İktidar ve yakın çevresinin iletişim yanlışları giderek kendi aleyhlerine bir hava oluşturuyor…

26
Reklam

Deprem felaketi sonrasında öncekinden daha fazla yerli-yabancı yayına göz atma ihtiyacı hissediyorum. Televizyon haberlerini izlemek de daha fazla vaktimi alıyor. Günümün neredeyse yarısını ‘deprem’ üzerine yazılanlar ve söylenenler işgal ediyor.

İşte bu sebeple, AK Parti’nin itibar ettiği gazetelerde karşıma çıkan yazılarda ince ince kendilerine cevap yetiştirilen türden tuhaf iddialardan neden haberdar olmadığımı anlamakta zorlanıyorum.

Tabii o tür iddialara cevap olsun diye iktidar sözcülerinin her fırsatta dile getirdikleri suçlamalar da aklımı karıştırıyor benim.

Herhalde aklı karışan bir tek ben değilim, başkaları da var.

O iddiaları ortaya atanların isimlerini yazıp telaffuz etseler ya. Kim olduğunu yalnız kendilerinin bildiği bir takım insanların eseri olmalı o tuhaf iddialar…

Şimdi sizler de meraklanmışsınızdır diye, önceki gün, Türkiye gazetesinden bir köşe yazısının iddiaları paylaştığı bölümü sunayım:

Görüyorsunuz, birileri ‘yazmış’, birileri ‘demiş’ diye aktarılıyor sonradan yalan çıktığı anlaşılan o garip iddialar.

Halt etmiş o yalanları söyleyen veya yazanlar…

Reklam

İyi de, okuduğum gazetelerde yazılarını okuduğum yazarlardan hiçbiri böylesine gerçek dışı şeyler yazmış değil. Ekranlara çıkıp kamuoyunu bilgilendiren bilim insanları ile o bilgiler üzerine yorum yapanlar da öyle. Hepsi aklı başında görüşler açıklamaktalar.

Televizyonların deprem bölgelerine gönderdikleri çoğu genç muhabirler ise her türlü takdiri hak ediyorlar. Anlık açıklamalarda bile yaptıkları işin sorumluluğunun bilincinde olduklarını izleyenlere hissettiyorlar.

Peki de, “Yazdı” ve “Söyledi” diye alt alta sıralanan zırvaları kim yazmış, kim söylemiş olabilir?

Galiba benim hiç ilgilenmediğim sosyal medyadan alıntılar onlar…

Anonimlik perdesi arkasından esip gürleyen, doğru olma gibi dertleri bulunmayan birileri karın gurultularını 140 harfe dökerek ortalığa salıveriyorlar.

Deprem onlara yeni bir tezvirat kapısı açmış olmalı.

Ülkeyi yöneten kadrolarla onların itibar ettikleri yazar ve yorumcuların kalkıp da anlamsız tezviratlara cevap yetiştirmeleri o tezviratçıların arzularına ram olmak anlamına da geliyor.

Onları kendi çevrelerinde -takipçileri arasında- daha bir şöhretli kılıyor olmalı aldıkları önemli kişilerden eleştiriler…

Reklam

Ancak eleştirmek için dahi olsa, o tür tezviratların politik kürsülerden, gazete köşelerinden tekrarlanması, onlara değer veren ama bu arada dile getirilene kadar tezviratlardan habersiz bulunan insanları yanlış kanaatlere sevk edebilir.

Depremden sonraki bir hafta boyunca varlığını hissettiren birlik-beraberlik manzarası, felaketin kaynaştırıcı etkisi o tezviratlardan olumsuz etkilenmez ama, onların güvenilmesi gereken ağızlar ve kalemler tarafından tekrarlanması, toplumun bir kesiminin bir başka kesimine haksız yere düşmanca duygular benimsemesine yol açabilir.

Herhalde bunu kimse istemez.

Özellikle de iktidar ile ona destek verenlerin istememesi gerekir.

Tezviratların yalan olduğuna takılmaz bazıları, onların gerçekleri yansıttığını düşünmeye bile başlayabilir.

Benden hatırlatması.

İnsanlar şimdikine benzer felaketler sonrası ortamlarda çok daha kolay kanaatlere sahip olabiliyorlar. 

Nitekim, bu dediğimin etkisi en fazla deprem bölgesine yardım konusunda kendisini belli ediyor.

Amerikalı şarkıcı Madonna bile deprem bölgesine yapılacak maddi yardımlar için ideal mecra konusunda görüş açıklamış. Devletin kurumlarını değil, daha çok sanatçılar önderliğinde örgütlenmiş bir yapıyı adres olarak göstermiş Madonna.

Yabancı bir ülkede yaşayan bir dostum deprem sonrası yaraların sarılmasında kullanılmak üzere küçük çaplı bir yardım yapma arzunu iletti. İhtiyaçlarla karşılaştırıldığında fazla önemsenecek çapta bir meblağ değil söz konusu olan. Dostumun titizliğini bildiğim için en uygun adresi belirlemek için araştırmaya başladım.

Kanaatlerin çabucak nasıl oluştuğunu o vesileyle anladım.

Adres sorduğum kişiler yardımın nereye gönderilmesini söylemek yerine derhal “Aman oraya gönderilmesin” diyerek uyarma ihtiyacı duydular.

Her birinin “Gönderilmesin” dediği yer aynı değildi.

Zihnim AK Parti iktidara gelmeden önceki dönemde kurban bayramlarında yaşanan deri tedirginliğine gitti.

Geleneksel olarak ülkenin her tarafında Türk Hava Kurumu (THK) toplardı kurban derilerini ve bazı insanlar baskı altında bile kurbanlarının derisini o kuruma vermekten kaçınır, başka bir yere vermeleri engellenirse deriyi çöpe atmayı bile tercih ederlerdi.

Kurban derisi AK Parti iktidarında sorun olmaktan çıktı.

Anlaşılıyor ki, o rahatlık şimdilerde yerini yine kafa karışıklığına terk etmişe benziyor.

Sivil girişimler daha fazla tercih ediliyor, ancak eskiden THK lehine ve sivil girişimler aleyhine sürdürülen baskı, bu defa, depremin yaralarını sarma amacıyla örgütlenmiş sivil girişimler aleyhine bir havaya yerini bırakmış durumda.

Nereden nereye?

Bu konuda da en başa -2002 öncesine- dönülmüş gibi.

“Gerçek dışı” veya “Yalan” diye birbiri ardına sıralanan tezviratların AK Parti sözcüleri ve AK Parti’nin itibar ettiği yazarlarla yorumcular tarafından yaygınlaştırılmasının, dikkatimi çekmeye başlayan güven konusundaki hava değişikliğinde bir payı olabilir mi?

Olabileceğini düşünüyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Deprem kışın oldu ve üşüyorum. Deprem çadırında kalıyorum ve hayatımın tüm düzeni alt üst oldu. Evim yıkıldı, sokaklar çöktü ve her şey yok olup gitmişti. İnsanlar hala şok içinde, çaresizce etraflarına bakınıyorlardı. Ancak, burada deprem çadırında, insanlar arasında, bir umut vardı. Herkes birbirine destek oluyor, yardımlaşıyordu. Geceleri ise, soğuktan korunmak için bir araya gelip birbirimize sıcaklık veriyorduk.

    Bir gece, depremin etkisiyle sallanan çadırda uyandım. Etrafımdaki insanlar da aynı şekilde uyandı ve birbirimize sarıldık. Deprem tekrar başlamıştı ve bu sefer daha şiddetliydi. Her şey yerinden oynuyor, toprağın altından gelen sesler kulaklarımda çınlıyordu. Çığlıklar yükseliyordu, insanlar ağlıyordu. Ama yine de, birbirimize sarılarak hayatta kalmayı başardık.

    O gece, insanların acısını paylaşarak daha da yakınlaşmıştık. Hayatın zorluğuna rağmen, burada bir aile olmuştuk. Ve belki de, bu zorlu deneyimden sonra hayatın gerçek anlamını keşfetmiştik. Ama yine de, deprem çadırında üşüyen bedenim hatırlattı ki hayatın zorluklarına karşı mücadelemiz henüz bitmemişti.

  2. Biraz önce kılıçdaroğlunu dinledim.depremzedelerin üniversite yurtlarına yerleştirilmelerine “şimdi de üniversite yurtlarına ÇÖKTÜLER” diye iktidara eleştiride bulunuyor.depremzedelerin su ortamda yurtlara yerlestirilmesine iktidarın çökmesi olarak görüyor…ya bu adama devlet teslim edilir mi…veya bu adamin kılavuz oldugu ittifaka oy verilir mi….

  3. Deprem sırasında insanların yaşadığı korku, panik ve endişe duyguları anlatılması zor bir şeydir. Binlerce insan birden anda hayatının alt üst olduğunu fark eder ve hayatta kalma mücadelesi verir. İşte bu anda, insanların birbirlerine yardım etmeleri ve dayanışma içinde olmaları en önemli şeydir.

    Ayrıca, deprem sonrası insanların yaşadığı acılar da unutulmamalıdır. Binlerce insan evsiz kalır ve hayatının en karanlık dönemine girer. Her şeyi kaybettiği için çaresiz kalan insanlar, hayatta kalma mücadelesi verirken aynı zamanda kaybettiği sevdikleri için de ağlar.

    Depremler insanların hayatını kökten değiştirebilir ve hayatını kaybetmeleriyle sonuçlanabilir. Bu nedenle, her zaman afetlere karşı önlemler alınmalı ve insanların hayatta kalmaları için gereken destek sağlanmalıdır.

    Bu hüzünlü olaylar, insanların dayanışma içinde olmalarının ve birbirlerine yardım etmenin önemini bir kez daha gösterir. Depremlere maruz kalan insanlar, hayatının en zor anındayken destek görürse, hayatta kalma şansları artar ve acılarını dindirmeleri daha kolay hale gelir.

    Bu nedenle, her zaman afetlere karşı önlemler alınmalı ve insanların hayatta kalması için gereken destek sağlanmalıdır. Hayatın en zor anında bile dayanışma içinde olmak, insanların acılarını hafifletir ve onlara umut verir.

  4. EN YANLIŞI YAPMAYA MECBUR VE MAHKÛMLAR
    İktidar için bu hüküm cümlesini bu sitede ilk kez ben dile getirdim.
    Sayın KORU’nun, iktidarın uzun süredir birçok konuda yanlış yaptığını, bu iddiasına ilk başlarda AKP içinden bazı itirazların geldiğini, ancak bir süredir itiraz da edemediklerini ifade ettiği yazısına cevaben şunu demiştim:
    “–Sayın KORU!
    Tespitinin ve iddianız doğru, ancak eksik.
    İktidar yanlış değil, en yanlış yapıyor.
    Her konuda ve her aşamada yani, düşünce, karar ve uygulama aşamasında en yanlışı yapmaya köleler gibi mecbur ve mahkûm”
    Ayrıntılı gerekçelerimi bu ve bu iddiamı dile getirdiğim yazılarıma havale ediyorum.

  5. Yeni seçim demek, eski fazlalıkların! bir kenardakilerin! işibitmişlerin, çizgi yiyenlerin
    kısaca bir sonraki seçimde;
    “hiç şansı olmayacakların!” depoya kaldırılmaları anlamına mı geliyor?
    Yoksa “geri dönüşüme gönderileceklerin” listesinin yapılması mı?
    ben pek bilemedim şimdi!
    Bazıları kokuyu almış olmalı ki,
    kanun kural noter bina incelemesi vb hiçbirşeyi dinlemeden!
    :”kaldırın bu molozları” talimatı gibi,
    “seçim mi?, ne seçimi gardeşim? ertensin!!”
    teranasi okuyorlar!

  6. Havuz ne yaziyor ise onun
    aksi oluyor. Otorite ne derse
    onunda tamami kendi
    yaptıklarını birilerine mal ederek
    Türk halkını uyutmak oluyr
    Tıpkı 15 2016 Allahın lütfü gibi.
    Bu depremide troller onlara
    göre terörist olanlar yaptı
    dediler tutmadi, şimdi ABD gemisi
    yaptı diyiyorlar.bu yalanda
    7/24 havuzda kaynatılıyor ve
    mudaimlere inandırıyorlar. Biride benim akp li ablam. 79 yaşında
    geminin depremi nasıl yaptığını
    bana anlatiyor.Kaynağide
    Havuz bilim adamlari.
    Bende, ona okumasi için
    18 Temmuzu 2016 tarihli
    bu linki 👇gönderdim.
    https://www.politikyol.com/dunya-basininda-15-temmuz-darbe-girisimi/

    • Kaynak Cihat yaycı olabilir! Gerçi Cihat yaycı gibi çok adamları var saymakla bitmez nerdeyse hepsi Cihat yaycı!

  7. Yukarıdaki köşe yazısında belirtilen zırvaların gerçek olması mümkündür, olabilir veya olmaya bilir , tamamen bir dedikodudan ibaret olabilir .
    Ancak olsa bile bu asgari düzeydedir ve lafını etmeye bile değmez ama militanlık yapan kişiler icin adeta kıyamet alametiymis gibi abarltılabiliyor !
    Bu zat-ı muhtereme biz de şunu soralım bakalım ; bu yıkılan binaların %98 i , 1999 öncesine aitmiş! Peki son 20 senede çıkarılan 9 (dokuz) imar affı bunları kapsamıyor mu !!!
    Belki de kapsamıyor ???

  8. Erdoğan 2019 yılında Maraṣlılardan oy isterken: „İmar barıṣıyla toplam144 bin 556 Maraṣlı vatandaṣımızın sorununu çözdük“ dedi.

    Depremden iki gün sonra, 8 Şubat 2023 günü Kahraman Maraṣ Pazarcık’ta depremin sorumluluğu söz konusu olduğunda, „Olanlar hep oldu. Bunlar kader planlamasının içerisinde olan ṣeyler“ diyerek suçu Allah’a yükledi.

    Bugün Karar’da Mehmet Ocaktan’ın yazısının baṣlığı „Kader diyerek suçu Allah’a yüklemeyin“ çok önemli.

    Artık lafı dolandırmadan gerçekleri dile getirmenin zamanı geldi.

  9. İzanları, insafları yok.

    Hatay’da baraj patladı.
    Atatürk Barajı’nda çatlaklar oluştu.
    Bir Afgan, çıkan cesetlerin elini kesip altınlarını çalıyor.
    Arap, Alevi, Kürt nüfusun yoğunlukta olduğu illere AFAD gitmiyor.
    Suriyeliler itfaiye erinin telefonunu çaldı.
    Suriyeliler Fenerbahçe tırını yağmaladı.
    Deprem bölgesinde İHA kullanılmadı.
    TÜBİTAK deprem bölgesiyle ilgili projeyi reddetti.
    Depremde hasar gören Mersin Şehir Hastanesi boşaltılıyor.
    Malatya Özel Güvenim Bakım Merkezi’ndeki engelli bireyler sokakta kalıyor.
    Mersin KYK’da kız öğrenciler Suriyeli erkekler tarafından taciz ediliyor.
    Afet bölgesinde TSK arama kurtarma çalışmalarında devreye girmedi.
    Enkazdan ilk olarak AKP’lileri çıkarıyorlar
    Alevilerin olduğu yerlere yardım gönderilmiyor.
    Arama kurtarma yapılmıyor.
    İsrail’den gelen yardım ekibi bekletiliyor.
    Avusturyalı kurtarma ekibi bir çocuğu kurtaracakken Türk ekibi kameralarla gelip görevi devraldı.

    O kadar ki, “Macaristan yardım ekiplerine kolaylık gösterilmedi” şeklindeki haberlerini Macaristan Büyükelçisi Viktor Matis yalanlamak zorunda kaldı.
    Sözcü gazetesi “Cumhurbaşkanı Erdoğan deprem sonrası CHP’li belediyeleri aramadı” diye haber yaptı.
    Sonradan ortaya çıktı ki, Başkan Erdoğan ilk günden tek tek hepsini aradı.
    Maazallah savaşta olsaydık, bu bozguncular ne yaparlardı hiç düşündünüz mü?
    “Devlet yok, asker yok, polis yok, silah yok, mevzi yok, direniş yok…” diye kaptırıp giderlerdi değil mi?

    Muhalefet yapmayı, bu ülkeye muhalefet yapmakla karıştıranlardan matah bir şey beklemek mümkün mü?

  10. ABD’li Prof. Harold Tobin (sismolog): “24 saatten kısa bir süre içinde bu kadar büyük iki deprem neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir olay. Sismolojik aletlerin icadından bu yana böyle bir olay görmedik.”

    Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Direktörü Hans Kluge: “Avrupa’da yüzyılın en kötü doğal afetine tanıklık ediyoruz.”

    Tohoku Üniversitesi Prof. Shinji Toda: “Depremin enerji miktarı, 1995 Büyük Hanshin-Awaji (Kobe) Depremi ve 2016 Kumamoto Depremi’nin on katından fazla…”

    Kemal Kılıçdaroğlu: “Asrın felaketiymiş. Bir algı operasyonu ile olayı (depremi) çok fazla büyütüp, sorumluluktan kurtulmak istiyorlar. Kovid oldu, 5 maskeyi dağıtamadınız…”

    Deprem hakkında en bilimsel görüş kimin?
    Şimdi çıkar, Tiyatro falan de derse hiç şaşırmam.

    • Deprem büyük elbette. Ancak felaketin sebebi deprem değil. Bazı binalar tuz buz, yanındaki onlarca bina ayakta. Felakete sebep olan bu iktidarın şehirleşmede, inşaat yapım denetimlerinde, oturum izinlerinde vs yapması gerekenleri yapmaması, örneğin imar affı çıkarması, ayrıca depreme hazırlık yapmaması (arama köpekleri bile yok örneğin), deprem sonrası ise arama kurtarma yardım faaliyetlerini iyi yönetememesi. Deprem sadece yönetimin acizliğini yeniden gösterdi bize. Buna karşılık söyledikleri ise yıkılan binalar bizden önce yapılmış gibi aciz bir açıklama. Ve son derece garip. 1999 ve öncesinde yapılan evlerde oturanlar başının çaresine baksın der gibi.

  11. -Bir sistem değişikliği yapılacaksa (yapılabilir), ordu yerine Afad devreye alınacak idiyse bu yumşak geçişle olsaydı iyi olurdu! İkisi bölge bölge girerdi!
    -Bir vekil (eski) Bir siyasetçi ye (imamoğlu) defol buraya gelme! diyerek bağırıyordu! hemde daha depremin ilk günlerinde!
    Bu vekil bizim oyumuzlaseçilmiş olamaz!
    (böylesi bir durumda birdahaki sefere o durumdaki insanlar bu durumları asla kabul edemez! zaten tekrar seçilmiş biri değil!)
    -Yardımlar yardımlar yardımlar!…
    -WC temizlik vesaire!..
    -sağlık sağlık sağlık!…
    -Ulaşım ulaşım ulaşım!…
    -enerji enerji enerji enerji!!!!!…
    -iletişim!!! iletişim!!.. iletişim!…
    ….

  12. Fehmi bey, siz hangi sosyal medyada yaşıyorsunuz.
    Hem sosyal medyada istediği yalanı yaysınlar
    Hem de kimse bir şey demisin.

    Olur.

  13. olmayacak! demeyi çok isterdim.
    Zengin 40 yıl önce satın alıp oturduğu binayı halâ sağlam sanıp, …
    Güney komşulardan gelen insanların yakın zamanda ülkelerine geri..
    Bir yanda demoklesin kılıcı ile iki ayrılmış aynı toprakların insanlarının..
    Hiç bir siyasetçi yada partinin artık vatan düşmanlarıyla…
    Hiç bir hükümet tüm bakan ve vekilleri kendi hemşehricilik ahbap çavuş ilişkileri le…
    neleerrr neleerr yazmak,
    tek tek açık açık açıklayabilmek,
    bunları çözebilmek…
    istermiydim? isteyen kaç kişi var?
    Zengin! hangi dernek yada vakfa kaç (dolar değil!) ₺ bağış yapmıştır? yapar???
    Deprem bölgesine gönderilen paketlerden
    giyilmemiş giysi! iç çamaşır mı çıkmış?
    çocuğunun eski oyuncaklarını kullanılmış depoda kullanmadığı! botlarını mı göndermişler acaba?
    Not: gönderilen neresi olursa olsun kullanılmış almıyorlar, istemiyorlar! bilginize!
    Seçimde oy kullanma! şeklinin de fikrinin de tercihinin de değiştiğini tahmin etmek hiç zor olmasa gerek!!!

    • Bir yandan canları kurtarma!!! yapılırken,
      öbür taraftan da barınma gıda (yemek su) ve sağlık tedbirleri ilk yapılması gereken!
      Normal vatandaşlar kendi mahalli dernekleri vakıfları koordinasyonu ile her ne yapabiliriz diye düşünmeleri yeyerli.
      Yani devlet hükümet bu işin koordinatörü.

  14. Fehmi Bey muhalif olabilirsiniz iktidarı beğenmeyebilirsiniz fakat hiç bir iddia ve delil olmadan devletin, milletin kurumlarını böyle ucu açık yazılarla zan altında bırakmak en hafif dille söyleyeyim ki size yakışmıyor. Hükümetler, iktidarlar değişir fakat bu kurumlar millete aittir. Hiç bir delil, belge vs olmadan böylesi zan altında bırakacak yazılar sadece iftiraya sebep olur. Umulur ki anlayasınız…

  15. Sosyal medyadan uzak duruyorum diyorsun Fehmi abi, sosyal medyanın önemini anlamanı Allah tan dilerim,o zaman bu yazıyı boşuna yazdığını anlarsın.

  16. Mesele tamamen akparti devletiyle. Türkiye cumhuriyeti devleti arasında bir mesele, siz buna normal devlet ile derin devlet arasındaki bir mesele de diyebilirsiniz ,milletle bir ilgisi yok ilk önce Said Sefa’nın haberini sonra ayni haberi kaynak kurum da belirterek detaylandıran Memduh Bayraktaroğlu haberi dediğimin ispatı gibi görünüyor.

  17. Sn yazar izlediğiniz kanallar içersine HALK TV ve TELE1 i de eklerseniz hangi yalanların
    atıldığını rahatlıkla görebilirsiniz.O ekranlarda bir tane insanlara moral verebilecek yol gösterecek yayın gösterin gösterin YOOKKKK sadece karalama sadece yalan haber ADAMLAR adalet bakanının yuhalanmasını haber diye veriyorlar .Uc beş çapulcuyu toplayıp göya haber yapıyorlar.Bumu habercilik ???

  18. Maazallah savaşta olsaydık, bu bozguncular ne yaparlardı hiç düşündünüz mü?
    “Devlet yok, asker yok, polis yok, silah yok, mevzi yok, direniş yok…” diye kaptırıp giderlerdi değil mi?
    Bugün depremde AFAD’ı itibarsızlaştırmaya çalışanlar, savaşta cepheye koşanlara neler söylemez!
    Mesela, “Kızılay’a kan vermem” diyen bir kafanın savaş esnasında, “Ben bu orduya asker vermem…” demesi sürpriz olabilir mi?
    Çok mu abartıyorum?
    İyi de sınır ötesi operasyonlarda Mehmetçiği sırtından hançerleyen bunlar değil miydi?
    Mehmetçiğin, PKK’nın güvenliğini sağlamak için Suriye’de operasyon yaptığını söyleyen bunların o çok okunan yazarçizerleriydi.
    Hayır yani, bunlar değil mi, “Mavi Vatan’da ne işimiz var” diyenler? Kapalı kapılar ardında Türkiye’yi müstevlilere şikâyet edenler bunlar değil mi?
    Muhalefet yapmayı, bu ülkeye muhalefet yapmakla karıştıranlardan matah bir şey beklemek mümkün mü?

  19. Bu organize yalanların, depremzedelere hiçbir faydası yok.
    Ama başka bir şey var…
    Hatırlıyor musunuz; yine bu öfke küpü gazetecilerden(!) biri, “Büyük bir felâket olmadıkça Erdoğan’dan kurtulamayız” demişti.
    Mağduriyet arttıkça hassasiyet de artar ve “makuliyet”i kaybeden insanlar, ne telkin edilirse onu yapar. İşte bu çirkin çabaların asıl amacı da, insanları öfkelendirerek iğrenç emellerine alet etmektir.
    Şayet bu kardeşlerimiz, bu kadar büyük acı ve mağduriyete rağmen, büyük bir erdem sergileyerek devletinin yanında yer almasaydı, bu illerimizde, dışarıdan içeriden yürütülen bu aşağılık tahriklerle çoktan “isyan” başlatılmıştı!
    Zaten, bu bölgenin tutkunu(!) ABD Başkanı George W. Bush’un adını taşıyan “Uçak Gemisi” de hemen yola çıkmıştı…

    • Deprem sırasında olması gereken devletin zarar görenler yanında olmasıdır. Tersi değil. Devlet korunması gereken kutsal bir tabu değil. Depremlerde zarar görenler ve bunu uzaktan görenler elbette devleti eleştirecekler. Yeni Şafak ve Akit gazeteleri 1999 depreminde “devlet enkaz altında”, “devlet çöktü” diye manşet yapmışlar. Açın bakın. Devlet düşmanı mı şimdi bu gazeteler. Şimdi en önde giden devletçiler. Yarın iktidar değişince bakın neler yazıyorlar. Devleti yerden yere vuracaklar.

Yoruma kapalı.