Son 22 yıl boyunca yapılan seçimlerde partisini hep önde çıkarmış, kısa süre önce yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde de seçmenlerin yarıdan fazlasının oyunu almayı başararak üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilmiş bir siyasetçinin sözlerine itiraz etmenin hiç de akıllıca olmadığını ben de biliyorum elbette.
Üstelik o sözler partisinin 22. kuruluş yıldönümünde sarf edilmişse…
Ancak yine de kendimi tutamıyorum.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün AK Parti’nin kuruluş yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada şu sözleri sarf etti:
“Küresel krizlerin ülkemize etkilerinden kaynaklanan hayat pahalılığının son dönemde milletimizi bunalttığının farkındayız. Yine biz bunu çözeceğiz.”
Hayat pahalılığı küresel krizlerin etkilerinden kaynaklanıyormuş…
Bunun milleti bunalttığının farkındalarmış…
Sorunu yine kendileri çözeceklermiş…
Kusura bakılmasın ama her üç cümlecik de gerçekleri tam yansıtmıyor.
Her şeyden önce milleti bunaltan bizdeki ekonomik sıkıntıların küresel gelişmelerden etkilendiği doğru değil. Evet, ABD başta olmak üzere başka ülkelerin ekonomilerinde de daha önce pek görülmedik sapmalar yaşanıyor. Enflasyon bir tek bizi sarsmadı. Ancak onlarda yaşananla bizde yaşananı boyut olarak mukayese etmek mümkün olmadığı gibi, onlarda var olan hayat pahalılığının bize fazla bir etkisi de bulunmuyor.
Enflasyonlarında birkaç puanlık bir yükselme oldu bazı ülkelerde ve çoğu aldıkları tedbirlerle daha yükselmesini durdurdukları gibi, bazıları enflasyonu aşağıya indirmeyi de başardı.
Bizdeki hayat pahalılığı dünya ekonomileri arasında bir istisna. Hayatın halk için müthiş pahalı hale geldiği üç ülkeden biriyiz.
Sebebi de dışarıdan etkilenme değil; ekonomiyi etkileyen her şey içerideki yanlışlıklardan kaynaklanıyor. Hayatı pahalı hale getiren enflasyonla mücadele edecek yerde onu daha da azdıran pek çok karar alındığı biliniyor.
“Faiz sebep, enflasyon sonuç” iddiasından Mehmet Şimşek’i ekonomiden sorumlu bakan atamakla vazgeçilmiş olmadı mı? Herkesi yarı yarıya fakirleştiren pahalılık işte o iddiaya dayalı politikalardan dolayı.
Kriz başkalarında değil bizde var ve krizi dış kaynaklı göstermeye çalışmak gerçeği yansıtmıyor.
Ekonomide yaşanan ve kendisini hayat pahalılığı olarak dışa vuran krizin milleti bunalttığının farkında olunduğu iddiası da gerçeklerle pek örtüşmüyor.
Farkında olunsa, herhalde bu, iktidar çevreni içerisinde yer alanların hal ve davranışlarından da belli olurdu.
Peki böyle bir farkındalık o çevrede kendisini belli ediyor mu?
Tam tersine, en fazla tasarruf yapması gerekenler sanki millet bunalımda değilmişcesine hayatlarını sürdürüyorlar.
Geçmişte bugünkünden daha az acıtıcı ekonomik sıkıntılar yaşandığı dönemlerde, devlet yönetiminde yer alanlar, devlet adına yaptıkları harcamalarına dikkat ettiklerini ispatla mükellef olduklarını davranışlarıyla dışa vururlardı.
Makam araçlarının satışa çıkartıldığı, Çankaya Köşkü’nde gereksiz odaların elektriklerinin kapatıldığı dönemler hatırlıyorum.
İsrafın boyutları o dönemlerde bu kadardı çünkü.
[Seçim günü -14 Mayıs 2023’te- dolar 20 TL’nin biraz altındaydı, şimdilerde 27 TL’nin üzerinde. Benzin o gün 19.56 TL idi, dün gece gelen 1.80 TL zamla Ankara’da 36.60 TL oldu.]
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Farkındayız” demesini durumun şu sıralarda farkına varıldığı ve bundan sonra devlette tasarrufa riayet edileceği vaadi olarak algılamak mümkün.
Öyle olduğuna gerçekten inanmak istiyorum.
“Sorunu yine biz çözeriz” cümleciği ise konuşmanın en sorunlu bölümü.
Bununla kast edilen, ekonominin yönetimine Mehmet Şimşek’in, Merkez Bankası’nın başına Hafize Gaye Erkan’ın getirilmesiyle başlayan yeni dönemde alınacak tedbirlerle hayat pahalılığının önüne geçileceği ise, Şimşek-Erkan ikilisi bile böyle bir iddianın sahibi değil.
Her iki isim de, şu yakınlarda peş peşe yaptıkları açıklamalarla, enflasyonun dizginlenmesinin öyle bir-iki yıl içerisinde mümkün olamayacağını söylediler. Onları böylesine karamsar öngörülere sevk edenin neler olduğunu tahmin etmek kolay.
Ekonomi yalnız ekonomik kararlarla düzelecek bir uğraş alanı değil. Ekonominin ihtiyacı olan kaynakların gelebilmesi için daha pek çok alanda var olan yanlışlıklardan vazgeçilmesi gerekiyor. Şeffaflık, hesap verilebilirlik yanında yargının yeniden güvenilirliğe kavuşturulması da şart.
O alanlarda herhangi bir ışık görülüyor mu?
Cevabının ne olduğu ortada bu sorunun.
En başta söyledim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmaya itirazı hiç istemezdim ama ne yapayım, birilerinin de bunu söylemesi gerekiyor.
ΩΩΩΩ