Stefan Zweig (1881-1942) yazdığı çok sayıda roman ve biyografi yanında içerisinde İstanbul’un fethine de yer verdiği tarihin dönüm noktalarına dair ‘İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar’ kitabının da (bende Can Yayınları tarafından yayınlanan Türkçesi var) yazarıdır.
Yıldızlar bazen bazı insanlar için parlar ve insanlığı da parlatır gerçekten…
Aynı yıldızlar, parladığı gibi, bazen parladı zannedilirken sönebilir de…
[Geçenlerde, Cumhuriyet’te Selçuk Erez, Zweig’in, Avrupa’da Naziliğin yükselmesi üzerine ülkesi Avusturya’dan İngiltere ve ABD’ye oradan da Brezilya’ya göçtüğünü, uzaktan izlediği kötücül ideolojinin yenilmez olduğunu düşünüp eşiyle birlikte intihar ettiğini hatırlatan bir yazı yazdı. Zweig’in durdurulamaz sanıp hayatına kıydığı Nazizm onun ölümünden üç yıl sonra çökecek ve Hitler ile kadrosunun önemli isimleri intihar edecekti.]
Konumuz yıldızların parlamışken sonradan söndüğünün anlaşıldığı tarihi olaylar…
Ülkesine başbakan olmayı kafasına koymuş, bunun için de ‘Brexit’ heyecanını kullanmış Boris Johnson‘un İngiltere’de macerası buna iyi bir örnek. İstediği oldu Johnson’un, İngiliz halkı onun şiddetle savunduğu ‘Avrupa Birliği’nden çıkınca İngiltere’nin daha mükemmel, halkının daha müreffeh olacağı’ tezi istikametinde oyunu kullandı. Bir ara Londra belediye başkanlığı da yapmış ‘gazeteci’ kökenli Johnson referandum sonunda kurulan Muhafazakar Parti hükümetinde dışişleri bakanlığı koltuğuna oturdu.
Gözü de partisinin liderliğinde ve başbakanlıkta olarak…
Bizim çocuk kaybedenler kulübünde
Önceki gün görevinden istifa etti Boris Johnson; öyle anlaşılıyor ki, arkasından ağlayanı olmayacağı gibi üç yıl önce parlamış olan siyasi kariyeri de kötü bir biçimde nihayete erebilecek.
[Boris Johnson yabancımız değil. Meşrutiyet döneminin kılıçlaşmış kalemlerinden Ali Kemal’in torunu, daha doğrusu oğlu Osman’ın torunu. İttihatçılar’a düşmanlığı yüzünden İstiklal Savaşı’na da muhalefet etmiş olan Ali Kemal kısa bir süre Damat Ferit Paşa hükümetinde içişleri bakanlığında da bulunmuştu. 1922 yılının sonuna doğru İzmit’te linç edildi.]
New York Times’ta (NYT) çıkan Johnson’un istifasıyla ilgili değerlendirmeden aktarıyorum:
‘‘2016 başlarında İngiltere’nin muhtemelen en popüler palitikacısıydı. Destekçileri ve hayranları tren istasyonları ve trafik ışıklarında kendisini selamlıyor, anketçiler ve yorumcular ülkenin başka muhafazakarların asla kucaklayamayacakları bölgelerini bir tek onun kucaklayabileceğini düşünüyorlardı.’’
Gerçekten de üç yıl önceki durumu buydu Johnson’un… Yıldızı parlamıştı.
Şimdi durum çok değişik.
Değerlendirmenin yazarı, Jenni Russell, esas görüşü savunduğu tezden farklı olan ve Brexit’i nasıl olsa halktan onay almayacağı ve referandumda reddedileceği beklentisiyle savunan Johnson’un şimdilerde bu samimiyetsizliğinin cezasını gördüğü kanaatinde.
[Jenni Russell aslında Londra’da çıkan The Times gazetesinin yazarı; NYT’a ‘konuk yazar’ olarak katkıda bulunmuş.]
Oldu da neden oldu?
İngiltere‘de Johnson ve arkadaşlarının Avrupa Birliği’nden çıkılırsa –Brexit o demek- her şeyin düzeleceği, ülkenin Brüksel boyunduruğundan kurtulunca uçuşa geçeceği, halkın daha önce hiç yaşamadığı bir refaha kavuşacağı iddialarının gerçekleşmediği görülüyor.
Brexit’in ülke için yanlış bir tercih olduğu iyice ortaya çıktı ve Muhafazakar Parti lideri de olan başbakan Theresa May referandum sonucuna rağmen AB’den çıkma konusunda ayak sürümeye ve çıkacakmış gibi yapılan müzakerelerle AB üyesi muamelesi görmeyi sürdürme politikası izlemeye başladı.
Gümrük birliği kapsamı dışında kalınca İngiliz mallarının ada dışına çıkışta büyük sorunlar yaşayacağı ve AB dışı kalmış ülkenin hastaneleri, havayolları, çiftçileri, süpermarketleri ve fabrikalarının bu durumdan olumsuz etkileneceği anlaşılınca, May, Brüksel’in şartlarını kabul etmek zorunda kaldı.
İnatçı Johnson, ‘‘Brexit haklıydı’’ yanlış tezini sürdürmeye ve AB karşıtı sert tedbirler alınmaktan vazgeçilmezse gelecekte her şeyin güzel olacağını ileri sürmeye devam ettiği için kaybedenler kulübü üyesi olmaya hak kazandı.
Russell, ayrıntılara önem vermeyen, iş dünyasından hoşlanmayan tavrının ve ağzı ile beyni arasındaki mesafenin kısa oluşunun, bir zamanlar yıldızı parlayan Johnson’un sonunu getirdiği görüşünde.
Yıldızın parladığı gibi sönmesi de kaçınılmaz olabiliyor.
ΩΩΩΩ