CB Erdoğan’ın Beyaz Saray görüşmesi ‘yeni dünya düzeni’ konusunda önemli bir test yerine de geçebilir…

37
Reklam

Acaba dünya düzeninde köklü değişikliklerin kararları günümüzde Kimler tarafından nerede alınıyor?

Garip gelebilir bu sorum, ama yaşadıklarımızı daha iyi anlamaya yarayacak bir sebebi olduğuna inanmanızı isterim.

İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninin temelleri galip ülkelerin en üst düzey temsilcilerinin katılımıyla Kırım/Yalta’da yapılan toplantıda (4-11 Şubat 1945) atıldı. Daha önceleri Tahran’da (Kasım 1943) ve Potsdam’da (Temmuz 1945) bir araya gelen ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği liderleri –Franklin Roosevelt, Winston Churchill ve Joseph Stalin– hangi ülkenin Batı Bloku’nda kalacağına, hangilerinin Varşova Paktı içerisinde yer alacağına karar verdiler; Almanya’yı ve başkenti olan Berlin’i de benzer bir anlayışla paylaştılar.

Almanya ikiye bölündü, Berlin de galip devletler arasında paylaşıldı.

Ruslar kendilerine ayrılan bölümde oluşan Demokratik Alman Cumhuriyeti’ni (GDR) yeterince cazip hale getiremeyip oradan Batı’ya kaçışları başka türlü engelleyemeyince, ortasından bir duvarla Berlin’i ikiye ayırmaktan başka çare bulamadılar (1961).

İşte o duvarın yıkılışına (9 Kasım 1989) ve ardından iki Almanya’nın birleşmesine (3 Ekim 1990) kararı kimler, nerede verdiler?

O da bir karar sonucu olmalı değil midir?

[Bir anım var: Berlin duvarının yıkılışı günlerinde İstanbul’da o zaman faaliyet gösteren Yazko binasında bir panelde Murat Belge ve Ertuğrul Özkök ile birlikte konuşmacıydım. Konu ‘yeni dünya düzeni’ idi. Murat Belge konuşmasının başlarında Almanya’dan ayağının tozuyla panele katıldığını, Berlin duvarı yıkılırken de orada olduğunu anlattı. Dünyayı ayağa kaldıran olay meydana gelirken duvarın hemen arka sokağındaki bir lokantadaymışlar ve geceyi olan bitenden habersiz geçirmişler. Bu anekdot çok ilgimi çekmişti.]

Reklam

Almanya yeniden birleşince

Sonradan, iki taraf arasındaki geçişsizliği sağlayan duvarın işlevsiz hale getirilip engellenen insanların karşı tarafa geçmesinin imkan dahiline girmesi, Doğu Alman yönetiminde yaşanan iletişim sorunlarıyla irtibatlandırıldı.

Acaba bu kadar basit bir olay mıydı yaşanan?

Gerekçesi, Avrupa’da hakimiyet kurma sevdasıyla iki kez (1914-1918 ve 1939-1945) savaşlara ve milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine yol açmış Almanya’nın, bir daha asla böyle bir girişimde bulunmamasını sağlamak olan ikiye bölünmesi, yani Yalta kararı, bir başka kararla ortadan kaldırılmış olmalı…

İyi de kimler verdi o kararı?

Almanya’nın artık tehdit olmaktan çıktığı kanaati nasıl oluştu?

Cevabını bulmakta zorlandığım sorulardır bunlar…

Ardından Sovyetler Birliği de çöktü. Onun yerini alacak olan Rusya Federasyonu, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan ‘yeni dünya düzeni’nde kendi nüfuz alanına bırakılmış geniş coğrafyada var olan bağımlı ülkelerden mahrum bırakılarak kuruldu. Avrupa’daki ve Orta Asya’daki ‘uydu’ ülkeler teker teker bağımsızlıklarına kavuştular.

Reklam

Onun kararı nerede alındı, kimler tarafından?

Haçlı Seferleri’nin başladığı yerde NATO Zirvesi

Sovyetler Birliği çökünce sırf onun güdümünde oluşmuş Varşova Paktı’na karşı bir güvenlik örgütü olarak kurulan NATO’nun işlevinin de sona ermesi gerekirdi. Düşman kalmadığına göre müthiş masraflı bir örgütü devam ettirmenin anlamı da yitirilmiş oldu.

NATO’nun varlığını sürdürmesine ve ‘yeni düşman’ olarak tanımlanan coğrafyaya kararın kimler tarafından, nerede verildiğini biliyoruz ama…

İngiltere’nin Turnberry kasabasında 6 Haziran 1990 tarihinde yapılan NATO zirvesinde…

Evsahibi İngiltere’nin başbakanı Margaret Thatcher’in zirveyi açış konuşması ipuçlarını içerisinde barındırıyor.

Zirveye mekan olarak Turnberry’nin neden seçildiğini, oranın Doğu’daki kutsal mekanlara doğru düzenlenen Haçlı Seferleri sırasında bir geçiş yeri olduğunu hatırlatarak anlatıyor Thatcher. 20 dakika süren konuşmasında NATO’ya vücut veren şartların değişmesine rağmen işlevinin neden sürmesi gerektiğini gerekçelendirirken şu sözleri de sarf ediyor:

“NATO başka yönlerden güvenliğimize gelebilecek tehditler üzerinde durmalı mı? Güvenliğimize yönelik tehditlerin Atlantik ortasındaki muhayyel bir çizgide sona ereceğine dair bir garanti bulunmuyor. Petrolün bizlere ulaşmaya devam etmesini sağlamak için bazılarımızın Arap Körfezi’ne gitmesinin üzerinden çok zaman geçmedi. Ortadoğu petrolüne zaten ağır olan bağımlılığımız gelecek yüzyılda bir kez daha artacak. Ortadoğu gibi bölgelere gelişmiş silahlar ve askeri teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte NATO topraklarına olan muhtemel tehditler daha fazla olarak Avrupa dışından da gelebilecek.” 

Thatcher’in öngördüğü ve o zirvede karar verildiği gibi de oldu: Varşova Paktı’ndan kopan ülkeleri de bünyesine alan NATO daha da gelişti, güçlendi ve yeni tehdit algılaması olan petrol zengini Ortadoğu’yla ‘düşman’ olarak ilgilenmeye başladı.

Erdoğan Washington’da

Neden bu konuyu bugün ele alıyorum?

Duvarın yıkılışının yıldönümü, ama ‘Donald Trump Amerikası’nın NATO karşıtı bir tavra bürünmesi daha önemli. 

Bu da bir yerlerde alınmış bir kararın sonucu olabileceği gibi, alınmamış bir kararın uygulanmaya konulmak istenmesi olması da muhtemel. Hangi ihtimal doğru ise sonuç değişmiyor: Sıkıntılı günler dünyamızı -ve özellikle bölgemizi- bekliyor demektir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yarın Washington’da Trump’la görüşecek ya, o görüşme bu yazının temel tezinin test edilmesini de sağlayabilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Birinci nokta Stalin’in kendinş nasıl yalnız hissettiği manzarası.

    İkinci nokta ilginç. 1943 gibi bir yılda Tahran da tarihi toplantı oluyor da bizde olmuyor. Acaba bu o dönemde iş başında olan CeHaPe’nin dünya politikasıyla ilginebilecek etkinlik düzeyinde görülmediğinle mi ilgili(ydi)?

    Üçüncü ilginç konu sovyetlerin Donald Reagan’nın ısrarlarıyla iflas bayrağını çekmeleriyle NATO’nun neden işlevine lüzum kalmadığı şeklinde değil devamına karar vermis olmaları. Gayet doğal, zenginlik düzeyine çıkmış ülkelerin birlikteliği sağlanmış bir statüko oluşturulmuş. Teknolojik gelişmişlikle güç sahibi ve para babası olan onlar. Bu konuda acele etmeyip kendileri açısından temkinli olan da onlardır.

    Dördüncü ilginç konu, petrol zengini Ortadoğu’yla ‘düşman’ olarak ilgilenilmeye başlanması ve yeni düşman seçimi. Bu da ikinci noktayla ilgili sebebe bağlı. Para basan onlar ve petrol geliştirdikleri hayat standardını besleyen bir hammade. O kapitalist nefs ile bundan taviz vermeleri beklenemez. Ancak bunun değinilen düşmanlık bağlamına oturtulması bence pek doğru değil. Netice petrolü parasıyla satın alıyorlar. Ancak, başkalarının bu konuda güçlük çıkartmasıyla çıngar çıkaracak kadar da menfaatlerine düşkünler. Dedik ye o kapitalist nefs başka türlü hareket edebilir mi?!

    Bu görüşmede Ankara’nın bileşke kuvveti Erdoğan, ABD’ninki ise Trump. ABD’de bileşke kuvvetine etki eden faktörler arasında din’i eksenle düşünenler Trump’u istediği gibi değiştirirler. Trump’un başka şansı da var mı?

    • Tek parti CHP dönemi konusundaki takıntılarınız sahip olduğunuz kariyere gölge düşürüyor. 1943 yılında ABD-İngiltere Tahran’da toplantı yapmak isterse bir itiraz ile karşılaşamazdı. Fakat 2. Dünya Savaşı devam ederken Ankara’da toplanmak istemiş olsalardı Türkiye’nin bunu ret edebilecek bir ağırlığı vardı. İsmet İnönü Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’ndan uzak tutmakla tarihi bir hizmette bulunmuştur. Bu savaşa girmiş olsaydık muhtemelen siz de ben de ve birçoğumuz da (babalarımız savaşta öleceğinden) hayatta olmayacaktık. İnsanda biraz vefa duygusu ve kadirşinaslık olması gerekmez mi?

      • Türkiye başından beri kendi kendine icad ettiği sorunlarla uğraşa uğraşa internasyonal alanda pısırık bir ülke görünümünde kalmıştır. O kadar ki Türkler ne düşünüyor diye de merak uyandırmayacak şöyle-böyle bir ülke konumuna itilmiştir. Dünya’ya açılmamız çok çok geç kalmıştır. Sonra da çantada keklik, hatta sığıntı olmağa mahkum bir hale geldik. Kimsenin neden 2. Dünya savaşına girmedik diye hayıflandığı yok. Hataları kabul edelim. Bunu için kariyer sahibi olmak gerekmiyor…

        • İnançlarınız aklınızın önünde gidiyor. Oysa Kuran’a göre akıl tarafından denetlenmeyen inançlar matah bir şey değildir. Putperestler de Allah’a inanıyordu, bugün de inanmayan kaç tane insan var ki dünyada.
          İmanınız pek güzel de olabilir bilemem. Fakat bir insanın imanıyla övünmesi garip olmuyor mu? (İnanın sizde bir ışık görmesem bunları yazma zahmetine katlanmazdım).

          • Sn F.K.T., emin olun bu yorumunuzu yeni farkettim (herzaman giremediğim için cevabi yorumlarda gecikmeler olabiliyor). Buradaki ifadeleriniz dikkatimi çektiği dikkatinizi çekmek istedim. Bu yukarki ifadelerden “inancın aklın önünde gittiği” (veya geri kaldığı), daha da önemlisi “insanın imanıyla övündüğü”nü nereden çıkardınız? İsterseniz bir hakem heyetine başvuralım onlar yardımcı olsun.

            Akıl konusunda Kuran’a dayalı bilgiler malumumdur. Neyin ne olduğuna bir sonraki sayfadaki yorumlar arasında değinmiştim (http://u0i.626.myftpupload.com/ak-partiye-yaranma-telasiyla-durumdan-vazife-cikaranlar-iktidarin-goruntusunu-bozuyorlar/ H.K. 14 Kasım 2019 at 21:43).

            Bu arada, aynı sayfada Sn mim’in daveti üzerinde yaptığım bir yorum var (H.K. 14 Kasım 2019 at 19:01) orada da ilgi alanınızda bilgiler ve belge niteliğinde bir de “link” var. Bu konuda neler diyebilirsiniz?

  2. Berlin duvarı yıkılırken çok yakınlarda olan Murat Belge’nin bu tarihi olayı belgeleyememiş olması çok ilginç bir talihsizlik olmuş. Belki de Murat Belge sosyalist olduğu için ideolojik bir kanaatle Berlin duvarının yıkılacağına ihtimal vermediği için böyle davranmış olabilir.

    Günümüzde Suriye duvarı yıkılırken R.T.Erdoğan’ın bu tarihi olayın mahiyetini anlayamamış olması da Türkiye adına büyük bir talihsizlik oldu. Belki de Erdoğan siyasal islamcı olduğu için ideolojik bir kanaatle Suriye duvarının kendi istediği şekilde yıkılacağına inanmış olabilir. Fakat duvar ters tarafa –Türkiye’nin üstüne- yıkıldı, yıkılacak.

    1200’lü yıllarda Moğollar İslam Dünyasının altını üstüne getirdi. Fakat İslam dünyası perişan oluncaya kadar Allah müdahale edip de Moğollara dur demedi. O gün bugündür bir daha Müslüman toplumlar kendine gelemedi. Kimbilir Moğol istilası döneminde Müslümanlar ne kadar çok dua etmiştir “Allah’ım bizi bu Moğol belasından kurtar” diye. Fakat duaları kabul olmamıştır. Zira Kuran ayeti açıktır: Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.

    Arapların üzerine yağan pisliği Türklere de musallat etmek isteyen ve Kuran yerine “atalarının dinini-gelenekleri” tercih eden müşrikler ile samimi dindarlar yollarını ayırmalıdır. Kendileri bilir ama ben yine de iyi niyetle hatırlatayım:

    Dikkat, köprüden önceki son çıkış! Sonra demedi demeyin diye dedim dediklerimi.

  3. Türkiye’de yaşayan herkese bir gün Adalet lazım olacak. Bugün burada uzun uzun yazanlar da unutmasın bir gün sizlere de Adalet lazım olacak Allah’ı bırakıp da Kula tapmayın Yalan söylemeyin iftira atmayın sizin ne kadar doymaz karnınız varmış ki bu kadar insan hapislerde sürünüyor ortalıkta sürünüyor getirmiş buraya Havuzun yalanlarını aktarıyor sunuz Hadi neyse aşağıdaki alıntı ya da bir Cevap yazarsınız herhalde Yalnız o alıntı sadece ufak bir kısmı….

    *’Avukat bey hayırdır ne oldu bu hakime?’
    ”Hakimin biri baktık habire tahliye veriyor. “Avukat bey hayırdır ne oldu bu hakime diye.” sorduğumuzda. “Yüksek yargıç olarak atayacaklardı, yapmamışlar hâkim kızdı, tahliye dağıtıyor.” cevabını aldık.

    ADALET NEDİR?

    Adalet denen kavramın ucu çok açık bunu öğrendim.
    Önce şu sorulara cevap bulmak lazım:
    Kimin için adalet?
    Kime göre adalet?
    Hangi zihniyete göre adalet?
    Adaleti kim sağlayacak?
    Hangi bağımsız kurum adaleti sağlayacak?
    Adalet gerekli mi?
    Adalet olmasa da olur mu?
    Adalet değişken midir?
    Şahıslara, zamana, kuruma göre adalet değişir mi?
    Kimden yanasınız?
    Damat mısınız?
    Ankara’dan tanıdığınız var mı?
    Kaç gr adalet istersiniz, ortaya karışık mı olsun?
    Paket yapalım, hapisten sonra bir ara açar mısınız?
    Adaleti alıp da ne yapacaksın?
    Aç karna 1 kaşık alsan yeterli olur mu? Gibi…
    Gerçekten şu ara adalet sadece bende gülme dürtümü tetikliyor. Biraz komedi, biraz dram ama sonu hüzün olan bir kavram. Adalet için tarafsız, empati kurabilen, bağımsız hür bir vicdan, mangal gibi de yürek lazım.

    Vicdansız, bağımlı, cüzdanı ile vicdanı arasında gel gitler yaşayan, servisini kaçırmamak için mahkemeyi öteleyen bir hâkimle adalet dağıtılabilir mi? Benimkisi sadece bir soru. Koca koca adalet sarayları yapabilirsiniz, TV programlarında yandaş hukukçulara, profesörlere hukuk tartışmaları da yaptırabilirsiniz.*

  4. Yemyeşil dolarlara ihtiyaç vardır. ABD’ye gitmek lazım. Yoksa Türkiye bu krize dayanamaz. Son zamanlarda intiharlar arttı. Enflasyon istediğiniz kadar düşük gösterin halk olarak gittikçe fakirlesiyoruz. Troller üç beş kuruş maaş aldıkları için kendi arkadaşlarının sıkıntılarını görmezden geliyorlar. Ülke olarak el birliğiyle parti sempatizanı gözetmeksizin ekonomiyi konuşmak ve projeler sunmak lazım.

  5. abd li bir kısım askerin suriye ye dönmesi,trump un girişimi değildir.pentagon un, turump un öne koyduğu dikte ödevidir.trump, kendi başına boyundan büyük işlere kalkamaz.trump ”höyt!”lere müpteladır.saygılar.

    • İngilizcede “höyt”diye bir kelime karşılığı yoktur! fakat aptal geri zekalı! Aklını başına topla. aptallık etme! Daha doğrusu manyaklık etme kelimeleri mevcuttur şimdi Trump “HÖYT” deyince neden korksunki? Çünkü o Türkçe bilmiyor vede İngilizcedede höyt’tün herhangi bir anlamı yok ve anlamı olmayan bir kelimeyi Trump nasıl açıklamışlar ki?sizin ne dediğinizi anlamadım belki Siz o Keskin zekanızla Bunu açıklarsınız. Çakma Başkan olduğunu söylediğinize göre bunu da bilirsiniz herhalde ha sakın Trump Başka dil biliyor demeyin o sadece İngilizce biliyor Onun için İngilizce karşılığını bir yazın bakalım Siz bulabilecek misiniz ben bulamadım.
      Bugün bayağı maaşınıza zam yaparlar Yalnız bence siz gidin bunları havuzda yazın ki Ancak o zaman başarılı olursunuz Burada sizin yazılarınızı okuyacak insanlar ancak sizin gibi olur bizlere bir şey anlatamazsınız çünkü ele alınacak tek kelime Bilginiz yok Sadece hakaret küfür bilmediğiniz bir şey de gelip burada sayfa sayfa yazmanız kalitenizi tarif editor. Önce yediemin’e teslim edilen dolarların hesabını verin Çünkü Eninde sonunda ortaya çıkacak.

      • Siz de ingilizce bildiğinizi mi iddia etmiş oldunuz şimdi? İngilizce slang veya sour dictionary tür sözlüklere bakınca kelime haznenizin ne kadar güdük olduğnu görmüş olursunuz. Zira höyt veya hötün bir değil birden fazla karşılığı vardır. Ona bakarsanız Höytün Türk Dil Kurumunun sözlüğünde de biryeri yok. Yani siz türkçe de bilmiyorsunuz helhalde…

  6. çakma başkan trump,kendine dolaysiyle abd halkına karşı ”höyt!” diyen erdoğan ı abd ye davet etmesi; abd halkına hakaret niteliği taşır.acaba trump,erdoğan ın” höyt!”çekişine doyamadı mı?beyaz sarayda bol bol ”höyt!” yersin artık.nice ”höyt!”lere; çakma başkan trump!

  7. NATO’nun kuruluş amacı ‘Rusları dışarıda, Amerikalıları içeride, Almanları yerde tutmak’ olarak açıklanmıştı.

    Reynolds, Avrupa’da Soğuk Savaşın Kökeni [s.13]

    https://www.amazon.com/Origins-Cold-War-Europe-International/dp/0300105622

    Kore Savaşı’yla birlikte pek çok Amerikan vatandaşı, SSCB’nin dünya hakimiyeti için hevesli olduğu düşüncesine inandırılmıştı. Ülke kaynaklarının bu tehdit karşısında seferber olmasının yolu bu şekilde açılmış oluyordu.

    Gerçekte ise kaybettiği 26 milyon vatandaşının yasını tutan SSCB, henüz savaşın yaralarını saramamıştı ve yerle bir olan şehirlerini onarmakla meşguldü. Bir yolunu bularak Sovyetleri büyük bir askeri tehdit olarak göstermişlerdi.

    Japonların yenilmesinin ardından ABD ve SSCB ortak bir kararla ülkede yeniden düzen sağlanana kadar 38. paraleli sınır olarak belirlediler ve ülkeyi ikiye böldüler. Bölünme konusu en başından beri keyfi ve düzmece bir durumdu.

    Güney Kore’yi savunmak oldukça cazipti. Rockefeller ve Dulles kardeşler ile onlara bağlı olan iş çevreleri, Güney Kore’ye çok büyük yatırımlar yapmışlardı.

    25 Haziran 1950’de dünya, Kuzey Kore’nin Güney Kore’yi istila haberiyle sarsıldı. Gelen ilk raporlar aslında oldukça çelişkiliydi. Amerikalı tarihçi John Gunther, Seul ile yaptığı telefon görüşmesinde ilk ağızdan aldığı haberi heyecanla dinliyordu: “Güneyliler kuzeye saldırıyorlar!”

    Güney Kore Hava Kuvvetleri’ne ait uçakların çatışmaların başladığı 25 Haziran’dan iki gün önce Kuzey Kore’yi bombalamış ve kara birliklerinin Heuju bölgesine girmiş olduğu gerçeği Washington ve ABD Büyükelçiliği tarafından uygun bir şekilde resmi açıklamaların dışında tutulmuştu.

    1950’de Kore Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte yeni Amerikan yaşam alanı Hawaii, Yunanistan, Türkiye, Liberya, Suudi Arabistan ve Filipinler’in tamamen ekonomik egemenlik altına alınmasıyla daha da genişlemiş oluyordu.

    Eski düşman Almanya 1945’ten sonra doğu ve batı olarak bölünmüştü. Amerika için artık herhangi bir tehdit unsuru değildi.

    Washington savaş döneminde yakın dostu olan İngiltere için “yere düşmüşken bir tekme de sen at” tutumunu benimsemişti. Atlantık Paktı süresince Roosevelt ve Churchill arasında yapılan görüşmelerin tanığı olan Roosevelt’in oğlu Eliot, Churchill’in birdenbire:

    “Sayın Başkan, şuna inanıyorum ki sizler artık İngiltere’yi ortadan kaldırmak istiyorsunuz. Savaş sonrası başlayan dönemde yapmış olduğunuz her hamle bunu gösteriyor. Buna rağmen tek umudumuz sizsiniz”

    dediğini aktarıyor.

    • Erdem bey merhaba! yazınız ilginç, değişik bir pencere açıyor geçmiş olaylara. şablon önkabulleri zorluyor. teşekkür ederim.

      • İngiltere’nin küresel imparatorluk kurma hayali 2 Eylül 1945’te Başkan Truman’ın Pasifik Savaşını bitirmek için Japonya’ya atom bombası atmasından dört hafta kadar önce yardım ödemelerini kesmesiyle sona ermişti.

        Amerikan politikasını belirleyen ve yakında ortaya çıkacak olan Doğu Sahili Kuruluşları, dünya egemenliği için Londra’nın uzmanlığına ve işbirliğine ihtiyaçları olacağını fark etmişlerdi.1945’ten sonra Amerikan Yüzyılı adını verdikleri yapıda küçük ortak olarak kullanılmasına izin verilmekteydi.

        Özetle 1945 yılından itibaren Amerikan hakimiyeti iki sütün üzerinde durmaktadır. Bunlardan birincisi ABD dolarının Wall Street sayesinde küresel akçe olarak dayatılmasıdır. İkincisi de Pentagon’un oynadığı, karşı konulmaz askeri güç rolüdür.
        İyi anlaşılmayan şey bu iki sütunun para çıkarları için tek bir güç yapısı altında birleşmesidir. Bu yapı da Wall Street ve uluslararası özel bankacıların kendi çıkarlarını himaye eden Pilgrims Society, Dış İlişkiler Kurulu, Bilderberg Toplantıları ve Üçlü Kurul gibi kuruluşların üzerine kurulmuştur.

        Bu yazılar F. William Engdahl’ın “Amerikan Yüzyılının Çöküşü” kitabından alıntıdır. Yazarın bu kitabı yazarken yüzlerce kaynaktan yararlandığı anlaşılıyor.

        Özet olarak 21. yüzyılın ilk çeyreğinde Amerikan Lebensraum’unun (“Yaşam alanı”) çökmeye başladığını düşünebiliriz. Bu Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne benziyor. Roma’da para kraldı. “Demos” halk “Kratos” yönetim anlamına gelen Yunanca kelimelerdir. Demokrasi kelimesi buradan gelir. Roma’da ise “plütokrası”, yani gücün zenginlikle eş anlamlı olduğu bir oligarşi vardı.

        Ne yazık ki aynı oyunlar, ülkemizde de küresel kraliyetçilere hizmet eden gizli cemiyetler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından sahnelenmektedir.

        • Kurtuluş Savaşı döneminde İstanbul işgal altındayken de bazıları küresel kraliyetçilere hizmet etmekle meşguldü. Bunların başında İngiliz Muhipleri Cemiyeti ve İslam Teali Cemiyeti gibi örgütler ve mensupları arasında Mustafa Sabri gibi Şeyhülislamlar ve İskilipli Atıf Hoca gibi din adamları vardı. Bunlar Kuvay-ı Milliye hareketini din düşmanı ilan eden fetvalara imza atmışlardı. Bu kişilerden övgüyle bahsedenler ise bugün de kendilerini en hakiki müslüman ilan eden iktidar çevreleri ve onları destekleyen dinci seçmenleridir. Geleneksel din geçmişte de bugün de emperyal güçler tarafından ustaca kullanılmaktadır.

          • İskipli Atıf Hoca tek parti döneminin kurbanı olmuştur.

            Kurtuluş Savaşında bu millet Allah’a olan imanı sayesinde düşmanı yendi. İzmir’de Yunan’ı denize döküp zafer kazanan ordu kurtlu karavana yemiştir.

            Eğer “Yeni Dünya Düzeni, AB, küreselleşme, herkes İngilizce öğrensin, yabancı dille eğitim olsun” doğru olsaydı 50 senede iyi bir sonuç görülürdü. Demek ki bunların hepsi yalandı, millete yutturmaydı. Sadece alıştıra alıştıra yalanları söylüyorlardı. Şimdi birden söylemeye başladılar. Çünkü herkes yalanlara inanmaya başladı yavaş yavaş. Ve şimdi artık o kadar inanıldı ki her tarafta, yapacak bir şey de pek kalmadı.

            ABD buraya geldikten ve özellikle YÖK’ün kurulmasından sonra araştırma, tarımda, hayvancılıkta, sanayide, bilimde olsun iyice bitti.

            Bu yeni dünya düzencilerin, İngiliz muhiplerinin, Amerikan mandacılarının bugünkü devamları olan ve devamlı böyle hakim mevkilere konulan, her kuruluşta oralara getirilen insanlar haklı olsaydı Türkiye ileri giderdi.

            Vatan toprakları sessiz sedasız satılmaya başladı. Neye karşılık? Kağıt ve mürekkep.

            ABD hükümetinin henüz ödenmemiş toplam federal borçları ile fonlanmamış yükümlülüklerinin net bugünkü değerinden oluşan borç yükümlülükleri 66 trilyon değerindedir. Bu sayı ABD’nin rapor edilen GSYİH’sinin aşağı yukarı 4.6 katıdır ve tahmin edilen toplam küresel GSYİH’den de daha fazladır. (2009 mali yılı için)

            2009 yılı için sağlık sigortası olmayan kişi 50 milyonun üzerinde.

            Facebook’a giriyorum derken fiziksel olarak binaya girmeyi kast eden yazılım mühendisleri ile konuştuğumuzda ilk zamanlar hisse senedi, araba .. imkanlarla işe girdiklerini anlatmışlardı. İktisadın bozulmasıyla beraber artık maaşlarını zamanında alamadıkları aylar oluyormuş.

  8. bugünkü fehmi beyin yazısı ile ilgili konuda daha önce yazdım. Nato’nun artık, bu haliyle masraflı ve gereksiz bir konumda olduğunu ve amerikanın dünyanın her tarafında asker bulundurmaktan vazgeçmek istemesinin şu anki durumda normal olduğunu daha önceden belirtmiş, trumpın amerikan askerlerini çekmek istemesinin mantıklı olduğunu yazmıştım.
    – Bu konu ile ilgili somut gelişmelerin ya da en azından tartışmaların başlaması normal karşılanmalı.

  9. konunun yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. bu nedenle bugün de önceki günkü konudan devam etmek istiyorum.
    – Amerikada kanki ekonomisi yok. Yani, birileri rakamlarla oynamıyor. canının istediği enflasyon rakamını, canının istediği işsizlik rakamını, canının istediği büyüme rakamını yazmıyor.
    – Durum buyken amerika krize giriyor.
    – Krize giriyor çünkü, gerçeklik ile algı arasında büyük fark ortaya çıkıyor.
    – Normalde amerikadaki bütün ekonomik değer 100 birim iken, onlar değerlerinin 200 birim olduğunu zannediyorlar, ona göre bir ekonomik döngü oluşuyor. 100 bin dolarlık evler 200 bin dolara satılıyor. 100 bin dolarlık ev bir insan için yeterli iken 140-150 bin dolarlık ev yaptırıyor vs.
    – Yani, ekonomide verimsiz unsurların ağırlığı artıyor.
    – sonra gün geliyor, sistem bir yerde tıkanıyor. aslında 100 birim ekonomik değer olduğu gerçeği bir şekilde ortaya çıkınca, bu sefer hem amerikanın ekonomik değeri daha aşağı düşüyor hem de bu sefer amerikanın ekonomik değer algısı aşağı düşüyor.
    – Yani mesela, amerikanın normal ekonomik değeri 100 birim iken, krizle birlikte ekonomik değer 70 birime düşüyorsa, yeni değer algısı nedeniyle amerikalılar bu değerin 50 birim olduğu algısına kapılıyor. yani var olandan daha düşük bir algı ortaya çıkıyor. bu ortaya çıkan olumsuz algı da ekonomik yaşam üzerinde, tıpkı yüksek algı gibi fakat bu sefer ters yönde etki yapıyor. artık ekonomik yaşam, daha düşük algıya göre oluşuyor. bu durum krizden çıkış süresini daha da uzatıyor. Amerika, rezerv paraya sahip olduğu halde 10 senede krizden zor çıkıyor. algı ile gerçekliğin birbirine yakınlaşması bir zaman aldığı gibi, gerçekliğin düzeltilmesi de bir zaman alıyor.
    – Yine yunanistan, ab ile ortak kurumları olmasına rağmen, verilerle oynayıp abyi kandırıyor. Sonra bu tatlı düzen bir yerde karaya oturuyor. Uzun süre ekonomik sorunlarla uğraşıyorlar. ab’nin de yardımı ile ve borçlarının bir kısmının silinmesi sayesinde, yunanistan 10 sene sonra krizden anca çıkabiliyor.
    – ve bu 2 ülkede de, ekonomik kriz nedeniyle intihar vakaları ile ilgili bize bir bilgi yansımadı.
    – Gelelim türkiyeye: Türkiyede kanki ekonomisi var. birilerinin adamları, birileri istedi diye rakamlarla oynuyor. bunu çeşitli ekonomistler açık açık ortaya koydular. mesela, en son TOBB tarafından yayınlanan verilerde, açılan yeni şubeler, kapanan şubelere göre çok fazla artış gösteriyor ama yine aynı verilerde, bankaların kapanan şube sayısı 216 iken, açılan yeni şb. sayısı 77 olarak görünüyor. ekonomide biryığın firma açılırken işsizlik, mevsim etkisinden arındırılmış hali ile %14’lere geliyor. Yani 2001 krizinden daha yüksek ve ben ilk defa, ekonomik kriz nedeniyle intihar vakalarını görüyorum.
    – Fatihteki 4 kardeşin intiharından bahsetmiyorum. daha önceden de, çeşitli yerlerde kendini yakarak intihar edenler, başka intihar vakaları vardı.
    – fatih ve antalyadaki olay, türkiyenin artık yeni bir noktaya geldiğini gösteriyor.
    – Zaten gerçeklik ile algı arasındaki kopukluk amerikada bile zor tespit edilebilirken, kanki ekonomisinin olduğu yerde algı ile gerçeklik arasındaki ilişkinin tamamen kopması gayet normal bir durum.
    – Ancak, algı ne olursa olsun, sonunda gerçeklik galip geliyor.
    – Ve bu gerçeklik, artık, toplu intiharlar noktasına kadar gelmiş.
    – Verilerle oynamak ve oynanan verilerle ülkeyi yönetmek demek, görüş mesafesi tamamen kapalı bir arabanın yol alması gibidir.
    – Teorik olarak, ön camı tamamen kapanmış bir arabanın bile, kaza yapmadan devam etme ihtimali vardır. Fakat, kanki ekonomisinin, teorik olarak bile yoluna devam etme ihtimali yoktur.
    – Bu iş, parti olayının ötesinde bir durumdur. yani, yetkili ve sorumlu konumda bulunan insanların benim yazdıklarımı ahmet ve faysal inci gibi değerlendirme lüksleri yoktur.
    – yetkili ve sorumlu makamlardaki kişiler, sorunun boyutunun farkına varmalı artık.
    – Bu ülkeyi bir insan bedenine ya da bir arabaya ya da bir gemiye benzeteceksek eğer, hepimiz bu gemideyiz ve yolcuların mücevherlerini alıp, sandal ile gemiden kaçacak çok az sayıdaki kişi hariç, çoğunluk aynı gemi ile batma durumunda. Yetkili ve sorumlu makamdakiler bu gerçeğin farkına varmak zorundalar çünkü türkiye artık bu gerçeğin farkına varılması noktasındadır.
    – her önüne geleni vatan haini ilan eden saftirikler için de tekrar edeyim:
    – Yolcuların mücevherlerini alıp gemi batacakken, sandal ile önceden kaçmayı planlayan birkaç kişi hariç, bu ülkedeki, yabancılar da dahil, yani ülkede yatırımı olan ingiliz, amerikan, fransız, ermeni, yahudi vb. insanlar da dahil, herkes bu geminin yüzmesi için uğraş verir. Yani herkes vatanseverdir.
    – Onun için, kendilerini eleştirenleri vatan haini ilan edip kendilerinin iyi insan olduğunu zannetmekten vazgeçip, konuyu anlamaya çalışsınlar.

    • not: amerikadan bahsederkin, 2008 krizinden bahsediyorum. yoksa amerikanın yeniden krize gireceği anlamında yazmadım.
      – ikinci not: yukardaki açıklamam, “amerika artık krize girmez” anlamına da gelmez. bizimkiler nasıl türkiyeyi bitirdiler ise, trumpt da bizimkiler kadar yeteneklidir. Ancak ülkeyi batırmasına izin verirler mi orasını bilemiyorum.

      • ”’mesela, en son TOBB tarafından yayınlanan verilerde, açılan yeni şubeler, kapanan şubelere göre çok fazla artış gösteriyor ama ”’
        HAMZA NEYSE Kİ GERÇEĞİ GÖRDÜN VE BENİM DEĞİL DE SENİN YALAN
        ( PARDON YANLIŞ ) SÖYLEDİĞİNİ KABUL ETTİN .
        BUYUK LOKMA YUT BUYUK LAF ETME .
        KONUYU KAPATALIM!!!!

  10. Bu sitede son derece seviyesiz yorumlar yapılmaya başlandı.Aşağıda HAMZA BEY denen gayri ciddi vatandaşın yazısı bulunmaktadır.

    – Sana son kez soruyorum. Bu yazdıklarıyın doğru olduğuna, kurana el basarak, namusun ve şerefin üzerine yemin edebiliyorsan, ben de pes diyeceğim.
    – Emin ol, sana hiçbirşeyi anlatmaya çalışmayacağım. sadece namusun ve şerefin üzerine, yazdıklarıyın doğru olduğuna yemin et.
    Gerçekten de, kapanan firmanın 6.5 katı firmanın açıldığına, pardon açıldığına demeyim, sonuçta sen de tapındığın yönetimin yalancısısın, firmanın açıldığına inandığına, namusun ve şerefin üzerine, kurana el basarak yemin et.
    – Ben senin bütün söylediklerini doğru kabul edeceğim.
    – O halde yine senin tapındığın yönetimin istatistiklerine göre, işsizlik %14lerde bir rakam çıkıyor bile demiyeceğim.

    Yorumu Cevapla
    hamza akyol 12 Kasım 2019 at 00:12
    Ahmet!
    bir de sana zahmet TOBB’a soruver.
    açılan şirket sayısı ve şube sayısı kapanan şirket ve şube sayısından fazla ise, neden bankaların kapanan şube sayısı, açılan şube sayısından fazla?
    HAMZA BEY TOBB VERİLERİNE AŞAĞIDAKİ LİNKTEN ULAŞABİLİRSİN.YORUMDA BELİRTİLEN DEĞERLER
    BU SİTEDEN ALINMIŞTIR.( herhalde orantı kurabilirsiniz veya excel biliyorsunuzdur. )
    https://www.tobb.org.tr/BilgiErisimMudurlugu/Sayfalar/KurulanKapananSirketistatistikleri.php
    BAK HAMZA BEY ( HALA BEY DİYORUM ) SEVİYEYİ LUTFEN DÜŞÜRMÜYELİM TANIMADIĞIN İNSANLARIN
    ÇAPINI KAPASİTESİNİ BİLMEDEN YORUM YAZMA.
    YAZILAN DEĞERLER DOĞRU İSE DE BU SİTEDEKİ İNSANLARI BOŞUNA MEŞGUL ETTİĞİN İÇİN ONLARDAN ÖZÜR DİLE .

  11. menzil tarikatının lideri,atatürk aleyhine konuşanlara kızmış ve atatürk e kurban olun demiş.desenize yeni fetö dalgası menzil tarikatı ile devam edecek.atatürkçü kılığı ile devleti ele geçirme savaşı birilerine pek tatlı geldi galiba.

    • Yazınızdan şunu anladım. “Gülen Cemaati Atatürkçüydü veya en azından öyle görünüyordu. Şimdi de Menzil tarikatı böyle davranıyor. Oysa bir tarikata tarikat diyebilmek için Atatürk karşıtı olması gerekir.” Yanlış anlamış isem düzeltme yapabilirsiniz.

  12. Gerçekler ortaya çıkınca, sahtekar yalancılar utandı mı?

    Ölümlerin açlıktan olduğunu iddia edenler, bir günün içinde tornistan yaptılar….

    Olayın yankısını büyütmek için, baba dahil herkesin çaresizlikten öldüklerini iddia edenler..

    Babanın bir mektup bıraktığını, o mektubun bir yerinde, işsiz olduğunu belirttiğini keyifle yazanlar..

    “Bakın bakın. İşsizlik ne oranlara çıktı. İnsanlar işsizlik sebebi ile toplu olarak intihar ediyorlar” diyenler..

    Şimdi o mektubun devamı açıklanınca..

    300 bin liraların.. 150 bin liraların… Belediyedeki şu memura, bu memura yollanıp, hukuk dışı da olsa, karşılığının alınamadığının anlatıldığı ayrıntılar ortaya çıkınca..

    Yani, intihar ve cinayetlerin arkasında, yoksulluk değil, başka sebeplerin olduğu ortaya çıkınca….

    Yazının devamını Ali Karahasanoğlu ndan okuyabilirsiniz. İntiharlara duyarsız kalamayacağımızı da anlatıyor…çok yönlü düşünmek gerekir…böyle bir olayı siyasete indirgemek aptallık olur….

    • Yorumunuzu Ali Karahasanoğlu ile bitirerek berbat etmişsiniz. Ben o adamın fotoğrafına bakınca irkiliyorum.

  13. Türkiye’de siyasal islamcı bir iktidar olması, Orta Doğuda cihatçı örgütlerin cirit atması ve bu örgütler tarafından Avrupa’ da da saldırılar gerçekleştirilmesi sureti ile öncelikle Avrupa ve tüm Dünya’da “milliyetçi dalga” körüklendi.
    Bunun en doğal sonucu olarak Brexit oylamasında evet çıkması sağlandı.
    Başarısız 15 Temmuz da başarıldı.
    Trump’ın seçilmesi de sağlandı.
    Avrupa ve ABD ” Sanayi 4.0 ” masalı ile uyutularak görünürde Rusya’nın gerçekte ise Çin’in önü açılıyor.

  14. Atatürk için o osmanlı subayı idi diye bir iftira kampanyası var ortada.Osmanlı subayı ise,padişah Atatürk için niye idam fermanı çıkardı?Atatürk,üzerindeki osmanlı subayı kıyafetlerini çıkarıp ben bundan sonra milletimin eriyim sözünü niçin söyledi?osmanlı atatürk ü yakalayıp asmak için ,niye yeşil ordu kurdu?Kuzavayi Milliye ordusu,padişahın yeşil ordusunu niçin bozguna uğrattı.Bir de,türkiye osmanlı nın mirası üzerin kuruldu deniyor.atatürk osmanlı nın duyu umumiye boçlarını ödedi.bu nebiçim miras da ,osmanlının borçları kalıyor türkiyeye?

  15. ABD çakma başkanı Trump a bel bağlayan yaya kalır,ona yatırım yapanın eli boş kalır.2020 deki başkanlık seçimlerinde aday olacak olanlardan Biden haricindekileri tanımam.Biden i yakınen tanıyorum.Joseph Biden,2020 de abd başkanlık seçimlerinde başkan adayı.hem de seçilmesi ihtimali kuvvetli bir aday.Eğitimini siyaset üzerine yapmış,siyaset üzerine kariyerini tamamlamış obama döneminde başkan yardımcısı olmuş,eski ve kurt bir siyasetçi.
    Biden , 4 Kasım 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye hakkında, IŞİD konusu üzerinden yaptığı göndermeler ve açıklamalarla gündeme geldi.
    21 Kasım 2014 tarihinde Joe Biden Türkiye’ye geldi, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile İstanbul Dolmabahçe‘de görüşme yaptı. 22 kasım 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkan Yardımcısı Biden ile Ekim ayında polemik yaşadı.Bu polimikte,Erdoğan ın haddini bildiren açıkalamar yaptı.Erdoğan apıştı kaldı.Kızgınlık içinde ve sinirinden ağzı köpükler içinde kaldı.Polimiğin galibi Biden idi.Bu polemikte Erdoğan,Biden in aşılamayacak sert bir kaya olduğunu fark etti.Erdoğan ın karizmasını çizecek kişi Biden dir bence.Erdoğan,Biden ya ABD başkanalığına seçilirse diye telaş içinde.Biden in seçilememesi için ,ABD içinde işbirlikçiler bulup Biden in aleyhine gizliden bir operasyon yürütmeye karar verdi.Bu konuda Mit elemanlarını görevlendirdi.Biden, ABD başkanlığı seçimini kazanırsa, Erdoğan ın hali bitik.Diğer adaylar Erdoğan için fasa fiso.Ama Biden,Erdoğan için tehlike.Biden seçilir de ABD başkanı olrmu?Olursa, Trump un çizdiği ABD karizmasını onarır mı onu bilmem.Bu konuda fark ettiğim kadarıyla ,Biden kararlı görünüyor.Erdoğan da farkında ki,derhal Biden in ayağına çelme takma operasyonu yürtmeye karar verdi. Saygılar.

    • Sn Ertav,

      Joe Biden’ın Erdoğan karşıtlığının nedeni İsrail çıkarlarına hizmet ettiği içindir.

      O Joe Biden Türkiye’yi ziyaretinde 80 Milyon’un gözünün içine bakarak PKK’nın Münbiç’ten çekileceği yalanını söylemiş adamdır.

      Yorumunuz neye hizmet ediyor?

    • Turgut Bey, Madem o kadar kesin bilgilerle konuşuyorsunuz, bari, Biden’in Ekim ayında CB RTE ile yaşadığı polemik neymiş onu da es geçmeseniz? Had bildiren açıklamalar neyse kaynak göstererek yazın ki bu işleri yakından takip etmeyenler için bilgi olmuş olsun. Ayrıca, bir soru; ABD’nin 2020 deki Başkan adaylarını faso fiso düzeyine indirgeyecek ne karizmamız varmış? Hele de MİT’in bu konuda etkin faaliyetlerde bulunabilecek düzeye gelebilmiş olmasına ne demeli? Ülke içindeki ve bölgemizdeki sorunları layıkıyla hallettik te o kadar internasyonal olabildik mi?

  16. Abdurrahman Dilipak ”yeşil kemalistler”tabirini kullandı,cb.erdoğan ve onun işbirlikçilerini tarif ederek. Yerinde bir tabir.cb.erdoğan bunu redetmedi.hatta yeşili severiz açıklamasını yaptı.erdoğan,yeşil kemalistler tabirinden rahatsız değil.yeşil renk islamın renkleri arasında sembolize ediliyor.sembaol renklerden beyaz ve siyah da var.ama nedense yeşil renge yönelinmiş.erdoğan,renkler üzerinden yine istiamarlarına devam ediyor.cn erdoğan doğruyu söylemiyor.erdoğan ve işbirlikçilerinin söylemdeki renkleri yeşil,uygulamadaki renkleri lacivert.memleketi ,inasanları,toplumları laciverte boyamanın derdindeler.lacivert renk türkçe argo sözlüğünde,ananı laciverde boyarım şeklinde söylenen ,analara yapılmış bir küfürdür.erdoğan ve işbirlikçileri yeşil rengi gösterip laciverte boyamanın derdine düşmüşler.

    Chp deki iç huzursuzluk,chp içinde medyaya ve kamuoyuna duyurulmadan çözülmeli idi.uluorta kavga yakışmadı.chp dehi hizmet yarışı,koltuk kapma şeklinde olmamalı,bayrak yarışı şeklinde olmalı.yorulan çekilip,zinde olan yarışa dahil olmalı. erdoğan ve bindirilmiş kıtalar,10 kasımda mezarı miting alanına çevirdi.bu konuda bir ilki daha başardılar.herhangi bir mezarda miting yapmakla anıt kabirde miting yapmak arasında fark yok.bu bindrilmiş kıtalar,erdoğan tezaruhatını her zaman yapıyor.şimdi niye anıt kabirde?atatürk ün mezarına ziyaret ise maksat,bu bindirilmiş kıtalar mozeleyi,yani kabiri ziyaret etmedi,dışarıda bekledi ve şakşakçılık yaptılar.ben araştırdım,mezarda siyasi miting yapılır diye bir ayet ve hadise rastlamadım.erdoğan ve bu bindirilmiş kıtaların uydukları şeriat nedir bilmek isterim.

    Yıllardır,kur an islamını tebliğ etmeye çalışıyorum.epey çığır açtık elhamdülillah.Bu konudaki hizmetleri tamamlamış oldum.Kur an ı Kerim vahiylerini isteyen meajlarımı okusun.Furkan ı Kerim vahiylerini isteyenler bu konuda;arkadaşlarımızla irtibata geçsin,onlardan öğrensin.Saygılar.

  17. NATO Varşova paktına karşı değil. Varşova paktı NATO ya karşı kuruldu. Aralarında 6 yıl var. Saygılarımla

    • Rusya’nın bizden boĝazları istemesi (veya kontrolünü) NATO’dan sonra pek olmadı ama. Rusya da girdiği yerden kolay kolay pek çıkmaz. Özellikle Akdenize Egeye direkt kıyısı olan Türkiye’ye. Her ikisinin de şeytan görsün yüzünü (nerede? -cehennemde). İyi komşuluk ilişkilerine evet, hiç birisiyle fazla samimi olmaya hayır, hele de bağımlı olmaya! Bölgede veya dünyada güç olmak da ne demek? Tedbir olarak Yunanistan/Ermenistan gibi kuyruk acısı olan ülkelerle askeri olarak başedebilelim yeter. Buna ilaveten, nufusumuzu teknolojiye dayalı verimli bir şekilde geçindirelim/besleyelim yeter. Bunun dışında büyük askeri güçlerle aşık atmamıza, onlara karşı silahlanmamıza hiç gerek yok (bu bence salakça bir israftır). Bu güçler tek kutuplu olarak bize yekten saldırmayı göze alamaz. Karşı taraf müsade etmez. Onun için kendi kendimize gelin güvey olacak şekilde maceraya girmek yerine teknolojik/ekonomik gelişmemize hız verelim yeter. 15 Temmuz bu şekilde düze çıkabilmemiz için yeni ufuklara bağımsızca açılmamıza vesile olabilir. Ayrıca, askeriyemiz teknolojik gelişmenin motoru olacak şekilde tekrardan düzenlenmeli, vatan hizmetleri adına sivil alanlara doğru açılarak (askeri maceralar adına değil!).

Yoruma kapalı.