You are currently viewing Adalet.. yargı.. FETÖ.. ihraçlar.. Bana bu yazıyı yazdıran bunlar..

Adalet.. yargı.. FETÖ.. ihraçlar.. Bana bu yazıyı yazdıran bunlar..

Rakamların benim üzerimde korkutucu bir etkisi vardır.

Korkutucu son rakam yargıdan geldi: Bugüne kadar FETÖ’den dolayı ihraç edilen hakim ve savcı sayısı 4 bin 88 olmuş…

Bir yargı mensubunun.. ilkokuldan başlayarak hukuk fakültesi ve sonrasındaki kariyer yolculuğunun uzunluğunu düşünürseniz.. öyle sıradan bir biçimde değil ama her durakta biraz nefes alarak düşünürseniz.. bu rakamın soğukluğuna sığınarak ifade edilen olayın.. tek tek bireyler, onların yakınları ve yargı camiası açısından ne anlama geldiğini hesap etmekte zorlanmazsınız…

Kolay bir iş değil.

İhraçlar durmaz

İhraç edilen savcı ve hakimlerin sayısını öğrendiğimiz gün, HSYK kararıyla, 202 hakim ve savcı daha ihraç edildi.

FETÖ konusunun gündeme düştüğü son tarih olan 15 Temmuz (2016) darbe girişimini başlangıç noktası olarak seçsek de durum değişmiyor: Bayağı geç gelen bir topluca ihraç kararı bu.

“Yeni ByLock listesi gelmiştir” gerekçesi geçersiz. İhraç kararını gerçekleştiren HSYK’nın en etkili ismi, Bu ihraçların hiçbiri ByLock’tan değil. Bizde ByLock’la ilgili hâkim – savcı kalmadı” diyor…

Bu insanlar telefonlarına ‘ByLock’ indirmediği ve haklarında daha önce örgüt ile ilgi ve iltisak kurulamadığı halde, bu yeni liste nasıl oluşturulmuş olabilir?

Onun da cevabı aynı kişiden; HSYK başkan vekili Mehmet Yılmaz’dan: Daha önce haklarında işlem yapılmış yargı mensupları etkin pişmanlık yasasından yararlanmak istemiş.. kendilerine ‘tanıklık’ fırsatı tanınmış.. onların verdikleri ifadeler bu kişilerin ihracını getirmiş…

Epeydir söylenti olarak kulaklara gelen haber, demek ki, gerçekmiş…

Söylenti şuydu: Haklarında işlem yapılan kişilere ‘etkin pişmanlık’tan yararlanma hakkı tanındığında.. FETÖ irtibatını bildikleri kişilerin listesini hazırlamaları kendilerinden talep ediliyormuş…

Mehmet Yılmaz o süreci şöyle anlatıyor:

“Sadece itirafla ihraç şeklinde karar vermedik. Etkin pişmanlık yoluyla gelen her itirafı haksızlıklara yol açmayacak şekilde, samimiyeti ve doğruluğunu, somut olayla karşılaştırarak tespit edip böyle bir karara vardık. Uzunca bir süre değerlendirdik. Çapraz anlatımlarla ifadeleri değerlendirdik. HSYK Genel Kurulu’nca gerekli adımlar atılıp oybirliği ile açığa almadan direkt ihraç kararını verdik.”

“Gizli bir örgütü başka türlü ortaya çıkarmak mümkün değil” de demiş 2. Başkan Yılmaz.

Herhalde dediği doğrudur.

Ancak sorun şurada: Savcılar ve yargıçlara görevden ihraçlarıyla sonuçlanabilecek bir idari yöntem olarak uygulanan.. acaba yeryüzünde ilkel toplumlardan bu yana uygulanan hukukun temel ilkelerine ne derece uygundur?

Mesela Latince deyimiyle ‘habeas corpus’a uygun mudur? Kendisine yargı önüne çıkarılıp savunma hakkı tanınmamış birine yapılan uygulamanın ‘âdil’ olduğu söylenebilir mi?

Ya da bizde hemen herkesin diline düşmüş biçimiyle “İddiasını ispat iddia sahibine aittir” kuralına uygun mudur?

Kriptolar.. her yerdeler..

Bu soruları aklımızdan geçirmememiz için ortaya atılan ‘kripto’ sözcüğüne fazlasıyla değer verildiği anlaşılıyor.

‘Kripto’ demek, dış görünüşü, çevresi, günlük alışkanlıkları, ailesi ve aile yapısı itibariyle irtibat kurulamasın diye, hem örgütü hem de kendisi tarafından değişik saptırmaca taktikleri uygulanmış kişi demek…

Derin.. derin.. derin saklı kişi…

FETÖ özelinde böyle tiplerin yaygın biçimde var olduğunu düşünmeye başladığınızda.. hemen heryerde bir ‘FETÖ’cü’ görmemek imkansızlaşıyor.

Herhalde böyleleri de vardır, ama kaç kişidir dersiniz? Kimliği öylesine derin gizlenerek yargı içerisine sızdırılmış ve ancak şimdi gerçek kişilikleri fark edilebilmiş 202 kişi olabilir mi?

OHAL ve hukuk

Ülkemizde uğursuz darbe girişiminden sonra başlatılan bir OHAL uygulaması olduğunu biliyorum; tabii o uygulamanın, yolu kısaltmak için bazı kurallardan vezgeçilmesini mümkün kıldığını da…

Ancak bu kolaylıklar, dünyanın her tarafında, zorunluluk durumunda uygulamaya konulduğunda, yönetimde bulunanların işlerine yararken, yargının muhalefeti duvarına çarpmaktadır.

Bilinen şudur: Yönetimde bulunanların işini kolaylaştıran OHAL’den yargı kurumu hoşlanmaz. Geçici gördüğünden katlanır katlanmasına, ancak hukukun ilkelerini fazlaca zorlamadan yürütülmesi uyarısını da ihmal etmez.

Ben mi yanlış biliyorum yoksa?

Sadece sorup geçeceğim önemli bir sorum daha var: Yargı mensuplarının kendilerini kurtarmak için başka meslektaşlarını zor duruma düşürecek bir yöntemden yararlandırılması acaba ne kadar doğrudur?

Bir tek kişi yanlış yere mahkum edileceğine.. 10 suçlunun serbest kalmasının tercih edileceğine dair temel kuralı da unuttuk galiba.

Hukuk hukukçuların himayesinde

Yargıçların şu ortamda zor bir görev yürüttüklerini ben de biliyorum; ancak zor görevi kolay yürütmenin bir yolu var: Hukukun temel kurallarından hiç ayrılmamak…

Hatırlatmak istediğim budur.

ΩΩΩΩ