Paris ile New York ve İzmir’i birleştiren tek isim kim? Çin aşısı ile BionTech aşısı da birleşir mi?

22
Reklam

Korona ve aşı konusundaki son açıklamalar üzerinde düşünürken zihnim 1970’li yılların başında genç bir turist olarak uğradığım Paris’e doğru yola çıktı.

Bunun sebebi var.

Kimsenin Fransa’ya Eyfel Kulesi’ni görmek için gideceğini sanmam; ancak yolu Paris’e düşenler, her yıl para ödeyip katlarında avare avare dolaşan yaklaşık 7 milyon yabancı turist gibi, oraya uğramadan edemez.

Oysa zaman içerisinde Paris’in sembolü haline gelmiş olan o kule bir çirkinlik abidesidir.  

Daha anlamlı ve güzel pek çok projesi dünyanın değişik köşelerinde varlığını sürdüren mühendis Gustave Eiffel’in (1832-1923) ismi nedense yalnızca bu demir yığınıyla anılır.

İzmir’de son yıllarda bir tür alış-veriş merkezine dönüştürülerek ‘Konak Pier’ adıyla hizmet vermekte olan Pasaport semtindeki bina da Gustave Eiffel’in imzasını taşır. New York’taki başka bir mühendisin başlattığı, ancak onun ölümü üzerine kendisine havale edilmiş Özgürlük Heykeli inşasını tamamlama görevini Paris’te ikmal eden de odur. Heykel sandıklarla New York’a taşınmış ve orada bugünkü haline getirilmiştir.

Garip bir gelişmelere direnme öyküsü vardır Eyfel Kulesi’nin…

Mühendis Eiffel onu 1889’da Paris’te yapılması kararlaştırılmış ‘Dünya Fuarı’ için tasarlamıştır. Fuarın giriş kapısı olarak düşünülmüştür kule. Yapıldığında ciddi eleştiriler aldığında, kulenin yapımına izin verenler, “Merak etmeyin, bulunduğu yerde 20 yıl kalacak, 1910’da demir olarak kullanılmak üzere parçalanacak” açıklamasını yapmışlardır.

Reklam

Dönemin öndegelen sanat ve edebiyat dünyasından isimleri Eyfel Kulesi’ne şiddetle itiraz etmişler, Paris gibi güzelliğiyle ünlü kentlerine böyle bir çirkinliği yakıştıramadıklarını her vesileyle ifade etmişlerdir.

Eserleri dilimize de çevrilmiş, öykülerinde Gustave Eiffel’in de önemli unsurlarından biri olduğu Paris’te yaşanan hayatı anlatan yazar Guy de Maupassant (1850-1893) kuleyi ‘dev ve çirkin bir iskelet’ olarak tasvir etmiştir. 

De Maupossant, gözüne çirkinliğinin batmasından korunmak için, her gün Eyfel’e kadar gidip öğle yemeğini demir yığınının altında yermiş…

Eyfel Kulesi’nin ikinci katında bugün gelmiş geçmiş bütün şeflerinin Michelin yıldızlı olduğu dünyaca ünlü Le Jules Verne adlı restoran bulunuyor. Fransa devlet ziyareti için Paris’e gelen önemli konuklarını hiç değilse bir gün o restoranda ağırlıyor.

Guy de Maupassant’ın korkulu rüyası bugünün iftihar vesilesi…

Sadece 20 yıllığına inşa edildiği duyurulmuş kule nasıl oldu da hala yerinde duruyor?

Kulenin yerli yerinde devamlı kalmasının kararı 1964 yılında verilmiş; o zamana kadar hep bir gün gelip yıkılacağı düşünülüyormuş…   

Yapımı üzerinden 20 yıl geçmek üzere ve yıkım zamanı gelmekteyken, 1910 yılında, dünya o zaman için çok ileri bir haberleşme ve iletişim aracı olan ‘telgraf’ ile tanışmış. Telgrafın uzaklara iletilmesi için yüksek kulelere ihtiyaç duyulduğunda ilk akla gelen Eyfel Kulesi’nin bu amaçla kullanılması olmuş. Kullanılmış da. 

Reklam

Kule bu sayede yıkılmaktan kurtulmuş…

Hayli zamandır turistik faaliyetler bütün dünyada kendiliğinden durma noktasına geldiği için bu konuyu hatırladım. Pek çok ülkede normale dönülmeye başlanıyor ve neredeyse 1,5 yıldır evlere kapanmış insanların ilk aklına gelen kendilerini uzaklara atmak oluyor. Bu sebeple turizmde büyük canlanma yaşanması bekleniyor.

Galiba biz bu canlanmanın dışında kalacağız.

New York başta olmak üzere pek çok Amerikan eyaletinde maske zorunluluğu kaldırıldı.

Fotoğrafları bizim gazetelerde de görüyoruz; Avrupa ülkelerinde de artık çekincesiz samimi görüntülere rastlanıyor.

Futbolda en önemli kupanın sahibini belirleyecek olan Avrupa Şampiyonlar Ligi finali, çok önceden kararlaştırıldığı üzere, önümüzdeki hafta ülkemizde yapılacaktı; son dakikada İstanbul’dan vazgeçildi. Finalin yeni adresi Portekiz kenti Porto. Final maçı seyircili oynanacak. Finale kalan iki takımın (Manchester City ile Chelsea) 6 biner taraftarı stadda yerlerini alacak.

İstanbul’dan vazgeçilmesinin sebebi, ülkemizde korona salgınıyla mücadelenin istenen sonuca ulaşmaması.  

Ülkemize kendi vatandaşlarının gelmesine iyi gözle bakmıyor Avrupa ülkeleri. İngiltere’nin gidilmesini istemediği ülkeleri yerleştirdiği kırmızı listenin en başında Türkiye bulunuyor.

Dün Alman sağlık bakanının bir açıklamasını bizim gazeteler ‘müjde’ olarak sundular.

Adamın ‘müjdesi’ şu: “BionTech aşısı olmuş Türkler turist olarak Avrupa ülkelerine gelebilir.”

Diğerlerimiz? Şimdiye kadar yalnızca Çin aşısı olanlar?  

Avrupa ülkelerine turist olarak da gidemeyeceğiz.

Fransa’ya gidip Eyfel Kulesi’ni görmek istesek, var olan bütün paramızı üç yıldızlı şefi var diye kuledeki Le Jules Verne Restoran’da bir öğün yemeğe harcamayı göze alsak, demek ki, bu hevesimiz kursağımızda kalacak.

Resmi açıklamalar ülkemizdeki vaka sayılarının iyice azaldığını, ölümlerin asgariye indiğini göstermesine rağmen Avrupa ülkeleri bizleri turist olarak bile istemiyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Avrupa’nın tavrını ‘siyasi’ bulmuş galiba.

Kimse şimdilik sormaz görünüyor, ama ben yine de soracağım: Acaba Çin aşısı üzerine bir de BionTech aşısı olunabilir mi?

Sağlık bakanı Fahrettin Koca, “Uğur Şahin bey söz verdi, nüfusumuzun bir misli sayıda BionTech aşısı gelecek” açıklamasını yaptığına göre, acaba devlet de Çin aşısı olanlarımızı bir de BionTech ile sağlamlaştırmayı mı hedefliyor?

Eyfel ille görülmek isteniyorsa beklemek gerekecek.

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. H.K bey! Aşiyi bulan ve kılınik deneylerini tamamlayan Türk asıllı Biontech’in sahipleri. Onlar yeterince büyük firma olmadıkları için Arkadaşlari ve meskektaşları olan Pfizer’in sahiplerini aramışlar ve onlarda aşı araşdırdıklari için hemen ortak olmuşlar. Bunu hem U Şahin anlatti hemde Alman asılı yanliş hatırlamiyorsam ayni zamandada sınıf arkadsı oluyorlar.Pfrizer’ın sahibi kadaın anlattı. Burada hep Şahin beyi konuşturdular, ABDli çifti hiç konuşturmadılar, sadece Kadı bir sefer konuştu oda nasıl ortak olduklarını anlattı. Aşı patenti tamamen Türk çifte ait. ABD J.J ve Moderne yi üretti M az fakat J.J de kan pirtilaşmaları oldu ve J.J aşısından 10 15 kişi õldü.
    Ben aşi olmaya gittiğimde Moderne aşısı vardı yaptırmadım öğlendrn sonra Pfizer aşısı gelecek dediler ben eve gelip tekrar gidip onu oldum. Bana neden Moderne olmadığmı sordular, bende Nort America ilaçları alerji yapiyor dedim. Gerçektende öğle.
    Onun için ben buranın ağri kesicilerini dahi kullanamiyorum.

    • “Aşiyi bulan ve kılınik deneylerini tamamlayan Türk asıllı Biontech’in sahipleri.” Sn $45 miliyon! tabi ki öyle, Aşıyı geliştiren kimse patent onundur. H.K. bey farklı bir şey mi söylemişti? Yorumunuzda işin özüne dokunan yeni şey yok, yani! Örneğin, yeni bir şey olarak, para-babası ünlü yahudileri üstün ırk olarak lanse ettiğiniz İsrail’in iddia attiği halde bu yarışta neden yaya kaldığı konusuna girebilirdiniz !

      Aşı konusunda sıram geldiğinde benim de tercihim BionTech; ne de olsa Türk emeği var, böyle olmakla işin içinde büyük ihtimalle “Besmele” var! H. Gayret olsaydı bu tercihi/mantığı hemen onaylardı.

  2. Ahmet Bey!Kusura bakma .Kara düzenin yaptıklarına şunu yazmayı unutmuşum.Erdoğan ‘ın kullanımına verilmiş veya inşa edilmiş 12 saray-köşk-kasırlar ,satın alınan 8 tane uçak ile devlette yapılan israfların adı itibardan taviz olmaz oldu.Saygılar.

  3. Ahmey Bey’e cavap:Kara düzenin adı Ak olunca:Dönekliğin adı değişim,yobazlığın adı siyasi islam,vatandaşı bölmeini adı özgürleşme,yandaş ticaretin adı helel gıda,yolsuzluğun adı yeşil sermaye,toprak rantının adı kentsel dönüşüm,cumhuriyeti yok etmenin adı reform,tarikatçılığın adı özgürleştirme,radikal terör destekçiliğinin adı demokrasi ve özgürlük,Milli orduyu yok etmenin adı Balyoz,Atatükçü subayalrı yok etmenin adı Ergenekon,T.C.yi yok etmenin adı yeni Osmanlıcılık,Memlekti pazarlamanın adı uyum yasası,muhalefeti susturmanın adı terörle mücadele,hıristiyan ve Musevi düşmanlığının adı islamcılık,demokrasiyi yok etmenin adı ileri demokrasi,devleti ele geçirmenin adı statükoya karşı çıkma,Atattürk devrimlerini yok edmenin adı normalleşme,gerekirse papaz elbisesi giymenin adı BOB Eşbaşkanlığı ,beyin yıkamanın adı sessiz devrim oldu.
    Ahmet Bey!Şimdi söyleyin, AKP iktidarından önce bu saydıklarımı kimler yaptı?Sorumlu biziz derken beni dahil etme.Sen dahilsen onu bilmem.
    Dervişin fikri talan olunca ,zikri sessiz devrim nasıl oluyor?İçi başka dışı başka olmuyor mu?Buna ikiyüzlülük diğer adıyla münafıklık denmez mi?
    “İnsanlardan gizler de Allah’tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O’nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken Allah, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır.” Nisâ sûresi, 108.ayet.
    Kendilerine: ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ dendiği zaman, ‘Bizler sadece ıslah edicileriz’ derler.Bakara sures,11.ayet.
    İnkarcılara ve ikiyüzlülere uyma, eziyetlerine aldırma ve Allah’a güven; koruyucu olarak Allah yeter.
    Ahzab suresi,48.ayet.
    Ey peygamber, Allah’tan kork; inkarcılara ve ikiyüzlülere uyma. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
    Ahzab suresi,1.ayet.
    “Kıyamet gününde, Allah nazarında en kötü olanlardan bir kısmını da iki yüzlülerin teşkil ettiğini göreceksiniz. Bunlar bazılarına bir yüzle, diğer bazılarına da başka bir yüzle giden insanlardır.”  Kaynak:Buhari, Edeb 52, Müslim, Fedail 199, (2526), Muvatta, Kelam 21, (2, 991), Tirmizi, Birr 78, (2026), Ebu Davud, Edeb 39, (4872).
    İkiyüzlüleri kıyâmet günü insanların en şerlileri olarak göreceksin. Çünkü onlar (ara bozmak için) biri ile başka türlü ve diğeri ile de başka türlü konuşurlar. (Buhârî – Müslim)
       İki yüzlüler dilleri ile iki tarafa da zarar verdikleri için, “El-cezâ-ü, mislü’lamel”
    (cezalar, suçun misli iledir) kuralı gereği, Yüce Allah onlara ateşten iki dil verecek ve onlar cehennemde kendi dilleri ile sürekli kendilerine azap edecekler.
    Abdullah İbni Ömer radıyallahü anhüma’ya,
       Biz devlet yöneticilerinin yanına gidip de dışarı çıktığımız zaman, onların
    yanında konuştuklarımızın tam aksini konuşuyoruz dediler (Abdullah İbni Ömer) dedi ki: “Biz Resûlullah (s.a.v.) zamanında bunu nifak (ikiyüzlülük münafıklık) alâmeti sayardık.” (Buhârî)
    Saygılar.

    • Aman aman saygıların yerinde kalsın, Maşallah hiç eksik etmiyorsun. Ancak şu yazdığın çelişkili ifadelere bakılırsa ikiyüzlü veya işin cehaletinde olan kotegoriye girebilir, ona göre! Atatürk aşağı Atatürk yukarı! Onu tutarsız agrumanlarına alet etmeyi bıraksan iyi olur. Neymiş! “Milli orduyu yok etmenin adı Balyoz, Atatükçü subayları yok etmenin adı şuymuş-buymuş, T.C.yi yok etmenin adı yeni Osmanlıcılık”mış. İşin aslına bakarsan o ezberine “Atatürk”ücü olan o subaylar sütten çıkmış AK kaşık! En basitinden “darbe” işlerine hiç girmediler, “ordu evleri”ni halktan kopuk idiolojik-elit klup haline getirmediler, işin kaymağını on yıllarca yemediler! Herşey bir yana sanki M.Kemal Atatürk Paşamızın hiç hataları olmadı! Bu gelinen durumlarda hiçbir payı yoktu!

      Uluorta ortaya saygılarını saçacağına, ezberine ayet ve hadisleri peşpeşe sıralama gayretinde olacağına, duygusal bir şekilde her şeyi idiolojik nefsine yontacağına biraz da işin hakkını vererek “nesnelliğe”, “objektifliğe” başka bir deyişle Hakka saygılı olabilsen fena mı olur?

  4. Şu The cemaat çok komik
    Türkiye’nin gidişatına endekslemiş durumda. Ülkenin dibe vuracağı, insanların perişan olacağı, Erdoğan’ın gideceği ve eski Cemaat kadrolarına iş düşeceği beklentisi üzerinden garip bir stratejisizlik stratejisi takip ediliyor. Gerçeklerden kopuk, romantik, ütopik, mistik bir ruh durumu.
    Sanki RTE gitse bu toplum bunların nasıl ABD ajanı olduğunu unutup yine himmet boca edecek

    • sen Cemaat olayını anlamadığın gibi himmet olayını da anlamamışsın serdar. himmet alınan bir şeyi değil verilen bir meblağı ifade eder. mühendislik fakültelerinde okutulmuyor tabi bu dersler, bilmemen normal o yüzden.

  5. Fehmi beyin, bugünkü yazısı zihnimi allak bullak etti, ve bir an beni Osmanlı dönemine gõtürdü. Hani Rusyanın havası en güzel ve verimli topraklara sahip olan Çerkezleri Osmanliya sürgûn ederek onların topraklarin ellerinden alirlarken Uyanipte Rusyanin elinden o topraklari geri almak için savaşmayip havasi ve topraği berbat olan avrupya seferler düzenliyerek İmparatorluğu bitrenlerin mirascılari de onlardan pek geri kalmiyor..
    Uzun imparatorluğu döneminde emekler ve paralar harcanarak yapılmış mühteşem Tarihi eserler’den Türkiye sınırları dışında kalanlar dahil halen kullanılmakta olanlar ile müze olarak hizmet verenlerin hepsinin toplam kazancı günümüzde bir Eyfel kulesinin kazandığ kadar para kazanmiyor ve dünyadada onun kadar tanınmiyor. New York daki bariş heykelide gene dünyaca üne sahip olurken ayin mimarın Türkiyedeki Konak Pier’ adıyla hizmet veren yerden benim bugün haberim oldu. Bilmiyordum maddi kazanci varmi yokmu bilmiyorum. Yalniz değil dünyada izmirde dahi bırakin o ikisi kadar avrupanin çöpleri kadar dahi tanınmiyor.
    Adamları atacak yer bulamadıklari çöplerine bile biz miliyarlarca dolar ödiyerek ülkemizi onların çõpluğü yapmişız.
    Faizle borç alarak
    Dünyayi ve Türkiyeyi cemaatsiz Camiler ile donaltık, oda yetmedi bu seferde azda olasa muze olarak hizmet veriken para kazanan Ayasofyayide camiye çevirdik ve o gelen geliri dahi kesdik.
    Biz biz hiç bir zaman,aç karın yüksek nalinlar’danda taviz ver eyiz.

    Çin icadi aşı iyide olsa dünyadan gereken onayi almamış olmasına rağmen dünya kadar para odeyip aldilar ve kendilerine değil vatandaşa yaptırtılar.
    Hemen akabinde Aşı olmiyanlara değil olanlara sokağa çıkma yasağı uyguladılar.

    Aslında bizim millet çok zekali! Biraz aksi yõne kafa çalıştırsalar dunyada, bir ayda dünyada sõz sahibi olurlar.
    Ba
    Sedat Paker őrneği! 7. vidoesunda dünya gündemone oturdu.

  6. Demek ki Çin aşıları mutosyona yenik düşmüş.
    Almanları bu yönden severim. Çünkü malzemeleri gibi her şeyi kurallarına göre sağlam iş tutarlar.
    Çin fason ve emitasyon malları gibi aşılarıda fos çıktı.

    Türkiye’ye para lazım, onun için Batı turisti(paralı turist) çekmek için son anda hizaya geldi çünkü Avrupa labarutuar araştırması olmayan aşıya onay vermiyor.

    Rus trusti parasız turist (Bitli turist)
    Para neler yaptırıyor. para için on takla atıyorlar.

  7. Paris’e bir kaç sefer gittim ama Eyfel’e hiç çıkmadım. Yanımda biri olsa ve gidelim dese itiraz etmezdim (ayrı konu). Eyfel’in uzaktan görünüşü yetiyor. Yanına gitsen demir-çelik yığını hantal ve çirkin. New York’ta gökdelenler de uzaktan güzel gözüküyor, ancak bazı bölgelerine gir, yakından gör eyfel gibi çirkin dağınıklık içersinde…

    Aşılar sayesinde dünya’nın rahatlayacağı kesin. Aşının yardımcı olması bir yana tedbirlerini ciddi oranda almış olmaları takdir edilir bir şey. Biz bu işleri çok daha az zahiyatla atlatabilirdik. Ancak, tedbir alınmadı. Herşeyden önce başta C.B. Erdoğan işi hafife aldığının görüntülerine verdi. Tedbirini alan, disiplinli bir Devlet Başkanı görüntüsü vermekten çok uzaktı. Kongreden önce 100 civarında olan ölümler daha sonra 300’e çıktı. Gidişatın kötü olduğu besbelliyken tedbir alınmasına durumun kötüleştiğini bizzat gördükten sonra girişildi. Devletin “Proaktif”lik konusundaki notu 0 (yazı ile sıfır)dır. Tedbirler alınmış olsaydı binlerce insanımız kurtarılabilirdi. “Bilim Kurulu var niye Devleti eleştiriyorsun” denilebilir. Devletin Başı işi ciddiye almadığına dair pozlar verirse, onun üzerinden Devlet eleştiriyi haketmiş olur. İşin başlangıcında “havalimanı”ndan elini kolunu sallayarak virusü ABde kapmış olanlar İstanbul’a giriş yapıyorken ikazda bulunanlara karşı ilgili Bakan “Bizde henüz birşey yok. Hele bir gelsin bakalım. Tedbir almağa hazırız” şeklinde beyanatlar veriyordu. Bu konuda ikaz yapan yorumlarımız “ortalığı gereksiz yere velveleye veriyor” şeklinde düşünülüyor olsa gerek sansüre takılıyordu. İşin kültürel-dini boyutunda “Herşey Allah’tan, takdiri ilahi” ile sorumsuzluklar örtülüyor suçu adeta Allah’a atma temayülüne gidiliyordu. Hatta “virüsten ölenler”in, otomatikman şehit olacağı konusunda yorum ve beyanatlar okuyorduk. Bu zihniyetler “Akıl*İman Sentezi”nden 0 (yazı ile sıfır) not alarak sınıfta kalmışlara birer örnektir. Dini ezberine hatmetmiş basmakalıp müslümanlardır (“Akıl*İman Sentez”i yapabilen mümin olmak başka bir şey!).

    Fehmi bey, “başka ülkeler korona konusunda normalleşmeye gidiyor hadi bizde gidelim tedbirlere boşverelim” şeklinde bir algı oluşturuyor(sa) bu yanlış birşey. Rakamlar düşüşe geçmiş olsa da aşılamalar iyice yaygınlaşmadan ve bu sürecin üstünden bir ay geçmeden normalleşmeye gidilmemeli. AB normalleşiyorsa onlar bu işi haketmiştir. Biz henüz haketmedik. Çin aşısı işe yaramadıysa paramızı geri alabilir miyiz? Boşa giden paralar; Bozulmasın aralar; “Hap yapıp, para kap”anlar; Paramızı araklar! Çin, virüs sorununu kontrol altına aldıysa çokçası aldıkları proaktif tedbirler sayesindedir. Yaptıkları aşının pek işe yapamadığını kabul ettikleri anda ödenen paraların önemli bir kısmı talep edilmeli(ydi).

  8. Bu günkü yazı nostaljik bir şekilde tarihe bir yolculuk olmuş ; bence hem bir değişiklik olmuş hem de hoş olmuş.
    Aşı meselesine gelince ; belli ki hala dünyanın aklı başına gelmemiş ! O zaman müstahaklar demekten başka elden bir şey gelmiyor .Tabii bu arada farelerden kurtulmak için evini yakan ve ‘ evim gitti ama farelerin de canına okudum ‘ diyen adam gibi bizim de canımız yanıyor. Bizim yanımızda asıl canı yanan ise ne yazık ki gelişmemiş , aşıya ulaşamayan fakir fukara ülkelerin insanlarıdır .
    Öteyanda WHO tarafından onay verilmesine rağmen Sinovac’ın , tamamen siyasi nedenlerle ABD ve AB tarafından kabul edilmemesi , özellikle böylesine hayati bir durumda siyasete , bencilliğe , menfaate alet edilmesi tam bir iğrençlik, tam bir aşağılıktır ! Allah müstahakını versin !
    Herkese sağlık, mutluluklar dilerim

    • Ali bey! Sizin dediğiniz aksine (WHO) Dünya Sağlīk Õrgütü ‘Çini koruyor. Çin onları satin almiş: Eğer onlar zamanında Codi 19 Çini korumayip açıklasaydılar, vürüs bu kadar yayılmazdı, WHO, Olimpiyat komusiyonunu ve diğer bir çok orgazisiyonun üyelerini Çin satın almış tıpkı bizim Müslümanliktan den vurup guya israile karşi Filistin savunan ve kendilerini milliyetçi diye tanitanları satin aldıklari gibi. Bunların ikisinın’de Uygurlar için Çine tek kelime etmemeleri çinın parasına temahlarından dolayi.
      Hatta DSÕ Virüsü zamanında dünyaya duyurmadığı için Dünyadan özür diledi.

    • Ali Bey; Sinovac’a onay verilmemesi konusunda siyasi nedenler olabilir. Ancak, bu aynı zamanda bir güven meselesidir. ABD bu konuda kendine güveniyordu. Pfizer ilaç endüstrisi konusunda eğrisiyle-doğrusuyla dünyaya hakim bir Amerikan firmasıdır. Teknolojisine güvendiği, yüksek standarlarda çalışan laboratuvarları kontratla işin başlangıcında finanse ettiler. Türk asıllı çiftin ilaç teknolojisi firması Biontech bunlardan biriydi. İşleyiş mekanizması olarak bu aşı teknolojisi vücudun bağışıklık sistemini Koronaya karşı hazırlıyor; basit olarak virüsü tanıma ve kendi tedbirini alma konusunda eğitiyor, uyanık kalmasına ve virüsü tepeleme konusunda çabucak harekete geçmesine yardımcı oluyor. Buna mRNA yöntemi deniyor. Burada “m” messenger kelimesinin ilk harfi (buna uyarıcı-peygamber de denilebilir). RNA da malum, RiboNükleik Asit insanın yapı taşlarından (DNA gibi) organic kimyasal.

      Biontech bu aşının etkinliğine inanmış ki odaklanmış ve başarılı sonuç almış yöntem. ABD’de aynı yöntemi kullanan başkaları da var. Biri birkaç akademisyenin oluşturduğu ufak bir firmanın geliştirdiği “moderna” (aynı mekanizma bu kelimede kodlu m***RNA). Ayrıca, J & J var taktik hemen hemen aynı vücudun bağışıklık sistemine yardımcı olmak…

      Yani, ABD kendi teknoloji firmalarına güveniyorken, gitsin de teknolojisi oradan-buradan bilgi çalarak teknolojisini geliştirmeğe başlamış bir Çin’den neden medet umsun. Bu olası bir şey değil. Bu iş patlak verdiği ilk zamanlarda takip ettiyseniz “Israil” aşı geliştirmeğe büyük iştah göstermişti (bu işi kısa zamanda halledeceğiz şeklinde beyanatlar okuduk). ABD ilişkileri çok iyi olduğu halde onlara bel bağlamadı. “Bu işleri konusunda en iyi olan teknik laboratuvarların rekabeti tayin etsin (LİYAKAT !!); finanse edip desteklemesi benden” deyip gelişmeleri yakından takip etti. Allah da aşı konusundaki ilk başarıyı Türeci-Şahin çiftine nasip etti. ABD kendi standarları varken WHO’ya da yeterince güvenmez. Madalyonun bir başka yüzünde ABD’ye “aşağılık” nitelemesi yakışabilir ancak bu konuda durum bildiğinizden farklı, bunu izah etmeğe çalıştım.

      • Nurdan Hanıma ve H.K.arkadaşıma , ilgilerinden ve yaptıkları açıklamalardan dolayı teşekkür ederim.
        Selam ve saygılar sunarım, sağlıcakla kalın

  9. TURGUT BEY ABİMİZE CEVAP:.
    20 mayıs tarihinde yazdığım yoruma abimiz itiraz etmiş .yapılan yorumda ülkenin bu duruma gelmesinde özellikle siyasi partilerin ve tüm bireylerin sorumlu olduğunu yazmıştım. Halen de ısrar ediyorum. Ülke sıkıntıda ekonomi dip yapmış insanlar ayakta kalma savaşı veriyor hepsi doğru. Ülke geçmişte de çok sıkıntılar çekti .
    iki siyasi partinin it dalaşından birbirleriyle konuşmamasından on binlerce insan 12 eylül öncesi yaşamını yitirdi ve 12 eylül belası ile karşılaştı.
    50 yılı aşkın süre de 2000 usd milli gelire mahkum edildi.
    2001 başında gecelik % 10.000 faizlerle ekonomisi iflas etme aşamasına geldi onlarca bankanın yükü garip guraba üzerine bırakıldı.
    90 lı yıllarda birgece de insanlar servetlerini kaybetti 2 anahtar alacakken tüm anahtarlarını devretti.
    Bugünkü sıkıntılarda bunların payı yok mu ?
    Adam gibi çalışıp para kazanırken neden vergimizi vermedik ?
    Görev başında laklak yapıp zaman hırsızlığı yapanların suçu yok mu ?
    Vicdanıyla cüzdanı arasında sıkışıp karar veren h ..ların suçu yok mu ?
    talebesini iyi yetiştirmeyen öğretmenin suçu yok mu ?
    Hepimiz suçluyuz . YOksa bugün AKP gider yerine MKP gelir ne değişir. ?
    Evet her seçimde AKP ye oy verdim birtek başkanlık oylaması hariç. ama işleri doğru yapacağına inandığım için yanlışları yok mu çok . İhalelerin veriliş tarzından hukuk sisteminin keyfiliğine kadar bir çok hatası mevcut ama yaptığı büyük işleri ni de görmemiz gerekiyor. İslam ülkelerine saldırının fütursuzca devam ettiği ülkelerin bir bir yok olduğu zaman diliminde güvenle yaşıyorsak bu iktidara borçluyuz.
    Velhasıl kelam ülkeyi bu duruma hepbirlikte getirdik yine hepbirlikte kurtaracağız.
    Ama ifira atmadan yalan söylemeden çalışarak proje ve çözüm üreterek . Üç koyunu gütmemiş insanların attığı iftiralarla ülke kurtulmaz. Yönetime talip olanlar karalamakla değil çözüm sunmakla ancak iktidara gelebilirler .
    Bunu sakın unutmayalım.
    DERVİŞİN FİKRİ NE İSE ZİKRİ DE ODUR.

    • Dedikleriniz genel anlamda ve teorik olarak doğrudur .Ama 20 seneden beri ülkeyi yönetenlerin günahını kapatmaz , suçunu örtmez ! Hem o ‘suçu yok mu ‘ dediklerinize mani olmak da ülkeyi yönetenlere aittir !
      Selamlar , iyi günler

      • Tabiki verilen şansı iyi kullanmayan 20 yılı boşa demiyelim de gereksiz harcayan bu yönetimin suçları da çok büyük bundan hepimiz ders çıkarıp cezasını seçim zamanı vermeliyiz.
        Bunu yanın da da laf ile değil çözüm ile gelenlere destek olmalıyız ve hepimiz önce kapımızın önünü süpürmeliyiz.

    • 600 milyara dayanan dış borçlar yağmalanan ekonomi suriye bataklığı dış politikayı eyt üyt ile idare etme ucube keyfi yönetim pudra şekerciler mafya pislikleri… Geriye aya dört şeritli yollarla iha ve siha şişirmeleri kalıyor

    • Üç koyunu gütmemiş derken Türkiyede yönetileceklerin koyun gibimi olduğuna vurgu yapıyorsunuz.

    • suçlu olduğunu düşünenler bir daha asla suç işlemeyeceğine dair tevbe ederler ve işledikleri suçları da unutmamaya dikkat ederek hayatlarına devam ederler Ahmet bey. aynı suçların etrafında dolanmazlar. bazı fıkıhçılar kişinin işlediği suçu unutmasını büyük günahlardan saymışlar.

    • Dün didem hanım yazmıştı. ülkenin her sene satılan varlıklarını. Hani bu paralar.

      Ecevetin 17 ağustos depreminde koyduğu deprem vergisi hala toplanıyor. Hani bu paralar, bu paralarla istanbulu yeniden inşa edersin.

      Toplanan aşırı vergilerden neden söz etmiyon.

      İnanırmısın saysak saysak bitmiyor. Önce hükümetler bunların yanında “Yunmuş yıkanmış kalır.” ve bunların yaptığı hizmetleri, bu paralarla Beşe kaltlardı.

  10. !!!acaba devlet de Çin aşısı olanlarımızı bir de BionTech ile sağlamlaştırmayı mı hedefliyor?!!
    Soruyu şöyle sormak gerekiyor .Çin aşısı SİNOVAC insanları koruyor mu korumuyor mu ?
    Soru böyle sorulursa faydalı olabilir . Görüldü ki aşının etkinlik oranı % 91 o nedenle devletin yaptığı doğrudur. İlave olarak BIONTECH aşı siparişi de verilmiş bir kısmı gelmiş ve uygulanmış. İlla EYFEL ziyaret edilmek isteniyorsa varsın insanlar tercihlerini bu yönde kullansınlar. Tercih EYFEL mi CAN sağlığımı ? ne dersiniz.

Yoruma kapalı.