Bazı gerçekler romanlardan öğrenilirdi.. Şimdi ise her şey meydanda.. Yazımda anlatıyorum…

16
Reklam

İlk çıktığında, henüz yaygın bilinirlik kazanmamışken okumuştum Jason Matthews imzasını taşıyan ‘Red Sparrow’ romanını; o roman çok tutuldu, yazarı aynı tema üzerinden iki roman daha yazdı.

Her üç roman da fazla gecikmeden dilimize çevrildi ve sanırım çok da satıldı.

[Romanların Türkçe adları şöyle: Kızıl Serçe.. İhanet Sarayı.. Kremlin’in Adayı..]

Yazarının vaktiyle CIA’de Rusya masasında çalışmış olması, roman yazmaya emekliliği sonrası başlaması ilgimi çekmişti.

Romanları merakla okunduğu gibi, iki tarafın istihbarat servislerinin gizli operasyonları hakkında -biraz abartılı olsa da- bilgi edinmeye de yarıyor.

İstihbarat örgütleri genellikle romanlar yoluyla maharetlerini denemeye çalışan pek çok yazar yetiştirmiştir.

Bunlardan bir dönem çok sayıda roman yazdığı için bayağı bilinirlik kazanmışı James Bond filmlerine esin kaynağı olmuş romanlar yazarı İngiliz MI5 ajanı Ian Fleming’tir. 6-7 Eylül (1955) toplumsal olayları yaşanırken İstanbul’daydı Fleming. İlk romanı -sonradan aynı adla filme de alınmıştır- ‘Rusya’dan Sevgilerle’ adını taşır, ama oradaki olaylar büyük çapta İstanbul’da geçer.  

İngiliz istihbarat örgütü MI5’ın başına atanmış ilk kadın başkan olan Stella Rimington da emekliliği sonrası sayısız roman kaleme aldı; halen yenilerini yazmaya devam ediyor.

Reklam

CIA’de önemli görevler üstlenmiş E. Howard Hunt maceracılığını Watergate skandalına karışan ajanlar arasında yer alarak dışa vurmuştu. O yüzden 33 ay hapis yattı. Ancak onun kendi adı ve müstear birkaç adla yazdığı 30’dan fazla romanı var. Hemen bütünü zamanında çok satanlar listelerinde yer almıştı o romanların…

Matthews o zincirin son halkalarından…

Onları anmamın sebebi, bir ara CIA’de ajan olarak çalışmış bazı isimlerin, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası, geçmiş çalışmalarını da hatırlatarak, gazetelerde arz-ı endam etmeleri… 

Birkaç gün önce burada, CIA’den birinin, iş dünyasının yakından takip ettiği ABD’nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal’da (WSJ) yayımlanan bir yazısından söz etmiştim. Paul Kalbe o yazıda Türkiye’nin de adını ilginç bir biçimde geçiriyordu.

Ona göre, ABD ile Türkiye’nin arasının bozulmasının en belirgin sebebi Rusya’dan aldığı S-400 füze savunma sistemiydi. Türkiye, S-400’ü, Rusya ile savaşında o sistemin ciddi eksikliğini hisseden Ukrayna’ya göndermeli, buna karşılık ABD de, NATO’da müttefiki olan Türkiye’ye aynı işlevi çok daha iyi görecek Patriot sistemini vermeli ve araları bozulduğu için parasını bile ödediği halde teslim etmeme kararını uyguladığı F-35 jetlerini de Türkiye’ye teslim etmeliydi. 

WSJ’de çıktığı, üzerinde CIA geçmişi ve şimdilerde Harvard Üniversitesi’nin bir biriminde görevli olduğu bilgisi bulunduğu için yazısı ilgi çekmişti Kalbe’nin… 

Nitekim New York Times (NYT) gazetesi konuyu üç muhabiriyle geliştirdi. NYT muhabirleri, kısa süre önce Ankara’ya uğrayan ABD dışişleri bakan yardımcısı Wendy R. Sherman’ın temasları sırasında bu konunun görüşülmüş olabileceğini yazdı.

Haberi kaleme alanlar bizim dışişleri bakanlığına konuyu sormak istemişler, cevap alamamışlar.

Reklam

Konu öylece kapanmış oldu.

Daha doğrusu kapandığı sanıldı.

Bugün WSJ gazetesi eski CIA ajanı Kalbe’nin yazısına Ankara’dan gönderilen cevabı yayımladı.

Cevap Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı Fahrettin Altun’a ait.

Altun, Türkiye ile ABD ve Batı arasında yaşanan sorunları hatırlatmış, cevabını ilginç bir paragrafla da sonlandırmış. 

Neden ilginç buldum, en iyisi değerlendirmeyi size bırakarak o paragrafı aktarayım:

‘‘Avrupa Birliği üyeliğini stratejik bir hedef gören ve NATO üyeliğinden gurur duyan Türkiye, Batı tarafından hak ettiği şekilde davranılmayı bekliyor. İlişkileri düzeltmek için sözde gayri resmi teklifler değil, güven inşa eden adımlar gerekiyor. Kolbe’nin argümanının inşası için Batı’nın yapması gereken F-35 savaş uçaklarını ve Patriot bataryalarını önkoşulsuz Türkiye’ye sağlamaktır.’’   

‘‘Sözde gayri resmi teklifler’’ öyle CIA etiketli yazılarla değil de ‘‘Önkoşulsuz’’ sağlanırsa ne olacak?

Fahrettin Altun’un Paul Kalbe’ye cevabının yayımlandığı dün, bir başka tuhaflık daha yaşandı: Vaktiyle yine CIA bünyesinde bulunmuş bir başka ajanın, Douglas London’un, yine ilginç bir yazısı, yine WSJ gazetesinde, okurlarla buluştu.

Buluşması umulan okurlar siz veya ben değildik. Hatta Amerikalılar da değildi. London, yazısıyla Rus asker-sivil bürokratlarına erişmeye çalışıyor ve onlardan Putin aleyhine casusluk yapmalarını istiyordu.

Evet aynen öyle. 

Geçmişte, Sovyetler Birliği döneminde, çeşitli sebeplerle ülkelerinde yaşananlara tahammül edemez hale geldikleri için, CIA adına casusluk yapanları isimleriyle anan London, bugünün şartlarının Ruslar için dayanılmaz olduğunu ve ileriki günlerde daha da dayanılmaz olacağını belirterek, onları CIA’ye casus yazılmaya davet ediyor.

Alenen yapıyor bunu. 

FBI Rusları casus olmaya davet ediyor..

Tuhaf ama gerçek bir başka haberim daha var: London’un yazısının çıktığı dün, bu defa Washington Post gazetesinde yer alan bir habere göre, Amerika’nın dahili istihbarat örgütü FBI, Facebook ve benzeri sosyal medya platformları üzerinden Rusça olarak yayınladığı, özellikle Washington’daki Rusya Federasyonu büyükelçiliğinde çalışanları hedef alan duyurularla, Rusça konuşan ve ülkelerinin Ukrayna’yı işgaline hoş gözle bakmayan kişilerin kendileriyle temasa geçmelerini istemekte.

FBI casus arıyor…

[Jason Matthews’un romanlarında, üst düzey bir KGB yöneticisinin, Moskova’da görevli CIA ajanlarına bilgi ve belge aktardığı, bu arada özel yetiştirilmiş bir genç kadının da casusluğa ikna edildiği işlenir. Onun romanlarında geçen o üst düzey casus, London’un yazısında adlarını verdiği üç Rus’tan -Tolkachev, Polyakov and Kuklinski‘den- hangisiydi acaba?]

CIA ve FBI şu günlerde faaliyetlerini artırmışa benziyor.

Bu günlerde yaşananlardan da yeni romanlar herhalde çıkacaktır.

ΩΩΩΩ

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Casusluk işlerinde Rusların eline kimse su dökemez. Benim esas merak ettiğim 1990’dan beri Türkiye’ye yolladıkları milyonlarca kişi ile (lütfen ülkemizde yaşanan nataşa krizini hatırlayın, onların kaçı KGB’ye çalışıyordu acaba?) ne kadar adam devşirdiler? Bunların arasında acaba şu an kanal kanal gezip “Ukrayna’nın işgali yanlış ama…. ” diye başlayıp Putin’i ve Rusya’yı aklayan çok sayıda gedikli uzmanlarımız da (gazeteci, eski asker, politikacı, danışman vs.) var mıdır?
    Sanırım dünya tarihine geçecek bir casusluk davası da bu arada bizde yürüyor. E. Altaylı adındaki MİT çalışanı Rusya’nın Türkiye’ye karşı hazırladığı istihbarat raporunu elde edip dönemin Başbakan’ı (A. Davutoğlu) ve diğer yetkililerle paylaştığı için casusulukla suçlanıyor. Anlaşılan Ruslar bizdeki faaliyetlerinde level atlamışlar. Bunun benzeri bir davayı da (Tevhid-Selam davası) İran ajanlarını takip eden polislere karşı görmüştük. Bizde yabancı ülke casusunu yakalayanı cezalandırıyorlar.
    Didem Hanım benim sorularımın hiçbirine cevap vermedi, ama nezaketi için teşekkür ederim. Birkaçına muğlak cevaplar verdi ama onlar daha fazla soruyu gerektiriyor. Şu an vakit darlığından yazıyı burada kesiyorum. İnşallah olayın sosyolojik boyutunu irdeleyen bir yorum yazacağım. Sanırım Cemaat karşıtlığı sanıldığı gibi duygusal bir olay değil, olay Cemaatle de sınırlı değil. Kim haklı tartışmasından çok insanların birbirini anlamasının en azından başkaları hakkındaki ön yargılarının kırılmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
    Kendilerinin trol yada robot olmadığını söyleyen ve benim yorumuma yorum yazan arkadaşlara küçük bir gönderme: Hakaret ve slogan dilini kullananlar parayla çalışmasa da troldür. Şayet o dilden vazgeçerlerse herşeyi tartışırız. Benim fikir teatisinde hiç bir sınırlamam yok, kimse hakkında değişmez kanaatim de yok.

    • Ama siz de Didem hanımın sözlerine cevap vermiyorsunuz. Mesela dün dinler arası diyalog diyerek Haham’ın Papaz’ın peşine takılanlar Yen’i dünya düzeni planlayanların emellerine alet oldular dedi. Siz ne diyorsunuz dinler arası diyalog çalışmaları yapanlar yeni dünya düzeni planlayan güçlere alet mi olmuş oldular?

    • Misafir kalem kişisi “hakaret” ten bahsetmiş. Şimdi arkadaşım. Hem trol diye tanımadığın insana önyargıda bulunup hakaret et sonra da hakaretten şikayet et. Bu nasıl iş. Genelde mülayim görünümlü kibir abideleri gülen grubundan çıkardı. Şimdi fikir teatisinden bahsediyor. Merak etme Enver Altaylı meselesini birlikte ele alalım geniş çerçevede.

  2. Tarih dersinde , öğretmen bir öğrenciye Kadeş Muharebesinin kimler arasında cereyan ettiğini sorar ,
    – Vallahi Hocam , benim bu işle hiç bir ilgim yok , ben bir şeye karışmış değilim !
    Öğretmen sinirlenir , öğrenciyi azarlar ve tekrar sorar .
    Ancak yine aynı cevabı alınca iyice sinirlenir ve bağıra çağıra koridora çıkar .
    Koridorda karşılatığı matematik hocası ,
    – Hocam, hayırdır, ne oldu , bir şey mi var !
    Ona da olan biteni anlatır ; matematikçi şöyle der,
    – Hocam , bunlar çocuktur , yaparlar yapmadım derler , boş ver , aldırma!
    Kanı beynine sıçrayan tarihçi, o hışımla müdürün odasına dalar .Bir yandan sinirinden tirtir titrerken bir yandan da başından geçenleri bir çırpıda müdüre anlatır .Müdür bey ise gayet sakindir, şu cevabı verir,
    – Hocam, hiç merak etmeyin, şimdi iki satır yazı yazar , bakanlığa sorarız !
    Zavallı öğretmen bu cevap üzerine oracıkta düşer, bayılır ; bir süre sonra kendine gelince de bir haftalık izin alır , evine gider .
    Bir hafta sonra tekrar göreve başlayınca müdür bey kendisini çağırır ve müjdeyi verir ,
    – Hocam bu sene ödenek yokluğundan dolayı Kadeş Muharebesini programa almayacaklarmış !
    Dün yapılan NATO’nun olağanüstü toplantısına ve bizim milli futbol takımına ithaf olunur efendim !
    Selamlar,iyi akşamlar

  3. “Veren el alan elden üstündür” demiş. Ukrayna’ya S-400 hibe ediyor herhalde diye düşündüm. Meğerse asgari ücretliye ek zam yapabiliriz demek istiyormuş. Sanki ulufe dağıtıyor sultan cebinden.

  4. bu ukrayna işgali kısa sürede bitecek gibi görünmüyor,
    suriye gibi uzun yıllar sürerse ve herkesin tepiştiği bir yer haline gelirse
    ne kadar acı sonuçları olur.
    ve bir şekilde en küçük hatada yine bizde suriyede olduğu bu acıdan ve ağır sonuçlarından en çok etkilenen ülke olarak kendimizi bulabiliriz.
    S-400 ler belli ki çareye muhtaç.
    kurulmadı ve kurulamayabilir.
    girit modeli diyorduk,
    kiev modeli olursa ne olur?
    devletler muğlak ifadelerle konuşuyorsa, bir amaca evriliyor demektir.
    suriye savaşı başlarında ekonomi başta ülke olarak çok daha fit durumdaydık.
    ya şimdi?
    en ufak bir hatayı kaldıracak lüksümüz yok.
    umarım ucuz politikalara, artacak oy beklentilerine kurban edilecek politikalardan kaçınırız, aklımızı kullanır, riskleri minimize ederiz. hiç şakaya gelir tarafı yok olanların.
    peskovun nükleer silah açıklaması ortada, hiç bir şeyin şakaya gelir tarafı yok,
    korkutmaya çalıştıklarını düşünmek iyimser bir yaklaşım olur.

    • Son 3 5 ayda dış politika rayına girdi.Umarim sapilmaz.Sira iç denge ve işlerde umarım iktidar gereken dersi almıştır.Yoksa yolun sonu DSP gibi olacak.
      Erdoğan’ın en iyi tarafı iyi manevra yapması .

      • Ahmet bey manevra alanı bitti. Şimdi iki kiliseden hangisinin yanında savaşa gireceklerine karar verme aşamasındalar. MHP’nin safı belli de ak partinin belli değil. Onlar da bir kaç güne karar verirler herhalde.

      • son 3-5 aydır dış politikanın rayına girdiğini size düşündüren nedir Ahmet bey anlamakta zorlanıyorum. sonuçları hakkında hiç bir bilgimizin dolayısıyla fikrimizin olmadığı elimizi öpmekle açıklanan yoğun ziyaret trafiği ise, burnumuzun yine ve yeniden dibinde küresel ölçeğe sıçrayabileceği ciddi anlamda tartışılan bir savaş olduğunu unutmayalım ki günün anlam ve önemi üzerine endişelerimi yazdım zaten.
        iç denge ve işlerde yakın bir iki yılda en maksimum beklentimiz mevcut durumu korumak olabilir, ama ben bu kadar iyimser değilim.
        bugün içinde bulunduğumuz son derece acı tabloyu bu manevra kabiliyetine borçlu değil miyiz? ben burada iyi bir taraf görmek isterdim ama hiç göremiyorum.
        kötümser ve karamsar değilimdir normalde.◑﹏◐

    • didem hanım s400 ler muhakkak rayına oturacak zaten bizim .çin geçici çözümler kendimiz üretinceye kadar.
      Ancak daha 3-5 ay önce test edilmiş bir sistemi kurulmadı kurulmayacak (sizin değil ama haşhaşilerin çıakrdığı kara propagandaya ) dahil olmuşsunuz.
      savunma sizitemleri nerededir.Ne zaman aktif edilecek devletin bilgiisi dahilindedir.
      Milletin gözüne soka soka test ettiler.
      Bu darbeye kalkışan empertyallere savunma sistemim burada gelirseniz kullanırım demektir.
      ve sizi takmıyorum demektir.
      Yoksa o testler gayet gizli de yapılabilirdi.
      Yani o S400 ler şu an kullanılabştest edildiği gibi bir alarm durumunda kullanılabilir durumdadır.

      • kim ne propaganda yapar, bilmem
        ama her bir vatandaşın ülke güvenliğini ve tabi ekonomisini bu denli yakından ilgilendiren konuyu yakından takip etmesi, ve sorgulaması en doğal hakkıdır.
        kurulsaydı eminim yine bir show-la kurulurdu, kurulmayınca devlet sırrı oluyor sanki değil mi?
        zaten asıl sorun, girit modeli vs gibi aklımızı karıştıran çözüm arayışı içinde olduğumuzu düşündüren beyanlar. madem alındı bir çokta bedel ödendi, ne yapacağımızı bilmez görünmeyelim ama öyle şeyler oluyor ki devlet aklına güvenimiz şüpheye düşüyor. normalde ülke güvenliği meselelerine ben fazla takılmam, eleştiri konusu yapmam.

  5. Batılılar okumayı, yazmayı, düşünmeyi biliyorlar. İstihbarat kurumlarının başlarına getirdikleri kişiler de böyle son derece donanımlı, zeka fışkıran, 30-40 kitap yazan kadın ve erkek kişiler. Başkan Obama da çok entellektüel okuyan bir başkandı. Trump da tam zıttı gerçi. Bir de bizdeki sefalete bakın. Yazmadan geçtik, bir şey okurlar mı emin değilim. Bazılarına özet çıkarılıyordu. Bir de istihbarat şefimiz var ki akıllara ziyan. Adam telefon açıp ne CB’na ne başbakana darbe olduğunu haber vermemişti. Başbakan da aradım telefonlarıma çıkmadı, bu projeyi hiç sevmedim zaten demişti. Şaka gibi. Hala da o koltukta oturuyor. Kitap yazmaya da vakti olmuyordur tabii. Ne çevirdiğini ise bilen yok.

  6. Erdoğan’a Ukrayna’ya yardım konusunda rolünü artırması karşılığında batı desteği teklif ediliyor.
    Saray seçim kazanmasına yetecek desteği alacağına ikna olursa bu işe dünden hazır olduğunu WP’de ilan ediyor.
    Tabii dünden hazır olmalarını birileri dünden hazırladı 🙂 Bir oraya savurdu bir buraya savurdu.
    Şimdi iki tarafın da birbirine ihtiyacı açık.
    22 Nisan, kritik.
    Furkan Vakfını kutluyorum.

  7. Ruslarda hadi deyince eliyle koymuş gibi yada kendi gel demeden kucaklarına atlayan satılmış zor bulunuyor demekki,
    önce romanla arıyorlar,
    sonra üniversite ararlar,
    bulamadılarsa kilisede tarkatlarında ararlar,
    Hiç bulamazlarsa bir bölücü hain mutlaka bulurlar.
    Bizim bu taraflarda bu kadar çok yoruluyorlarmı acaba?

Yoruma kapalı.