ABD’de seçimler yapılıyor, gündemin birinci sırasını ‘onlar’ teşkil ediyor…
ABD başkan yardımcısı Joe Biden, ‘onların’ karşısına çıktığında “Ben Hillary’den fazla sizdenim” diyor…
UNESCO’nun gündeminin birinci maddesi nicedir yine ‘onlar’ ile ilgili…
Batı ülkeleri üniversitelerinde BDS hareketi ‘onları’ hedef alıyor…
Avrupa Parlamentosu bir üyesinin dokunulmazlığını ‘onlara’ hakaret ettiği için kaldırdı…
İngiltere’de Liberal Demokrat Parti kendisini Lordlar Kamarası’ndan temsil eden bir üyesini partiden ihraç kararını ‘onlar’ istediği için alıyor, ‘onları’ rencide edecek sözler sarf edilen bir toplantı düzenlediği için…
Bunların hepsi son bir haftada oluyor…
James Bond filmleriyle ünlü Daniel Craig’in eşi Rachel Weisz’in başrolünü oynadığı… Birinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’nın çeşitli kentlerinde oluşturulan kamplarda 6 milyon Musevi’nin hayatını kaybettiği (Holokost) ‘gerçeğini’ inkâr edenin başına gelenleri anlatan… ‘Denial’ (İnkâr) filmi de gösterime girdi ve dünya film ekseninde yine ‘onları’ konuşuyor…
Kimmiş ‘onlar’?
‘Onlar’ diye andıklarım, İsrail devleti ile İsrail’in istedikleri zaman vatandaşlığa kabul edeceğini anayasasına geçirdiği, çoğu zaten oranın vatandaşı da olmuş ‘diyaspora’ Musevileri…
Gıpta etmemek elde değil…
Ortadoğu’da toprağı bulunan ülkelerin hepsi ya savaşlara taraf, ya da savaşlardan etkileniyor; bir tek İsrail, bütün gelişmeler kendisinin tarafı olduğu uluslararası bir ihtilâfı (‘Filistin sorunu’nu) unutturmaya yaradığı için, olumsuz gelişmelerden etkilenmiyor…
Amerika’da seçim ‘kim daha fazla Yahudi’ yarışına döndü
Joe Biden, ABD başkan yardımcısı, aslında sağlam bir Katolik. Pazartesi günü seçim kampanyasına katıldı; kendi başkan adayları Hillary Clinton’u övmek, rakip Donald Trump’ı yermek ve senatör adaylarını desteklemek üzere…
Ohio eyaletinin Dayton kentinde…
Konuşmasının bir yerinde “Dünyada kızı bir Yahudi doktorla evlendiği için hayali gerçekleşmiş tek İrlanda asıllı Katolik benim” dedikten sonra, karşısında kafasında takke (yarmulke) olan birini görünce şu cümleleri de ekledi: “Sende kaç tane o takkeden varsa bende de o kadar var; ben bu konuda Hillary’den de ilerideyim. Ondan daha fazla Yahudi’yim…”
Hillary Clinton, Yahudi?

İki başkan adayının seçim kampanyası bir ara hangisinin daha fazla Musevi Cemaati ile iç içe olduğu noktasında atışmalarla geçmeye başlamıştı. Aslında Trump da Clinton da Yahudi değil… Ancak her ikisinin de kızları Yahudi delikanlılarla evli.
Trump’ın kızı Ivanka Marc Mezvinsky ile, Clinton’ın kızı Chelsea de Jared Kushner ile…
Yeni evli çiftlerin çocuklarının babalarının dini üzerine yetiştirildikleri biliniyor.
Hillary’nin Demokrat Parti adaylığının karşısında en ciddi rakip Musevi asıllı Bernie Sanders’ti; ama onun durumu farklıydı: Sanders’in oğlu Musevi olmayan biriyle evli…
[Merak edenleriniz için ABD’nin 2016’da 324 milyon 707 olarak belirlenmiş kalabalık nüfusu içerisinde ne kadar kişinin Musevi dinine mensup olduğu bilgisini de sunayım: 2012 tahminine göre, nüfusun yaklaşık yalnızca yüzde 1.73’ü (5,5 milyon).]
Amerikan üniversitelerinde başlayan bir hareket epeydir dünyanın başka yüksek öğretim kurumlarına da sıçradı. Kısaca ‘BDS’ adıyla anılıyor bu hareket. Açılımı ‘Boycott, Divestment, and Sanctions’ (‘boykot, uzak durma ve yaptırımlar’ demek)…
Herhangi bir İsrail eğitim kurumu, ya da devletle irtibatlı bir birim bir yabancı bilimadamını davet ettiğinde, BDS hareketinin anlamını benimsemiş ise o kişi, özür bile beyan etmeden daveti geri çeviriyor.
Daha önce koşa koşa İsrail’e giden yüzlerce bilim insanı BDS saflarında…
BDS yalnızca pasif bir davet reddetme hareketi değil, üniversite yerleşkelerinde de çeşitli etkinliklerle varlığını belli ediyor; paneller düzenliyor, en ufak bir İsrail aleyhindeki yeni gelişmeyi takipçileriyle paylaşıyor…
İsrail devletinin ‘BDS’ diye ciddi bir sorunu var.
Avrupa’da da…
Sorun Avrupa’da siyaset alanına da yansımış durumda.

Salı akşamı İngiltere Parlamentosu’nun Lordlar Kamarası’nda düzenlenen bir panelde konuşulanlar İsrail’in diplomatik karşı-atağına yol açtı.
Liberal Demokrat Parti’yi (LDP) Lordlar Kamarası’nda temsil eden Barones Jenny Tonge etkinlikten iki gün sonra partisi tarafından ihraç edildi. ‘Anti-Semitik’ sözler sarf ettiği için…
Etkinlik Yahudilere ‘kendilerine ait bir yurt’ sözünün verildiği Balfour Deklarasyonu’nun 99. yıldönümü vesilesiyle yapılıyordu ve Barones Tonge, katılanlara, o deklarasyon ve sebep olduğu sonraki gelişmeler yüzünden özür dilediğini açıklamıştı…
Holokost’tan da Yahudileri sorumlu tutarak…
‘Denial’ (‘İnkâr’) fiminin gösterime girdiği şu günlerde Holokost’u inkâr anlamına gelen sözleri tahammül edilemez bulmuş olmalı İsrail…
Barones Tonge’un partisinden ihraç edildiği gün, Strasburg’ta faaliyet gösteren Avrupa Parlamentosu da en yaşlı üyesi Jean-Marie Le Pen’in dokunulmazlığını, ‘anti-Semitizm’ kokulu bir açıklamasından ötürü özür dilemediği için, kaldırdı.
Le Pen 88 yaşında. Aynı parlamento tarafından dokunulmazlığı bununla dördüncü kez kaldırılmış oluyor…
İki yıl önce, Musevi asıllı Fransız şarkıcı Patrick Bruel için “Dosdoğru fırına verilmeli” demişti Le Pen… Nazilerin ‘gazlı fırınları’ ile Yahudileri yok ettiğine telmih olarak…
Bu onun cezası…
İlk dokunulmazlığı, 1998’de, aynı gazlı fırınların Naziler tarafından kullanıldığı konusunun ‘tarihin küçük bir ayrıntısı’ olduğunu söylediği için kaldırılmıştı…
Tahmin edileceği gibi, 2014 sarf edilen görüşün peşine düşen arkalarında İsrail’in de bulunduğu Musevi örgütleri, sonunda yeniden dokunulmazlıksız bıraktılar Frasnsa’nın ‘ırkçı’ politikacısını…
UNESCO’da iki kez üst üste kaybetti İsrail, ama seviniyor…
Kudüs üzerine bir tartışmanın da tarafı İsrail.

Birleşmiş Milletler’in eğitim, kültür ve bilim örgütü UNESCO’ya bağlı Dünya Medeniyet Mirası Komitesi (‘World Heritage Committee’, WHC), çarşamba günü, iki hafta önceki bir oylamayı tersine çevirmeyi amaçlayan bir seçime sahne oldu.
WHC, iki hafta önce, Kudüs’te Mescid-i Aksa ile Kubbet-üs Sahra’nın bulunduğu alanın yalnızca İslâm’ın kutsiyet atfettiği bir alan olduğunu oylayarak karara bağlamıştı.
İsrail “Orada Museviler ile Hıristiyanların da hakkı var” kampanyası eşliğinde yeni bir oylamayı zorladı.
Çarşamba günü yapıldı oylama ve İsrail başbakanı Benjamin Netanyahu yeni bir hayal kırıklığına uğradı. Daha önce İsrail-karşıtı oy kullanmış ülkelerden yalnızca ikisi (Hırvatistan ve Tanzanya) tavır değiştirmişti; diğerleri yine bildikleri gibi davrandılar…
Netanyahu yine de sevinçliymiş… O iki oyu değiştirmeyi başardıkları için… “Uluslararası örgütlerde İsrail’e karşı soğuk hava hafif tertip ısınıyor” dediğini okudum Jerusalem Post’ta…
Yazının kıssadan hissesi…
Bu yazıdan ne öğrendiniz?
Cevap bu yazının başlığında: “Bölge ile ilgili hesaplarda unutulan bir ülke var: İsrail…”
Hesaplar yapılırken İsrail’e de dikkat çekmek istedim.
ΩΩΩΩ