Anayasa Mahkemesi nihayet çıkış yaptı ama siyasilerin cenazeler üzerine kavgaları beni kara kara düşündürüyor

25
Reklam

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) anayasada belirlenmiş yetkileri herkes tarafından erişilebilen kitapçığında durup dururken, Yargıtay’ın AYM kararlarının uygulanmamasını istemesi ve son bir kararına olumlu oy veren dokuz üyesi hakkında suç duyurusunda bulunması akıl alır bir şey değildi.

Ülkede aklın almadığı konular çok, bu da onlardan biri işte…

Yargıtay’ın bu karşı çıkışına AYM ilk önce sessiz kaldı; bütün yaptığı, yeniden başvuru üzerine, bu defa 11 üyeyle eski kararında ısrar etmesi oldu.

Dün yeni bir hamle daha yaptı AYM; bir basın açıklamasıyla anayasada yer alan yetkilerini herkese ve her kuruma hatırlattı. 

Hatırlatmanın özetini açıklamadan aktarıyorum: 

“Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa’nın 153. maddesinin sözüyle açıkça çelişen, anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.”

Bu hatırlatmanın muhatapları arasında Yargıtay ve kararını uygulamayan alt mahkeme olduğu gibi, başta MHP lideri Devlet Bahçeli olmak üzere bazı siyasiler de var.

Devlet Bahçeli hemen her grup konuşmasında AYM’yi hedef gösteriyor ve kapatılmasını talep ediyor.

Reklam

Ne olacak şimdi?

Bekleyip göreceğiz.

Konuya ilişkin yazımda ve TV  yorumlarımda, kendimi AYM üyelerinin yerine koyup, anayasal yetkileri tanınmamakta ısrar edilirse, 2010 sonrasında mahkemeye görev olarak tevdi edilen bireysel başvurulara artık bakmama yoluna başvurmalarını beklediğimi bildirmiştim.

[Uyulmayacaksa neden zahmete katlanılsın. O durumda, başvuru yapacaklar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kapısına dayanır; AİHM’nin kararlarına da aldırılmadığı oluyor, ama olsun.]  

Umarım, iş, o noktaya kadar varmaz.

[Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin açıklamasının metnini bu yazının sonuna ekleyeceğim.]

ΩΩΩΩ

Teröre karşı mücadele bir şaşkınlık var gibi   

Reklam

Terörün seçime gidilirken yeniden azması ve gencecik fidanların birbiri ardına hayatlarının kaybedilmesi ile başlayan yeni süreçte siyasilerin tavırlarındaki tuhaflık bilmiyorum sizlerin de dikkatini çekiyor mu?

Şehitlerin cenazeleri memleketlerinde toprağa verilmeden başlayan karşılıklı atışmalardan söz ediyorum.

Bir yandan “Teröre karşı topyekün karşı çıkmak” kalıbı kullanılarak herkesin tek cephede buluşması doğrultusunda çağrılar yapılıyor; bir yandan da teröre karşı mücadelede farklı yaklaşımlar bulunduğu üzerinden yürütülen politikalar kürsülere kadar tırmanıyor.

İktidar muhalefetin konuya duyarsız olduğunu vurgularken, muhalefet de iktidarın mücadeleyi yanlış yürüttüğünü ileri sürüyor.

Olabilir, taraflar arasında konulara yaklaşımda farklılıklar bulunabilir elbette; ancak bunun bir kavga havası içerisinde kürsülere taşınması bana çok ters geliyor.

Kendimi bu defa terörle mücadelede karşı tarafın yerine koyuyorum ve dağdakilerin bu görüntüye bakıp amaçlarına ulaştıkları için sevindiklerini düşünmeden edemiyorum.

Yapılması gereken, tarafların, farklılıklarını beyan etmekle birlikte, bunu daha alçak desibelde bir üslupla ifade etmeleri…

Bağırıp çağırarak yapılan tartışmalardan kimsenin galip çıkması mümkün değildir.

Haklı çıkmak için bağırmak gerekmez.

Günün ortamında şehit cenaze törenleri de birer mitinge dönüşüyor ve oralarda tahminde zorlanılmayacak olumsuz gelişmeler yaşanıyor.

Cumhur İttifakı’nın küçük ortağının liderinin, anamuhalefetin lideri için “Sokakta bile gezemez” diyebildiği bir siyasi ortam, yalnız muhalifler için değil iktidar için de ülkeyi yaşanılmaz hale getirme ihtimalini içinde barındırır.

Böyle bir Türkiye mi isteniyor yoksa?

ΩΩΩΩ

Anayasa Mahkemesi’nin, son kararına karşı verilen tepkilere cevabı:

 “Anayasa Mahkemesinin İhlal Kararının Uygulanmaması Nedeniyle Bireysel Başvuru Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 21/12/2023 tarihinde, Şerafettin Can Atalay (3) (B. No: 2023/99744) başvurusunda Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkı ile Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ve Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Kamuoyunda Gezi Parkı Davası olarak bilinen ceza davasının sanıklarından olan başvurucu, milletvekili seçilmesi nedeniyle yasama dokunulmazlığına sahip olduğunu belirterek Yargıtaydan durma kararı verilmesini ve tahliye edilmesini talep etmiştir. Başvurucunun bu talebi, işin esası bilahare incelenmek üzere reddedilmiştir. Başvurucunun bireysel başvuruda bulunması üzerine Anayasa Mahkemesi, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. İhlal kararı kendisine gönderilen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (ilk derece mahkemesi), kararına ilişkin herhangi bir kanun yolu zikretmeyerek başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının Yargıtayca onanmasını gerekçe göstermek suretiyle dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay 3. Ceza Dairesine başvurucunun yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı yolunda bir mütalaa vermiş; söz konusu mütalaa başvurucuya tebliğ edilmemiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi “Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına” şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yönelik itirazını inceleyen ilgili daire ise karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir.

İddialar

Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle bireysel başvuru hakkı ile seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının; mahkûmiyet hükmünün infazına devam edilmesi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gereği yerine getirilmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi, Anayasa’nın 153. maddesinin altıncı fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmü ile çatışan bir durumdur. Kararlarının bağlayıcılığına ilişkin bu hüküm Anayasa Mahkemesince bireysel başvuru kapsamında ihlal edildiğine karar verilen anayasal hak ve özgürlükler için de geçerli olan ek bir güvencedir. Öte yandan yeniden yargılama dosyası görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece görülerek Anayasa’nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa’nın 37. maddesinde yer alan tabii hâkim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir.

Anayasa’nın 148. maddesinde, şartlarını yerine getiren herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı verilmiştir. Hiç kuşkusuz Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili bir şekilde uygulanması bireysel başvuru hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararların ihlal kararında tespit edildiği şekliyle icra edilmemesi de etkili başvuru hakkının özel bir türü olan bireysel başvuru hakkının açık ve ağır bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. Bireysel başvuru kararlarının uygulanmaması Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmayı anlamsız hâle getirecektir. Nitekim tam da bu sebeplerle Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarına herhangi bir takdir yetkisi tanınmamış veya bu konuda bir istisnaya da yer verilmemiştir.

Öte yandan somut başvuruya konu yargılamada Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemesini ilgili mahkeme olarak belirlediği için Yargıtayın 6216 sayılı Kanun kapsamında yeniden yargılama yetki ve görevi bulunmamaktadır. İhlal kararının gönderildiği ilk derece mahkemesi ise Anayasa Mahkemesinin kararı uyarınca önüne gelen dosyada yeniden yargılamayla ilgili görevini yerine getirmemiş; başvurucunun anayasal haklarını da gözeten bir yargılama yapmamıştır.

Kamu gücünün eylem, işlem ve ihmallerinin Anayasa’ya uygunluğunu kesin ve bağlayıcı olarak karara bağlama yetkisi münhasıran Anayasa Mahkemesine aittir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine karar verdiğinde herhangi bir merciin bu kararın Anayasa’ya veya kanuna uygun olup olmadığını inceleme ve denetleme yetkisi bulunmamaktadır.

Anayasa ve kanunlar Anayasa Mahkemesi kararını yerine getirme yükümlülüğü altında olan kamu makamlarına ve somut olayda ilk derece mahkemesine dosyayı farklı bir yargı merciine gönderme yetkisi vermediği gibi herhangi bir yargısal makamı da Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığını tartışma konusunda yetkilendirmemiştir. Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenleri kapsadığı gibi ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini de kapsar. Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasının reddedilmesi ve hukukun emrettiği yöntemler izlenerek ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmaması Anayasa’nın 153. maddesinin sözüyle açıkça çelişen, anayasa koyucunun iradesine aykırı bir yorum ve uygulama olmuştur.

Sonuç olarak ilk derece mahkemesinin yetkisi dâhilindeki bir dosyayı Yargıtaya göndermesiyle başlayan, Yargıtayın da Anayasa hükümlerini gözardı ederek verdiği bir kararla şekillenen süreç Anayasa’nın sözüne açıkça aykırılık oluşturmuş ve neticede başvurucunun bireysel başvuru hakkı, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline yol açmıştır.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.”

Reklam

25 YORUMLAR

  1. …..
    Nuh Peygamberin soyundandır atalarımız,
    Müslümandı aynı soydan, Hazreti İbrahim,
    At sırtında şahlandı, şanlı dünyalarımız,
    Bugün “yas”a garkoldu, durum oldukça vahim!

    Üsküdarı geçmiş de kartalmışsa atımız,
    Tıkı dık tıkıdık hep, doludizgin dörtnala….
    Arkadan yetişiyor, gençten yargı “tay”ımız
    Anası yorgun argın, kavuşacak pekala….
    ….
    *******

  2. ne kadar üzüldüm ki endekslerimi beğendiremedim. bazılarına.
    olabilir tabi.
    anlayışlı olmak gerekir değil mi ama herkes bir başkasının yorumlarını doğru kabul edecek diye ısrar edilebilir mi sonuçta üstelik tuikin açıkladığı kapı gibi birbirinden doğru verilere inananların dünya endekslerini kabul etmesi de komik olurdu zaten.
    konu basın özgürlüğü ya da adalet ise ülkenin halini bir ölçü üzerinden değerlendirmemiz lazım ki ben ortaya konulacak her türlü değerlendirmeyi kabul edip üstüne tartışmaya hazırım elbette,
    ülkemizde de bu konuda yapılmış araştırma ve anketler yok mu? bazılarını alıntılayabilirim toplumun adalete bakışı nasıl, adalete güven ne durumda mesela diyorum ama çıkan sonuç için şimdi o anketleri kim yaptı?
    dış güçler yaptırmıştır? anket şirketleri kimin? bugün bunlar ne yapıyorlar? gibi gibi bildiğimiz yine birbirinden arabesk tanı ve tavırla karşılaşma olasılığım hayli fazla.
    öyleyse bu arkadaşlar çıksın, tanımadığı on kişiye türkiyede adalet ne durumda sorusunu sorsun ve halkın bakışını araştırsın. keza basın özgürlüğü, mümkünse tarafsız gazetecilere soralım, akademik özgürlüğü tarafsız akademisyenlere…
    sonuçlar hakkında hepimizin bir fikri vardır değil mi?
    ben hangi mahalleden olursa olsun iyi ihtimalle 10 kişiden 9 kişinin, türkiyede adalete güven duymadığını söyleyebilirim rahatlıkla… kötü ihtimal kimsenin güven duymuyor olduğudur hele ki işi yargıya bir şekilde düşmüş ise. sıradan bir alacak verecek davasını yıllar sürdüğü, bir ev parası alacağıyla insanların dava sona erdiğinde bir bisiklet alamayacak hale geldiği düşünülür ise.
    yani benim alıntıladığım endeksler bile gerçek durumu yansıtmaktan çok uzaklar. itiraz edenlerin bir adalet derdi yok zaten işin aslına bakılırsa,
    batıda da adalet yok demekle geçiniyorlar,
    orada olmayan adaletin burada ne işi var yani?
    orada yoksa burada da olmayabilir gibi anlayalım değil mi?
    büyük bir kesimin adalet talebi yok.
    yorumumun ana konusu bu zaten. endeksler değil.

    • …..
      “..Büyük bir kesimin adalet talebi yok” mu?
      Stotüko robotiks dışında herşeye tok mu?

      Ulusal “endeksimiz” epey düşük o zaman,
      “Yapay zeka” destekli gelişebilir insan!

      Başarılabilir bu, verilirse el ele,
      Kodları kim yazacak! işte bütün mesele!..

      Ben diyorum ki işte “Akıl*İman Sentezi”
      Seziler arasında, bize en uygun sezi!…..
      …..

      • işim gereği teknolojiyi yakından takip ediyorum, 2024 internete başladığımız zaman gibi çok farklı bir dönemin başlangıcı olacak, hayatımız büyük ölçüde değişecek, pek çok kodlar yazıldı hali hazırda biz o hain bu ajan diye birbirimizi yerken ve cok daha öncesinden.

  3. Aym babayeme beni ilgilendirmiyor. Kararı yok sayılan bir koltukuğu işgal edenleride aldığınız aylıklar!.. diyeceğim ama fakat, orası olmazsa işi var başka mahkeme de🤗
    -dağdakinin huzuru bozulmuşmu? Meclisteki taşeronu sıkışmış wc nin kapısına koşmaya hazır mı? Ben ona bakarım🤔
    -sağ radikal ekmek elden gidiyor (daha yazacam da!..)
    -terörist ekmeğime katran sürdüler diyormu? EEEvvvvvEEEETTTT!!!!
    -iyi parti oyunu bozdu sora masanın diğer oturan boğaları kem küme başlar mı? Bilemem ☹️.
    -Fatih Erbakan çıkarılmıyor sahneye acaba neden?
    -hüdapar Amerikan vatandaşlığına geçermi bilemem (çok seviyorlar trşampı)
    Ya Erbakan derse,
    Gel cemaat siİnle beraber hep birlikte!..
    Bir berber dükkanı pardon siyasetçi dükkanı açalım 😯😯😯😯.

  4. AYM’nin topuzu eline alması gerekti, anlayana bu BİLDİRİ çok ciddi bir hukuk uyarısıdır.

    Anlamak istemeyen ise: Ne dersen de! Bildiğini okuyacak! ve maalesef sistem buna müsait.

    Böyle kıymetli uyarıların hep boşa çıkarıldığı bir ülke olduk. Bakalım bunun kaderi nasıl olacak ve Ülkenin makus talihi değişecek mi?

  5. ENDİŞEYE GEREK YOK
    Ülkemiz adına endişelenmeye hiç mi hiç gerek yok!
    Zira, hiçbir;
    –Endişe,
    –Teşhis,
    –Tedavi,
    –Fikir,
    –Düşünce,
    –Öneri
    hiçbir sonuç vermez.
    Hiçbir tepki alamazsınız.
    Çoklu organ yetmezliği sonucu çoktan bitkisel hayata girmiş durumdayız.
    Bitkisel hayatın teknik tanımı, hayat fonksiyonlarının geri döndürülemiyecek derecede yitirilmesidir.
    Ülkemizde, “sosyal, siyasal ve anayasal” bir kriz yaşanıyor.
    Ekonomik göstergeler sebep değil, sadece semptom.
    Ve 15 Temmuz’dan itibaren krizin 4. evresine girmiş bulunuyoruz.
    Haydi 15 Temmuz değilse bile, iyimser bir yaklaşımla 16 Nisan 2017 de açık ve net bir koma haline girdik.
    Artık “eve götür” aşamasındayız.
    Artık hiçbir konuda hiçbir endişeye mahal yok!

  6. Anayasa mahkemesi kararı uygulamayanları anayasayı ihlalden yargılamayamaz mı .Bu konuyu gündeme taşımanız ülkeye fayda sağlar diye düsünüyorum.Saygılarımla

  7. Sn Koru 12 şehit verilmiş insanlar acı içersinde bagirlari yanıyor öyle veya böyle bir metin hazirlanmus ve terör lanetlenecek BE HADSİZ pari CHP neden polemik yaparak ortamı geriyorsun imzala birlik oldugunuzu göster sonrasında ne söylemen gerekiyorsa hangi eleştiriyi yapman gerekiyorsa yap ama birliği bozma Ya öbür DENSiZ DEM mıdır nedir yazıklar olsun size bu vatanın ekmeğini yiyip suyunu içiyorsun Birkere de şu terörü lanetle SEN böylece kimin USAGİ oldugunu gosteriyorsun .Ey Bu zirvalara bu densizlere oy verenler görün bu partiler kime hizmet ediyor.CHP anla artık neden %25 i gecemiyorsun.Muhalefet öfkeyle olmaz akılla olur ama sende o yok

  8. “Türkiye Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 165. sırada
    Akademik Özgürlük Endeksinde 179 ülke arasında 166. sırada yer alıyor.
    Hukukun üstünlüğünde ise dünyada 148. sırada”
    yolsuzluk algı endekslerinde ise en çok puan kaybeden ülkeler arasında 48 sıra birden gerileyerek 101. sırada yer alıyor. son sırada kendimizden kısıp büyük servet dökmekte olduğumuz müslüman ülke somali var.
    https://seffaflik.org/2022-yolsuzluk-algi-endeksi-aciklandi/
    biraz farklılıklar göstermekle beraber endekslerdeki sıralamalar yaklaşık böyle, neredeyse her alanda istikrarlı bir gerileme performansı gösteriyoruz.
    bunun tek sebebinin iktidar ve kötü yönetim olduğunu iddia etmek eksik ve hatalı olur. toplumda ciddi bir yozlaşma ve ahlaki değerlerde çürüme olduğunu sosyolojik bir gerçeğimiz olarak tartışmamız gerekir.
    ülkede bugün yargıda olanlar, yaşananlar bu toplumsal bozulmanın bir resmi sadece.
    toplumda bir adalet talebi yok.
    yolsuzlukla mücadele edilmesi için de bir talep yok.
    oysa mülkün temeli adalettir, adalet olmazsa adil paylaşım başta olmak üzere ülkede dirlik adına varlık olmaz. bereket kalmaz.
    devlet kurumlarını yıpratmak yerine onları yapılandırmalı değil miydik?
    ne mazeretimiz var???
    niyet hayr olsaydı akıbette hayr olurdu…

    • Sayın yorumcunun kıstas olarak aldığı ölçü ” Dünya basın özgürlüğü endeksi”
      Sınır tanımayan gazeteciler olarak ilki Ekim 2002′ de yayınlanmış…

      Sınır tanımayan gazeteciler :Fransızca: Reporters sans frontières), Paris kökenli, basın özgürlüğünü savunan uluslararası bir sivil toplum kuruluşudur. Robert Ménard, Rony Brauman ve gazeteci Jean-Claude Guillebaud tarafından 1985 yılında kuruldu

      Ve bu listede ( kendi sınırları dışında dahi hukuk tanımayan Irak’a Libya’ ya Afganistana vs.vs. kan kusturan ) Amerika 45. sırada
      Gazze de katliam yapan israil terör devleti 88. sırada

      diğer Emperyal güçleri ( Afrikayı kana bulayan fransayı vs. saymıyorum)

      Eleştiri yapılsın amma kendi iç dinamiklerimizle dahi oluşturamadığımız ölçü üzerinden yaparsak yanılmış olup aynı zamanda kendi siyasi hezeyanlarımızla çevremizdekileri de yanıltmış oluruz…

      • basın özgürlüğü ve emperyal güçler birbirinden farklı başlıklar
        değil mi?
        ne alaka?
        meramınızı emperyal güç olup basın özgürlüğü endeksinde bizden daha iyi bir sıralamada olunamaz diye mi anlamamız gerekiyor
        ya da
        bu endeksleri dış güçler oluşturuyor ve gerçeği yansıtmıyorlar mı demeye çalışıyorsunuz?
        o hezeyan bu yanıltma arabesklerini bırakıp hangi ölçü üzerinden isterseniz bir değerlendirme getirin,
        onun üzerinden tartışalım o zaman.

        • Didem hanım maalesef Arebesk vs. diyerek tartışma kültürünüzü dahi önyargı üzerine oturtmuş olduğunuz için sizinle tartışma ortamı oluşturulamayacağını ortaya koymuşsunuz.
          yani demek istemem şu ki ; ( sizi ve söyleminizi hedef almadan )
          Toplum olarak gelişmemiz gerekir ki kendi ölçülerimizi oluşturalım
          Bunun için ötekileştirmeden, bu coğrafyanın gerçekliğini göz ardı etmeden, politik olarak değil samimi niyetlerle çözüm odaklı olarak hep birlikte çok çok çalışarak ancak başarı ve adalete ulaşabiliriz vesselam…

          • yavuz bey, “siyasi hezeyanlar” etiketlemesi de benim tartışma kültürüme uygun değildi ama ben bunu tartışmadan kaçmak için kullanmadım, tondaş bir ifade ile yetindim
            kendi ölçütlerinizi bir gün oluşturduğunuzda, istediğiniz değerlendirme üzerinden konu başlıklarını seçmeyi de size bırakıyorum çözüm odaklı buyrun tartışalım,
            siz edebinizi takınırsanız samimi bir karşılık alırsınız.

      • yavuzcum mesele ağaç değil anlasana ….İsrail 88😂 abd 45😂😂😂😂diğer Avrupa ülkeleri ilk 10-20 de dirler😂😂😂bu raporları yazanda kendileri zaten 😂😂esas komik olan buna inanalar….

    • Basın ozgurlugu tanımını biraz açar mısınız.Mesela Filistin özgür olmalı demek bu özgürlüğe uymuyor değil mi.Gazetecileri susturup öldürmek özgürlüğün kapsamındami Fotoğraf makinalarını kırmak gazetecileri dövmek bu özgürlüğün içinde mi.Filustin bayrağıni yasaklama bu haber yapmayı engellemek basın özgürlüğünün neresinde .
      Bu özgürlüğün sıralamasını yapanlar sizce kimler bugün ne yapıyorlar.

      • sorun, özgürlüğün sıralamasını kimlerin yaptığı değil,
        her geçen gün ekonomiden yargıya her konuda gerilediğimiz gerçeğini görmezden gelirsiniz hatta inkar edersiniz
        yapılan endeksleri beğenmediniz demek
        kaale almazsınız,
        dış güçler bir de üstelik emperyalistler bizi böyle kategorize ediyor der geçersiniz,
        onlar bizden adil mi ki zaten diyerek daha iyi hissedersiniz
        hatta filistin için özgürlük istiyorsunuz yani daha ne olsun değil mi?

        • sorun, özgürlüğün sıralamasını kimlerin yaptığı değil….Didem hanımcım esas soru bu.. kendilerinin çalıp kendilerinin oynadığı yazıp çizdikleri rapolara değerlendirmeler yapılması…yargılara varılması.😂biz şöyleymişiz böyleymişiz meğer
          denmesi..sorun bu…yani bunu kimin yaptığı esas sorun.
          haa diğer konular
          her geçen gün ekonomiden yargıya her konuda gerilediğimiz gerçeğini görmezden gelirsiniz……..bunlar bu raporlarla ilgili değil.bu çok ayrı bir konu.üstelik bunlar sana göre ..göreceli…aynen şu endek bu endek şu uluslarası kuruluşun hazırladigi raporlar gibi göreceli…geriledik..kötüledik..yandık .bittik…😂bunlar sana göre…aynen bizi basın özgürlüğü su özgürlükte şunda bunda değersiz yetersiz gören kuruluşlar gibi …(😂ona göre göreceli)

          • duyan da endekslerim konusunda hassasiyet gösteriyorum sanır, yok öyle bir şey. tuik enflasyon verileri açıkladığı zaman hiç böyle sorun etmiyorsunuz ben veri dediğimde o çaldı bu oynadı oluyor, yerinde olsam bu sıralamalara sesimi çıkarmazdım neysem neşen daim olsun.

  9. 2023 le kötü günler geride kaldı diyebiliriz zannedersem.
    artık daha kötü günler bizi bekliyor.
    her geçen gün bir önceki günü mumla arayacağa benzeriz.
    şehitlerimize yüce Allahtan rahmet ailelerine sabrı cemil diliyorum. vatan varsa şehit var. onların güzel mertebelere ulaştığı inancı en büyük tesellimiz.
    ya kalanların mertebeleri…
    geçen mayıs seçimine haftalar kala yine büyük sınır ötesi operasyonlardan söz ediyorduk değil mi?
    ortak bildiriye katılmayan partiler var-mış.
    ne kadar ayıp.
    bu chp bu milleti tanıyamıyor,
    iktidarın milleti yoksullaştırmaktan tut, tarımın hayvancılığın gerilemesine neden olan politikalarına, ülkenin kaynaklarının adaletsiz paylaşımından yargıda olanlara kadar zilyon adet işinin yerli ve milli olmaktan uzak olduğuna bakmayıp mecliste kınama yapmış mı yapmamış mı üzerinden anladığı bir yerli, milli algısı olduğunu bunlar
    an-la-ya-mı-yor-lar.
    chp kendi okur-yazar, gezer-tozar seçmenine kendi terörü kınamıyoruz, lanetliyoruz dediği bildirisini satabilir, milli yas ilan edilsin teklifini anlatabilir ama millet bu seçmenden oluşmuyor değil mi?
    kendi bildirisini yayınlayabilir, ortak bildiriye de imza atabilirlerdi ama öyle tercih etmediler. seçimler yaklaşırken alışık olduğumuz resim yine her zaman ki gibi karşımızda. iktidar ve muhalefet elele üstlerine düşeni layıkıyla yapıyorlar.
    sonuçları ortada.
    dünya sefalet endekslerinde birinciliklere koşan milletimiz.
    temel gıdaya bile erişemeyen milyonlar…
    seçime kadar ekonomi, her ne kadar yaz başı kadar derin olmayacaksa da bir parça kontrol altında tutulmaya çalışılmasına rağmen ilk üç ayda bile sıkıntılarımızın çoğalacağını ve yoksullaşmanın artacağını ön görebiliriz bu da belki izmir ve ankara için değilse de kiradan gıdaya çok şeyin değiştiği istanbul için chp nin kaybedilebileceği anlamına geliyor.
    ne kadar çok fakirlik o kadar çok oy gerçeğimiz var artık.
    tencere kazanıyor yine ama realite yoksullaşmak istemeyenlerin tenceresi değil, yoksullaşan ve yardımları korumak isteyenlerin tenceresine dönüşmüş durumda.
    bakınız merkez bankası başkanımız bile istanbulda gelirine göre ev bulamamış ta anneciğinin yanına taşınmak durumunda kalmış iyi mi?
    ne diyeyim,
    yeni yılda kara kara düşünecek çok şey var değil mi?

    • yılda elli milyar dolar terörle mücadeleye veriyormuşuz,şu pkk belasına yedibin tır silahı dış güçler deilde ben mi veriyorum…..

  10. Bütün siyasetçilerin Allah müstahakını versin !
    AYM. ‘nin bildirisini se
    duymadım ‘ burdaki metnini de okumadım, bence o metni çerçevelettirip duvara assınlar , bir de hatira fotoğrafı çektirsinler !

Yoruma kapalı.