You are currently viewing Raund 1: CB Erdoğan ve Muharrem İnce “Görüşmedik” diyorlar.. Bu yalanı gündeme sokan ‘kaynak’ neden sır gibi saklanıyor?

Raund 1: CB Erdoğan ve Muharrem İnce “Görüşmedik” diyorlar.. Bu yalanı gündeme sokan ‘kaynak’ neden sır gibi saklanıyor?

Uzun sayılabilecek meslek hayatımda bir kez benim de başıma geldiği için bilirim; bir gazeteci için hiç istenmeyecek şey kendisinin haber konusu olmasıdır. Birkaç gündür yaşadığımız iki olay onları bize yaşatanlar açısından zihinlerde hiç de hoş olmayan türde tatlar bıraktı.

Kemal Öztürk gazetelere manşet olan açıklaması ardından çıkan gürültüde kendisine yönelik ağır sözler ve değerlendirmelerin sahipleriyle mahkemede hesaplaşacağını bildirdi.

Sözcü gazetesi başyazarı Rahmi Turan da “Asla açıklamam” dediği ismi hasta yatağında kendi gazetesiyle paylaşmak zorunda bırakıldı. Kendisine yaptırılan açıklamayı okurken sağlığı açısından üzülmeden edemedim.

Korunan, kollanan kaynak

Meğer “Külliye’ye gitti, Cumhurbaşkanı ile gizlice görüştü, kendisine ‘CHP’ye genel başkan sen olmalısın, çık, ben de sana yardımcı olabilirim’ denildi” haberinin öznesi, yaptığı açıklamaya göre, cumhurbaşkanlığı seçiminde partisinin adayı olarak Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkmış Muharrem İnce imiş…

Muharrem İnce, kendi adının böyle bir olaya karıştırılmasına tepkiyi, biraz da aşırı bir biçimde, “Doğru değil, ispatlasınlar kendimi Taksim’de yakarım” meydan okumasıyla verdi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, Külliye’de bir CHP’li ile görüştüğü iddiasını, dün, kitleler önünde, “Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum” sözleriyle yalanlamıştı.

Eğer gerçekten böyle bir yanıltma olayı yaşanmışsa, Rahmi Turan’ın, önce “Saray’a yakın biri” olduğunu belirttiği, şimdi de “20 yıllık gazeteci arkadaşım” diye tanımladığı haber kaynağını saklaması için herhangi bir gerekçe kalmamış demektir.

Gazetecilik yanıltma mesleği olmadığı gibi, manipülasyoncu tipleri “Kaynak kutsaldır” genel kuralı altında korumanın da bir anlamı yoktur. Hele dört bir taraftan yalanlanan haberin kaynağı bir gazeteci ise, onu fâş etmek, aldatılan gazeteci için görev bile sayılabilir.

Meslektaşlarını böylesine ateş hattına atan birini, kendisinin 50 yılı aşan gazetecilik geçmişinin bu olayla zedelenmesini de göze alarak, hasta yatağında bile, Rahmi Turan’ın bu denli koruma ve kollama yoluna gitmesi, pek görülmüş şey değildir.

Bir başka Sözcü yazarı daha “Aynı haber bana da geldi, haberi vereni açıklayamam” demekte

Gerçekten anlaşılır gibi değil.

Kamuoyunu günlerdir meşgul eden olayın öznesinin adını açıklamamakta ısrarcı olunsaydı, bir politikacıyı zor duruma düşürmemek amacı akılda tutularak, yapılan hoş görülebilir, hatta övülebilirdi de; ancak hiç olmamış bir olayı olmuş gibi günü ve saatiyle aktararak yalan haberciliğe zemin hazırlamış bir manipülatörü kollamanın hiçbir mazereti olamaz. [Rahmi Turan gazetesine yaptığı açıklamada “Hatta kaynağım İnce’nin hangi araçla geldiğini, saat kaçta Saray’a girdiğini, kaçta çıktığını dakika dakika söyledi” diyor.]

Rahmi Turan bulunduğu durum (ameliyatı) dolayısıyla galiba başına gelen olayın vahametini anlayamıyor. 

“Kaynak” diye andığı kişi, eğer gazeteci ise, işin bu raddeye varacağını önceden hesap etmiştir. “Görüşme” için adres (Külliye) bildirmesi niyetinin hiç de iyi olmadığının işareti. Sadece “görüştüler” demekle yetinse yapılan yalanlamalara rağmen, “Belki de telefonla görüşmüşlerdir” ihtimali bir açık kapı yerine geçerdi. 

Cumhurbaşkanı ile yüz yüze görüşme, hele bir de Külliye’de yapılıyorsa, onlarca tanığı bulunan ve resmi kayıtlara da geçmesi gereken bir olaydır.  

Manipülatörün amacı 

Manipülasyon olduğu açık da sebebi ne olabilir?

Akla gelen tek makul sebep CHP’nin içinin karıştırılmak istenmesidir.

Bilmiyorum, sizlerin aklınıza bir başka sebep geliyor mu?

Haberin öznesi olan Muharrem İnce’yi ince ince doğrayan, “Haberim var” diye yazılanı doğruladığı için CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da zor duruma düşüren gelişme CHP için hiç de iyi olmadı.

Oysa haberi verenin başyazarı olduğu gazetenin en arzu etmeyeceği gelişme, okurlarının ve yazarlarının siyasi tercihleri göz önünde tutulduğunda, şimdi ortaya çıkan tablodur.

Nitekim, gelişmenin kendilerine bakan yüzünün rahatsız edici olduğunu fark eder etmez, gazete, başyazarını, asla ifşa etmeyeceğini belirttiği kişinin ismini hasta yatağında açıklamaya zorlamış bulunuyor.

Galiba orada da duramayacak ve sonunda haberin kaynağını da açıklamak zorunda kalacaklar.

İşin şakası yok çünkü.

Sözcü’nün ikinci bir yazarı “Haber bana da geldi” dediğine göre, ‘kaynak’ Rahmi Turan’dan başka birinin daha bildiği bir isim. O yazar ‘kanıt’ olmadığı ve bu sebeple yayınını doğru bulmadığı için kaynağı dinlemekle yetinmiş. Dediği bu. 

Hiç değilse ismi o açıklasın.

Kimmiş bu Sözcü yazarlarının tanımlarıyla “Saray’a yakın” ve “20 yıllık gazeteci” olan, yaşlı bir yazarı hasta halinde zor duruma düşürmekten geri durmadığı halde korunmak ve kollanmak istenen çok değerli kişi?

“Atatürk’ün kurduğu parti” olma övüncüne sahip CHP de, ‘cumhurbaşkanı adayı’ yaptıkları bir mensuplarını kamuoyları nezdinde kötü duruma düşürmeyi ve partilerinin içini karıştırmayı hedefleyen, bu arada genel başkanlarını da zora sokan kişinin kim olduğunu dert etmeli değil midir?

O kişinin ismi açıklanmazsa öyle birinin varlığından kuşku duyulacak ve haberin bütünüyle uydurulduğu düşünülecektir.

Gazetecilik mesleği de bundan yara alacaktır.

En iyisi, fazla uzatmayıp ‘kaynak’ denilmeyi hak etmeyen o kişinin ismi açıklansın.

ΩΩΩΩ

Güncel NOT (saat: 15.40): Kendisi sitesinde açıkladığı için artık biliyoruz; Rahmi Turan’ın kimliği hakkında ”Saray’a yakın” ve “20 yıllık gazeteci” bilgisini verdiği ‘kaynak’ Turk Time adlı sitenin kurucusu Talat Atilla imiş. Ona da habere konu olan bilgiyi Külliye’den biri değil bir CHP’li vermiş… O “CHP’li kaynak” hala verdiği bilginin ‘yüzde yüz doğru’ olduğunu iddia ediyormuş… Şimdi sıra o CHP’linin kim olduğunun öğrenilmesinde… (FK)