Geçenlerde bir dost meclisinde, yıllar önce Londra’ya yerleşmiş ve İngiliz vatandaşlığını da almış iyi eğitimli genç bir çiftle karşılaştım. Çoluk çocuk yeni bir ülkeye gidip yerleşmeye hazırlanıyorlardı.
Finlandiya’ya…
Yeni ülkenin adını duyanlardan ciddi itirazlar geldi.
Kimi orada kışları aylar boyu doğmayan güneşi, kimi yazın bir türlü kararmayan geceleri, kimi soğuğunu hatırlattı.
Öyle bir ülke Finlandiya.
Bizde Cumhuriyet’in ilk yıllarında dilimize çevrilmiş Grigory Petrov adlı yazara ait ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi’ adlı kitapla ‘ideal ülke’ halinde sunulmuştur Finlandiya. Benim iyice gençliğimde, okullarda öğretmenler, Atatürk’ün de okuduğunda etkilendiği bilinen o kitabı hararetle tavsiye ederler, bazıları derslerde kitaptan bölümler okuturlardı.
Okunduğunun tanığı olduğum gibi, geçer not alabilmek için kitabı elde edip okumuştum da…
Gençlerin Londra gibi bir kentten kalkıp yerleşmek üzere Helsinki’ye gidecek olmasına itiraz edenlerimizin bazısının zihninde o kitabın etkisi bile olabilir.
Kitap yoksulluk çekmekte olan bir halkın öne düşen aydınları eliyle yeniden dirilişini anlatır.
Son yıllarda ise, Finlandiya, ülke çocuklarına verdiği üstün nitelikli eğitim ile gündemde. Batılı ülkelerde bile eğitim sistemi konusunda “Bir Finlandiya kadar olamadık” yakınması yaygındır.
Genç çift çocuklarına en iyi eğitimi orada sağlayabilecekleri düşüncesiyle nakl-i mekan etmek istemişlerse şaşırmam.
Muhtemeldir…
Ancak günümüzde kendisini ‘ideal ülke’ konumuna getiren bir başka özelliği daha var Finlandiya’nın…
Dünyanın en mutlu insanları orada yaşıyor.
Kışları kışa, yazları yaza benzemeyen, üç-dört ay 24 saat karanlık bir ülkede bile mutlu olmayı başarıyor Finlandiyalılar…
Birleşmiş Milletler’in bir birimi –United Nations Sustainable Development Solutions Network– tarafından her yıl yapılan, 149 dünya ülkesi arasında vatandaşlarına en fazla mutluluk verenleri belirleme amaçlı araştırmada, son dört yılda sürekli Finlandiya ilk sırada çıkıyor.
[Araştırmanın 2021 yılında açıklanan sonuncusunda İngiltere 14., Almanya 15., ABD ise 20. sırada yer almakta. Bizim ülkemizin, Türkiye’nin, kaçıncı sırada olduğunu hiç sormayın. Yine de yazayım: 70. Bir ay sonra -18 Mart günü- açıklanacak yeni raporda biraz daha gerilere düşebiliriz gibime geliyor.]
Konu nereden aklıma geldi?
Tarkan’ın yeni şarkısı ‘Geççek’ten…
Dinlemişsinizdir, bir de girişini benden okuyun:
“Hep köşeye sıkıştırmadı mı?
Daha önce de sanki
Sırtımızdan vurmadı mı?
Bu kaçıncı darbe ilk değil ki
Düştük evet ama kalkmadık mı?
Biz hep hayata meydan okumadık mı?
Sen ferah tut içini
Biz neleri atlatmadık ki
Geççek geççek elbet bu da geççek
Gör bak umudun gününü gün etçek
Oh oh zilleri takıp oynıycaz o zaman
O çiçekten günler çok yakın inan”
Umuda hasret insanlara birazcık da olsa umut vaat ediyor bu şarkı.
Zaten o sebeple, sözleriyle de müziğiyle de, bir çırpıda genç-yaşlı herkesin diline düştü.…
Yüzlerde o şarkı sayesinde hafif bir gülümseme…
Sanat -özellikle müzik sanatı- böyle bir şey işte.
Tarkan’ı dinlerken zihnime kazınmış bir başka şarkıyı hatırladım.
Cem Karaca’nın 1990’lerin başlarında yaptığı ‘Raptiye rap rap’ şarkısını…
Bir bölümü şöyleydi o şarkının:
“Maaşla gırtlak gırtlak gırtlağa rap rap
Bir de kitap okuyor bakın şu çatlağa rap rap
Liberal, miberal malı kap, götür al rap rap
Eriyor liralar, mark kap, dolar al rap rap
Bul bir kaşalot, toriğini işlet rap rap
Bir koy üç al, üçünü de beşlet rap rap
Raptiye rap rap zaptiye zap zap rap rap
N’aber nitekim gene geldi şapka rap rap
Üf baba bu ne be fotoğraf makinesi
Ua, ua, ua
Lambada markası mua
Ben sana hayran
Sen cama tırman
Yok içmeye bir şişe bile ayran
Nene gerek senin taht-ı revan
Şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak, oh george
Şarkıyı yoksa yasaklamasak da mı saklasak, oh george
Şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak, oh george
Şarkıyı yoksa yasaklamasak da mı saklasak, oh george”
“Rap rap” nakaratı askeri vesayete, ‘kitap okuyan çatlak’ ülkenin uzun yıllarına el koymuş bir asker yöneticiye, ‘bir koy üç al’ dokundurması Turgut Özal’a, ‘nitekim gene geldi şapka’ Süleyman Demirel’e telmih edilmişti.
Benim en çok hoşuma giden de “Şarkıyı burda yasaklasak da mı saklasak, oh george” diye biten bölümü.
Arada günümüz için de geçerli ‘dolarlar, marklar’ da geçiyor…
‘George’ dediği de herhalde dönemin ABD başkanı George Bush olsa gerek…
Tarkan’ın ‘Geççek’ umudunu yaygınlaştırmayı amaçlayan şarkısını da “Yasaklasak da mı saklasak, yoksa yasaklamasak da mı saklasak?”
[TRT, kimini siyasi açıdan, kimini farklı sebeplerle sakıncalı bulduğu 208 şarkının yayınını kanallarında yasaklamış.]
Finlandiya ve BM’nin ‘Mutluluk Raporu’nda ilk sıralarda yer alan ülkelerin hiçbirinde, bırakın şarkıları, herhangi bir yazılı metnin, parlamentoda veya dışında sarf edilen cümlelerin yasaklandığı, söyleyenlerin başına iş açıldığı görülmüş değil.
Belki de oralarda yaşayan insanlar bu sebeple de mutlular.
“Darısı başımıza” diyeyim.
ΩΩΩΩ