Endişeli muhafazakarlar varmış… Kimmiş onlar ve neden endişe ediyorlar?

44
Reklam

Sonunda iş geldi, muhafazakarların endişesine dayandı. AK Parti’nin MHP ile ortaklığıyla yürüyen iktidarı sona erer ve sandıktan CHP’nin de içerisinde yer aldığı karşı ittifakın iktidarı çıkarsa, 20 yıl boyunca elde edilen kazanımlar kaybedilebilirmiş…

Ciddi ciddi konuşulan konu bu.

Bir hocaefendi bu iddialara sahip çıkıp çevresine ‘‘Sakın ha!’’ uyarısında bulunmuş…

Dostlarla birlikteyken seçimler arefesinde din görevlilerinin endişeleri büyütmek üzere daha fazla görünür hale gelebileceğini ileri süren de çıktı.

Aman Allahım…

Türkiye demokrasi mücadelesiyle tanınan bir ülke. Bizdeki kadar askeri müdahalelere muhatap edilmiş, ama hepsinden sonra demokrasi yolculuğuna devam etmiş pek az ülke vardır. Geçmişte yaşananlar geleceğimizin de teminatıdır. Bugün ‘kazanım’ diye sözü edilenler uzun yıllar içerisinden süzülüp gelen bir mücadelenin ürünüdür.

Partiler -bu arada AK Parti de- o mücadele içerisinde birer aracıdır.

Elde edilmiş kazanımların bazıları son birkaç yıl içerisinde ya hedefinden saptırıldı ya da işlemez hale getirildi; onları yeniden rotasına oturtma mücadelesi durdu mu? Hayır durmadı. Muhafazakarların ‘endişesi’ olarak sunulan konuyu, o mücadelenin bir parçası haline gelmiş bir ittifakın oylarının iktidar değişikliğine yol açabileceğinin artık iyice görülmeye başladığı bir siyasi zeminde tartışıyoruz.

Reklam

Şu anda, kazanımların iktidar değişikliğinde elden çıkması bir yana, AK Parti’nin ilk iktidar döneminde elde edilmiş olan bazı değerlerin yeniden kazanılması için bir mücadele veriliyor. 

DEVA Partisi ve Gelecek Partisi neden kuruldu sanıyorsunuz? Bu iki partide kurucu olarak yer alanlar ile halen kenardan gelişmeleri izleyen başkaları, o ilk dönemde AK Parti’de önemli mevkilerdeydiler ve o döneme ait kazanımların elde edilmesi için verilen mücadeleyi onlar yürütüyordu.

Kritik bütün dönemeçlerde o insanların dokunuşları hayati önem taşıyordu.

Örnek mi?

En önemli dönemeçlerden biri olan 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimine bakabiliriz. 

Anayasa Mahkemesi’ne götürülen ve oradan da onay alan 364 olayı… e-muhtıra… Medyanın AK Parti dışından -veya içeriden olacaksa kendilerinin belirlediği- birinin Çankaya’ya çıkması için yürüttüğü saldırgan kampanyalar…

Sonunda ne oldu? Seçim tarihi erkene çekildi ve halkın büyük desteği arkaya alındı…

Referanduma gidildi ve cumhurbaşkanını halkın seçmesi usulü getirildi…

Reklam

Buna rağmen telkinle ve medya kullanılarak aday belirlenecekti ki, parti içinden gelen direniş sayesinde Abdullah Gül Çankaya’ya çıkabildi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül değil de telkinle ve medya kullanılarak belirlenmiş biri olsaydı, sonrasında, bugün birilerinin ‘‘Acaba kaybedilir mi?’’ endişesine kapıldığı anlaşılan kazanımlar meydana gelebilir miydi?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisindeki muhalefete rağmen, ‘başörtüsü’ konusunda olumlu bir anlayışa gelmesini sağlayan, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığında sergilediği adil yönetim tarzı olmasın?   

Örnek isteyenlere, o dönemde yaşananlar ve onların sonrasındaki gelişmelerde oynadığı belirleyici rol örnek olarak bence yeterlidir.

Farklı bir ismi cumhurbaşkanı adayı olarak sunma hazırlığına, Abdullah Gül’ün ‘‘Bunu yapamazsınız’’ çıkışı ile Bülent Arınç’ın ‘‘Öyle bir yola gidilirse ben de adayım’’ demeleri engel oldu.

Gül de Arınç da bugün AK Parti dışında…

O dönemde verilen bir demokrasi mücadelesiydi ve yalnızca Tayyip Erdoğan’a cumhurbaşkanı olma yolunu açmakla kalmadı, o zamana kadar sürekli yanlıştan yana davranan muhalefet cephesini de tavır değişikliğine zorladı. 

Kazanımlarsa, onların da çoğu, 2007 ile 2014 arasının ürünüdür.

2014 sonrasında AK Parti tarihinin öncesinden farklı sayfalarına tanık olundu.

Uğursuz bir darbe girişimi ve onun ardından başlatılan geniş cepheci mücadele, elde edilen kazanımlardan bazılarını işlevsiz bırakmaya yol açtı.

İktidar cephesi sarsıntı geçiriyorsa son yedi-sekiz yılda yürütülen politikalar yüzündendir.

Geçmişte AK Parti’ye omuz vermiş pek çok insan, süreç içerisinde demokrasi çizgisine gelmelerine sebep oldukları başka eğilimden siyasilerle birlikte, demokrasi mücadelesinde yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar.

Kazanımları kaybetmek bir yana kaybedilen kazanımları yeniden kazanmak üzere…

Endişeye mahal yok.

İktidarlar gelir, iktidarlar gider…

Demokrasi böyle bir şey zaten.

ΩΩΩΩ

Reklam

44 YORUMLAR

  1. Ekrem imamoğlu 3 günlük Yunanistan tatili sırasında, Antik Yunan kenti Akropol u ziyaret ediyor.
       Greek City Times’ın Atina müdürü Paul Antonopoulos İmamoğlu’nun ziyaretine ilişkin ‘Bugün İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, atalarının binlerce yıl önce Atina’da inşa ettiği eserleri ziyaret etti’ şeklinde bir paylaşım yapıyor.
      Allah Allah. Sanki bi gariplik var bu işte!
    Endişelendim şimdi.
     

  2. Soru endişeden bahsedilen ne ? Hangi haklar geri alınacak mesela en popüler olduğu için soralım, baş örtüsü yasağı geri mi gelecek ? Sahi başka hangi haklar vardı bu iktidar tarafından verilen? Ben söyleyeyim her tarafı imam hatiplerle doldurmak, önemli görevlere imam hatip mezunu olmayan kimseyi almamak , Alevileri devlet kapısına bile uğratmamak ,Diyaneti bir zamanların KİT’leri gibi dipsiz kuyuya çevirmek eh bunlarında kaybedilmesi tabi ki bazılarını epeyce rahatsız edecek kazanımlar.

  3. Medyatik Ünlü! bir din bilgilisinin değişik bi yorumunu (belkide endişesi) okudum, akşam A.Hakan a prğramda söylemiş.
    Gerek bu gibi kişilerin gerekse DİB’nın sürekli-sık sık tvlere çıkmasını (her kanala!) şahsen doğru bulmasamda, söylenleri ciddiye almak gerek. (kendi tv kanallarnda isterlerse 24 saat konuşsunlar!).
    Hoca, uzmanlık konusu üzerine yorum yapmış!: ”ilahiyat İHL vb yerlere göndermeyin çocukları çünkü…”
    -derslerde verilmesi gereken ne olmalı? dememiş ama, hadis mezhep verilsin demiş (başka ne isteseydi?).
    -birde hakaret ediyorlarmış bu okullarda!
    -hangi cemaate bağlıysa! yanlı dersler falan..
    -kur’an değişsin diyen bir kişi!.. (bu kısmı ise beni aşar!)
    (Ünlü! hocanın bir sözünü beğenmiştim: cennete gitmek bedava, iki rekat namaz, bir dua. cehennem için ise içkiye dumanlı zararlı şeylere vereceksin bir de para!.. idi).
    bahsi geçen hoca inanç durumumuzu medyatik yerde engüzel şekilde ve samimiyetle! dile getiriyor cesaretle!
    eskiden olsaydı bunu bile yapamıyordu hiç kimse! (hocayı 9 köyden kovarlarmı bilmem kendi sorunu 🙂 )
    benim için bu da bir kazanım işte 🙂

    • Hoca’nın gözü açılmaya durduğu gün, cemaatine kendisinin çok günahkar biri olduğuna dolayısıyla kendi sözlerine de itibar edilmemesi gerektiğini söylerken cemaatinin topluca Estağfirullah deyişine çıkışıp “ne estağfrullah Kardeşim! doğruyu söylüyorum Estağfirullah demeyin”deyişine cemaatinin gene hep bir ağızdan “Estağfirullah Estağfirullah”larla karşılamasını izlerken çok tuhaf duygular yaşadım;Hoca çok dertliydi ve derdini sürekli konuştuğu cemaatiyle paylaşıyordu fakat cemaati hiç oralı değildi. O zaman hoca bu ilgisizliği farketmiş olmalı ki daha sonra “bir işe yaramıyorsa İHL’ler de kapatılabilir” demişti. Hocanın perinçek medyasına çıkıp ve halk tv’deki konuşmaları bu farkedişle alakalı da olabilir.

  4. Sayın yazar dün tayyip beyi yere göğe sığdıramıyordu.Kardeşi diş işlerinde büyükelçi falandı.Ne zaman darbe oldu.Feto deşifre oldu. Geçtiniz tayyip beyin karşısına. Ama millet ittifakı iktidara gelsin.bunu canı gönülden arzuluyorum.Bizim milletimiz bunu hak ediyor.herkes hak ettiğini bulur.

    • 15 temmuz hadisesinin en kapsamlı ve en net tanımı:

      15 yemmuz olayı, milli politikalarla NATO politikalarının çelişmesiyle, milli politikaları savunan subayların NATO politikalarına geçit vermemesi sonucu NATO’nun düzenlediği askeri bir operasyondur.

      • NATO 15 yemmuz askeri operasyonuyla kendi politikalarına karşı milli politikaları savunan tüm subayları TSK’dan tasfiye etmiştir.

      • Baran en net tanımı deyip durmuşsun ama tam olarak ne dediğin bi türlü anlaşılmıyor!
        Nasıl yani; brükseldeki nato karargahında görevli tosuncukların hepsi oralarda rehin mi tutuluyorlar? Biz de tezkere bıraktılar filan sanıyorduk:)))

      • Sevgili Baran TC tarihinde hiçbir zaman Amerika’nın ve NATO’nun Parmağı olan bir askeri operasyon, böyle beceriksiz ve amatörce olmamıştır. Bknz: 12 Mart, 12 Eylül vs. Bu olsa olsa, Fetullahçıları temizlemek için, nato karşıtı tskdaki askerlerin bir operasyonu olabilir

        • Hasan hocam TSK’da çok az sayıda Fethullah Gülen’e sempati duyan subay olmalı, onlar da general seviyesinde değillerdi diye düşünüyorum. Zaten ana plan Cemaat’in topyekün tasfiyesi üzerine yapılmış, çünkü Fethullah Gülen cemaati NATO politikalarına karşı milli politikaları savunan insanların toplandığı bir grup. Asırlık ana politikamız neydi; “yurtta sulh, cihanda sulh”. Bu cumhuriyetle yaşıt politikamızdı. Ahmet Davutoğlu da bu milli politikamıza “komşularla sıfır sorun” ‘stratejik derinlik’ kazandırmıştı. NATO bu politikayı kökten değiştirerek “Emevi camisinde cuma namazı kılma” hayalini kurdurdu politikacılara. NATO’nun büyük patronu Amerika daha yakınlarda “Türkiye uzak coğrafyalardaki misyonlarımızda NATO üyesi olarak yaptığı büyük katkılardan çok memnunuz” açıklaması yaptılar. TSK’yı Afrika’da Suriye’de Libya’da Irak’ta Afganistan’da tepe tepe kullandılar böylece, kullanmaya da devam ediyorlar.

          Konu çok teferruatlı, kısaca 15 temmuz NATO’nun kendi politikalarına karşı milli politikalarımızı savunan tüm unsurlarımızı etkisiz hale getirmek için yaptığı acemice bir iş görünümlü çok sofistike planlanmıs askeri bir operasyonudur. Bu işite aktif rol oynayanlar kendi suçlarını cemaatin üzerine yıkarak vazifelerine devam edebiliyorlar.

    • Sayın kocaman “Sayın yazar dün tayyip beyi yere göğe sığdıramıyordu…” buyurmuşsunuz da;
      yahu bu dediğiniz tam olarak ne zaman olmuş?

      Bu savınızı biraz açar mısınız;
      Yani biz kendisine yok yere mi saldırıyoruz nedir?
      Ayrıca “Ama zillet ittifakı iktidara gelsin.bunu canı gönülden arzuluyorum.Bizim milletimiz bunu hak ediyor.herkes hak ettiğini bulur.” filan da demişsiniz;
      Eğer milletin ak dediğine kara diyecekseniz, eski türkiyenin vesayetçi oligarşisinden ne farkınız var ki?

  5. kazanılan başörtü fobisi bitti.devletin her kademesinde serbest.
    kaybedilen ise vicdan,insan hakları,adalet,devletin tüm kaynakları fabrikaları,yapişletdevret ile 20 yıl daha sömürülecek ülke insanı,yeni olarak yılda 4 milyon aracın anca geçtiği çanakkale 1915 köprüsüne 16 milyon geçiş garantisi.
    afyon zafer havaalanı gibi yeni bir kara delik daha.
    aman ha diyen o hocaefendiler karaman efendiler yazdıkları kitaplara insanlara öğütlediklerine tekrar bakıp kıble tayinlerini gözden geçirsinler.
    kul hakkını bizi yaratan Rabbimiz bile affedemem buyuruyor.

    • Efem “kazanılan başörtü fobisi bitti.devletin her kademesinde serbest.” demişsiniz de; çok şükür! Yalnız özel sektörde tam diil haberiniz olsun; bazı firmalarda, bir kişi olsun başörtülü personel yok!!!!

  6. Bu günkü ucube rejim değişikliğine ve dolayısıyla içinde bulunduğumuz kaosa sebep olan o meşhur ve uğursuz rakam 364 değil 367 dir !
    Bu uğursuz rakamı ; maalesef artniyet dolu , ve tam bir münafık olan üst düzeyden emekli meczup bir hukuk adamı ortaya atmıştı .
    Ve yine maalesef o zamanki CHP ile bizim anlı şanlı AYM de bu meczup iddiaya destek vererek meclisi kilitlemiş, aynı yasayla o zamana kadar üç cumhurbaşkanı seçen meclis yeni CB nı seçememişti !
    Hal böyle olunca da AKP , ilgili yasalarda değişiklik yaparak referanduma gitmişti ; olan biten entrikalara ve haksızlıklara karşı büyük bir tepki duyan kamuoyu da sonunu pek düşünmden CB nı halkın seçmesi değişikliğini kabul etmişti .
    Ve böylece cehenneme giden yolun iyiniyet taşları da döşenmiş oldu !
    Bütün bu gelişmelerden sonra 2014 de yeni CB nı seçimi yapılmış , yüz yıllık demokrasi ve cumhuriyet değerleri de aleni bir şekilde ve peyderpey tepetaklak olmuştur !
    Ne zaman , nasıl düzelir, ne kadar düzelir, düzelir mi düzelmez mi belli değil!
    ” Hadi gel yıkalım şu Süleymaniyeyi desen,
    İki kazma, iki kürek iki de ırgat gerek ;
    Ancak hadi gel de yapalım şunu geri desen,
    Bir Koca Sinan bir de Sultan Süleyman gerek .” Mehmet Akif Ersoy
    Herkese selamlar saygılar

  7. Cahile kırdırılmaması nı ister,
    İslam’ın kurallarını saptırılmadan dosdoğru uygulanmasını,
    Huzur içinde ibadetlerini yerine getirilebilmeyi,
    Arzu eder.
    Haramı helali, hakkı hukuku, saygıyı sevgiyi edebi adabı bilen nesillerin yetişmesi için uğraşan!
    Ve buna kendi hal ve davranışları ile örnek olan Liderler! Önderler! Görmek ister.
    Okumak deyince aklınıza sadece fizik matematik edebiyat şiir gelmesin sadece,
    Din kültürü, Ahlak bilgisi, Beşeri insan ilişkileri, Allah’ın yarattığı tüm canlıların insanlarla birlikte yaşamı, bitkiler deyince? ağaç kesmek değil serada kayaların üstünde (elin adamı kayadan gaz çıkarıyor!!!) tarım anlayalım.
    Gerçek müslüman gerçek vatanperver gerçek milliyetçi muhafazakar insan bunları ister ve bunları kaybetmekten korkar.
    Bunları daha ileri daha iyiye götürecek insanların yetiştirilememesinden ancak,
    ENDİŞE eder!

  8. müminin firaseti olur.
    yani “muhafazakarım” “dindarım” “imanım yerinde” diye kendini tanımlayan kişilerin ortak özelliklerinden biri firaset olmalıdır.
    ülkemizin ve coğrafyamızın haline bakarsak birbirini yiyen, her türlü “dış güçler” masalına kanan, sonra oturup “kandırıldık” “yanıldık” diyen coğrafyamıza, ortada fazla ehli firaset var gibi durmuyor değil mi? yani olmaktan çok sananlar var, kendini muhafazakar, dindar, imanlı sananlar. bunlar başkalarının içkisine, yaşantısına bakarak bunu kurguluyorlar, ölçüleri de yaptıkları pratikler. nasıl görkemin ölçütü yerilmiş yüksek binalar ise dinlerinin ölçüsü de kendilerini bir yere götürmeyeceği -özellikle cennete- söylenen pratikler. namaz, oruç, kurban pratiklerini de ibadet olarak tanımlıyorlar. oysa bunlar kuranda nusük olarak geçer. ibadete hazırlayan pratikler olmazsa olmazdır ama ibadet değildir. ibadet yaratılana duyulan sevgi ve yaratılana yapılan hizmettir. kediye su verdiği için cennete giden kadının kıssasını herkes bilir ama anlayan azdır. başını secdeden kaldırmayan kadının komşusunu gözetlediği için cehenneme gittiği kıssayı da herkes bilir ama azı anlar. bugün müslüman coğrafyaya baktığımızda sevgiden çok nefret, başkalarına hizmetten çok kendine fayda sağlama telaşı yok mu?
    “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” bir sevgiyi, edebi, ahlakı yaşamış ve anlatmış anadolu erenlerinin hayatına bakalım bir de şimdi birbirine dahi olmadık hakaretleri eden tarikatlara, dindarım geçinen insanların beyanlarına…
    hangi muhafazakarlıktan bahsediyoruz acaba?
    muhafazakar bulsam gidip elini öpeceğim, hayır dua isteyeceğim.

    efendim edinilen kazanımlar kaybedilebilirmiş.
    hepimizin karşı çıktığı yasakların, haksızlıkların ardından gelen bu dönem kardeşliğin, hukukun, adaletin tesis edildiği bir dönem olamadı maalesef aksine baştaki iyi hal uzun sürmedi ve geldiğimiz noktada yalanlar, çökmeler, yolsuzluklar dönemi olarak uzun yıllar anılacak, bir çeşit rahmetle yad edilecek. ekonomik göstergeler bir enkazı resmediyor ama daha vahimi manevi göstergeler. onlar daha büyük bir enkazı resmediyor. muhafazakar olduğunu iddia edenlerin bunun altında kalacaklarına endişelenmek yerine görünene bakarsak çoğunun kibirlerini arttırmaktan başka pek te fazla işlerine yaramamış olan kazanımlarlara! endişenmeleri de gerçekten yazık doğrusu.

  9. Son yedi- sekiz seneden beri Kazanım kalmadiki kaybedilsin.Kalanlar beceriksizlik,hırsızlık, yolsuzluk,haksızlık hukuksuzluk,zulüm,yandaş kayirma, israf … bunlarda kaybedilsin.

    • Toprak bey eğer “kazanım”dan kastınız fetönün kayyuma devredilen malı mülkü ise onlar zaten milletimize ait varlıklardır;
      yani ortada kaybedilmiş bir kazanım filan yok, içiniz rahat olsun:)

  10. İyi de; yazarımızın bu “Geçmişte AK Parti’ye omuz vermiş pek çok insan, süreç içerisinde demokrasi çizgisine gelmelerine sebep oldukları başka eğilimden siyasilerle birlikte, demokrasi mücadelesinde yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar.” cümlesinde “…süreç içerisinde demokrasi çizgisine gelmelerine sebep oldukları başka eğilimden siyasileri…” okuyucu kim/ler olarak anlamalı?..

    Bunlar, AK Partiden kopup kendi partilerini kuran DEVA ile Gelecek Partisinin dışındaki diğer siyasi partiler ise mesele yok, değilse, bu partiler olmadan sadece DEVA ile Gelecek Partileri demokrasi mücadelesinde tek başlarına yeterli olabilirler mi?..

    Ya da; “süreç içerisinde demokrasi çizgisine gelmelerine sebep oldukları başka eğilimden siyasiler…” bir siyasi parti içerisinde yer almış olarak değil de, başka siyasi eğilimlerden olmalarına rağmen sağ-muhafazakar iki parti olan DEVA ile Gelecek Partisi içinde yer almış olanlar olarak demokrasi mücadelesine katılıyorlar ifadesi, CHP ile HDP’nin, yazarımızın bu ifadesine göre demokrasi mücadelesi içerisinde olmayan partiler olarak değerlendiriyor imasını veriyor olmaz mı?

    Bu soruların cevabı kafamda şimdilik saklı dursun. Bu soruları sormakta yanılıyorsam eğer cevap şu olur: “Hayır; DEVA ve Gelecek Partisiyle beraber CHP ile HDP başta olmak üzere cumhur ittifakı dışında kalan siyasi partiler hep beraber demokrasi mücadelesi veriyorlar” olur.

    Yok; eğer “Geçmişte AK Parti’ye omuz vermiş pek çok insan, süreç içerisinde demokrasi çizgisine gelmelerine sebep oldukları başka eğilimden siyasilerle birlikte, demokrasi mücadelesinde yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar.” cümlesinde “…başka eğilimden siyasiler…” içinde CHP ve HDP yoksa, aklıma “Sn. Yazarımız bu cümlesiyle (muhafazakar-sağ) bir 3. ittifakı mı salık veriyor acaba? sorusu takıldı.

    Siyasal hayatımızda bugüne kadar istisnasız bütün siyasi partiler, demokrasi mücadelesi veriyor olmakla/görünmekle beraber ya kendi (gizli) ajandasını aklının bir yerinde saklı tutuverip, zamanı geldiğinde uygulamaya koyacağı kendi demokrasi anlayışını(!) gütmüştür…

    Ya da; işin başında gerçek demokrasi mücadelesi vermeye başlamış ama değişik sebeplerle başarılı olamamış veya güç eline geçtiğinde ya “nefsine yenik düşmüş” olarak demokrasi çizgisinden sapmış veya muktedirlerin baskısı altında geri adım atmış olmuşlardır.

    Gerçek bir demokrasi mücadelesi, siyasi partilerimizin başta kendi “parti içi demokrasiyi” işler hale sokması ve tüzüğünde seçim yasasını demokratik kurallara uygun hale getireceğine
    söz vermesiyle ve bu sözünü yerine getireceğine dair ant içmesiyle olacaktır. Aslında bunun teminatı devlet olmalıdır ki, halkın -korkusuzca- siyasete katılımı artsın ve “yönetişim” gerçekleşsin.

    Bu olduğunda istişare oluşur; denge-denetim işlevi gerçekleşir ve ülkede sosyo-ekonomik gelişme sağlanır. Zaman içerisinde bunun kısmi gerçekleşmelerini de müşahede etmiş olduk Yani elimizde yol haritası ve tecrübe de mevcuttur.

    Neyse…

    Başa dönüp “Geçmişte AK Parti’ye omuz vermiş pek çok insan, süreç içerisinde demokrasi çizgisine gelmelerine sebep oldukları başka eğilimden siyasilerle birlikte, demokrasi mücadelesinde yeni bir sayfa açmaya çalışıyorlar.” cümlesinde bir 3. ittifak çıkar mı/çıkacak mı acaba? diye sorumu yineleyeyim.

    Görünüşe bakılırsa emareleri de var: Millet ittifakında İYİ Parti sözcüsünün “Kılıçtaroğlu tekil konuşuyor” ikazıyla ve en son onun HDP’yi çözümün adresi olarak göstermesini “tekil konuşuyor”a ikinci bir örnek olmasını, ittifakın diğer iri partisi İYİ Parti içine sindiremiyor. Kaldı ki, Saadet Partisi ile DEVA genel başkanları henüz millet ittifakı içinde olmadıklarını deklare ettiler.

    Soru şu: İçinde SP, DEVA, Gelecek Partisinin olmadığı CHP, İYİ Parti ve HDP’li millet ittifakı cumhur ittifakına karşı başarılı olabilir mi? Ya da bu durumda -içinde SP, DEVA, Gelecek Partisinin olmadığı bir durumda- İYİ Parti millet ittifakında mı kalır; olası bir 3. ittifakın kurucu üyesi mi olur?

    Cumhur ittifakı, CHP ile HDP’den oluşan -adı değişir mi bilmem- millet ittifakı ve SP, İYİ Parti, DEVA ile Gelecek Partisinden oluşan -adı ne olur bilemem- bir 3. ittifak?

    Ekonomi başta olmak üzere devasa sorunlara çözüm üretemeyen, taban kayması, oy erimesi yaşayan iktidardan, cumhur ittifakından kaçan oylar hangi ittifakta toplanır dersiniz? CHP/HDP ittifakında mı; muhafazakar Kürt oylarıyla beraber SP, İYİ Parti, DEVA ve Gelecek Partisinden oluşan bir 3. ittifakta mı?

    Kritik edilebilir bana göre.

    • Hasan bey, hemen altta sayın yk nın da dediği gibi allahını seversen neyin kritiği???

      “Ya da; “süreç içerisinde demokrasi çizgisine gelmelerine sebep oldukları başka eğilimden siyasiler…” bir siyasi parti içerisinde yer almış olarak değil de, başka siyasi eğilimlerden olmalarına rağmen sağ-muhafazakar iki parti olan DEVA ile Gelecek Partisi içinde yer almış olanlar olarak demokrasi mücadelesine katılıyorlar ifadesi, CHP ile HDP’nin, yazarımızın bu ifadesine göre demokrasi mücadelesi içerisinde olmayan partiler olarak değerlendiriyor imasını veriyor olmaz mı?”

      Üstte alıntıladığım yersen yoğurt içersen ayran kıvamındaki paragrafınızla ilgili olarak;
      “Bu soruların cevabı kafamda şimdilik saklı dursun.” demekle bizlere ne büyük bir iyilik yaptığınızı bilemezsiniz ama neyse…
      Kim bilir, belki de didem hanım sevabına açıklayıverir, sayesinde biz de aydınlanmış oluruz:))))

  11. NEYİN MUHAFAZASI?
    Dinin muhafazası ise, din kimsenin tekelinde olmadığı gibi dinin gerçek muhafızı Allah’tır.
    Dinin asıl muhafızlığını iddia etmek “şirk”tır.
    Çaldıklarının muhafazası ise, hırsızlar hiçbir koşulda emniyet ve güven içinde olamazlar.
    Her daim, çaldıklarının başkaları tarafından çalınacağı yada hesap soulacağı endişesi yaşarlar.

  12. dindarlar ve dini temsil iddasinda olanlar gencleri dinden soguttuklari icin bir nesil maalesef yok oluyor. gelecekte bu buyuk bir sorun. o din adamlari kendi soylediklerine kendileri inansalar etkili olacaklar. artik cok gec. bulent arinc deyimiyle is cebe dokundu. dindarlar ofkeli artik kimseyi tanimiyorlar dinlemiyorlar.

    • Dur yolcu!
      “bulent arinc deyimiyle is cebe dokundu.” diyorsun ama sen galiba mevzuyu yanlış anlamışsın;
      kendisi yik ten istifa etmek zorunda kaldığı için 18milyarlık maaştan oldu ya, ondan öyle söylüyor:))))

  13. Mütedeyyin kesim birşey kazanamadı ki, olmayanları! Kaybetsin!?
    TR’nin kazanımları! oldu mu? Neler? Dersen:
    -geçmişin kısır döngüsü kırıldı (yeni bir kısır döngüye girermi seçmene kalmış☺️).
    *Biz önümüze bakalım. İslam’ın tüm dünyaya yayılması görevi!!!! (Sahabe zamanı gibi)
    Herhangi bir ülke yada kişiye verildi de bizim mi haberimiz yok!?
    *Hadi bizim ülkeye girip sokaklara dalalım. Ülkedeki onlarca belkide yüzlerce yıllık sorunları daha iktidar bile olamamış ???
    Olacacağı da şüpheli,
    Bağzı kişiler mi çözeceğini sanmış!
    Sorunu yaratanlar: çözümsüzlükte çözümdür!
    Diye bas bas bağırıyor iken hemde!

    • Uzaktaki arkadaş “Mütedeyyin kesim birşey kazanamadı ki, olmayanları! Kaybetsin!” buyurmuşsunuz da, hele biraz yakına gel;
      geçen gün harbiyelikerin mezuniyet töreni yapılırken başkomutanımızın hemen yanıbaşındaki başörtülü teğmenlerimizi gördün mü? İşte onlar, civanmert türk milletinin gerçek kazanımlarıdır!

  14. ENDİŞELİ MUHAFAZAKARLAR

    Endişeye mahal yok diyor sayın yazar endişeli muhafazakarlara. Oysa büyükşehir belediyesi anayasa gereği koruması gerektiği gençlere tırlarla içki servisi yaptığında, yahut iktidara gelecek partinin çok önemli üyesi “başörtülü hakimin adaletine güvenmiyorum” dediğinde, belediye törenlerinde örtülü kadınları özgürlüğe! kavuşturduklarında bu zihniyetin iktidar olmadan yaptığı bu hareketlerin bin misli ile iktidara geldiklerinde karabasan gibi müslümanların üzerine çullanmayacaklarını söylemek için insanın aklını peynir ekmekle yemesi lazım. Bakmayın yargılayacağız, yargılayacağız dediklerine onların yargıdan anladıkları yassıada yargılamaları.
    Benim anlamadığım insan mevcut iktidardan hoşlanmayabilir, oy vermeyebilir farlı arayışa gerebilir ama nasıl chp ye geçer. Bu nasıl omurgasızlıktır, necip fazılın deyimi ile tek programı türk miletinin mukaddesatını, kimliğini yok etmek olan bir parti bin dereden değil yüzbin dereden su getirsen aklanmaz.
    Ha derseniz bıktık artık yıllardır deve, çöl, arab yavelerinden sibel can dinleyip boğazı seyretmek bizim de hakkımız diyorsanız o başka

    • necip fazıl demişken ne diyordu üstad sakarya şiirinde ;
      insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal,
      Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal..
      bir yüzükten başka birşeyim yok diyenlerin ayakkabı kutularına koyacak kadar para bolluğuna ulaşması üzerinde yeteri kadar durulmayan bir mevzu olarak kaldı.. bu konuda fetö muhabbetine girecek arkadaşlar için ise erdoğan bayraktar ile görüşmeleri tavsiye olunur..
      son bir husus; bir muhafazakar olarak şu anda
      2020 chp’si 2002 akp’si;
      2020 akp’si de 2002 chp’si olmuştur..vesselam..

      • Tevfik ahmed bey
        “2020 chp’si 2002 akp’si;
        2020 akp’si de 2002 chp’si” buyurmuşsunuz da; elinsaf yav!!!
        2002de chp iktidarda değildi, hatta belki mecliste bile değildi!!!
        Yahu biraz tarih okuyun desem;
        daha dünkü tarihler:)))

        • akp kurulduğunda temel hedeflerden birisi 3 y diye isimlendirilen yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadele idi.. o dönemde chp-haklı olarak- yasaklarla özdeşleştiriyordu. Günümüze gelince akp yasakları savunurken chp daha özgürlükçü bir bakış açısıyla hareket etmeye çalışıyor..
          chp birzamanlar kaset iddialarıyla çalkanırken şuanda akp’nin aliye uzun ve korkmaz karaca isimleri bir hayli şehir efsanelerine konu olmuş durumda..

          anlayacığın 2020 akp’si 2002 chp si, 2020 chp si de 2002 akp si olmuş..

  15. Ak parti döneminde pek çok kazanımlar oldu. İnkar edeni zaten ikna etme zorunluluğu yok. Ve Erdoğan sonrasında da olası bir chp iktidarında ne bu kazanımlar kalır ne de ülke kalır. Ama sanırım şeri deneyimlemeden olmayacak. Ülke enkaza döner ama artık nefretten kendinden geçmiş olan kesime de bu lazım.

    • Hangi kazanımlar oldu? Vesayet düzeninden kayyım düzenine geçtik. Vatandaşın sesi öyle bir kısıldı ki bu dönemde Abdülhamit’in istibdat düzeni bile yanında özgürlük ve demokrasi dönemi gibi kalır. Saray bir taneydi o dönemde şimdi düzüneyle, at arabasına biniyordu o zamanki sultan, şimdi uçak filosu ile geziyor (bir yere gittiği yok da). Kazanımlarmış. Sen bir markete pazara uğra bugünlerde, “ne kazanım ne kazanım” de bakayım, ahali seni kaç parça yapar görelim.

  16. Endişeye mahal yok elbette. Demokrasi illa kazanacak. Mevcut anti demokrat, ırkçı, gerici, Talibancı koalisyon da geldiği deliğe tıkılacak yine. Ülkemiz ve millet ittifakı bu çapsızları aşacak ve yeniden demokrasiye dönüş yapacak. Bundan hiç bir kuşkumuz yok. 150 yıllık tecrübe boşa gitmez. Bu beceriksiz gerici koalisyona teslim edilemeyecek kadar büyük bir ülkeyiz biz.

    • Zannedersem anti talibancı, demokrat dediğiniz yönetim nazım hikmetleri, kemal tahirleri zindanda süründüren rejim, sabahattin ali yi kırklareli dağlarında başına odun ile vura vura öldüren rejim.
      Ya bırakın bu mavalları sabahattin ali bir şiir yazdı diye sinop cezaevinin taşlarını öptü, 150 yıllık demokrasi tecrübeniz hala onun 100 yıl önce yazdığı şiiri yazmaya, yayınlamaya maçası yemez.

      • Zorbalığın adı Kemalist olmuş, siyasi İslamcı Talibancı olmuş, ırkçı olmuş farketmez. 20 yılda rantçı iktidarın ülkeyi getirdiği durum ortadayken zavallı halkı eskiyle korkutarak bu rezil ve beceriksiz iktidara mahkum etmeye utanmıyor musunuz? Sabahattin Ali’lere gitmenize gerek yok, bu zalim ırkçı-gerici-rantçı koalisyonun her gün yaptığı zulümleri yazmaya diliniz neden varmıyor? 100 yıl öncede takılı plak gibi aynı teraneyi söyleyerek halkı kandırmayı bırakın. Bu şer koalisyonunun rezilliklerini, insan hakları ihlallerini, hırsızlıklarını, yolsuzluklarını, beceriksizliklerini bütün rakamlar yeterince ortaya koyuyor zaten. Halk da gün be gün fakirleşerek bedelini ödüyor. Neyi savunuyorsunuz? Şimdi zulüm sırası bizdeyi mi? Vicdansız bir öç alma bu. Bu ülke bunun hesabını soracak mutlaka. Siz de Londra mahkemelerine tıpış tıpış gideceksiniz.

      • Sayın hd, bunlar; nazıma vatandaşlık hakkını, itibarını geri veren ve 1mayısı tatil yapan akpartiye sövmekten fırsat bulup da o bahsettiğiniz dönemleri filan okuyup öğrenemezler!

        • 1 Mayısı tatil yapıp, kutlanmasını toptan yasaklayan Akp demek istediniz herhalde. Sadece 1 Mayıs değil, hiç bir şeyi kutlamak veya protesto etmek mümkün değil bu zavallı ve korkak iktidar döneminde. Vatandaş vatandaş değil köle kısaca. İstibdat düzeni. Anayasa askıya alındı toptan. Mahkemeler bile ne AYM ne AiHM dinliyorlar. Böyle düzeni kurgulayan ırkçı Talibancı zihniyet elbette ilk seçimde cevabını alacak milletten. Sonra Londra mahkemelerine mi gider yoksa nereyi boylar göreceğiz.

    • tavugun tek bir derdi olunca gordugude hep ayni oluyor. insanlarin tek bir derdi yok birde akillari var. kimi zaman kimi zaman kullanmaz. ender beyde aklini kullanmasi icin bi seyler yazmiş. o kadar.

      • Durma yolcu, devam et!
        “ender beyde aklini kullanmasi icin bi seyler yazmiş. o kadar.”
        Ha gayret:)))

Yoruma kapalı.