Araplar ile aramız açılıyor.. Gazetelerinde Türkiye ve CB Erdoğan ile ilgili yazılanlarda ipin ucu iyice kaçtı…

28
Arap gazeteleri, bini bir yerde
Reklam

Arap medya dünyasında en revaçta olan konu, içinde Türkiye’nin, Tayyip Erdoğan’ın ve Osmanlı’nın anıldığı yazılar…

Böyle bir dalga Arapça çıkan gazetelerde bir süredir gündemi işgal ediyor.

Türkiye’nin Tayyip Erdoğan eliyle Osmanlı geçmişini günümüzde canlandırmaya çalıştığı tezi bu dalganın etkisi altına düşmüş her yazıda ifade ediliyor.

Yazarların adları, hangi ülkenin vatandaşı oldukları, hatta yazılarında işledikleri ayrıntılar değişiyor, buna karşılık yukarıdaki kısa paragrafta özetlediğim tez hiç değişmiyor.

Son günlerde bu teze bir yeni ayrıntı daha eklendi ve ısrarla her yazıda vurgulanıyor.

Teze bakın, teze…

Arap yazarlara göre, Osmanlı’yı günümüzde yeniden canlandırmaya çalışan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Arap ülkelerinin pek çoğunda faaliyet gösteren, bazılarında yasaklanmış bir siyasi çizgi olan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) örgütünün lideri (onlar buna ‘mürşidi’ diyorlar) seçilmiş…

Okuduklarımdan, hangi ülkenin İhvan’ı böyle bir seçim yapmış, yoksa Mısır, Ürdün, Filistin, Körfez ülkeleri ve artık hangi ülkede şubesi varsa o ülkenin İhvan örgütleri bir araya gelmiş de hepsi birden mi kendilerine ‘mürşid’ olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanını seçmişler sorusunun cevabını bulamadım.  

Reklam

Arap örgütü böyle bir seçim yapmış da Tayyip Erdoğan da getirildiği bu yeni makamı kabul etmiş mi, bu da meçhul.

Galiba biri bu iddiayı ileri sürdü, iddia oradan başlayarak ağızdan ağıza, sütundan sütuna dolaşan bir rivayete dönüştü.

Türkiye Suriye ile ilgileniyor, Arap gazete ve dergilerinde konuya ilişkin yazı yazanlar bunu hemen İhvan ile ilintilendiriyorlar…

Aynı durum Irak, Libya, Filistin gibi konu başlıkları ile ilgili yazılarda da kendini gösteriyor.

Bir süredir bizde de bazı haber ve yorumlarda AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ortadoğu politikasından söz edilirken -henüz ‘mürşid’ ayrıntısı kullanılmasa da- İhvan irtibatı kurulmaya başlandı. En azından “AK Parti’nin İhvan saplantısı yüzünden” diye bir cümlecik yorumlara eşlik ediyor.

Konu bir süredir gündemimde olduğu ve “Yazmalıyım” diye beni dürtüp durduğu halde başka gelişmeler ele almayı ertelememe yol açıyordu; ancak son okuduğum bir makalede karşıma çıkan karşı-iddialar bu dalga yüzünden ipin ucunun kaçmakta olduğu işaretini verdiği için, konu acil listeme girdi.

Yazının yazarı Ürdünlü. Ürdün hükümetlerinde bakan olarak da görev yapmış biri. 

Bizim bildiğimizden farklı, yönetim tarzının geriliği bir tarafa yönettiği halklar üzerinde geri bıraktırıcı bir rol oynadığı iddiasını da içeren ‘Osmanlı’ portresi çiziyor yazar ve ne alakası varsa onun karşısına Arapların Müslüman olmadan önce bile Osmanlı’dan daha uygar olduklarına dair tarihten örnekler verme ihtiyacı duyuyor.

Reklam

Tezin bir bölümünü aktarayım:

“Araplar, büyük İslam dininden, Emevi, Abbasi ve Fatımi devlet ya da imparatorluklarından önce de büyük ve ileri devletler kurmuşlardı. Bunlardan bir tanesi de başkenti Petra Antik Kenti olan Nebati Krallığı’dır. Bu krallığın toprakları Nakab ve Sina bölgelerini, mevcut Ürdün’ü ve Arap yarımadasının kuzeyini kapsıyordu. Tütsü Yolu üzerinde ‘stratejik’ bir duraktı.”

Çocukça bir tepki bu.

Yalnız çocukça sayılabilecek tepki aynı yazı içerisinde çok daha tehlikeli boyutlara varıyor. 

Türkiye, özellikle AK Parti iktidarının ilk dönemlerinde, Arap halkları gözünde hep ‘örnek bir ülke’ görüntüsüne kavuşmuştu. ‘Arap baharı’nın Türkiye örneğinden esinlendiğini yalnızca bizler değil Arap kanaat önderleri de gündeme getiriyorlardı.  O dönemde, “Sizin Osmanlınız varsa, bizim de çok eskilere kadar giden bir kadim uygarlığımız var” iddiasını dile getirenlere rastlamak mümkün olmuyordu.

Osmanlı’yı ‘ortak miras’ görme alışkanlığı Arap aydınlarının dağarcığına yerleşir gibiydi.

Şimdi ise farklı bir çizgi her ülkenin aydınında kendini belli ediyor.

Ürdünlü yazar bakın işi nereye vardırıyor.

Okuyalım:

“Bu bölgede ve bir zamanlar Osmanlı devletinin uzandığı tüm toprakları geri almaya hakları varsa Arapların da İskenderun sancağını -yani Hatay’ı FK- geri alma hakkına sahip olduklarını kabul etmeleri gerektiğini biliyorlar. Bu durumda Yunanlıların ve Bizanslıların bir zamanlar onların olan toprakları geri almayı iddia etme hakkına sahip olacaklarını biliyorlar. Aralarında Diyarbakır’ın da olduğu birçok şehrin bir zamanlar Arap şehri olduğunu, bu çağda Erdoğan’ın yaptığı gibi eski defterleri açmanın sonunun kötü olacağını, gerçekten yıkıcı savaşlara ve çatışmalara yol açacağını biliyorlar.”

Çok rahatsız etmesin diye yazının en az mahzurlu bölümünü dikkatinize sunduğumu da bilesiniz. [Yazının Arapçası ile Türkçe çevirisine linklerden ulaşabilirsiniz.]

Söylem değişikliğinin sebebini saklamıyor yazar; yazısını baştan sona ‘Müslüman Kardeşler’ ve ‘mürşid’ iddiası üzerine kurduğu gibi, yazının sonunu da yine aynı iddiayla getirmiş. 

Marjinal bir yayın organında yayınlandığını sanmayın, Suud sermayesiyle Londra’da yayınlanıp bütün Arap dünyasında satılan önemli bir gazetede çıkıyor bu yazı.

Aynı gazetede ve diğerlerinde benzer yaklaşımla kaleme alınmış sayısız makale çıktı şu son zamanlarda.

Doğru olmayan bir iddia gözüyle baktığım için, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler örgütünün ‘mürşidi’ seçildiği tezi üzerine oturan bu yoğun tezviratın önüne geçmek gerektiğine inanıyorum.   

Aynı gazetelerde yer almak üzere bu konuda resmi bir açıklama yapılmasında yarar var.

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. Bir video izlemiştim bir Arap gazeteci, medyanın ve yönetiminin batı tarafından tanzim edildiğini, yönetimin Türkiye karşıtlığının ve medyada çıkan alyhimizdeki yazıların hep ısmarlama olduğundan bahsediyordu. Arap haalkının Türkiye ve Türk insanını sevdiğini ve Osmanlıyı son İslam devleti olarak gördüğünü söylüyordu. Bence Osmanlıya dönüş gibi algılanacak tüm aksiyonlardan vazgeçilmeli ve Osmanlıdan bir tık daha ileri hedefleri olan geniş bir vizyona sahip olunmalı. Osmanlı 600 yıl boyunca şanlı bir tarih yazmış, çağ açmış çağ kapatmış, vazifesini hakkıyla yapmış ve sonra yeni dünya düzenine uyumda geç kalınca tarih sahnesinden silinmiş. Osmanlının doğru yaptıklarını daha da geliştirmeli, yanlışlarına düşmemeli ki tarihteki olumsuz vakalar yerine bizi onurlandıran, gücümüzü, birliğimizi, medeniyetimzi daha muhkem kılan vakalar tekerrür etsin. Ama bunu Osmanlı adıyla yapmaya çalışırsak mucadeleye 1-0 yenik başlarız zira muhataplarımızda Osmanlı hafızası hala çok taze.

  2. 8-10 sene önce “Erdoğan adaylığını koysa birçok Arap ülkesinde seçimi kazanır” deniyordu. Bir kuzey Afrika ziyaretinde Erdoğan halka karşı yaptığı konuşmada “Laiklikten korkmayın, laiklik dinsizlik demek değildir” demişti de bazı tepkiler almıştı.
    Aynı Erdoğan AKP öncesinde “Laiklik dinsizlik” de demişti. Yakınlarda ise, “M.Kemal’e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin, vasiyetimdir” ve “Yunan kazansaydı daha iyiydi” diyen Kadir Mısıroğlu’na övgüler de düzmüştü. Fakat darbe girişimi sonrası 16 Temmuz sabahında AKP Genel Merkezi binasına devasa bir Atatürk posteri de asılmıştı.

    Başbakan olduktan kısa bir süre sonra 1 Mart tezkeresinin TBMM’den geçmesi için yoğun çaba gösterdi ve geçmezse “memurların maaşlarını bile ödeyemeyiz” dedi. BOP eşbaşkanı olduğunu açıkça söyledi. Yıllar geçip de seçimleri kazanmanın verdiği cesaretle bu sefer Siyasal İslamcılığa soyundu. Bir keresinde “Lozan iddia edildiği gibi başarılı bir antlaşma değil” dedikten üç ay kadar sonra “Lozan Cumhuriyetimizin çimentosudur” da demişti. Çok yakında da Montrö antlaşmasına laf sokuşturup daha sonra bu anlaşmaya uyulacağını söyledi.

    Cemaat devlette ve AKP’de güçlü iken açılan Ergenekon Terör Örgütü davaları için “ben bu davaların savcısıyım” demişti. Fakat daha sonra öylesi işine geldiği için “Cemaat orduya kumpas kurmuş” dedi ve suçladıklarının tarafına geçti. Şimdi de daha önce “vesayet rejimi kurmakla suçladığı” çevreler ile Cumhur İttifakını kurdu. İlk başlarda Amerikancıydı, sonra kendisini çok güçlü sanıp Siyasal İslamcı oldu, daha sonra Rusyacı oldu, şimdilerde yine Amerikancılığa kayıyor. Diğer yandan iç politikada AB karşıtlığı ile oy devşirmeye çalışırken sıkıştıkça da AB’den medet umuyor.

    Gerçek Erdoğan hangisi ? Görünen o ki Erdoğan gerçekte Siyasal İslamcı (İhvan) fakat “light” olanından. Yani bedel ödemek gibi bir niyeti yok, olursa olur olmazsa “beni anlamadılar” deyip Siyasal İslam düşmanı bile olabilir. Sosyalist terminolojide sık kullanılan bir terim ile “tam bir oportünist (fırsatçı)”.

      • Sosyalist terminolojiyi tanımak için komünist olmak gerekmiyor, aydın olmak yeterli. Ayrıca gelişmiş Avrupa ülkeleri bazı sosyalist uygulamaları kapitalist sistem içine yerleştirerek bir çeşit sosyo-kapitalist düzen kurmuşlardır. Tabi bunlar boş laflar size göre, Reis’in düzeni hepsinden iyidir derseniz şaşırmam!

        • Yok yav niye boş laf olsun sayın fkt, reisin türkiyede uyguladığı sistem tam da senin o dediğine yakın bir şey zaten, bence biraz daha kafa yorsan aynı çizgiye gelcez sanki..?

  3. Yazboyu istanbuldaki turist trafiği arap ve iran ağırlıklıydı. Ailecek geziyorlar, eğleniyorlar, yiyip içiyorlar, avm lerimizde alışveriş ediyorlar, camilerimizde ibadet ediyorlar; müzeleri pek dolaşmıyorlar… daha ziyade ilginç/popüler buldukları farklı bir atmosfere ve kültüre sahip olan türkiyeye gelip kendi ihtiyaç ve önceliklerine göre tatillerini geçiriyorlar. Allah bereket versin, biz de paramıza bakıyoruz! bu sayede, türkçe de öğrenmiş biçok suriyeli kardeşimiz artık turizm sektöründe de çalışıyor… ıraklı ve iranlılar arasında türkiyeden ev almak moda, hem de öyle böyle değil; 250bin doları bastırıp ev alana vatandaşlık bile veriyoruz, komşularımız daha komforlu bi yaşam için türkiyeyi tercih ediyor fena mı..? Yazıya konu olmuş arap ülkeleri medyasının neşriyatını bilemiyorum ama ahalisi türkiyeyi ikinci vatanı gibi görüyor sanki, iranlılar için zaten komşu kapısıyız…
    Yani merkel gitmeyin dese de alman ülkemize geliyor, kral gitmeyin dese de arap geliyor, iran türkiyeye gidecek vatandaşlarına astronomik yurtdışı çıkış harçları koysa da farsi kardeşlerimiz bize koşuyorlar, putin artık kendi vatandaşlarına gitmeyin de diyemiyor! Çünkü türk gerçek insandır ve insanı sever, misafirine hürmet eder, hep güleryüzlüdür… Sayın yazar eskiden güneydeki sevdiğimiz ülkenin dandik internet sitelerinden alıntılar yapar ve bizleri bilgilendirmiş olurdu, iyi de ediyordu ama bu kez sanki biraz laf ola beri gele bi alıntı olmuş gibi… sahi, tebaai sadıkada hangi milletler vardır..?

    • En çok da Suriyeliler sevdi Türkiyeyi. Milyonlarcası bir geldi, bir daha da ayrılmıyorlar. Biz de pek sevdik kendilerini pek çoğunu vatandaş yaptık. İstanbul Araplar sayesinde daha da bir güzelleşti H.Gayret bey. Sahi nargile içiyor musunuz?

    • Bizim ülkemizdeki milliyetçilik falan değil resmen maskaralık derken tam da bunu kast ediyorum: İşine geldiğinde, “Bu vatan toprakları ecdadın kanıyla sulandı, bir karış toprak için şehit düşeriz”, ama, sefilliğimizi kendi kendimize açık etmekde de üstümüze yok (Türkler çok zekidir ya!): “Hem de öyle böyle değil; 250bin doları bastırıp ev alana vatandaşlık bile veriyoruz”. Araplara ve İranlılara ev satıp vatandaşlık vermek. . . Turizmini ancak “Yat uyu, ye iç sıç, adeta sudan ucuz beyler!” ile ayakta tutabilen, o Arap ve İranlı turistlerin helalarını üniversite mezunu çalışanlarıyla temizleyen bir ülke. . . Ve ‘milliyetçi’ Gayret bu kepazeliklerden övünç payı çıkarıyor (Demek ki, her Türk asker doğduğu gibi, aynı zamanda pek bir zeki doğuyor).

      Sokak roportajlarından birinde, emekli bir amca, kendisine “En son ne zaman ve hangi süreyle tatile çıktınız?” diye soran genci, alay ediyor sanısıyla bastonlamaya kalktı, zar zor yatıştırıp kendisiyle alay edilmediğine ikna ettiler çevredekiler. Memleketine akraba ziyaretine gitmeye parası olmadığını söyleyen amcamızın tepksi anlaşılır bir tepki.

      Hem, “Her Türk asker doğar”, hem de, seçim kampanyasında bedelli ve askerlik süresini kısaltma vaadinde bulunmayan partiye ekmek yok!

      Hem cumhurun başı sıfatıyla aynı zamanda baş komutan, hem de ailesinden, akraba, eş dost takımından bedelli ve çürük raporuyla askerlikten yırtmışları kuyruğa soksan, gören Fenerbahçe-Galatasaray derbi maçına bilet, ya da manavlardakinin üçte bir ucuzuna (o da en çok 5 kilo sınırlamayla) satılan patates-soğan kuyruğu sanır.

      Hem ümmetin lideri, ve ama hem de Doğu Perinçek’in memuru olabilen, oldurulabilen birt başkomutan!

      Ondan sonra, Muhsin Yazıcıoğlu, Mümtazer Türköne, Tarık Çelenk dediğinde, “Tanrı bunları yolumdan uzak tutsun!” lakırdıları.

      Velhasılı kelam: Pabucumun milliyetçileri!

    • Gel İranlı ve de Arap kardeşim! Batan geminin malları bunlar! Amerikalının 250.000 yeşilini bastıran malı götürüyor, üstüne eşantiyondan bi de T.C. vatandaşlığı veriyoruz. Yağmur yağdı (yani ülkenin tarımını bitirdik, milleti kredi kartıyla efsunladık, parayı betona gömdük), böyle oldu. Fırsat bu fırsat! Hani olacağı yok, ama olur da aklımızı başımıza devşirirsek, bi daha böyle satmayız vatanın bol rant getirili toprağını, arsasını üstüne bi de vatandaşlık vererek. “Don’t be stupid!” (“Dangalaklık etme!”) durumları yani!

      Mliiyetçi biladerim H. Gayret. Allah klavyeni korusun, diyeceğim. Benim tuğla gibi 10 yorumuma sığdırıp Sefa Arkadaşın yakınmasına yol açtığım (Yaw, iyi güzel yazıyosun da bu kadar uzatıp uzatıp durmasan olmuyor mu?) meseleyi bi paragrafta faş etmişsin yine. Klavyene gayret be biladerim! Beş değil, on beş yaz her gün!

    • Sayın H.Gayret çok haklı. Elalem ancak 250 bin dolar verip Türk vatandaşı olabilirken biz bedavadan Türk vatandaşı olmuşuz. Reisin kıymetini bilmek lazım.

  4. Fehmi Koru’ nun ilgi alanına giren Enver Altay lı meselesi ile ilgili yazısını bekliyoruz…Enver Altaylı iddianamesine göre Kılıçdaroğlu’nun kripto danışmanı konuşma metinlerini yazan kişi aynı zamanda. “Kontrollü darbe” lafı da bu danışmana aitmiş…

  5. Türk-Alman üniversitesi açılışında Erdoğan’a Osmanlı miğferi (savaş başlığı) ve Merkel’e Osmanlı aynası hediye edilmiş 🙂 Böylece eski ortaklık ihya edilmiş. Bu sefer Almanlar yenildiği için yenilmiş sayılmayız umarım 🙂

    • Dünyadan haberimiz yok! yahu nerede açılmış bu üniversite? nerede olursa olsun… böyle bir konuda işbirliği önemli bir gelişme. Hayırlı olsun. Kıymeti bilinsin, hatta üzerine titrensin! Bu zamanda miğfer laboratuvar veya endüstriyel bir üretim merkezinde ancak koruyucu bir ekipman olarak işe yarar! kişi kafayı bir yere çarpmasın diye. Aslında, bu amaçla ve iyi bir tasarımla prototipine de başlanabilir. Osmanlı ihtişamının teknik üretim tesislerinde gösterilmesine ihtiyaç var!…

  6. Fehmi bey AK Parti çevresinden uzaklaştığı için herhalde bilmiyor :), o çevre de aynen böyle düşünüyor, mürşid iddiası bile buna dahil olabilir :). Son yıllardaki Osmanlı dizilerini ve aktörlerinin bile saygıyla el üstünde tutulmasını falan düşünün. İlgili iddia doğru olmasa bile itiraz yazısı gönderilmeyecektir. Belki gazetenin Türkiye’ye girişi yasaklanabilir 🙂

  7. Demirel’in uzun yıllar dışişleri bakanlığı yapmış İhsan Sabri Çağlayangil ben ABD büyükelçisine istedlğim gibi davranırım.Ancak hiçbir Arap ülkesi büyükelçisinin yanında bacak bacak üstüne atmam diyordu.
    Arapların “Osmanlı” dan duydukları rahatsızlığın boyutu bu.
    Bu rahatsızlık doğrudur-yanlıştır olayına girmiyorum.Olgudan bahsediyorum.
    Remi açıklama neyi değiştirecek ki?

  8. Bu ülkenin son 20 yıldır kaderi dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak olarak özetlenebilir.

  9. Araplarla aramız açılmıyor…Vesayetin tasması takılmış vesayetin emrinde olan Arap yönetimlerinin medyası Türkiyeye karşı savaş açmış….

    İçerde Pkk ve terör sorununu kürt sorunu varmış diye lanse edenler… bak Araplar bile bize düşman olmuş demeye getirme çabaları….
    İçeride yeni siyasi ittifak ve oluşumlarla, dışarıda Muhammed bin Zaid ve Muhammed bin Selman gibi kukla liderlerle, Türkiye’ye yönelik çevreleme, köşeye sıkıştırma, durdurma çabaları devam ediyor.
    İçeridekiler, Türkiye’nin çıkarına ne varsa karşı çıkıyor. Bu yüzden! FETÖ neye karşı çıkmışsa, PKK neye karşı çıkmışsa, ABD ve İsrail bölgede hangi alanlarda Türkiye’ye karşı çıkmışsa, iki Arap Veliaht Türkiye’ye hangi alanlarda itiraz ediyorsa onlar da aynı şeylere karşı çıkıyor.
    Suriye’nin kuzeyine müdahalelerden Libya ve Akdeniz’deki mücadeleye kadar hiçbir alanda Türkiye’nin yanında yer almadılar. Almazlar, alamazlar da…Sahipleri izin vermez…

    • “İçeridekiler, Türkiye’nin çıkarına ne varsa karşı çıkıyor.” demişsiniz. Attila İlhan zamanında “Türkiye’nin %10 hain kontenjanı vardır” demişti. Sizin yaklaşımınıza göre bu oran artmış ve %60’ları geçmiş durumda. Demek ki Türkiye giderek hainleşiyor ama yine de sizlerin varlığına güvenerek umutluyuz!

  10. Aşağıda Berk’in işaret ettiği bazı noktalar dikkatimi çekti…. Amerikalı prof. olsun olmasın, dünya tarihini bilen kim olursa olsun, saydıkları milletler konusunda beş-aşağı beş yukarı aynı şeyi söyler. Bakmayın Ata-türk deyip göklere çıkarıldığına. O çokçası sofra arkadaşlarının önayak olması ve lobi faaliyetiyle ideoljik bir giydirme de olabilir. Oysaki Türklerin atalarının (veya daha bir genelleme ile insanlığın Türkik kolundan gelen afacan soyluların) dünya tarihi üzerindeki etkileri azımsanacak bir konu değildir. En dinamik insan grupları arasında: Dünya kazan onlar kepçe! Her yere gitmişler. Misal, Karadenizin üst taraflarında Hazar Denizine varan bölgelerde yaşayan Kumanların ön kolları binlerce yıl önce Avrupa taraflarına gidiyorlar, bir kısmı Orta Asya’ya, bir kısmı güneye Mısır bölgesine iniyorlar, Anadoluya ve aşağı Mezapotamyaya kadar iniyorlar. “Göçerkonar” olarak bazen büyük bir yorgunluktan sonra rahata erdiklerinde bölgesel toplumlarla karışanları (genetik ortaklık!) da çok.

    Son yıllarda bu tür nomadik hayat tarzlarının, eski göçlerin izlerini daha iyi sürebilmek amacıyla çok eskilere giden insan topluluklarının DNA araştırmaları yapılmaktadır. Ana bulgulara göre oluşan kanaat şu: Asyanın ve Avrupa’nın ortak ataları bu göçerkonarlara dayanıyor. Bulgulara göre Tarih M.Ö. 5000 – 5500 yıllarına uzanıyor, muhtemelen daha eski. Yani bu demek oluyor ki eski Mısır ve Ortadoğuda gelişmiş olan medeniyetlerin kaynağı da bu insanlardır. Göç eski Türk dilinde “göçebe”, “göçmen”, “göçelge” türü birçok türev kelimeleri olan bir hayat tarzını da tanımlayan kök bir kelime. “Göçmek” bir yerden gelip bir başka yere gitmek anlamının ötesinde nihai göç olarak öbür tarafa gitmek (ölmek) anlamına da geliyor.

    Anadolu’da göçebelik geleneği çok eskilere gittiği bilinen özgün insanlardan DNA örneği alınıp M.Ö. 5500 yıllarına ait bulguları ortaya koyan araştırmalarda karşılaştırmalı olarak kullanılsa ilginç sonuç verebilir. Hatta bu tür araştırmalar kendimizce Anadolu mukimleri arasında yapılsa eski akrabalıklar bilimsel ve daha somut olarak ortaya çıkabilir. İnternette bu konuda ilginç bir video klibine de rastlamıştım. Değişik etnik kökenden gelen insan tipleri bir arada. Bunlar DNA örneği veriyorlar. Analizden önce en yakın olarak hangi kökenden gelmiş olabilecekleri kendilerine soruluyor. Sonra da herbiri oratay çıkan DNA bulgularıyla yüzleştiriliyorlar. Programdaki gruptakilerden biri genç kız. Konuşmasından belli ki Türkler’e önyargılı/ belki de öfkeli biri, kendini kürt olarak tanımlıyor. Programın sonunda eline karnesi verildiğinde gayet şaşkın! DNA örneği analizi aslen Türk grubunla yakın akraba olduğunu ortaya çıkarıyor. İlginç!

    Berk ayrıca demiş ki: «Resmin bir de kötü yanı var. Ne Araplar ne de Türkler bugün dünyanın teknolojisine ve barışına bir katkı sunmuyorlar. Kendi işlerini bir türlü düzene sokamıyorlar…» -Biraz öyle gözükse de bu geçici bir şey. Üstelik Avrupa’nın bu konuda daha önce hareketlenmesine yarayan genetik özellikleri belki de bu afacanlar vermiş olamaz mı? Gezginlik aynı zamanda meraklı ve araştırıcı niteliklerle ilişkilidir. 3-4 sene oluyor heralde, internette bir kitaba rastlamıştım. Avrupalı bir yazar. Kitabın başlığı veya konusu «hepimiz türklerden geldik» gibi bir şeydi. İlginç! Bunlarda abartma olsa da gerçek payı da vardır sanıyorum…

    Peki, şimdi daha önemli bir konuya gelelim! Gerek Türklerin, gerek Arapların müslüman ortak nitelikleriyle ilişkilendirilen, daha önce önemli başarılarına rağmen, bugünkü geri kalmışlıkları ne tür faktörlere yorulabilir? Bilen parmağını kaldırsın ve bir şeyler diyebilsin! Daha sonra ben de birşeyler diyeceğim…

    • Üstadım siz birşeyler söylemeden biz parmağımızı kaldırıp da birşeyler diyemeyiz.

  11. Arap ülkelerin gazeteleri, malum olanı gündeme taşımış.Gocunmayın.İhvan çizgisi,kantarın topuzunu kaçırdı,demokratik çizgiye asla girmedi.Müslüman ülkelerde anarşi ve kaos ortamı çıkartarak iktidara gelme yoluna girdi.Bu tezgahları yapan da ,Türkiye nin Partili Cumhur Başkanı R.T.Erdoğan dır.Dini istismar ederek Türkiye ve İslam ülkelerindeki yandaşlarını iktidara getirmek ve Osmanlı hayalini gerçekleitirmek arzusunda haraket ediyor.Mızrak çuvala girmez.Açın güzünüzü görün anlayın.Eğer, Erdoğan ın çizgisinde ve zihniyetinde değilseniz kolayca görür anlarsınız.Irak ve Suriye meselesinde,bizzat Erdoğan ve taraftarları,Bahçeli ve taraftarları Osmanlının Misak ı Milli projesini gerçekleştirmek amacında ve azminde oldukalrını açıkladılar.Eski osmanlı topraklarını geri alacağız diye açıkça ve bas bas bağırarak söylediler.Medya ve sosyal medya üzerinden söyledikleri ve yazdıklarını görmüyor musunuz veya görmek istemiyor musunuz?Onların teörle mücadele,ezilen islam alemi gibi söylemleri; niyetleri dünya kamuoyu tarafından farkedildikten sonra uydurulmuş, yaldızlı ama artniyetli söylemleri idi.Osmanlı topraklarını geri alma niyetleri,Avrupa ve Arap toplumlarına karşı düşmanalıkları ve yayılmacı politikları , dünyayı karşı düşmanca tavırları ve artniyetleri gün gibi ortada iken;bunu fark eden gazateleri ve dünya kamuoyunu alık yerine koymanız, ancak Erdoğan ve yandaşları tarafından taktir görür.Dünya kamuoyu gerçeği görüyor ve anlıyor.Alık olanlar,Erdoğan ın bu zihniyetsizliğinin peşinden koşanlardır.İçte ve dışta huzuru sağlamanın yolu dostluk ve barıştan geçer,düşmanlık ve yayılamacılıktan değil.Atatürk ün iç ve dış siyaset ilkesine geri dönülmelidir.İşte onun ilkesi:”Yurtta sulh,cihanda sulh.”

    • Zırvalarınıza katlanmak zorunda değiliz.

      Bunların hepsi sizin sanrılarınız.

      Erdoğan karşıtlığı yapayım derken göz oyuyorsunuz.

    • Sn. Ertav bahsettiğiniz ilkeye sizinkiler 15temmuzda bi konsey halinde dönmeye kalkıştılar ama asil milletimiz konseylerini dürüp büküp ellerine verdi; demek ki gayretullahı fazla kurcalamiican, okej..?

  12. Tüh!..
    Tunelin ucundaki görünen ışığı mehdi zannediyor, onu bekliyorken,
    Lavrens gavuru çıktı geldi mezarından iyimi!..

  13. Fehmi,bey! “Aynı gazetelerde yer almak üzere bu konuda resmi bir açıklama yapılmasında yarar var.” Diye yazmışsınız; Yalnız Erdoğan o tip yazılari sever ve gururlanır.TARIKAT ŞEYHI veya İslam aleminin Halifesi ünvanına bayılan birisi hiç o gazeteleri’n yazdıklarını engellermi?

    Erdoğan Gerçek Müslümanlari Dünya yüzünden bitirmek için her türlü oyunu oynuyor.

    Bir kerce Müslüman Kardeşler Rahmetli Mursinın başına gelenlerden sonra Erdoğana güvenmiyorla ve sevmiyorlar.

    Îhvanlar Dünyada en eğitimli ve gerçek islami yaşiyan ve öğretenlerden oluşan bir gurup. Kuran’i Kerimin tevsirleri arasında orjinalına en yakın oların tevsirleri.

    Rahmetli, Mursiye karşi protestolar başladığı zaman benim Mısırli komşumda Misir ve Diğer Arap televiziyonlarını
    beraber izliyorduk.

    O Zaman Dûnyanın Bazi ülkelerinden din alimleri ve bazı liderler! Mürsiye “kardeş kani akmasına sebebiyet verme, istifa etmen hem senin hemde Mısır halkının yararına olur” diye haber gõnderiyordular.
    Mursi istifa etmeye ikna olmuştu; Erdoğan ” sakın istifa etme! Biz arkandayız diyerek Mursiyi caydırdı, ve kafeste son nefesini vermesine sebep oldu….

    Kanadada ve ABD de yaşayan Arapların çoğunluğu Müslüman Kadeşlerden.

    Benim buralardaki Tanıştığım Arapların’da çoğu onlardan ve hakikatten onların eğitim seviyeleri yüksek ve diğer Araplar gibide ırkçı değiller.
    Irkçı olmadıkları içinde diğer araplar tarafından dinsizlıkla suçlaniyorlar.
    Açıkçası Erdoğani dünyada hiç bir millet sevmiyor; onun içinde kendi içlerinde guruplara ayrılanlar birbirlerini suçlamak için Sen Erdoğancısın diyiyorlar.

    Demekki! O gazetelerde tıpkı bizdeki havuz gibi, iftira atmayi seviyor.

  14. Amerikalı tanıdığım bir profesör vardı.” Türkler, Araplar, Çinliler, İngilizler, Almanlar, Fransızlar, İtalyanlar, Ruslar gibi dünyanın büyük milletlerinden” der; saygısını ifade ederdi. Yani Araplar da Türkler de dünyanın büyük milletlerinden; uzun yaşayan büyük devletler kurmuşlar. İslam Araplar arasından çıkmış. Çok ihtişamlı dönemler olmuş. Ama işte o kadar.

    Resmin bir de kötü yanı var. Ne Araplar ne de Türkler bugün dünyanın teknolojisine ve barışına bir katkı sunmuyorlar. Kendi işlerini bir türlü düzene sokamıyorlar. Devamlı dış müdahaleye açık bir pozisyondalar. Kendi aralarında anlaşıp haktan hukuktan yana bir duruş sergileyemiyorlar. Uzlaşmadan çok kavgaya yatkınlar.

    Kurdukları devletler vatandaşlarına değil, yöneticilerine çalışıyor. Vatandaş aç ve sefil durumda. Yöneticiler saraylarda yaşıyorlar. Halbuki müthiş potansiyele sahipler. Fakat organizasyon kabiliyetleri çok düşük. Kötü eğitim alıyorlar. Var olan devletleri haydut devlet tanımına çok yakın. Vatandaşlarına ne refah, ne doğru dürüst eğitim, ne İnsan hakları, ne de huzur sağlıyorlar. Kalkınmanın olmazsa olmazı olan kapasite geliştirme bu ülkelerde mümkün değil. Kapasite tahribini iyi beceriyorlar. Kalkınmak için gerekli olan insan sermeyesini hoyratça harcıyorlar. Zaten az olup yetişen aydınlarını başka ülkelere kaçırmakta üstlerine yok.

    Çoğunluğu bir hayal dünyasında yaşıyor. Zararlı bir milliyetçilikle günlerini geçiriyorlar. Gerçekçi değiller. Toprak kazanımı eskinin değeri. Şimdinin değeri ise sen elindekini nasıl değerlendiriyorsun odur. Suriye’nin toprağından daha değerli olan üzerinde yaşayan insanlarıdır. Onu da biz istemiyoruz.

    Irkçılığın her türlüsü zararlıdır. Irkçılıkla kalkan zararla oturur. Napolyon Moskova’yı ele geçirdi ama son sahnede Paris işgal edilmişti. Hitler de Moskova’ya kadar gitti ama son sahnede Berlin işgal edilmiş, 6 Milyon Alman ölmüş, yüzbinlerce Alman kadının ırzına geçilmişti. Saddam İran’ı ele geçiremedi ama ülkesini perişan duruma düşürdü. Beşar Esad da eğer halkına azıcık değer verse idi bugün ülke baştan sonra tarumar olmayacaktı.

    Hiçbirimizin bir birine söyleyeceği bir şey yok. Sorun kendi dışımızda değil, içimizde. Yüzleşmeden ilerleme mümkün değil.

  15. “Alışılmışın dışında farklı kendine has tarzı olan bir” Erdoğan bu yazılardan memnun mu olur rahatsız olup da aslı olmadığına dair açıklama mi yapar.

Yoruma kapalı.