You are currently viewing Seçimler nasıl kazanılıyor? Bu soru üzerinde hiç düşündünüz mü?

Seçimler nasıl kazanılıyor? Bu soru üzerinde hiç düşündünüz mü?

Siyaset bilimci bir dostumla konuşurken, birden masaya, “İyi de, dünyada benzer siyasi olaylar birbiri ardına meydana geliyor; acaba gelişmelerin arkasında ortak bir akıl olabilir mi?” sorusu düştü.

Beraber düşünelim istiyorum.

Donald Trump‘ın başkanı olduğu ABD coğrafi olarak fazla uzağında bulunmayan bir ülkenin liderini kendine ‘hedef’ olarak seçti. Nicolas Maduro üzerinden Venezuela’yı kıskaca alıyor Trump.

En son, ulusal güvenlik danışmanı John Bolton patronundan önce ‘savaş’ çıkışı yaptı. Hem de en sinsi yöntemle: Basını bilgilendirmek için çıktığı toplantıda, herkesin göreceği biçimde tuttuğu not defterine Venezuela’nın kapı komşusu Kolombiya’ya 5 bin asker gönderecekleri bilgisini yazarak

John Bolton, “Kolombiya’ya 5 bin asker” notlu defteriyle..

Ne oluyor?

Olanın özeti şu: Trump iki yıldan az bir süre kalmış olan bir sonraki seçime hazırlanıyor…

“Kim var?” deniliyor ya, işte bu ikili var

Son zamanlarda ABD’de ve bazı Avrupa ülkelerinde iktidara ulaşarak varlıklarını hissettiren ‘Trump-türü’ denilebilecek politikacıların ortak bazı özellikleri var. Onlardan biri de, düşmansız yapamamaları…

Mutlaka bir ‘düşman’ buluyor ve onu hedefe koyarak kitleleri peşlerine takabiliyorlar…

Göz açıcı makaleyi İsviçreli bir gazeteci, Hannes Grassegger, önce Zürih’te çıkan dergisi ‘Das Magazin’de kaleme aldı; oradan da en son “Trump’ın bir danışmanı onun talimatıyla Kongre önünde yalan ifade verdi” haberiyle ismini duyuran ABD’nin Buzzfeed haber sitesine daha etraflı bir makaleyle katkıda bulundu.

İngilizceye vakıf olanların mutlaka göz atmalarını tavsiye edeceğim türden bayağı uzun bir makale bu.

Maduro‘dan önce George Soros vardı seçilen ‘hedef’ olarak.

Dünyanın en zengin adamlarından Soros‘un, doğduğu ülke Macaristan’da, vaktiyle kendisine öğrenci bursu verdiği ve politikada yükselmesi için yardımcı olduğu başbakan Viktor Orbán tarafından, seçimlerde ‘1 numaralı halk düşmanı’ olarak ilan edilmesini garipsemiş Grassegger; merakı onu Berlin’e sürüklemiş…

Orada, Grand Hotel‘de görüştüğü George Birnbaum, İsviçreli yazara, ‘Üstad’ seçtiği kendisi gibi Amerikalı ve yine kendisi gibi ‘siyasi danışman’ olan bir ismi vermiş: Arthur Finkelstein

Finkelstein ile Birnbaum 2008 yılında Orban‘a bir kez daha seçiminde yardımcı olmaya gitmişler. Macar politikacıya ilk tavsiyeleri “Kendine bir günah keçisi bul; ama çok güçlü ve nefret uyandıran birini” olmuş…

Yıllar sonra, 2016’da, Trump‘ın da kendi kampanyasında ‘global manipülatörler’ arasında ısrarla andığı Soros ismi ilk 2008 yılında Macaristan’da ‘düşman’ olarak telaffuz edilmiş…

Oradan da yine Finkelstein-Birnbaum ikilisinin akıl hocalığı yaptığı Orta Avrupa ülkelerinin ‘ulusalcı’ politikacılarıyla İsrail’de Benjamin Netanyahu tarafından seçimlerde tepe tepe kullanılan bir ‘imaja’ dönüşmüş Soros

Cumhuriyetçi Parti’nin adaylarının kazandığı bütün başkanlık seçimlerinde, Richard Nixon‘dan başlayarak, en büyük katkı Finkelstein‘dan gelmiş.

Fotoğrafta soldan dördüncü Arthur Finkelstein..

Seçim kazandıran felsefe

Adamın felsefesi şu: Seçimler ne zaman yapılacağı bile bilinmezken kazanılır. İnsanların çoğu kime oy verecekleri, kimi destekleyecekleri, neye karşı oldukları konusunda zaten kararlıdır. Onları bu kararlılıktan döndürmenin çok güç olduğu kanaatindedir Finkelstein. İnsanları belli bir yöne sevk etmek yerine onların moralini bozmak daha kolaydır. O halde yapılacak şey rakibin destekçilerinin moralini bozmak olmalı.

Makaleden aktarayım:

“Finkelstein’ın amacı seçmenleri mümkün olduğunca kutuplaştırmak, bir tarafı diğeri aleyhine havaya sokmak. Bunun için kullandığı yakıt ise, korku. (..) Kampanyalarda ilk saldırıya geçmeyen kaybeder. Kişiler üzerinden konuya yaklaşır o. Her kampanyanın yeneceği bir düşmana ihtiyacı vardır. Kampanyaları negatif hale getiren bir teknik bizzat onun tarafından icat edilmiştir: ‘Reddi oylamak’. Bu yolla en tembel seçmeni bile sırf karşı tarafı yenebilmek için kalkıp oy kullanmaya sevk edecek şekilde düşmanı şeytanlaştırmayı öngören bir yöntem…”

Nasıl buldunuz? Trump da rakibi Hillary Clinton karşısında aynısını yapmadı mı? Şimdi de Maduro üzerinden gelecek seçime hazırlandığı iddiam yersiz sayılır mı?

Finkelstein 2017’de ölmüş, en son çalıştığı politikacı TrumpTrump‘ın kampanyasında görev alanların çoğu da onun yetiştirdikleriymiş zaten. Birnbaum gibiler…

Avrupa ülkelerinde, özellikle eskiden Sovyetler Birliği’yle yakın dost olanlarda, bugünkü Rusya dahil, seçim kampanyalarında en fazla işe yarayan ‘düşman’ George Soros olmuş.

Burası Makedonya.. Seçim kampanyasında şeytan.. George Soros..

Anti-Semitizmi hortlatmak: “Yeniden yaparım”

İkilinin en fazla iş yaptığı politikacının Netanyahu olması ve Netanyahu‘nun da ‘düşman’ olarak Soros‘u hedefe koyması ilk bakışta garip görünüyor. Nitekim İsrail’deki bazı din adamları yapılmak istenene “Bu yolla anti-Semitlere malzeme sağlıyorsunuz” diye ciddi itirazda bulunmuşlar.

Birnbaum da, üstadı Finkelstein da, tıpkı Soros gibi Musevi çünkü…

Netanyahu da bu ikilinin verdiği akılla Soros‘u şeytanlaştırdığında hakikaten görüntü garip kaçıyor.

Finkelstein ilk Netanyahu’ya yardıma 1995 yılında koşmuş. Yitzhak Rabin suikastı sonrası yapılan seçimde İsrail siyasetinde yenilmez armada gibi bir figür olan Şimon Peres‘in karşısında yarışıyormuş Netanyahu ve rakibinin 20 puan gerisindeymiş…

Aldığı akılla rakibinin ağzından çıkmadığı halde “Peres Kudüs’ü bölecek” sloganını ortalığa salmış. Seçim günü geldiğinde anketler adayların oylarının birbirine çok yakın olduğunu gösteriyormuş. Netanyahu kendisini aradığında, Finkelstein, “Merak etme” demiş, “Öyle durumlarda hep ben kazanırım.”

Macaristan’da zor bir seçime hazırlanan Orban’a Finkelstein-Birnbaum ikilisini tavsiye eden de Netanyahu olmuş. Birnbaum 2000 seçiminde Sosyalist Parti’yi daha kampanya başlamadan ezip yok ettikleriyle bugün bile övünüyor; oyların yüzde 75’ini Orban‘a kazandırmışlar çünkü.

Kritik 2008 seçimi için ‘etkin bir düşman’ ihtiyacı duyulduğunda Soros ismini bulan yine Finkelstein… Kampanyalarda Soros‘u ‘Musevi’ veya ‘Yahudi’ vurgusu yapmaksızın kullanmışlar. Ancak, kitlelere mesaj uluslararası yatırımcının dini kimliğiyle ulaşmış doğal olarak…

Filkenstein ve Birnbaum beraberinde çalıştıkları partiler ve adaylarla ilişkilerini hep gizli götürmüşler…

Bu da kendisini dindar bir Musevi olarak tanımlayan George Birnbaum..

İsviçreli gazeteci Grassegger, Berlin’de karşısında oturan Birnbaum‘a, Soros‘u ‘düşman’ olarak sundukları Avrupa seçimleri sırasında ‘anti-Semitizmi’ hortlattıklarını hatırlatarak “Pişmanlık duyuyor musun?” sorusunu yöneltmiş.

Aldığı cevap şu: “Anti-Semitizm birinde varsa vardır, silinmez. Daha önce öyle olmayan birinin kampanyamız yüzünden anti-Semit olacağına inanmıyorum. Bizim yaptığımız bir hedef kişi seçmekten ibaret. Yine yaparım.”

ΩΩΩΩ