Muhalefet rehavete kapıldıkça iktidar cephesinin işleri kolaylaşıyor

16
Reklam

Politikacıları çok rahat görüyorum, özellikle de muhalefet politikacılarını… İçimden, hiçbirini ayırt etmeksizin, “Bu ne rahatlık” demek geçiyor…

Benim karşılaştığım insanlar ise -yalnız muhalif bildiklerim değil, iktidara yakın olanlar da- onların rahatlığını paylaşmıyor. Ben “Müsterih olun, bir bildikleri vardır” dedikçe, kimi tebessüm ediyor kimi benim şaka yaptığımı sandığını yüzüme vuruyor. Beni saf bulanlar da var.

Hissettiğimi en başta kayda geçireyim: Son seçimde muhalefet partileri ile muhalefetin adayına oy vermiş olanlar, galiba şimdilerde ciddi ciddi sandığa gitmemeyi düşünüyorlar.

İnsanlar kaybedecek at üstüne bahse girmezler; onu hasta kumarbazlar yapar… 

Geçen seçim ufukta henüz görülmüşken, sandığa yansıyacak oyun bir matematik işi olduğunu yazmaya başlamıştım. Zaten bu sebeple, pek çok seçimin sonucu, daha en baştan tahmin edilebilir.

Son seçimde şaşırtıcı olan, AK Parti’nin oyunun ilk katıldığı seçimde (2002) aldığı oya düşmesi değildi. Tayyip Erdoğan’ın seçilmesinin ikinci tura kalması ve ikinci turda kazanması da değildi.

Ya neydi?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ikinci turda yüzde 48 oy almasıydı şaşırtıcı olan…

Reklam

Öyle sanıyorum ki, o sonuca benim gibi şaşıranlar arasında bizzat Kılıçdaroğlu da var. Seçim sonrasında, o şaşırmışlıkla ben, pek çok yorumcudan farklı olarak, Kılıçdaroğlu’nun aldığı oyun küçümsenmemesi gerektiğini yazarken, alınan sonucu büyük bir yenilgi olarak gören politikacılar karşısında bir tek Kılıçdaroğlu kendisini başarılı bulmuştu.

CHP lideri de aldığı sonuca şaşırmış; o kadar oy alabileceğini düşünmüyormuş demek ki…

Haklı. CHP’nin oyu, son 20 yıl boyunca, tek başına girdiği seçimlerde hemen her zaman yüzde 20-25 bantında kaldı. CHP’nin kendi adayıyla girdiği 2018 cumhurbaşkanı seçiminde alabildiği oy yüzde 30.64’te kalmış, 2014 seçiminde MHP’nin de desteklediği CHP adayı yüzde 38.44 oy alabilmişti. 

Son cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Kılıçdaroğlu yüzde 44.88, ikinci turunda da yüzde 47.82 oyu yakaladı. Oysa ilk tur günü yapılan genel seçimde CHP’nin oyu yüzde 25.35’te kalmıştı.

Cumhur İttifakı partileri -AK Parti, MHP, BBP, DSP, Yeniden Refah- dışında kalan partilerin seçmenleri, hatta bir kısım AK Parti ve MHP seçmeni de, anlaşılan o ki, Kılıçdaroğlu’na oy kullanabilmiş…  

Yerel seçim gelecek yılın mart ayında yapılacak; o seçime şunun şurasında 7 ay kaldı. Ülkemizde şu sıralarda siyaset alanına yakın ortamda ne oluyor -ve hatta ne olmuyorsa- hemen hepsi yerel seçimle bir biçimde irtibatlı.

En belirgin örnek ekonomide yaşanıyor: Kendisini ‘faiz-enflasyon’ dengesiyle ilgili tezine ölesiye bağlamış görünen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birdenbire tavır değiştirdi ve enflasyonla mücadeleyi faizi yükselterek yapmayı öngören ‘ortodoks’ yönteme onay verdi.

Onayı vermeden önce her kesime ‘seyyanen’ adı altında lütuflarda bulunuluyordu, ‘yeni kadro’nun iş başına gemesi, emeklilerin zam beklediği günlere denk düştü ve ne oldu biliyoruz: Beklenen zam gelmedi.

Reklam

Ortodoks yöntem, enflasyonla mücadeleyi talebi azaltarak yürütmeyi öngörüyor çünkü.

Para dağıtılmayacak, tersine para muslukları kapanacak…

Asgari ücretliler, memurlar bu anlamda şanslı, emekliler ise şanssız.

Yılbaşında -hatta yılbaşı öncesinde bile- büyük zam bekleyenler var…

Göreceğiz.

Hele bir yerel seçim de kazanılsın, iktidarın lütuf dağıtmasını gerektirecek hiçbir sebep kalmayacak…

Çizdiğim bu tablo muhalefet için ne yapmaları gerektiğini de düşündürebilecek unsurlar içeriyor; ancak muhalefet sanki yerel seçimi fazla umursamaz havalarında. Söylem olarak önemser görünseler bile, politikacıların rahat davranışları bana umursamadıkları hissini veriyor.

Her parti seçime kendi adayıyla katılacakmış…

Söylenen hep bu.

Ya matematik bilmiyor bunu söyleyenler ya da gözleri önlerini göremeyecek kadar arızalı.

Matematik, seçimi halktan en çok oy alan adayın kazanacağını bildiriyor. Cumhur İttifakı partilerinin üzerinde uzlaşacağı adaylar, muhalefet partilerinin -CHP, HDP/YSP, DEVA, Saadet, Gelecek- her birinin çıkaracağı adaylar karşısında ipi hiç zorlanmadan göğüsleyeceklerdir.

“2 kere 2 = 4” kadar kesin bu.

Ha, İYİ Parti, kapıyı, illeri ve ilçeleri CHP ile bölüşmeyi amaçlayan bir formüle açık tutuyor. Bazı illerde İYİ Partililer CHP adayına, diğer bazılarında CHP’liler de İYİ Parti adayına oy verecekler varsayımına dayalı bir formül bu.

Seçmeni hafife alma rahatlığına iktidar cephesi ellerini oğuşturarak selam çakıyordur.

Muhalefete yakın duranların yeni seçimde oy kullanma konusunda isteksiz olabilecekleri hissim, biraz önce göz gezdirdiğim bazı yorumcuların güncel yazılarıyla da destekleniyor gibime geldi. 

Yazıların başlıkları şöyle:

İlki: “Öfkelenmenin tam zamanıdır.”

Biri de şu:Demokrasi için boşuna mı uğraşıyoruz?

Ve sonuncusu:Şimdi inadına yeni bir söz, inadına yeni bir siyaset lazım.

Galiba öfkelenmemek için kendisini zor tutanlar, boşuna çaba gösterildiğini düşünenler ve yeni bir söz ve siyaseti bekleyenler çoğalıyor…

ΩΩΩΩ 

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Nasreddin Hoca’nın yavaş yürüyen eşeğin arkasına nişadır sürdüğü, eşek hızlanınca etkisini merak ederek kendisine de sürdüğü ve eşeği bırakıp göle koştuğu anlatılır. Muhalefetin sümsük, şaşkın, sünepe, meymenetsiz tutumu birilerinde nişadır sürme ihtiyacı doğuruyor gibi.
    Ortodoks ekonomide enflasyon öncelendiği zaman istihdam, büyüme, gelir dağılımı gibi hedefler askıya alınır. Halbuki mevcut politika ihracatı, üretimi, istihdamı, büyümeyi, hayat pahalılığını birlikte önceliyor. Yani toplam talebi dış taleple arttırmayı, buna mukabil parasal sıkılaştırma ile iç talebi kısıtlamayı öngörüyor.

  2. İlki: “Öfkelenmenin tam zamanıdır.”
    Biri de şu: “Demokrasi için boşuna mı uğraşıyoruz?”
    Tam da millete tepeden bakan ve sadece kendini doğru gören chp zihniyeti ezberleri😂😂😂
    Neymiş demokrasi için boşuna mı ugraşiyormu😂😂bunlara göre demokrasi kendi zihniyetleri iktidar olunca demokrasi oluyor.serbest çok partili bir seçimde milletin çogunlugunun dedigi eger chp degilse demokrasi degil..ve öfke zamanı……hatta darbe ile kendilerine iktidar verilse bu demokrasi sayılıyor ve kutlatıyor..😂1960 darbesi sonucu chp iktidar oldu ve 1980 kadar darbeyi anayasa ve özgürlük bayrami olarak kutlattılar.😂hatta geçmişte demokrasi için ORDU göreve diye gösteri yapanlar bunlar.chp de demokrasi bulamazsın..sadece kendi iktidarlari varsa demokrasi vardir .chp iktidar degilse demokrasi de yoktur😂😂

  3. muhalefete bir lider lazim. lider olmadan her parti her parti baskani ayri bi tarafa bakiyor.
    OYSA HERKESIN ONCELIGI HUKUK VE DEMOKRASININ ISLEYEBILIRLIGI OLMALI.
    gosterilecek cabalar ve stratrjiler bu yonde olmaliydi. muhalefet bu yonden beceriksiz kaldi. simdi ak parti nini muhalifi yine kendisi oluyor. ise yaramadigini muhalefette anlamali.
    yanlis yaptigini anlamali
    guven vermedigini anlamali
    lidersiz oldugunu anlamali
    milletin her kafadan bir ses cikmasina inanmadigini anlamali
    ama bunu anlayip yek vucut olmamasina ragmen kilicdaroglu %48 oy aldi. bunuda anlamali
    kilicdaroglu da ince gibi oylarin kendisne verildigini dusunuyorsa yaniliyor bunuda anlamali
    13 secim kaybetmek herkese nasip olmaz! bunu da anlamali!
    genc adaylarin daha cok oy aldiginida muhalefet anlamali
    CB secimini saadet kaybettirdi. yeniden refah kazandirdi bunuda anlamali.

    • Kılıçdaroğlu nihayetinde Erdoğan’a yenildi, fakat Ekmeleddin İhsanoğlu ve Muharrem İnce de yenilmişti.
      Onlardan önce de Baykal yenilmişti.
      Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan 94 yerel seçimlerinden beri (İlhan Kesici’den Ömer Zülfü Livaneli’yi kadar) yene yene geliyor.
      Demem o ki Kılıçdaroğlu yenilmedi, yine Erdoğan kazandı.
      Muhalif yazarçizerler ve konuşmacılar bu yalın gerçeği görmelerine engel olan kibirlerinden vazgeçmek zorundalar.
      O vakit yenilginin tüm sorumluluğunu Kılıçdaroğlu’na yüklemek kolaycılığından sıyrılacak, kendi sorumluluklarıyla yüzleşme cesaretini göstereceklerdir.

  4. İSLAMİ KESİM KESECEK Mİ?

    Akpartiden önce Refah partisinin yükselişi ile solcular her zamanki hezayanları ile bunlar iktidara gelecek, laikleri kesecek tarzında yayınlar yaparlardı. Hatta hiç unutmuyorum Halil Ergün beyoğlu belediye başkanlığına aday olmuştu, seçim afişi beyoğlu ve tahran arasında %10 fark var” şeklinde idi. Daha sonraki bir seçimde kendi kesimini de suçlayarak akpartiye yahut refah partisine oy verdiğini açıklamıştı da ortalık karışmıştı.

    Neyse yukarıdaki başlık bana ait değil, o zamanlar Kitap isimli bir dergi çıkmıştı ve laik korkuları, hezayanları sosyolojik, ontolojik olarak inceleyen bir özel sayı yapmışlardı. Sol basından alınan hakikaten komik karikatürler vardı bu sayıda. Hey gidi günler hey.

    Sayın yazarın aşağıdaki cümlesini okuyunca aklıma o günler geldi. “Hele bir yerel seçim de kazanılsın, iktidarın lütuf dağıtmasını gerektirecek hiçbir sebep kalmayacak…” Oysa iki haftadır başta RTE olmak üzere iktidar emeklilerin durumunda iyileştirme yapacağı sözü veriyor. Sonraki 2 için memurların alacağı zam ise bu günden belli olacak. Yani seçimden önce. Yani verilen zam seçim tercihlerine yansıyabilecek. Ne anlatıyom ben Allah ıslah etsin…

    • Hakikaten ne anlatıyorsun, ben de anlamak isterdim. Erdoğan bütün ‘lütuflarını’ seçim kazanmak için yapar zaten ve bunu attık herkes ezberledi. Oy veren emeklileri umutlandıracak bir ‘lütuf’ gösterecektir elbette, nasıl olsa oy veren bütün emekliler ekonomist değil, ekonomistleri de anlamıyorlar. Yazıya konu edilen ‘lütuf’ senin anladığın ‘lütuf’ değil, gerçekliği olan lütuf, yani emeklinin hakkını enflasyona ezdirmeyen, hakkı hak sahiplerine teslim eden lütuf. Senin anladığın lütuf 2000 lira bayram ikramiyesine sevinen emeklilerin anladığı lütuf. Lütuf geciktiriliyor emekliler homurdanıyor, homurdansın daha seçime çok var. seçime kadar biriken haklarının hepsini değil sadece bir kısmını tam seçim öncesi bir lütuf olarak verir ve 2000 lira bayram ikramiyesine sevinen emeklilerin oylarını kapar. Senin anladığın lütfun gerçek anlamı bu işte.

      Hakkı sahibine teslim etmek bir lütuf değil elbette bir zorunluluk, bir görev ama lütuf kelimesini gerçek anlamında anlayan olmayınca yazar ne yapsın!

      Göreceksin emeklilere hiç bir zaman reel oranlarda zam verilmeyecek. Seyyanen 8 bin lira zam olmayacak yani!

      tekstil sektöründen insanlarla görüştüğüm. firmalar kendi aralarında tavan maaşı 16 bin lira olarak belirleyip uyguluyorlarmış. 10,5 saat yoğun tempoda çalışarak en fazla 16 bin lira kazanabilenlerin ülkesinde emeklilerin alabileceği maksimum maaş asgari ücret kadardır. Emekliler de kendi aralarında asgari ücret olan rakamı gerçekçi buluyorlar ve başka beklentiye girmiyorlar zaten.

      Taktik belli; yılbaşına kadar emeklileri oyala yılbaşında emeklinin maaşını 11 lira yap, seyyanen zam vaadini tekrarla dur 2024 Haziran asgari ücret zamlarıyla beraber ekrana çık ve aynen şu yazılanı oku: “bildiğiniz üzere her bayramda emeklilere 2000 lira ikramiye veren ve bunu gelenek haline getiren bir partiyiz, şimdi de bu uygulamayı her ay yapma kararı aldık, yani emeklilerimiz bundan böyle her ay bayram ikramiyelerini alacaklar” bunu önce dedi o zaman da bu cümlenin aynısını başka kelimelerle kurar, Al sana lütuf! Haziranda asgari ücret 16 bin lira olur emeklilerin maaşı da seyyanen 2000 lira ile birlikte 12,500 hadi bilemedin 13 bin lira olur ve lütuf gerçekleşmiş olarak seçime gidilir. Lütuf bekleyen millete lütfunu mu esirgeyecek reyiz:)))

  5. “BARİ”
    CHP’li bir milletvekili 2024 seçimleri için,
    “Bari kazanmış olduğumuz belediyeleri koruyabilsek…”demiş.
    Bu ifadeden ne anlıyorsunuz?
    Bana göre şunlar anlaşılabilir:
    –Mevcut belediyeler de kaybedilecek. Şimdiden muhalif seçmeni psikolojik olarak hazırlayalım.
    –Büyükçe birer bardak soğuk su hazırlayadurun.
    –Belediyeleri de kaybedersek tiyatroyu da oynayamayız. Tiyatro kadrosundan da atılırız.
    –Belediyeleri de kaybedersek insan içine çıkamayız.
    Bana sorarlarsa masa başında “teslim” edilip”, sandıkta sadece “tescil” ettirilen 2023 gibi 2024 “demokrasi tiyatrosuna” gerek yok.
    Mevcut muhalif belediye başkanlarının istifa etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
    Zaten dün Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a buradan çağrımı “Lütfen istifa ediniz” diyerek yaptım.
    İki başkanın istifa etmesinin tiyatronun ifşası için yeterli olacağını düşünüyorum.
    Buradan bir bilgi aktarayım.
    Ana muhalefet partisinden önemli sayıda üye, protesto amaçlı olarak parti üyeliklerini sonlandırıyor.

  6. Akşener bir yandan küçük ortaklar öte yandan sabah akşam Kılıçdaroğlu’na, CHP’ye verip veriştiriyor.
    Bay Kemal marttaki seçimde ‘desteklerini alırım belki’ diye gıkını çıkartamıyor.
    Ama gel gör ki CHP’ye gönül vermiş milyonlar olup biteni göremiyor. Çünkü her şart ve zeminde kendilerini CHP’ye mahkum hissediyorlar.
    Sanırım yine günü kurtarmakla meşgul olacaklar.
    CHP’nin ruhu gitmiş geriye yara bere içinde bir beden kalmış göremiyorlar. Bu bedenle yerel seçime gidilecek! Vah ki vah!
    Peki uzatmayalım da sadede gelelim. CHP’yi kapatıp yerine bir siyasi parti mi kursanız diyorum! Hoplayıp zıplamasın kimse lütfen. CHP son seçimde seçmenini değiştirmeyi denemedi mi?
    Oldu mu peki? Olmadı?
    Hülasa CHP seçmeni önümüzdeki mart ayında yapılacak seçimde AK Parti’ye değil de CHP’ye had bildirse daha doğru olmaz mı?
    Tepki vermeden önce düşünün bence!

  7. İktidar milleti hafife alıyor muhalefet seçimi .
    Benim önerim dürüst namuslu çalışkan bağımsız belediye başkan adayları çıksın hem iktidara hem muhalefete ders verelim sonuçta bu yerel seçim.

  8. KARAMOLLAOĞLU ‘ACEMİLİK’ YAPMIŞ!
    ‘Altılı Masa’nın ortaklarından SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “6+1+1 ortaklı, 7 cumhurbaşkanı yardımcılı” cumhurbaşkanlığının nasıl yürütüleceği konusunda “Bütün genel başkanlar Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olduk. Yanına belediye başkanları da getirildi. Bir mitinge gidiyoruz. 7 kişi konuşuyor. 7 kişi konuşur mu? Bunlar acemilik oldu” dedi.
    Bunu ‘özeleştiri’ ve ‘itiraf’ diye yorumlamak Karamollaoğlu’na hak etmediği bir arka çıkmak olur.
    7 kişiyle miting yapmayı yanlış bulurken, 7 kişiyle ülke yönetmeye kalkmayı konuşmuyor!
    Hele ‘acemilik’ lafı!
    O acemilikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni nasıl yönetmeyi düşünüyordunuz?
    ‘Özrü kabahatinden büyük’ derler ya…

  9. Ne yalan söyleyeyim , bizdeki bu soysuz , ahlaksız, rezil siyasetten artık iyice sıtkım sıyrıldı, ne halleri varsa görsünler; Fehmi Bey de siyaset dışında başka konulara her nedense ilgi duymuyor ?
    Bak , Eylül ayı sonunda IMF. heyeti ülkemize rutin bir ziyaret yapacakmış !
    Yapılan açıklamada Türkiyenin bir talebi olmadığı da belirtiliyor ki bir yanlış anlaşılma olmasın !
    Hoşgeldin, safa geldin IMF kardaş !
    Gayya kuyusuna düştük , kurtar bizi !

Yoruma kapalı.