Hollanda’da iktidara seçim kazandıran kavga bize referandumda ‘evet’ olarak yansırsa..

11
Reklam

Avrupa’nin değişik ülkeleriyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti üyelerinin sözlü çatışması artık geride kaldı.

Sertti sözler, araya ‘Hitler’ ve ‘Nazi’ gibi muhataplarını çılgına döndüren sözcükler de girdi; bu arada bir kadın bakana maruz görülen nahoş muamele de herkesin gözleri önünde yaşandı.
Konu taraflarca uluslararası arenaya da taşındı.
Hollanda’dan resmen atılan Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya New York’taki Birleşmiş Milletler genel merkezinin dikkatine sundu yaşadıklarını; Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile basın mensuplarının önüne çıktığında, ‘Nazi’ söylemi yüzünden, Türkiye’yi şikâyetlerine konu etti.
Geriye dönüp baktığımızda bu karmaşadan dudaklarımızda buruk bir tad kalacak gibi.
Buruktan da öte acı bir tad…

Tez: Siyasette bunlar olur ve işe de yarar

Yorumları okuyorum, herhalde sizler de okuyorsunuzdur; gördüğüm, aklı başında herkes olayı seçimle ve referandumla bir biçimde irtibatlıyor.
Söylenen şu: Politikacılar bunu hep yapıyor. Hollanda seçime gidiyordu, Başbakan Mark Rutte‘ye Türkiye ile takışmak rakibi karşısında kendisine çıkar sağlayacak bir fırsat göründü.. aynı durum referanduma giden Türkiye’de ‘evet’ cephesi için de söz konusuydu..
Karşılıklı sözlü atıştılar; Rutte seçimden bu sayede kazançlı çıktı, muhtemelen bu takışma sayesinde ‘evet’ kampının oyu da Türkiye’de artmıştır.
Murat Yetkin‘in dünkü ‘Kimi Siyasetçi Düşmansız Yapamaz’ yazısı bu tezi güçlü biçimde savunuyor.

Yetkin bu tezinde yalnız değil. Neredeyse her yorumcu aynı görüşte.
Takışmanın siyaseten işe yaradığı Hollanda seçim sonuçlarına yansıdı zaten: Ortada görünen, iki tarafın da önde bitirebileceği bir seçimde, Tayyip Erdoğan ile çekişmeyi, aşırılığı temsil eden muhalif parti yerine Türkiye’ye meydan okuyan iktidar partisine oy vererek değerlendirdi Hollanda seçmeni.
İyi de yaptı.
Benzer bir durum Türkiye için de söz konusu olabilirse.. yine ortada.. iki tarafa da kolayca kayabilecek bir referandumda.. birkaç puana ihtiyacı olan ‘evet’ cephesi.. arzuladığı hayat öpücüğünü.. söylemi sonuna kadar sürdürüleceğe benzeyen bu kavga sayesinde.. şimdiden sağlamış olabilir pekala…
Tez de zaten buna dair ve sağlam bir tez.

İtiraz edecek değilim. Sadece bir uyarım olacak.

Yaşanan sözlü kavgaların ve bazen fiziki tacize de varan çatışmaların tercih edilmesi, Hollanda (ve Almanya, Avusturya) açısından kritik bir seçimde ibreyi kavga edenden yana çevirebilecek bir seçim manevrası ile irtibatlı olabilir; kalıcı etkileri olması beklenmeden katlanılan geçici bir süreç gibi…
İki taraf bağırdı çağırdı.. kavga çıkar gibi oldu.. a ne güzel, bize seçimi kazandırdı.. Hollanda için hepsi bu kadar…
Benzer bir sonuç, kavga yüzünden, muhtemelen Türkiye’deki referandumdan da elde edilebilir; yani sandıktan ‘evet’ oyları önde çıkabilir.
Ülkeler arasındaki farklılıklar yüzünden Hollanda’da alınan sonucun bizde sandığa bire bir yansımaması da mümkündür elbette.

Tez bence de belli bir oranda sağlam.

Bizde söylem ve kavga geçici olmayabilir…

Uyarım şu: Avrupa ülkeleri için geçici bir manevra olarak katlanılmış olan çatışmacı tavır.. kavganın diğer tarafı olan Türkiye’de farklı biçimde ele alınmış ve kalıcı bir etkiye yol açması beklenerek yürütülmüş ve sürdürülecek olabilir…
Demedi demeyin, bu son olaylar yüzünden Avrupa ile aramıza giren kara kedi hep orada kalabilir.
Avrupa ülkeleri arayı yeniden onarma konusunda çaba gösterseler bile Türkiye’den yüz bulamayabilirler…
Zaten Avrupalıların yumuşama arayışı içine girme hazırlığında oldukları şimdiden belli.
Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Antonio Tajani‘nin, ‘‘Umarım, Ankara, anayasa referandumunun ardından yeniden makul bir çizgiye döner ve Avrupa’yla yapıcı ilişkilere sahip olur” dediğini biliyoruz. İyileşmeyi gerçekten arzulayabilir Avrupa ülkeleri..
Buna karşılık, Türkiye, arayı daha da açmanın yollarını arayabilir.

Reklam
Sebep?

Basit bir sebepten: Avrupa ile Türkiye çatışması Avrupalı muhataplar açısından geçici bir manevra olsa bile.. Türkiye açısından.. özellikle sandıktan ‘evet‘ sonucu çıkmış yeni Türkiye açısından.. kalıcı bir politik tercihe dönüşme ihtimali taşıyor da ondan…

Sandıktan ‘evet’ çıktığında.. Türkiye’de yeni bir dönem başlayacak… Muhtemelen geçerli yaklaşımı halen sürmekte olan referandum kampanyasına şimdiden ‘söylem’ olarak yansımakta olan yeni bir dönem…
Farklı bir Türkiye.. farklı bir söylem..

Sadece konunun üzerinde biraz olsun düşünesiniz istiyorum.
ΩΩΩΩ

Reklam

11 YORUMLAR

  1. Evetmi, Hayirmi cikacagini hic kimse kestiremiyor! Refarandumda muhalefetin etkili olmamasi, Akp ninde halki birsekilde ikna edemedigi icin simdilik buyuk bir cekisme yasaniyor.
    Bence halkimiz Evet Hayir dan cok ulke olarak gidisata dikat etmeleri lazim. Kirilma noktasini ben bilmem ama kesin bildigim bir sey var yeni AKP ciler Turkiyeyi Suriyeye cevirme seneryolaridir. Sayin Cumhurbaskanimiz kardesim Esad diye diye ulke yonetimide kardesi Esad yonetimine benzetme hayelidir.
    Bir kac seneden beri ekonomi yerinde sayiyr veya kotuye gidiyor! Dis politika kavga ve gerginlik uzerinde devam etiriliyor. Partiyi kuranlar, cileyi cekenler, kafa yoranlar, milletin gonlunu hos edenler kendi partilerine sokulmuyor… Ben burda yaziyorum yanlis bir kadroyla eski tabanla hayatini devam etirmeye calisan AKP icin bu “Refarandum” kirilma noktasi olacaktir.
    Akp ulke yi super yonetigi icin % 45 oy almiyor! Mantikli dusunuldugu zaman bence herkes nedenini bir sekilde ogrene bilecektir. 80 yildir ulke bir sekilde kotu yonetiliyor, buyuk krizlerden snra kurulan AKP! Kim ne derse desin samimi, iyi niyetli, iyi egitim gormus kadrolarla yola ciktilar. Tabiri caizse bu “Kadro” Ulkenin cehresini degistirdi! Iyi ve samimi niyeten , bencilik ve her sey benim olsun niyetlige gecen AKP nin tek derdi kendilerini koruma Altina almaktir.

  2. Evette çıksa hayırda çıksa hukuk yoksa kimse kendini güvende hissetmiyor hissetmeyecek. Kimse haksızlık başına gelmeyince hukuksuzlukları kavramıyor.

  3. Aşağıdaki linklerde Cumhurbaşkanı Başdanışmalarından
    hukukçu Mehmet Uçum’la, refaranduma sunulacak sistem
    reformu hakkında yapılan röportajlar var.

    Mehmet Uçum 18 maddelik Anayasa değişikliğini hazırlayan
    ekibin içinde.

    Şahsen çok istifade ettim, önerilen sistemin mevcut
    sistemden daha iyi olacağına ikna oldum.

    Venedik Komisyonunun bu konuda hazırladığı raporun
    tezlerinin ne kadar tutarsız ve taraflı olduğu anlaşılıyor.

    Zamanı olanlar için 3 röportajı da izlemelerini öneriyorum.
    Bir röportajda olmayan bazı detaylar diğerinde var.

    https://www.youtube.com/watch?v=PhygByvDa8g

    https://www.youtube.com/watch?v=uRVr2OrTWC8

    https://www.youtube.com/watch?v=qYNBpPPhAA4

  4. Avrupa birliğine adil şartlarda giremeyiz. Girsek bile diğer devletler gibi olamayız bize illaki ekstra dayatmalar, kısıtlamalar getirirler… Onun için vazgeçelim bu sevdadan ve yolumuza bakalım. Anayasa değişikliği de şöyle olsaydı iyi olurdu; milletvekillerinin yarısını MİT seçsin ve sayısı 180 olsun, maaşlarıda asgari ücret düzeyinde olsun, yürütme üzerinde yaptırım güçleri olmasın, böylece torpil, rüşvet ve liyakat bir ölçüde sağlanmış olur.Devlet başkanının da 12 kişilik istişare kurulu olsun, bu kurul başkanın hayati konulardaki kararlarını denetlesin ve tavsiyelerde bulunsun. Bu istişare kurulu üyeleri bir zamanların aksakallıları gibi olsun, toplumun saygı duyduğu, milliyetçi, humanist,tecrubeli, yetkin, erdemli, soğukkanlı, cesur, zeki, paraya ve makama zaafı olmayan kişilerden seçilsin. O zaman gönül rahatlığıyla evet derim, Canımız kalkan çekiyor ama yok napacaz, çinekopla idare edecez:))

  5. Sermaye’nin planı vardır. Dünyayı ikiye bölmek. Avrupa, Çin ve İran bir tarafta; ABD, Rusya ve Türkiye bir tarafta. Bunun için çeşitli hileler yapmaktadır. Türk siyasetçilere ve Hollandalı siyasetçilere akıl verdi: “Böyle takışırsanız iktidarda kalırsınız.” Oyuna gelen Hollanda oyunu yuttu. Yarın Türkiye de yutabilir. Oyunun başarılı olduğunu gören siyasetçiler devam ederler. Sonunda oyun ciddiye dönüşür. Türkiye Avrupa’dan kopar, Avrupa da Türkiye’den.
    Türkiye ile İran ayrı cephede olunca Asya Avrupa arası kilitlenecek demektir. Bu da boğulmakta olan Çin ile Avrupa Birliği’ni birleştirecek ve savaş başlayacak. Akıllı, ileri görüşlü bir ulus bu oyunları görür ve oyunu beklenmedik şekilde kullanır. 7 Haziran ve 1 Kasım’da olduğu gibi kullanır. Eğer Türk halkı ‘Hayır’ oyu verirse artık Türk siyasetçilerinin ilerisine gitmiştir ve Adil Düzen’i getirecek demektir. ‘Evet’ çıkarsa tahmin edemeyeceğimiz olaylarla karşılaşabiliriz. ‘Evet’ çıksa bile bakarsınız Erdoğan’ı indiremezler. Erdoğan da güçlü bakanlar atar ve ileri kararnameler yaparlar ve Türkiye böyle Adil Düzen’e gidebilir.
    Allah’ın 16 Mayıs’ta Tük halkına yapacağı ilhamı ciddiyet içinde bekliyoruz. Biz ‘Hayır’ vereceğiz. Erdoğan’ı desteklemeye devam edeceğiz.

  6. Türkiye’de muhalif sesler ve itirazlar sustuğunda yeni bir söylem ve dönem mümkün olabilir. Ama Üslubun değişeceğini düşünemiyorum. Meydanlarda ve televizyon ekranlarında dış politikaya devam edileceği hatta artacağını sanıyorum.

  7. Benim tezim kısa ve net:Kavga edilse de
    edilmese de evetler asgari %60 çıkar.

    Evet’in önde gitmesi için Türkiye’nin
    kavgaya da ihtiyacı yok.

    Gelişmişlik düzeyi Türkiye’den çok geride
    olan ülkeleri 3-5 yılda AB’ye alan Avrupa’nın
    Türkiye’yi 60 yıldır kapısında bekletmesi
    tahammül edilir bir şey olmaktan çıktı.Avrupa
    ile ilişkilerimiz gene de devam edebilir,ama
    AB’ye girme sevdasından vazgeçmenin vakti
    gelmiş olsa gerektir.

    • Bekir bey 2004 te tam müzakerelere başlarken üye olacağınımı düşünüyordunuz. Almayacakları o zaman bile belliydiki. Bu tamamen tarafların çıkarları doğrultusunda alınan kararlardı.

      Türkiyenin çıkarı üyeliği kullanarak yapamayacağı demokratik açılımları başlattı. (Sonucu ergenekon davalarıydı malesef bu davalar sonradan kötüye kullanıldı). Ekonomik gelişmeler de cabasıydı. Türkiyenin en çok kalkındığı dönemdi 2004-2009. Dünyanın etkilendiği krizden etkilenmemişti bile.

      Avrupanın çıkarı ise türkiyeyi yanına çekmekti bir kaç yıl öncesine kadarda başardıda.

      Gelelim almama sebebine. Avrupa birliğinde söz sahibi olmak milletvekili sayısı ile doğru orantılı, milletvekili sayısıda nüfus ile. Avrupada en büyük nüfus Almanyada 81 milyon civarı ve nüfusu her yıl azalıyor. Türkiye girerse 80 milyonla 2. sırada ve bir kaç yıl sonra da artan nüfusuyla 1. sırada olacaktır.

      En büyük söz sahibi olması kesin olan bir ülkeyi alırlarmı sizce. Bahsettiğiniz ülkelerin ya 1 ya 2 vekil anca çıkarırlar onları alsalar n olur almasalar ne olur.

  8. “Evet” cikarsa Avrasyaci Klik ipleri iyice eline alacaktir. Gerci “Hayir” cikarsa ne olur kestirmek guc. Cumhurbaskani cok buyuk etki altinda son 3-4 senedir. Avrasyacilik tutulacak tarafi olmayan ve ulkeyi ucuruma surukleyecek bir strateji.

    Hani “Yeni Cumhuriyet”, “2. Cumhuriyet” denilirdi bir zamanlar. Avrasyacilik korkarim ki ulkeyi yikima goturur “Yeni Ulke” kurmaya calismak zorunda kalinilir.

    “Acik Istihbarat” mantigi ile bile bu klikin gucu eline ne zaman aldigi, ajandasi, nasil bir gelecek tasavvur ettigi goruluyor.

  9. Sayın Koru ,

    Endişe etmeyiniz efendim. Taraftarların içinde bir kısım holiganlar da bulunacaktır. Rahmetli amcam abimle futbol maçına gittikten sonra şu yorumu yapmıştı. Herkes bağırıp çağırıp küfrediyor. Benim bu yegenim ağzını açmıyordu maç esnasında. Bu heyecana katılmayacaktın da maça niye gidersin be adam ? Aklı selim galip gelecektir. Ne demişler ? Bazı insanları her zaman kandırabilirsiniz , bazılarını da bazen kandırabilirsiniz ama herkesi her zaman kandıramazsınız! Bunlar politikacıların en iyi bildiği konulardır ve aklı selim sahibi olanlarda onlardır. Dünya eski dünya değil. Diktatörleri değil politikacıları görmek istiyor ve beğenmediğine de prim vermiyor.

Yoruma kapalı.