“Bir daha asla 15 Temmuz’lar olmasın” isteniyorsa.. nelere dikkat edilmeli..

23
Darbe ve sonrası
Reklam

Bir ay sonra 15 Temmuz (2016) hâin darbe girişimi üzerinden tam bir yıl geçmiş olacak. Günler hızla akıp geçiyor.

Darbe girişiminde rol aldığı.. darbeyi planlayan örgütün üyesi olduğu.. örgütün yaptıklarını benimsediği için cezaevlerinde bulunan.. işini kaybetmiş olanların toplam sayısı 150 bine yaklaştı.

Her kesimden insan var cezalandırılması uygun görülenler arasında…

Örgüt üyeliği için en yaygın ölçü ‘ByLock’ adlı cep telefonu programı kullanılması olduğu, bu durumda bulunanların sayısının 200 bini bulduğu bilindiğine göre, henüz kapılarına gidilmemiş 50 bin kadar insan daha olduğu anlaşılıyor.

Zaten 11 aydır neredeyse her gün, ‘ByLock’ kullanıcısı oldukları için, birileri bir yerlerde gözaltına alınıyor.

‘ByLock’ kullananların listesi devletin ilgili birimi (MİT) tarafından emniyet ve yargıya intikal ettirildiğine göre.. birileri aylardan beri o yüzden cezaevlerine tıkılmışken.. neden diğer bazılarına henüz sıra gelmediğini anlamak hayli zor.

Bu durum “Bazıları kayrılıyor” tarzı eleştirilere kapı aralıyor.

Özellikle örgütün siyasi ayağı bulunduğu, ancak onlara dokunulmadığı herkesin ağzında bir eleştiri konusu.

Reklam

İşte gördük, önemli iki siyasinin yakınları serbest bırakıldı diye yer gök inledi.

Yanlışlara şöyle bir bakalım

Sürecin bütününde bazı yanlışlıklar yapılıyor.

Konuyu belli bir tarihle sınırlamamak en önemli yanlış.

FETÖ adlı bir örgütün varlığı 17-25 Aralık (2013) girişimiyle kendisini belli etmişti; örgütün 250 cana mal olan darbe kalkışması ise 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşti. Bu iki tarihten biri, en makulü 17-25 Aralık 2013 tarihi, cezai takibat için başlangıç noktası olarak tespit edilebilir.

O noktadan sonra, darbe girişimine fiilen katılanlarla birlikte, örgüt yapısı içerisinde kalmaya devam edenler ve yardımlarını sürdürenler de takibata uğratılabilir.

Daha öncesini sorgulamak sürecin mantığına da uygun değil.

Süreç, yaşananların bir daha asla söz konusu olmamasını sağlamaya yönelik tedbirler ile ilgili. Örgütün toplumsal tabanının çözülmesini sağlamak ve yaşananlardan ders çıkarmış olanları kazanmak temel amaç olmak zorunda. Cezalandırılmaları hukuken gerekenler cezalandırılırken, gerçeği görüp anlaması için 17-25 Aralık ve ardından gelen darbe girişiminin yaşanması gerekmiş olan ve gördüklerinden dehşete kapılanlara ise, kapı açık bırakılmalıdır.

Bizdekine benzer oldu-bittilerle karşılaşmış başka ülkelerdeki uygulamalar böyledir.

Reklam
Nedamet getirenler varsa ortaya çıkarlar mı?

Dün, FETÖ denilen yapının içerisinde uzun yıllar görevler üstlenmiş bir kalem, o sırada tanıdığı birkaç ismi sıralayarak, şimdi yurtdışında ve kaçak oldukları anlaşılan bu insanlardan nedamet getirmelerini beklediğini, ancak bunun şu ana kadar gerçekleşmediğini yazdı.

Nedamet getirenler için kapı açık bırakıldı mı ki?

İktidara yakın kalemlerin son zamanlarda konuya yaklaşımları tam tersi bir beklentiyi körüklüyor. Bazen ima yoluyla bazen açık açık örgütle irtibatlı kişilerin devlet yönetiminde bulunanların yakınlarında varlıklarını sürdürdükleri ileri sürülüyor.

Hâlâ.

Acaba böyle bir hava devleti yönetenler üzerinde nasıl bir etki yapıyordur?

Son zamanlarda gündemi belirleyen ‘damatlar’ tartışması ister istemez siyasileri mercek altına almayı gerektiriyor.

Muhalefet partileri, CHP ile MHP, yürütülen mücadelede örgütün siyasete uzanan kollarının tasfiyesine dönük hiçbir şey yapılmadığı iddiasındalar. En fazla sorulan soru, “Poliste, yargıda, bürokraside, akademik hayatta, iş dünyasında, medyada kolları olan bir örgüt siyasetle hiç ilgilenmemiş mi, iktidar partisine sızmayı önemsememiş mi?” sorusu oluyor.

Devleti ele geçirmeyi ve bunun için darbe girişiminde bulunmayı yöntem bilen bir örgüt olarak ortaya çıkmadan önce.. yani FETÖ öncesi.. bu örgütün en fazla ilgilendiği alanın siyaset olduğu biliniyor.

Yadırganacak bir durum da yok bunda; Türkiye’de her şey siyasetle başlayıp siyasetle bitiyor çünkü.

Toplumun her alanında varlığını hissettiren bir yapıdan söz ediyoruz; o yapının siyasetle yolunun kesişmemesi düşünülemezdi.

Hem de siyasi yelpazenin bütün renkleriyle…

Erbakan’la araları iyi değildi, Bülent Ecevit’le ise…

İktidarla da muhalefetle de… Hatta bazen iktidarda bulunmasına rağmen Necmettin Erbakan ve Refah Partisi ile başı hoş değilken, ‘solcu’ kimliği çok belirgin olan Bülent Ecevit ile ilişki kurulduğu da biliniyor.

Lâfı fazla uzatmayayım: Siyasetçilerin kendilerine oy getireceği hesabıyla böyle bir toplumsal yapıyla ilgilenmeleri doğaldır. Tek bir partiden siyasilerin de değil, oy getireceği hesabıyla kendilerine müsamaha gösteren bütün partilerin kadrolarıyla…

Bu yüzden de, yargılayıp cezalandırma sürecinde, bu işe bir milat getirmek ve öncesini fazla kurcalamamak doğru bir yöntemdir.

Ayrıca yargılamada da, adalet duygusunu zedelemeyecek biçimde, hukuk ilkeleriyle uyumlu davranmak gerekir. Gözaltı süreleri makul tutulmalı, tutukluluk halinin kendisinin cezalandırmaya dönüşmesinden kaçınmalı, güçlü yakını olanların değil her ‘şüpheli’ kişinin şartları uyuyorsa tutuksuz yargılanması sağlanmalıdır.

OHAL’e rağmen bunlar yapılmalı.

Neredeyse bir yılı bulan bir süreçte böylesine temel konuları hâlâ tartışıyor olmamız ise bir garabet.

ΩΩΩΩ

Reklam

23 YORUMLAR

  1. Sayin Koru, hala iskence(hem emniyette ve hem de tutuklanmis kisilere cezaevinde),devlet eliyle adam kacirma(3 aydir kayip olup ailesinin basvurusuna ve kendi topkadiklari delilleri sunmalarina ragmen emniyetce hicbir sey yapilmayan cevap dahi verilmeyen 10 a yakin isim var),suphelilerin avukatligini yaptiklari icin avukatlari tutuklama(yaklasik 300 avukat tutuklu ki 11 aydir haklarinda iddianame bile yazılmamış,bir o kadar avukat hakkinda da yakalama karari var,Suleyman beyin yazisina da bir deginme olmustur umarim), anne ve/veya babasi hakkinda sorusturma ya da islem! (nasil bir seyse) oldugu gerekçesiyle pasaportlari iptal edilen cocuklar(ki yurtdisinda yasayan 8-10 yaslarinda pas.iptal edilmis ve bu nedenle o ulkelerde oturum alamayan,kacak oldugu için okuluna gidemez olan,ailelerin bu sorunu asmak icin o ulke vatandasi insanlara evlatlik vermeyi bile dusundugu cocuklar var) v.s, birakin hukuku falan insanlik disi uygulamalarin devam ettigi noktada sizin tarih onermeleriniz maalesef bu sorunlarin cozumune hicbir katki saglamaz inancindayim.
    Ilk dugmeyi yanlis iliklerseniz heosi yanlis olur,duzeltmek icin ta ilk dugmeye kadar donmek bir zorunluluktur.
    Hukuk bile bir yana insanlik ilk dugmedir.Insanlik disi yollara tevessul ile baslatilan ve surdurulen bu islerin tek cozumu insanliga geri donmek ve sonra geri kalan isleri adalete,hakkaniyete ve hukuka gore yeniden yurutmektir.
    Fakat bunun olacagina inanmiyorum,cunku mevcut hal kadar kazanc vaadetmez.Iktidar kazancina bakar ve bakacaktir.Gittikleri yere kadar…
    Gercekleri acikca dile fetiremeyen naif yazıların çözüme hicbir katkisi yoktur.Kral ciplaktir efendim,ancak bu soylenebilirse bir katkisi olur…

  2. Artık bu türlü yaklaşımlarınız gerçekten mide bulandırıyor 17/25aralıkmış siz daha başı sonu belli olmayan 15 temmuz çelişkilerini yazarsanız gerçek gazeteci olduğunuzu gösterirsiniz elbet bu günler geçeçek ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu var .Kadere bakın ki bir sivil topluma terörist diye yaftalayanlar dünya tarafından terörist olarak kabul edilen kişi ve Katar’daki vakıfları savunuyor.Bir khklı olarak sadece ve sadece Allah’ın adaletine sığınıyorum yoksa bu kadar zulme dayanmak mümkün değil.Bu yorumumu belki de yayınlamayacaksınız ama önemli değil.

  3. Milat 17/25 mi? neden? Oncesi muhterem hocaefendi, sonrasi (afedersiniz) sumuklu imam, oyle mi?
    Bu isteki gariplik/sacmalik goz cikartan cinsten. Eger bir suc varsa oncesinde de vardir sonrasinda da… Oncesinde yoksa sonrasinda da yoktur… Birileri biz vatandaslarin akliyla alay ediyor! Ben 12 eylulu gayet net hatirliyorum, darbeciler durustce darbelerini yaptilar, biz vatandaslarla da alay etmediler…

  4. Fehmi bey, bu yapılan yorumlar şunu gösteriyor; işin ( darbe teşebbüsü nün ) hakikatine ulaşmak ne yazık ki zor. Çünkü hakiki manada ADALET çalışmıyor. Hakim ve savcılara sesleniyorum. ….; vicdanınızın bir de kanunun sesini dinleyin, başka hiç kimseyi dinlemeyin, basının yaygaralarına kulak asmayın, işinizi adil yapın ki , adalete leke sürülmesin, devletimiz daim yaşasın.

  5. Sayın Koru yazınızdan anladığım kadarıyla
    1. Hakkında işlem yapılan ya da yapılamayan herkes yani 150 bin kişi fetöcü demişsiniz. Yani hiç mağdur yok.
    2. Bu 150 bin kişinin tamamı bylock kullanıyor demeye getirmişsiniz. Buna göre ihraçlar içeri almalar doğru yani.
    3. 150 bin insanın eline silah almasının ya da almamasının darbeden haberinin olmasının yada olmamasının bir onemi yok. Hak hukuk adalet uygulanmasada olur. Birileri bu listeyi hazırlamış suçlu bunlar demeye caliştiginizi anlıyorum. Oysa hukuksuz suç olmaz. Masumiyet karinesi. Iddia sahibi iddiasini ispatla mükellef gibi temel hukuk kaideleri boşuna desenize.
    Bu yazinizin bende sizinle alakalı derin yaralar açtığını söylemeliyim. Daha akliselim daha vicdanlı olarak kabul ediyordum oysa sizi.

  6. Daha önce darbeye bizzat katılan eline silah alanlar cezalandırılmalı diyordunuz.görüşünüz değişmiş anlaşılan.

  7. maalesef bu meselenin en zorlu yeri kimin masum olduğuyla ilgili kısmı. masumiyetin karinesi hakkaniyetiyle belirlenebilse sonrası öncesinden çok daha kolay ve hızlı olur. 17/25 e kadar olan kısım zaten çok sıkıntılı değil tabii bazı açılardan. mensubu olduğu ya da sempati duyduğu dini bir cemaatin 40 yıllık işlerine bakıp bir çok meselenin yanısıra çok saflıktan siyasetle bu kadar içli dışlı olmasından şüphe duymayanlar çok cahillikten dinlerarası dialog meselelerinden ayıkmayanlar 17/25 e gelince bir yol ayrımına gelmediler mi…takke düşüp kel görünmedi mi…taraflar ve saflar net ayrılmadı mı…işler hükümet meselelerini bile geçip devlete saldırmaya kadar varmadı mı…bir kısım durumun farkına artık tamamen vardı ekonomik bağlantılarını sonlandırıp çocuklarını okullardan alıp ilişkilerini kestiler diğer bir kısım da durumun tamamen farkına vardı tarafını seçti mevzilere yerleşti sempatisini desteğini arttırdı mesela bank asya batıyor denildiğinde arabasını satıp bankaya para koymaya çalıştı…hiç bir bağlantısı olmadığı halde tamamen yanlışlıktan başı derde girenleri ve bylocku olanlar başta örgütte bifiil görev alan çeşitli kademelerinde çalışanları bir kenara bırakırsak esas zorluk aradaki asıl çoğunluğu oluşturan 100,000 lerin masumiyet karinesinin nasıl belirleneceği meselesidir. insanların hükümetle sorunlarının olması hoş görülebilir ama iş devlet millet meselesine gelince burada hepimiz kim hain kim değil bilmek isteriz. yine isteriz ki kimsenin ailesi mağdur olmasın, yanlışların cezasını çocuklar çekmesin, yakınları zarar görmesin, parası pulu amcası eniştesi olan değil herkes adil yargılansın ve kaçma şüphesi yoksa tutuksuz yargılansın, itiraz edebileceği merciiler olsun, adaletle ceza verilsin, cezaları insan onuruna yakışır olsun. pişman olanlar pişmanlık kriterlerine tabi tutulsun. mağdur edilenlerin mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi gerekir. bir vatandaş olarak hiç bir vatandaşın sırtında bıçakla yaşamasına razı değilim.

    • Çifte standart,ikircikli davranış bu süreç dışında hiçbir zaman makbul sayılmamıştır.Ne yazık ki günümüzde geçer akçe,”geçer akçe” kalpazanlık ürünü,sahtelik,hile,desise mekanizma olmuş..
      Aleyhte olan unsurun lehte kullanılma memnu ustalığının en önemli manivelası 17-25 2013 olayı ve ByLOCK ezberi..Efendim,17-25 Devletin söğüşlenmesini önleme kodlarıdır.Devlete değil,siyasi iktidara karşı yapılmıştır. üç Bakan ve çocuklarının kirli olaya bulaşmış olması bunun kesin isbatıdır ki somut delillerle sabittir.
      Mal bulmuş mağribi gibi ve de can kurtarma simidi olarak yapışılan ByLock”un hukuki yönden delil olamayacağını,”ByLock,üye kayıt defteri gibi”diyen Prof Dr.Ersan Şen öyle bir açıklıyor ki, By Lockun balon gibi sönmeğeğe mahkum olduğu,güvenilen dağlara kar yağdığı görülecek.Hakikatı tecellisi ve zulme dönüşme istidadı gösteren çilenin sona ermesi yakındır inşaAllah.Hayırlı,feyzli bereketli iftarlar,sahurlar temennisi.

  8. 17 25 sonrası referans kabul edilebilir demişsiniz. ..doğru mu anladım ben. ..Bu nasıl olacak o günleri herşey hem çok yeni hem çok karışık ti. Her insanın bir şeyleri idrak etme zaman nini göz önüne alınca nasıl olacak..Ayrıca devlet bu okullara 17 25 den sonra teşvik vermeye .bazı dernek sendika açılmasına izin vermisken. .bizlerin suçu bu devlet te güvenmek sanırım. .çünkü bu saydıklarim onun güvencesi altındaydı. .yapmayın artık yaradan aşkına aklın alacağı şeyleri konuşalım zorla zorla olmuyor olmuyor

    • Nisan hanım, sayın Korunun bu günkü yazısına yorum yazdım galiba sakıncalı görüldüğü​ için yayinlanmadi, onu bilemem fakat ben Fehmi beyin buna benzer yazılarını çok nadirde olsa okudum, bundan sonra yazacaklarını tahmin ediyorum ve 15 Temmuzun bilinmiyenlerinide sayin Korunun okurlari olarak ondan öğreneceğimize inaniyorum.
      Esenlikle kalın.

  9. Eger sorunuz “Bir daha darbe olmasin isteniyorsa ne yapilmali?” ise, bunun cevabi adaletten daha cok kadrolasmanin onune gecilmesidir. Adalat tabii ki onemli ama sorunuzun cevabi degil. Yoksa “adaletin olmamasi” her turlu kurulu duzen, iktidar icin bir avantajdir idamesini surdurmek icin. Bakin mesela Cin’e, astigi astik, kestigi kestik ulke icinde. Adamlarin uyguladigi yasaklari saymaya kalksak dudagi ucuklar bir cok kisinin. Ya da daha ileri gidelim, Kuzey Kore, adalet yok, yasaklar bol ve ancak 3. sinif filmlerde karikaturize edilebilecek bir yonetim tarzi 70 senedir iktidarda.

  10. Kainatı Tanrı yaratmıştır. İnsanları da o yarattı. İnsanlar arasındaki hukuk düzenini de o kurdu. Biz Kuran’a inananlar, o ne diyorsa onu yapmalıyız. Kuran’a inanıp Kuran’ın dediğini yapmayanlar için Kuran “Kim Allah’ın inzal ettiği ile hükmetmezse onlar zalimdir, onlar fasıktır, onlar kafirdir.” der. Kafirdir, düzeni bozmaktadır, zalimdir adaletten ayrılmaktadır, fasıktır yeni darbeler getirmektedir.
    Kuran ne diyor?
    1- Kişiyi yakalama, tutuklama yoktur. Kişi yargıya davet edilir. Gelmezse gıyabında onun hakemi (avukatı) seçilir ve yargılanır. Mahkum edilirse infaza davet edilir. Gelmezse kanı hederdir. Yani onu devlet korumaz. Kim isterse onu öldürebilir.
    2- Eğer bu şekilde kanı heder olmuş kimse tehlikeli olmaya, yeni kötülükler yapmaya devam ediyorsa, devlet onu öldürene ödül vadeder, o da öldürülür. Yakalama ve hapse atma yoktur.
    3- Kişi kaçacaktır diye, kişi suç delillerini gizleyecektir diye gözaltına alınamaz. Kaçarsa kaçar. Gıyaben muhakeme ederiz. Delilleri gizlemeye çalışma her sanığın hakkıdır. Delilleri ortaya çıkarma soruşturmacıların görevidir. Delilleri gizlemek bir savunma hakkıdır.
    4- Ceza hukukunda suçun suç olduğunda icma olması gerekir. Suçlama da kesin delillerle olmalıdır.
    Başkanlık sistemi için yapılanların onda biri adil yargılama sistemi için yapılsaydı şimdi bu sorunların hiçbirisi olmazdı. Tek çıkar yol, semt kooperatifleri kurmak. Kooperatiflerin genel hizmetleri içinde mağdurları savunmayı gerçekleştirmek. Adil yargılama sistemini ortaya çıkarmak. Halka bunları anlatmak ve partileri adil yargılama sistemini getirmeye zorlamaktır. Teşhis tedavi için yeterli olmadığı gibi, tedavi için de reçete yetmez, ilacın kullanılması gerekir.

    • Süleyman bey o kadar güzel yazıyordunuz neden artık yazmıyor sunuz hani dindarları mızrabı adalet gerçekleri ya da en azından kendi fiktinizi yani başkanlığın ülkeye yararı olmadığını yazdığınız için yazamıyıreunuz galiba ama bari burada yazın saygılar selamlar..

  11. Şaşırdım.. bugün kü yazısı, Koru’nun fikri bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor.

    ”Yapılanlar, yapılacakların teminatıdır” olma vasfını, darbeler için de kanıksamış olduk artık ülkemizde.
    Valla ben bundan sonra ülkemizin, ne üdüğü belli olmayan darbelere daha da açık hale geldiğini düşünüyorum. Netekim 15 Temmuz da bunlardan biri. Bu da ”olabileceklerin” teminatı vasfına büründü bile..

    Sadece 12 Eylül 1980 darbesini ancak 30 yıl sonra, Türkiye’nin siyaseten en güçlü ve istikrarlı ortamında bile anca yargılaya bilmiş ama net bir sonuca varamadan, 28 Şubat ve 27 Nisan’ı, Dolmabahçesarayı’nın dehlizlerine gömerken devletimiz.. gerçek yüzünü hiç bir zaman ortaya çıkartmayacağı 15 Temmuz mel’anetini de, arkasından gelecek meş’um, örtülü-örtüsüz, sivil-askeri darbelere zemin olmaya hazır hale getirecektir

    Getirecektir, çünkü darbeleri ortaya çıkarmada adil olamıyor, hukuka bağlı kalmıyor, insan hak ve hürriyetlerini gözetmede, insani olunmadığı gibi medeniyetimizden de ders alınmıyor.

    Böyle iken, Ak Parti teşkilatlarının talimatları ile iş gören siyasallaşmış bir yargıdan, değil darbenin siyasi ayağını ortaya çıkarmak, taşrada bile (darbede, hiç bir suçlarının olmadığına inandığım) ama parti teşkilatına bir şekilde yakınlığı bulunanların, tutukluluk veya gözaltından alınarak kayrıldığı bir darbe sorgulamasından sonuç alınacağını beklemediğimden..bu yapı ile ”bir daha asla 15 Temmuzlar olmasın” tavsiye(ler)i için, Sayın Koru’nun fikri dönüşüm geçirdiğini yazdım.

    Bu kadar sıklıkla darbelere maruz kalmış, anlı-şanlı bir geçmişe sahip başka bir millet gösterebilir miyiz? Yaşadığı onca darbeden ders alamayan ve kendisine onurlu bir sistem oluşturamayan başka bir ülke? ..Maalesef.

    Bence artık, ”DARBEYİ” millet yapmalı.

    Hukuka, adalete sarılarak ve onu yaşayarak…

    Bir de ahlaklı, erdemli, edepli bir nesil yetiştirerek..

    Belki böylece kurtulur hain, mel’un darbelerden ve darbecilerden..

    O güne varıncaya kadar…

    Kalın sağlıcakla.

  12. Bir daha 15 Temmuzlar olmaması için ;
    Tüm okullarda, gençler yurttaşlık (Vatan, aile, komşuluk ve meslek-taşlık sevgisi), genel ahlak ve iyi insan olmayı hedefliyen dinin temel ve sosyal değerleri ile eğitilmelidir.
    Askeri okullar ile yurt dışında eğitim gören gençler , bu eğitime , hassaten tabi tutulmalıdır. (hiç olmazsa, yazın muayyen süre)

  13. Sayın Koru;
    Makalenizden toptancı bir yaklaşımla ihraç edilen 150 bin kişinin hepsinde ByLock varmış gibi kaba bir hesap yapmışsınız. Bizim hastanede yetkililer ihraç olan 10 kişiden 2 sinde ByLock var dediler. Turuncu olan 9 ay hapiste ve akıl hastanesinde yattıktan sonra yanlışlık olmuş denip görevine KHK ile iade edildi. Buradan ülke çapında genelleme yaparsak. İhraç olanlarda ByLock olanlar % 20 olsa gerek. ByLock u olmayan ihraçlara ben Sahte FETÖ Sanıkları (Milli Eğitim Bakanlığı’ na bağlı özel okullarda ve dersanelerde çocuklarını okutanlar, YÖK’ e bağlı üniversitelerde ÖSYM yerleştirmesiyle çocukları okuyanlar, 15 Temmuz hain teşebbüsüne kadar devlet desteğinde (% 25 bireysel emeklilik katkısı) ve güvencesinde olan bankada hesabı olanlar ) adını veriyorum. Bu hesaba göre en az 150 bin kişi ( Bunlardan da varsa darbeye katılan, soru çalarak hak etmediği halde bir yerlere gelenlere de Gerçek FETÖ Elemanı adını veriyorum ) hakkında işlem yapılması için sırada olduğunu düşünüyorum. Allah baştakilerin başlarına akıl fikir versin. Allah devlete millete zeval vermesin.
    28 Şubat ve 15 Temmuz mağduru kaderin mahkumu Profesör

  14. Fehmi bey yazınız benim için tam bir hayal kırıklığı. Süreçte en çok sıkıntı çekenler garibanlar ve ibadet denen kesim ve hatta bu örgüt ile hiç bağı olmayanlar. Bir banka hesabı yüzünden bir sendika üyeliği yüzünden insanlar işlerinden atılıyor. Benim tanıdığım ihraç edilen kişilerin hepsi işlerini iyi yapan kişiler. Yeni Doğum yapmış kadınlar tutuklanıyor. Siz haksızlıkları haykıracağınıza, hukuk kuralları dışına çıkılmasın önerisinde bulunacağınıza milat vs diyerek olanları normal göstermeye çalışıyorsunuz. Ne diyelim zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var.

    • Hocam tüm mağdurlara Allah sabır versin , ancak bu işlerin başınıza gelmesine sebep olan FETÖ denen alçağa da 2 laf etseniz çok isabetli bir iş yapmış olursunuz. Çok zor ama objektif olmanızda fayda var.Tekrar en kısa zamanda görevinize dönmenizi diler , hayırlı günler dilerim .

  15. 17/25 Aralik ama neden? Sanirim siz kendiniz icin bu tarihi oneriyorsunuz. FETO Haziran 2016 da resmi olarak terror orgutu ilan edildi (gerci hukuk tarafindan). Alinmasi gereken en makul tarih budur. 17/25 insanlarda cemaat iktidar kavgasi olarak gorulmektedir.

  16. Üstad,bırakalım pansumanı,neşter vurmak lazım neşter. Kangren olma riski taşıyan yara için bu yapılır.
    “50 soruda 15 Temmuz” kasedini izleyen hiçbir kimsenin, “teenni”lüksü yoktur.Sayın Koru”nun,Soyadına uygun davranmayı ilke edinerek,ölçüyü koruma kaygısına saygı duyulur.Ne var ki,”istisnaların kaideyi bozmaz”lığı bu netameli konu için de söz konusudur.Derya Sazak,yeni çıkan”28 Şubattan 15 Temmuz”a darbeye,dikta, medyaya İTİRAZIM VAR.” isimli kitabını okuyupta, 15 Temmuz belasıyle ilgili olarak kamu oyuna empoze edilmek istenilenlere inanmanın zorluğu, hatta imkansızlığı anlaşılır.Fehmi Koru”nun komisyona verdiği ifadeden de pasajlar nakleden kitaptan alıntılacak pekçok enteresan ve inandırıcı bölümler var. bir örnek vermek isterim:”AB istihbaratının Gülen”in, darbenin “üst aklı” olduğuna dair iddiaları zayıflatan bir diğer bulgusu ise İslamcıların ordu içinde içinde güçlerinin ordu içinde iyice azalmış olduğu tesbitidir. Rapor bu konuda şöyle devam ediyor:Gülen”in böyle birkapasite ve kaabiliyete sahip olması az bir ihtimal..Laikliğin bekçisi olan ordudaGülencilerin ve laiklerin Erdoğan”ı devirmek için bir araya geldiklerine dair hiç bir kanıt bulunmuyor.Gülen hareketi laik kesimden ve Türk ordusundan son derece uzakta ve neredeyse kopuktur.”
    Alıntı yapılacak okadar çok şey var ki, birebir kitaptan tekrartekrar okunarak (varsa) ezberlerin bozularak, gerçeklere yaklaşılmayıı salık veririm.

  17. Fehmi bey sabır kalmadı. Üç çocuk yarı aç oruç tutuyor.
    Üç yıl önce ayrıldığım sendika yüzünden ihraç oldum.
    Kastamonu öğretmen

  18. 17/25 Aralik hükümeti ele geçirmek ise.
    Peki Riza Zaraf ve Halk Bankasi müdür yardımcısı neden Amerikada hapiste? Lütfen birisi bu soruya mantıklı bir cevap veresin.
    Her gün Türkiye hakkinda rüşvet,adam kaçirma vb gibi haberler soruşturmalar belgeler ortalikta dolaşiyor.
    Bu günkü en son haber THY ile Trump arasindaki ilişkiyi anlatiyor.
    Gerisini yazarsam sansüre takılır.
    Pazar günü Zarafi tutuklatan eski savıcı TV de Trumpun bütün oyunlarını açık olmasa dahi ortaya saçtı. Tabii ondada bizim adımız anilmasa dahi ucundan kulağından anlaşıliyor.
    Neyise merak edenler internetten araştıra bilir.
    Biz Türkiyede adaleti mezara gömnesine gömdük de yabancilaride bize benzetmeyi her denediğimizde onlar tepe takla gidiyor çünkü bu ülkeler kanunla yönetiliyor.
    Bugün Trumpu mahkemeye verdiler, başkanlikğni kullanarak diş devletlerden kazanç sağladığı için, bunların içinde maalesef biz ve müsluman ülkeler başta geliyor.
    Ne garip bir dünya değilmi?
    Adam Müslüman düşmani, Müslümanlar ona el altindan kazanç sağliyor.
    Başımız sıkışıncada cübemizi giyip fetfa veriyoruz.
    15 Temmuz??????????
    Kimlerin işine yaradı?
    Fehmi bey lütfen bu konuda bir yazi yazarmısınız. Siz fetocular yapti diyiyorsunuz ben size inanmak istiyorum “ama” bu sitenin yorumculari arasinda Fetocu olarak suçlanip işinden olanlar o kadar fazlaki bunlar nasıl darbegirişiminde bulunabilir?
    Gerçekten siz bunu derken inanarakmi diyiyorsunuz?
    Ne yazarsanı yazın sizin yazilarinizi okumak ufukmuzu açiyor.
    Sağlicakla kalin.

Yoruma kapalı.