Muhalifini zehirleten, ölsün diye en kötü cezaevine gönderen ve sonunda ölmesini sağlayan bir rejim…

31
Reklam

Alexey Navalny ile ilgili önceki yazım 31 Ocak 2018 tarihini taşıyor. Navalny o sırada 41 yaşında. Ülkesi Rusya’da çok çok uzun yıllardır -2000 yılından beri- devleti tek başına yöneten ve galiba ölünceye kadar da yönetmeye devam etmek niyetinde olan Vladimir Putin’in en öndegelen muhalifi olarak dünya gündemindeydi.

O yıl yapılacak başkanlık seçiminde Putin’in karşısına aday olarak çıkmaya çalışmış, ancak Rusya Yüksek Seçim Kurulu, eski bir  sabıkasını ileri sürerek, buna geçit vermemişti.

Henüz dört Rus istihbarat ajanı tarafından Noviçok zehiriyle öldürülmek istenmemişti Navalny; o olay iki yıl sonra -20 Ağustos 2020’de- Tomsk’tan Moskova’ya doğru seyahati sırasında uçakta başına gelecekti.

Moskova’da onun öldürülmesi emrini veren/ler, zehirlenmiş Navalny için gönderilmiş bir uçakla Berlin’e götürülmesini de engellemek istemiş olsalar da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) acil tıbbi müdahale kararına karşı direnememişlerdi.

Berlin’de gördüğü tedavisi işe yaradı, Navalny ölümden döndü.

Sıradan bir muhaliften söz etmiyorum. Muhalif görüşlerini yaymak için kullandığı YouTube kanalının dört milyonun üzerinde abonesi var, adı şimdi X olan Twitter’da da iki milyondan fazla takipçisi…

Dili sert biri.

Gazeteci olmadığı halde, bir gazeteci gibi Rusya’daki iktidar elitlerinin yaptıkları yolsuzlukların peşine düşüyor, konuşulamayanları rahatlıkla anlatıyor ve iktidardaki parti için en sert ifadeler kullanmaktan çekinmiyordu. 

Reklam

Pek çok kez gözaltına alındı. Yargılandı, tutuklandı ve her davadan yüklü cezalar aldı. 

AİHM Navalny’nin lehine kararlar verdi.

Tedavisi sonrasında, gitmemesi yönünde kendisine yapılan tavsiyelere aldırmadan ülkesine döndüğünde, uçak Moskova’ya iner inmez tutuklandı (17 Ocak 2021).

Şimdi öğreniyorum ki, tutukluluğu sırasında çeşitli suçlardan yargılandığı davalardan dolayı kendisine toplamı 30 yılı aşan hapis cezaları verilmiş.

Cezalarının miktarını bilmesem de Sibirya’da bir cezaevine gönderildiğini biliyordum.

Sibirya’daki cezaevlerinin nasıl olduğunu Aleksandr Solzhenitsyn’in Gulag Takımadaları adıyla dilimize de kazandırılmış dev eserinden öğrenmiştik.

[Aleksandr Solzhenitsyn 1958-1968 yılları arasında kaleme aldığı eserini Rusya’da yayımlatamamış, Gulag Takımadaları ilk kez, Paris’te Rusça, ertesi yıl da İngilizce ve Fransızca yayımlanabilmişti. Aynı yıllarda Türkçesi de çıkmıştı.]

Navalny’e iktidar -daha doğrusu Putin– karşıtlığı sonucu reva görülen, Sibirya’da ömrünü tamamlamak oldu.

Reklam

Evet, Navalny 47 yaşında Sibirya’daki cezaevi hücresinde hayatını kaybetti.

Öldüğü duyuruldu ama nasıl öldüğü hakkında henüz hiç bilgi verilmiş değil.

Girişte atıfta bulunduğum yazımı yazarken, Türkiye ile Rusya arasında bir Rus uçağının düşürülmesinin ardından başlayan süreç aklımdaydı. Uçağının düşürülüşünü, Putin, Türkiye üzerinde bir siyasi manivela olarak kullanmaya başlamıştı.

Başarılı da oldu.

O gelişmenin ardından başlayan süreçte, Moskova’nın hesaplı adımlarıyla, Türkiye farklı bir kulvara giriverdi.

Süreç Türkiye’ye pahalıya mal oldu. 

Navalny cesur ve kahraman bir Rus milliyetçisiydi; ‘milliyetçi’ olma iddialı Putin ona tahammül edemedi. Henüz cesaretinin bedelini ödemesine yıllar varken, onu gündeme taşıyarak, yazımla Ankara’ya bazı Rusya gerçeklerini duyurmak istemiştim.

Ankara ise, Rusya’yı nedense o haliyle kendisine yakın görmüş olmalı.

İki ülke arasındaki benzerlikler göze o sıralarda farklılıklardan daha fazla gelmişti galiba.

Bu yazıyı da, Moskova’nın Navalny’yi maruz bıraktığı muameleyi burada sergileyince, o günlerde arada bulunan benzerliklerden belki vazgeçilmeye yarar beklentisiyle yazdım.

ΩΩΩΩ

Reklam

31 YORUMLAR

  1. “Nefs” konusuna aşağıdan devam… Acaba diyorum, komşumuz Sn Putin ile arası iyi olan Sn Erdoğan fırsatını bulup bir araya geldiklerinde komşu-ahbab ilişkisi dalga boyunda hiç bu konulara girebilmiş midir. Misal, samimi bir sıcaklıkla “gel Putin ya, onu bunu bırak gel akranım, oturalım kardeş kardeş konuşalım” yaklaşımıyla mesaj verme konusunda teşebbüste bulunabilmiş midir?! “Nefs” konusunu muhtemel ki Putin’den daha iyi bilmiş olmalı. Jeton düşmesine yardımcı/vesile olarak bir insanı kurtarmak tüm insanlığı kurtarmak kadar muazzam karşılığı olan bir sorumluluk. Üç semavi Kitap bu konuda birleştiğine göre demek ki değiştirilemeyen “Ayet”lerden biri de bu olmalı. Daim kılınmış ilahi ortak bir sorumluluk. 3. Dünya Savaşı insanlık medeniyetine şimdiye kadar görülmemiş bir tahribat yapacak. Korona sonrası bir ibret olarak, Suriye-Ukrayna-Gazze örnekleri gözümüzün içine sokuldu neredeyse, hala görmemezlikten geliyoruz. Hatta ulaşılan gücün insanlığı medeniyetiyle yok edebilecek güçte olduğunu idrak etmeli. Bu gücü şeytana uyarak bir taraftan “hep bana, hep bana” diyen diğer taraftan birbirinden çekinen/korkan, yarınından endişeli, geleceğinden emin olamayan meşru insani “Nefs”i istismar eden gayr-i meşru (şeytani) “Nefs” yarattı. Bu açıdan, Putin’i kurtarmak tüm insanlık ailesini bir 3.Dünya savaşından kurtarmak kadar önemli.

    • Biz bir an önce Orta Asya ülkeleriyle kültürel bağlarımızı geliştirmeğe bakmalıyız. Yılbaşı gecesi internet üzerinden şöyle biraz turladım, nasıl eğleniyorlar, acaba konuştuklarını anlayabilecek miyim diye de kulak kabarttım. Azerileri anlamak çok kolay ama diğerlerinde epey zorlandım doğrusu. “Aksan bariyerleri”ne tosladım galiba. Bu konuda neler yapılabilir, neler yapılmalıdır şeklinde düşüncelere kapıldım. Bu yönde epeyce de özgün güzel fikirler oluşturdum. 100lerce yıldır ne kadar mesafe katedildi bilemiyorum ancak bu işe farklı bir şekilde başlamak pek zor olmasa gerek! Putin efendi nasıl bir reaksiyon verir bilemem ama, konunun defteri kapanmadan… kafiyeli bir şeyler demek geldi içimden:

      *******
      …….
      Küçük Asya ısındı, depremden zor durumda,
      Sıcaklar başa vurdu, karlı dağ Erzurum’da….

      Küresel ısınma bu, mahkum olduk bir kere,
      Vakti gelmiştir artık, haydin kalkın sefere…

      Akın var “Kuzey”e, kuzenlere doğru akın!
      Orta Asya bugünler, dünkünden daha yakın…
      …….

      • Sayın hb, türk birliğine artık daha yakınız, biz yakın uzak kuzenlerimizin şivelerini tam anlayamasak da onlar gündelik türkçeyi çoktan öğrendiler, dizi filmlerimiz oralarda seviliyor:)
        Bu kısa şiirimsinizi ortak türkçeye aktarıyorum, bakalım anlaşılacak mı:
        “…….
        Küçük Asya ısındı, depremden zor durumda,
        (Kişi aziya ısıdı, yer silkinişten ağır ahvalde,)
        Sıcaklar başa vurdu, karlı dağ Erzurum’da….
        (Issılar baş/ka urdu, karlı taw
        Erzurum’da….)

        Küresel ısınma bu, mahkum olduk bir kere,
        Vakti gelmiştir artık, haydin kalkın sefere…
        (Yeryüzülük ıssıktaw bu, mecbur bolduk bir kez,
        Vakti keldi endi, turındar saparğa…)

        Akın var “Kuzey”e, kuzenlere doğru akın!
        Orta Asya bugünler, dünkünden daha yakın…
        (Sapar bar “şimalğa”, kuzenlerge tuwra sapar!
        Ortalık aziya bugünler, keşeden tağı jakın…)
        …….”
        Türk dünyasından kim okusa anlar bu kadarını!
        Birlik bar yerde dirlik bar!
        Dilde fikirde işte birlik!

        • Evet Otaman bey, yazıyla daha kolay anlaşılıyor. Tabi olarak bizim şivelerimiz de onlara ters geliyor olabilir. Bir süre aynı ortamda yaşamakla karşılıklı anlaşma daha kolay hale gelir sanırım. Hangi dizileri severlermiş? gerçi söylesen de pek anlamam, çünkü ben dizi falan izlemem. Ahlaklarını bozmayacak şeyler olsa bari! Kuzenlere yazık olur zira.

          • Dizilerilerimizi bizden iyi biliyorlar, muhteşem süleyman çok popüler,
            ortak tarihi şahsiyetlerimizle ilgili de yapımlar var artık, ali kuşçu, uluğbey, nevai, harezmi gibi…

          • Ortak değerler konusunda kuzenlerle de ortak yapımlar yapmak iyi olabilir. Farabi, İbni Sina daha başkaları da var. Bunların cevher üretken ruhlarını ortaya çıkarmalı ki yeni nesiller ilham alsın. M.Kemal Atatürk Paşamızın eksiklerini/yanlışlarını ne kadar gidersek o kadar kardır.

  2. H.B. 18 Şubat 2024 De 11:26

    link dolayısıyla yorumumda sorun oluştu zannedersem tekrar paylaşıyorum, linke ilk paylaşımdan ulaşılabilir umuyorum.

    öncelikle teşekkür ediyorum,
    vakit ayırdığınız için.
    sanırım yanlış derken daha spesifik bir bilgi bekliyordum,
    yazmamış olduğunuzu düşündüğüm.
    birinci konu aslında muğlak, küçük şirketlerin böyle ülkelerde bir kaç madeni işletmesi pek olası değil, arkasında işleri ve bağlantıları ayarlayan büyük güçlerin olması kaçınılmaz. bağlantıları takip etmek oldukça zor o nedenle duyumlar alıyorlar zannedersem. büyük şirketler kendilerini gizledikleri için belgesi, kaynağı olmuyor tabi, arka planda rio tinto olduğu pek çok kişi tarafından telaffuz ediliyor ama muğlak, olabilirde olmayabilir de. roth-child değilse rock-feller ya da bildik aileler işte…
    ama güçlü birileri…
    ikinci konu, sanırım çernobil benzetmesini radyoaktıf yönden değil uzun süren etkilerinden dolayı benzetmiş olabilir, siyanürde yayılma eğilimi gösteriyor iddiası var. uzun zamandır bu siyanür kullanımının zararları üzerine medya da çok bilgi dolaşıyor, siz o kadar zararlı değil ve sorun edilecek bir şey değil diyorsunuz anladığım kadarıyla ama ben bu kadar basit olduğuna ikna olmuş değilim, sizin haklı çıkmanızı ise ümit ederim. tabipler odasının siyanür açıklamalarının linkini bırakayım,
    dileyen okusun.
    üçüncü konuya gelirsek, siyanürle altın çıkarmak en ucuz yöntem dolayısıyla dünyada genel anlamda kullanılıyor olması elbette kaçınılmaz benim genel bilgilerim pek çok ülkede yasaklandığı yönünde idi, pek çok çevre felaketi örneği var, papua yeni gine, guyana, filipinler, gana, kanada, arjantin…
    linkini verdiğim tabipler odası da benzer bilgi veriyor;
    “Atık maden kazaları içinde 2000 yılında Romanya-Baia Mare Aurul Altın Madeni’nde yaşanan kazanın önemli bir yeri vardır. Bu kazada madenin atıklarının depolandığı atık maden barajının çökmesi ile Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük tatlı su felaketi yaşandı. Baraj seddesinin yıkılması ile Lupus nehrine dökülen siyanür ve ağır metal içeren atık Romanya, Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan sınırlarından geçerek Karadeniz’e kadar yayıldı. Kaza sonrasında sudaki siyanür değeri sınır değerlerin 100 katına ulaşırken, yüzlerce ton deniz canlısı öldü, 2 milyondan fazla insanın içme suyu zehirlendi. Bu kaza sonrasında siyanürlü madencilik Avrupa’nın birçok ülkesinde ve Avrupa Birliği Parlamentosu’nda tartışmaya açılmıştır. Bu tartışmaların yasal olarak karşılık bulduğu ilk ülke Çek Cumhuriyeti oldu. Aynı yıl Çek Cumhuriyeti’nde, 2002 yılında Almanya’da, 2009 yılında ise Macaristan’da siyanürlü madencilik yasaklandı. Yasaklamalar ile ekonomik olarak elverişli olmayan düşük tenörlü (bir cevherin içindeki değerli maden miktarı) rezerv alanlarındaki maden faaliyetlerinin de önüne geçilmiş oldu.”
    avrupa da durum böyleyken abd’de bazı eyaletlerde siyanürlü altın arama yasak bildiğim kadarıyla.

    velhasıl tonton bir büyükbaba, benimde pek çok konuda kendisiyle aynı görüşte olmasam da hatta çok farklı görüşte olsam da zaman buldukça takip ettiğim bir gazetecidir. ben alıntı yaptığım için irdelemek istedim, sadece doğruları yazmaya dikkat ediyorum. farkında olmadan işaret ettiğim yanlış bir şey varsa üzerinde durmaya değer.
    öte yandan elbette “sakın yabancı madencileri savunuyorum gibi anlaşılmasın.” demenize gerek yok, kasıtlı bir art niyet olmadıkça böyle düşünmek nasıl mümkün olabilir? yorumlarımızın çarptırıldığı oluyor derseniz,
    bundan soyutlanmanın bir yolu yok maalesef.
    açıklamanın da bir faydası olmadığı gibi.

    • Didem hnm, bu konuda anlaşabilmek bilgi seviyelerinin birbirine yakın olmasına bağlı. Tabipler Odasının siyanürün bünye üzerindeki etkilerine karşı argüman geliştirmek abes olur. Böyle bir gayem zaten olamaz. Daha önce değindiğim gibi siyanür öyle bir kimyasal ki kullanmasını bilmezsen zerresiyle insanı öldürür. Tabipler Odasının vücut fonksiyonlarını nasıl etkilediği konusundaki ortaya koyduğu ayrıntılar sonucu değiştirmez. İşin kimyası 100 yıldan fazladır bilinen bir şey. Kimya lise kimyası. Tonton amca nasibini ne lisede ne de üniversitede alamamışa benziyor. Bu konuda bu olay vesilesiyle toplayıp “at torbaya” dediğim bir çok makale var. Görünen o ki bizdeki durum abartılmış bir durum. Tonton amca şentürkçe bunun bir örneğini vermiş. İliç’te 39 kimyasal kullanıldığı iddiasına kendisini kaptırmasına ne dersiniz? Biliyor musunuz? Elma çekirdeğinde de siyanür var. Birinin bir zamanlar girdiği elma yeme müsabakasında fazla elma yediğinin akabinde düşüp öldüğü biliniyor. Yani abartıya kaçılırsa yediğin elmadaki siyanür bile seni öldürebilir. Mide asidi bu iş için yeterli. Eşyanın tabiatını bilen için siyanürün insana bir zararı dokunmaz. Altın eldesinde kireç kullanılması bunun için. Kalsiyum tabletleri nasıl ki mide asidinin zararını önlüyor, kireç te siyanürün altın eldesi işleminde zehirine fırsat vermiyor. Siyanür, kimyasal tabiatını işin kuralına göre göre kullanılırsa ki onyıllarca böyle kullanılmıştır çevreye de etkişlerini giderecek bir çok yöntem var. Kurallar metodlar belli. Uygularsan belki kar payın biraz düşer ama çevre de korunmuş olur. Konuyla ilgili direkt bilgi aldığım bir dostum Şili’den bir maden mühendisi. Olayı anlattığımda gülümsedi. Avrupa’da altın madeni kalmadı ki. Siyanür yasaklansa n’olur serbest bırakılsa n’olur! Önemli bir altın yatağı bulunmuş olsun kuralına uymak şartıyla siyanür Çeklerde hemen ruhsat alır. Tonton amca ilginç bir şekilde, madencilikte zengin bir ülke olan Şili’de, siyanür kullanılmadığını iddia ediyor. Tamamen yanlış bilgi!

      Ben diyorum ki altın olsun veya diğer metaller olsun biz bunların işlenmesinde ekonomiye katılmasında daha iyisini yapar, kendi toprağımızı kendi insanımızı herkesten daha iyi koruruz. Altın konusu tüm metallerin en kolayı. Sadece gerekli madene, su ve kireçe ihtiyacın var. Gerisi mühendislik, dikkat işi disiplin işi. Değindiğin örneklerde, suya kaçan siyanür fazlaysa bu işi bilmemeleriyle önlem almamalarıyla ilgilidir. Eşyanın tabiatını bilecek ve ona hürmet ederek iş yapacaksın. Siyanür affetmez. İnsan, salaklık yapar, örneğin, yüz tane elma yerse affolmaz. Allah’ın düzeni çetin! Allah büyük! İnsan büyük. Bu beklentiye cevap vermenin en güzel ve insana yakışır yolu “Akıl*İman Sentezi”!

      • ilacı zehirden ayıran şey dozudur kuşkusuz.
        belki de insana ve doğaya fazla zarar vermeyecek bir şey, bilgisizlikten umarsızlığa çeşitli etkilerle büyük doğa felaketlerine neden oluyor. onlarcası yaşanmış, o nedenle ülkelerde yasaklanmış,
        öyleyse sıkı denetimlere tabi tutulmalı.
        daha doğrusu siyanürle çıkarmak gibi ucuz yollar yerine daha çevre ile uyumlu olanlar tercih edilmeli bu durumda.
        yaşanan iklim değişiklikleri bize her konuda dikkatli ve sağduyulu olmamız konusunda ciddi uyarılar yapıyor.

        • Benim anladığım, siyanür ucuz olduğundan ziyade etkinliğinden ötürü kullanılmakta. Görünüşe göre alternatifler yıllardan beri araştırma halinde. Siyanürü tahtından indirecek birşey bulunsa kullanımı anında terkedilir sanırım.

      • Didem hnm, ilave etmeyi unuttum. Bilgi alışverişi sırasında aslen Şili’li dediğim bilgi kaynağım “Siz bu işleri kendiniz niye yapmıyorsunuz ki” diye sordu. “Bizim siyasetçiler anca kavga etmesini bilirler, teknik konularda bilgi tabanları zayıftır. Yabancı yatırımcılar da rüşvetle falan işlerini iyi biliyor. Alan memnun, satan memnun. Olan halka oluyor. Yabancılar konusunda öküz altında buzağı arayan paranoya halinde muhaliflerimiz de eksik değil” dedim. İyi demiş miyim? Gülümsedi, “Bizimkiler çok önceleri o dönemlerden geçti” dedi. Codelco diye Şili devletine ait madencilik alanında rekabette yabancılardan aşağı kalmayan çevre hassasiyeti yüksek birçok yerli firmalarımız faaliyette” dedi.

        Neticede, madencilik kalkınmada olmazsa olmaz konulardan biri. Videocu Tonton amcanın değindiği Kaz Dağları hassas bir bölge, asla yabancılara bırakılmamalı. En iyisi ufaktan kendin başla üretim zamanla büyür. Bu işler zor değil. Hatırlarsanız, “Gayret”li bir yorumcu artık milli İHA/SİHA larımız var teknoloji üretiyor tüm dünyaya satıyoruz deyince bunların kaçta kaçı yerli diye sormuştum, bir değil iki sefer. Cevap yok! Herkes biliyor ki gerekli metal/alaşım/malzeme üretimimiz çok yetersiz. Madenciliğe alt-yapı olarak önem verilseydi böyle mi olurdu? Ben diyorum ki Bilim-Teknolojinin geri kalmasının en büyük nedenlerinden biri bizzat rahmetli M.K.Atatürk Paşamızdr. Enöncelikleri çok farklıydı. Bilemedi! anca içten içe kavgaya tutuşturdu milleti. Şapka-Kılık Kıyafet Devrimi 1924! TÜBİTAK’ın kurulması 1960larda, sanırım.

  3. Navalni’ye yazık oldu. Kuzey Kutbuna yakın bir hapishaneye sürgünü katı komunizm zamanlarına özgü bir Rus Klasiği! En azından Putin kadar ülkesini seviyordur Navalni. Halbuki n’olucak dimi, otur masaya anlaş, gücü/siyasi yönetimi halkının huzuru gelişimi için paylaş. Putin’e ve idiolojik destekçilerine sorsan Navalni muhtemelen CİA ajanı ve emperyalist bir haindir. Putin’in delicesine ihtirasları, tarihe derinden damga vurma arzuları insandaki ‘Nefs” olayının bir başka boyutu. Kuran’da vurgulanan “Nefs”, yeni bir kimlikle yine karşımızda.

    Biz, bizim Ankara’daki “Külliye Sarayı”nı ve ikamet edenleri lüks bulup eleştiriyoruz. Hali vakti belli eski Putin’in şimdi yaşamına ve yaşadığı mekanlara bir gözatın. Bir videoya rastlamıştım bir zamanlar, araştırırsanız internette bulursunuz. Bilemiyorum bizimkiler mi onlardan görüp Ankara’da “lüks”e daldı, yoksa onlar mı bizden görüp Putin efendi talimatlar verdi (Ben de isterem, başım kel mi ula, ben de isterem!). Düzmece bir video değil! Bir devlet Başkanı için “lüks” neymiş ibret almağa değer! Böyle bir yaşamı, güç ve ihtişamı terketme ihtimali “nefsen” epeyce zor olsa gerek.

    Ancak, yine bu ihtirastır ki bir 3. Dünya savaşını günümüzde yaşa(t)ma ihtimallerini oldukça arttırmış durumda. İnsanoğlu fazla ileri gitti. Korona Virüsü bir yerlerden her nasılsa tüm dünyaya aniden geldi. İnsanoğlu ders almadı. “Nefs”ani bir şekilde birbirine ders verme s.d.k yarışında adeta. Adem’in çocukları Habil-Kabil’den beri Hak-Batıl mücadelesinde…

  4. YA MEZAR YA KODES. YADA..
    Öncelikle haksız yere cezalandırma için gönderilen yere cezaevi tabirini kullanmak istemiyorum.
    Cezanın kelime anlamı da karşılıktır. Yani bir fiilin, eylemin karşılığı.
    Bir ülkeyi hırsız ve katiller yönetiyorsa dürüst kişiler için iki seçenek var( Castro da dile getirmiş):
    –Ya kodes;
    –Ya mezar.
    Yada ikisi de.
    Yani önce kodes, sonra da mezar.

  5. Rusyaya geri dönmesi için kim ikna etti ?
    Fena halde kullanılmış,kullananlar ise timsah gözyaşı döküyor…

    • Bu konuyu Batı ülkelerinde de sorgulayanlar var. Görünüşe göre ikna edilmedi. Kendi kararıyla döndü. Aleni tehlikeyi bilmemesi mümkün değil, belki Putin’in bu derece deli olabileceğini kestirememiş olabilir. Daha önce zehirlenme teşebbüsüne rağmen halkının desteğinden umutluydu. Rusya’nın geleceğini despotlukta değil gelişmiş dünyada başı çeken ülkelerin yönetim modelleriyle şeffaf ve halkıyla tabandan entegre bir şekilde görüyordu. Rusya’nın geleceği konusunda vizyonu farklı biriydi. Perestroykanın heyecanlı delikanlılarındandı. Özgürlük açılımları ve halka dayalı seçimlerin başlaması Rusya’nın geleceğini değiştirme konusunda umutlandırdı. Yurtdışında yaşarken etkili olunamayacağını biliyordu. Dönmesi halkı için halkla birlikte birşeyler yapabilmesi için şarttı. Riski göze aldı. Navalni’yi yakından tanıyan Putin’e muhalif görüş temsilcileri ki bir kısmı aynı kaderi paylaşmamak için kendilerni Rusya’da veya Orta Asya ülkelerinde gizleyen Rus destekçileri verdikleri beyanatlarda geri dönme sebeplerini böyle anlatıyorlar.

    • kim ikna edebilir tabiki Putin dış güçlerin ajanı olduğu için dış güçlere sığındı ithamında bulununca adamcağız da kendi kitlesine ben ajan değilim ajan olmadığım için de güvenle evime dönüyorum deyip seyahat boyu gülerken cektiği selfilerini paylaşarak dönmüş.

  6. Putin’in siyaseti nasıl yaptığını anlatan güzel bir animasyon var.
    Aşağıdaki link burada yayınlanırmı bilmiyorum
    Şayet yayınlanmazsa
    Putin race cartoon video yazıp google dan aratıp seyredebilirsiniz.

  7. Seçimlerde rakibi olmayan bir Putin niye suyu bulandırsın, neden 2030 yılına kadar Moskova’nın tek reisi olarak kafası rahat ilerlemesin ki… Acaba şeytanın avukatlığını yapıp şu kanıya varılabilir mi? Putin’in acaba bu yolda ilerlemesini istemeyen Rusya’da ve Avrupalı devletlerin desteğiyle oluşturulan bir birlik mi devreye girdi acaba… Ya da Putinsiz bir Rusya hayalini her platformda sesli düşünen ABD’nin bir oyunu mu bu?
    Ama kim ne derse desin ortada ölümler zincirlemesi varken, Putin’in bu bağlamda sonunun çok da masumane bir şekilde sonlanacağını da söylemek büyük bir hayalcilik olur?

    Putin mi bu olayı düzenledi ya da emrini verdi bilinmez ama bir gerçek var ki, o da Rusya’nın gizli güçlerinin bir şekilde devreye girerek her muhalif sesleri bir şekilde bastırarak yok ettiğini tüm dünya artık iliklerine kadar hissetmiş durumdadır.

      • Aslında bu ölümün, Putin’in yakın zamanda ABD’li gazeteci Tucker Carlston ile yaptığı ve yayınlanmasının üzerinden daha yarım saat bile geçmeden 5 milyon kişi tarafından izlenen bir mülâkatın hemen ardından gelmiş olması dikkat çekiciydi. Rusya-Ukrayna savaşının ardından susturulmuş ve dışlanmış olan Putin ilk defâ başta ABD olmak üzere Batı kamuoyuna sesleniyordu. Bu mülâkat hem bir gazeteci olarak Carlston hem de Putin açısından son derecede başarılıydı. Carlston Putin’e çanak değil son derecede ustalıklı sorular soruyor; Putin de bunlara aynı ustalıkla cevaplar veriyordu. Bu mülâkat muhtemelen düşmanlaştırılmış, şeytanlaştırılmış Putin imajını topyekûn kırmasa bile sarsmıştır. O hâlde sormak lâzım gelir: Putin tam da Batı kamuoyundaki imajı düzelirken ne adına Navalny’yi öldürtsün ki?

        • Muzaffer bey sen bizim cumhur muhafızımızsın öyle kal, cumhur muhafızlığıyla Putin muhafızlığını birlikte yapman seni çok yorar:)))

          • Rahmetli Mahir Kaynak Derdi ki; Bir olay olduğunda, olayın failini bulmak istiyorsanız olayın sonucunun kime yaradığına bakın.

  8. DİDEM 17 Şubat 2024 De 09:54
    hangi bilgiler yanlış?
    paylaşırsanız faydalanırız.
    Yorumu Cevapla

    Didem hnm daha önce yazdım, yine deniyorum. Benim gördüğüm, içeriği farklı iki video var. Birinin başlığı “Siyaset Türk Çernobili İliç’i yarattı…”: Bir başka başlıkta olanda SSR’ın şirketinin perde arkasında Rothschild’in olduğunu ifadesi var. Başlıktaki bu ifadeler içeriklerinde ayrı ayrı ele alınmış.

    Birinci konu: SSR şirketinin Rothschild veya Rio Tinto ile alakası konusunda hiçbir kanıt yok. SSR şirketi 3-4 yatırım şirketinin kontrolündeki ufakça bir maden şirketi, görünen o. Bu veya buna benzer konularda iddialar ileri sürülüyorsa kaynak gösterilmeli. Ancak, bu ufakça şirketlerin yeni sondajlarla birden büyüme potansiyeli ortaya çıkarsa büyük maden şirketleri satın alarak sonradan devreye girebilir.

    İkinci konu: Anlatılan “Türk Çernobili” konusu ki bunun çevreye/insanlara etki açısından gerçekle hiçbir alakası yok. Çernobil radyoaktif serpintiyle çevrede etki alanı çok geniş ve etki süreci çok uzun bir tehlike. Rüzgarla yayılıp başka bölgelere taşınsa da çevresel faktörler radyasyonu yıllarca gideremiyor. Buna kıyasla “İliç olayı” yerel küçük bir nokta. Siyanür yöntem olarak etkinliği nedeniyle zaten çok düşük dozda kullanılmakta. Altını alınmış paso atıklarda da eser miktarda siyanür kalıntısı var ve radyoaktif değil. Çevrede bir süre sonra kendiliğinden tamamen yok olabiliyor, eşyanın tabiatı bu! Toprak ilk anda zarar görse de bu geçici bir olay. Videodaki dolaylı bilgilerle, siyanürün Basra körfezine kadar tehlike yaratıyor olması abartının daniskası. Bilgi eksikliğinden kaynaklandığı belli. Ulaştığım bilgilere göre siyanürle altın eldesi işleminde ilave olarak sadece su ve siyanürü kullanımda zararsız hale getiren kireç var. Sözde 39 çeşit kimyasal kullanılıyormuş. Bu tamamen yanlış bilgi.

    Üçüncü konu. Tüm altın şirketleri Kanada, ABD, Avustralya gibi ülkelerde de siyanür kullanmakta. Araştırılırsa bu bilgilere de ulaşmak mümkün. Ancak, video bunun aksini iddia ediyor. Bu da yanlış bilgi, yani. Diğer yandan ihmaller büyük! Kuralına göre madencilik bizde yok anlaşılan. Çevreyi/Tabiatı İhlal konusunda kanunlarımız müsait mi acaba?!

    Velhasıl, tonton birine benziyor ama, ilgili videoyu yapan kişi, bence, yanlış bilgilerin kurbanı olmuş gibi bir durum var. Bana öyle geldi. Üzerinde durulması gereken en azından üç abartı/yanlış daha var… Yazmağa değer mi? konu bu platformda başka konular arasında demode oldu!

    Bu arada, konuyla ilgili ilave bilgiler verdiysem, sakın yabancı madencileri savunuyorum gibi anlaşılmasın. Yanlış yapan kim olursa olsun şiddetle cezalandırılmalı. Kanunlar mümkün kılıyorsa ruhsatları derhal iptal edilsin. Ölen 9 işçimize rahmet. Üzüntü büyük! Kurtarma çalışmalarındaki devlet birimlerinin bütün masrafları, faturası bu yabancı şirkete ödetilmeli, ayrıca. İşçi ailelerinin herbiri en azından 1-2 milyon dolar tazminat alabilmeli. Avukatlarımıza iş düşüyor. Bu maden şirketlerinin bu tür ödemeleri göze almaması mümkün değil. Para zaten sigorta şirketlerinden çıkacak. Asıl, bunların sigorta şirketleri büyük paralar ödemekten kaçınacaktır. Bizim avukatlar da kazansın, ama aslan payını alırlarsa onlara da yazıklar olsun!

  9. Bu kafa çok tehlikeli bir kafa yapısıdır. Adeta bir travma! Handikap! Yalnızlık duygusu..
    Rakip olarak gördüğün kişileri elindeki gizli açık güçleri kullanarak!…
    Yılanın başını küçükken ezeceksin! Mantığı:(
    Fakat sonra bakıyor ki, o yolanın ailesi komşusu hısımı akrabası hemşehrisi hatta düşmanı ile bile…
    (Ben dost! demiyeyim okuyucuya bırakayım yorumu!..)
    Demem şu ki,
    Bir şey yapmaya karar vermiş isen, ve kendini gerçekten güçlü hissediyorsan!!!
    Rakiplarin sana gres yağı olur ancak!😊
    Sen benzini fullemiş basmışsan gaza kurtarmaz kemer takmak icabında🤗.

  10. Demek ki neymiş! iki defa kuralı dışına çıkmamak gerekiyormuş.
    Ve de bir zehirlenme engellenmiş olur.
    Sanırım ne demek istediğim anlaşıldı.

  11. Affetmek mümkünse vazgeçmek de mümkündür. Unutmak kolaysa vazgeçmek zor olmasa gerek. Unutmadan da vazgeçilebilir ama bu çok çok zordur.

    • Yorumcuları yazıyı tekrar okumaya davet ediyorum. Çünkü yapılan yorumların yazıyla alakasını kavrayamadım. Yada ben bir kaç kez daha okuyayım bari.

  12. ‘aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor gidişata göre daha uzun bir süre daha beklemeniz gerekecek gibi’

  13. dünya tarihinin en ezilmiş halklarından biri olsa gerek rus halkları.
    büyük savaşlar, büyük devrimler, büyük krizler ülkesi…hala savaşıyorlar.
    ne yazık ki, iktidarların süresi uzadıkça yozlaşma kaçınılmaz olarak kendini gösteriyor ve iktidar da elindeki güçle otoriterleşiyor, radikalleşmek zorunda kalıyor.
    güç zehirleyen bir şey sonuçta.
    geçen ay “Dünya 2023 Yolsuzluk Algı Endeksi” açıklandı!
    rusya 26 puanla, 180 ülke arasında 138. sırada.
    insanlar ülkeleri için ölmüşler hep,
    milyonlar canını vermiş açlık, yokluk içinde savaşırken,
    oligarklar için mi?
    birileri zengin olsun diye mi?
    https://seffaflik.org/cpi2023/

  14. Bunca olup bitenden sonra Almanya’dan geri dönmesi , büyük bir hata idi, gözüpek bir insandı ancak nerde duracağını bilemedi ve canıyla bedelini ödedi.
    Aslında öyle bir muhalif bize de lâzım , olsa çok iyi olurdu .
    Rahmetli Kamer Genç fena değildi ama ne yazık ki onun da ömrü yetmedi .

Yoruma kapalı.