Amerika’da Donald Trump’ın sonunu rakibi Joe Biden’in genç, yakışıklı, bilgili, deneyimli, iyi konuşan biri olması getirmedi. Biden ununu elemiş eleğini asma vakti gelmiş biri. Oğlu Hunter’ın yediği naneler bile seçmenin ona oy vermemesi için yeterli bir sebepti. Trump’ın “Hile yapıldı, aslında ben kazandım” diye deli danalar gibi dolaşmasının en önemli sebebi, 80 milyondan fazla seçmenin nasıl olup da öyle birine oy verdiğine şaşırması…
Biz burada “Nasıl oldu da 75 milyona yakın Amerikalı Trump’a oy verdi?” merakı yaşarken, Trump ve yanındakiler de Biden’in aldığı oyun çokluğuna şaşırıyor.
Donald Trump’ın sonunu korona virüsünü ciddiye almaması getirdi. Yanında taşıdığı uzmanların uyarılarına aldırmaz görünmesi, maske karşıtlığı, hastalığı sonrasındaki anlamsız çıkışları, her geçen gün en yakınlarına kadar uzanan ölümcül tehlikeyi ellerinin değeceği somutlukla algılamaya başlayan insanları ona oy vermemeye sevk etti. Partisi tabanından onu yerinden edecek kadar insan, korona tehlikesini ciddiye aldı ve bir önceki seçimde ona oy verdiği halde, bu defa oyunu rakibi için kullandı. Ekonomide inanılmazı başardığına inandığı, dış politika tercihlerinde kendisini takdir ettiği halde…
Kamuoyu yoklamaları, ona oy vermeyen seçmenlerden önemli bir bölümünün Trump’ın ekonomi yönetimini ve dış politika çizgisini beğendiğini gösteriyor.
Virüs bitirdi Trump’ın yeniden seçilme şansını…
Acaba korona virüsünün olumsuz etkisini başka ülkelerde de görür müyüz?
Mesela Türkiye’de ve AK Parti üzerinde?
AK Parti ve pandemi
Dünyanın bir pandemi tehdidi ile karşı karşıya olduğunun Türkiye’de de fark edilmesinden sonra iktidarın en akıllıca tavrı, güvenilir bir kişiliğe sahip sağlık bakanı Prof. Fahrettin Koca’yı sözcü haline getirip her akşam kitlelerin karşısına çıkarmasıdır.
Kamuoyuyla paylaşılan bazı bilgilerin doğru olmadığı söylentilerine rağmen, geniş kitleler, bakanın açıklamalarını fazla sorgulamadılar. Vaka sayısının uzun süre saklanması, sayıların açıklanmasının yeniden başlaması ile ölüm rakamlarının da artışa geçmesi bile bu güveni tam zedelemedi.
Ancak alttan alta bir rahatsızlık da hissedilmiyor değil.
Özellikle de ilan edilen tedbirlerin zamanlamasından kaynaklanıyor rahatsızlık. Tedbir almakta geç kalınıyor; o yüzden de alınan tedbirler beklenen sonucu getirmiyor. Açıklanan rakamlar doğru kabul edilse bile, o rakamlarla da Türkiye korona ile mücadelede en başarısız ülkeler sıralarında yer almaya başladı.
Güncel tabloya göz atıldığında “En başarılı biziz” iddiası havada kalıyor.
Aşı ve siyasi risk
Aşı konusu daha da önemli.
Bütün dünya şu günlerde çok önceden verdikleri aşı siparişlerini teslim alma hazırlığında. Ülkelerin çoğu Batı kaynaklı aşıları kullamaya karar verdi; en gözde olan aşı da iki Türk bilim insanının ürünü. Bu yeni bir teknikle üretilmiş bayağı ucuz bir aşı ve satın almada yarışan ülkelerin sağlık camiası da o aşıya güveniyor.
Türkiye’de ise iktidar aşı için farklı bir tercihte bulundu. Daha önce karşılaşılmış başka salgınlarda denenmiş ve Covid-19 için de iyileştirici özelliğe sahip olması beklenen Çin’de üretilmiş aşı bizlere uygulanacak.
Çin aşısının denekler üzerinde yeterince denenmemiş olması, fiyatının fahişliği ve verilen sipariş sayısının ihtiyacın üçte birini bile karşılamaktan uzaklığının getireceği sakıncalar bir tarafa, yapılan tercih siyaseten olağanüstü riskli.
Bir an için Çin aşısına karşı çıkanların tek tek sıraladıkları mahzurları göz ardı edelim ve daha çok siyasi risk üzerinde duralım.
Şu aşağıdaki soru üzerinde uzunca durup düşünmenizi istiyorum:
“Türkiye ABD, AB ülkeleri ve pek çok başka ülke gibi Batıda üretilmiş aşılardan birini tercih etmiş ve sözgelimi iki Türk’ün ürettiği 50 bine yakın insan üzerinde denenerek yüzde 90’ın üzerinde başarılı bulunmuş aşı bizde de kullanılmış olsaydı, virüsün olumsuz etkilerinin o aşıya rağmen devam etmesi durumu ortaya çıktığında herhangi bir siyasi sorun yaşanır mıydı?”
Aşı fos çıksaydı?
Sonuçta Amerikalılar, Almanlar, İngilizler, İtalyanlar ve daha bir çok ulusun insanları gibi bizler de ilaç firmalarını suçlardık.
Aynı soruyu, tercihte yalnız kaldığımız Çin aşısı için sorduğunuzda konunun siyaseten ne kadar riskli olduğunu hemen anlayacaksınız.
Üreticisinin kim olduğu bile bilinmediği için Çinli şirketi ya da Çin devletini suçlayamayacağımıza göre, suçlayıcı parmaklar doğrudan Çin aşısını tercih eden yetkililere çevrilecektir.
Tercih edilmiş aşının diğerlerinden müthiş pahalı oluşu gibi ayrıntılar da o zaman daha fazla göze batacaktır.
Siyasi risk: İktidarın sonu
ABD’de, Trump, ekonomi yönetimi ve izlediği dış politika sebebiyle kendisini beğendiği halde virüsü ciddiye almaması yüzünden kızdırdığı kendi partisinin tabanından rakibe kaçan oylarla başkanlığı kaybetti.
Bizim seçmenlerin de içine düşürüldükleri sağlıklarını tehdit eden durumda ülke ekonomisini ve iddialı dış operasyonları düşüneceklerini sanmam, can her şeyden azizdir çünkü; ancak o iki konuda iktidar kendisini savunmakta zorlanabilir.
Virüs mücadelesinde başarısız olmuş bir ülkenin ekonomisinin ne hale düşebileceğini düşünebiliyor musunuz? Turist gelir mi öyle bir ülkeye, yabancı sermaye kapısını çalar mı?
Hani hep uyarıldığımız ‘dış parmaklar’ gerekçesi var ya, iktidara karşı iyi hisler beslemedikleri her geçen gün daha güçlü biçimde hissedilen ABD ve AB’den birbiri ardına yaptırım kararları çıktığını da bu hesaba ekleyin…
Oyuna mı gelindi yoksa?
CHP’nin iktidar ne yaparsa yapsın kendisini o yapılanı en şiddetli biçimde eleştirmeyle görevli bilen bir yetkilisinin Çin aşısı reklamına soyunduğunu görünce bu konu aklıma geldi.
İktidar cephesinin itibar ettiği gazeteler birinci sayfalarından, televizyon kanalları da ana haberlerinden CHP’li yetkilinin sözlerini değerlendiriyorlar.
Muhalefet cephesinde iktidar oyununa meraklı birileri var gibime geliyor.
Nihayet iktidar oyununun tavlaya değil satranca benzediğini fark etmiş birileri…
Erken seçim için “Haziran 2021” tarihi de verilmeye başlandı bu arada.
Christian Science Monitor dergisi her yazının girişine “Bu yazı neden yazıldı?” başlığı altında bir kısa özet sunuyor.
Kıssadan hisse gibi.
Benim bu yazımın kıssadan hissesi şu: Trump’ın sonunu getiren korona virüsünü şaka gibi görenler ile sağda-solda sirkülasyona sokulmuş akıl almaz hikayelerle kafalarını bozanları bu yazıyla uyarmak istedim.
ΩΩΩΩ