Şeytan ile monopoly oynayınca ya da bakan Nebati’nin ünlü cümlesini anlayayım derken…

37
Reklam

Ne çekiyorsam bir türlü dizginleyemediğim merakımdan çekiyorum.

‘Cumhurbaşkanı hükümet sistemi’ sayesinde tanıştığımız değerlerden Hazine bakanı Nureddin Nebati’nin geçen hafta kendisini dinlemek üzere çağrılmış yabancı ekonomistler önünde söylediği bir cümle, o günden bugüne beni meşgul ediyor.

Konuşmasının çoğu uzmana bile anlaşılmaz gelen o cümlesi şu:

“Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.”

İçinde ‘neo-klasik ekonomi, epistemolojik kopuş, heterodoks yaklaşım, davranışsal ekonomi ve nöroekonomi’ kalıpları geçen ve derin bir anlamı olması gereken bir cümle bu. 

Ben de o cümlenin hak ettiği derinlikte bir araştırma yaptım ve ne denmek istendiğini sonunda anladım sanıyorum.

Nebati Bey, aktardığım cümlesiyle, yerli-yabancı ekonomistlere “Siz bu işten anlamazsınız” demek istemiş…

Bir kitap okudum.. Hay okumaz olaydım…

Reklam

Her araştırmada olduğu gibi bu sonuncusunda da kitaplar karıştırdım ve karşıma yıllar önce herhalde adını ilginç bulup aldığım, sonra da neden aldığımı unutup bir tarafa koyduğum bir kitap ve onun sayfalarında da hem dünyaya hem de ülkemize daha değişik gözlerle bakmamı sağlayan bilgiler çıktı.

2006 yılında yayımlanmış kitabın adı şu: “Playing Monopoly with the Devil: Dolarization and Domestic Currencies in Developing Countries”…   

“Şeytan’la monopoly oyunu oynamak: Gelişmekte olan ülkelerde doların egemen hale gelmesi ve yerli para birimleri” olarak çevirebildim kitabın adını… 

Böyle bir kitabı ABD’nin en önemli birkaç üniversitesinden sayılan Yale yayımlamış, bu ilgimi çekmiş olabilir; ama daha ilginç olan bir başka özelliği var bu yayının: ‘Council on Foreign Relations’ (CFR) kurumunun damgasını taşıyor kitap.

Girişinde, yazar Manuel Hinds, kitabı yazarken CFR’da araştırmacı olarak bulunduğunu, yazma görevini kendisine kurumun verdiğini, görüşlerine derinlik katmak amacıyla bulgularını tartıştırmak üzere kalabalık katılımcılı iki toplantı düzenlendiğini özellikle belirtiyor.

‘Katılımcı’ deyip geçmeme bakmayın, her biri önemli üniversitelerde dersler veren, kurumlarda uygulamacı olarak çalışan insanlar bunlar…

Hinds, uzun yıllar Amerikan Merkez Bankası’na (Federal Reserve Bank) başkanlık yapmış Paul Volcker’den de kuvvetli bir destek aldığını yazmakta.

Zaten Volcker da CFR mensubu bir ekonomist.

Reklam

CFR Amerikan derin devleti mi?

CFR’yi bilen biliyor, ama ben yine de hakkında biraz bilgi vereyim.

ABD’de 1920’li yıllardan bu yana gelmiş geçmiş bütün başkanların bakan ve üst düzey bürokrat ataması için kaynak olarak yararlandığı bir kurumdur CFR. 1921 yılında dernek statüsünde kurulmuştur ve tüzüğüne göre ABD hükümeti ile resmi bir ilişkisi bulunmaz. 

Halk Cumhuriyetçi Parti’den birini başkan seçtiğinde, o, yanına CFR’den Cumhuriyetçi bilinen kişileri toplayarak devleti yönetir; Demokrat Partili biri başkan seçildiğinde, bu defa o partiye yakın bilinen CFR mensupları yeni başkan tarafından hükümette ve bürokraside görevlendirilir.       

Yabancı devlet ve hükümet başkanları da CFR’de sınanır.

Turgut Özal, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Bülent Ecevit, Abdullah Gül çeşitli vesilelerle ABD’ye gittiklerinde, New York’taki binasında düzenlenen ve Türkiye ile ilgilenen CFR mensupları ile çağrılıların katıldığı toplantılarda konuştular, ben de hepsinde orada bulundum.

O toplantılar ile dikkatimi çeken başka gelişmeler sırası ve sonrasında CFR konusunda yazdıklarım bir kitap hacmindedir.

Kimileri CFR için ‘ABD derin devleti’ dese de, kişisel kanaatim onun daha farklı bir derinliği temsil ettiğidir. 

Hakkında bu kadar bilgi yeter.

Monopoly, bildiğiniz gibi, zarla oynanan bir oyundur. Oyuncular birbirlerine karşı oynarlar. Oyun sırasında alım-satım yapar, kira toplar, ev ve otel sahibi olurlar; bazıları kazanır, bazıları ise oyun sonunda iflas eder. Amacı, oyuncunun rakiplerini iflasa zorlamasıdır.

Ekonomik bir masa oyunu işte.

Wikipedia monopoly oyununun 2015 yılında dünyanın dört bir tarafında 275 milyon satışa ulaştığını kayda geçiriyor.

Monopoly Şeytan ile oynandığında

Yazar kitabın en başında o oyunu hayali bir devletin başkanına Şeytan ile oynatıyor.

Hayali devlette hırslı bir başkan var. Aldığı kararlarla halkın karşısında başarılı görünmek ve her seçimden kazanarak çıkmak arzusunda. Ekonomide içinden çıkamadığı bir sorunla karşılaştığında yanı başında bulduğu bir de akıl hocası var: Şeytan

Zaten ilk hamleyi de Şeytan ona yaklaşarak yapıyor.

Şeytan öbür dünyada karşısına çıkan bir ekonomistin kendisinin karşılaştığı nakit sorununu çözmek için verdiği aklı devlet başkanına aktarıyor. Yerel para karşılığı halkın elindeki dolarları toplamasını ve o paralara kendi parasıymış muamelesi yapmasını öğütlüyor. 

Başkan yerel para – ‘Gogo’ adını taşıyor o para- ile dolar topluyor ve o dolarlarla yatırımlara başlıyor. Ancak attığı her adım çeşitli ekonomik zorluklar doğuruyor ve her sorunla karşılaştığında ne yapacağını sorduğu Şeytan’ın öğütlerini uyguladığında karşısına yeni sorunlar ve yeni bir öğüt çıkıyor.

Kitapta tam 12 sayfa tutuyor devlet başkanının Şeytan ile oynadığı monopoly oyununa dair giriş bölümü.

Enflasyon, cari açık, karşılıksız para basma, kaynaksız büyüme ve benzeri sorunlar çıkıp her birini savabilmek için yeni sorunlara yol açıla açıla sonunda iflas geliyor.

Monopoly oyununda Şeytan karşısında yeniliyor hayali ülkenin hayali devlet başkanı.

Sonunda anlatmak istemeyeceğim hiç de hoş olmayan şeyler yaşanıyor hayali senaryoda.    

Özeti şu: Elinde doları olan yabancılar için hayali ülke bedava hale geliyor. 

Kitabın sonunda yeniden monopoly oyununa dönülüyor ve 9 sayfalık yeni senaryo, oyundan kazançlı çıkan Şeytan’ın şerefe kadeh kaldırmasıyla sona eriyor. 

CFR’ı tanımasam, bu kitabı yazdırıp yayınlamakla, gelişmekte olan ülkeleri doları yerel para yerine geçirecek yanlışlıklar konusunda uyarmak istemiş diyeceğim ama, bildiklerim yüzünden bunu söyleyemeyeceğim.

Kafam karıştı demekle yetineyim.

‘Epistemolojik kopuş’ ve ‘nöroekonomi’ gibi kavramları anlamaya çalışmak varken Şeytan’a takılıp kalmak akıl kârı değil.

Şeytan ile monopoly oynamak bakan Nebati’nin o ünlü cümlesinden daha fazla kafa karıştırıcı çünkü.

ΩΩΩΩ

Reklam

37 YORUMLAR

  1. Gazeteciler birilerine yaranmak için yalan söylemez aksine yol gösterir
    Tabii ki havuzun haricindekilerden bahs ediyorum.
    Onlari ve Erdoğanın etrafındekeleri
    Kaya Türkmen ne kadarda doğru anlatmış
    . Stockholm’da görev yaptığında Büyükelçiliğimizi halkın hiç bir kesimini dışlamadan herkese açık tutan ve İsveç Türk Toplumu ile gönülden kaynaşan, üst üste 4 Türkiye Seçimini Stockholm’da bizlerle ele ele vererek başarıyla ve alnının akıyla yapan eski büyükelçimiz

    *Kaya TÜRKMEN*

    yine çok güzel bir yazmış.

    Paylaşıyorum !

    *Cumhurbaşkanına Açık Mektup*

    https://www.gazetepencere.com/cumhurbaskanina-acik-mektup/

  2. MUHALİFLERİ İMHA CÜMLESİ
    Yandaşların sülâlesine de saydırsan alkışlıyorlar.
    Alkış yandaşlar için bir taktir ve övgü ifadesi olmaktan çıkalı uzun zaman oldu.
    Alkış, uzun süredir Anadolu topraklarında zuhur eden en son sapık dinin biricik ritüeli.
    Dünyanın en saçma cümlesi.
    Bu cümle, muhaliflerin cümlesini imha için adeta atom bombası.
    Bu cümleye “anlam” yüklemeye çalışıp, bu cümleden anlamlı sonuç cıkartmaya uğraşarak “kafayı yesinler” diyerek sarfedilmiş bir cümle.
    Ekonomistlerin bu cümleden çıkarttıkları en anlamlı sonuç ise şu:
    ” Kemerlerinizi sıkı bağlayıp, başınızı ellerinizin arasına alınız.”

  3. Kılıçdaroğlu’nun Ak Parti’yi sıkıştırmak için yaptığı hamle neden boşa düştü biliyor musunuz? Çünkü Erdoğan, Karabağ’ı müdafaa ederken mezhepçiliği reddettiğini; Suriye ve Mısır halkının yanında yer alırken diktaya karşı olduğunu; başörtüsü özgürlüğünü savunurken halkının hizmetkârı olduğunu gösterdi. Türkiye’de başı açık ya da örtülü ayrımı yapmadan tüm kadınların özgürlüğünü savunan adam, ötekileştirilmeye çalışılan Aleviler için cemevi temeli attı. Yani hem Kemal Bey’in hem de akıldanelerinin öğrenecek çok şeyi var.

  4. Enseyi karartmayın, bizansta oyun bitmez, şeytana külahını ters giydirmek bu diyarda vakai adiyedendir, benden söylemesi…

    • Evet şeytana pabucunu ters giydirerek Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar, Kırım ve Adalardan tereyağından kıl çeker gibi kurtulduk. Neden? Çünkü H. Gayretin vehimlerinde vucut bulduğu üzere devlet aklı var bizde. Kur yükseldi ama sor niye yükseldi. Batıya büyük oyunumuzu oynamak için Hilal taktiğiyle TL yi ricat ettirdik. Şimdi Hilalin kenarlarından saldırıp dövizi ortamıza alıp yok edeceğiz. H. Gayret kardeşim de görklü tanrısından aldığı güçle çökmekte olan dövizin tabutına son çivisini çakacak. Reisin de bir planı var eminim ama o bile senin kadar ümitli değil be adamım. Adam zorlukların farkında ve bir çıkış yolu arıyor. Akıllı insanların desteğine ve fikirlerine muhtaç. Sen de tribünden tezahürat yaparak maçı kazandırabileceğini düşünüyorsun. Allah reisi senin gibi amigoların desteğine muhtaç etmesin

      • taktik reyizci, gökbörklü çakma perinçekci trole karşı gayrete gelmiş, ne oldu? Goebbels nizamnamede biibiinize çakabilirsiniz mi? dedi!

  5. …..
    Kaynaklarını geliştir, kendi kendine yetir!
    “Ne şeytan’ın yüzünü gör, ne de salavat getir”
    Ne kadar güzel şeyler söylemiş atalarımız,
    Gel sen kaale alma, borç al, elde olanı yitir!

    Ondan sonra bin sırtına, yüklü vatandaşının,
    Geliri art(a)masın, belası ol aklı başının!
    Ha şeytanla monopoly oynamak, ha kumar,
    Haddi hesabı pek yok, israf ile şaşaanın!
    …..

  6. KKM (kur korumalı mevduat) olayını yani TL yi USD ye perçinleme işini nereden öğrendiler diyordum. Sayın Koru sayesinde öğrendik.
    Bunların babaları da böyleydi.
    Babaları derken, Süleyman Demirel…

  7. Şeytan ile ilgili en güzel örnek Kuran’ dadır. “Münafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, “İnkâr et” der; insan inkâr edince de, “Şüphesiz ben senden uzağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım” der.” Haşr/16 Bu ne demek? Şeytan kaypaktır, güvenilmezdir, kendisine tabi olanları da ilk zorlukta yüzüstü bırakacaktır çünkü sonuç olarak Cenabı Hakkı tanımakta ve kendi nihai akıbetini de bilmektedir. Cezası ihmal edilmemiş imhal edilmiştir. Tul-i emel ile dünyanın sonuna daha var, diyerek kendini ve kendine tabi olanları gaflete ve akabinde dalalete sevk etmektedir. Ve en gafletli tul-i emel kaynağı ise siyasi ikbal ve ibka emelidir ki devirlerin en muktedirleri olan nicelerine iktidar kalmamış ve bu hakikat “külli atin karib” yani “bütün gelecekler yakındır” şeklinde ifade edilmiştir. Siyaset eğer mitomanik kişiler tarafından icra edilmeye başlarsa, etimolojik olarak soytarı, kepaze anlamında ‘maskara’ olmak onlar için kaçınılmaz kaderdir. Teemmel

  8. Evet , eğlenceli ama kinayeli yoldan da olsa acı gerçekleri de çok güzel dile getiren ilginç bir yazı olmuş; teşekkür ederiz .
    O inciye aslında her gün yeni bir inci daha ekleniyor , bu gün de ‘Baz etkisiyle Aralıkta enflasyonun inişe geçeceği ‘ incisi eklendi !
    Vallahi bizim ekonomiye bir de baz asit karıştı, iyi mi !
    Aslında Nebati , hiç de öyle asık yüzlü, çatık kaşlı , sert mizaclı biri değil; aksine güler yüzlü, neşeli, gözleri parlayan şen şakrak bir adam .
    Dolayısıyla bence maliye bakanından ziyade komedyen olması daha münasiptir!
    O zaman bizler de gülmekten yerlere yatarız , hayatımız daha güzel olur herhalde !

  9. Sayın Koru; Şeytan yenilmez değildir, öyle olsaydı insan yaratılmazdı. Artık vakti geldi.

  10. Konuyla alakası yok gibi görünebilir ama tam da konuyla alakalı bir konu;

    Az önce bir haber gördüm, “Kanada İran devrim muhafızları ordusunu terörist grup ilan edip 10 bin mensubunu da müeyyide uygulanacaklar listesine almış”

    Erdoğan hükümetinin İrandaki insanlık dramına hiç ses çıkarmadığı İranla yakın ilişkisi bilindiği halde yaşanan utanç vesilesi uygulamalara müdahale etmekten sürekli kaçınıyor. Bu konuda bir çok eleştiri de alıyor. İran değerli petrol üreticisi ve İranı bekleyen son sanırım bizi de bekliyor. Ve bu sonu hazırlayanlar da ülkelerin kendi iktidarları.

    Ne hayret bir şey ki artık Uluslararası bir şebekenin varlığı iyice gün yüzüne çıkmışken kimsenin kılı kıpırdamıyor.

  11. sayın nebatide olmasa hiç neşelenemeyeceğiz.
    ekonominin düzelmesini umanlar var, lakin işin içinde umutta olsa bir dayanağının olması gerekir. hangi plan hangi proje var ki biz bakıp sabır edelim, umut edelim. yok.
    ülkenin ekonomisinin yapısı ortada.
    dışarıdan gelecek yatırıma ihtiyacı var, akp iktidarı içeride ve dışarıda itibarı ise hiç bir itibarı kalmadığından günlük değişen politikaları nedeniyle ülkenin görünümü de sürekli değiştiği için yatırımcı gelmiyor, olan gidiyor. ülkenin ekonomisi dışa bağımlı olduğu için israflar ve yolsuzluk skandallarıyla beraber ekonomi çöküyor.
    mesela sayın kılınçdaroğlu için fezleke ne anlama geliyor?
    ülkenin fakirleşmesi anlamına geliyor başka bir sonucu da yok zaten.
    ne olabilir ki?
    ana muhalefet partisi liderini yargılamaya çalışmak, büyük şehir belediye başkanlarını yargılamaya çalışmak, herkesi CB hakaretten yargılamaya çalışmak, basına sansür, boşanma davasına yayın yasağı, yolsuzluk iddialarına engelleme, gece yarısı MB başkanını görevden alma, gecelik kararlar, yaptım oldu, oldu yakıştı kararlar, kutuplaştırıcı beyanlar o ülkeye yatırımcı mı gelir?
    sonuç,
    fakirleşmek, yoksullaşmak, yalnızlaşmak, gerilemek, kutuplaşmak.
    akp iktidarda kaldığı sürece yaşayacağımız yaşadıklarımızın devamı olacak, ülkenin hali ortada.
    bunu nasıl ifade edebilirsiniz peki
    “Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.”
    dersiniz tabi ki.
    gerçi ben nöroekonomi meselesini önemsiyorum ama işin klasik kısmındaki makro ve mikro düzeyde sadece yanlışlardan söz edilen bir ülkede nöro düzey muhabbeti oruçluyken sakız çiğnenir mi bağlamında, işgüzarlık tadında
    abesle iştigal havasında
    oluyor sanki.
    yani bildiğin laf kalabalıklığı.

    • geçmiş aylardan aklımda kalanlar:
      -ırakta kendi vatandaşını gazlayan,
      komşu iran ve kuvaytle savaşıp kaybeden,
      şimdi terör belasını bşımıza musallat eden,
      sonra b.k çukurunda saklanırken yakalanıp ibretle asılan!!! heykelleri de kırılmıştı!
      bir dictator eskisi geldi aklıma.
      -sayın RTE’nin Esad a selam çakması Esad’a yapılan bir kıyak😊 olarak ..
      aynı zamanda suriyelilerin akıbetini belirlemeye çalışan siyasiler..
      -bunu gören macronun yunanın miyavv sesi😻😻 😂😂😂
      -ve bizim bakanın👀 laf kalabalığı..
      ben ızdırap çekiyorum, bak git! türban çarşaf işini sokuşturamazsın diyom..
      zelenskiyle putini zaten tarih yazmayacak bile!şeytan azapta gerek lafı..
      bu dönemde tek söylenecez bence.

    • Aleviler sevindi.

      Yabancı istihbaratların “kadrolu kaşıyıcıları” delirdi.

      Cumhurbaşkanı Erdoğan tarihi bir hamle yaptı.

      Alevilerin taleplerine ilişkin en büyük adımı attı.

      Cemevleri resmi statü kazanıyor.

      İsteyen Dedelere devlette kadro ve maaş verilecek.

      Cemevlerinin su, elektrik, yapım, onarım, bakım giderleri devlet tarafından karşılanacak.

      Bunlara daha önce kimse cesaret edebildi mi?

      -Hayır.

      Ne yaptılar?

      -İstismar ettiler.

      Peki şimdi ne yapacaklar?

      -Alevileri kışkırtma çabalarını sürdürecekler.

      Sorundan beslendikleri için aç kalacaklarını biliyorlar.

      Hemen refleks gösterdiler.

      Beğenmemişler.

      Diyanet İşleri Başkanlığı ortadan kaldırılmadıkça atılan hiçbir adım sonuç vermezmiş!

      Yapılan iş Alevileri kontrol altına alma çabasıymış!

      Bunların tepkisine bakılırsa çözüm için “Aleviliği sanki İslam dışı kabul edip ayrı bir din olarak resmen kabul etmek” gerekiyormuş!

      Zihniyete bak…

      Aleviliğe ve Alevilere en büyük iftirayı atıyorlar.

      Kitabı, Peygamberi, kıblesi, inancı bir olanları ayırıp, çatıştırmaktan başka dertleri yok.

      Kim bunlar?

      -On yıllar boyunca, Türkiye’yi sağ-sol, ilerici-gerici, Alevi-Sünni gibi kamplara ayırma stratejisini uygulayan yabancı güçlerin içerideki temsilcileri…

      Fondaşlar…

      Türkiye’nin sorunlarının Türkiye’de, birlik, bütünlük içinde, yerli ve milli imkanlarla, milletin azim ve kararlılığı ile çözülebileceğine inanmayanlar.

      Çıldırıyorlar.

      Daha da çıldıracaklar.

      Geçmiş olsun.

      Art niyetliler kaybetmenin acısıyla kıvranacak.

      Türkiye’nin her ferdi birinci sınıf vatandaş olduğunun gururuyla birliğe, kardeşliğe daha da sarılacak.

      Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı tarihi hamle ile önemli bir eşik daha aşıldı.

      Çıta öyle yükseldi ki, ne kadar zıplasalar boş…

      • yorumuma yaptığı katkı nedeniyle,
        bu yoruma cevap olarak,

        “Neoklasik din düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal din ve nöromezhep ile daha fazla önem kazanmaktadır.”

        diyorum,
        aklı başında olanlar için yeterli ve yeterince anlamlı oldu zannedersem.

  12. şeytanla dans edilmez, şeytanın oyunuyla başedilmez. sadece yapabileceğiniz,
    “şeytanın oyununa gelmemektir”.
    büyük şeytan 😈 kim? onu bilmek gerekir.
    -“biz bu dönemde mevcut yönetenlerle devam edeceğiz” der!🙁😯😦 büyük şeytan.
    ne annadın? K.oğlu gelsin bizi kurtarsın mı?😂
    hetorokratta zaten size, bu iş sizi aşar diyor.
    👂imam-hatip mezunu biriyle dini tartışmaya girmek! yada onu oturup dinlemek!!!🤗.
    😭maliyeciyle vergim azalsın diye tartışmak😂
    🤖faiz- borsacıya tere satmaya kalkmak😭😭
    son söz:
    yönetenler şeytanlamı dans ediyor, şeytanla pokermi oynuyor bilemem ama, tahminim bu oyunun sonunda bir”adam kazandı” cümlesi kurulamayacağı!!!😯🙁🤗
    lakin Atatürk’ün politikası ile bir yyıl idare ettik vesselam, bir elli teele pardon yıl daha rahat edebileceğiniz politika uygulanıyor diyorsanız!..
    oyunu siz kazandınız😊👏👏👏🤗.

    • Şekispir kardeşim😊
      😎Döktürmüşsün yine epistemolojik epistemolojik
      Anlayacağım elbet bir gün ben de seni😜
      Dövdüğünü mü sevdiğini mi😄

      • im desem perinçek sevinecek, Erbakan’ı severdim desem özal gücenecek (rahmetli olsalarda adlarını anmak ta güzel).
        tek tesellim iktidar yada muhalet dahil kurumlar dahi bu siteyi yorumlarıyla birlikte takip ediyor olmaları.🤗
        – Enflasyon var, ücret adaletsizliği var, müsriflik dizboyu, kurumlar kanunlar yerine oturtulamıyor (yada bilerek geciktiriliyor),
        ama siyaset türban, ibadet, toplum ihtiyaçları, vb şeyler üzerine manşetleri işgal ediyorlar haksızca! oysaki bunlar mecliste görüşülüp hallolduktan sonra kullanılmalı seçim malzemesi olarak.
        -ekonominin antidotunu arayıp bulmak yerine, ah vah dinlemeye çıkıyor muhakefet çarşıya, uğruyor esnafa🙁.
        -siyasetçiye akıl vermek boşuna.
        -RTE ‘nin tekrar başgan kalmasını istesem, partisini de isterem anlarlar,
        -Kılıçdaroğlu doğru yolda desem, doğruyolun devamı çıkıyor Meral bacıya😊.
        -birileri ayırmış bizi karpuz gibi ortadan, tepemizde sallanır demoklesin kılıcı gibi uşakları birilerinin maşası.😠
        ama, fakat,..
        *tek söyleyeceğim, umarım masadakiler düşmezler başgan olma sevdasına!
        *mevcutlar gitsinde!… yanlışına!.
        velhasıl kelam, çalışacak herkes!!!
        vatanımızı da savunacağız, inancımızıda koruyacağız!..
        ne başkomutanımızı b.k çukurundan alıp darağacına götürmelerine!..
        ne de insanımızın Ege’den geçmek isteyip botların delinmesine,
        izin vermeyecek, o duruma getirmeyeceğiz güzel ülkemin güzel insanlarını🤗.
        yolu mu?
        sadece sandığa giderken doğru ve isabetli seçim yapabilmeyi öğreneceğiz!!!

    • O söylemeden ben söyleyeyim.
      Başörtüsü, anayasal güvence altına girerse biliniz ki
      Kemal Bey sayesinde.
      Yani laikçi kesim onun bu azizliğini hiç unutmasın.

      • laiklik ilkesi var olduğu sürece böyle değişiklikler yapılmaz! boşuna işlerle meşgul etmeyin artık insanlar ne dertteler?
        bir siyasetçinin birrşeyi istiyom!!!
        demesiyle ..
        yaa.. yanlış burda belkide!

        • Laikliğin başörtüsü ile ne ilgisi var efendim. Laiklik kimsenin kıyafetine karışmaz aksine doğrudan özgürlükle ilgilidir ve kıyafet özgürlüğünü mecbur eder.

          • kelimesi en tepede durduğu sürece,
            inancını yaşamak isteyenin önünü açacak, kolaylaştıracak! düzenlemeler haricinde!!!
            hiçbir işlem eylem yapamaz tasarrufta bulunamaz hiçkimse! sayın Baran.
            yani inancı yönlendirip kullanamazsın!
            tepesine adam dikip aylık dahi bağlayamazsın! (şimdilik büyük çoğunluk oluşturduğundan iyi oluyor, çoğunluk tercihi dikkate alınıyor)
            bak ABD ‘ye, kiliseler boş! masrafları papazlar dernekler karşılıyor,( bazanda çarpıyor).
            Allah İslam ‘ı o günlere getirmesin, getirmeyecekte inşallah.
            TBMM meclisine ve hükümete güvenelim, devletimizin arkasında duralım!
            bu işleri en iyi bu şekilde yaparız bence.

  13. Eğer AB’ye girseydik, paramız Euro olacaktı ve bağımsızlığımızdan vazgeçmiş olacaktık. Bana sorarsanız bu en akıllıca iş olurdu. Şu anda güya bağımsızız. Ama TL denilen paramıza kendi vatandaşımız dahi güvenmiyor. İktidar da kimsenin güvenmediğini bildiği için dolara endeksli “kur korumalı” TL mevduat hesabı uydurdu kafasından. Bunun tam dolarizasyondan farkı yok elbette. Kendi paranıza verdiğiniz yüksek faizi bile kimse takmıyor çünkü. Neden böyle? Çünkü elinde para basma yetkisi olan iktidar istediği gibi karşılıksız para basıyor, paranın değerini çöpe indiriyor ve açıkçası enflasyonun gazına bakarak cebimizden emeğimizi ve biriktirdiğimiz üç beş kuruş ve taşınmazın değerinden gün be gün çalıyor. Bunu yapabiliyor çünkü denetim dışına almış kendisini, hesap soracak bir tane kurum bırakmamış, vatandaşa da sabah akşam Ayasofya, dış güçler, faiz lobisi gibi saçmalıkları yedirebiliyor. Bu zarar ziyanı doğru okuyabiliyor olsaydık çoktan Euro’ya geçip az sarsıntılı bir ekonomiye sahip olmuştuk. Böylece cebimize ortak olan yolsuz ve hırsızları da defetmiş olurduk. Ama tercihi “bağımsızlık”tan yana yaptık, yani sefilleri oynamayı, hem de bitmeyecek şekilde kabul ettik.

    • Avrupa ile kanki olmamızı istemiyor büyük baba şeytanları belkide sayın Ender.
      ve bu durumu Avrupa’ya kabul ettirmiş füzeden surları inşa ettirmiş!!!
      yani birtek biz annamamış olmuyormuyuz?
      TR topraklarına hükmeden bir aeropa!!!😂😂😂
      ve seyreden emperyalist güçler😭😭😭

    • sen batıya girme hayalleri kurarken ender,
      dua ette batı önce seni NATO’dan çıkarttırıp,
      sonra en tehlikeli yakın düşman!
      yokedilmesi gerekir!
      sınıfına sokup, saldırmasınlar!!!

      • Sözcü gazetesi röportaj yaptığı cihat yaycı’nın sözlerini birinci sayfadan kocaman puntolarla vermiş: “Amerika Yunanistan’a silah yığınağı yaparak Türkiye’yi işgale hazırlanıyor”

        Gazeteyi çevirip arka sayfasına bakınca da Özdil’in iki sütun yazısını görüyorsunuz :”guguk kuşu operasyonu.” Yazının içinde de bu operasyonu kaç kere yazdığını anlatıyor: “sekiz milyon sekiz yüz bin sekiz yüz doksan sekiz kere yazmış, yoğun istek yapanların hatırına bu gün bir kez daha yazmış” mı etti sana max plus!

        Yılmaz Özdil milyon kere milyon guguk kuşu operasyonunu yazmış ama gene de yazmaya devam edecekmiş. O kadar çok okuru var televizyonlarda programlara çıkıyor bir o kadar da izleyicisi var yetmiyor bir de tiyatroda anlatıyor canlı dinleyicileri de var ama bir tanesi de çıkıp sormuyor ki Yılmaz Yılmaz bu guguk kuşu yumurtasını kimin yuvasına bırakmış, bir kerecik olsun bunu bir yaz da biz de anlayalım demiyor.

        Seyircisi sormuyor Yilmaz söylemiyor habire yazıyor, ekmeğine bakıyor.

        Hayır o değil de desteklediği siyasetçiler de çağırıp demiyorlar ki Yılmaz sen böyle ortaya topu bırakıyorsun da şu kritik zamanda seçim arefesinde yazdıklarından millet ittifakını anlayan olur demiyor galiba. Öyle ya topu ortaya attın da ya karşı takım kaparsa topu, bari adrese at da kimse sinsilik yapıyor demesin.

    • Avrupa Birliğine girseydik tabi ki iyi olacaktı. Ancak, senin Yunanlı dostlarının ve bağnaz benzerlerinin bu konuda yaptıklarını görmemezlikten gelmene ne demeli? Kimbilir, ilerde durumlar değişebilir belki bu iş yine gündeme gelebilir. DiNi şuursuzluğun, dini cehaletin bu günkü kadar fazla olduğu bir dönemde gir(e)memek belki de hayrımıza olmuştur. Yoksa, aralarında hristiyan olup çıkanlarımızın sayısı epey fazla olurdu, korkarım. Dışarı açılan Türk(iyeli)lerden en fazla eriyip kaybolanlar CeHaPe kesiminden ve o değerleri el üstünde tutanlardan. Var mı bir itirazın?

    • Ender bey şimdi para birimi euro olan ülkeler bağımsız değil mi? Mesela yunanistan ya da italya, ya da avusturya, sömürge mi bunlar?

  14. Sonuçta bizim gelişemeyen ülkemizin yöneticileri de bir senaryo oynuyorlar. Eminim bu senaryo da karşıdaki oyuncular tarafından gayet iyi okunuyordur. Mikro makro farketmez, elinde sınırsız kaynak bulunanlar herşeyi gayet iyi takip ediyordur. Resmî enflasyon yüzde seksen, gerçek enflasyon yüzde yükseksen ilken dolar 18’de çakılmış görünüyor. Bunu da bilebilecek ekonomistler dışardan getirilen dövizlerin satılarak doların artışının önlendiği şeklinde açıklıyorlar. Bir hesaba göre 200 milyar dolar üzerinde bir kaynak satılmış son 20 ayda. Şimdi bu pek sürdürülebilir bir senaryo olarak görülmüyor. Saadet zinciri bir yerde kopacak. Elimizde bilinenler çok az. Herşeyi kapalı kapılar arkasında gizli saklı yapıyorlar. Artık bir demokrasi değil burası. Hesap soramıyoruz, dolayisiyla öngürülebilir bir ülke değiliz. O yüzden kimse buraya gelip yatırım yapmıyor. Kalıcı gözle bakmıyor. Kendi vatandaşımız bile nasıl buradan kaçarım hesabı yapıyor. Çünkü öngörebildiğimiz tek şey, yarın ne olacağını bilemediğimizdir. Bu ortamda en iyi karar çıkış elbette. İktidar bunu daha iyi telefon almak için gidiyor vatan hainleri diye açıklıyor. Onun da öngörüsü bu kadar işte. Telefonu lüks olarak gören bir zihniyet. Buzdolabını da kendilerinin getirdiğini sanıyor. Neyse çok geçmeyecek, önümüzdeki seçimle birlikte bütün taşlar yerine oturacak ve zarar ziyanı gayet iyi göreceğiz.

  15. Sabah sabah ‘şeytana pabucunu ters giydirecek bir yazı’ olmuş, kaleminize sağlık

  16. Haluk Börümcekçi’nin “faşist enternasyonel” diye tarif ettiği tanıma uyuyor o zaman bu CFR.

Yoruma kapalı.