Adalet.. yargı.. FETÖ.. ihraçlar.. Bana bu yazıyı yazdıran bunlar..

28
Reklam

Rakamların benim üzerimde korkutucu bir etkisi vardır.

Korkutucu son rakam yargıdan geldi: Bugüne kadar FETÖ’den dolayı ihraç edilen hakim ve savcı sayısı 4 bin 88 olmuş…

Bir yargı mensubunun.. ilkokuldan başlayarak hukuk fakültesi ve sonrasındaki kariyer yolculuğunun uzunluğunu düşünürseniz.. öyle sıradan bir biçimde değil ama her durakta biraz nefes alarak düşünürseniz.. bu rakamın soğukluğuna sığınarak ifade edilen olayın.. tek tek bireyler, onların yakınları ve yargı camiası açısından ne anlama geldiğini hesap etmekte zorlanmazsınız…

Kolay bir iş değil.

İhraçlar durmaz

İhraç edilen savcı ve hakimlerin sayısını öğrendiğimiz gün, HSYK kararıyla, 202 hakim ve savcı daha ihraç edildi.

FETÖ konusunun gündeme düştüğü son tarih olan 15 Temmuz (2016) darbe girişimini başlangıç noktası olarak seçsek de durum değişmiyor: Bayağı geç gelen bir topluca ihraç kararı bu.

“Yeni ByLock listesi gelmiştir” gerekçesi geçersiz. İhraç kararını gerçekleştiren HSYK’nın en etkili ismi, Bu ihraçların hiçbiri ByLock’tan değil. Bizde ByLock’la ilgili hâkim – savcı kalmadı” diyor…

Bu insanlar telefonlarına ‘ByLock’ indirmediği ve haklarında daha önce örgüt ile ilgi ve iltisak kurulamadığı halde, bu yeni liste nasıl oluşturulmuş olabilir?

Reklam

Onun da cevabı aynı kişiden; HSYK başkan vekili Mehmet Yılmaz’dan: Daha önce haklarında işlem yapılmış yargı mensupları etkin pişmanlık yasasından yararlanmak istemiş.. kendilerine ‘tanıklık’ fırsatı tanınmış.. onların verdikleri ifadeler bu kişilerin ihracını getirmiş…

Epeydir söylenti olarak kulaklara gelen haber, demek ki, gerçekmiş…

Söylenti şuydu: Haklarında işlem yapılan kişilere ‘etkin pişmanlık’tan yararlanma hakkı tanındığında.. FETÖ irtibatını bildikleri kişilerin listesini hazırlamaları kendilerinden talep ediliyormuş…

Mehmet Yılmaz o süreci şöyle anlatıyor:

“Sadece itirafla ihraç şeklinde karar vermedik. Etkin pişmanlık yoluyla gelen her itirafı haksızlıklara yol açmayacak şekilde, samimiyeti ve doğruluğunu, somut olayla karşılaştırarak tespit edip böyle bir karara vardık. Uzunca bir süre değerlendirdik. Çapraz anlatımlarla ifadeleri değerlendirdik. HSYK Genel Kurulu’nca gerekli adımlar atılıp oybirliği ile açığa almadan direkt ihraç kararını verdik.”

“Gizli bir örgütü başka türlü ortaya çıkarmak mümkün değil” de demiş 2. Başkan Yılmaz.

Herhalde dediği doğrudur.

Ancak sorun şurada: Savcılar ve yargıçlara görevden ihraçlarıyla sonuçlanabilecek bir idari yöntem olarak uygulanan.. acaba yeryüzünde ilkel toplumlardan bu yana uygulanan hukukun temel ilkelerine ne derece uygundur?

Reklam

Mesela Latince deyimiyle ‘habeas corpus’a uygun mudur? Kendisine yargı önüne çıkarılıp savunma hakkı tanınmamış birine yapılan uygulamanın ‘âdil’ olduğu söylenebilir mi?

Ya da bizde hemen herkesin diline düşmüş biçimiyle “İddiasını ispat iddia sahibine aittir” kuralına uygun mudur?

Kriptolar.. her yerdeler..

Bu soruları aklımızdan geçirmememiz için ortaya atılan ‘kripto’ sözcüğüne fazlasıyla değer verildiği anlaşılıyor.

‘Kripto’ demek, dış görünüşü, çevresi, günlük alışkanlıkları, ailesi ve aile yapısı itibariyle irtibat kurulamasın diye, hem örgütü hem de kendisi tarafından değişik saptırmaca taktikleri uygulanmış kişi demek…

Derin.. derin.. derin saklı kişi…

FETÖ özelinde böyle tiplerin yaygın biçimde var olduğunu düşünmeye başladığınızda.. hemen heryerde bir ‘FETÖ’cü’ görmemek imkansızlaşıyor.

Herhalde böyleleri de vardır, ama kaç kişidir dersiniz? Kimliği öylesine derin gizlenerek yargı içerisine sızdırılmış ve ancak şimdi gerçek kişilikleri fark edilebilmiş 202 kişi olabilir mi?

OHAL ve hukuk

Ülkemizde uğursuz darbe girişiminden sonra başlatılan bir OHAL uygulaması olduğunu biliyorum; tabii o uygulamanın, yolu kısaltmak için bazı kurallardan vezgeçilmesini mümkün kıldığını da…

Ancak bu kolaylıklar, dünyanın her tarafında, zorunluluk durumunda uygulamaya konulduğunda, yönetimde bulunanların işlerine yararken, yargının muhalefeti duvarına çarpmaktadır.

Bilinen şudur: Yönetimde bulunanların işini kolaylaştıran OHAL’den yargı kurumu hoşlanmaz. Geçici gördüğünden katlanır katlanmasına, ancak hukukun ilkelerini fazlaca zorlamadan yürütülmesi uyarısını da ihmal etmez.

Ben mi yanlış biliyorum yoksa?

Sadece sorup geçeceğim önemli bir sorum daha var: Yargı mensuplarının kendilerini kurtarmak için başka meslektaşlarını zor duruma düşürecek bir yöntemden yararlandırılması acaba ne kadar doğrudur?

Bir tek kişi yanlış yere mahkum edileceğine.. 10 suçlunun serbest kalmasının tercih edileceğine dair temel kuralı da unuttuk galiba.

Hukuk hukukçuların himayesinde

Yargıçların şu ortamda zor bir görev yürüttüklerini ben de biliyorum; ancak zor görevi kolay yürütmenin bir yolu var: Hukukun temel kurallarından hiç ayrılmamak…

Hatırlatmak istediğim budur.

ΩΩΩΩ

Reklam

28 YORUMLAR

  1. Fehmi bey merhaba. Ben bir asker cocuguyum. Babam 10 ay once tutuklandi ve 2 ay once ilk mahkemede tahliye oldu. Bundan 2.5 ay once de ihrac oldu. Babam harp okulundan atilan bir ogrencinin yalan ifadesi sonucu tutuklanmisti zaten. Simdi yukarida yazmissiniz 8 ay sonra ne bulundu da ihrac oldular diye. Hadi yukarida yazdiginiz 200 kisi hakkinda itirafcilar ifade verdi. Ama babamla beraber tutuklanan ve 8 ay ihrac olmayan 15 asker hakinda da mi itirafci olanlar oldu? Resmen bu insanlar son khk ile posete konur gibi ihrac oldular ayni anda. Hepsi de 8 ay sonra ihrac oldu. Hepsi de ayni anda tutuklanmisti. Ataturkculugunden kendimiz kadar emin oldugumuz insanlar ihrac oldu. Yaziktir gunahtir Fehmi bey. Birisi gidip adliyeye hakkinizda ifade veriyor ve cat tutuklanip ihrac oluyorsunuz. Inanin bana savcilik babamin dosyasina tek bir iddia dahi ekleyemedi 10 ayda. Ancak neden 8 ay sonra ihrac oldu. Magdur edebiyati yapmiyoruz magduruz Fehmi bey.

  2. Düpedüz 90/100 haksız uygulamalarla dolu bir ohal süreci işliyor.
    Haklı haksız yargılanmadan insanlar işinden gücünden onurundan ediliyor.

  3. fehmı bey ben de bu 202 kıişilik listenin içindeyim.inanın fetöyle hiçbir irtibat ve iltisakım yoktur. bu ülkede cemaatlerin bile varlıgına tahammül edemezken fetö sebebiyle ihrac edilmek insana nasıl koyuyor anlatamam.inanın boş kaldıgım her an aglıyorum ve bana bunu layık gören insanlara beddualar edıyorum.insallah bu beddualarım allah katında kabul görür. çünkü bu zulmu yaşatan insanların allah korkusu olduguna ınanmıyorum.allah korkusu olmayan bır ınsana beddua etmekten de çekinmiyorum.bu ihracları yapıp insanların gelecegini karartanlar yalnızca şüphe üzerine hareket edip karar veriyorlar.şüphe üzerine insanların gelecegiyle oynayıp geçmişinden, arkadaslarından, sevdıklerınden kopartan insanlara allah aynı şekilde muamele etsin insallah. korktugum için gercek ismimi yazmayacagım.gerci bulmak isteyen yine bulur.buyursun bulsunlar.daha kötü ne yapabilirlerki

  4. Fehmi Bey yine kitabın orta yerinden ve cesur bir yazı yazmışsınız. Ben de ihraçları Anayasa’ya aykrılık açısından inceledim ve Prof Dr. Kemal Gözler’in de makalesinden yararlarnarak bazı tespitler yaptım.

    Hâkim ve Savcıların Meslekten İhracına Dayanak Teşkil Eden 667 Sayılı KHK’nın ve Diğer OHAL KHK’ları En Az 4 Açıdan Anayasa’ya Aykırıdır. magdurhakimlervesavcilar.wordpress.com
    ÖZET : HSYK, 24.08.206 tarihli kararıyla 2847 hâkim ve savcının meslekten ihracına karar verdi. Sonraki tarihlerde verdiği ihraç kararlarıyla Nisan 2017 tarihi itibarıyla bu sayı 4000’i geçti. HSYK, hâkimler ver savcılar hakkındaki ihraç kararlarını 667 Sayılı OHAL KHK’sına dayandırmaktadır. Anayasa hukuku Profesörü Kemal Gözler 17.02.2017 tarihli akademik makalesinde anılan 667 sayılı KHK’nın da içinde olduğu OHAL KHK’larının (bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıda sayılan yönleriyle Anayasaya aykırı ve geçersiz olduğunu belirtmiştir:

    1- Anayasa’nın 121. maddesine göre OHAL KHK’larıyla sadece OHAL’le ilgili konularda düzenleme yapılabilir. Bunlar da temel olarak şiddet olaylarını engelleme kamu güvenliğini sağlama gibi konulardır. Kamu görevlilerinin meslekten çıkarılmasını kolaylaştıran bir KHK’nın OHAL’le ilgisi yoktur.

    2- Anayasa’nın 121. maddesinin gönderme yaptığı TBMM İç Tüzüğünün 128. maddesi gereğince OHAL KHK’ları en geç 30 gün içinde görüşülüp karara bağlanmak zorundadır. Ancak 667 saylı KHK 23 Temmuz 2016 tarihinde çıkarılmış ve yasal süreden çok sonra ve 8 Kasım 2016 tarihinde TBMM tarafından onaylanmıştır. Süre şartına uyulmadığı için geçersizdir.

    3- Anayasa Mahkemesi’nin 1991 tarihli kararında belirtildiği ve doktrinde de kabul edildiği üzere olağanüstü hal yürürlükten kalkınca OHAL kararnameleri geçersiz hale gelir. Bu yüzden 667 sayılı OHAL kararnamesine dayalı olarak yapılan ihraçlar da geçersiz hale gelecektir.

    4- İhraç kararına gerekçe olarak ‘terör örgütü üyeliği veya terör örgütüyle iltisaklı olma’ suçları gösterilmiştir. Ancak hakkında bir mahkeme kararı olmadan insanların bu suçu işledikleri kabul edilerek kamudan çıkarılmaları Anayasa’nın 15. maddesinde düzenlenen “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” şeklindeki ilkeye aykırıdır.

    Yukarıda belirtilen kesin geçersizlik nedenlerine dayanılarak ileride diğer OHAL KHK’ları gibi 667 sayılı KHK iptal edilecektir. Bu yüzden her yönüyle Anayasa’ya aykırı bir KHK’ya dayanarak ve Anayasa’daki ve Hâkimler ve Savcılar Kanunu’ndaki tüm güvenceler yok sayılarak, suç ve cezaların şahsiliği, itham edilen kişiye savunma hakkı tanınması, masumiyet karinesi başta olmak üzere hukukun temel prensiplerine aykırı şekilde verilen bu ihraç kararları kanaatimce hukuken yok (mutlak butlan) hükmündedir. İleride bu hukuki yokluk durumu dikkate alınarak, mağdur edilen kişiler özlük hakları kendilerine iade edileceğinden en ufak bir şüphem yoktur.

  5. Böyle bir günde böyle bir sese ihtiyaç var. Fakat, o badireleri yaşıyan Tayyip beye de hak vermemek elde değil. ” İğ’de de var, bekerede de var, buna sebeb olan kahpe’de de var” suç. (G.Antep atasözü), hangisine yanayım… Bir zamanlar, – hukuki görev ifa ederken, ” İslam Adliye Teşkilatı” diye bir kitap okumuştum. Orada, “şahit” in sıfatlarını detayları ile anlatmıştı. Fakat, “hakim”‘e gelince, bir cümlecikle geçiştirmişti ! de tuhafıma gitmişti. Kafamdan bir türlü atamıyordum. Bir gün, kıyassız insan, Hz. Peygambere’in yaşadığı şu olay hatırıma geldi. Peygamberimiz (s.a.v) hakemlik ettiği kişilere dönerek, “şimdi ben bu kararı verdim, ama, siz ne kadar doğru anlattı iseniz, benim Kararım o nisbette doğrudur. Ne kadar…..” diye ilave etmişti. Hakimde vicdan ve adalet hissi ne kadar olursa olsun, “karar” ı şahitler yönlendirecektir. Bugün mahkemeleri yanlış karara yönelten, ard niyetli bilirkişi raporları ve şahitlerdir. “iğne’ği sana, sonra, çuvaldızı el’e batır” demişler. Uzun çilelerle belki, -bir fakirin- tıp talebesi olacak çocuğu yerine, hak etmiyen bir başkasının kazanmasına vesile olmak veya “.. tay” lardan birine dahil olacak elyak biri yerine, liyakatsiz ve merhametsiz birinin girmesine – nahak yere -vesile olmak, “ömür boyu” mahpus olmıya vesile olmaktan daha mı hafif bir suçtur ? Devletin bir malını, madenini, “ucuza kapatıp” başkalarına engel olmak daha mı az bir suçtur ? Hani, adam diyordu, “bunu sana tek başına yedirirler mi ! ” Bütün husumetlerin sebebi bencillik, biz duygusu, hırs ve menfaat duygusundan kaynaklanıyor. (İslam bunları zemmetmiştir). Dünya etme, bulma dünyasıdır. S.Karagülle’nin teklifi düşünmeğe değer görülmelidir.Çok yakın tarihte, Menderes’ten bu yana cereyan eden hadiselere, ibret gözü ile bakın: “Kul zulmeder, kader adalet eder” . Hz. Musa ve Hızır ” hadiselerini de hatırlayın. Demek o ki, trafik memurluğu yapmamak lazım. İbadettekileri bilhassa iyice ayırd etmek lazım. Şahsi husumetlileri tanımak lazım (bildiklerimiz de var). ve – bilgili ve bilgili çocuğu olarak, ” 1 saatlik adaletin, 1000 yıllık ibadetten hayırlı ” olduğunu hiç unutmamak lazım.

  6. Fehmi Abi , Aristo idi sanırım.”Kanunlar örümcek ağı gibidir.Büyükler deler geçer ,küçükler takılır kalır” diyen. Bu insanların içinde elbette hak edenler vardır. Ama büyük bir çoğunluk bunu hakketmedi etmiyor da. Ben aynı yerde çalıştığım iş arkadaşımın yiyecek ekmeğe muhtaç olduğu durumu görmekten kendi payıma utanç duyuyorum. İnsanların kod isimleriyle yorumlar yapmasını da anlamıyorum. Yazdıklarınızda yerden göğe kadar haklısınız. Her şerde bir hayır vardır derler. Eskiden siz sadece yazıyordunuz. Şimdi bizde eşlik ediyoruz. Böyle daha eğlenceli olmadı mı?

  7. Fehmi bey, elinize yüreğinize sağlık.

    Mahkeme 8 bin darbeci var dedi, KHKlar ile 100 binden fazla insan işinden oldu. Bu nasıl adalet? Bu insanlara iş verilmiyor. Bir arkadaşım iş sitelerinden 1700den fazla işe başvurmuş. Ben 100den fazla. Cevap yok. Cevap verenler de KHKlı olduğumu öğrenince hemen vazgeçiyor işe almaktan. Yine birini işe almışlar, 3 gün sonra patronun arkadaşları korkutmuş adamı “sen napıyosun, denetime gelirler” diye. Yine sağolsunlar, patronu arayıp işten çıkarmasını tavsiye edenler olmuş.

    Bu insanlara ağaç kökünü layık gören siyasetçiler, rektör kademesinde insanlar var.

    8 aydır İdare mhk, Danıştay, AYM, BİMER, Valilik dediler şimdi Komisyon kurulacak. 54 gün geçti hala kurulacak. Bir siyasi diyor ki 16 nisana kadar kurarız! bu ne demek? AİHM bekletiyor, sözde iç hukuk varmış.

    Biz de sesimizi twitterdan @gokhanozbek @khk_magduru86 gibi dostlarla duyurmaya çalışıyoruz sizin gibi aklı hür vicdanı hür insanlara. Bu yazınız gibi bir yazı da 100 binden fazla KHKlılar için yazamaz mısınız?

    Yok sayılane emeklerin yanında intiharlar (48), bunalımlar, boşanmalar, işsizlik, dert tasa sıkıntı dört bir yanda kol geziyor. Bu karanlıkta bir el uzatın, bir fener yakın bize.

    Şimdiden teşekkürler…

  8. KHK ile ihraçlar daha mı adaletli? 100 bini geçti hakkında sorgusuz sualsiz hüküm verilen memur sayısı. Hain, darbeci, terörist damgası yiyen 100 binden fazla insan. Nasıl karar verildi bu insanlar hakkında? Daha kötüsü insanlar bunlardan habersizmiş gibi davranıyorlar. Bu insanlar içimizde yaşıyorlar. Kimseye belli etmeden. Bakışlardan saklanarak…

  9. Bu kişilerin içinde hakim olan öz kardeşim de var. Ben Ak Parti teşkilatlarında halen aktif çalışıyorum. Görüştüğüm bir iki bakan da dahil herkes mutlaka bilmediğin bir bağlantısı vardır merak etme suçsuz olursa zaten döner diyor. Bu durumda kardeşim ben dahil bütün ailemizi yıllarca kandırmış, teknolojik şeylerden hoşlanmam deyip hala akıllı telefon kullanmaya başlamamış deyip kardeşimi mi suçlayacağım. Dün itibariyle bu işlerin aslını ancak işin ucu kendime dokununca anlayacak kadar zayıf akıllı olduğuma inanamıyorum. Fehmi Koru hain diyerek millete ihanet edenlere canla başla hizmet ettiğime mi yanayım, hiçbir suçu yokken bir gecede kendisine hiçbir soru dahi sorulmadan gözaltına alınan kardeşime mi yanayım bilmiyorum…

  10. Fehmi bey siz de tarihe notlar düşüyorum diye kendinize teselli vermeye devam edin. Hakikati hakperestçe ifade, zalim/ler\in mazlum pozunda tepindikleri süreçte öyle kolay da değilmiş. Yazılarınızda bunu görüyor ve sizi acı bir tebessümle okuyorum.

  11. Siyasette her turlu vesayet kotudur, fakat en kotusu Dini Vesayet’tir. Son on yildir olanlarin ozeti budur.
    Lutfen unutmayalim, siyaset icin, cennetle mujdelenen buyuk sahabeler bile birbirleriyle savasmistir.(Cemel Savasi)

  12. Fetö ikide birde tarih vererek,tehditler savuruyor,falan ayı göremeyecekler,
    yıkılacaklar,devrilecekler,hesap soracağız
    deyip duruyor.Ayrıca dışarıda yoğun şekilde
    Türkiye aleyhine çalışmalar yapıyorlar.

    15 Temmuz gibi bir badireyle karşılaşan
    devlet,işi sıkı tutuyor olmalı.Belki de yoğurdu
    üfleyerek yiyor devlet baba.

    • Devletin savunma mekanizması tabiki çalışsın ama en alttaki mağdurları bırakıp bu işin mutgağındakilerin kafasını ezsin. Devlet 17-25 e kadar kandırılabiliyorsa vatandaş ne zamana kadar kandırılır? Aklınız alıyor mu “DEVLET kandırılmış”

  13. Yazılarınızı ilgiyle takıl ediyorum. Öyle bir süreçten geçiyoruz ki yargılanmak bile insanı aklamaya yetmiyor. 28 Şubat sürecinde siz de DGM lerde yargılanmistiniz. Aynı düşünce hüküm sürse idi belki hala ceza evinde mahkum olacaktiniz. Bugün de böyle uygulanmayan hukuk kuralları ile yargılanıp aklanma bekliyoruz, ki suçumuzu yürütme belirlemisken. ..

  14. Hakim savcı zor olunuyor ama polis,öğretmen olmak kolay tabii. Onların 10 binlercesinin ihraçlarının kıymeti yok gözünüzde..

  15. Bu kadar insan, onbinlerce, hepsi devletin onemli yerlerinde, gercekten kotu niyetle ve tamamen organize olmus olsalar, istedikleri herhangi bir seyi yapamamalari mumkun olur muydu? Gerkten darbeye, kumpaslara kotu niyetle bulasan sayisinin bir kac yuzu gecmedigini dusunuyorum.

    Bir cok insanin yolu, su ya da bu sekilde, bu yapilanmadan gecmis olabilir. Hani “ibadet, ticaret, hiyanet” gruplamasi yapiliyor ya, asil onemli sey unutuluyor: cikar. Insanlar kendi cikarlari icin bu yapilanmaya yanastilar cogunlukla. Yok efzunlanmis robotlar, hashasiler v.s. laf-i guzaf. Guc baska bir grupta olsa ona yonelirlerdi.

  16. Dertler yürekte sıralı
    Bir canlı bomba gibiyim
    Sinelerimiz yaralı
    Bilmem kime ne diyeyim.

    Yemedik, yedirmiş idik
    Çocuklarımız büyüsün
    İyi insan olsun dedik
    İstikbaline yürüsün.

    Devler savaşa tutuştu
    Saltanat,ikbal uğruna
    Cüceler yandı tutuştu
    Patlıcan cengi yolunda.

    Yazık oluyor ülkeye
    Ülkeye ve de millete
    Bu dünya kalmaz kimseye
    Zeval gelmeden Devlete.

  17. Resmi sendika banka gibi meseleler nasıl ihraç sebebi olabilir aklım almıyor üstelik ikisinden biri bile yeterli..Hiç bir soruşturması olmayan devlet denetiminde bir sendika ve bddk yönetiminde bir banka ..İnsan rüyasında görse inanmaz…
    Bı arada ihraçların bir çoğu çok zor şartlarda okumuş emekçi gariban ailelerin çocukları..Hukukçular konusunda da öğretmen hemşire doktor vs her meslek dalında insanlar binbir zahmetle okuyorlar insanların çoluk çocuğu var baktıkları ana babaları var.Vicdan, vefa ,adalet kelimeleri unutuldu bu topraklarda..Artık bunu toparlayacak birşeyler kalmadı..Bundan böyle ahları vahların Allah katındaki karşılığını göreceğiz..Şahsen ben bu meselede kimlerin dahli varsa buna kendi ailemden başlayarak hakkımı helal etmiyorum yarın mesleğime dönsemde bu değişmeyecek…
    Allah tüm mağdurlara güç kuvvet ve SABIR versin…Bizi kimse anlayamaz anlaması için yaşaması lazım..empati kitaplarda yazan bir kelime sadece buralarda pek birşey ifade etmiyor..

  18. İnönü’nün bir sözü vardır: “Bir memlekette vatandaşlar kötüler kadar cesur olmadıkça o ülkede düzen kurulamaz.” Sermaye’nin işi iktidarları değiştirip birbirine zulüm yaptırarak ülkeyi bölmek, devleti yıkmaktır. Aslında bu zulüm yapanların hiç birisi bir gruba mensup değildir. Bunlar perde arasında Sermaye’nin adamlarıdır. Her türlü zulmü onlar yapar faturayı gruplara keserler. Beyanat veren kişiye ne söyletilmiş ise suç ona yıkılmıştır. Yarın iktidar değişince asıl failler yine zulümlerine devam edeceklerdir. Bugün beyanat verenlere zulmedilecektir.
    Şunu bilmemiz gerekir ki, bu düzende suçlu yoktur. Suçlu düzendir. Bu yargı sisteminde bunların hepsi normaldir. Bu zulümden kurtulmak için yargıda düzen değişikliğine ihtiyaç vardır.
    Dört yüksek kurul olmalıdır. Bunları siyasi partiler kurmalıdır. Her parti %5 oy için bir ilim adamını atamalıdır ve bu üyelerden her biri ile ve ilçelere birer temsilci atamalıdır. Yargı yönetimden bağımsız, hatta meclisten bağımsız partilerin dengesinde olmalıdır.
    Bu dört kurul şunlardır:
    a) Savunanlar yüksek kurulu. Bugünkü avukatları ve savcıları temsil eder. Tarafların haklarını parasız korurlar.
    b) Soruşturma yüksek kurulu. Bunlar bugünkü polis ve jandarmanın görevini görürler. Araştırma yaparlar. Dört kademede yapılır.
    1)Sözlü soruşturma
    2)Yazılı soruşturma
    3)Duruşmalı soruşturma
    4)Karakol soruşturması. Karakol soruşturmasına çok zaruri hallerde ve hakemler kararı ile karar verilir.
    c) Bilirkişi yüksek kurulu. Bu soruşturmacılara teknik bilgi veren bugünkü bilirkişilerden oluşur. Raporlar teminatlıdır. İlerde aksi sabit olursa bunlar tazmin eder.
    d) Hakemler yüksek kurulu. Son karar daima hakemlere ait olur. Hakemleri taraflar seçer. Ehliyetli ve teminatlı hakemlerden seçer. Başhakemi hakemler seçerler. Böylece tarafsız, bağımsız, etkin ve saygın yargı ortaya çıkar. Bütün bunlar sona erer.
    Hakem kararlarını uygulama ise yönetimdeki silahlı kuvvetlere aittir.
    Mustafa Kemal zamanında, Sovyetlerde bile hakimlere müdahale edilmezdi. Onların bağımsız karar verenleri devletin varlığı için şarttı. Bugün ordu perişan edildiği gibi yargı da perişan edilmektedir.
    Belki de bütün bunlar Adil Düzen’e zorlamak içindir.

  19. Suç işlemede kullanılan alet,araç,gereç,materyal..ne dersek diyelim,hukuki,teknik,kriminal….yönden incelemeye tabi tutulur,sosyo-psikolojik etkenler açısından değerlendirme yapılır.
    “Fetö”olayında,bilgi,belge bağlamında “yakalama,tutuklamalarda nazım rol oynayan ByLock oltası niçin bu kapsamda ele alınıp,irdelenip,incelenmiyor? “ipin kopması”ndan mı korkuluyor yoksa?

  20. Adaletin kestiği parmak acımaz!

    „Hukukun temel kurallarından hiç ayrılmamak… „ cümleniz bence çok önemli. Fakat hukukun temel kuralları gazetecileri işten atarken uygulandı mı? Belediyelere ve firmalara kayyum atanırken uygulanıyor mu? Bu sorulara daha bir çok konuyu ilave etmek mümkün. Darbe teşebbüsünden bu yana Kanun Hükmündeki Kararnamelerle de işlemler seri hale getirildi. Böylece darbe girişimi ile suçlanan insanların devlet hizmetinden uzaklaştırılması çabuklaştırıldı. Adaletin kestiği parmak acımaz deriz ama KHK’larla „kesilen parmaklarlardan“ acıyan çok.
    KHK’larda seri davranmaya alıştık, şimdi refarandum ile „seri davranışa“ yol veren birde anayasa istiyoruz.

  21. Bu konu, nihayet Fehmi bey”e yazı yazdırdığına göre,haksızlık,hukuksuzluk,acımasızlığın ulaştığı boyutunu varın siz hesabedin!.Latife biryana, uygulama zulüm nitelemesini hak ediyor.Bir başka ülkede olsaydı ve
    İktidarın önemli bir kusuru olmasaydı,17-25 Aralık kamburu ve kahrolası 15 Temmuz vesonrası sonunu getirmeğe yeterdi.
    Ve bu iktidarın hiçbir vebali olmasaydı,sadece şu “Feto” bahaneli zulüm ve kıyımı, binkere HAYIIIR! demeğe yeter.53 sonra sol ile ayni paralelde oy kullanacak bu ihtiyar, kimileri için belki birşey ifade eder,o da: BIÇAĞIN KEMİĞİ DELİP,CİĞERE ULAŞTIĞI gerçeğidir.

  22. Filim daha yeni başlıyor…. Bunlar daha jenerik…. Film 16 nisanda vizyona girerse???
    Ak Partiye destek vermiş cemaat tabanındaki insanlar, ki ben o insanlarla yaka paça çok siyasi tartışma yaptım… hak etmedikleri ciddi mağduriyetler yaşıyorlar maalesef ve hiç biri seslerini duyuramıyor…
    (Feto… Cemaat değil Feto… Ak Parti ile el ele verip çok insan harcadı… (Feto dan kastım zamanında cemaatin kaymağını yemiş, şimdi televizyonlara çıkıpta itirafçılık yapanlar ve hala yurt dışında olan cemaatin içindeki H.G. karakterindeki insanlar…) Bence de Feto (Cemaat değil Feto) hala Ak parti ile irtibatlı
    (http://www.yenicaggazetesi.com.tr/baskent-kulislerinden-iki-sok-iddia-41597yy.htm)….
    Masum insanlarda hala Fetö’nün söylediklerini dinlemeye devam edebiliyor… Oyun içinde oyun varken…)
    16 Nisandan sonra Film gösterime girdiğinde muhtemelen daha çok insan harcanacak… Özellikle de Ak Partiye gönül veren siyasi kanattan….
    SONUÇ: Ne olursa olsun BOP mükemmel işliyor…
    Rahmetli Erbakan Hocam, Kahvemizi içip tiyatroyu seyredeceğiz derdi… Saygılarımla…

  23. Bitecek mi bu günler Fehmi bey? Ailelerimizin gözyaşları dinecek mi..ben yavrumu ellerimde büyütebilecek miyim..geçmişe baktığımızda geleceğe dair umut var mi sizce..?

  24. Maalesef hiç bir somut delil olmadan, birilerinin gammazlaması ile insanlar ihraç ediliyor.
    Sonuçta kaybeden ülke oluyor.
    Yazık…
    Çok yazık…

  25. 15 Temmuzun kokusu çıkmaya başladı. Bizdeki basının cenaze namazı kılındığı için, sağ olsunlar onların dışarıdaki vefakar arkadaşları sayesinde rüşvetleri, hırsızlıkları ve yolsuzlukları, öğrenebiliyoruz hemde muhataplarının itiraflarından bizlere aktariyorlar.
    Allah Türkiyede yaşam mucadelesi veren halka sabır versin.

  26. ….Ne diyor:bana artık dönebilirsin denmeseydi ben dönmeyecek orada ölecektim.Doğru yanlış kurallar nediyor.bakmadan Görevi koruma kollama ve yaşatma olan biri diyor. Daha ötesi varmı birileri öyle dedi diye.Biz intihar bombacıları niçin böyle davranıyor diye sorguluyoruz.

  27. Öyle bir zamana geldik ki beyler,
    Çile belli değil dert belli değil.
    İki yüzlü insanı gönül neyler?
    Namert belli değil mert belli değil

    Hedefimiz bir olursa yürünür,
    Şimdi insan çalışmaya erinir.
    Geriden her ikisi bir görünür,
    Koyun belli değil kurt belli değil.

Yoruma kapalı.