Joe Biden ağır top olarak ülkemize kadar gelip “Keşke Gülen ABD’de kalıyor olmasaydı” mesajını iletirse, daha önceden “Amerika aklı varsa Gülen’in ülkesinden ayrılmasını veya Türkiye’ye teslimini sağlar, daha doğru olanı ise bu kadar suçlamadan sonra Gülen’in kendiliğinden Türkiye’ye dönmesidir” görüşünü dile getirmiş biri ne yapar?
Kendisinin doğrulandığını düşünür ve düşündüğünü de yazar.
Ben de önceki gün öyle bir yazı yazdım. Çok da okundu.
Okuyanlardan biri, sanıyorum Saylorsburg civarından, “Fehmi Koru’nun öngörüleri çıkmaz” diye bir Twit atmış, onu ‘güvenilir tanık’ sanan başkaları da aynı mesajı yaymış…
Hangi öngörümün tutmadığını merak ettim.
‘Takdir belgem: Gazete manşeti’
İtiraf etmek zorundayım: Biz yazarlar zaman zaman risk de alır ve kısa süre sonra doğruluğu test edilecek iddialarda da bulunuruz. Öngörülerden bazısı tutmayabilir.
Hayata iddiacı takılan biri olduğum için, öngörülerimi sıkça okurlarla paylaşmışımdır. Adımı ‘komplocu’ya çıkaracak kadar…
Ancak yazarlık hayatımda aldığım en büyük takdirlerden birini de o sayede kazandım.
Cem Uzan’ın sahip olduğu dönemde ‘star’ gazetesi, manşetinden beni, ‘Her şeyi bilen adam’ olarak tanıttı.
Sebep? O gün çıkan köşemde, bir İsrail sitesinde okuduklarıma dayanarak, “El-Kaide bugün dünyanın bir yerlerinde kanlı bir eylem yapacak” diye yazmış olmam…
Gerçekten o gün iki ayrı yerde kanlı eylemler yaptı el-Kaide…
Yazıya oturduğumda ne söyleyeceğimi önceden belirlemiş olurum. Okumuş, notlar almış, arşivimden de yararlanmışımdır. ‘Ne’ diyeceğim önceden bellidir de, ‘nasıl’ diyeceğim masa başında belli olur.
Bir şey dediğim zaman ona gerçekten inanırım.
ABD’nin itibarını kollamak mı bu?
Joe Biden’in Türkiye ziyaretiyle ilgili yazımda, Türkiye’nin, misafir beklediği günün sabahı Cerablus’a tanklar göndermesini, 1990 yılı ağustos ayında ABD Dışişleri Bakanı James Baker’in ziyareti öncesinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın petrol boru hattını kapatmasına benzetmiştim.
Rahmetli Özal, Irak’a askeri operasyona hazırlanan ve bunun için önceden bütün gelir kaynaklarını kurutmaya azmetmiş ABD’den gelen konuğun, “Siz de Kerkük-Yumurtalık hattını kapatın” talebiyle Ankara’ya geleceğini öngörerek öyle davranmıştı.
Davranışın isabetli de olduğu, gider ayak, yarı şaka yarı ciddi, Baker’in “Kapatmasaydınız limanlarınızı ablukaya alacaktık” demesinden anlaşılmıştı.
Çankaya Köşkü’nde kulaklarımla işittiğim bu olayı, Mehmet Barlas’ın ‘Turgut Özal’ın Anıları’ kitabından da aktardım yazımda.
İki olay arasında benzerlik kurmam Türkiye’nin Cerablus’a müdahale kararını küçültür, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı gücendirir mi?
Milletvekili de olan bir yazar öyle sanmış ve bunu “Olgular böyle ters yüz edilerek neden ABD’nin itibarı kurtarılmaya çalışılıyor? İlginç.” cümlesinin de içinde yer aldığı bir köşe yazısına malzeme yapmış.
Şu soru da var yazarımızın köşesinde: “Fırat Kalkan’ı operasyonu 120*90 kilometrekarelik bir güvenli bölgeyle sonuçlanacağını, bu güvenli bölgeyi ABD’nin geçmişte kabul etmediğini, aramızdaki asıl ihtilafın bu olduğunu, yani Fırat Kalkanı’nın ABD’nin (henüz) isteği olamayacağını Koru bilmiyor olabilir mi?”
Oysa ben bu sorudaki bilginin yanlış olduğunu biliyorum.
Nereden mi? Bizzat Biden’in kendisinden…
ABD’li devlet adamları bir ülkeye giderken yanlarında gazeteci de götürürler; ülkelerinin en iyi siyasi muhabirleriyle kanaat önderi de sayılan yazarlarını…
Uçakta, giderken ve ziyaret sonrası, izleyen gazetecilere bilgi de verirler.
Türkiye’ye gelirken Joe Biden da uçaktaki gazetecilere ziyaretiyle ilgili bilgi vermiş, ancak bunu kendisinin ağzından değil, ‘bir üst düzey yetkili’ye atfen yazmalarını istemiş…
Okuyalım: “ABD Başkan Yardımcısı Biden Türkiye’ye gelirken uçağındaki gazetecilere ‘Cerablus operasyonu için bir yıldır çalışıldığı’ bilgisi verildi. Uçakta; hafta başında TSK’nin YPG’ye ateş açmasından sonra Türk-Kürt çatışmasından endişe edildiği de anlatıldı.”
Evet, neymiş? Cerablus’a Türkiye’nin müdahalesi ABD ile Türkiye’nin üzerinde bir yıldır çalıştıkları bir operasyonmuş…
Bu bilgiyi tamamlayıcı bir açıklamayı da ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Josh Earnest aynı gün Washington’da yaptı.
Kendisine yöneltilen ilk soru Türkiye’nin Cerablus’a müdahalesiydi. Cevabı şu oldu: “ABD epeydir Türkleri Türkiye-Suriye sınırını özellikle o bölgede kapatma yönünde teşvik etmekteydi.”
Daha önce, Obama, G-20 Zirvesi için Antalya’ya geldiğinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la başbaşa görüşürken, bu görüşü evsahibine açmış ve bu yapıldığı taktirde ABD’nin her türlü desteği vereceğini de söylemiş…
Earnest’in açıklaması içerisinde “Türkiye’nin attığı bu adımlar önemli bir ileri davranış” cümlesi de var.
Daha önce Obama tarafından da dile getirilmiş, bir yıldır üzerinde çalışılan Cerablus’a müdahaleyi “Yapın artık” demek üzere Biden’in ülkemize geldiğini öngörerek, — herhalde kendi çıkarlarına da uygun olduğu görüşüyle– sınır-ötesi harekât başlatılmışsa…
Ve ben de bunu eski bir örneği hatırlatarak yazmışsam…
Bu şimdi ‘ABD’nin itibarını kurtarmak’ mı oluyor?
Gülen gelmeli…
Görüyorsunuz, yazarlık, eline kalem alıp bir şeyler karalamaktan ibaret değil.
Ucunda yüzün kızarması ihtimali de var.
Dönelim Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesi konusuna…
Yazılarından 15 Temmuz ‘darbe girişimi’ ile ülkemize yapılmak istenmiş nâmertlik kadar, girişim sonrasında erkek-kadın pek çok insanın gözaltına alınması, tutuklanması, görevlerine son verilmesi, maddi varlıklarına el konulması uygulamalarından da rahatsızlık duyduğunu belli eden bir yazar, tanıdığı Gülen’e seslendi dün.
Okuyalım: “Böyle durumlarda biraz şeref hassasiyeti, biraz Batılıların ‘Şövalyelik’ dediği, bizim dilimizde ‘civanmertlik’ denen duygu varsa, en öndeki adam ortaya çıkar ve; -Ne yapacaksanız bana yapın, işte geldim, der.”
“Atla uçağa, gel” diyor açıkçası…
Gülen böyle bir şey yapar mı?
Yaparsa iyi olur.
Çünkü aşırı tedbirlerin hepsinin altında, 15 Temmuz şoku sonrasında zihinlere kazınan ‘FETÖ’ canavarı ve o görüntü üzerine bina edilen “Bunlar yeniden harekete geçebilirler” tedirginliği yatıyor.
İki FETÖcü pilotun F-16’lara binip kritik ve hassas yerleri bombalayabilecekleri bile konuşuluyor.
Eğer ülkesine dönerse tedirginlik azalabilir.
Ha Saylorsburg’daki oda, ha…
Ziyaret eden yerli-yabancı herkes Gülen’in yaşadığı mekânı görmüştür. Evet içerisinde göl de bulunan geniş bir çiftlikte yaşıyor gibi görünüyor; ama çiftlikteki mütevazı bir binanın küçük bir odasında kalıyor, odanın hemen yanındaki salonda konuşuyor.
Gerekmezse alt kata indiğini bile sanmıyorum…
Herhalde burada da pek rahatsızlık duymaz.
Biden’in “Keşke” ile başlayan o cümlesi…
Size de öyle geliyor mu, bilmem, ama galiba ABD biraz da Türkiye’yi düşünerek göndermekte acele etmiyor…
ΩΩΩΩ