmasının Aşk ateşini yeniden yakan anne kurabiyesi ya da Cansu’nun (her kimse) Boğaz’a nazır 4 katlı yeni köşkü kadar da mı kıymet-i harbiyesi yok?

    Neden dünya lideriniz ve havuzun iki ana gazetesi tümden sus pus?

    “Kendi kendimi zor duruma düşürmeyeyim, sağlamcı gideyim” diyerek değerli serbest zamanımın bir 20-25 dakikasını da Erdoğan’ın olay üzerine Sisi’ye karşı nasıl kükrediğini arayıp bulma çabasıyla geçti. Heyhat! Ne sözcükleri girerseniz girin Google Arama’ya, Erdoğan’ın bu konuda ettiği tek laf yok aradan onca saat geçmiş olmasına rağmen.(Ama haksızlık olmasın, Dışişleri Bakanlığı sitesinde yazılı bir açıklamayla olayı kınamış. Halkımız da kınama metnine beğeni sallamak üzere yüz binler olarak bakanlığın sitesine doluşmuş!)

    H. Gayret Biladerim’in eşsiz ifadesiyle bitirelim yine: Sizi gidi pabucumun dik durup eğilmeyenleri sizi! 🙂

    Aynı günün akşamında, AKP’nin önde gelen vekillerinden Mustafa Elitaş, TV5’te, yani Milli Görüş’ün kanalında Mısır meselesini açtı:

    “Bu sürecin arka kapı diplomasisiyle devam ettiğini biliyorum. Umuyorum ki bu arka kapı diplomasisinden sonra biraz daha devletlerarası ilişkilerinin oluşması kanaati bende de mevcut. İslam ülkeleri artık bütün kırgınlıklarını bir tarafa bırakarak, bugün yaşananların ne büyük bir oyunun sebebini olduğunu bilmemiz gerekiyor.”

    24 saatte olanlar bundan ibaret değil…

    Gün bitmeden Suriye Devlet Ajansı (SANA), MİT Başkanı Hakan Fidan ile Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memlük’ün, Rusya gözetiminde bir müzakere gerçekleştirdiğini duyurdu. Ertesi gün, yani salı, Türkiye bu görüşmeyi Reuters aracılığıyla doğruladı. İki ülke Suriye’de krizi fiilen bitirecek başlıkları görüşmüştü.

    • Sn.bernar, sahibini bırakıp itiyle görüşecek değil türkiye; türk akımı enerji hattı açılışında gördüysen 4kardeş ülke nasıl da göz doldurdular: rus, türk, bulgar ve sırp birlikte tarih yazıyorlar..! Kimi kıçıkırık diktatörlüklerle iş tutmak batılı ülkelerin alışkanlığıdır; yeni türkiye demokrasi liginden aşağısına bakmıyor…

      • Vakti zamanında benim için “kanıbozuk” teşhisinde bulunmuş değerli Türk ırkçısı H. Gayret Bey. İzniniz olursa, bozuk bir Türkçe ile sormak istiyorum (öyle ya, kanıbozuk olanın Türkçesi de bozuk olacak haliyle): Sizin Türk ulu hakan ister Mısırlı Sisi ile barışmak. Gönderir istihbarat başı adamını Esed’e uzlaşmak için. Der biz gidiyoruz yallah Libya’ya askerimizle, sonra der biz ateşkes imzaladık, başarı yaptık orada. Ulu hakan kankası Ertuğrul Özkök demiş “Yetmez, bi dane anlaşma da İsrail ile yapak. ”

        Siz Türkler ne diyor öyle durumlarda?

        “Hayırlı işler” mi diyor siz Türkler?

  11. Eyy Sisi ! Bıraksana Türk gazetecileri. Türkiye’ye bak da basın özgürlüğü nasıl olurmuş gör. Mısırlı kardeşlerimizin ezilmesine seyirci kalamayız. Bir gece ansızın gelebiliriz ona göre.

    • Sanki görünen o ki, “Eyy Sisi!” taze bitti, bundan sonra Reis bizlere “Değerli kardeşim General Sisi” verecek, sayın Mim. Bir sabah ansızın uçağa atlayıp el pençe divan durmak üzere General’in sarayında zuhur edebilir. Danışmanı vs. bilimum avanesi bunun yolunu yapmak için debeleniyor gibi gibi. Bekleyip göreceğiz gali.

      • Türkiye işini gücünü bıraktı Erdoğan’ın hatalarını düzeltmeye çalışıyor. Kemal Sunal filmlerine döndük. Ben şahsen Erdoğan seçmenine kızgınım, anlayışlı olmanın da bir sınırı var.

  12. “Mısır’da gazetecilere acıma yok.”
    Kızım sana diyiyorum! Gelinim sen işit…!!!!

    Çin ile ekonomi konusunda! aramızda DAĞLAR VE OKYANUSLAR kadar fark olsa da!

    Gazetecileri susturma konusunda ÇİNE yetişmışız.

    Müslüman ülkeler arasında ipi biz göğüslemişiz! Mısr ve Sudiarabistan 2. sırayı paylaşiyorlar.

    YAŞASIN ADALETSIZLIK KONUSUNDA DÜNYA BİRİNCİLİĞİ BIZDE….

    .”

      • nail, chpyi iktidar yapmaya gerek yok, akp ile mhpyi iktidardan indirsek yeterli. Veba gibi ülkenin başına bela oldunuz.

        • bunlardaki nasıl bir ruh hali anlamakta güçlük çekiyorum. lağım çukurunda gezip ak pak olduğunu düşünüyorlar. her türlü pisliği yapıp sonra da chpyi beğenmiyorlar.

      • Keşke CHP nin attığı tırnak kadar şerefli olabilseniz…..

        İster isteme insanın aklına şu soru geliyor. bunların! IBB birolari kapandiktan sonra GÛNEYDOĢUDAKI gasp ettikleri belediyelerde açtıklari birolarıni Çinler ve şeytanlarmi basmış? Fakat onların çarptıkları, azda olsa bazen kendilerini hatıeliyorlar….
        Fakat bunlarda oda yok.

        Demek’ki! Her kesi cin çarparken! Bu Ak, trolleri erdoğan çarpmış! İsimlerini yazmalari şöyle dursun, korkudan rumuz dahi yazamiyorlar.
        Tabi işleri hiç de kolay değıl. Bir yaratık kırk KILIĞA girmek zorunda kaliyor.

Yoruma kapalı.