Afrin’deki harekât başarılı.. yine de ihtiyatlı olmayı denemeliyiz…

31
Reklam

Afrin’de kent merkezinin de Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve destekçisi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından ele geçirilmesi, önemli devlet binalarına bayrak dikilmesi başarılı bir gelişmedir.

TSK ciddiye alınacak bir güçle karşılaşmadan bunu gerçekleştirdi. Oraya yuvalanmış PKK uzantısı PYD/YPG militanları çatışmaya girmek yerine araziden çekilmeyi yeğlediler.

‘Başkomutan’ sıfatıyla harekâtın psikolojik propaganda yönünü de üstlenmiş olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Afrin sonrasında orduya yeni hedefler verdi: Sincar ve Menbiç

İddialar, iddialar

Harekâttan önce veya başlaması sonrasında “TSK bunu başaramaz” iddiasını seslendirenler var mıydı?

Bugün gazetelerde yer alan pek çok yazı o iddiaya yönelik eleştirilerde bulunduğuna göre var olması gerekir.

Ertuğrul Özkök’ün bugünkü yazısının başlığı anlamlı: Savaşamaz dedikleri ordu bütün dünyaya ders verdi.”

Peki, “Afrin’e girmek zordur, büyük direniş olacaktı, sıra meskûn mahal çatışmasına geldiğinde işler tersine dönecekti” diye yazanlar ve TV’lerde bu görüşü ileri sürenler var mıydı?

Ahmet Hakan “E hani direniş falan?” başlığını taşıyan yazısında öyle tipler olduğunu söylediğine göre bizim de var olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Reklam

İkisi de medyayı benden daha yakından izliyorlar.

AK Parti’nin daha fazla itibar ettiği gazetelerde heyecanı çok daha yüksek yazılar var bugün.

Afrin harekâtı TSK ile ilgili yersiz, yanlış, kasıtlı ve zararlı bu tür iddiaların silinmesi açısından hiç kuşkusuz yararlı olmuştur.

Türkiye’nin en önemli değerlerinden biridir ordusu ve hemen bütün kamuoyu yoklamalarına göre, son yıllarda yaşanan korkunç kumpaslara rağmen, TSK, kurum olarak, halkımızın eksilmez güvenine sahip olmayı sürdürmektedir.

Ordu için, “Göreceksiniz, savaşamayacak” diyenler de “Afrin’e girildiğinde büyük zorluklarla karşılaşılacak” görüşünü ileri sürenler de yanıldıklarını artık anlamış olmalılar.

Bugün görünen tablo o iddiaları bütünüyle yersiz hale dönüştürdü çünkü.

İhtiyatlı olmalıyız

Savaşlar ve askeri harekâtlar, iyi yetişmiş ordular elinde, hazırlıklı olunduğunda, ülkelere böyle başarılar yaşatırlar.

Özellikle de vatan savunması söz konusuysa…

Reklam

Türkiye bütün dünyaya bunun örneğini İstiklal Savaşı’yla verdi.

Ancak savaşlar ve askeri harekâtlar eğer yabancı topraklarda yapılıyorsa, ilk elde kazanılan başarıları kalıcı hale dönüştürmenin zor olduğunu bilmek ve bunun için olabildiğince ihtiyatlı davranmak da şart.

Tarih –sadece başka ülkelerin tarihleri değil bizim tarihimiz de– bunun sayısız örnekleriyle doludur.

İki dünya savaşını çıkartan Almanya.. Vietnam, Laos, Kamboçya, Tayland, Myanmar, Malezya ve Singapur’u içine alan Hindiçin’e (veya Çinhindi, Indochina) hakimiyet için bölgeye asker gönderen Fransa (1946-1954).. o savaşı Fransa’dan devralan ve Vietnam üzerinde yoğunlaşan ABD (1955-1975).. ve en son da Afganistan’a Kızıl Ordusu ile giren Sovyetler Birliği (1979-1989) bu gerçeği neden sonra anladılar.

Fransa Asya’dan ayağını çekmek zorunda kaldı; Amerika Vietnam’da, Sovyetler Birliği Afganistan’da yenildi.

Putin’in Rusya Federasyonu Gürcistan (Abhazya ve Güney Osetya) ve Ukrayna’da (Kırım) askeri müdahalelerle sonuç almış görünüyor, ancak onun da bu yaptıkları yüzünden ülkesinin uğradığı sıkıntılar küçümsenmeyecek kadar önemli.

Zafer ortamları bazen tarihi gerçekleri unutturabiliyor; oysa özellikle bizim tek bir yanlış adım bile atmamamız gerekiyor.

Beş kıtada hüküm süren bir imparatorluktan sonra Anadolu’ya hapsedildiğimiz için…

Elbette bu bizi pısırık olmaya, haklarımızı görmezden gelmeye, ülke güvenliğinde zaafa sevk etmemeli.

Hele bir de şimdiki coğrafi varlığımızı, sınırlarımızı bile bize çok görenlerin olduğu günümüz dünyasında daha da dikkatli olmak zorundayız.

Medyanın gazına gelmemek gerektiğini bilecek kadar devlette tecrübe olduğunu sanıyorum.

Umarım her şey planlandığı gibi gider.

ΩΩΩΩ

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Kusura bakmayın ama buradaki kose yazilarinizi okumama sozu verdim kendi kendime… Sebebi resimlerin altına nereden alindigini yazmamaniz. Yapılan emege saygisizliktir.

  2. İşin aslını Allah bilir, biz görünenlere göre izafi degere sahip, çokçası zanna dayalı spekulasyonlar yapiyoruz. Görunen o ki pkk Turkiye ile silahlari birakip hasbel kader girilen baris surecini bizzat kendisi baltalamasaydi durum bugunkunden cok fakli olabilirdi. Malesef ilk ortaya çıktığından beri elini kana bulamış olmakla ulkeye devamli kan kaybettiren/ekonomisini baltalayan tutumunu hic birakmadi. Suriyedeki degisen sartlari kanli olaylari kendileri icin olusan yeni bir firsat olarak gorup bunun cazibesine kapildilar. Esadin Turkiye ile arasi iyilesti, çok daha iyi olacakti. Iyi olmasi Rusya/İran, İsrail dolayısıyla ABD’nin işine gelmiyordu. Öncelikle Rusyanin etkisiyle Esad yan cizdi ve ilişkilerin daha iyiye gitmesi konusunda frene bastı ve karsi tutum almağa başladı. En önemli komşusu Turkiyeyi biraz dinleseydi durumu idare edebilir ufak tefek bir takim reformlarla iyi iliskilerine devam edebilirdi. Ancak olmadı, özellikle Rusyanin etkisiyle karsi tutum aldi ve neticede Suriyede yuzbinlerce masum insanin ölmesine ve ulkesinin harabeye dönmesine sebep oldu. Degisen radikal şartlarda, Turkiyeye karsi kullanilmaga dünden razi bir pkk varken, ABD’nin bir muttefike yakismaz guvenilmez tavirlarina karsi Turkiye risk aldı, ancak mudahelesinde haklidir ve yoluna ihtiyatla devam etmelidir. Allah yardımcımiz olsun. Ancak hata yapalım diye firsat bekliyenler de çok.

  3. yorumcu arkadaşım ayteacher
    desteklerin için öncelikle teşekkür ederim.
    nedense bazı kimseler bu siteyi kendi mekanları sanıyorlar, kendileri gibi düşünmeyen kimselerin yorumlarına da musallat oluyorlar. saygıyla yapılan karşı yorumlara hep saygıyla cevap verdim, hepsi site de duruyor. selam verene selam soru sorana cevap verdim. ama bir kaç kişi var ki yada bir kişinin farklı isimleri olabilir çünkü fazla benzerlik var yorumlara resmen saldırıyorlar bu kabul edilebilir bir şey değil. farklı fikirlere sahip kimseler elbette birbirlerinin yorumlarına yorum yazabilmeli tartışabilmeli ve hatta çatışabilmeli ama saygısızca musallat olmamalı. yorumu değersizleştirmeye çalışmamalı. buna hepimizin itiraz etmesi gerekir…
    siyaset ilgi alanımın % 5 i etmez. bu kadar az ilgili olduğum bir konuda normalde kimseyle tartışmak niyetim de olmazdı. ama nazik zamanlardayız ve hepimiz kendi çapımızda düşüncelerimizi fikirlerimizi seslendirmek paylaşmak istiyoruz. bu hepimizin en doğal hakkı sanırım.
    sevgiyle kalın…

    • Teşekkürler. Sizi takip edip destekleyen tek ben değilim zaten. Malum kişiye yazılan diğer cevapları da gördüm.
      Suriye olayını özetleyen yazınız da oldukça tatmin edici.
      Bazilari Verecek bilgi olmayınca kısa yoldan gömelim demişler galiba
      Ama maalesef kendilerini gömmusler.

  4. Neden Mehmetçik zafer kazanmıştır diyemiyorsunuz? Ayrıca Müslüman ummaz insaAllah der. Yazınızın sonunda bu şekilde ifade ederek sanki “keşke TSK dolayısı ile Ak Parti kaybetseydi” diyorsunuz.

  5. Suriyede olup bitenleri pek takip etmiyorum. bu nedenle de neler olduğunu bilemiyorum. Zaman zaman bazı yazarların köşe yazılarından ve altına yapılan yorumlardan, aslında bu işi takip etmesi umulan kişilerin ve yorum yazan insanların da, benim gibi, sanki hiçbirşeyden haberleri yokmuş gibi yorum yazdığını görüyorum.
    Konuyu yakından takip etmediğimi söylemiştim. fakat suriye konusunda gözüme çarpan, (çünkü hem günlerce konuşulan hem de ana başlıklar halinde verilen bazı bilgiler bir şekilde bana da ulaşıyor) bilgileri ve bu bilgilerle birlikte kafamda oluşan soruların cevaplarını merak ediyorum.
    Öncelikle suriyede fenerbahçe spor klübünün bir maçını hatırlıyorum. esad ve erdoğan yanyana maç izlemişlerdi. Bir suriye takımı ile fenerbahçe, erdoğan ve esadın kararları ile halepte dostluk maçı yapmışlardı. googledan araştırdım. 2007 yılıymış. Birden bire suriye ile neden sıkı fıkı olduğumuzu anlamamıştım. Çünkü suriye yıllardır pkkye (PYD değil PKK’ya sığınak olmuştu) barınak olmuştu. Konuyu çok uzatmamaya çalışacağım.sonra 2011 yılında suriyede ilk gösteriler başlamış. 2012 yılında da iktidar kanadından emevi camisinde cuma namazı kılınacağı açıklanmıştı. Bunu, Esedin birkaç gün içinde düşeceği yönünde açıklamala ve yorumlar izledi. Esedin diktatör olduğu ve halkına zülmettiği yolunda yorum ve haberlerin başlangıcı da o yıllar olmalı. O zamanlar, tesadüfen kılıçdaroğlunun bir televizyondaki konuşmasını hatırlıyorum da suriyeye bulaşınca, karşımızda sadece esadın olmayacağını, iranın, rusyanın, amerikanın ve diğer devletlerin de buraya karışacağını söylemişti. (tahmin edileceği gibi, o dönem amerika ve rusya suriyede değillerdi).
    Yine googleda araştırdığımda, 2012 yılı olayların büyüdüğü ve ışıdın güç olarak ortaya çıktığı bir yıl. sonra kobanideki çatışmaları hatırlıyorum. 2014 yılında ise, daha sonra terörist olarak kırmızı bültenle aradığımız salih müslim, pyd yöneticisi olarak kobanideki olayları görüşmek üzere ankarada misafir edilmiş. (Bu haber de googleda, sabah gazetesinin haberi. )
    Yine kobanide ışıd saldırısına karşı, kürtlere destek için, peşmergelerin türkiye üzerinden, devletin gözetiminde, ıraka geçirildiğini hatırlıyorum. Yani şu an savaştığımız kürtlere destek için. Bu arada süleyman şah türbesinin türkiye sınırına taşınması haberini hatırlıyorum. PYD’nin, Türkiye ile birlikte süleyman şah türbesini türkiye sınırına taşıdıkları yönündeki açıklamasını hatırlıyorum. ayrıca barzani ile ilişkilerin barzaninin memurlarının maaşlarının ödenmesine kadar vardığı gibi bilgiler de hatırlıyorum. Türkiye barzani ile iyi ilişkiler içindeyken barzani bağımsızlık istediğini dile getiriyordu.
    Sonra da afrine girdik. Kuşkusuz hem insanların, hem toplumların düşmanları da dostları da değişebilir. Bugün dost olduğumuzla yarın düşman olabiliriz. Herne kadar düşmanlıkları tasvip etmesem de bunu anlayabiliyorum.
    Ancak dostlukların düşmanlığa dönüşmesinin ya da düşmanlıkların dostluğa dönüşmesinin de bazı nedenleri olmalı. Mutlaka nedenleri vardır fakat biz bilmiyoruz, en azından ben bilmiyorum. Albayrakın ya da fehmi beyin bilgileri olabilir.
    Ayrıca, albayrakın dediği gibi mi, yani afrini fethettik mi? yani afrin bizim şehirlerimizden bir tanesi mi? Eğer öyleyse, ekonomik gücün, askeri gücün, siyasi gücün ne olursa olsun, bu pek kolay olmaz. Zaten sayın koru da çeşitli örneklerle bunu anlatmış. Öyleyse, biz afrinden çıktığımızda, oraya kim gelecek? afrini kime bırakacağız? ÖSO’ye bırakmak bir seçenek tabii ama ÖSO orda tutunabilecek mi? tutunamazsa ne olacak? Yoksa devirmeye çalıştığımız esed’e mi devredeceğiz? Hedefimiz, amacımız, stratejimiz ne, neye karşıyız, kiminle birlikteyiz? ve birilerine ve birşeylere neden karşıyız?

    • ? Keşke bir de Esat Direksiyonun başına geçerek İran ve Rusya’nın yardımları ile son bir ay içerisinde Kimyasal bombalar eşliğinde ÖSO kontrolündeki bõlgeye katlettiği insanların cesetlerini çiğnemeye gittiğini de yazsaidiniz.
      Ben de dünkü zafer çığlıkları atan Prof lar gazeteciler ve politikacıları dinleyip okuyunca Kurtuluş savaşını kazandíktan sonra başta Atatürk olmak úzere o zamanın ileri gelen basın ve idarecilerinin ne gibi zafer çığlıkları attığını araştırdım.
      Sanki Ataturk ve Arkadaşlarí 7 düvele karşí savaş kazanmamışlar da Afrin’den teröristleri tamizlemişler gibi mutavazi ve barışcı demeçler verdiklerini okudum, öyle çıkıp da kimselere ve dünyaya meydan okumak ihtiyaci hissetmemişler.
      Dúnya TV lerinde Maşallah bizim liderler kahramanlik çığlıkları atıp meydan okurken sosyal medyada rengini şehitlerin kanından alan bayrağımız eşliğinde ağza alınmayacak troller tarafından küfür ve tehditler savruluyor.
      Bunları okurken kendimi bir anda kurtuluş savaşını kazandík diye hissedecektim ki uyandím. O zaman kimse küfür etmemişki şehit olan yavrulara dua edip onları minnet ve rahmetle anarak gözyaşı dökmuş ve Allaha dünyaya baríş ve huzur gelmesi yalvarmış ve dua etmişler.
      Ellerinize sağlık, son 10 yılı guzelce hatırlatmışsiniz. Tabiki anlayana.
      Sağlıcakla kalın.

    • suriye ve türkiye sorunları olan iki komşu ülkedir. hatay meselesi ve gap projesiyle başlayan su meselesi pkk meselesi gibi büyük sorunlar nedeniyle ilişkiler her zaman sıkıntılı olmuştur. aslında normalleşme adana mutabakatıyla 98 yılında olmuştur. suriye pkk yı terör örgütü olarak tanımış kamplarını kapatmış öcalanı da ülkeden çıkarmıştır. beşar esad 2004 te türkiyeyi ziyaret etmiştir aynı yıl da Erdoğan iade ziyareti yapmıştır. aramızda 2007 yılında serbest ticaret anlaşması da imzalanmıştır. 2009 yılında ise yüksek düzeyli iş birliği konseyi toplanmıştı. birdenbire suriye ile sıkı fıkı olunmuş değildir, ciddi bir sürecin sonucudur. 2011 de ise suriye ile dostluk barajının temelleri atılmıştı…
      akabinde arap baharı gösterileri 18 mart 2011 de barışçıl gösteriler olarak başladı, nisan 2011 de ise 60 göstericinin öldürülmesi üzerine başka bir sürece evrildi ve iç savaş başladı. türkiye ilk etap ta rejimin devamından yana pozisyon aldı ve esadla reformlar konulu sayısız görüşme yaptı. 25 mart 2011 de yapılan resmi açıklamada beşar esadın söz verdiği reformların desteklendiği ve gerekli yardımların yapılacağı söylenmişti. bu dönemde hakan fidan suriyedeydi, destek için. 1 nisan 2011 de Erdoğan esadın suriyeyi kucaklayacağına inandığını söyledi. 23 nisanda 38 muhalif öldürüldü bu dönemde fransa ve Yunanistan şiddeti durdur çağrısı yaparken abd ambargo uygularken türkiye mevcut rejimin devamından yanaydı. 6 nisan 2011 tarihinde dışişleri sözcüsü suriyeye yaptırım konusuna sıcak bakmadıklarını açıkladı. 10 mayıs 2011 de Erdoğan suriyeyi dış politika olarak görmediklerini iç politika konusu olduğunu açıkladı. haziran ayında muhalifler Antalya da toplantı düzenlerken türkiye esadın çekilmesinden yana değildi. şiddetin arttığı ve göcün başladığı dönemde 10 haziran 2011 de Erdoğan şiddet artarsa rejime destek olmayacaklarını açıkladı. bu dönemde güvenlik güçlerinin şiddetini eleştirmeye başladı. çatışmaların sınıra kayması sonrası askeri koordinasyon toplantıları yapıldı. 350 muhalif İstanbul da toplantı yaptı. davutoğlunun ziyareti sonrasında da iki ülkenin arası gittikçe açıldı. 12 eylül de Erdoğan artık rejime güvenmediklerini söyledi. 16 eylül de Suriyeli muhalifler suriye ulusal kurtuluş meclisini ilan ettiler. 21 eylül 2011 de obama Erdoğan görüştü ve yaptırımlar için çalışma başlatacaklarını açıkladılar. esad rejiminin gitmesi gerektiğinin sert bir dille açıklandığı dönemler de esada ilk çekil çağrısının olduğu dönemlerdir. bu dönemde BM insan hakları soruşturma komisyonu suriye de yaşanan olaylara karşı tavrını insanlık suçu olarak niteledi. eylül 2011 de türkiye hava sahasını kapattı. uyarı niteliğindeki yaptırım kararları karşılıklıolarak sert adımların atılmasına neden oldu. bu dönemde türkiye Suriyeli muhaliflerle ilişkisini arttırdı ve 20 kasım da Abdullah gül suriye halkının meşru taleplerini desteklediklerini açıkladı. 14 aralık 2011 de İstanbul da resmi ofis açılmasıyla türkiye suriye muhalefeti ilişkileri resmileşti…şam büyükelçiliğine halep konsolosluğuna lazkiye konsolosluğuna saldırılar oldu ve türkiye nota verdi. ardından 9 maddelik yaptırım paketi geldi. şubat 2012 de BMGK nun suriyeyi kınama kararı rusya ve çin tarafından veto edildi. uluslar arası baskının arttığı dönemde türkiye muhalefetin örgütlenmesine ve uluslar arası platformda kabul görmesine uğraştı. yaralanan muhlifler türkiyede tedavi gördü.türkiyenin muhalifleri silahlandırdığı iddia edildi. nisan 2012 de suriyedeki çatışmaların artmasıyla kriz de derinleşti. mayıs 2012 de diplomatik kanallar kapandı. türk jetinin düşmesiyle askeri araçlar daha çok kullanılmaya başlandı. türkiye ye göre uçak uluslaarası hava sahasındaydı. angajman kuralları değiştirildi. akçakaleye mermi düştü 5 kişi öldü, karşılık verildi. askeri yöntemlerle karşılık verilmeye başlanan dönem oldu..emevi camiinde namaz kılamadığımız dönemler
      süreç bizi fırat kalkanına, el baba ve afrine götürdü. yüzlerce iç ve dış parametrenin daha yazılması gerekirdi kobani olayları, Süleyman şah türbesi taşınması, diğer müdahil ülkelerle ilişkiler vb bunları müstakil tartışırız ama daha uzun olamazdı suriye ile ilişkileri ele alabildim sadece ve yaşanan bazı şeylerin 40 yıl önceki planlarda nasıl yer aldığını zaten yorumlarımda da yazıyorum. okuyorsunuz umarım. katılmak zorunlu değil…

      • Bilgisizlik bilgiçlikten yeğdir, çünkü ilkinin çaresi vardır, ikincisinin yoktur. Dücane Cündioğlu

        • dücane cündioğlundan alıntı büyük gelişme doğrusu.
          bob eş başkanı değil miydi diye tutturmaktan iyidir yine de…

          cehil bilmemek
          cehli mürekkeb ise bilmediğini bilmemektir…
          anlama güçlüğü meselesini ise başka bir yoruma saklayayım.
          ihtiyaç olacağa benzer…

      • Yazınızı okuyorum didem hanım. mutlaka sizin yazdıklarınıza ilave edilecek bilgiler de vardır. başka katkı yapacak insanlar da vardır. başka sorulacak sorular ya da olaylara başka cevaplar da vardır. ancak maalesef, tartışılabilecek bir tartışma platformu eksikliği vardır. fehmi beyin sitesi bu ihtiyacı karşılayabilmekten çok uzak. umarım böyle bir platform oluşur ve daha pekçok sorunu tartışabiliriz. ben tartışmalardan zevk alıyorum. “yunus emre” rumuzlu okuyucu gibi, baskı ile haklılığını kabul ettirme peşinde koşulmadığı ortamlar ülke için de, şahsen benim için de yararlı olur.

  6. Suriye meselesinden önce, gazetecilerin ülke meselelerine yaklaşımı hakkında yazmak istiyorum. Mesela karardan hakan albayrak, dünkü yazısında “afrinin fethi” başlığını atmıştı. Epey kafa karıştırıcı bir başlık.
    Öncelikle albayrakın yazısında da açıkca görülen, diğer köşe yazarlarının yazılarında da ortaya çıkan bir durum beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Pekçok kere, aynı yaklaşımı sayın koruda da görüyorum. Gazeteciler, konuları ele alırken, haber yaparken, yorumlarken, gazeteci gibi değil, devlet kurumundaki herhangi bir görevli gibi yaklaşıyorlar. Konu suriye olduğu için meramımı bu somut olay üzerinden anlatmaya çalışacağım: Haberlere, yorumlara bakıyorum da, gazeteciler, sanki afrin operasyonunu planlayan ya da icra eden ekibin içinden birer unsur gibi yazıyorlar, haber yapıyorlar. Bunu şöyle bir örnek biraz daha açıklar zannediyorum: Bir doktorun, savaşta, yaralılarla ilgilenirken, birilerini düşman kabul edip, düşman kabul ettiği yaralıları tedavi etmemesi ve hatta öldürmesi gibi bir durum. Gazetecilik ahlakı açısından sorgulanması gereken bir durum. Meslek ahlakı olmayan birisinin genel ahlakı olur mu? Ayrıca bu yaklaşım aslında ülkeye de zarar veriyor. İktidara yakın gazeteciler, iktidar partisi ile birlikte ülke yönetiminde söz sahibi olurken, muhalefete yakın gazeteciler ise,ülke muhalefetini belirlemeye çalışıyorlar. Oysa gazeteci, parti yandaşı olamaz, olmamalı. Gazetecilerin iktidar mücadelesi içinde yer aldığı bir ülkede demokrasi de olmaz, hukuk da olmaz, insan hakları da olmaz, düşünce özgürlüğü de olmaz, eğitim de olmaz, buluş da olmaz, ekonomi de olmaz. Bu nedenle de, yıllardır, türkiyenin içinde bulunduğu kötü durumun bir numaralı sorumlularının, darbecilerden daha fazla, aydınlar, yazarlar, gazeteciler vb olduğunu söylüyorum. Gazetecilerin iktidar mücadelesinde yer aldığı bir ülkede hiçbir konuda doğrulara ve iyiye ulaşılamaz. Suriyede neler olup ne yapılması gereğinin tespiti konusu da dahil.
    Konunun dağılmaması için, suriye konusundaki düşüncemi ayrı bir yazıda belirteceğim.

  7. Savaşta Sonuç

    Savaşta galip geldikten sonra tekrar yenilmenin sebepleri vardır.
    Zafer kazanan ordunun savaş kuralları dışında ülkeyi yağmalamaya başlaması, çapulculuk yapması bunlardan biridir. Türk Ordusu bunu hiç bir zaman yapmamıştır ve yapmamalıdır. Savaşta galip geldikten sonra nasılsa kazanıyorum diye ileri gitme bir başka sebeptir. İzmir işgal edildikten sonra savaşa devam edilebilirdi, Kıbrıs’ı aldıktan sonra savaşa devam edebilirdik ama yerinde durmayı iyi bildik. Bizim hedefimiz net ve açık olmalı.Onu baştan belirlemeliyiz. Oraya varınca durmalıyız.

    Türkler düşmanı yanıltmak için geri çekilmeyi ve arkadan vurmayı çok iyi bilirler. Böyle bir tuzağa düşeceklerine çok az ihtimal veriyorum. Gerekli şartları hatırladıktan sonra barışı korumak için tüm saldırılara direnebiliriz.

    Şimdi yapılacak iş şudur: Afrin’de öyle bir yönetim kurmalıyız ki bütün Suriye teröristleri teslim olsunlar. Afrin’den göç etmesinler, Afrin’e göç etsinler.

  8. izlandanın komşusu değiliz işte. dolayısıyla bu ihtiyatlı olmanın gerekmediği bir zaman var mı???
    tsk bunu başaramaz iddiasında bulunanlar var mıydı, afrine girmek zordur meskun mahal çatışmasında işler tersine dönecek diyenler var mıydı diye soruyorsunuz. var kabul edelim diyorsunuz. zorlamanıza ne gerek var.
    fırat kalkanı, el bab , afrinle ilgili ana muhalefet partisinin demeçlerine bakın. afrine girmeyelim diyen genel başkanına bakın. öso terör örgütüdür diyen genel başkan yardımcısına bakın.
    halk tv de konuşan eski- yeni asker siyasetçi ve saz arkadaşlarına bakın.
    muhalefet eden gazete, dergi ve tv kanallarındaki röportajlara bakın.
    bu sözleri var kabul etmenize hiç gerek yok varlar zaten ve ordalar. duruyorlar. söz konusu suriye olunca işler çok karmaşıklaşıyor değil mi?? anlamak zorlaşıyor…

    tarihte verdiğiniz örneklerle ben tsk -suriye arasında ilişki kurmakta zorlandım ama genelde bu tip çok alakalı olmayan ilişkileri kurmak adetiniz olduğu için şaşırmadım. cerablus orada ve görmek isteyen görebilir, anlamak isteyen anlayabilir. herkesin yakıp yıktığı yerlere biz hiçbir sivile zarar vermeden girdiğimiz gibi çıkarken de abad ederek çıkıyoruz. tv deki oturumlarda suriye nin daha 10 yıl düzelemeyeceğini konuşuyorlar, ben maalesef bu kadar iyimser değilim.
    yaşadığımız coğrafyayı çok daha ağır sorunlar bekliyor gibi. bu durumda ihtiyatlı olmak yetmez pür dikkat olmalıyız…ordumuz hiç olmadığı kadar önemli ve değerli. birlik ve bütünlüğümüzü korumakta öyle. herkesin payına biraz ihtiyat ve özen düşüyor elbette.

    fırat kalkanı ve el babtan sonra afrin için de ordumuza, cesur vatansever askerlerimize teşekkür ederiz. desteğimiz ve dualarımız her zaman onlarla… şehitlerimiz asla unutulmayacak, Yüce Allahtan şehitlerimize rahmet, ailelerine sabrıcemil dilerim.

  9. şimdi bir şey desem çok kimse tefe koyacak. her harekatın bir maliyeti var. afrinin maliyet bu millete nedir. şimdi bunun hesabı mı olur. zafer kazandık ya . eyi de kime zafer kazandık millete. pkk ne kadar sindirildi tehlikesi ne kadar bertaraf edildi,ordu ilanihaye savaşa devam mı edecek bu şekilde gücümüzü ne kadar daha devam ettirebiliriz, kime hürriyet götürdük ne kadar daha yardım yapacağız. ülkenin borcu devamlı artıyor bunu kimlerin boynuna yükleyeceğiz. YAŞASIN KİM YAŞASIN ÖMRÜ OLAN YAŞASIN.

  10. Sayın Koru, bugünkü yazınızın “Beş kıtada hüküm süren bir imparatorluktan sonra Anadolu’ya hapsedildiğimiz için…” cümlesinin başlangıcını sehven “Üç kıtada …..” yerine “Beş kıtada..” şeklinde yazdığınıza inanıyorum.
    Saygılarımla

  11. ocakemdya.com sitesinde de Amerikanın kaygılarından bahsediliyordu. Sanırım ocakmedya da abd. kadar kaygılı. Ayrıca niye herkes Türkiyenin Afrine kalıcı olmaya gittiğini oraları ele geçirmiş, ilhak etmiş olduğunu kabullenmişcesine konuşuyor ki ? Biz orda sadece barış görevi için gittik. Ülkemizde misafir olan Suriyelilerin dönmek istedikleri güvenli topraklar olsun diye gittik. Gittiğimiz hiç bir yere işgal valisi atayıp yönetimi üstlenmedik. Aksine altyapısını imarını mümkün olan en iyi hale getirip El-Bab da olduğu gibi yerel yönetim meclisine verdik. Tabiki demografik yapısına uygun olarak. Afrin ypg elindeyken orda yaşayan türkmenlerin hatta kürt vatandaşların bile yönetimde söz hakkı varmıydı ? Eğer öyleyse bu itidal çağrısı niye ? Biz gidip oranın yerel halkıyla mı çatıştık. Gidip düzen sağladığımız yerde herhangi bir etnik grubu göçe mi zorladık. Mallarını ellerinden mi aldık ? Bunların hangisi yahut buna benzer hangi durumlar yaşandı da devlete itidal tavsiye ediliyor. Onlarca şehidimiz oldu sırf sivillerin burnu kanamasın diye. Elbette bunun takdirini amerikada rusyada bekliyor değiliz keza avrupadan da. Amma ki özellikle de ülkemiz merkezli bağımsız medyadan bekliyoruz. hele hele de Fehmi Koru gibi bir yazardan illaki bekliyoruz. Tamam yalaklık yapmasın elbette bu ona yakışmaz. Lakin böyle bir durumda olaylara amerika açısından değil de Türkiye açısında bakması yerinde ve doğru olacaktır. Amerikalıların ve türevlerinin tehdit dolu açıklamalarını burda ciddi haber olarak yayınlayıp buna göre analizler yapmaya çalışması hiç bişey olmasa da moral bozucu oluyor. Üstelik düşünme yeteneği gelişkin herkesin takip ettiği Fehmi Koru yazdığı yazının etkisini kırk defa hesap etmeden yayınlamayacağını düşününce, iyi niyet sınırlarını zorladığına şüphem yok.

    • Bırakın Fehmi Koru da itidali dikkatli olmaya tavsiye etsin.Yazarın Amerika gözüyle değerlendirdiğini yazmak suçlamak değilmi? İllaki mehter istiyorsanız veren çok. 5 6 yıl önce Suriye’ye bulaşmaya lım diyenler dinlenseydi bu gün Suriye ye girmek şehitler vermek zorunda kalmazdık.Amerikayla beraber Suriye’yi bu hale getirenler ve şakşakcılar kimin gözüyle olaylara bakıyor???

      • takılı plak gibi aynı şeyleri her yorumcuya yazmaktan bıkmadınız mı…
        vatanı olan herkes şehitler vermek zorunda kalır. bu hata yapsanız da böyledir yapmasanız da böyledir…suriye ye bulaşsanız da böyledir, bulaşmasanız da böyledir…sizin bulaşmadığınız gelir size bulaşır…bunu sizin anlamanız lazım oysa ki…
        anlamadıklarınız için yorumculara musallat olmak yerine biraz araştırma yapın bence…anlamak istemedikleriniz için se yapacak bir şey yok tabii, bırakın dağınık kalsın…

        • Yazılarınızı devamlı okurum. Yorumlarınızda hemen her zaman muhalefeti suçlarsınız. Aslında kırık plak gibi aynı şeyleri tekrarlayan sizsiniz.

          • yorumlarımda farklı pek çok şey yazıyorum, farklı açılardan yazıyorum.. aynı şeyleri anlıyor olmanız benim suçum olamaz herhalde. muhalefeti eleştirmek gerekirse suçlamak istersem keyfim bilir değil mi…

          • Farklı kişiler ama aynı söylemlere sahip farklı kişiler genellikle aynı şeyleri söyleyen aynı şeyleri savunan farklı kişiler aynı anda mesaj atıyorlar.
            17.05
            Ne tesadüf değil mi?
            Yoksa tesadüf değil mi?

          • 17.05’i iki yorumda da görünce güldüm. Dikkatinizi tebrik ederim. Nadiren olabilecek bir tesadüf.

          • 17 05 sadece iki yorumda olsa iyi
            “Nadiren olabilecek bir tesadüfle ” açıklanabilirdi belki.
            Aynı fikirleri savunan
            ortak paydaları olan,
            Ortak öfkeyi paylaşan
            3 yorumcu
            17 05
            G. Turan dikkatinizi ben de tebrik ederim.
            Tesadüf yerine enteresan demek daha uygun düşecek bu duruma.

        • Siz mehter dinlemeye devam edin ama bu sitede bulamıyorsunuz çok şükür. Fehmi Koru mehter vermediği için yıllardır yazılarını takip ediyorum. Siz takılı pilak gibi mehter istiyorsunuz onun için Fehmi Koru gibi az sayıdaki özgür düşünenlerinde sizin gibi şakşakçılık yapmasını istiyorsunuz.Gerçekleri kaldıramadığınız için saldırganlaşıyorsunuz.

          • ben fehmi beyi değil sizi eleştirdim kendiniz iki satırdan fazla yorum yapın da takılı plaktan farkınız olsun. hem derin analizlerinizi okumuş oluruz bu vesile ile gerçekleri sizden öğrenmiş oluruz. gerçeklere verecek cevabı sizin gibi iki satır saldırı üzerinden yapamazsak kusurumuza da bakmazsınız artık

          • Didem Hanım’a kullandığınız kelimeleri yakiştiramadim. Saldirgalasmak da ne demek? Yazdığı her yorumun altında bir bilgi birikimi var. Sadece fikrini söylüyor. Kimseden şakşakcılık beklemiyor. Fehmi Koru’dan da beklemiyor. Bu siteye renk katıyor.
            Ayrıca Suriye olayını yıllardır takip ediyorum ve olayların bizim bulaşmamizla ne alakası var diyorum. Biz bu işe zorla veya hatayla bulaşmış değiliz. Ortadoğu cehennem gibi kaynarken guvenligimiz için bir bedel odememiz kaçınılmazdı.

  12. Bizim sadece 3 kıtada toprağımız oldu.asya avrupa ve afrika.5 kıta abartı olmuş.Almanya,fransa,abd ve rusya örnekleri bizim durumumuza hiç uymuyor.bu ülkeler sömürgeleştirme
    amaçlı bir savaş verdiler muhatapları askeri ile sivili ile ülke halklarıydı.bizim karşımızda sınırımıza yerleşmiş bir terör örgütü var yani başka şansımız yok.ayrıca ordumuz hemen sınırımızın 20-30 km ötesinde saydığınız emparyalist ordular ülkelerinden 10 binlerce km ötedeydi…

Yoruma kapalı.